Citation ahm03 \l 1055 Dr. Mehmet yanmiş-Ahmet aktaş



Yüklə 206,5 Kb.
səhifə4/10
tarix29.12.2017
ölçüsü206,5 Kb.
#36361
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10

3.1.3. Süleyman Efendi Grubu


Süleyman Efendi cemaati ya da talebelerinin bölgedeki kurumsal varlıkları 70’lere kadar gider. Asıl kaynak itibari ile Nakşi-Müceddidi geleneğinden gelmektedirler. Ancak Süleyman Hilmi Tunahan’ın (1888-1959) kişisel karizması ile ayrı bir cemaat haline gelmiştir. Sıkı bir şeyh-mürit ilişkisinin olduğu tarikat geleneğinden ziyade daha çok modern bir örgütlenmeyi andıran cemaat formuna yakın olduğu düşünülmektedir (Efe, 2008: 219-239; Kirman, 2006: 151-180).

İrşat faaliyetleri büyük oranda Kur’an Kursu ve yurtlar üzerinden yapılmaktadır. Diğer dini gruplar gibi 90 sürecinde hem devletin uygulamaları hem de yerel şartlar sebebiyle cemaatin şehirdeki çalışma alanının daraldığı tespit edilmiştir. Kurslarında geleneksel medreselere benzer sıra kitapları takip edilmektedir. Ancak bunların medreselerden farklı olarak “sarf-nahiv ilmi ile çok uğraşıp ilmin esasından uzaklaşma” (Erkek, 36) CITATION Ahm03 \l 1055 handikabına kapılmadıkları ifade edilmiştir. DİB’nın az sayıda kız-erkek hafızlık çalıştıran kursunun olması, medrese geleneğinin Kur’an çalışmalarını yeni yeni yaptırmaya başlaması cemaati farklı kılmaktadır. Kılık kıyafet ve yaşam tarzları açısından çok belirgin sınırlılıklara sahip olmadıkları anlaşılmaktadır. Dinin siyaset ve şiddet kullanılarak anlatılması ya da savunulması benimsenmez. Bölgede 90’lı yıllardaki dini söyleme sahip şiddet uygulayan grupların eylemleri hemen her grubu olduğu gibi Süleyman Efendi cemaatini de etkilemiştir.

Grubun siyaset ile dini anlatma, dini gündelik yaşama hâkim kılma stratejisi yoktur. Ancak bir şekilde ismi sürekli siyasetle anıldığı gözlenmektedir. Özellikle son yıllarda Kürt sorunuyla problemli olan DYP, MHP gibi partilerle ismi anılan cemaatin bazı çevrelerce eleştirildiği gözlenmiştir. Cemaat yetkilileri ise kendilerine açıktan siyasi yönlendirme yapılmadığını, kendilerinin de müntesiplerine böyle bir tavsiyelerinin olmadığını dile getirmişlerdir. Zaman zaman kendilerine de bazı eleştirilerin geldiğini ancak yerel olarak bu konuda büyük sorun yaşamadıklarını düşünmektedirler (Erkek, 52; Erkek, 36).

Cemaat temsilcileri “devletçilik” ve “milliyetçilik” söylemlerinin sadece kendileri için değil bölgede hemen hemen bütün cemaatler için karalama amaçlı üretildiği kanısındadırlar. “Biz bir gün siyasetçiyiz o da seçim günü” (Erkek, 45) söylemi siyasetle sınırlı ilişkilerini gösteren açıklayıcı bir cümledir. Kürt toplumunun etnik, dini konulardaki yaşadıkları ve duyarlılıklarının farkında oldukları gözlenen cemaat temsilcileri, çalışmalarında bu tür sıkıntılı konulara girmediklerini söylemektedirler. Doğal olarak kimseye de mukabelede bulunmak için de söz hakkı doğmadığı belirtilmiştir (Erkek, 52).

Cemaatle ilgili yapılan görüşme ve gözlemlerde daha çok öğrenci tabanına hitap ettiği gözlenmiştir. Farklı şehirlerden bir araya gelen öğrenci, memur ve başka çalışanların sayısı çoktur. Yerli hoca ve esnaf tabanı da olmakla beraber tabanda zayıf kaldıkları dini gruplar konusunda donanımlı olduğu gözlenen birçok görüşmecinin ortak görüşüdür (Erkek, 43; Erkek, 44; Erkek, 43). Bölgede “yerli olmama” ya da köklü bir geçmişe sahip olmama dezavantajını bu anlamda yaşadıkları anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Adıyaman, Elazığ, Gaziantep gibi Türk-Kürt nüfusun karışık olduğu yerler kendilerine taban oluştururken bu çizginin doğusundaki illerde taban sorunu yaşamaktadırlar.

3.1.4. Risale-i Nur Hareketi


Nurculuk, Bediüzzaman Saidi Nursi’ye (1876-1960) bağlı olan ve onun eserlerini okuyan gruplar için yapılan bir isimlendirmedir. Günümüzde farklı gruplar bu geleneği yaşatmaktadır. Büyük oranda tarikat geleneğinden ayrı ve cemaat formuna yakındırlar. CITATION Ahm03 \l 1055

Genel olarak bu grupların siyasetten uzak durmaya çalıştığı, Risale-i Nur okuyarak ve okutarak irşat faaliyetlerini sürdürdükleri, şeyh-mürit ilişkisi yerine abi-kardeş/şakirt ilişkisini öne çıkardıkları ve daha çok okuyan, kültürlü çevrelerde taban buldukları-bu tabanı yetiştirdikleri- söylenebilir. Bu gruplar değişik siyasi çevrelerle açıktan veya üstü kapalı ilişkilere sahip olmakla beraber ortak özellikleri İslami bir toplumun oluşturulmasında siyaseti birinci derecede önemli görmemeleridir. Bediüzzaman’ın Kürt olması, Weberyen dille söylenirse bölgede hâlâ önemli oranda karizmasının devam etmesi Nur gruplarının tabana inme konusunda önünü açmaktadır. Ancak Osmanlıca ağırlıklı bir dilin kullanılması, okuma ve sohbetleri zorlaştırmaktadır. Genel okuma oranının düşük olduğu yerlerde grupların geniş kesimler üzerinde uzun soluklu etki yapmalarını zorlaştırdığı gözlenmiştir. Bu özelliklerin bir anlamda Kürt toplumunda faal olduğu gözlenen Nur gruplarının ortak, güçlü ve zayıf noktaları olduğu tespit edilmiştir.

Risale-i Nur Cemaatleri, Bediüzzaman Saidi Nursi’nin kaleme almış olduğu eserleri temelde esas almışlardır. Ancak zaman içinde talebelerinin farklı metotları benimsemeleri sonucu kendi içerisinde çeşitli isimler altında kollara ayrılmışlardır. Bunları alt başlıklar halinde şöyle sıralayabiliriz: Meşveret, Yeni Asya, Med-Zehra, Zehra, Gülen grubu, Kurdoğlu, Yazıcılar, Said Özdemir grubu. Son üç grup Kürt toplumunda çalışma yürütmekle beraber dini ve sosyal hayatta çok etkili görülmemektedirler.

3.1.4.1. Meşveret Grubu


Bediüzzaman Saidi Nursi’nin vefatından sonra Nur hareketinin belirli bir lideri olmamıştır. Bu dönemde Bediüzzaman’ın bazı ileri gelen talebelerinin bir araya gelerek “istişarelerde” bulunulduğu ve çalışmaların yapıldığı bilinmektedir. Bu istişareler zamanla bazı grupların “meşveret” (danışma, fikir alış-verişi) adıyla öne çıkmasını netice vermiştir.

Nur grupları içerisinde Kürtler arasında halka ulaşma ve tanınma konusunda Gülen grubuyla beraber en yaygın grubun Meşveret cemaati olduğu görülmüştür. Grubun bölgede öğrenci yurtları, dernekleri ve dershane tabir edilen öğrenci evleri bulunmaktadır. Çok eski tarihlerden beri sohbetlerin yapıldığı medreseleri vardır. Bu medreselerden birisinin Diyarbakır’daki bina kapısına verilen numaraya binaen bölgede daha çok “on numara cemaati” şeklinde bilinmektedirler. Milliyetçilik konusunda “Müslümanların kardeşliği” esastır. Milliyetçiliğin menfi amaçlarla kullanılması hoş karşılanmaz. Bu sebeple Bediüzzaman’ın Kürt olduğu saklanmazsa da özellikle vurgulanmaz. Sohbetler daha çok iman konusu üzerine yapılır ve bölgede tartışma konusu olan hassas etnik tartışmalardan uzak durulmaya çalışılır. Yapılan görüşmelerde Kürt meselesinin bir haklar meselesi olduğu, bunların verilmesinin lüzumu vurgulanmıştır. Ancak bu haklar bahane edilerek şiddet kullanmak uygun bulunmamaktadır. Cemaatin tabanı daha çok okumuş kesimdir. Bölgede tanınmış bazı iş adamları ve öğretim düzeyi yüksek kişilerin cemaatle ilişkisinin bilinmesi gruba psikolojik bir güç kazandırmaktadır (Erkek, 61; Erkek, 34). Halk arasında da cemaatin sohbetlerine gitmiş her sosyo-ekonomik çevreden çok sayıda insanla karşılaşılmıştır.

Meşveret grubunun genel olarak taban sorunu yaşamadığı, “yerli değil” sözüne muhatap olmadığı ancak “devletçi”, “Kürtlerin temel haklarını savunmuyor” (Erkek, 32) eleştirileriyle uğraşmak durumunda kaldığı gözlenmiştir.

3.1.4.2. Yeni Asya Grubu


Risale-i Nur grupları içerisinde öne çıkan gruplardan birisidir. Mehmet Kutlular’ın öncülüğünde 1970’te kurulan Yeni Asya gazetesiyle diğer gruplardan ayrışmıştır. Basına bu kadar erken bir tarihte girmeleri, Bediüzzaman’ın sosyalizm, komünizm, siyasal İslam ve aşırı milliyetçilere karşı verdiğini söyledikleri mücadeleyi daha geniş kitlelere ulaştırmayı amaçlamaktadırlar (Efe, 2008: 213).

Cemaatin klasik Nur gruplarından en belirgin farklarından birisi yukarıda geçtiği şekilde basına erken girmeleri ve yine Risale neşriyatını aksatmadan devam ettirmeleridir. Eğitim alanında çalışmaları bilinmektedir. Milliyetçilik konusunda İslam kardeşliğini öne çıkarmaktadırlar. Türk ya da Kürt menfi milliyetçiliğin hiçbirini kabul etmemektedirler. Demokrasinin ve gerçek Nurculuğun bu sorunları çözeceğine inanılır (Yeniasya, 4.2.2011). Dine hizmet etmenin yolu iman hakikatlerinin insanlara anlatılmasından geçtiği belirtilmiştir. Bu sebeple şiddet hareketleri gibi dini kullandıklarını söyledikleri siyasal İslamı da benimsememektedirler. Geçmiş dönemlerde Adalet Partisi ve Demirel’in desteklediği geleneğe verdikleri açık destekle bilinmektedirler. İslam’ın siyasal yöntemlerle hayata hâkim olamayacağı savunulur (yeniasya, 18.4.2011).

Grup kurulduğu dönemden beri kendi içinde çeşitli ayrışmalar yaşamış ve yaşamaya da devam etmektedir. AK Parti’ye destek verme ya da geleneksel siyasal çizgiyi devam ettirme konusunda yaşanan tartışmalar medyaya da yansımaktadır. Bu ayrışma bölgede de gözlenmektedir. CITATION Ahm03 \l 1055

3.1.4.3. Med-Zehra Grubu


Sıddık Şeyhanzade’nin öncülüğünde hareket eden bir Nur grubudur. Ana akım gruplardan biri iken Kürt milliyetçiliğini ve Bediüzzaman’ın Kürtlük yönünü öne çıkardığı iddialarıyla birçok bölünmeler yaşamıştır. Bugün daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde faaliyet yürütmektedirler (Atacan, 2001).

Grubun Kürt meselesine bakışı dikkat çekicidir. Şeyhanzade, diğer Nur gruplarının Risalelerde Kürt ve Kürdistan ifadelerini sansürlediklerini dile getirmektedir. Grup, Bediüzzaman ile beraber Şeyh Said’in idamını da dillendirmektedir. Kürtlere ve Ermenilere yapılan “haksızlıklar” Bediüzzaman’ın hayatından örneklerle sunulmaktadır. Farklı din, dil ve ırktan insanların hürriyetlerinin sağlanması istenmektedir. Bunların da Kürt milliyetçiliği olmadığı belirtilmektedir (Şeyhanzade, 2014) CITATION Ahm03 \l 1055 . Alan çalışması sürecinde dini gruplar konusunda bilgi sahibi olduğu düşünülen kimselerin bu grubu Kürtçülük yapmakla ve bu gruplarla yakın ilişkili olmakla suçladığı tespit edilmiştir (Erkek, 61; Erkek, 46; Erkek, 45). Grubun S. Nursi’nin sosyal ve siyasi konularda daha çok eski Sait dönemi CITATION Ahm03 \l 1055 olarak bilinen dönemdeki görüşlerini esas aldıkları gözlenmiştir.

Grup, dini konularda şiddetin yöntem olarak kullanılmasını doğru görmemektedir. Yerel ve ülke geneli bazı etnik-dini söyleme sahip partilere karşı olumlu tutumları görülmektedir.

3.1.4.4. Zehra Grubu


Nur gruplarından olan Zehra Cemaati, Med-Zehra cemaatinden 90’ların başında ayrılmıştır. Cemaatin kurucusu İzzettin Yıldırım tarafından aynı yıl Zehra Eğitim ve Kültür Vakfı açılmıştır. Bir Kürt olan Yıldırım, 1999 yılında kaçırılarak öldürülmüştür. Olayın Hizbullah tarafından yapıldığı söylenmektedir.

Zehra Vakfı 2007 yılında 28 Şubat sürecinde başlatılan bir dava neticesinde mahkemece kapatılmıştır. Cemaat aynı isimle dernekleşme yoluna gitmiştir. Yıldırım’ın vefatından sonra cemaatin uzun yıllar liderliğini yapan Zekeriya Özbek’in Eskişehirli bir Türk olduğu bilinmektedir. Ancak yerel olarak Kürt milliyetçisi gruplar içerisinde görülmektedir. Zaman zaman S. Nursi’nin 1920 öncesi dönemdeki bazı siyasi ve sosyal fikirleri üzerinden Kürt milliyetçiliğine kaydıkları görülmüştür. Kürt siyasal hareketiyle zaman zaman yakın temasları olmaktadır. Hareketin Kürtçe Nûbihar isimli dergisi mevcuttur. Bu dergi Kürtçe yayın konusunda oldukça deneyimli ve farklı çevrelere yazı yazdırması açısından da dikkat çekicidir. İsmail Beşikçi, M. Emin Bozarslan, Celadet Ali Bedirhan gibi sosyalist ve Kürt milliyetçisi kimselerin yazılarının yayınlandığı derginin Türk ve Kürtlerin birlikte hareket ettiği bu cemaati nasıl etkilediği önemli bir konudur.

Türk ve Kürt bir kitleye hitap eden cemaatin izlediği yayın politikalarına karşın Türk-Kürt ayrılığı problemi yaşamaması birkaç nedene bağlanabilir. Öncelikle bu konudaki hassasiyeti yüksek olan kimseler zaten cemaate sıcak bakmamaktadır. İkinci olarak, cemaat etnik konulardan ziyade İslam kardeşliği ve Nurculuğu üst kimlik olarak vurgulamaktadır. Diğer sosyo-politik konularda bölgesel farklılıklar yaşanabilmektedir. Üçüncü olarak, cemaat Türk toplumunda yaygın şekilde korku oluşturan Kürt ulusalcıların “ayrı devlet” söylemine mesafeli durmaktadır. Türk müntesiplerde Kürt “kardeşlerinin” kullandıkları “Kürdistan” ve Saidi Kürdi gibi söylemleri coğrafi anlamıyla kabullenmektedirler. Bediüzzaman Saidi Nursi’nin Bitlisli bir Kürt olması bu kullanımları normalleştirmektedir. CITATION Ahm03 \l 1055

Bölgede 90’lardan beri öğrenci evleri, dernek ve dergicilik faaliyetleri yaptıkları bilinmektedir. Dine hizmette halkın ıslahını ve iman esaslarının kalplerde yer bulmasının önemini vurgulamaktadırlar. Şiddetin dini anlatmada kullanılmasına karşıdırlar. Cemaatin bölgedeki müntesipleri daha çok okumuş, memur, esnaf, emekli ve öğrencilerdir. Hemen her semtte faaliyetleri mevcuttur. Orta büyüklükte bir cemaat olarak gözlenmiştir.

Kadınlar için öğrenci evleri vardır. Ancak yaygın bir sohbet halkaları mevcut değildir. Kadın meselesi ve birçok konuda geleneksel düşüncelere sahip oldukları anlaşılmaktadır.

3.1.4.5. Gülen Grubu


Bölgede faal olan Risale-i Nur gruplarından biri de Gülen hareketidir. Grubun bölgedeki yapılanması 70’li yıllara kadar gitmektedir. Ancak önemli faaliyet alanları olan okul ve dershanelerin açılması 90’larda olmuştur.

Cemaat bölgede olağanüstü hal uygulamalarının kaldırılmasıyla kurumsal yaygınlığını artırmıştır. 2000’li yıllardan sonra okul, yurt, dershane, basın ve dernekler aracılığıyla çalışmalarını yürütmektedir. Hareketin Türk-İslam sentezcisi olduğu ve başarılı Kürt gençleri lise çağında burslu olarak Batı’daki başka şehirlerde okutarak “asimile ettiği” Kürt ulusalcılarınca dillendirilmektedir. Yine, cemaatin dışarıdan, ithal cemaat (Erkek, 45; Erkek, 44) geldiği, devletin bölgede Kürt ulusal bilinci önlemek için cemaati teşvik ettiği iddiası sıklıkla duyulmuştur (Erkek, 42; Erkek, 46).

1994 yılında Öcalan’ın dini alanda daha etkin faaliyet yürütmek için kurdurduğu Kürdistan İslami Hareketi’nin (KİH) başında bulunan emekli müftü Abdurrahman Dürre’nin23 cemaatle ilgili beyanı dikkat çekicidir; “Kürt Müslüman Gençliği (…) Fethullah Gülen’in etli pilav toplantılarına katılmanın, Kürt halkına sıkılmış bir kurşun olduğunu, Fethullah Gülen ve yandaşlarının düzenin teminatı olduklarını kavramalıdır” (1997: 16). Bu iddiaların Gülen grubunun bölgede taban bulmasını güçleştirdiği gözlenmiştir. Özellikle grubun basın yayın organlarının PKK ve Hizbullah konusunda kullandığı dil halk tarafından “devletçi” bir tavır olarak algılanmaktadır. CITATION Ahm03 \l 1055 Grubun bu açıdan Türk-Kürt müntesiplerini memnun edebileceği politikaları takip etmeye çalıştığı gözlenmiştir. Gülen’in Erbil’de yayın yapan Kürtçe Rudaw Gazetesine verdiği röportajda ana dil ve bazı kültürel haklar için yaptığı “temel hak ve hürriyetler pazarlık konusu olamaz” (2013) açıklaması bu açıdan önemlidir. Bu ve benzeri açıklamalar, Kuzey Irak’taki kurumlarda yıllardır Kürtçe eğitim verilmesi ve bölgede CITATION Ahm03 \l 1055 24 saat Kürtçe yayın yapan Dünya Tv’nin yayın politikası şehirde bu gruba karşı olumlu algıyı güçlendirmektedir. Ayrıca hareketin yardım kuruluşu, okuma salonları, CITATION Ahm03 \l 1055 gençlik merkezleri, okul ve dershanelerinin hemen her siyasi, ekonomik-sosyal-ideolojik çevreden insanın gittiği kurumlar olduğu gözlenmiştir. Bu durum cemaatin uzun vadede taban bulmasını sağlayabilir. Ancak mevcut öğrenci ve veli portföyünü kazanma anlamında zorlandıkları kurumların yetkililerince de dile getirilmiştir (Erkek, 24).

Genel kanaate göre, cemaatin ithal olduğu iddiaları, Türk-İslamcı imajı ve “asimilasyon” yaptığı söylemlerine karşın kendi bağlılarına göre eğitim kurumlarının revaç görmesi 4 sebebe bağlanabilir; Birincisi, bu kurumların eğitim açısından başarılı bulunması ve devlet okullarının çok kalabalık, yetersiz görülmesidir (Erkek, 44). İkinci sebep, diğer okulların ve kurumların daha seküler olarak görülmesidir. Bu iddia sahiplerine göre halk, çocuklarının hem iyi bir eğitim almasını hem de dini bir ahlakla yetişmesini istediğinden bu kurumlara ilgi göstermektedir. Üçüncü sebep, bu hareketin etnik, dini ve kriminal marjinal örgütlere açıkça cephe alması ve çocuklarını korumak isteyen bazı ailelerin bu kurumları güvenli görmesidir (Erkek, 53; Erkek, 42). Dördüncü görüşe göre ise, cemaatin şehirde gençlere yönelik en kapsamlı çalışmayı yürüten hareket olmasıdır (Erkek, 53).

Gülen grubu bölgede modern eğilimleri olan bir hareket olarak algılanmaktadır. Dini anlatmada eğitimin en temel yol olduğu vurgulanmaktadır. Şiddet Risale-i Nur geleneğinde olduğu gibi bu grupta da benimsenmez. Ancak, 2002’den sonra AK Parti’nin iktidara gelmesiyle beraber grup sıklıkla güncel siyasi tartışmaların odağında olmuştur. Türk-Kürt çatışması benzer cemaatlerde olduğu gibi daha üst söylemler olan İslam Kardeşliği ve Nurculuk ile aşılmaya çalışılmaktadır. Hükümetle yaşadıkları siyasi tartışmalar grubun bölgedeki faaliyetlerini olumsuz yönde etkilemiştir. Gülen grubunun bölgede sahip olduğu güçlü eğitim kurumları ağına karşın yapılan eleştiriler dikkat çekicidir.


Yüklə 206,5 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin