BREMEN MIZIKACILARI
Evvel zaman içinde eşeği ile birlikte yaşayan bir değirmenci vardı. Bu eşek uzun kulaklı, sevimli mi sevimli, çalışkan bir eşekti. Buğday, arpa dolu ağır çuvalları köyden değirmene taşırdı. Sonra un çuvallarını değirmenden köye götürürdü. Kış için odun taşımak da onun işiydi. Yıllardır bu işleri yapar, sahibine yardımcı olurdu. Fakat gün geçtikçe eşeğin gücü tükenmeye başladı. Artık sahibinin işlerini tam yapamıyordu. Bu duruma da sahibi zaman zaman sinirleniyor, zavallı eşeğe sopasıyla vuruyordu. İş yapamayan bir eşeği beslemek de değirmenciye zor gelmeye başlamıştı. Günlerden bir gün değirmenci eşeğini kesmeyi düşündü. Bu düşüncesini bir kasaba anlatırken uzun kulaklı eşek onları duydu ve çok üzüldü. Artık burada kalamazdı. Hemen o gün değirmenden kaçıp yollara düştü. Yolda yürürken, Bremen’e gidip çalgıcılık yapmayı düşündü. Sesini herkes çok beğenirdi. Çifte atarak davul da çalabilirdi. Bu onun eskiden beri düşünüp, hayal ettiği bir şeydi. Eşek yolda giderken yerde yatan bir köpek gördü. Zavallı köpek çok yorulmuş, soluk soluğaydı. Eşek, köpeğe:
“Neden böyle sık sık soluyorsun?” diye sordu.
“Ah!” dedi köpek. “Artık yaşlandım ve günden güne de güçten düşüyorum. Avcılıkta sahibimin en büyük yardımcısıydım. O yüzden buralarda herkes beni tanırdı. Sahibim de benimle gurur duyuyordu. ”
Eşek köpeğe acıyarak bakıyordu. Köpek devam etti:
“Artık yaşlandım. Gözlerim eskisi kadar iyi görmüyor. Pek öyle hızlı da koşamıyorum. Bu yüzden sahibim beni ava götürmüyor. Beni beslemek de onun için zor geliyor sanırım. Beni öldürmeyi düşündüğünü anladım ve kaçtım. Şimdi ne yapacağımı bilmiyorum. ”
Uzun kulaklı eşek:
“İstersen benimle Bremen’e gel” dedi. “Orada çalgıcılık yaparız. Bremen’de mutlaka bir bando vardır. Ben davul çalarken sen de flüt ya da mızıka çalarsın. Bizi dinlemek isteyeceklerinden eminim. ”Köpek bu sözleri duyunca çok sevindi. Eşeğin teklifi hoşuna gitmişti. Hemen kabul etti ve birlikte yola koyuldular. Eşekle köpek çok geçmeden yolda, suratı bir karış asık oturan benekli kediyi gördüler. Anlaşılan benekli kedi de mutsuzdu ve bir derdi vardı. “Niye böyle somurtuyorsun, kedi kardeş?” diye sordu eşek. “Ah!” diye iç geçirdi kedi. “Yıllar geçtikçe dişlerim körleşti, artık fare yakalayamaz oldum. Hanımım da beni öldürmek istedi. Korkudan kaçıp buralara geldim. Gözlerim iyi göremediği için yiyecek bir şeyler bulamıyorum ve karnım da çok aç. Şimdi halim ne olacak diye düşünüyorum. ” Eşekle ve köpek:
“Biz Bremen’e çalgıcılık yapmaya gidiyoruz, sen de bizimle birlikte gel” dediler. Kedi bu sözlere güldü:
“Ben müzikten ne anlarım?” dedi. O zaman köpek:
“Sen gece müziğinden anlarsın” dedi. “Kedilerin geceleri damlarda çıkardığı sesleri dinlemek benim bile hoşuma gider. ” Kedilerle iyi geçinemeyen biri olan köpekten bu sözleri duymak benekli kediyi sevindirmişti. Çalgıcı olmak fikri de ayrıca hoşuna gitmişti. O da onlara katıldı. Üç arkadaş, az gittiler, uz gittiler, sonunda bir çiftliğe vardılar. Orada kapının üzerine tünemiş bir horoz gördüler. Horoz çok sağlıklı, tüyleri pırıl pırıl, ibiği kıpkırmızıydı. Üstelik oldukça da besiliydi. Ama nedense acıklı acıklı ötüyordu. Onun bu halini gören üç arkadaş meraklandılar. Uzun kulak:
“Neyin var horoz kardeş?” diye sordu. “Neden bu kadar üzüntülüsün?” Horoz üzgün bir sesle cevap verdi:
“Şimdiye kadar çok mutluydum. Çiftlikte herkes beni severdi. İyi de beslenirdim doğrusu. ” Zavallı horoz sonra şöyle devam etti:
“Yarın çiftliğe konuklar geliyor. Çiftliğin hanımı ziyafet için beni kesmesini emretti ahçı başına. Bu akşam başım gidiyor. Üzüntülü ötmekte haksız mıyım?” “O zaman sen de bizimle birlikte Bremen’e gel. ” dedi eşek. “Orada ölümden daha iyi şeyler bulabilirsin. İyi bir sesin var. Eğer birlikte müzik yaparsak, başarılı oluruz. ” Horoz çiftlikten ayrılmak istemiyordu. Fakat başka çaresi de yoktu. İster istemez uzun kulaklı eşeğin önerisini kabul etti. Dört kafadar yola koyuldular. Bir an önce Bremen’e varmak için uğraşıyorlardı. Ama eşek, köpek ve kedi oldukça yaşlıydılar, üstelik karınları da çok acıkmıştı. Bu yüzden hızlı yürüyemiyorlardı. Akşam olunca geceyi geçirmek için bir ormana girdiler. Eşek ve köpek büyük bir ağacın altına, kedi dalların arasına, horoz da ağacın tepesine kuruldu. Horoz uyumadan önce bir kez daha etrafıma bakındı. Birden uzakta ufak bir parıltı gördü. Hemen arkadaşlarına seslendi. Yakınlarda bir ev olmalıydı. Eşek:
“Hemen yola koyulup, oraya gitsek iyi olur” dedi. “Çünkü burası pek güvenli değil. ” Köpek de belki biraz yiyecek bulabileceklerini düşünüyordu. Böylece dört arkadaş ışığın geldiği tarafa yöneldiler. Sonunda bir kulübeye geldiler. Burası hırsızların yaşadığı bir evdi. En uzunları olan eşek pencereye yaklaşıp içeriye baktı. Diğerleri merakla:
“Ne görüyorsun?” diye sordular. Uzun kulaklı ağzını şapırdatarak:
“Ne gördüğümü bir bilseniz, ” diyerek devam etti. “Odada çeşitli yiyecekler ve içeceklerle donanmış bir masa var. Çevresinde de haydutlar oturmuş, yiyip içiyorlar. ” Bunu duyan horoz:
“Tam bize göre, ” dedi. Köpekle kedi de:
“Keşke içerde olabilseydik. ” dediler ağızları sulanarak.
Dört arkadaş, hırsızları nasıl kaçırıp, içeri girebileceklerini düşünmeye başladılar. Sonunda bir çözüm buldular. Eşek, ön ayaklarını pencereye dayadı. Köpek eşeğin sırtına atladı, kedi köpeğin üstüne tırmandı ve horoz da kedinin kafasına tünedi. Bu durumdayken hep birlikte müzik yapmaya başladılar. Eşek anırıyor, köpek havlıyor, kedi miyavlıyor, horoz ötüyordu. Sonra da camı kırarak odaya girdiler. Hırsızlar hayaletlerin içeri girdiğini sandılar ve korkuyla sıçradılar. Hepsi korkudan titreyerek ormana kaçtı. Bizim dört kafadar sevinçle masaya kurulup yediler, içtiler. Karınları tıka basa doyunca yatacak ve dinlenecek yer aradılar. Eşek, samanların üzerine, köpek kapının arkasına, kedi ocaktaki küllerin yanına, horoz da bir tüneğe yerleşti. Derin bir uykuya daldılar. Ormana kaçan hırsızlar, o güzel yemekleri yiyemedikleri için üzülüyorlardı. Hayaletlerden kaçtıkları için de utanıyorlardı. Hırsızların başı içlerinden birine evi kontrol etmesini emretti. Hırsız yavaşça eve geldi. Herşey sakin gibi görünüyordu. Her taraf karanlık olduğu için bir mum yakmak istedi. Ocağın yanında yatan kedinin gözlerini kıvılcım sandı. Elini uzatır uzatmaz hırsızı bir güzel tırmalayıverdi bizim kedi. Hırsız odadan çıkmak üzereyken köpek bacağını ısırdı. Samanların yanına gelince de eşek bir güzel tekmeledi hırsızı. Horoz da tünekten en güzel sesiyle ötmeye başladı:
“Kukuriku! Kukuriku! Yakalayın, yakalayın hırsızı!” Neye uğradığını şaşıran hırsız, bütün hızıyla oradan uzaklaştı. Korku içinde, titreyerek arkadaşlarının yanına geldi. “Oraya dönemeyiz. Evde korkunç bir cadı yaşıyor. Kendimi zor kurtarabildim. ” diye olan biteni anlattı. Hırsızlar korku içinde oradan uzaklaştılar. O geceden sonra bir daha evin yakınına bile gelmediler. Bizim dört Bremen mızıkacısı da o evde mutlu bir şekilde yaşadılar. Ormandaki hayvanlara da bol bol müzik dinletip, konser verdiler.
Dostları ilə paylaş: |