Kazanım 5. Dili iletişim amacıyla kullanır.
Göstergeleri: Konuşma sırasında göz teması kurar. Sohbete katılır.
Kazanım 7. Dinlediklerinin/izlediklerinin anlamını kavrar.
Göstergeleri: Sözel yönergeleri yerine getirir.
ÖĞRENME SÜRECİ:
Öğretmen kukla sahnesinin arkasına geçerek “konuşan organlar” adlı öyküyü anlatır. Öyküyü anlatırken elline organların resmini geçirir.
Öykümüz:
KONUŞAN ORGANLAR
Vakit, gece yarısını geçmişti. Kalp, atışlarını yavaşlatmış; akciğer soluk alıp verme hızını düşürmüştü. Beyin ise, renkli bir rüyaya başlamıştı. **
Mide:
-Of! Diye inledi. Gözümü uyku tutmuyor. Ağzıma kadar tıka basa doluyum. İçimi sıkıntılar basıyor.
Beyin, hemen uyandı:
-Ne oluyor orada?
Karaciğer:
-Ne olacak, midenin gene uykusu kaçtı. Oburluğun sonu işte budur.
Mide bu sözlerden alındı:
-Bütün suç bende mi? Diye sızlandı.
Karaciğer:
-Aldığın fazla besinlerin bana da zararı dokunuyor. Onların getirdiği maddelerle uğraşırken yorgun düşüyorum.
Toplardamar söze karıştı:
-Kanımdaki yağların oranı gene yükseldi. Geriye zorlukla dönüyorum.
Karaciğerin bu yağları düzene sokması gerekirdi.
Karaciğer:
-Sen de suçu bana mı yüklüyorsun arkadaş? Dedi.
Atardamar havasız kalmıştı:
-Susun artık! Diye çıkıştı. İşime engel oluyorsunuz. Ah, biraz daha temiz hava olsaydı.
Bu sözler üzerine Akciğer, soluk alıp vermeyi hızlandırdı. Ama temiz hava bir türlü gelmiyordu.
Beyin:
-Çocuklar, dedi. Birbirinizi suçlamayı bırakın. Siz görevlerinizi yerine getirdiniz.
Karaciğer:
-Şu mide dostumuz da görevini yapsa iyi olacak doğrusu! Dedi. **
Beyin, mideyi savundu:
-Bu fazla yemeklerin sorumlusu mide değil! Dedi.
Karaciğer şaşırdı:
-Kim öyleyse?
-Kim olacak, sahibimiz! Biz bir insanın organlarıyız. Onun bu akşam yemeğini fazla kaçırması, sizleri böyle uykusuz bıraktı.
Akciğer:
-Ama temiz hava da yok. Oksijensiz kaldım. Hiç böyle zorluk çekmemiştim.
Kalp:
-Gittikçe ben de kötüleşiyorum dedi. Beyin:
-Sahibimiz fazla yemek yediğinden hemen ağırlaştı, uykuya daldı. Her akşam yemeğinden sonra yaptığı gibi, bir gezinti yapmadı. Yatak odasının pencereleri de sıkıca kapalı duruyor. Dışardaki temiz hava içeriye giremiyor.
Mide telaşlandı:
-Ne yapacağız öyleyse? Bunun bir çaresi yok mu?
Kalp:
- Onu uyandıralım, dedi.
Atardamar sordu:
-Nasıl uyandıracağız?
Beyin:
-Çok kolay, dedi. Şimdi ben korkulu bir rüya göreceğim. Kalp hızlı hızlı atacak. Ter bezleri ter salgılayacak. Sahibimiz de uyanmak zorunda kalacak.
Mide sevinçle bağırdı: “Yaşasın!”
Beyin: “Susun da artık rüyaya başlayayım” dedi. Bütün organlar, derin bir sessizlik içine girdiler.
Beyin, hemen bir rüya düzenledi. İnsan, rüyasında karanlık bir kuyuya düşen oğlunu kurtarmak için çırpınıyordu. Kocaman bir yılan geldi, boynuna dolandı. O sırada kalp, ”güm güm” diye sesli sesli attı. Ter bezleri, yağmur gibi ter salgıladılar. Adam, korkuyla uyandı. Alnı, boynu ter içindeydi. Yataktan heyecanla fırladı. Pencereyi açtı. Balkona çıktı. Derin derin soluk alıp verdi. Sonra çocuk odasına gitti. Oğlu, mışıl mışıl uyuyordu. “Ne korkunç bir rüyaydı!” diye mırıldandı. Bir bardak maden suyu içti. Odaları dolaştı. ”Galiba akşam yemeğini fazla kaçırmışım” diye düşündü.
Az sonra rahatlamış olarak yatağına yattı. Hemen uyudu, derin bir uykuya daldı.
Beyin:
-Geçmiş olsun çocuklar! Dedi. Artık biz de rahat bir uyku çekebiliriz.
Dostları ilə paylaş: |