2- Cihad Ayeti
Allah Teâla buyuruyor ki:
Ey iman edenler, size ne oldu da Allah yolunda savaşa çıkın dendiği zaman olduğunuz yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız; ahireti bırakıp da dünya yaşamına mı razı oldunuz! Fakat dünya hayatının faydası, âhirete göre pek azdır. Hep birden savaşa çıkmazsanız sizi acıklı bir azapla azaplandırır ve yerinize sizden başka topluluk getirir ve siz ona hiçbir zarar veremezsiniz ve Allah'ın her şeye gücü yeter.[1]
Bu ayet, apaçık olarak sahabenin savaştan kaçıp ona yanaşmadıklarını ve dünya hayatına bağlandıklarını bildiriyor. Allah Teâla onları bu işlerinden dolayı kınamakta ve başka bir toplumu kendilerini yerlerine geçirmekle tehdit etmektedir. Bu tehdit çeşitli ayetlerde zikrolunmuştur. Ve bu, onların defalarca savaştan kaçtıklarının apaçık delilidir.
Örneğin bir ayette buyurmaktadır ki:
Eğer dinden yüz çevirirseniz, yerinize bir başka topluluğu getirir; sonra görürsünüz ki onlar size benzememektedirler.[2]
Ve başka bir yerde de şöyle buyurmaktadır:
Ey iman edenler, içinizden kim dininden dönerse, Allah da (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendini sevdiği müminlere karşı alçak gönüllü kâfirlere karşı ise güçlü ve onurlu Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu Allah'ın bir lütfu ve ihsanıdır onu dilediğine verir…[3]
Eğer bu hususu tekit eden ve açıkça Şia'nın sahabeyi üç kısma ayırmasındaki haklılığını ispat eden ayetlerin hepsini burada zikrederek açıklamak istesem, bu kendi başına bir kitap olur. Kur'ân-ı Kerim bu hususu en kısa ve en mükemmel tabirle şöyle açıklamıştır:
İçinizden öyle kişiler bulunmalı ki onlar sizi hayıra çağırsın, size iyiliği emretsin, kötülükten alıkoymaya çalışsın ve onlardın kurtuluşa ve muradına erenler. Kendilerine apaçık deliller getirdikten sonra da yine bölük bölük olanlara, yine ayrılığa düşenlere benzemeyin ki, onlaradır büyük azap. O gün öyle bir gündür ki bazı yüzler ağarır ve bazı yüzler kararır, Yüzleri kararanlara şöyle denir: İnandıktan ora kâfir mi oldunuz? Kâfir olmanıza karşılık tadın azabı. Yüzleri ağaranlara gelince; onlar Allah'ın rahmetindedir. Onlar o rahmette ebedî olarak kalırlar.[4]
Hiçbir araştırmacıya gizli kalmayacağı gibi bu ayetlerin muhatabı sahabedir.
Bu ayetler, onları, apaçık delilleri gördükten sonra tefrikadan sakındırmakta ve azap vaatleriyle tehdit etmektedir ve sahabeyi iki gruba ayırmaktadır, bir grup kıyamet günü beyaz yüzlü olarak mahşere gelecek, Bunlar Allah'a şükreden ve onun rahmetine lâyık olanlardır. Öteki grup ise siyah yüzlü olarak haşredilecek. Bunlar ise Müslüman olduktan sonra İslâm'dan dönenlerdir. Ve Allah Teâla onlara azap vaat etmiştir.
Herkes bilmektedir ki sahabe Peygamber'den sonra ihtilâfa düşmüş ve fitnelere kapılmıştır. Hatta iş, o noktaya varmıştır ki, birbirleriyle kanlı savaşlara girişmişlerdir.
Yukarıda zikrettiğimiz ayetleri, tevil yoluyla zahirî mânâlardan çıkarmak doğru değildir.
[1]- Tevbe, 38-39
[2]- Muhammed, 38
[3]- Mâide, 54
[4]- Âl-i İmrân, 104-105-106
3- Huşu İle İlgili Ayet
Allah Teâla buyuruyor ki:
Müminlerin, Allah ve Kur'ân'dan inen ayetler anıldığı vakit, korkup itaat etmelerinin vakti gelmedi mi? Ki önceden kendilerine kitap verilenlere benzemesinler; onların peygamberiyle araları uzayıp açıldıkça kalpleri katılaştı ve onların çoğu emirden çıkanlardı.[1]
Suyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr adlı tefsirinde şöyle nakletmiştir:
Sahabîler, Mekke'de çektikleri zorluklara rağmen Medine'de refaha kavuştular. Bu refah, onları biraz soğuttu, bu nedenle bazı şeylerde gevşediler. Bu yüzden şu ayet-i kerime indi:
Müminlerin Allah ve Kur'ân'dan inen ayetler anıldığı vakit...
Bir başka hadise göre Resulullah (s.a.a) buyurmuştur:
Allah muhacirlerin kalplerinin Kur'ân'ın inişinden on yedi yıl sonra gevşediğini görünce bu ayeti indirdi.
Sahabe, Ehlisünnet'in dediği gibi insanların en iyisi olsaydı, onların kalpleri on yedi yıllık bir zaman sonunda katılaşmaya başlamaz ve Allah onları bu durumlarından ötürü kınamazdı. Bu birkaç ayet, sahabeden bir kısmının adil olmadığına delalet ediyor.
Eğer Peygamber'in hadislerini de inceleyecek olursak daha birçok delil bulabiliriz. Ben konuyu uzatmak istemediğimden dolayı o hadislerden sadece bazılarına değineceğim. Konuyu etraflıca inceleyen kimse bu hususta birçok hadisin kaynaklarda nakledildiğini görecektir.
[1]- Hadîd, 16
2- Resulullah'ın Sahabe Hakkındaki Görüşü 1- Havuz Hadisi
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
Kıyamette (havuzun) başında durduğum an bir grupla karşılaşacağım ve onları tanıyacağım. O anda onlarla benim aramda bir kişi kalkıp onlara gelin diyecek. Ben nereye doğru gelsinler diyeceğim. "Allah'a andolsun ki, cehenneme doğru, diyecektir?" "Bunlar ne yapmışlar?" diye soracağım. "Bunlar senden sonra dinden çıkıp cahiliyeye döndüler." diyecektir.
Bunların içerisinden -sürüden ayrılıp kendi başına yayılan develer gibi- az bir grup dışında kurtulan olmayacaktır.[1]
Ve yine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
Ben sizden önce havuza varacağım. Bana gelen herkes, o havuzun suyundan içer ve artık susamaz. Bazı gruplar da bana gelirler ki ben onları tanırım, onlar da beni tanırlar. O arada benimle onların arasına arılık düşer: 'Bunlar benim ashabımdır' diye seslenirim. 'Sen bilmiyorsun, bunlar senden sonra ne yaptılar?' denilir. Bunun üzerine ben de: Benden sonra dinimi değiştirenler uzak olsun, uzak olsun derim.[2]
Eğer Ehlisünnet âlimlerinin, sahih kabul ettiği hadis kitaplarında ve müsnetlerinde yazmış oldukları bu hadislere iyice dikkat eden olursa, artık sahabeden çoğunun Resulullah'tan sonra dinden döndüğünden ve dinin hükümlerini değiştirdiğinden bir şüphesi kalmaz. Gerçekte Resulullah'tan sonra az bir grup dışında herkes hakka sırt çevirdi.
Bu hadisi sadece üçüncü kısım sahabeye tatbik ettiremeyiz; çünkü Resulullah (s.a.a) açıkça söz konusu hadiste, bunlar benim ashabımdır diye buyurmuştur. Bu hadisler, geçmişte naklettiğimiz ashabın dinden döneceğini haber veren ve onları azapla tehdit eden ayetlerin mânâ ve tefsiri durumundadır.
[1]- Sahih-i Buharî, c.3, s.94'den 99'a kadar ve s.156 ve c.3, s.32 ve Sahih-i Müslim, c.7, s.66, Hadis-i Havz.
[2]- Sahih-i Buharî, c.3, s.94'den 99'a kadar ve s.156 ve c.3, s.32 ve Sahih-i Müslim, c.7, s.66, Hadis-i Havz.
Dostları ilə paylaş: |