Finansal hizmetler ile ulaşılan insanlar, mikro, küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (M-KOBİ) ve ihracatçılar
Bireysel emeklilik yatırımcılarının / üyelerinin portföy büyüklüğündeki artış
Türkiye’nin büyüme performansı iyi işleyen ve kapsayıcı bir finansal sektöre kritik bir şekilde bağımlıdır.Bu, finansmana erişimin arttırılmasını (özellikle istihdamın yüzde 73,5’ini oluşturan ancak banka kredileri içerisinde sadece yüzde 24’lük paya sahip olan küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ) için), finansal tabana yaymanın genişletilmesini (çoğunluğu kadınlar olmak üzere nüfusun yüzde 40’ının banka hesabı bulunmamaktadır) ve finans ve sermaye piyasalarının derinleştirilmesini ve çeşitlendirilmesini (örneğin uzun vadeli finansman imkanlarının geliştirilmesi, kurumsal yatırımcıların büyüklüğünün arttırılması, şirketlerin borçlanma araçlarının çeşitlendirilmesi, ve şirket tahvillerine ilişkin ikincil piyasada likiditenin arttırılması) gerektirmektedir. Bankacılık sektörü son küresel finansal krizi herhangi bir devlet müdahalesi olmadan aşmıştır ve iyi finansal göstergelere sahiptir; 2016 sonu itibariyle sermaye yeterlilik oranı yüzde 15,6, takibe düşen kredilerin oranı yüzde 3,2, aktif getirileri yüzde 1,50 ve sermaye getirileri yüzde 14,3 düzeyindedir. Ancak, küresel krizden bu yana bankaların sermaye tamponları, likidite ve karlılık seviyeleri aşağı yönlü bir eğilim izlemektedir (her ne kadar halen düzenleyici eşik değerlerin oldukça üzerinde olsalar ve son zamanlarda karlılıklarında bir artış gözlense de) ve son yıllarda takibe düşen kredilerde yukarı yönlü bir eğilim görülmektedir. Kredilerin mevduata oranı yüzde 123’e ulaşmıştır ve aşağıdaki sebeplerden dolayı bankalar daha fazla kredi artışını desteklemek için sınırlı kaynaklara sahiptirler: (i) düşük tasarruf oranları bankaların yeni mevduat çekme olanaklarını önemli ölçüde sınırlamaktadır, (ii) küresel likidite belirsizlikleri dış borçlanmayı sınırlamaktadır, ve (iii) düşük karlılık düzeyleri hissedarların sermaye artırımlarını caydırmaktadır. Önümüzdeki dönemde, Türkiye’nin finansal sektör riskleri ve bunların genel olarak ekonomi üzerindeki yayılma etkileri ile ilgili endişeleri ele alması gerekmektedir. Yapısal faktörler (sınır ötesi finansmana olan yüksek bağımlılık, kısa vadeli döviz cinsinden yüksek borç ve tasarruflar) ve konjonktürel faktörler (artan şirket kaldıraç oranları, yükselen şirket-banka ve (şarta bağlı) şirket-devlet risk toplamları)sebebiyle sektör kırılgan bir durumdadır. Kısa süre önce gerçekleştirilen bir IMF-DB finansal sektör değerlendirmesi, bankaların sermaye tamponlarının kısa süreli şoklara karşı dayanıklı olmakla birlikte, daha uzun süreli bir resesyonun bazı bankaları gelecekteki olası küresel likidite kısıtları düşünüldüğünde temin etmesi güç olabilecek ilave sermaye arayışı içerisine itebileceğini göstermiştir.
Dünya Bankası Grubu finansal sektörün birçok boyutu ile ilgili olarak uzun süredir çalışmalar yapmaktadır ve şu anda IFC, IBRD ve MIGA projelerden, yatırımlardan ve ASA çalışmalarından oluşan bir portföy yoluyla eşgüdümlü bir destek sağlamaktadır. CPF dönemi için, eşgüdümlü destek devam edecektir ve M-KOBİ’ler ve yetersiz hizmet alan segmentler için finansmanın arttırılması ve hükümetin politikalarına bilgi girdisi sağlayacak ve DPL dizilerinin temelini oluşturacak sağlam ASA çalışmaları üzerinde özellikle odaklanılacaktır. ASA programı; finansal sektörün çeşitlendirilmesi, emeklilik sistemi, sermaye piyasasının geliştirilmesi (belediye tahvil piyasasının geliştirilmesine ve İslami finansman piyasasının geliştirilmesine yönelik DB-IFC desteği dahil olmak üzere) ve sektörün karşısından esen rüzgarların ve bunlara karşı müdahalelerin analizi gibi kritik konuları kapsayacak şekilde koordine edilecektir. ASA çalışmaları, potansiyel yeni finansal sektör yatırım operasyonları ve DPL dizileri yoluyla desteklenecek reformlar (emeklilik reformu gibi) hakkında bilgi girdisi sağlayacaktır. IBRD özellikle uzun vadeli finansal kaynaklar sağlayarak konjonktür karşıtı ve piyasa boşluklarını doldurma işlevlerini desteklemek amacıyla kamu bankaları, kalkınma bankaları ve diğer finansal kuruluşlar ile çalışmaya devam edecektir. Finansmana erişimi arttırmak (örneğin M-KOBİ’lere, kadınların veya sığınmacıların sahibi olduğu işletmelere), kilit sektörlerde yatırımcıları teşvik etmek (örneğin enerji veya teknoloji yenilikçiliği alanlarında) ve müşteri talebi odaklı araçları derinleştirmek ve çeşitlendirmek (örneğin kiralama ve faktöring, şirket tahvilleri, altyapı tahvilleri, İslami finansman, risk paylaşımı olanakları) için gerekli olduğunda yeni finansal sektör kredi hattı operasyonları sunulabilir. Bu bağlamda, uzun vadeli finansman eksikliği sorununun giderilmesine yardımcı olmak amacıyla 2017 MY başlarında yeni bir operasyon – Uzun Vadeli İhracat Finansmanı– sunulmuştur. Bu operasyon spesifik olarak M-KOBİ’lere ve ihracatçılara destek sağlamayı hedeflemektedir. CPF döneminde, finansal sektörün aşağı yönlü risklere karşı daha fazla kırılganlık göstermesi durumunda, program buna uygun olarak uyarlanabilir.