Ben bu kişilerin bana yaptıkları teklifi kabul etmedim, ancak Jandarma İstihbaratçıların niyetlerinin ciddi olduğunu, böyle bir haksız suçlamayı ben kabul etmediğim için başka birisini bulup bana yaptıkları teklifin aynısını ona yaparak bu kimiyi ikna edebileceklerini dükündüm. Ben emniyetten tanıdığım ve güvendiğim yetkili birisine konuyu açtım. Bu kişi de beni Erzurum Savcısıyla görüştürebileceğini • söylemesi üzerine ben de bu konuda ifade vermemin kendi geleceğim açısından daha doğru olacağını, tekliflerini kabul etmediğim için bana karşı' yanlış tavır içerisine girebileceklerini düşünerek başımdan geçenleri size olduğu gibi anlatmak istedim. Polisin haksız şekilde suçlanmasına gönlüm razı olmadı" şeklinde beyanda bulunmuştur.(K 7 S 86-88)
Erzincan Emniyet Müdürlüğünün araştırması sonucu hazırlanan bilgi notuna göre; yapılan teknik tespitlerin ifade ile uyumlu olduğu anlaşılmıştır. Şüpheliler Ali TAPAN, Ersin ERG UT, Orhan ESİRGER ve Nedim ERSAN beyanlarında bu görüşmeyi doğrulamış ancak Gizli tanığın bu görüşmede kendilerine, Catalarmut barajındaki mühimmatların Emniyet tarafından koydurulmuş olabileceğini söylediğini beyan etmişlerdir.(K l S 198)
9-GİZLİ TANIK GÖYNE:
"Ben Erzincan xa köyünde ikamet etmekteyim. Boş zamanlarımda Catalarmut köyünün
yakınlarında bulunan Göyne baraj golüne giderek burada balık tutmaktayım. Bu işi hobi olarak yapıyorum. 27.10.2009 günü saat takriben 12 civarında balık tutmak için göle girdiğimde göl sularının çekilmiş olduğunu farkettim. Oltamı suya atabileceğim uygun bir yer aramaya başladım. Bu sırada su derinliğini ölçen kulenin yakınına geldiğimde yeşil renkli üzerinde yazılar bulunan bir cisim gördüm, biraz dikkatli baktığımda yan taraflarında bir adet el bombasının da olduğunu gördüm, etrafa saçılmış vaziyette çok sayıda mermilerin ve el bombalarının olduğunu görünce hemen aklıma Ergenekon Terör Örgütü geldi. Kendi kendime, herhalde bu Ergenekonun mühimmatlarından birisi olsa gerek diye düşünerek ve daha önceden şahsen görüşmekte olduğum polis memuru Z'yi aramak istedim. Cep telefonum olan O 535 xxxxxx nolu telefonumdan polis memurunun O 505 xxxxxx nolu telefonunu arayarak gölde balık tutarken çok sayıda mühimmatın
bulunduğunu, bu mühimmatların Ergenekon terör örgütü ile bir bağlantısının olabileceğini
söyleyerek gereğini yapmaları konusuna ihbarda bulundum. Daha doğrusu benim kömürümün az olması nedeniyle bu durumu söyleyerek polis memurunun beni aramasını söyledim, telefonu kapattım akabinde polis memuru beni aradı. Kendisine anlattığım şekilde ihbarda bulundum. Bu şekilde görüşmeyi yaparak telefonu kapattım. Ancak olay yerinden ayrılmadım, aradan kısa bir zaman geçtikten sonra Erzincan Emniyet Müdürlüğü ekipleri olay mahalline geldiler. Ben mühimmatların olduğu alanda el bombalarının oldukça fazla olması nedeniyle birisi gelip zarar görmesin diye düşünerek olay yerinden ayrılmadım. Polis ekipleri gelip de olay mahallinde bulunan mühimmatları ve bulunduğu alanı genel hatlarıyla kendilerine gösterdim. Daha sonra ben olay yerinden ayrıldım. Ben mühimmatları gördüğümde arayıp haber verme konusunda ilk aklıma gelen kendisiyle tanışmakta olduğum polis memuru Z'dir. Bunun için de direk kendisini aradım. Hatta benim o an kontörüm çok azdı. Polis memuruna "kontörüm çok az beni arar mısın
diyerek telefonu kapattım. Hemen akabinde polis memuru beni kendi cebinden arayarak yukarıda bahsettiğim şekilde görüşmeyi yaptık. Kendisine durumu anlattım ve görüşme bu şekilde tamamlandı. Benim bulunan mühimmatlarla ilgili önceye dayalı herhangi bir bilgim ve duyumum yoktu. Tamamen tesadüfi bir şekilde mühimmatla karşılaştım. Ben daha önceleri de aynı göle balık tutmaya gidiyordum. Ancak suların seviyesi yüksek olması nedeniyle herhangi bir mühimmat görmemiştim. Olay günkü balık tutma amaçlı göle gitmem de ve suların çekilmiş olduğunu gördüğümde anlattığım gibi oltayı göle atabileceğim bir alanı ararken tesadüfen mühimmatlarla karşılaştım ve durumu ihbar ettim. Benim olay ile ilgili bilgini..ve görgüm bunlardan ibarettir" demiştir.(K 7 S 85)
10-GİZLİ TANIK l:
"Ben jandarma istihbaratta görevliyim, istihbaratın içerisinde bulunduğum süre içerisinde Erzincan ilinde gerek Gülen cemaatine yönelik ve gerekse İsmailağa cemaatine yönelik bizzat yapılan operasyonların içerisinde bulunmadım ancak, Erzincan ilinde edindiğim bilgi ve izlenim neticesinde öğrendiğim kadarıyla Erzincan Başsavcısının sürekli talimatı olmuş, Erzincan Başsavcısının talimatlarını istihbarat şube müdürü Nedim Binbaşıya verdiğini ve onun üzerinden işlemlerini takip ettiğini biliyorum. Erzincan'da ASAF'ta geçtiğimiz yıl görevli olan ve daha sonra bu görevden alınarak Erzincan'a bağlı Çağlayan karakolunda görevlendirilen Serkan uzman çavuş her iki cemaate yönelik teknik dinlemelere ve operasyonlara bizzat katılmıştır, bu konular ile ilgili olarak gerek telefon dinlemelerine ve gerekse yapılan operasyona katılmıştır, Serkan uzmanın Erzincan'daki illegal olarak yapılan emirler ve toplantılar ile ilgili ayrıntılı bilgisi vardır.
Ayrıca, 2008- 2009 yılında ASAF'ta Tuğrul astsubay ve bir uzman çavuş (su anda Düzce'de görev yapmakta, ismi Volkan olabilir) yine Serkan uzman gibi olaylara ayrıntısı ile vakıftırlar.
Tuğrul başçavuş görevden ayrılmadan önceki son gün bana "cemaatlere yönelik çalışmayı biz başlattık ancak sonra bizden çıktı, bizzat başsavcı talimat yapıyordu biz de yapıyorduk" seklinde konuşmuştu.
Benim görev yaptığım önceki görev yerlerinde de jandarma istihbarat daire başkanlığından gelen talimatlar ile irticai faaliyet kapsamında tüm cemaat ve tarikatların takibinin ve kontrolünün yapılması isleniyordu buna terör örgütleri de dahildir. Gelen talimatlarda tarikat ve cemaat mensuplarına ayakkabı numaralarına kadar tanıyıp bilgi sahibi olup bunlar ile ilgili başkanlığa rapor yazmamız isteniyordu,
İstihbarat şubede görev yapan Sedat başçavuş ile bir gün yapmış olduğumuz görüşme sırasında ben mühimmatlar ile yapılan toplantılarda neden sık sık kimse ile görüşülmemesinin ısrarla istediğini dile getirdiğimde, Sedat başçavuş "gerek yok bu zaten polisin yaptığı bir iştir, hatta bunu polisin yaptığına ilişkin, elimizde bir tanığımız da var çok karıştırma, kendinize sorun etmeyin" şeklinde cevap vermişti. Bu olay ile ilgili tanık ifadesi alınmış ise Sedat başçavuş biliyordur.
Normalde istihbarat şubede yönerge gereği her gün toplantı yapılması gerekirken Erzincan'da zamansız olarak toplantı yapılmakta, toplantılar Alay Komutanının ve İstihbarat Şube Müdürünün emrettiği zamanlarda olmakta, Alay Komutanı zaman zaman toplantılara katılmakta, istihbarat Şube müdürü Nedim Ersan, Hakan başçavuş ve Sedat başçavuş sürekli birlikte hareket etmektedirler. Başsavcı ile bizzat Nedim Ersan kendisi görüşmekledir.
Başsavcı ile makamına giderek görüştüğünü bilmekteyim, ne konuştuğunu içerik olarak bilmiyorum, ancak başsavcıdan aldığı cemaatlere operasyon ile ilgili talimatlarını uygulatmaktadır" demiştir.(K 7 S 82-83)
11-GİZLİ TANIK ETHEM:
"Ben Erzincan merkeze bağlı Yaylabaşı (Çatalören) bölgesinde yaşamaktadıyım, bu vesileyle Yaylabaşı Jandarma Karakol komutanıyla çok sık görüşmekteyiz, zaman zaman karakolun bahçesinde ve gerekse farklı yerlerde piknik yapmaktayız. Zaman zaman_ sadece çay içip sohbetler etmekteyiz, bu ortamlar genellikle samimi ortamlar olmakta ve hatta İl Jandarma istihbarat Şubede görevli olan Nedim Binbaşı ve Ersin Üsteğmen de bu etkinliklere iştirak etmektedir, bunların dışında da gelen istihbaratçı komutanlar oluyordu ancak bunlar nadiren geldikleri için isimlerini hatırlayamıyorum. Bu ortamlar çok samimi şekilde geçmekteydi.
1) imha edilen mühimmatlar :
Havaların soğuk olduğu, yağışlı olduğu bir zamanda, net tarihini şu anda hatırlayamıyorum ancak arkadaşım korucubaşı K. yeni bir silah (tabanca) almıştı, bu tabancayı ilk QA, zaman denemişti bu nedenle tarihini bu vesileyle öğrenip haricen size bildireceğim. Yaylabaşı Karakol Komutanı Murat Astsubay benim arkadaşım olan korucubaşı K'i eğitim, için atışa çağırın iş. K. de o sırada beraber olmamız nedeniyle beni çağırdı daha doğrusu K. bana atisin olduğunu söyleyerek, bu atışa birlikte gidelim teklifinde bulununca bende kabul ettim. Bu şekilde karakolun yaptığı eğitim atışlarına biz korucular da rutin olarak katılmaktayız. Bu şekilde önce karakola gittik. Karakoldan sortland'a binerek atış mahalline gittik, atışa giden diğer grupta transit minibüs ile atış yerine gittiler. Atılacak mühimmatlar da transit minibüs ile götürülmüştü. Ancak ben burada dikkatimi çeken nokta, gittiğimiz atış mahalli her zaman karakolun ati£ yaptığı alan değildi. İlk defa bu mahalle gelmiştik. İlk önce yeni gelen acemi askerlere Murat Astsubay atıflarını yaptırıp onları karakola gönderdi. Geride ben, K., S. (korucular), Murat Astsubay ve bir uzman çavuş ile birkaç tane de asker kalmıştı. Murat Astsubay askerlere atılan mermilerin bos kovanlarını toplaması talimatını vermişti. Burada yaptığım atışta; basta bomba atar mühimmatı olmak üzere, uçaksavar mermisi, kalesnikof mermisi, tabanca mermisi, bixi mermisi, olmak üzere çok sayıda atış yaptık. O kadar çok mühimmat atı^ı gerçekleşirdik ki sadece bomba atar mermisini hatırlayabildiğim kadarıyla 4-5 sandık bomba atar mermisi atılmıştı. Diğer saydığım mermiler de çok sayıda idi. Ancak kaç tane attığımızı net olarak hatırlayamıyorum. Çünkü bunların hepsini kendilerine mahsus silahlarıyla atarak atı^ı gerçekleştirdik. Ben yapılan atısın bir eğitim atışı olduğunu bildiğimden, daha doğrusu bana eğitim atışı yapılacağı söylendiğinden, atışlarda normal eğitim atışlarında olması gereken belli bir hedef gözetilerek atış yapılması gerekirken buradaki mühimmatları atarken hiçbir şekilde hedef gözetmeksizin gelişigüzel hedeflere, havaya ateş edilmek suretiyle atış yapılıyordu. Ben bu duruma bir anlam verememiştim. Murat Astsubaya hedef gözeterek düzenli bir şekilde atış yapalım dediğimde. Murat Astsubay, eliyle bana bos versen bunlara karışma seklinde bir işaret yaptıktan sonra "Sen sadece mühimmatları at, bir an önce isimizi yapalım, bu mühimmatları bitirip karakola dönelim." diyerek bu konularda çok acelesinin olduğunu ortaya koydu. Ben hatta Murat Astsubaya "Komutanım bomba atar mühimmatlarını daha dikkatli atalım arka arkaya atıyoruz, hangisinin patlayıp hangisinin patlamadığını anlayamıyoruz, şayet bunlardan patlamayan olursa buralarda çobanlar geziyor birisinin eline geçer ise Allah komşunun o zaman patlar ve ciddi sıkıntı olur. Attıklarımızın patladıklarını teyit edelim ve yavaş yavaş atalım." seklindeki teklifime de çok sıcak bakmadı. Seri atıflara hızla imhaya devam ettirdi, sadece yanındaki askerlere atılan mühimmatların patlayıp patlamadıklarını dinleyip dikkat etmelerini, patlamayan olursa söylemeleri talimatını verdi. Bu şekilde yapılan atıflar 1-2 saat sürdü. Murat Astsubay oradaki askerlere bos kovanların tamamını-toplattı. Hatta atış için kullandığımız silahlarla uyum sağlamayan mermilerde olduğunu tespit ettik. Bu tespiti de bu mermilere silahta sıkışma yapması üzerine yapmıştık. Sıkışan bu mermilerin Bixi veya G-3 silahlarda sıkışma yaptığını hatırlıyorum. Sıkışma yapan bu mermilerin hangi silaha ait olduğunu ben anlayamadım. Farklı bir yapıya sahipti. Hatta sıkışma üzerine birkaç tane mermide zedelenme olmuştu. Bu mermileri Murat Astsubay tekrar kasaya geri koydurdu, diğer mermilerden ayrıştırdı. Patlatılamayacağı anlaşıldığından bu mermileri kasasına geri koydurdu. Her merminin ve mühimmatının bulunduğu kasa ayrı ayrıydı. Mühimmatlar arasında ben el bombası atmadım. Ancak beraber olduğumuz korucubapı K. konuşmasında; atılan mühimmatları ima ederek "bu atılan mühimmatlar ne ki, biz Murat Astsubay ile beraber daha farklı mühimmatlar da el bombası ve roketatar da attık." seklinde konuşmuştu. Ben de roketatar mermilerini daha önceki zamanlarda da. imha işlemi yaptığımız o günde karakol komutanının odasında bir tane roket atar görmüştüm, gördüğüm Law silahı da olabilir, yanında da bir sandık kapalı vaziyette mühimmat vardı. Bu mühimmatla da bu .silaha ait olduğunu tahmin ettim. Ben yapılan atısın her zamanki eğitim atış yerinde yapılmayışından ve Murat Astsubayın çok tedirgin olarak mühimmatların bir an önce imha edilip, isimizi tamamlayıp karakola dönelim şeklindeki sözlerinden bu mühimmatlardan kurtulmak amacıyla oradan bizlerle beraber imha ettirildiğini düşünüyorum. Çünkü normal bir eğitim atıcında daha dikkatli hedef gözeterek, silahların ve mermilerin nitelikleri anlatılarak belirli mesafelerden ati£ yapılmakta iken, o günkü imhada bu niteliklerdenJıiçbirisine dikkat edilmeden gelini güzel tamamen kurtulmaya yönelik atışlar yaptırıldı. Özellikle bomba atar mermilerini atarken hedef gözetmeksizin hızlı atış yaptırdı. Hatt%bir arkadanım bomba atar mermisinin nasıl atıldığım bilmiyordu, Murat Astsubayın ısrarı üzerine nasıl atıldığını öğretmeden atış yaptırdı, Allah'tan herhangi bir sıkıntı-doğmadı, Murat Astsubay bize "bir an önce atın su mühimmatları bitirelim karakola dönelim" diyordu, Hatta arkadaşım K. Murat Astsubay'a "Komutanım bunları niye bu şekilde patlattırıyorsun, yazık
değil mi diye sordu, Murat Astsubay da tedirgin bir şekilde bunların zimmet fazlası olduğunu, imha edilmesi gerektiğini söylemişti, ben o zaman bu mühimmatların imha ediliş amacını çok anlayamamıştım. Ancak aradan geçen zaman içinde Murat Astsubayın samimi olduğu ve sürekli arkadaş gibi görüştükleri başta Nedim Binbaşı ve Ersin Üsteğmen olmak üzere tanımadığım ve bu şekilde sıkça görüşen kişilerin Murat Astsubayı pis işlerinde kullandıklarını düşünüyorum. Çünkü Murat Astsubayın komutanlığını yaptığı karakol hem merkeze çok yakın ve hem de o alan çok ıssız bir bölgedir bizim mühimmatları imha ettiğimiz ver özellikle ıssız bir verdir. Burası Yaylabaşı köyünün güney doğu kısmına düşmektedir, köy ile burası atasında bir tepe bulunmaktadır. Bu şekilde tepe olduğu için bizim o bölgede yaptığımız imhalardan çıkan ses çevrede duyulmasına engel olmaktadır, g. isimli korucu Murat Astsubaya atılan mühimmatların esas gece atışında bize yararlı olacağını, neden gece eğitimi yerine bu mühimmatları gündüzleyin attırdığını, gece atsak daha iyi olurdu tarzda sözler söyleyince Murat Astsubay "Eğer bunları gece patlatsaydık çevreden duyanlar olurdu ve patlama görüntülerini çevreden görenler olurdu, bu da bizim için sıkıntı olurdu." demişti. Biz böyle söylerken aklımızda hiç art niyet yoktu, bu mühimmatların bir maliyetinin olduğunu, devletin bunları parayla satın aldığını düşünerek, atış yapılırken bile eğitimli bir şekilde atalım ki bize faydası olsun diye düşünüyorduk
Buradaki olayda arkadaşım K. yeni bir silah almıştı, ilk defa bu silahı buradaki imha olayında denedi. Arkadaşımın silahı aldığı tarihi öğrenip net tarihini ortayla çıkartabilirim ve size bildirebilirim. K.'in silahı ruhsatlıydı. Ayrıca mühimmatları imha ederken yanımızda kalan Birkaç tane askerlerinde isimlerini öğrenip size bildireceğim
2) Yaylabaşı bölgesindeki intikal:
2009 yılı yaz girişinde Murat Astsubay intikal olacağını, bu intikale bizim de katılmamızı istemişti. Biz korucu olduğumuz için zaman zaman bu şekilde yapılan intikallere katılırız. Hatta birlikte operasyona gideriz. Bu şekilde yapılan intikale ben, diğer korucu arkadaşlarım K., Ş., K., H. ve A. olduğu halde Yaylabaşıkarakolundaki askerlerle birlikte askeri araçlarla gündüz vakti Ergan dağına doğru intikale baştandı. Yolun aşağı yukarı yansında Ardıçlı geçildi, dağın zirveye yakın noktasında bulunan zannediyorum 2. kar ölçüm cihazının olduğu noktaya geldiğimizde araçlardan indik. Murat Astsubay burada bize dönerek "biraz sonra önemli komutanlar gelecek buranın güvenliğini alalım" dedi. Bunun üzerine biz askerlerle birlikte yaya olarak bulunduğumuz noktadan Ergan dağının doğusuna doğru biraz daha yüksekçe bir alana "çıkıp orada gerekli güvenlik önlemlerini alıp beklemeye başladık. Buradan geldiğimiz yolun bir kısmı görünüyordu, sürekli olarak Murat Astsubay gelen heyetteki komutanlarla görüşüyordu, benim ısrarla sorularıma rağmen bu heyetin niçin geldiğini söylemedi. Gelen heyetin Ardıçlı göletini geçtiğinde bizim bulunduğumuz noktadan görülüyordu. Bu esnada biz harekete geçtik. Bu esnaya kadar araziyi çok iyi bildiğim için sevk ve idare benim istediğim şekilde oluyordu. Bu noktadan sonra sevk ve idare Murat Astsubaya geçti bana hiçbir şey sormadı. Kendisi en öne geçince ben arkada kaldım. Bulunduğumuz noktadan aşağıya doğru kötü yerlerden indirdi. Bu şekilde araziden tekrar yukarıya çıktığımız Ardıçlı gölünün daha aşağısında bir noktaya geldik. Burada bizi dağa çıkaran araçlar bekliyordu. Bu araçlara binerek Ardıçlı gölüne geldik. Murat Astsubayın beklediği çok önemli komutanlar da 4x4 bir araçla oradaydı. Bu komutanlar biz yakardayken dağa doğru araçla tırmandıklarını görmüştüm. Ardıçlı gölünü yukarıya doğru geçmişlerdi. Biz intikal sonrası Ardıçlı göletine aşağıdan tekrar geldiğimizde bu komutanlar demek ki dağın belli bir yerine kadar araçla çıkıp geri dönmüşlerdi. Bu komutanlar sivildi. Ancak daha önceden sürekli Yaylabaşı karakoluna gelip gittikleri için bunları tanıdım. Bir tanesi Sedat astsubaydı, biri Ersin Üsteğmen, birisi de Nedim Binbaşıydı Bu ortamda yapılan intikalin çok yanlış olduğunu ve saçma olduğunu, askerin aşağıya inerken çok kötü yerlerden geçirildiğini, sürekli dik yerlerden indirildiğini gördüğümden dolayı tepkimi ortaya koymak adına böyle intikal olmaz olsun diyerek konuştum. Ancak oradaki Nedim Binbaşı vs. gülerek kafaya takma olur böyle şeyler diye cevaplandırdılar. Burada yemek yedik. Bizim dağın tepe noktasında (Zindanların alt kısmı) geliş güzergahının güvenliğini aldığımız yerden gelen Nedim Binbaşının da içinde bulunduğu 4x4 pikap türü Jandarmaya ait araç ile Ardıçlı gölünün yukarına doğru geçtiklerini biz tepeden görmüştük. Hafta 1 nolu kar ölçüm cihazını da geçtiğini de görmüştüm. Biz bu sırada aşağıya doğru inmeye başladık. Bizim buradan hareket ettiğimiz zaman ile Ardıçlı gölüne aşağıdan geldiğimiz zaman arasında aşağı yukarı 2 saatten daha fazla zaman geçmişti. Ben 2 nolu kar ölçüm cihazının olduğu yerde bıraktığımız diğer korucu arkadaşlara böyle bir komutanların yanlarına gelip gelmediğim sorduğumda gelmediklerini söylemişlerdi. Nedim Binbaşı ve yanındakiler bu kadar zaman içerisinde yukarda ne yaptılar bilmiyorum. Aracın arkasında birşeyler olduğunu gördüm ancak içleri boştu/ Branda örtülmüş gibiydi.. Bu kadar zaman İçerisinde yukarda bir yerde bu malzemelerin içinin boşaltılıp posasının da tabiri caiz ise arabanın arkasına tekrar konulduğunu düşündüm. Böyle bir amaçla yukarıya çıkılıp malzeme gömüldüyse, bu olayın iç yüzünü Murat Astsubay kesinlikle biliyordur. Çünkü biz yaptığımız intikalde hiç alışık olmadığımız şekilde bir intikal yaptık, daha sonra da böyle bir intikal yapılmadı. İntikal sırasında yanımdaki Uzman Çavuşla, konuşurken bile, Uzman Çavuşun böyİe intikal mi olur, hayatımda böyle bir intikal yapmadım diye kızdığına şahit oldum. Murat Astsubay'ın sanki belli bir amacı varmış ve bu amacı gerçekleştirmek için bizleri kullandığını, bunu da intikal adı altında gerçekleştirdiğini tahmin ediyorum.
Ardıçlı gölünde fazla durmadık. • Yemeklerimizi yedikten sonra Yaylabaşı'na doğru hareket ettik. Bu sırada ben Nedim Binbaşı'nın aracının arka tarafına binmek istedim. Ancak Nedim Binbaşı benim kendi yanlarına kabin içine binmemi söyledi. Aşağıya kadar bu kişilerle beraber geldim. Ş. ve K. ismindeki korucu arkadaşlar da hava iyi olduğu için aşağıya inmek üzere bu pikabın arkasına binmiş olabilirler ancak tam emin değilim.
Böyle bir intikalin daha mühimmatları imha etmeden çok kısa süre önce benim olmadığım bir zamanda arkadaşım K.'in anlatımından öğrendiğim kadarıyla yapıldığını biliyorum. Bu intikal Seyit Ali tepesine yapılmıştı. Ben bu intikalde yoktum. Bu intikalden kısa bir zaman sonra mühimmat imha ettirildi. Her iki intikalde komutanların çok ciddi şüphe çeken hareketleri olduğu için benim katılmadığım bu intikalde bizim imha ettiğimiz mühimmatları çıkartmış olabilirler.. Benim katıldığım intikalde de Nedim Binbaşı, Ersin Üsteğmen ve Sedat Astsubay tespit edemediğimiz dağın bir yerine böyle bir mühimmatı gömmüş olabilirler. Çünkü Ardıçlı gölünün yukarıya doğru geçtikleri halde yukarıdaki korucu arkadaşların bulundukları alana gitmedikleri gibi onlarla görüştürülmemişler. Hiç karşılaştırılmamışlar. Bu komutanlarla Ardıçlı gölünde karşılaştık.
3) Ülkücülerin sokağa dökülmesi:
Ben ülkücü-bir 'insanım, vatanımı milletimi çok severim. Yaklaşık 2 - 3 ay kadar önce, 2009 yılı Ekim ayı içerisinde ben Yaylabaşı beldesindeki Toki inşaatında çalışıyordum. Gündüz öğle yemeği sırasında Murat Astsubay üniformalı olarak yanıma geldi. Yanımda kimse yoktu. Ben yemek yiyordum. Herkes yemeğini yeyip_işinin başına geçmişti. Murat Astsubay gelerek oturdu. Kendisine çay verdim. Hanımı da TOKİ inşaatında ofisle çalışmaktadır. Murat Astsubay gelirken de çok garip bir şekilde gelmişti. Ben tam kapının karşısında oturuyordum ve kapı açıktı. Murat Astsubay içeri girdi ben kendisini gördüm ancak kendisi beni görmedi. Oradaki odada hanımı çalışıyordu. Orada Murat Astsubay hanımına İbo nerede diye sordu. Ben bunları duydum ve kendisinin yemekhaneye yanıma geldiğini gördüm. Burada bana "Ya sen ülkücüsün, Erzincan da ülkücüler niye sokakta değil, sokaklar neden boş, şu ülkücüleri sokağa dökerek sokakları biraz hareketlendirelim." dedi. Bunun üzerine ben önceden buna benzer bir olay yaşadığımı ve dayak yediğimi ancak bu olaydan dolayı hiç arkamda durmadığını ifade ederek, önceden arkamda durmadınız ki şimdi ben niye bu işi yapayım dedim. Murat Astsubay "ya Önceki olay kişisel bir olay, ama bu yapmam istediğim olay toplumsal bir olay, şu anda böyle bir olaya ihtiyacımız var. Ergenekon'dan tutuklulara ülkücülerin yardım etmesi lazım. Ülkücülerin yardımı da bu şekilde olacak. Ülkücüleri sen yeter ki sokağa çıkar biz bu insanların yemesini İçmesini karsılarız, maddi manevi sana destek oluruz. Yeter ki sokaklar biraz hareketlensin" diyerek ısrar etti. Ancak ben böyle bir şeyi kesinlikle kabul etmediğimi ve böyle bir çalışmanın kendisine zarar vereceğini söyleyince Murat Astsubay işi şakaya dökmeye kalkarak kapatmaya çalıştı. Murat Astsubay yanıma geldiğinde tedirgin, acelesi var gibi, kendisini birisi bekliyor ve hemen ona yetişecek gibi bir hali vardı. O tarihte Nedim Binbaşı ve Ersin Üsteğmen henüz tutuklu değillerdi, simdi anlıyorum ki Nedim Binbaşı ve Ersin Üsteğmen Murat Astsubayı yönlendirmiş olabilirler çünkü dağdaki intikal sırasında benim cep telefonum çaldı. Melodisi "Türkiyem" şarkısına ayarlıydı. Murat Astsubay o sırada Nedim Binbaşıyla telefonda konuşurken benim telefonumda Türkiyem şarkısını ona dinleterek benim ülkücü olduğumu Nedim Binbaşıya anlatmış oldu. Murat Astsubay bu olaydan daha önceki zamanlarda da ülkücülerin sokağa çıkması gerektiğini laf aralarında söylüyordu ancak bu defa çok açık olarak bunun yapılmasını benden istedi ve ülkücülerin sokağa dökülerek Ergenekon'da yargılanan kişilere yardımcı olacağımızı onlara bu şekilde destek olacağımızı söylüyordu. Ancak ben kabul etmedim. Ben kabul etmeyince kendi akıllarına göre beni köseye sıkıştırmak ve dediklerimi yapmamı sağlamak amacıyla olur olmaz yerlerde bana ceza yazdırdılar, bir taraftan da Murat Astsubay beni telefonla arayarak sanki kendisi iyi polis rolündeymis gibi benim ceza meselelerim olduğunu bunu konuşup halletmek istediğini söylüyordu. Hatta arkadaşım K.'in söylediğine göre: bana yazılan cezalan kendileri ödeyeceklenniş. Bana bu şekilde yaklaşmaya çalıştılar ancak ben amaçlarının doğru olmadığını, yaptırmak istedikleri eylemlerin yapılması halinde ülkeme zarar verebileceğini düşünerek bir daha kendisiyle görüşmemeye çalıştım.
Ben bu teklifi sonraki zamanda partideki arkadaşlarıma da açtım. Partinin aracı olarak kullanılmak istendiğini söyledim. Partideki yönetici arkadaşları bu şekilde haberdar ettim. Onlarda böyle bir şeyi kesinlikle tasvip etmediklerini net olarak ifade ettiler. Tam da o günlerde MHP genel başkanı Devlet BAHÇELÎ'nin televizyonlarda "Sokak eylemlerine karışan, sokağa dökülen kimselerin kesinlikle teşkilatla bir ilgi ve alakasının bulunmadığını" söylemişti. Ayrıca sokağa dökülen kimselerin ülkücü olsa bile kesinlikle teşkilatın bu tip olayları tasvip etmediğini, onaylamadığını ifade etmişti. Murat Astsubay öyle zannediyorum ki yukardan aldığı talimatla hareket ediyordu. Bana gelip ülkücüleri sokağa döktürmek isterken diğer taraftan başka grupları sokağa dökme gayreti içerisinde idi. Bu şekilde Erzincan ilini karıştırmayı amaçlıyordu. Ben kabul etmeyince Korucubaşı K. ile bu konuda irtibat kurmaya çalıştılar, aynı teklifi ona da yakmışlar. Ancak K.'in de bu teklifi kabul ettiğini zannetmiyorum. Çünkü K., Murat Astsubay'ın kendisinden ülkücülerin sokağa dökülmese noktasında kendisinden beklenti içerisinde olduğunu söylemişti.
Dostları ilə paylaş: |