Şanghay İşbirliği Örgütü: Avrasya'da Güç Mücadelesinde Yeni Bir Dönüm Noktası / Mehmet Seyfettin Erol [s.946-950]
Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Türkistan Araştırmaları Masası / Türkiye
I. Yeni Dünya Düzeni ve Avrasya Jeopolitiği
Sir Halford Mackinder’in meşhur “Kalbgah Teorisi”nin çıkış noktası olan Avrasya coğrafyası, özellikle de Orta Asya ve Kafkaslar bölgesi, SSCB’nin dağılmasıyla birlikte yeni bir güç mücadelesine sahne olmaktadır.1 Önümüzdeki birkaç yıl içinde, Avrasya’nın en ciddi güvenlik yapılanmalarından biri olabilme potansiyeline sahip olan Şanghay İşbirliği Örgütü (eski adıyla Şanghay Beşlisi), bu güç mücadelesinde gün geçtikçe önem kazanmaktadır.
Bilindiği üzere, Yeni Dünya Düzeni’nde yeni jeopolitik güç merkezleri de yerlerini almaya başlamıştır. Bu güç merkezleri ABD’ye ilave olarak Rusya Federasyonu, Avrupa Birliği (AB) ve Çin Halk Cumhuriyeti’dir. Yeni oluşumlar içerisinde, Japonya, Hindistan gibi ülkeler de potansiyel birer güç olma durumundadırlar. Bir çok stratejist tarafından, yeni dünya düzeninin üç kutuplu bir hale geldiği, bu kutupların ABD, AB ve Rusya-Çin-Hindistan stratejik üçgeninden oluştuğu ifade edilmektedir.2 Bütün bunların yanında, dünyada yaşanmakta olan belirsizliklere ve siyasal değişimlere paralel olarak yeni bir “ekonomik coğrafya”nın oluştuğu da gözlemlenmektedir. Başka bir ifadeyle, dünya yeni bir ekonomik ve beraberinde kaçınılmaz olarak siyasi bir bloklaşmaya doğru gitmekte, dünyanın politik ve ekonomik ağırlığı Asya-Pasifik bölgesine doğru kaymaktadır. Daha şimdiden bir çok stratejist, 21. yüzyılda bu bölgenin, Çin-Rusya-Hindistan stratejik üçgeni ile ABD-Japonya-Güney Kore stratejik yaklaşımının yarışına sahne olacağını ilan etmektedir.
Avrasya’nın batısında, ABD’nin desteğindeki AB ve Rusya, doğusunda ise ABD, Çin ve Japonya egemen güçleri yer almakta; batıda AGİT, NATO ve AB gibi kurumsallaşmış uluslararası kuruluşlar, doğuda ise ASEAN ve APEC gibi henüz yeterli etkinliğe ulaşmamış kuruluşlar bulunmaktadır. Avrasya’nın batısında, özellikle de Kafkasya’nın güneyinde, SSCB’nin dağılmasından sonra jeopolitik ve ekonomik unsurların kullanıldığı, çok boyutlu ve çok taraflı bir mücadele alanı ve buna bağlı olarak, istikrarsızlıklardan oluşan bir coğrafyanın ortaya çıktığı görülmektedir. Avrasya’nın orta-batı kısmındaki bu bölge (Orta Asya) beş siyasal bölgeden oluşmaktadır. Avrasya’nın zengin petrol ve doğalgazının hemen çevresindeki bu kuşak 21. yüzyılın yeni düzeninin oluşumunda baş rolü oynayacak jeopolitik bir öneme haizdir.
Son gelişmeler, bölgede başta Rusya ve Çin’in karşılıklı menfaatlerini ve diğer tüm oyuncuları da etkileyebilecek bir ortamı gündeme getirmiştir.
Rusya Federasyonu bakımından, sıcak denizlere açılmak için mutlaka kontrol edilmesi gereken, Çin için ise, Batı’ya açılmanın en kısa ve ekonomik yolu olmasının yanında, iç güvenliği ve bütünlüğü, artan enerji ihtiyaçları ve dolayısıyla Orta Asya’daki enerji kaynakları ve bölge ülkeleri üzerinde Batı etkisinin önlenmesi ve kuzeybatı sınırlarının emniyete alınması açılarından stratejik değeri yüksek olan bu siyasal bölge üzerinde yoğun bir güç mücadelesi yaşanmakta ve Şanghay Beşlisi bölgedeki güç boşluğunu doldurmaya yönelik güçlü bir aday olarak Çin’in ağırlığını hissettirdiği bir pakta doğru dönüşmektedir.
II. Şanghay Beşlisi’nden Şanghay İşbirliğine
Jiang Zemin’in ifadesiyle günümüz dünyasının kaçınılmaz tarihi bir sonucu ve Çin’in bölgede artan tesirinin araçlarından birisi olan Şanghay İşbirliği Örgütü, 1996 yılında Çin ve eski SSCB sınırındaki anlaşmazlıkları çözmek üzere kurulduğundan bu yana, altı büyük zirve gerçekleştirmiştir.
26 Nisan 1996 tarihinde Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan liderleri Çin’in bir sanayi şehri olan Şanghay’da yaptıkları ilk zirvede, “Sınır Bölgelerinde Askeri Alanda Güvenliği Güçlendirmeye İlişkin Anlaşma”yı imzalamışlardır. Bu anlaşmanın esas amacı, beş ülkenin sınır bölgelerinde barış, istikrar ve güvenliği sağlamak, Asya-Pasifik bölgesinde ve hatta dünyada barış ve güvenliğin korunması ve güçlendirilmesi için yeni bir güvenlik modeli geliştirmek şeklinde olmuştur.
24 Nisan 1997 tarihinde, Şanghay Beşlisi’nin Moskova’da toplanarak gerçekleştirdiği ikinci zirvesinde, taraflar “Sınır Bölgelerinde Karşılıklı Askeri Kuvvetlerin Azaltılmasına İlişkin Anlaşma”ya imza atmışlardır. Bu anlaşma, oluşturulacak olan bir denetleme organı tarafından takip edilecek ve 31 Aralık 2020 tarihinde görevi sona erecek, fakat gerekirse taraflar anlaşmayı uzatabileceklerdi.
3 Temmuz 1998 tarihinde, Şanghay Beşlisi Kazakistan’ın eski başkenti Almatı’da toplanarak üçüncü zirvesini gerçekleştirmiştir. Zirvede, bölgenin barış ve güvenliğini geliştirme konusunda önemli görüşmeler yapılmıştır. Beş ülke aynı zamanda bölgenin ekonomik işbirliğinin güçlendirilmesinde fikir alışverişinde bulunmuşlardır. Zirvenin sonunda beş ülke ortak bir deklarasyon yayınlamıştır. Bu deklarasyonda, karşılıklı olarak toprak bütünlüğü ve egemenliğe saygı göstermek, eşit düzeyde karşılıklı menfaat sağlamak ve içişlerine karışmamak gibi uluslararası benimsenen kararlar üzerinde ortak fikre varmışlardır. Barış ve istişare yoluyla ülkeler arasındaki fikri ayrılık ve çatışmalara çözüm getirilmesi, her türlü etnik bölücülük, radikal dincilik, terörizm, silah kaçakçılığı ve uyuşturucu gibi bölgeye zarar verici faaliyetlere karşı ortak hareket edilmesi deklarasyonda önemle vurgulanmıştır. Ülkeler, çıkarların eşit olarak sağlanması ve somut sonuca varılması prensiplerini esas alarak, beş ülkenin ekonomik ilişkilerinin derinleştirilmesi, uluslararası toplulukla birlikte Güney Asya’daki nükleer silah yarışmalarının durdurulmasında çaba gösterilmesi ve uluslararası öngörülen nükleer yayılmayı önleme mekanizmasının korunması gibi konularda ortak görüşe varmışlardır.
Şanghay Beşlisi liderleri, 25 Ağustos 1999 tarihinde Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te bir araya gelerek dördüncü zirveyi gerçekleştirmişlerdir. Zirvede, bölge güvenliği ve dünya çapındaki problemler ele alınmış, değişik konularda fikir alışverişinde bulunulmuş ve karşılıklı güven arttırıcı ortamın daha da geliştirilmesi üzerinde mutabakata varılan bir deklarasyon yayınlanmıştır.
Bu zirvede dikkati çeken önemli bir gelişme de, liderlerin insan haklarının bahane edilerek ülkelerin içişlerine karışılması gibi BM yasasına aykırı tavır ve faaliyetlere tamamen karşı olduklarını beyan etmeleri olmuştur. Liderler, zirveden sonra yayımladıkları ortak bildiride, NATO’nun genişlemesi, Irak, Bosna ve Kosova’daki gelişmelerle tartışmaya açılan ABD ve NATO merkezli “tek kutuplu” dünya düzenine karşı “çok kutuplu”luğu dile getirmişler ve BM Güvenlik Konseyi’nin onayı olmadan uluslararası alanda güç kullanma tehdidinde bulunulmasına karşı olduklarını da özellikle vurgulamışlardır.3
Şanghay Beşlisi’nin beşinci zirvesi, 5 Temmuz 2000 tarihinde Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’de gerçekleştirilmiştir. Yayınlanan 19 maddeli deklarasyonun esas içeriği önceki dört deklarasyona benzemektedir. Ancak maddelerin yarısı askeri güvenlik ile ilgilidir. Deklarasyonda, ilk zirveden beşincisine kadar kat edilen süreç değerlendirilerek, karşılıklı güven ve başarılar dile getirilmiştir. Bölgedeki etnik bölücülere, radikal dinci faaliyetlere ve diğer suç unsurlarına, aynı zamanda ABD’nin yürütmekte olduğu NMD’ye (Ulusal Füze Savunma Sistemi) karşı tutum bu zirvenin önemli konusu olmuş, 21. yüzyıla yönelik işbirliğinin tablosu çizilmiştir. Çin’in birliği ve toprak bütünlüğünün korunması amacıyla “tek Çin” ilkesine ve Çeçenistan konusunda Rusya’ya destek, bildiride açıkca belirtilmiştir. Yayınlanan deklarasyonda siyasi, askeri işbirliği, güvenlik, ekonomi-ticaret konularının dışında, çevresel ve kültürel konularda da işbirliği ilave edilmiş ve buna yönelik somut öneriler ortaya konulmuştur. Bunun dışında, bölgesel ve uluslararası sorunlarla ilgilenen diğer ülkelerin Şanghay Beşlisi’ne katılması ortamı yaratılmıştır. Bu zirvenin bir başka özelliği de beş ülke liderinin öncülüğünde başlatılan farklı düzeydeki işbirliği mekanizmasının resmen oluşturulmasıdır. Yeni Çin Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre, dışişleri bakanları Şanghay Beşlisi çerçevesinde karşılıklı işbirliği konusunda bir “Koordinasyon Konseyi”ni kurmayı kararlaştırmış ve söz konusu konseye Şanghay Beşlisi çalışma organı statüsü tanınması konusunda da fikir birliğine varılmıştır.
15 Haziran 2001’de, Özbekistan’ın katılımıyla Şanghay Beşlisi’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne dönüştüğü ilan edilmiştir. Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan liderlerinin Şanghay’ın özel bölgesi Pudong’da ekonomik işbirliğini öngören
Şanghay İşbirliği Örgütü Beyannamesi ile bölgesel güvenlik konularında işbirliğini kapsayan Şanghay Anlaşması’na imza atmasıyla Avrasya’da ilk uluslararası bölgesel bir örgüt kurulmuştur. Şanghay İşbirliği Örgütü’nün basın toplantısında, Eylül 2001’de üye ülke liderlerinin Kazakistan’ın Almatı kentinde bir araya gelecekleri açıklanmıştır. Ayrıca Orta Asya bölgesinin güvenliğinin ve istikrarının sağlanması ve küresel ve bölgesel önemli sorunlar konusunda işbirliğinin yapılması için üye ülkelerin dışişleri bakanları ve savunma bakanlarının her yıl bir araya geleceği, Bişkek’te bulunan Anti Terörizm Teşkilatının işlevini arttırmak için ilgili kararların imzalanmasını hızlandırılacağı, Kazakistan’da yapılacak Hukuk ve Kamu Güvenliğinden Sorumlu Bakanlar toplantısında ilgili yasaların ele alınacağı, örgütü pekiştirmek için altı ülke arasında kültürel ilişkilerin güçlendirileceği, 2001’in sonunda üye ülkelerin kültür bakanlarının Pekin’de bir araya geleceği bildirildi. Bunlara ek olarak, üye ülkeler arasında acil kurtarma faaliyetlerinin fiilen gerçekleştirebilmesi için 2002’nin bahar ayında ilgili yetkililerin Rusya’da bir araya geleceği, tüm faaliyetlerin yürütülebilmesi için üye ülke dışişleri bakanları arasında Şanghay İşbirliği Örgütü Koordinasyonu tasarısına imza attıklarını, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün bir sonraki zirvesinin de 2002’de Rusya’da gerçekleşeceğini duyurdu.4
III. Çin’in Büyük Stratejisi’nin Kalbgahı: Şanghay Avrasyası
SSCB’nin dağılmasıyla birlikte Moskova’nın Orta Asya bölgesindeki konumunun zayıflaması ve Çin’e sınır olan bölgede negatif tesirli potansiyel tehlikelerin oluşmaya başlaması, Çin hükümetinin hem dış hem de iç politikasını gözden geçirmesini zorunlu kılmıştır. Doğu Türkistan’daki otoritesini korumak dışında, petrol ve doğalgaz ihtiyacının önemli bir kısmını İran’dan temin etmekte olan Çin, Orta Doğu petrolleri üzerinde kontrolü sağlamış olan ABD’nin Orta Asya ve Hazar bölgesinde de olası bir kontrolünü veya etkisini engellemek için, Orta Asya devletlerine karşı oldukça iyimser bir politika ile yaklaşmakta ve bu noktada kendisine uygun gördüğü eski süper güç Rusya ile olan işbirliğini güçlendirmektedir. Çin, adeta, Rusya’yı da içeren bir kutuplaşma sürecine start vermiş görüntüsü içerisindedir.
Pekin, süper güç olma stratejisindeki yolunun önemli adımını batıya doğru, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde atmıştır. Nitekim, Pekin Üniversitesi Uluslararası Siyaset Bölümü’nün Başkanı Prof. Li Yihu, ABD’de Çince yayınlanan “Qiao Bao” gazetesindeki “Çin’in Barışçı Bütünleşmesinde Uluslararası Koşullar” adlı araştırmasında, Çin’in uluslararası stratejik yönelişinin tarihten gelen kuzey-güney yönü değil, doğu-batı olarak bakılması gerektiğini ortaya koyarak, doğuda Asya-Pasifik bölgeleri, batıda ise Rusya, Orta Asya, Orta Doğu ve bütün Avrasya bölgelerini kapsamasının doğru olduğunu açıklamıştır. ABD’nin Kafkasya ve Orta Asya’ya yönelik hedeflerinin ve yine Japonya, İran, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelerin Orta Asya’ya olan ilgilerinin, Çin’in Orta Asya’daki çıkarlarına engel teşkil ettiğini belirterek, Çin’in bu konularda daha sağlam adımlar atması gerektiğine dikkatleri çekmiştir.
Yukarıda kısaca açıklanan Çin’in Rusya ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile olan ilişkilerinden elde etmek istediği nihai sonuç, ekonomik boyutu, sınır güvenliği, Rusya’yla olan stratejik işbirliği ve ortaklığı dışında, küresel hedeflerinin bir parçası olarak, “Büyük Strateji”sini pekiştirmektir. Çünkü Pekin, “Büyük Strateji”sini gerçekleştirmek için, kuzeybatı bölgesinde bir güvenlik alanı yaratmak istemekte ve böylece bütün gücüyle Asya-Pasifik bölgesine yönelerek, stratejik planını gerçekleştirme yolunda büyük bir avantaj kazanmak istemektedir. Bu bağlamda, Çin’in Rusya ve Türk Cumhuriyetleriyle gerçekleştirmek istediği ilişkilerin temelinde, bölgedeki ABD ve NATO tehdidine karşı stratejik bir kart elde etmek isteğinin ve kuzeybatı hudutlarında bir güvenlik kuşağı oluşturma hedefinin yattığını söyleyebiliriz. Ayrıca Çin’in kuzeybatı sınır bölgelerindeki savunma masraflarının asgari düzeye düşmesi ve bölgedeki dini ve etnik çatışmaların yatışması, uygulanmakta olan ekonomik kalkınma modelini sonuçlandırabilecek uygun bir ortama da hizmet edecektir. Göçler ve ekonomik büyüme nedeniyle devletlerin dikkati Avrasya’nın kalbine doğru yöneldikçe, Çin’in uzun vadeli siyasi hedefleri daha iyi anlaşılacaktır.
Dolayısıyla, Çin, ekonomik kalkınma, ülke güvenliği ve 21. yüzyılda süper güç haline gelme yolundaki “Büyük Strateji”sinin gerçekleşmesi için, kendisinin de içinde bulunduğu ve aktif bir rol oynayabileceği, NATO ve ASEAN gibi örgütlere alternatif olan Şanghay Beşlisi örgütüne ihtiyaç duymaktadır. Nitekim, Şanghay Beşlisi’nin kurluşundan itibaren günümüze kadarki süreci dikkatle irdelendiğinde ve deklarasyonlara bakıldığında, özellikle Çin’in arzu ettiği stratejik konuların gündeme getirildiği ve bu noktalarda kararlara varıldığı ve Şanghay Beşlisi’nin Çin’in istediği stratejide ilerlediği kolayca görülecektir. Şöyleki;
1. Şanghay Beşlisi’nin beşinci liderler toplantısından önceki zirvelerde, Şanghay Beşlisi’nde Çin ile hem hudut olmayan Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden Özbekistan ve Türkmenistan, Çin’le sınırı olan bölge ülkelerinin güvenlik alanını oluşturmadıkları için toplantılarda yer almıyordu. Ancak Şanghay Beşlisi’nin beşinci liderler toplantısı sırasında Çin Devlet Başkanı Jiang Zemin, Özbekistan Cumhurbaşkanı Kerimov ve Türkmenistan Cumhurbaşkanı Türkmenbaşı ile görüşerek, bu iki ülkenin Şanghay Beşlisi’ne katılmalarını arzu ettiğini dile getirmiştir.5
2. Bölgede etnik bölücülük, radikal dincilik, terörizm, silah kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti gibi eylemlere karşı ortak hareket edilecek ve üye ülkeler birbirlerine destek vereceklerdir. Aynı zamanda Çin, Şanghay Beşlisi’nde yer alan Kazakistan, Tacikistan ve Kırgızistan ile sınır ötesi suç işleme ve suçluların geri iadesi anlaşmasını imzalamıştır. Bunun, Türk Cumhuriyetleri’nde yaşayan ve bağımsızlık isteyen Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerine yönelik olduğu açıktır.
3. Çin, birinci ve ikinci zirvede sınır bölgesi güvenliği hakkında bir takım anlaşmaları kabul ettirmeyi hedeflemiş, üçüncü ve dördüncü zirvelerin hedefi ise ekonomik işbirliği ve etnik bölücülük ile radikal dinci faaliyetlerin önlenmesi olmuştur. Beşinci zirve ise konuyu genişleterek ekonomik, güvenlik, ulaşım ve iletişim alanlarındaki işbirliğini daha da derinleştirerek, Şanghay Beşlisi’ni bölgesel bir örgüt haline getirmeyi hedeflemiş görünmektedir. Dolayısıyla, Şanghay Beşlisi’nin yapısı genişletilmek ve üye sayısı artırılmak istenmektedir.
4. Çin açısından diğer önemli bir nokta ise, ABD ve NATO’nun hegemonyasına, dolayısıyla da tek kutuplu dünya düzenine karşı, çok kutuplu bir dünya düzeninin benimsenmesidir. Böylece, “bölgesel” bir güvenlik yapısından, “birleşik” bir güvenlik yapısına giden bir strateji izlenmiştir.
IV. Denge Arayışında Dengesizlik: Muhtemel Gelişmeler ve Tehditler
Her ne kadar, Duşanbe Zirvesi esnasında Özbekistan’da bulunan NATO Genel Sekreteri Lord Robertson Rus-Çin işbirliğinin daha önce de denenmiş, fakat işlememiş bir birliktelik ve strateji olduğunu belirtse de, Rus-Çin işbirliği açısından oldukça somut gelişmelerin yaşandığı ve Orta Asyalı yönetimlerin de özellikle son bir iki yıldır içinde bulundukları güvenlik ve iktidar kaygılarını giderme yolunda önemli bir yere sahip olan Şanghay Beşlisi’nin önemi gittikçe artmaktadır. Nitekim bugün, sanılanın aksine, sadece bölgesel bir antiterör istikrar paktı olmanın ötesinde Şanghay Beşlisi’nden, bölgesel bir güvenlik paktına doğru gidişatın sinyalleri alınmaktadır. Özellikle, Washington’un 60 milyar Dolarlık Nükleer Füze Savunma Sistemi çalışmalarına muhalefeti ve 1972 tarihli Anti-Balistik Füzeler Anlaşması’nı savunması ile, Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın üyesi bulunduğu bu beşli, global güvenlik arenasının bir oyuncusu olmuştur bile. Dolayısıyla, düşman kardeşler arasında çıkar uyumu devam ettiği sürece ve AB türü bir yapılanma içerisinde, yüzyıllara dayanan aralarındaki düşmanlıklara bir son verebildikleri veya dizginleyebildikleri ölçüde, ABD’nin de vereceği tepkilere bağlı olarak Avrasya’da Şanghay Beşlisi giderek güç kazanacaktır. Bu, Şanghay Beşlisi’yle ilgili güçlü muhtemel gelişmelerden birisidir.
Nitekim, Beşli’nin, bu oluşumun diğer bölge devletlerine de açık olduğunu ilan etmesi ve adını “Şanghay Forumu” olarak değiştirmesi, Şanghay’ın genişleme eğilimini ve isteğini yansıtmaktadır. Aynı şekilde bölge ülkelerinin de Şanghay Beşlisi’ne katılma istekleri, bu Beşli’nin şimdiden bir cazibe merkezi olduğunu göstermesi ve büyüyeceği yönünde sinyaller vermesi açısından önemlidir. Muhtemel üye devletleri şu şekilde sıralayabiliriz: İran, Hindistan, Moğolistan, Türkmenistan ve Ermenistan. Pakistan ve Özbekistan, üyelik konusundaki kararlarını iletmiş olup, başvuruları bu önümüzdeki zirvede değerlendirilecektir.
Aslında bu Forum neredeyse dünyadaki ABD karşıtlığının bir simgesi, çatısı olmaya adaydır. Diğer küçük çaplı devletleri bir kenara koyup, Rusya, Çin, İran ve Hindistan’ı yan yana koyduğumuzda bu kompozisyonun daha bir netlik kazandığını görebiliriz.
Diğer taraftan, Şanghay Beşlisi büyüdükçe, içerisindeki liderlik mücadelesi de büyüyecektir. Nitekim, Rusya ve Çin arasında şimdiden böyle bir rekabet başlamıştır bile. Rusya, her ne kadar ABD karşıtlığı yüzünden Çin’le stratejik bir işbirliği sürecine girse de aslında o kadar da rahat değildir. Bundan dolayı, Çin’e karşı dengeleyici bir güç olarak Hindistan’la olan ilişkilerini güçlendirmekte, hatta Hindistan’ı açıkca Şanghay Beşlisi’ne davet etmektedir. Diğer taraftan, Hindistan’ın da Soğuk Savaş sonrası değişen savunma öncelikleri onu Moskova’ya yakınlaştırmaktadır. Özellikle Orta Asya’daki laik yönetimlerin desteklenmesi ve Çin ile olan sorunlarının orta vadede aşılmasını amaçlayan Hindistan, böylece Pakistan’ı bölgede yalnız bırakarak marjinalleştirme çabasındadır.6 Çin’in bu gelişmelere yönelik karşı tepkisini tahmin etmek çok zor olmasa gerek. Çin Başbakanı Zhu Rongji’nin 11-15 Mayıs tarihleri arasındaki son dört günlük Pakistan ziyareti bu açıdan çok manidardır.7
Ayrıca, bu rekabeti başta Orta Asya devletleri olmak üzere, diğer aday ülkelerin de körüklemesi muhtemeldir. Çünkü, ülkeler kendi çıkarları açısından böylesine bir dengenin kendi bölgesel güvenliklerine katkıda bulunacaklarına inanmaktadırlar. Nitekim, Orta Asya yönetimlerinin en başından beri izledikleri siyaset de zaten budur. Örneğin, henüz bu grubun üyesi bulunmayan Özbekistan’ın Çin ile ikili ilişkilerini geliştirmeye niyetli olmasına rağmen Rusya’dan endişe duyduğunu Çin tarafına ifade etmesi ve yine geçen yaz, çatışmaların büyük ölçüde devam ettiği günlerde Pekin’i ziyaret eden Özbek Savunma Bakanı Yuriy Agzamov’un bir dizi savunma-işbirliği anlaşmaları imzalamaya çalışması ve Çin’in desteğini istemesi bu açıdan dikkat çekicidir.8
Görüldüğü üzere, Orta Asya politikasının yalnızca sınır güvenlik anlaşmaları ile kalmasını istemeyen Çin, siyasi, ekonomik ve kültürel etkisini bölgede her geçen gün hissettirmekte ve zamanı gelince askeri anlaşmalar veya buna benzer bir savunma mekanizma sistemi tesis edilebileceğinin sinyallerini vermektedir. Nitekim bu sinyaller, 1998 ve 1999’daki zirvelerde daha net alınmıştır. Ancak, Çin Orta Asya’da bu faaliyetleri yapmak istediğinde bölgede Türk Cumhuriyetleri arasında oluşmakta olan orta savunma mekanizmasına, Rusya’nın bölgedeki etkisine, NATO’nun bölgede sürdürmekte olduğu Orta Asya Tugayı sistemi ile, ABD’nin bölgedeki birleşim stratejisi ile karşı karşıya kalabilir.9 21 yüzyılda, zengin enerji kaynakları ve önemli stratejik konuma sahip olan Orta Asya’da barışçıl ve güvenlikli bir ortam yaratılamaz ise, son derece savunmasız ve dışa açık olan bu bölge, büyük güçlerin çekişmesiyle Zbigniew Brzezinski’nin dediği gibi Avrasya’nın Balkan’ına dönüşülebilir.10
Sonuç
Görüldüğü üzere, Şanghay Beşlisi Çin’in diğer dört sınırdaş ülkesi arasındaki anlaşmaların tamamlamasıyla birlikte görevini bitirmiş ve öteden beri dile getirilen bölge güvenliği ve ekonomik işbirliği konularını üstlenecek Şanghay İşbirliği Örgütü’ne dönüştürülmüştür. Bu örgütün yalnız adı değil, aynı zamanda rolü ve vazifesi de değişmiştir. Bu örgüt, başlangıçtaki sınır anlaşmazlığına çözüm getirilmesi ve askeri güven kazanılmasından (CBM) sonra aralarında siyasi, güvenlik, istihbarat, ekonomik ve ticari iş birliğine dek gelişmiştir. Başlangıçtaki liderler toplantısından sonra Kamu Güvenliği, Savunma ve Dışişleri Bakanlarının iştirak ettiği bir örgüt haline gelmiştir. İki taraflı işbirliğinden çok taraflı işbirliğine, farklı alanlarda ve içeriği giderek çoğalan bir mekanizmaya dönüşmüştür. Diğer bir ifadeyle SCO, bölgesel işbirliği örgütü yolunda gelişmektedir.11
Bölgede Batı, özellikle de ABD karşıtlığı üzerine oluşturulan “yeni mukavemet bloğu” Şanghay İşbirliği Örgütü’ndeki son gelişmeler, Rusya ve Çin’in dünya siyasetinde daha önemli bir rol üstlenme amacında olduğunu bizlere göstermiştir. Diğer bir ifadeyle Rusya ve Çin, siyasi ve stratejik alanda Amerikan’ın dünya hakimiyetine karşı işbirliği kurmayı bölgedeki çıkarlarının korunması açısından denemişlerdir. Böylece Rusya, NATO gelişmesine karşı en az kendisi kadar karşı olan güçlü bir müttefik bulurken, Çin de ABD ve Japonya arasında yapılan anlaşmaya karşı duyduğu kaygıyı bir ölçüde Rusya ile geliştirdiği ilişkilerle dengede tutmayı hedeflemiştir.
Diğer taraftan, Rusya ile Çin’in Orta Asya ile olan ilişkilerini her geçen gün güçlendirmesi, Şanghay Beşlisi’nin etkisinin artması ve yeni adaylarla birlikte Kafkasya’dan Doğu Türkistan’a, Moğolistan’a ve Çin’e kadar yeni bir güç merkezinin oluşmaya başlaması ABD’yi Avrasya politikasında tekrar düşünmeye ve karşı tedbirler üretmeye zorlamıştır. Çünkü, Rusya ile Çin arasındaki yakın ilişkiler ve bu iki ülke ile Orta Asya devletleri arasındaki işbirliğine İran ve Hindistan’ın da eklenmesiyle, tüm Avrasya’yı kateden bir alanda yeni bir güvenlik kuşağının oluşumu, ABD’nin bölgeden dışlanması anlamına gelmektedir ki, ABD bunu hiç arzu etmez.
Dolayısıyla ABD, 11 Eylül sonrası Afganistan’a yerleşerek bölgedeki bu oluşumun önüne geçme noktasında Özbekistan’la ve Pakistan’la ittifaklık derecesine varan işbirliğiyle Şanghay İşbirliği Örgütü’ne önemli bir darbe indirmiş, Rusya’yla olan işbirliğiyle de Rusya’yı Çin nazarında şüpheli bir ortak durumuna sokmuştur. Şanghay İşbirliği Örgütü’nün geleceği bu aşamadan sonra Rusya’nın tutumuna bağlı olarak bir gelişme seyri izleyecektir.
1 Mustafa Aydın, New Geopolitics of Central Asia and the Caucasus, Ankara, Center for Strategic Research (SAM) Publications, Haziran 2000. Ayrıca bkz., Zotov O. V., “Central Asia: A Region of Global Geopolitical Interests”.
2 Çevik Bir, “Güvenli Bir Avrasya İçin”, Ulusal Strateji, Cilt 2, (14), Eylül-Ekim 2000, s. 19. Bu konuda daha detaylı bilgi için bkz., Gilbert Achar, “Stratejik Üçlü: ABD, Çin, Rusya”, Tarık Ali (der.), Evrenin Efendileri? NATO’nun Balkan Seferi, Çev.: Yavuz Alagon, İstanbul, Om Yayınevi, 2001, ss. 149-206.
3 Bates Gill, “Shanghai Five: An Attempt to Counter US Influence in Asia”, Newsweek Korea, May 2001.
4 Erkin Ekrem, “Çin’in Türkistan Politikası: Şanghay Beşlisi’nden Şanghay İşbirliği Örgütü’ne”, Stratejik Analiz, (16), Ağustos 2001, s. 69.
5 Nitekim Özbekistan Cumhurbaşkanı Kerimov, zirveye gözlemci göndermek suretiyle iştirak etmiştir. Bu durum bize, Pekin’in kuzeybatıda sınır güvenliğini sağladıktan sonra, bütün Orta Asya yayılmaya yönelik stratejik planını uygulamaya başladığının sinyallerini vermektedir.
6 Damon Bristow, “India’s Growing Central Asia Presence may Increase Instability”, CACA, 13 Eylül 2000.
7 Tahir Ikram, “China’s Zhu Begins Four Day Pakistan Visit”, Reuters, 11 Mayıs 2001.
8 ‘China Has Itsw Own Interest in Signing Military Pacts with Uzbeks’, BBC Monitoring Central Asia, 26 Ağustos 2000;
9 Michael Robert Hickok, ‘Orta Asya’nın Güvenliği’, Ulusal Strateji, Cilt 2, (13), Ekim 2000, ss. 66-68.
10 Z. Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası, Çev.: Ertuğrul Dikbaş, Ergun Kocabıyık, İstanbul, Sabah Kitapları, 1998, ss. 112-113.
11 Erkin Ekrem, “Çin’in Türkistan Politikası: Şanghay Beşlisi’nden Şanghay İşbirliği Örgütü’ne”, ss. 69-70.
Dostları ilə paylaş: |