кacaткa (kasatka) Köy kırlangıcı.
касамат (kasamat) Zindan.
касати/ касите (kasati/ kasite) Eskiden genç kızların giydiği göğüsleri gümüş kuruşlarla süslü, geniş kuşaklı elbise.
касаяк курăк (kasayak kurwk) Eğrelti otu, eğrelti (Çok yıllık çiçeksiz ve otsu bir bitki).
касăк (kaswk) Kesik, kesik parça, parça.
касăл- (kaswl-) 1. Kesilmek, koparılmak, ayrılmak. 2. Kırılmak, açlıktan ölmek, kuvvetten düşmek.
каска (kaska) Kütük, cellat kütüğü. Юмaн кacкa Meşe kütüğü.
кас-кас/ каccăн-каccăн (kas-kas/ kasswn-kasswn) Düzensiz, ara sıra, zaman zaman, parça parça. кас-кас хёвел хёртсе пăхать, кас-кас çумăр çуса каять Zaman zaman güneş parlıyor zaman zaman da yağmur yağıyor.
каскăн (kaskwn) Kaçak, firari, sahipsiz, serseri.
каскăнлан- (kaskwnlan-) Serserilik yapmak, firar etmek, kaçmak, ahlakı bozulmak.
касмак (kasmak) Yerinde duramayan, beceriksiz, ağır, ял касать, касмак вăрă Hırsızlık müptelası.
Dostları ilə paylaş: |