уpтăш/ уpтăш йывăççи (urtwş/ urtwş yıvwşśşśi) Ardıç.
уртмакçă/ уртмахçа (urtmakşśw/ urtmahşśa) Düğüne gelenlerin getirdiği yiyecek ve içecekleri toplayan kişi.
уртмах/ уртмак (urtmah/ urtmak) Saman çatıya yatırılmış uzun, kalın sırık.
урхалăх (urhalwh) Çap.
урхамах (urhamak) Argımak (Türk destanlarında sıkça yer alan iyi cins bir at)
урша (urşa) Yele.
ус- (us-) İndirmek, eğmek, daldırmak, atlamak, geçmek. пуçне уснă Başını eğdi.
уса (usa) Kırağı
усал (usal) 1. Kötü kalpli, öfke dolu, öfkeli, kindar, kızgın, azgın, kötü, zalim 2. Kötülük, hınç, zarar. iğrençlik, iğrenç şey. усал кăмпа Zehirli mantar. усал курăкё Afşar otu.
усаллан- (usallan-) Kötüleşmek, kinlenmek, zalimleşmek, öfkelenmek.
усаллăн (usallwn) Kötülükle, hınçla, hışımla, kinle. усаллăн пăх- Hınçla bakmak, hışımla bakmak.
усаллăх (usallıh) Kızgınlık, öfke, hırs, zalimlik.
усал-тёсел (usal-tésel) Her türlü kötülük, bela, felaket.
усă (usw) Yarar, fayda, kâr, kazanç. усă кур- Kullanmak, faydalanmak, uygulamak. усă кӳр- Yararı dokunmak
усăк/ усмак (uswk/ usmak) Sarkık, eğik. усăк (усмак) хăлхаллă Sarkık kulaklı.
Dostları ilə paylaş: |