сёлтёшлен- (séltéşlen-) 1. Yumuşamak, sulanmak. 2. Hüzünlenmek, neşesi kaçmak, kederlenmek. .
сёлтёшлё
səhifə 24/45 tarix 27.10.2017 ölçüsü 5,63 Mb. #16299
сёлтёшлен- (séltéşlen-) 1. Yumuşamak, sulanmak. 2. Hüzünlenmek, neşesi kaçmak, kederlenmek. .
сёлтёшлё (séltéşlé) Alkali, alkaline.
сёлхе (sélhe) Ardıç kuşu. xуpa cёлxe Kara ardıç kuşu.
сём I (sém) 1. Koyu, karanlık. 2. Oldukça, tümüyle, büsbütün, hepten, temelli. сём суккăр Tam kör. сём теттём Çok karanlık, kapkaranlık. сём вăр ман Sık orman. сём ух мах İdiot, sersem.
сём II (sém) Benzerlik, ton, ayırtı, nüans, belirti, işaret, iz, damga. хёр лёрех сёмлё Kırmızımsı.
сём III (sém) Bilinç.
сёметле- (sémetle-) Anlamak, kavramak, düşünmek, sanmak, varsaymak.
сёмлен - (sémlen-) Duymak, hissetmek, sezinlemek, anlamak, kavramak.
сёмлёх (sémléh) 1. Sessizlik, karanlık, cehalet, bilgisizlik. 2. Bilinç.
сёмсёр (sémsér) Anlayışsız, budala, aptal.
сёмсёрлен- (sémsérlen-) Anlayışsızlaşmak, aptallaşmak.
сён- (sén-) Önermek, teklif etmek, sunmak, ikram etmek, istemek. сёнсе ёçтер ikram etmek, ziyafet çekmek, eğlendirmek.
сёнк- (sénk-) Razı etmek, ikna etmek, kabul ettirmek. сёнксе лар- Gagalamak, uyuklamak, pineklemek. сёнке, сёнксе лар- сёнк пул- Esnemek, uyuklamak.
сёнкёлтет- (sémkéltet-) Zorla yürümek, güçlükle yürümek.
сёнкёлти (sénkélti) 1. İşitme. 2. Söylenti.
сённи/ сён ӳ (sénni/ sénü) Teklif, öneri, önerge, arz, sunu.
сёр- (sér) 1. Sıvamak, sürmek, yağlamak, ovmak, ovalamak. 2. Süzmek, süzgeçten geçirmek.
сёре (sére) 1. Boşuna. сёре вăрçатăн Boşuna kızıyorsun. 2. Pek, gayet, oldukça. сёре илемлё Çok güzel, oldukça güzel.
сёреке (séreke) Trol ağı.
сёрен (séren) Çuvaşlarda ilkbahar bayramı.
сёрен кёперри (séren képeré) Gökkuşağı.
сёрен/ сёрелте (séren/ sérelte) Kılık, çehre, görünüş, benzer. унăн çын сёрелти те юл ман O, insan kıyafetini de kaybetti.
сёрёлтет- (séreltet-) Vızıldamak, vınlamak.
сёрём (sérém) Karbondioksit, boğucu duman, afyon.
сёрёмлё (sérémlé) Dumanlı.
сёрён- (sérén-) Değmek, dokunmak, değinmek, temas etmek, ovalamak, sürtünmek.
сёрёш - (séréş-) 1. Bozulmak. 2. Zengince büyümek (tahıl hakkında). 3. Rüzgâr tarafına düşmek (tarladaki tahıl hakkında).
сёркёч (sérkéç) 1. Yay (keman, viyolensel vb. yayı). 2. Süt süzgeci.
сёрле- (sérle-) Vızıldamak, vınlamak, uğuldamak, bağırmak.
сёрлени (sérleni) Uğultu, homurtu.
сёрме купăс (sérme kupws) Keman.
сёртен - (sérten-) Sürtünmek, değmek, dokunmak, değinmek, temas etmek.
сёртён ӳ (sértenü) Sürtünme.
сёт (sét) Süt. качака сёчё Keçi sütü. сёт-çу хуçалăхё Süt yağ işletmesi. сёт курăкё Sütleğen.
сёте- (séte) Eklemek, katmak, ilave etmek.
сётев (sétev) Verme, katma.
сётевсёр (sétevsér) Katkısız.
сётек (sétek) Sütlü, süt tadında.
сётеклё (séteklé) Lezzetli, sulu, renkli.
сётексёр (séteksér) Lezzetsiz, renksiz.
сётел (sétel) Masa. сётел çитти Masa örtüsü. сётел çинче Masa üstünde.
сётел-тенкел/ сётел-пукан (sétel-tenkel/ sétel-pukan) Mobilya.
сётёр- (sétér-) Sürüklemek, sürümek, ayaklarını sürümek, hızla çekmek, çekip çıkarmak.
сётёрён-/ сётерёнсе ç ӳ ре - (sétérén-/ sétérénse şśüre-) Sürüklenmek, peşinde koşmak, sürünmek, düşe kalka yürümek.
сётёрёнчёк (sétérénçék) Haylaz, baştan çıkaran, aylak, avare.
сётёрле (sétérle) Çığa balığı.
сёткен (sétken) Ağaç suyu, meyve suyu, balık sütü.
сёткенлё (sétkenlé) 1. Sulu. 2. Renkli.
сётлё (sétlé) Sütlü. сётлё ёне Sütlü inek. сётлё арăм Sütlü kadın. сётлё курăк Sütlü devedikeni.
сётлёх (sétléh) Sütlülük.
сёт-турăх (sét-turwh) Süt ürünleri.
си/ сий I (si/ siy) Tabaka, kat, katman.
си/ сий II (si/ siy) İkram, ziyafet.
cив кaйăкё (siv kaywké) Kar ispinozu.
cив чиp пapaзичё (siv çir paraziçé) Sıtma paraziti.
сивё (sivé) Soğuk, ayaz, asık suratlı, somurtkan. сип-сивё Sopsoğuk, çok soğuk. сивё чирё, сивё тытни Sıtma. сиввё шăн- soğuktan donmak. сивве чăтăмлă сорт, сивве парăнман сорт Soğuğa dayanıklı tür. сивё кайакё Saka kuşu. сивё курăк Kırlangıç otu.
сивён- (sivén-) 1. Soğumak, serinlemek, üşütmek, soğuk almak. 2. Kaçmak, kaçınmak.
сивёт- (sivét-) 1. Soğutmak, serinletmek.
сивётет- (sivétet-) 1. Donmak, dondurmak. 2. Vazgeçirmek, kendinden soğutmak, itmek.
сиввён (sivvén) Soğukça, düşmanca. сиввён пăхать Düşmanca bakıyor.
сивле (sivle) Sıtma.
сивле- (sivle) Teşhir etmek, göstermek, açığa çıkarmak.
сивчир (sivçir) Sıtma.
сиен (siyen) Zarar, ziyan, kayıp.
сиенле- (siyenle-) Zarar vermek, kötülüğe sebep olmak.
сиенлекен (siyenleken) Asalak, zararlı böcek.
сиенлен- (siyenlen-) Hasar görmek, zedelenmek.
сиенлё (siyenlé) Zararlı, kusurlu, yanlış.
сиенлёх (siyenléh) Zararlılık.
сиенсёр (siyensér) Zararsız, kusursuz, pürüzsüz. сиен тăвакан Asalak, zararlı.
сийлен- (siylen-) Katmanlaşmak, tabakalaşmak, sınıflara ayrılmak, gruplaşmak.
сийленни (siylenni) Tabakalaşma. (köylü)
сик- (sik-) 1. Atlamak, sıçramak, zıplamak, hoplamak, sekmek. сиксе ан- Atlamak. сиксе тăр- Atlamak, fırlamak. сиксе тух- Atlamak, fırlamak, aniden ortaya çıkmak, başa gelmek, olmak. сиксе каç - Atlamak. сиксе вёре - Kaynamak. чёре сиксе тапать Kalp şiddetli çarpıyor. 2. Geçmek, aşmak, dönüşmek, halini almak. сиксе ер- Geçmek, aşmak, dönüşmek сикекен чирсем Bulaşıcı hastalık.
сикё (siké) Atlayış, sıçrayış, atlama.
сикёлчёклё (sikélçéklé) Aralıklarla meydana gelen, kesintili, düzensiz.
сикём (sikém) Atlayış, sıçrayış, atlama.
сиккелен- (sikkelen-) Yerinden oynamak, hareket etmek, sallanmak, silkelenmek, zangır zangır titremek.
сиккеленчёк (sikkelençék) Hareketli, seyyar.
сиккипе (sikkipe) Dörtnala.
сиклен- (silken-) Hareket etmek, devinmek, ilerlemek, yürümek, oynamak. сикленмесёр тăрать Hareketsiz duruyor.
сиктер- (sikter-) 1. Atlatmak, sıçratmak, hoplatmak, sektirmek. ача сиктер- Çocuğu beşikte sallamak. лашасене (утсене) сиктер- Atı dörtnala koşturmak. 2. Zaman geçirmek. çул (кун) сиктерсе İki yılda bir. эпё доктор патне кун сиктерсе ç ӳ ретёп Ben doktora iki günde bir gidiyorum.
сиктерме/ сиктёрме (sikterme/ siktérme) Çocuk beşiğinin asıldığı sırık.
сиктермелле (siktermelle) Tahta üzerinde sallanarak oynanan bir oyun.
сикчёллё (sikçéllé) 1. İzinli, şifreli. 2. Sekmeli, atlamalı.
силём (silém) Kardeşim (İki kız arkadaşın birbirine karşı bir hitabı)
силле- (sille-) 1. Silkmek, silkelemek, sallamak, sarsmak, tir tir titremek, zangırdamak, vurmak, dövmek. 2. İkram etmek, ziyafet çekmek.
силлен - (sillen-) 1. Tir tir titremek, zangırdamak, silkelenmek, sallanmak, vurulmak, dövülmek. 2. Ağırlanmak.
силлён-силлён/ силён-силён (sillén-sillén/ silén-silén) Grup grup.
силос (silos) Silo, ambar. силос шăтăкё Ambar çukuru.
силосла- (silosla-) Siloda/ambarda korumak. силосланă çимёç Depolanmış yem.
силослани (siloslani) Siloda/depoda koruma.
сим (sim) Bir tür bira, nektar. сим пыл Ballı içecek.
симёс (simés) Yeşil. симёс кăвак Duman mavi. симёс кайăк Yeşil ağaçkakan. симёс хурт İspanyol sineği.
симёсле (simésle-) Yeşil, ham, olgunlaşmamış.
симёслен- (siméslen-) Yeşermek, yeşillenmek.
симёслет- (siméslet-) Yeşertmek, yeşillendirmek.
симметриллё (simmetrillé) Simetrik.
симфониллё (simfonillé) Senfonik. сим фониллё оркестр Senfoni orkestrası.
синкер (sinker) Bela, dert, felaket.
синоним (sinonim) Eşanlamlı. синоним речё Eşanlamlı dizi. синоним сăмахсем Eşanlamlı kelimeler.
синоними (sinonimi) Eşanlamlılık.
синтаксис (sintaksis) Söz dizimi. синтаксис разборё Söz dizimsel çözümleme. синтаксис уйрăмлăхёсем Söz dizimi özellikleri.
сип (sip) Sağlık, sağlamlık, dayanıklılık, fayda, verim.
сип-сивё (sip-sivé) Sopsoğuk, çok soğuk.
сипет (sipet) Yarar, fayda, ölçü, norm.
сипетлё (sipetklé) Dengeli, tutarlı, kendine hakim, terbiyeli.
сипетсёр (sipetsér) Dağınık, karışık, düzensiz, anlayışsız.
сипле - (siple-) Onarmak, tamir etmek, tedavi etmek, düzeltmek, ıslah etmek.
сиплен - (siplen-) Tedavi görmek, düzelmek, iyileşmek.
сиплеш - (sipleş-) Kendi olanaklarıyla idare etmek, kendi yağında kavrulmak.
сиплё (siplé) Tıbbi, iyi edici, yararlı, faydalı.
сиплёх (sipléh) Yarar, fayda, şifa, iyileşme, sağlık, sağlamlık, dayanıklılık.
сиплёхлё (sipléhlé) Yararlı, faydalı, şifalı.
сир - (sir-) Uzaklaştırmak, bir yana çekmek, bertaraf etmek, gidermek, açmak, ayırmak, alaşağı etmek, devirmek.
сирешкел (sireşkel) Size benzer, sizin gibi.
сирёл - (sirél-) Uzaklaşmak, kaçmak, sıyrılmak, kaçınmak, sapmak, dağılmak, çekilmek, ortadan kalkmak, yok olmak, soyu tükenmek.
сирпён- (sirpén) Serpmek, sıçratmak, dökülmek, saçılmak, parçalanmak, dağılmak.
сирпёнтер- (sirpénter-) Saçmak, sıçratmak, fışkırtmak, serpmek, püskürmek, savurmak.
сирпёнчёк (sirpénçék) Serpinti.
сирпёт- (sirpét) Saçmak, sıçratmak, sıçramak, fışkırmak, serpmek, dökmek. сирпётсе антар - Devirmek, yıkmak, indirmek.
сис - (sis-) Duymak, hissetmek, sezinlemek, anlamak, fark etmek, anlamak, kavramak, düşünmek. сисмен хутран Görünmeden, belli etmeden, çaktırmadan.
сисём (sisém) Sezgi, duyu, duygu, bilinç. сисём органёсем Duyu organları.
сисёмлё (sisémlé) Duyarlı, yakınlık gösteren, hissedilir.
c исёмлёх (sisémléh) Duyarlılık, hassasiyet, incelik, yakınlık, iyi kalplilik.
сисён - (sisén-) Algılanabilir olmak, anlaşılabilir olmak, hissedilir olmak.
сисёнкёсёр/ сискёнчёксёр (sisénkésér/ siskénçéksér) Görünmeden, belli etmeden, çaktırmadan, gizlice.
система (sistema) Sistem.
системаллă (sistemallw) Sistemli.
систер - (sister-) Sezdirmek, hissettirmek, duyurmak, bildirmek, haber vermek, ima etmek. аяк ран систер, сăмах майёпе сис тер- İma etmek.
систермесёр/ сисмесле (sistermesér/ sismesle) Görünmeden, belli etmeden, çaktırmadan, sessizce, sezdirmeden.
систер ӳ (sisterü) Sezdirme, hissettirme, haber verme, duyurma, duyuru, hatırlatma.
сис ӳ (sisü) Duyu, duygu, his, sezgi. сис ӳ шăрче Böceklerin anteni.
ситрел (sitrel) 1. Çözülmek, açılmak, sökülmek, gelişmek. 2. Aklı karışmak.
сказуемăй (skazuyemwy) Yüklem. ят сказуемый İsim soylu yüklem.
скамье (skam’ye) Sıra, peyke, bank.
скандал (skandal) Skandal.
скарлатина (skarlatina) Kızıl hastalığı, skarlatin.
cкaт (skat) Kedibalığı, vatoz.
склад (sklada) Depo, ambar.
скобка (skobka) Parantez, ayraç. çаврака скобкă сем Parantez.
cкopпиoн (skorpion) Akrep. Итaли cкopпиoнё İtalyan akrebi. Кpым cкopпиoнё Krım akrebi.
скульптура (skul’ptura) Heykel, yontu.
cкумбpи (skumbri) Uskumru.
cкунc (skuns) Amerikan kokarcası.
славянсем (Slavyansem) Slavlar.
слет (slet) Kongre, toplantı.
слива (sliva) Erik.
слон (slon) Fil. Aфpикa cлoнё Afrika fili. Инди cлoнё Hint fili.
служащи (slujaşçi) Memur, görevli.
служба (slujba) Hizmet, memuriyet, askerlik.
смалала (smalala) Katranlamak, ziftlemek.
смета (smeta) Keşifname. смета тăрах тунă расходсем Keşif bedelleri.
смола курăк (smola kurwk) Hüsnüyusuf otu.
снабжени (snabjeni) İkmal, sağlama, donatma.
снаряд (snaryad) 1. Mermi. 2. Araç, âlet.
совет (sovet) 1. Sovyet. совет влаçё Sovyet idaresi. совет хуçалăхё Sovyet işletmesi. 2. Tavsiye, öğüt, meclis, konsey, kurul.
cовхоз (sovhoz) Devlet çiftliği.
cода (soda) Soda, karbonat. кёпе çумалли сода Çamaşır suyu.
coлитëp (solityor) Şerit, tenya.
сорт/ сурт (sort/ surt) Çeşit, tür, cins.
сортировка (sortirovka) Tasnif.
сортла-/ суртла- (sortla-/ surtla) Sınıflandırmak, çeşidine göre ayırmak, tasnif etmek.
сортлă (sortlw) Yüksek kaliteli. сортлă вăрлăх Kaliteli tohum.
сотрудник (sotrudnik) Çalışma arkadaşı.
социал-демократ (sotsial-demokrat) Sosyal demokrat.
социализм (sotsializm) Sosyalizm.
социализмла (sotsializmla) Sosyalist.
сочинени (soçineni) Yapıt, eser, kompozisyon.
союз (soyuz) Birlik, ittifak, bağlaç. сыпăнтаракан союзсем Bağlayıcı ilgeç. сыпăнтару союзё Bağlaç. условие союзёсем Şart/koşul bağlacı. уйăру союзё İki ayrı düşünceyi birleştiren bağlaç. хирёçлев союзё Karşıtlık bağlacı.
союзлă (soyuzlw) Müttefik, birleşik. союзлă çыхăну Bağlaçlı ilişki.
союзник (soyuznik) Müttefik, bağlaşık.
спаççипă (şśpaşśşśipw) Teşekkür ederim, sağol.
спектакль (spektakl’) Temsil, oyun.
специалист (spretialist) Uzman.
спирт (spirt) İspirto.
спиртлă (spirtlw) İspirtolu, alkollü.
список (spisok) Liste.
спичка (spiçka) Kibrit.
спорт (sport) Spor, oyun.
спортсмен (sportsmen) Sporcu. .
справка (spravka) Rapor.
справочник (spravoçnik) Kılavuz, rehber.
спруй (spruy) Koşum.
срок (srok) Süre, vakit, zaman. срокне тăс- Ertelemek.
сроклă (sroklw) Acele, süreli.
ставка (stavka) Değer, derece. гектар пуçне тиве кен налог ставкисем Hektar başına vergi değeri.
стаж (staj) Staj.
стайлă/ станлă (staylw/ stanlw) Endamlı, boylu boslu, katı, sağlam.
стамеска (stameska) Marangoz oyma kalemi, marangoz kalemi.
стан/ станок (stan/ stanok) 1. Boy bos, endam. 2. Tezgâh. пир станё Kumaş tezgâhı.
стандарт (standar) Standart.
стандартизаци (standardizatsi) Ayar ölçüsü, normal ölçü.
стандартла - (standartla-) Standart hale getirmek, standartlaştırmak.
стандартлă (standartlw) Standart, tipik.
станци (stantsi) İstasyon, santral.
староста (starosta) Muhtar, reis, kaptan.
старик (starik) İhtiyar.
статья (stat’ya) Makale, yazı.
стена (stena) Duvar, sur. стена хаçачё Duvar gazetesi.
степен (stepen) Derece.
стилистика (stilistika) Stilistik, deyişbilim.
c толица (stolitsa) Başkent.
столовăй (stolovay) Yemekhane, lokanta.
столяр (stolyar) Marangoz.
сторож (storoj) Bekçi.
страница (stranitsa) Sayfa.
cтpaуc (straus) Devekuşu.
страхкасса (strahkassa) Sigorta sandığı.
страхла - (strahla-) Sigortalamak.
стрелка (strelka) İbre, ok işareti.
cтpeпeт (strepet) Küçük toy kuşu.
стрепке (strepke) Aşçı.
строительство (stroitel’stvo) Yapım, yapma, kurma. çул-йёр строительстви Yol yapımı.
строй (stroy) Düzen, sistem, rejim, yapı. Государство стро йе Devlet yapısı, devlet sistemi.
студент (student) Öğrenci.
студентка (studentka) Öğrenci (kız).
су-/ сăв- I (su-/ swv-) Saymak, sanmak, bilmek. суса кăлар- Saymak, hesaplamak.
су-/ сăв- II (su-/ swv-) 1. Sağmak. сăвакан ёне Sağmal inek. 2. Ezmek, ufalamak, toz haline getirmek.
субстанци (susbstantsi) Madde, özdek, öz, ruh, esas.
субъект (sun’yekt) Özne, kişi, şahıs, kişilik.
субъективлă (sub’yektivlw) Sübjektif, öznel.
c уд (sud) Mahkeme, duruşma, yargılama, hüküm. суда пар- Mahkemeye vermek. аслă суд Yüksek mahkeme.
судья (sud’ya) Yargıç, hâkim, hakem.
суеçё (suyeşśé) Yalancı, geveze, boşboğaz.
суеçтер - (suyeşśter-) Yalan söylemek, gevezelik yapmak, boşboğazlık yapmak.
суй- (suy-) Yalan söylemek, aldatmak, kandırmak, boşboğazlık yapmak, gevezelik yapmak.
суйла- (suyla-) Seçmek, tercih etmek, seçim yapmak, ayıklamak.
суйлав (suylav) Seçim. суйлав кампанийё Seçim kampanyası.
суйлакан/ суйлавçă (sıylakan/ suylav şśw) Seçmen.
суйлан- I (suylan-) Seçilmek, tercih edilmek.
суйлан- II (suylan-) Sayıklamak, saçma sapan konuşmak, anlamsız konuşmak, boş konuşmak.
суйлани (suylani) Seçme, seçim.
суйланчăк (suylançwk) Seçme, ıskarta mal, artık.
суккăр (sukkwr) Kör, gözsüz. сём суккăр, тёп суккăр Tamamıyla kör. суккăр пул - Kör olmak. суккăр пăван At sineği.
суккăрлан - (sukkwrlan-) Körleşmek, gözünü kaybetmek.
суккăрлат- (sukkwrlat-) Körleştirmek, kör etmek.
суккăрлăх (sukkwrlwh) 1. Körlük. 2. Karanlık, cehalet, kültürsüzlük.
сукмак (sukmak) сукмак çул, утма çул Patika.
сул- (sul-) 1. Başını sallamak, başı ile selam vermek, sallamak. 2. Dilemek, söz vermek, vaat vermek. 3. Yerine koymak, sergilemek, yaymak, üleştirmek.
сула I (sula) 1. Dalak, solungaç. 2. Beş yaşa kadar taylarda olan hastalık.
сула II (sula) Kiriş, orta parçası. алăк сули Pervaz.
суланча (sulança) Tuzluk.
сулахай (sulahay) Sol, solak.
сулă I (sulw) Bilezik.
сулă II (sulw) Sal.
сулăм I (sulwm) Ağırlık, eylemsizlik.
сулăм II (sulwm) Hesap etme, sayma, hesaplama. сулăм ту-, сулса яр- Hesaplamak, hesap etmek, dağıtmak, üleştirmek, bölüştürmek.
сулăмлă (sulwmlw) Okkalı, ağır, güçlü, kuvvetli, dayanıklı, istikrarlı, ciddi.
сулăн - (sulwn-) Sallanmak, salınmak, eğilmek, yönelmek. сулăнса , ç ӳ ре İşsiz güçsüz dolaşmak. хёвел каçалла сулăннă Gün akşama döndü. кăнтăрла сулăнсан Öğleden sonra. лару вёçнелле сулăн нă Oturum sona yaklaşıyor. халтан сулăн- Halsizleşmek.
сулăнкă (sulwnkw) Gürültü, gürleme.
сулăнкăллă (sulwnkwllw) сулăнкăллă çул Engebeli yol.
сулăнчăк/ сулăнăç (sulwnçwk/ sulwnwşś) Sapma, eğim, taraf. сылтăм сулăнчăк Sağ taraf. cулахай сулăнчăк Sol taraf.
сулăнчăкçă (sulwnçwkşśw) Çekingen, utangaç.
сулла- (sulla-) Sallamak, başını sallamak.
суллан- (sullan-) Sallanmak, yalpalamak, dolaşmak. сулланса ç ӳ ре- Sallanarak yürümek, işsiz gezmek.
суллантар - (sullantar-) Sallandırmak, yalpalatmak.
сулланчăк (sullançwk) Serseri, haylaz, işsiz, aylak.
сулмак (sulmak) Kapsam, açıklık, boyut, ağırlık.
сулмаклă (sulmaklw) Okkalı, ağır.
сулмаклăн (sulmaklwn) Okkalı bir şekilde, kabaca, sertçe, ağır bir şekilde.
сулхăн (sulhwn) Soğuk, serin.
сулхăнлан - (sulhwnlan-) Serinlemek, soğuklaşmak. çанталăк сулхăнланчё Hava serinledi.
сулхăнлат - (sulhwnlat-) Serinletmek.
сульха (sul’ha) Kara tavuk, ardıç kuşu.
сулчă (sulçw) Zayıf sarılmış. (Bağ, kordon hakkında)
сум (sum) Ruble, akçe. икё сум İki ruble.
сума су- (suma su-) Saymak, saygılı olmak, saygısı olmak.
сумлă (sumlw) Saygıdeğer, sayın, itibarlı.
сумма (summa) Toplam, tutar, değer, kıymet.
сун- (sun-) İstemek, arzu etmek, arzulamak, dilemek, düşünmek, aklından geçirmek. ырă сун- Hayır dilemek. усал сун- Kötülük dilemek.
сунар (sunar) Av. сунара кай- Ava çıkmak, ava gitmek.
сунарçă (sunar şśw) Avcı.
сунас (sunas) Nezle.
сунасла- (sunasla-) Hapşırmak, öksürmek.
сунтал (suntal) Örs.
сунтăх/ сунтăк (suntwh/ suntwk) Kutu, çekmece, sandık.
сунчăка (sunçwka) Zıpkın.
суп - (sup-) Canı çıkmak, çok çekmek, halsiz düşmek.
супăнь/ супăн (supwn’/ supwn) Sabun. супăнь куракё Sabun otu, çayır karanfili.
супăньле-/ супăнла- (supwn’le-/ supwnla-) Sabunlamak.
супёлтет- (supéltet-) Çene çalmak, gevezelik etmek, saçmalamak, boş konuşmak.
супёлти (supélti) Geveze, boşboğaz.
супинкке (supinkke) Bireysel özellik, kişisel özellik. супинкке укçи Özel para.
cупинккеллё (supinkellé) Ayrı, münferit, müstakil.
cупне (supne) Sepet.
суптар- (suptar-) Üzmek, eziyet vermek, acı çektirmek, canını çıkarmak.
Dostları ilə paylaş: