Davacı vekili müvekkili limited şirketin yurtiçi ve yurt dışında konut satım işleri yaptığını çıkan ekonomik kriz nedeniyle şi



Yüklə 365,96 Kb.
səhifə4/7
tarix30.01.2018
ölçüsü365,96 Kb.
#41512
1   2   3   4   5   6   7

Mahkemece dosya kapsamına göre davalının iflasa tabi şahıslardan olduğu şirket yetkilisine usulüne uygun tebligat yapıldığı ancak duruşmada hazır olmadığı iflas yolu ile adi takibe tebligata rağmen itiraz edilmediği takibin kesinleştiği davalıya depo emri tebliğ edildiği ancak verilen süreye rağmen borcun ödenmediği depo emrinin de gereğinin yerine getirilmediği gerekçesi ile davalının iflasına karar verilmiştir.

Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Kanun hükmüne göre iflas veya haciz yoluyla takip talebinde bulunan alacaklı bir defaya mahsus olmak üzere harç ödemeksizin diğerine yeni baştan müracaat edebilir.

Davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan haciz yolu ile takip adi iflas yolu ile takibe dönüştürülmüş ve takip itirazsız kesinleşmiştir. Bu durumda mahkemenin yapacağı inceleme sınırlıdır. Takip konusu borcun ödenmediğinin itiraz ve şikayette bulunulmadığının tespit edilmesi halinde borçluya depo emri tebliğ edilerek sonucuna göre karar verilir. Süresinde itiraz etmeyen borçlunun kanunda öngörülen sebepler haricindeki diğer itiraz sebepleri incelenmez.
45- Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Şikâyetçi vekili borçluya ait aracın satışından sonra düzenlenen sıra cetvelinde satış tutarının tamamının özel bir bankadan alacağı temlik alan kişiye verildiğini aracın rehinli olup teminat teşkil ettiği tutarın bankaca farklı miktarlar üzerinden bildirildiğini temlik bedelinin de belli olmadığını işlemlerin muvazaalı olduğu kanısını taşıdıklarını davalının ihale bedeli kadar alacaklı olmadığını ileri sürerek sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Şikâyet olunan vekili aracın bütün borcun teminatını teşkil ettiğini borçlu tarafından yapılmış bir ödemede bulunmadığını savunarak şikâyetin reddini istemiştir. İcra mahkemesince dosya kapsamına göre şikâyet olunanın alacağının bedeli paylaşıma konu aracın rehniyle teminat altına alındığı rehin alacağına üst sırada yer veren sıra cetvelinde yasaya aykırı yön bulunmadığı gerekçesiyle şikâyetin reddine karar verilmiştir.

Hüküm şikâyetçi vekili tarafından temyiz edilmiştir. Kanun hükmüne göre sıra cetveline itiraz davaları kural olarak genel mahkemelerde görülür. İtiraz yalnız sıraya ilişkinse görev icra mahkemesinindir. Somut olayda davacı işlemlerin muvazaalı olduğunu davalının alacağının sıra cetvelinde gösterilen tutarda olmadığını ileri sürdüğüne göre davanın genel mahkemede görülmesi gerekir. Görevsizlik kararı verilmek gerekirken esasa girilerek yazılı şekilde hüküm oluşturulması bozmayı gerektirmiştir. Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.


46- Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı vekili kooperatif üyesi olan davalının kooperatif aidatını ödemediğini hakkında icra takibi başlatıldığını takibin ilamsız takip olup senede dayanmadığını aidat alacağına ilişkin olduğunun açıkça belirtildiğini borçlunun itirazının kötü niyetli ve haksız olduğunu ileri sürerek itirazın kaldırılmasına takibin devamına yüzde kırk inkar tazminatına karar verilmesini talep etmektedir.

Davalı vekili icra dosyasında dayanak olarak senetlerin gösterildiğini davalı tarafından kooperatife herhangi bir senet verilmediğini takip konusu edilen senetlerin zamanaşımına uğradığını davacının alacağın senede dayalı olmadığı kooperatif alacaklarına ilişkin olduğu yönündeki iddiasının davayı genişletme amacı taşıdığını buna muvafakat etmediklerini müvekkiline bugüne kadar herhangi bir ihbar ya da ihtarın yapılmadığını bu nedenle temerrüde düşmeyen davalıdan faiz talep edilemeyeceğini savunarak aidata ilişkin bir takip olmadığından davanın reddine yüzde kırktan aşağı olmamak üzere inkar tazminatına ve kabul anlamına gelmemek üzere faiz talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece benimsenen bilirkişi raporuna göre davacının takip talebi ile bağlı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne itirazın iptaline fazlaya ilişkin talebin reddine her iki tarafın icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmiştir.


47- Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı vekili davalı kooperatifin eski ortağı olan müvekkilinin genel kurulda yönetim kurulu üyeliğine seçilerek bilahare olağanüstü genel kurulda yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığını genel kurulca yönetim kurulu üyeleri için kararlaştırılan huzur hakkının ödenmemesi üzerine başlatılan takibin davalının haksız itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili müvekkilinin ortağı olan davacının aidat ve katılım payı borcunu ödemediğinden yönetim kurulu kararıyla ihracına karar verildiğini davacının müvekkilinden alacağı bulunmadığını ve huzur hakkı alacağının katılım payı ve aidat borcundan mahsubu gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia savunma ve dosya kapsamına göre davacının davalı kooperatifin eski yönetim kurulu üyesi olduğu genel kurulca her bir yönetim kurulu üyesine aylık bir miktar huzur hakkı ödenmesine karar verildiği davacının ortaklıktan ihracına karar verildiğinden davalının mahsup savunmasının ve aidat alacağının ayrı bir davaya konu edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile itirazın iptaline takibin devamına ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. Dava kooperatif yönetim kurulu üyesinin huzur hakkının tahsili istemine ilişkindir. Davacının ortaklıktan ihracına karar verildiği bu durumda davalının mahsup savunmasının ayrı bir davada tartışılması gerektiği sonucuna varan mahkemece takas savunması bu gerekçe ile reddedilmiştir.
48- Davacı vekili müvekkilinin davalı kooperatifin ortaklığından ayrıldığını davalı aleyhine aidat alacağının iadesi amacıyla icra takibi başlatıldığını davalı vekilinin takibe itiraz ettiğini itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu genel kurulda aidatların istifa tarihinden itibaren üç yıl içinde geri ödeneceğinin kararlaştırıldığını davacının istifa ettiğini alacağın muaccel olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece dosyadaki deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre davacının istifası nedeniyle aidat borcunun geri ödenmesinin kooperatif varlığını tehlikeye düşürecek nitelikte bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne itirazın iptaline alacak yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyiz istemi yönünden dosyadaki delil ve belgelere göre davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. Davacı vekilinin temyiz istemine gelince kooperatif ortaklarının ödeyecekleri meblağlar genel kurul toplantılarında belirlendiğine göre davalı kooperatif borcun miktarını bilebilecek durumdadır. Kaldı ki somut olayda davalı kooperatife ait üye kayıt defterinde davacının ödediği meblağlar açıkça yazılmıştır.

Davalı kooperatif sadece alacağın muaccel hale gelmediğini savunmuştur. Bu durum karşısında mahkemece takip konusu yapılan alacağın tüm unsurları ile önceden belirli bilinebilir ve hesaplanabilir nitelikte olmasına göre likit sayılması gerekmekle davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde talebin reddine karar verilmesi doğru olmayıp hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
49- Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Davacılar vekili davacıların davalı kooperatifin üyesi iken kooperatif üyeliğinden istifa ettiklerini istifa tarihine kadar davalıya yaptıkları ödemelerin kendilerine iade edilmemesi üzerine girişilen takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğini öne sürerek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekilince temyizi üzerine ilgili hukuk dairesince davacıların alacağının belirlenmesinde genel gider payının düşülmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiş hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına fazla ödenen peşin harcın istek halinde iadesine oybirliğiyle karar verildi.
50- Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayet davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Şikâyetçi vekili bedeli paylaşıma konu traktörün borçluya müvekkili tarafından satıldığını ve satış bedelinin teminatı olmak üzere traktörün sicil kaydı üzerine rehin şerhi konulduğunu beyan etmiştir. Yine şikayetçi vekili satış bedeli mukabili olarak üç adet bono düzenlendiğini sonrasında bonolar ile rehni üçüncü kişiye devrettiklerini ilk bononun vadesinde ödenmemesi üzerine borcun müvekkili tarafından ödenerek bonoların ve rehin hakkının devir ve temlik alındığını bononun takibe konulduğunu ihale aşamasında rehinli alacaklı sıfatıyla muvafakatlerinin alındığını ancak rehnin sıra cetveline dahil edilmediğini ileri sürerek sıra cetvelinin rehin hakkı gözetilerek düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Şikâyet olunan vekili borcun ödenmesi ile rehin hakkının sona erdiğini iddia edilen temlik işleminin resmi biçimde yapılmadığını savunarak şikayetin reddini istemiştir. Diğer şikâyet olunan vekili yargılama görevinin genel mahkemelerde olduğunu şikayetçinin sıra cetveline dâhil edilen haciz yolu ile takip dosyasındaki haciz tarihinin dikkate alınmasının yasaya uygun bulunduğunu ve tıpkı aracın devri gibi araç üzerindeki rehnin devrinin de resmi şekil şartına tâbi olduğunu savunarak şikâyetin reddini istemiştir.

İcra mahkemesince toplanan delillere ve dosya kapsamına göre rehnin şikâyetçiye temlikinin hüküm ifade edebilmesi için devrin trafik siciline zamanında dosya kapsamına göre işlenmesi ve bunun da sıra cetveline alınabilmesi için alacaklının bütün belgelerle icra müdürlüğüne başvurması gerektiği şikâyetçinin rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe de geçmediği icra müdürünün somut olayın şartlarını bilemeyeceği şikayetçinin trafik sicilinde görünmediği ve bu itibarla icra müdürünün şikayetçiye sıra cetvelinde yer vermemesinde usule aykırı yön bulunmadığı haciz tarihi itibarıyla da sıra cetvelinin yasaya uygun olduğu gerekçesiyle şikâyetin reddine karar verilmiştir.


50


51- İşveren tarafından yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi ödemeye dair ispat sorunlarını ortadan kaldıracaktır. Bu yasal düzenleme sadece işçinin alacaklı olduğu durumlar için işçi yararına kısıtlamalar öngörmektedir. İşverenin cezai şart ve eğitim gideri talep ettiği yine işçinin vermiş olduğu zararın tazminine dair uygulamalarda ve hatta sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde işçinin işverene borçlu olduğu durumlarda taraflar herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın işçinin borçlarını ibra yoluyla sona erdirebilirler.

Sözü edilen hüküm daha sonra yürürlüğe girecek olup belirtilen tarihten sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Başka bir anlatımla Yasanın yürürlükte olmadığı bir dönem için ibranamenin geçerliliği sorunu dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Feshi izleyen bir aylık süre içinde ibraname düzenlenememesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılması zorunluluğu yasanın yürürlük tarihinden sonra düzenlenecek ibra sözleşmeleri için geçerlidir.

İbra sözleşmesi çalışma ilişkilerinde ibraname adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. İbra sözleşmelerinin geçerliliği sorunu iş hukukunda işçi yararına yorum ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiş ve ağırlıklı olarak Yargıtay kararları ışığında bir gelişim izlemiştir.

İşçi emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. İş hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmaktadır. İşverenin işçiye olan borçlarının asıl sona erme nedeni ifa olarak ele alınmaktadır. Borcun sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine iş hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmektedir.
52- Öncelikle belirtilmelidir ki harç yapılan bir hizmet karşılığı olarak devletin aldığı paradır. Medeni usul hukukunda olduğu gibi icra hukukunda da harç ve giderler sonuçta haksız çıkan tarafa yükletilir.

Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça bütün harç ve masrafların borçluya ait olduğunu bunların neticede ayrıca hüküm ve takibe hacet kalmaksızın borçludan tahsil olunacağını öngörmektedir. Kanuna göre tahsil harcı alacağın ödenmesi sırasında yatırılan paradan tahsil edilir. İlgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf ödeyebilir ve ödenen bu para sonuçta ayrıca bir isteğe gerek olmaksızın hükümde nazara alınır.

Değinilen bu kanun hükümlerine göre tahsil harcının sorumlusu daima borçludur. Bu harcın icra dairesince alacağın ödenmesi sırasında yatırılan paradan tahsil edilmesi sorumlusunun borçlu olduğu yönündeki düzenleme bakımından sonuca etkili olmayıp borçlunun söz konusu sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Borçlunun borcu yatırılan paradan kesilerek ödenen tahsil harcı kadar devam edeceğinden alacaklının kesilen harç miktarı kadar takibe devam hakkı vardır. Yani alacaklı gerçekte borçlunun sorumluluğu altında bulunan ve ancak yatırılan paradan kesilen tahsil harcını borçludan alma hakkına sahiptir. Zaten alacağın tamamı karşılanana kadar tahsilata devam edilir.

Somut olayda alacaklı bankanın borçlu aleyhine yaptığı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibinde tahsil harcının ve cezaevi harcının kesildiği görülmektedir. Yukarıda açıklanan kanun hükümleri karşısında icra müdürlüğünce dosyaya aktarılan bedel üzerinden tahsil harcı alınmasında yasaya uymayan bir yön yoktur.


53- Eğitim ve öğretim servisi ile psikososyal yardım servisi personelinin kurumda bulunan elektronik ortamdan yararlanması sağlanacak ilgili mevzuat ve bu genelge uyarınca yapmış oldukları çalışmalar ile düzenlemiş oldukları çizelgeler elektronik ortamda saklanacaktır. Eğitim ve öğretim servisi ile psikososyal yardım servisinde internet bağlantısı olan en az bir bilgisayar olacaktır.

Her düzeydeki eğitim çalışmaları ile kursların desteklenerek hükümlü ve tutukluların motive edilmesi amacıyla diplomalar ile kurslara ilişkin belge ve sertifikalar düzenlenecek törenler ile verilecektir. Törenlere hakim savcılar mülki amir kurum amirleri ve ceza infaz kurumlan ve tutukevleri izleme kurulları başkan ve üyeleri ile dereceye giren hükümlü ve tutuklu yakınlarının katılımının sağlanması konusunda gerekli organizasyonlar kurum idaresince yapılacaktır.

İş ve meslek eğitimi hükümlü ve tutukluların verimli ve üretken bireyler olarak toplum yaşamına uyumlarını sağlamak ve salıverilmelerinden sonra gelir getirecek bir meslek edinmelerine yardımcı olmak amacıyla uygulanacaktır.

Kurumlarda her eğitim döneminde eğitim haritasında belirlenmiş oran ve nitelikte iş ve meslek eğitimi kursu açılacak ve hükümlü ile tutukluların söz konusu kurslara katılmaları sağlanacaktır. Hükümlü ve tutukluların yeteneklerine uygun meslek kurslarının seçimi eğitim kurulunun kararıyla yapılacaktır.

Kursların halk eğitim müdürlükleri üniversiteler belediyeler ticaret ve sanayi odaları meslek federasyonları sivil toplum kuruluşları gibi kurum ve kuruluşlar ile iş birliği yapılarak açılması sağlanacaktır.

Kurs öğretmeni temin edilirken halk eğitim müdürlüklerinin yanı sıra kurum personelinden serbest meslek erbabından resmi veya özel kuruluşların personelinden gerekli yeterliliğe sahip olanların halk eğitim müdürlüğü iş birliği ile usta öğretici olarak görevlendirilmeleri sağlanacaktır.


54- Borçlu alacaklı tarafından aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren yasal süre içerisinde icra mahkemesine başvurarak senette geçen nakden ibaresinin kendi elinden çıkmadığını senedin teminat senedi olduğunu kambiyo vasfında olmadığını ileri sürerek icra takibinin iptalini talep etmiştir.

Mahkemece takip dayanağı olan bononun arkasında yazılı olan kayıt nedeni ile bononun şarta bağlanmış olduğu ve alacağın tahsilinin yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle borca itirazın kabulü ile icra takibinin iptaline karar verilmiştir.

Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir.

Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki kambiyo ilişkisi ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu kambiyo taahhüdünde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibarıyla bir asıl temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği temel ilişkiden kaynaklanan talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.


55- Takip talebinde istenen faiz oranının cinsinin belirtilmesi ya da istenen faiz oranının o tarihte uygulanan yasal veya ticari faiz oranlarından birine denk gelmesi durumunda o cins faiz oranının istendiğinin kabulü gerekeceğinden ödeme emrine yasal sürede itiraz edilmemiş olsa bile faizin istenen faiz türüne göre ve değişen oranlarda hesaplanması gerekir. Ancak takipte talep edilen ve itiraz edilmeyerek kesinleşen işleyecek faizin türünün gösterilmemesi ve oranının yasal ya da ticari faiz oranlarından birine denk gelmemesi halinde aynı sonuca varılamaz. Bu durumda itiraz edilmeyerek kesinleşen oran üzerinden faizin hesaplanması gerekir.

Somut olayda takip talebinde yürütülmesi istenen işleyecek faiz oranının avans faiz oranına denk geldiği bu durumda talep edilen faiz oranı belirtilen faiz oranlarına uygun olduğundan alacaklının da takipten sonrası için avans faiz oranının uygulanmasını istediği sonucuna varılabilir. Dolayısıyla takip tarihinden sonraki dönem için işlemiş faizin belirlenmesinde değişen oranlarda avans faiz oranlarına göre hesaplama yapılması gereklidir.

O halde mahkemece yukarıda belirtilen kurallar göz önünde bulundurularak konusunda uzman ehil bir bilirkişiye dosya tevdii olunarak denetime elverişli rapor alınmak suretiyle icra müdürlüğünce yaptırılan hesaplamanın doğruluğu da denetlenerek yanlış olduğunun belirlenmesi halinde Kanunun ilgili maddesi gereğince hesap tablosunun düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken uyuşmazlığa çözüm getirmeyecek şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
56- Belirtilen mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü.

Alacaklı tarafından başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takiple ilgili olarak borçlular söz konusu senedin bankayla aralarında açılmış bulunan kredi sözleşmesinden kaynaklandığını bunun teminatı olarak alacaklı bankaya verildiğini ileri sürerek takibin iptalini talep etmişlerdir.

Kanun uyarınca bononun kayıtsız şartsız muayyen bir bedeli ödeme vaadi unsurunu taşıması zorunludur. Bu niteliği haiz olmayan bono kambiyo senedi vasfında kabul edilemez. Dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. Alacaklı banka vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde taraflar arasında bir kredi sözleşmesinin varlığı kabul edilmiş ise de söz konusu senedin teminat olarak verilmediği ve alacağa istinaden takibe konulduğu belirtilmiştir.

Mahkemece tarafların karşılıklı iddia ve cevapları dikkate alınarak taraflar arasında akdedildiği belirtilen ve itiraz dilekçesinde belirtilen kredi sözleşmeleri getirtilip incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi yerine eksik inceleme ile sonuca gidilmesi isabetsizdir.

Borçluların temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle bozulmasına peşin alınan harcın istek halinde iadesine ilamın tebliğinden itibaren on gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
57- Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte icra kefili icra mahkemesine başvurarak asıl borçlu olan oğlunun hapisten kurtulacağı vaadiyle kendisine icra kefaleti icra emri tebligatı emekli maaşının haczedilmesine ilişkin muvafakat yazısı ve icra emrine itiraz hakkından feragat ettiği hususunda belgeler imzalatıldığını ileri sürerek tüm bu işlemlerin iptali ile emekli maaşına konulan haczin kaldırılmasını ve yapılan kesintilerin iadesini talep etmiş mahkemece şikayetin reddine karar verilmiştir.

Borçlar Kanununa göre kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin sorumlu olduğu azami miktarı kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır.

Şikayetçi icra kefilliğinin iptali isteminde bulunmuş ise de bu hususun incelenmesinin genel mahkemede yargılamayı gerektirdiği ve dar yetkili icra mahkemesinde dinlenemeyeceği açık olmakla birlikte somut olayda icra kefalet tutanağında kefalet tarihinin kefilin kendi el yazısı ile yazılmadığı görülmekte olup bu haliyle kefalet tutanağının kefaletin şeklini düzenleyen hükümler uyarınca yasal şartlarda düzenlenmediği anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca mahkemece icra emrinin iptaline ve icra emrinin iptaliyle şikayetçi hakkındaki takip kesinleşmemiş olacağından emekli maaşına konulan haczin de kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.


58- Elinde ilam olan bir alacaklı ilamlı icraya ilişkin birçok avantajı var iken neden ilamsız icrayı tercih eder. Burada ilk akla gelen ilamlı icra takiplerinde uygulanan borçlunun icranın geri bırakılması kararı alarak takibi durdurmasını bertaraf etmek olabilir. Bir diğer neden de ilamın bozulması halinde takibin durmasının ve sonrasında alacağın olmadığı ya da daha az olduğunun ilamla belirlenmesi halinde icranın iadesinin yolunu kapatmak olarak düşünülebilir.

Kanunda hüküm bulunmayan hallerde bu kanuna aykırı düşmediği ölçüde genel nitelikte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin icra takipleri hakkında da uygulanması gerekir. Bu Kanuna göre taraflar dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Buna göre elinde ilam olan bir alacaklının ilamlı icra takibi yapmak yerine ilamsız icra takibi yapmasının anılan maddede düzenlenen dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı muhakkaktır.


Yüklə 365,96 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin