MÜLTECİ ÇOCUKLAR İÇİN OKUL TEMELLİ DESTEK PROGRAMI (MODP): BİR PİLOT ÇALIŞMA ÖRNEĞİ
Hale Nur KILIÇ1
Vahdet GÖRMEZ2
Merve NURSOY-DEMİR3
Elif Bestenigâr MERT4
Betül BABACAN5
Problem Durumu
Savaş gibi olağanüstü durumlardan sonra oluşan zorunlu yer değiştirmelerin, mülteci çocukların ruh sağlığını derinden etkilediği bilinmektedir (Reed, Fazel, Jones, Panter-Brick, & Stein, 2012). Bunlara göç sonrasında yaşanan adaptasyon sorunu, sosyoekonomik sorunlar ve belirsizlik durumu eklendiğinde sorunun boyutları ve etkileri daha iyi görülebilmektedir. Bu tür travmatik olaylara maruz kalmış veya tanıklık etmiş çocuklarda belirgin bir kayıp duygusu ve yas tablosunun yanında, depresyon (%39-64 sıklığında) ve travma sonrası stres bozukluğu (% 20-74) en sık görülen ruhsal durum bozukluklarıdır (Macksoud, 1993). Çalışmalar, travmaya bağlı psikolojik sorunlar yaşayan bireylerin destek alamadıklarında, sorunlarının kronikleştiğini ve uzun dönemde bedensel ve ruhsal hastalık riskinin arttığını bildirmektedir (Özpolat-Olgun ve Yüksel, 2001). Bu bireyler için okul veya klinik ortamda Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) modeli uygulamaları ve grup uygulamalarının etkin olduğu bilinmektedir (Barron, 2009). Ayrıca travmatik bir olay yaşamış öğrencilerin kendi okullarında öğretmenleri tarafından yürütülen grupla destek çalışmalarına katılımları, travma sonrası stres belirtilerinin azalmasında anlamlı derecede etkili olmuştur (Jaycox, Langley & Dean, 2009; Stein ve arkadaşları, 2002).
Yöntem
Bu çalışmalar doğrultusunda “Mülteci Çocuklar İçin Okul Temelli Destek Programı (MODP)” geliştirilmiştir. Destek programında çocukların problem çözme, sosyal uyum ve baş etme becerilerinin artması; yaşam zorlukları sonrası ortaya çıkan stres bozukluğu, kaygı ve depresyon belirtilerinin azalması hedeflenmiştir. Sekiz oturumluk grup çalışmaları şeklinde planlanan program, Bilişsel Davranışçı Terapi odaklı pek çok aktivite, oyun ve ödev içermektedir. Program, öğrencilere okulda çalışan rehber öğretmen ve branş öğretmenleri tarafından uygulanmıştır. Grupları yönetecek olan öğretmenlere, program öncesinde 16 saat süren bir MODP eğitimi verilmiştir. Destek programı uygulamaları boyunca öğretmenlerle süpervizyon toplantıları yapılmıştır.
Araştırmanın çalışma grubu, Suriyeli çocuklara eğitim veren İstanbul’daki bir okulun, 2014 – 2015 Eğitim – Öğretim yılında öğrenim görmekte olan öğrencileri arasından seçilmiştir. İlk olarak okulda yaşları 9 ile 15 arasında değişen (M = 12,65, SS = 2,048) 113 (%46,9’u erkek) öğrenciye “UCLA PTSD Reaction Index: DSM-IV Version” ölçeği uygulanmıştır. 32 öğrenci programın uygulanacağı deney grubu, 10 öğrenci de kontrol grubu olarak belirlenmiştir. Araştırmaya dâhil edilen öğrenciler, UCLA puanları belirli bir aralıkta olan öğrencilerden oluşturulmuştur. Program sonunda deney ve kontrol grubu öğrencilerine UCLA ölçeği yeniden verilmiştir. UCLA sontest puanlarının deney ve kontrol grupları arasındaki farkını incelemek için İlişkisiz Örneklemler t-Testi; deney grubunun UCLA öntest ve sontest puanları arasındaki farkını incelemek için İlişkili Örneklemler t-Testi yapılmıştır.
Bulgular
Araştırmada öncelikle 113 öğrenciye uygulanan UCLA öntest puanları için yaş ve cinsiyet farklılığı incelenmiştir. Erkek öğrencilerin UCLA puanları (M = 21,80, SS = 13,492) ve kız öğrencilerin UCLA puanları (M = 19,72, SS = 12,002) arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Ayrıca UCLA puanlarında yaşa bağlı bir farklılık da görülmemiştir.
Destek programının, öğrencilerin travma sonrası stres bozukluğu üzerindeki etkisi incelendiğinde, programa katılan öğrencilerin UCLA öntest puanları (M = 23,90, SS = 12,761) ve sontest puanları (M = 17,63, SS = 13,644) arasında sontest puanları lehine istatistiksel olarak anlamlı bir fark (t(29) = 2,723, p<.05) bulunmuştur. UCLA sontest puanları için cinsiyet farklılığı incelenmiştir. Destek programına katılan erkek öğrencilerin UCLA sontest puanlarının (M = 24,00, SS = 12, 620), programa katılan kız öğrencilerin UCLA sontest puanlarından (M = 13,79, SS = 12,674) daha yüksek olduğu görülmüştür.
Kontrol grubu UCLA sontest puanları (M = 13,50, SS = 13,234) ve deney grubu UCLA sontest puanları (M = 17,74, SS = 13,429) arasında anlamlı bir farklılık (t(37) = 0,799, p>.05) bulunamamıştır.
Sonuçlar ve öneriler
Mülteci Çocuklar İçin Okul Temelli Destek Programı (MODP)’nın 9-15 yaş aralığındaki Suriyeli mülteci öğrenciler için, travma sonrası stres bozukluğu düzeylerinin azalmasında etkili olduğu söylenebilir. Bunun yanında, benzer sıkıntılara maruz kalmış öğretmenlerin de proje kapsamında alacakları psikoeğitimden faydalanmaları ve içinde bulundukları psikolojik durumlar üzerinde olumlu etki taşıması, çalışmanın amaçları arasındadır.
Programın farklı okullarda uygulanarak geliştirilmesi uygun görülmektedir. Program içindeki aktivite ve konuların, kültüre ve farklı yaş gruplarına daha uygun hale getirilmesi önerilmektedir.
Kaynakça
Barron, B. A. (2009). JD Otis, managing chronic pain: a cognitive-behavioral therapy approach. Journal of Occupational Rehabilitation, 19(1), 113-113.
Jaycox, L. H., Langley, A. K., & Dean, K. L. (2009). Support for students exposed to trauma: SSET program: Group leader training manual, lesson plans, and lesson materials and worksheets [electronic version]. Retrieved from http://www.rand.org/content/dam/rand/pubs/technical_reports/2009/RAND_TR675.pdf
Macksoud, M. (1993). Helping Children Cope with the Stresses of War: A Manual for Parents and Teachers. UNICEF, 3 UN Plaza, DH-49B, New York, NY 10017.
Özpolat-Olgun, T. & Yüksel, Ş. (2001). Yakınlarını kaybeden kişilerin ruhsal durumlarının ve yas tepkilerinin karşılaştırılması. Toplum ve Bilim, 90, 41-69.
Reed, R. V., Fazel, M., Jones, L., Panter-Brick, C., & Stein, A. (2012). Mental health of displaced and refugee children resettled in low-income and middle-income countries: risk and protective factors. The Lancet, 379(9812), 250–265.
Stein, B., Kataoka, S., Jaycox, L., Wong, M., Fink, A., Escudero, P., & Zaragoza, C. (2002). Theoretical basis and program design of a school-based mental health intervention for traumatized immigrant children: a collaborative research partnership. Journal of Behavioral Health Services and Research, 29(3), 318-326.
BAĞLAMSAL AİLE TERAPİSİ PERSPEKTİFİNDEN GÖÇ OLGUSU
Halil EKŞİ1
Tuğba TÜRK2
Duygu DİNÇER3
Fazilet YAVUZ BİRBEN4
Problem Durumu
Göç olgusu; aile yaşamı üzerinde doğrudan ve dolaylı etkileri olan; karmaşık ve çok katmanlı bir yapıda yaşantılanan ve çok disiplinli bir perspektifle ele alınması gereken önemli yaşam olaylarından biridir. Her aile, çocuğunu/çocuklarını üyesi olduğu etnik ve kültürel grubun norm ve değerleri doğrultusunda yetiştirmektedir. Oysa zorunlu ya da isteğe bağlı sebeplerle ortaya çıkan göç yaşantısı, ebeveyn ve çocukları yeni bir sosyalleşme ve adaptasyon süreci ile karşı karşıya bırakmaktadır. Başka bir deyişle sosyalleşme süreci, göç yaşantısına kadar çoğunlukla bilinçsiz ve spontan bir biçimde gerçekleşirken, bu yeni yaşamsal gerçeklikle birlikte aile gündemine taze bir gerilim alanı olarak kültürlenme ve sosyalleşme çatışması dahil olmaktadır. Bu gerilim, özellikle çocukların yetişmesinde ve gelişmesinde varlığını hissettirmektedir; çünkü aileler, göç edilen yeni yerde çocuklarını kendi gelenekleri, görenekleri, değerleri ve adetleri doğrultusunda yetiştirmek isteseler de, ev sahibi kültürün gelenek, görenek ve normlarının kendilerine meydan okuyan gücüyle karşılaşmakta ve onlarla bir mücadele içerisine girebilmektedir. Ayrıca bu kültürel karşılaşma platformunda, çocukların kendileri için istedikleriyle ebeveynlerin çocukları için istedikleri birbiriyle çatışabilmektedir. Bu durum, özellikle ailenin yerel kültürü ile ev sahibi kültür arasında bireycilik ve toplulukçuluk açısından dikkate değer farklılıklar varsa varlığını daha da belirgin bir şekilde hissettirebilmektedir. Dolayısıyla göç yaşantısı ebeveyn-çocuk ilişkilerinde yeni çatışma alanları yaratabilmektedir. Bu çalışma, göç yaşantısı olan ailelerde ebeveyn-çocuk ilişkilerinin Bağlamsal Aile Terapisi (BAT) perspektifinden nasıl ele alınabileceğini ilgili alanyazına dayalı olarak incelemeyi amaçlamaktadır.
Kuramsal Çerçeve
Bağlamsal Aile Terapisi, Ivan Boszormenyi-Nagy’nin kırk yıllık araştırma ve uygulama deneyiminin ürünüdür. Kökenleri varoluş felsefelerine (Heidegger, Sartre, Bergson ve özellikle de Martin Buber’e) ve Hegelyen diyalektiğe dayanan BAT; ilişkileri (a) olgular, (b) bireysel psikoloji, (c) etkileşimler ve (d) ilişkisel etik olmak üzere dört ilişkisel gerçeklik üzerinden ele almaktadır. BAT, aile içinde görülen ilişkisel etik, adalet/hakkaniyet, güven, sadakat ve bağlılık eksikliklerinin yarattığı problemlere çözüm üretmeyi amaçlamaktadır. Özellikle Buber’in Ben-Sen kavramsallaştırmasından hareket etmekte; aile içi ilişki dinamiklerini yeniden gözden geçirerek müdahalenin merkezine Ben-Sen diyalektiğini koymaktadır. Göç olgusu ve onun aile yaşamı üzerindeki etkisini de bu bağlamda ele almaktadır. BAT terapötik süreçte; bağlılık, hakkı teslim etme, köprü kurma, hesap verebilirlik, çıkar çatışmalarını gözden geçirme, başkalarını kabul, sonuçları inceleme, diyaloğu değerlendirme, gelecek nesilleri inşa etme, güven oluşturma ve sürdürme, özveri, destek verme, diğerlerini aklama, hakkaniyeti dengeleme, spontanlığı destekleme, kendini doğrulamaya izin verme, etikliği sürdürme, yozlaşmayı bertaraf etme vb. terimlerle göç yaşantılarının ebeveyn-çocuk ilişkilerine etkilerini yeniden gözden geçirmektedir.
Yöntem
Araştırma sistematik literatür taraması yoluyla yürütülmüştür. Bu doğrultuda belirtilen şu sorulara cevap aranmıştır: (a) Göç olgusu, BAT’nin amaçları, işleyişi ve kullandığı stratejiler doğrultusunda nasıl ele alınabilir? (b) BAT’ın hangi kavramları göç yaşantısının ele alınmasında dikkate değer katkılar sunabilir? (c) BAT alanyazında yer alan örnek bir göç vakasında nasıl uygulanmıştır?
Bulgular
Yapılan incelemeler, BAT’ın ve BAT yönelimli psikoterapistlerin, ilişkisel dinamikleri daha detaylı bir şekilde tanımlayarak, göçmen aile üyelerini yaşadıkları varoluşsal gerçekliklerle yüzleşmeye, daha önce dile getirilmemiş gerçekleri ifşa etmeye ve Ben-Sen ilişkisini olumlu yönde inşa edecek sorumlulukları almaya teşvik ettiğini ortaya koymuştur. Ayrıca BAT yönelimli bir terapötik yardımın, göçmen aileleri içeriden ve dışarıdan etkileyen her tür faktörü göz önünde bulundurarak onların aile bütünlüğünü korumalarına ve üyeler arasındaki karşılıklı özen etiğini sürdürmelerine katkı sağladığı anlaşılmıştır.
Sonuç ve Öneriler
Göçmen ailelerde ebeveyn ve çocuklar, göç yaşantısının kendisine has dinamikleri sebebiyle kuşaklararası çatışmanın farklı türevlerini deneyimleyebilmektedir. Araştırma sonuçları, BAT’ın göç yaşantısının ele alınmasında işlevsel bir biçimde kullanılabilecek terapötik yaklaşımlardan biri olduğunu ortaya koymuştur. Türkiye’nin gündeminde yer alan göçmenlik ve mültecilik konuları göz önünde bulundurulduğunda BAT’ın Türkiye’deki bilinirliğinin ve uygulanırlığının arttırılmasının psikolojik danışma uygulamaları açısından fayda sağlayacağı öngörülmektedir.
BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIMA DAYALI MÜDAHALELERİN ÇOCUK VE ERGENLERDEKİ BİLİŞSEL ÇARPITMALAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: META-ANALİZ ÇALIŞMASI
Fulya TÜRK 1
Ahmet BUĞA 2
Ali ÇEKİÇ 3
Zeynep HAMAMCI4
Problem Durumu
İnsanın duygu ve davranışları etkileyen temel öğenin düşünce sistemleri olduğunu savunan kuram bilişsel davranışçı terapilerdir. (Dattilio, 2012). Bu yaklaşıma göre; insanlarda psikolojik rahatsızlığa yol açan şey kişilerin yaşamış olduğu olaylar değil, kişilerin bu olaylara ilişkin hatalı düşünceler geliştirmeleridir. Olumsuz yaşam olayları bireyde rahatsızlıkların gelişmesine katkıda bulunur fakat asıl rahatsızlık kişi bu olaylara ilişkin hatalı düşünme biçimleri geliştirdikleri zaman ortaya çıkmaktadır (Dryden ve Neenan, 2006:4).
Bu yaklaşım göre hem yetişkinlerde hem de çocuklarda rahatsızlık yaratan duyguların belirleyicisi olarak inançları kabul eder. Gerçeğin çarpıtılarak algılanması, yani bilişsel hatalar; çocuklarda kızgınlık, depresyon ve kaygının gelişmesine neden olabilir. Hatta çocukların yetişkinlerden farklı olarak daha somut, ayrıntısız düşünme tarzı ve daha az eğitimli olmalarından dolayı daha fazla bilişsel hata içeren düşünce yapısına sahip olmaları ve kolay rahatsız olmaları beklenebilir (Türkçapar, Sungur ve Akdemir 1995:95).
Çocuk ve ergenlerin yaşadıkları sorunlara yönelik olarak yapılan çalışmalara bakıldığında bilişsel davranışçı yaklaşıma dayalı müdahalelerin oldukça etkili olduğu görülmektedir (Butler, Chapman, Forman, ve Beck, 2006). Aslında bilişsel davranışçı terapiler ilk dönemlerde yetişkinlere odaklı bir yaklaşım olsa da daha sonra çocuk ve ergen terapisinde de önemli bir yaklaşım haline gelmeye başlamıştır (Türkçapar vd., 1995:94-95).
İlgili alanyazın incelendiğinde Türkiye’de bilişsel davranışçı yaklaşıma dayalı uygulamaların arttığı fakat buna yönelik olarak meta-analiz çalışmalarının oldukça sınırlı olduğu görülmektedir.
Araştırmanın Amacı
Bu çalışmada Türkiye’de çocuk ve ergenlere yönelik olarak yapılan müdahalelerin; bilişsel davranışçı yaklaşımın temel odağı olan düşünceleri (bilişsel çarpıtmalar, akılcı olmayan inançlar, bilişsel üçlü) ele alan çalışmaları incelemek ve etkililiğini ortaya koymak amaçlanmıştır.
Yöntem
Bu araştırmada bilişsel-davranışçı yaklaşıma dayalı müdahalelerin çocuk ve ergenlerin bilişsel çarpıtmaları üzerindeki etkisini belirlemek amacıyla meta-analiz yöntemi kullanılmıştır.
Araştırmada öncelikle geniş çaplı bir alan yazın taraması yapılmıştır. Bu kapsamda ULAKBİM, Google Akademik ve YÖK tez tarama sayfasında “bilişsel çarpıtmalar, akılcı olmayan inançlar, bilişsel üçlü, otomatik düşünceler, bilişsel hatalar” kavramlarıyla arama yapılmıştır. Bu alan yazın taraması sonucu yaklaşık 240 araştırmaya ulaşılmıştır. Taramanın ardından ise araştırma kriterleri çerçevesinde eleme işlemine geçilmiştir. Sonuç olarak, araştırma kriterlerine uygun olarak 7 araştırma belirlenmiştir.
Bulgular
Bu araştırmada bireysel çalışmalara ait etki büyüklükleri 0,670 ile 2,793 arasındadır. Bireysel çalışmalara ait etki büyüklüklerinin genel etki büyüklüğü 1,132 olarak bulunmuştur. Thalheimer ve Cook (2002) etki büyüklüğü sınıflamasına göre bu aralık geniş düzeyde bir etki gösterdiğini ifade etmektedir.
Sonuç ve Öneriler
Araştırma bulgularına göre bilişsel davranışçı müdahalelerin çocuk ve ergenlerin bilişsel hataları üzerinde geniş düzeyde etki gösterdiği görülmektedir. Öncelikle bu sonucun bilişsel davranışçı yaklaşımın temel felsefesiyle paralelilik gösterdiğini söylemekte yarar vardır. Çünkü Beck (1976), “bilişsel terapinin, en geniş anlamıyla, hataları düşünceleri düzelterek psikolojik sıkıntıları bastıran yaklaşımların tümü” olduğunu ifade eder. Ona göre işlevsel olmayan duygu ve davranışları değiştirmenin en doğru yolu, yanlış ve işlevsel olmayan düşünce biçimini değiştirmektir (Akt: Corey, 2005: 313). Bu nedenle bu araştırmanın kuramın temel felsefesini desteklediğini ifade etmek mümkündür.
Bunun yanı sıra, meta analize dahil edilen çalışmalar incelendiğinde 7 çalışmadan altısında psiko-eğitim müdahale türünün tercih edildiği görülmektedir. Yalnızca bir araştırmada grupla danışma kullanılmıştır. Psiko-eğitimsel müdahale türünün yine kuramın temel prensipleriyle uyum içinde olduğunu ifade etmek gerekir. Bilişsel-davranışçı yaklaşımların tümü yapılandırılmış psiko-eğitimsel bir modele dayanmaktadır (Corey, 2005: 297).
Bilişsel-davranışçı yaklaşıma dayalı müdahalelerin çocuk ve ergenlerin bilişsel çarpıtmaları üzerinde güçlü bir etkiye sahip olması özellikle çocuk ve ergenlerle çalışan okul psikolojik danışmanları ve psikologlar için önemli bilgiler sunmaktadır. Çocuk ve ergenlerle yürütülen çalışmaların çoğu okul ortamında yapılmaktadır (Esposito, 2009). Bu nedenle okul ortamında yürütülen çalışmalarda psikolojik danışmanların bilişsel davranışçı yaklaşıma dayalı müdahalelere yer vermesi önleme çalışmaları kapsamında yer alabileceğini ifade etmek gerekir. Ayrıca bu yaklaşımın grup çalışmalarında psikoeğitimsel gruplara göre yapılandırılarak (Çivitçi ve arkadaşları, 2009) çocuk ve ergenlere sunulabilmesi önemli bir avantaj olarak görülmektedir. Psikolojik danışmanlarının grup ve bireysel danışmada bu yaklaşımın müdahalelerinde faydalanmasının çocuk ve ergenlerin daha akılcı düşünmelerine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Kaynaklar
Butler, A.C., Chapman, J.E., Forman, E.M. & Beck, A.T. (2006). The empirical status of cognitive-behavioral therapy: a review of meta-analyses. Clinical Psychology Review, 26:17-31.
Corey, G. (2005). Psikolojik Danışma ve Psikoterapi Kuram ve Uygulamaları. Mentis Yayıncılık, Ankara, ss.297.
Çivitçi, A., Türküm, A.S., Duy, B. & Hamamcı, Z. (2009). Okullarda Akılcı-Duygusal Davranış Terapisine Dayalı Uygulamalar. Ankara: Pegem
Dattilio, F. M. (2012). Bilişsel Davranışçı Çift ve Aile Terapisi. Benveniste, M., Kızıltaş, S. ve Turanlı, P. (Çev.), Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları 77, İstanbul.
Dryden, W. & Neenan, M. (2006). Rational Emotive Behaviour Therapy: 100 Key Points and Techniques. Taylor anda Francis Group, Routledge Press, New York, pp.4.
Thalheimer, W. & Cook, S. (2002). How to Calculate Effect Size from Published Research: A Simplified Spreadsheet. http://worklearning. com/effect_sizes.htm (05.10.2014)
Türkçapar, M.H., Sungur, M.Z. & Akdemir, A. (1995). Çocuk ve ergenlerde bilişsel terapiler. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 2(2):93-100.
ERGENLERİN ÇATIŞMA ÇÖZME BECERİLERİNİ GELİŞTİRMEYE YÖNELİK GRUP REHBERLİĞİ PROGRAMININ ETKİSİNİN İNCELENMESİ
Yasemin KAYGAS1
Erhan TUNÇ2
Problem durumu
Bu araştırmanın amacı; ergenlere uygulanan çatışma çözme becerilerini geliştirmeye yönelik 5 oturumluk grup rehberliği uygulamalarının etkisini incelemektir. Kişilerarası ilişkilerin yoğun olduğu ve birbirinden farklı özelliklere sahip öğrencilerin bulunduğu okul ortamında öğrencilerin yaşadıkları çatışmaları yapıcı bir şekilde çözmelerine yardımcı olmak amacıyla yapılmış deneysel bir çalışmadır.
Kuramsal çerçeve
Çatışmalar farklı ihtiyaçlar, bireysel faktörler (cinsiyet, fiziksel görünüm, tutum, biliş) kültürel faktörler, iletişimsel süreçler, karşılıklı engellemeler, uyumsuzluk, gerginlikler, kaygı içeren duygular ve bireylerin birbirlerine ilettikleri mesajlardan kaynaklanmaktadır.(Dökmen, 2012:102-155). Akbalık (2001)’ e göre çatışma, birbiriyle ilişki içinde bulunan iki ya da daha fazla taraf arasında kaynakların sınırlı olması, değerlerin, gereksinimlerin ve çıkarların birbiriyle uyumaması sonucu ortaya çıkan anlaşmazlıktır. Çatışma çözümünde, bireyler arasında kurulan iş birliği sırasında ortaya çıkan çatışmaları yapıcı bir şekilde ele alma becerisi, ilişkinin devamını ve derinleşmesini sağlamaktadır.(Deutsch,1993) Çatışmaların yoğun olarak yaşandığı ergenlik döneminde öğrencilerin yapıcı çatışma çözme becerilerine sahip olmaları, bu dönemde yaşayacakları çatışmaları olumlu bir biçimde çözmelerini sağlayacaktır.(Taştan,2004).
Yöntem
Araştırmanın çalışma grubu, Gaziantep ili’nde bulunan bir Ortaokulda 2016-2017 eğitim öğretim yılında öğrenim görmekte olan 20 sekizinci sınıf öğrencisinden oluşmaktadır. Araştırmada, öntest-sontest kontrol gruplu deneysel desen kullanılmıştır. Deney grubunda 10, kontrol grubunda 10 olmak üzere toplam 20 öğrenci araştırmaya katılmıştır. Deney grubuna çatışma çözme becerisi geliştirmeye yönelik beş oturumluk bir grup rehberliği programı uygulanırken, kontrol grubuna herhangi bir etkinlik yapılmamıştır. Grup rehberliği uygulamaları 5 gün arayla, bir ders saatlik oturumlar halinde sürdürülmüştür. Grup rehberliği oturumları sırasında çatışma ve çatışma çözme hakkında bilgiler verilmiş olup, etkili dinleme etkinlikleri ve rol oynama etkinlikleri yapılmıştır. Araştırmada veri toplamak amacıyla Koruklu (1998) tarafından geliştirilen “Çatışma Çözme Davranışını Belirleme Ölçeği” kullanılmıştır. Ölçek, 24 maddeden oluşan ve beşli likert tipi değerlendirme seçenekleri olan bir ölçektir. Çatışma çözme davranışlarını saldırganlık (küfür, kavga, tehdit, susarak saldırma) ve problem çözme (uzlaşma, işbirliği) olmak üzere iki alt ölçekle değerlendirmektedir. Araştırmaya katılan öğrencilerin ön test - son testten aldıkları puanlar arasındaki farkın anlamlılığını test etmek üzere t testi kullanılmıştır.
Bulgular
Araştırma sonucunda elde edilen veriler üzerinde yapılan istatistiksel analizler sonucunda, deney grubunun ön test ve son test sonuçları arasında istatistiksel açıdan anlamlı düzeyde farklılaşmalar görüldüğü gibi, deney grubuna ait puanlarla kontrol grubuna ait puanlar arasında da kontrol grubu yönünde yüksek olmak üzere anlamlı farklılaşmalar görülmüştür.
Uygulanan grup rehberliği programı sonrasında kazanılan çatışma çözme becerilerinin uzun süreli bir etkiye sahip olup olmadığını test etmek amacıyla son testin uygulanmasından 4 hafta sonra, izleme çalışması yapmak amacıyla deney ve kontrol gruplarına tekrar çatışma çözme davranışlarını belirleme ölçeği uygulanmıştır. Bulgulara bakıldığında, çatışma çözme becerisini geliştirmeye yönelik hazırlanan grup rehberliği programının sekizinci sınıf öğrencilerin olumlu çatıma çözme beceri düzeylerinde, bu programın uygulanmadığı kontrol grubundaki öğrencilerin olumlu çatışma çözme beceri düzeylerine göre artış olduğu ve bu artışın uzun süreli olduğu görülmüştür.
Sonuçlar ve öneriler
Sekizinci sınıf öğrencilerinin çatışma çözme becerilerini geliştirmeye yönelik olarak hazırlanan grup rehberliği oturumlarının, deney grubundaki öğrencilerin çatışma çözme becerilerinin artmasında anlamlı düzeyde etkisinin olduğu görülmüştür. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre; deney grubu ile kontrol grubu son test puanları arasında anlamlı düzeyde fark olduğu saptanmıştır.
Beş oturumluk grup rehberliği programının çatışma çözme becerilerinin geliştirilmesine katkı sağladığı, çatışmaları yapıcı bir şekilde çözmek için bu tür programların uygulanmasının önemli olduğu görülmüş, okul rehberlik servislerinin öğrencilerin çatışmalarını yapıcı bir şekilde çözmelerini sağlayacak grup çalışmaları planlamaları ve yaygınlaştırmaları önerilmektedir.
Dostları ilə paylaş: |