müddet sonra müslümanlar büyük bir zafer kazanarak Maraş bölgesini hâkimiyetleri altına aldılar (6951. Bu tarihten itibaren "Bizans gazaları" başladı. 79'da (698-99) Suriye'deki veba salgınının verdiği şaşkınlıktan faydalanan Bizans ordusu deniz yoluyla Antakya'ya bir akın yaptı. Ertesi yıl Velîd b. Abdülmelik Anadolu'ya başarılı bir sefer düzenledi. 81 (700-701) yılında Abdülmelik'in oğlu Abdullah Erzurum'u fethetti.' Ertesi yıl İse Bizanslılar, el-Cezîre Valisi Muhammed b. Mervân'ın İbnü'l-Eş'as'ın isyanı sebebiyle Irak'ta bulunmasını fırsat bilerek Samsat'a kadar ilerlediler. İsyanın sona ermesinin ardından Abdullah b. Abdülmelik Darende'yi kuşattı ve uzun bir muhasaradan sonra 83 (702) yılında burasını fethetti. Ertesi yıl Masi-sa müslümanlar tarafından geri alındı.
Abdülmelik yirmi yıllık halifelikten sonra altmış yaşında Dımaşk'ta vefat etti 114 Şevval 86/8 Ekim 705] ve bu şehirde defnedildi. Kendisinden sonra dört oğlu halife olduğundan, ona "Ebü'l-mü-lûk" (hükümdarlar babası) denilmiştir.
Oğullan arasında başarılı bir kumandan olan Abdullah (ö 132 / 749-751)amcası Abdülazîz b. Mervân'ın ölümü üzerine Mısır valiliğine tayin edildi. Yönetimi boyunca gerçekleştirdiği en Önemli faaliyet, divanda Arapça'yı resmî dil olarak kabul ettirmiş olmasıdır. Velîd'in hilâfetinin ilk yıllarında mevkiini koruyan Abdullah, bir müddet sonra yetkilerini kötüye kullandığı ve rüşvet aldığı iddiasıyla azledildi. Abdullah b. Abdülmelik b. Mervân'ın Abbasi Halifesi Ebü'l-Abbas es-Seffâh'ın emriyle Hîre'de idam edildiği de rivayet edilir.
Halife Abdülmelik zamanında teşebbüs edilen ve başarıya ulaştırılan önemli işlerden biri, ilk îslâmî sikkenin bastı-rılmasıdır. O tarihe kadar İslâm ülkelerinde Bizans ve Sâsânî paraları tedavülde İdi. Ancak bu paraların kullanılması bazı mahzurlar doğuruyordu. Siyasî ve iktisadî sahalarda ortaya çıkan bu mahzurları gidermek için Abdülmelik attın (dinar) ve gümüş (dirhem) sikkeler bastırdı; böylece İran ve Bizans paralarını tedavülden kaldırmış oldu.
Abdülmelik'in kültür alanında yaptığı en önemli iş, Arapça'yı resmî dil olarak kabul etmesidir. Onun zamanına kadar divanlardaki defterler Suriye'de Rumca, İran'da ise Farsça olarak tutuluyordu. Buna bağlı olarak memurların büyük bir kısmı da Rum veya İranlı idi. Arapça'nın divanda kullanılması için ilk teşebbüs Haccâc tarafından yapılmıştır.
269
ABDÜLMEÜK b. MERVÂN
Haccâc'ın İranlı kâtibi Zâdenferrûh b. Plrînin yardımcısı Salih b. Abdurrah-man hesapların Arapça tutulmasını teklif etti ve bu işi üzerine aldı. Kısa bir süre sonra da Abdülmelik Dımaşk'ta da Arapça'nın kullanılmasını emretti. Süleyman b. Saîd adında bir kişi, bir yıl içinde bu konuda büyük başarı elde ederek halifeden önemli miktarda mükâfat aldı.
Abdülmelik daha küçük yaşlardan itibaren kendini Kur'an, hadis ve fıkıh ilimlerine vermiştir. Halife olmadan önce Emevî sarayında Şa'bî ve Zührî gibi bilginlerden megazî ve hadis okuduğu gibi. daha sonraki yıllarda himayesine aldığı Urve b. Zübeyr'in bilgisinden de istifade etmiştir. Bu çalışmaları sonunda fıkıh ve hadis sahasında önemli bir gelişme sağlayan Abdülmelik, Medine ulemâsından Saîd b. Müseyyeb ve Urve b. Zübeyr gibi âlimlerin ilmî seviyesine ulaşmıştır. Hz. Osman, Ebû Hüreyre, Ebû SaTd el-Hudrî, Ümmü Seleme, Muâ-viye, Abdullah b. Ömer ve diğer bazı sa-habîlerden hadis öğrenmiş-. Urve b. Zübeyr, Recâ b. Hayve ve Zührî gibi mu-haddisler de ondan hadis rivayet etmişlerdir. Bununla beraber rivayet ettiği hadisler az olduğu için ismi muhaddis-ler arasında sık geçmez. Abdülmelik hadisle ilgisini halifeliği sırasında da sürdürmüş, doğu eyaletlerinde bilinmeyen ve meşhur olmayan hadislerin ortaya çıkışıyla yakından ilgilenmiş ve 75 (695) yılı hac mevsiminde söylediği hutbede halkı bu hadislere karşı uyararak onları Kur'an'a ve dinin kesin hükümlerine sarılmaya çağırmıştır. Abdülmelik aynı zamanda ictihadda bulunabilecek kadar İslâm hukukuna vâkıf bir fakih idi. Ayrıca şiirle ilgilendiği ve sohbetlerinde daha çok edebî konular üzerinde durduğu, Hasan-ı Basrî ve Abdullah b. İbâz gibi devrin ileri gelen simalarıyla cemiyetin çeşitli meselelerini tartıştığı bilinmektedir. Âlimleri daima himaye ederdi. İlme olan saygısı sebebiyle İbn Ömer. Hasan-ı Basrî ve Enes b. Mâlik'i devrin meşhur valisi Haccâc'a karşı korumuş ve öldürülmelerine engel olmuştu. Abdullah b. Zübeyr ile mücadelesi sırasında Dımaşk'ta kendisini ziyaret eden Zührînin bütün borçlarını ödeyerek onu sıkıntıdan kurtarmıştı.
Abdülmelik devrinde imar faaliyetlerine de önem verilmiş, artık büyük bir imparatorluk haline gelen İslâm devletinin her tarafında yollar ve köprüler yapılmış, birçok eser meydana getiril-
miştir. Bunların başında. İslâm dünyasındaki ilk büyük camilerden biri olan Kubbetü's-sahrâ'nın inşası gelmektedir. Irak'ın üçüncü ordugâh şehri Vâsıt Haccâc tarafından onun zamanında kurulmuştur. Haccâc. aynı zamanda valisi bulunduğu bölgelerde ziraata da büyük önem vermiş, sulama kanalları açtırmış ve halkın refah seviyesini yükseltmiştir.
İslâm devletinin teşkilâtlanması halife Ömer zamanında başlamış, Muâviye günün şartlarına göre bu teşkilâtı daha da geliştirmişti. Fakat devletin siyasî ve iktisadî bünyesi süratle değiştiği için teşkilâtı da buna uydurmak gerekiyordu. Halife Abdülmelik, gelişen ihtiyaçlar karşısında bu hususa da önem vermiş, ayrıca posta hizmetleri ile istihbarat vazifesini yürüten berîd* teşkilâtını yeniden düzenlemiştir. Oldukça geniş bir sahaya yayılmış olan ülkenin hemen her tarafında çıkan isyanları bu teşkilât sayesinde haber alıyor ve derhal müdahale edebiliyordu.
Abdülmelik b. Mervân Emevî halifelerinin en büyüklerinden biridir. Halife olduğu sırada iç mücadeleler sebebiyle İslâm devleti parçalanmış olduğundan, hükmü ancak Suriye ve Mısır'da geçiyordu. Halifeliği döneminde iç karışıklıkları ortadan kaldırarak İslâm dünyasında birliği sağlamış, Kuzey Afrika'yı yeniden hâkimiyet altına almış ve Bizans'a üstünlüğünü kabul ettirmiştir. Öldüğü zaman oğlu Velîd'e Atlas Okya-nusu'ndan Ceyhun nehrine kadar uzanan siyasî, askerî ve idarî bakımdan sağlam bir devlet bırakmıştı.
Abdülmelik, seleflerinin bir Arap sey-yidi gibi hareket etme alışkanlıklarını terkederek bir hükümdar gibi davranan ilk Emevî halifesidir. Halifeliğe ve devletin bütünlüğüne yönelik meselelerde kesinlikle müsamaha göstermemiş, güvendiği yüksek kademedeki idarecileri de sonuna kadar desteklemiştir.
BİBLİYOGRAFYA:
İbn Sa'd. et-Tabakâtü'l-kübrS Inşr İhsan Abbasi, Beyrut'1388/1968, V. 223-235, ayrıca bk. İndeks; Halîfe b. Hayyât. Târîh in$r Kkrem Ziya el-Ömcrîl, Necef 1386/1967", II, 196, 224, 257-306, 312, 315, 316, 322, 364; Belâzürî, Fütûhutbüldân Inşr M ] de Goeıel, Leiden 1863-66, bk. İndeks; Ya'kübî. Târîh (n^r M Th. Houtsma), Leiden 1883 — Beyrut, ts. IDaru Sâdır), II. 255, 257, 258, 261, 265-281, 283, 298, 304, 305; Taberî, Târîh. n^r M ]. de Gocjc), Leiden 1879-1901, bk. İndeks; Mes'ûdî. Mürûcü'z-zeheb ınşr. ve t re C Barb;er de Meynard-Pavet de Courtcılle). Paris 1861-77, V, 209-306; a.mlf.. etlenbîh cv'l-ı^râi m^r M ] de Cocje), Leiden 1894, s. 312-317; İbnü'l-Esîr, et-KâmiUnşr. C. I Tornberg), Leiden 1851-76 — Beyrut 1385-86/1965-66, bk. İndeks; Zehebî. Tezkiretü'l-huffâz, Haydarâbâd 1375-77/ 1955-58, I, 109-110; a.mlf.. Alâmü'n-nübe-iâ\ IV, 246-249; L. Caetani, Chronoyraphia Is-tamica, Paris 1912, s. 767-1035; J. VVelIhausen, Arap Devleti ne Sukutu ıtrc hkret l^ıltani, Ankara 1963, s. 85 107, 110-112, 118 124; Nabia Abbott, Studies in Arabic LUeıary Papyri. il: Qur"anic Comınentary and I'uidîtion. Chicago 1967, s. 20-22; Muhammed Kürd Ali, el-İsiâm ve'l-hadâretü'l-'Arabiyyc. Kahire 1968, II, 163-170; Mİ A. Stıaban. The'Abbâsid Reuotution, Cambridge 1970, s. 44-46, 53, 54, 72, 77, 88, 89, 92, 145; a.mlf., Islamic Hıs-tory, Cambridge 1971, I, 93117, 166, 168, 174; Laura V. Vaglieri, "The Patridrchml and Umdyyad Caliphates", The Cambridye His-tory of İslam, Cambridge 1970, I/A, s. 83-85; İbrahim Artuk—Çevriye Artuk, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Teşhirdeki İslâmî Sikkeler Katalogu, İstanbul 1970, I, 10-14; B. Lewis. Tarihte Araplar (trc. H Dursun Yıldı/1, istanbul 1979, s. 79, 82, 87-89; Philip K, Hitti. Siyâsîce Kültürel İslâm Tarihi (trc. Salih l'u£l, istanbul 1980. II, 316, 325-329; C. E. Bosworth. Mudicual Arabic Culture and Administration, London 1982, III. böl., s. 39-41, 48, 50; Philip Grlerson, "The Monetary Reforms of 'Abd al-Malik", JESHO, III 11960). s. 241-264; Claude Cahen, "Deux Questions Şans Reponse Sur la Reforme Monetaire de 'Abd al-Malik", Studia Iranica. XI, Leiden 1982, s. 61-64; İhsan Abbas, "cAb-diilmelik b. Mervân ve devruhû fî-şekâfeti ;aşrih", Dirâsât, Xlll/1, Amman 1986, s. 105-113; K. V. ZetterstĞen. "Abdülmelik", İA. I, 95-97; Talât koçyiğit, "Zührî", İA, XIII, 644; H. A. R. Gibb. "'Abd al-Malik b, Marwân", lü' (İng.l, I, 76-77; C. H. Becker, "Abdullah", İA, I, 28-29; a.mlf. "cAbd Allah b, =Abd al-Malik",
E/*[[ng.).I,42. rri
lîftl Hakkı Dursun Yıı m/.
270
ABDÜLMELİK b. NÛH b. NASR
ABDÜLMEÜK b. MUHAMMED el-MEHDİ
Ebû Mervân Abdülmelik el-Mu'tasım-
Billâh b. Muhammed el-Mehdî
(ö. 986/1578)
Mağrib'de kurulan Sa'dîler Devleti'nin hükümdarı
(1576-1578).
ı_ J
Muhammed el-Mehdfnin 1557'de ölümü üzerine yerine oğlu Abdullah el-Gâ-lib geçti. Tahta geçer geçmez kendisine rakip olmasından endişe ettiği kardeşi Osman'ı öldürttüğü gibi, Abdülmelik ite diğer kardeşlerini de baskı altına aldı. Abdullah el-Gâlib 1574'te ölünce, tahta Müstansır unvanıyla oğlu Muhammed el-Mütevekkİl çıktı. Fakat hükümdarlıkta hak iddia eden amcaları Abdülmelik ve Ahmed ile mücadele etmek zorunda kaldı. Fas'ta öteden beri hanedan mensuplarından biri Osmanlılar'ın desteğini sağlarsa diğeri mutlaka hırıstiyanların himayesine sığınırdı. Yeğeni karşısında Osmanlılar'ın desteğini kazanmak isteyen Abdülmelik de aynı yola başvurdu ve İstanbul'a giderek hakkı olan hükümdarlığın yeğeni tarafından gaspedildiği-ni söyledi ve yardım istedi. Eski dostu Kaptanıderya Kılıç Ali Paşa Abdülme-lik'e yardımcı oldu. Cezayir Beylerbeyi Ramazan Paşa'ya bir ferman gönderilerek Muhammed el-Mütevekkil'in, amcası Abdülmelik'in hakkını gözetmesi ve bir anlaşmaya varmaları istendi. Fakat Muhammed el-Mütevekkil bu fermanı dinlemedi. Bunun üzerine Ramazan Paşa kumandasındaki 20.000 kişilik Osmanlı ordusu Mütevekkil'in üzerine yürüdü. Miknâs civarında meydana gelen savaşta Mütevekkil mağlûp olup kaçtı.
Abdülmelik, 9 Mart 1576'da el-Muta-sım-Billâh unvanıyla tahta çıktı ve 1577 yılı Mayısında Osmanlı Padişahı III. Mu-rad'a elçilerle birlikte değerli hediyeler göndererek şükranlarını sundu. Daha sonra Osmanlı teşrifat ve- teşkilâtının tesiri altında giyim kuşamda, saray geleneklerinde ve diğer bazı hususlarda birtakım değişiklikler yaptı; hatta Osmanlı padişahları gibi cuma ve bayram günleri namaza alayla çıkmaya başladı. Bu arada Tanca'ya sığınarak Portekizli-ler'le anlaşan Muhammed el-Mütevekkil yeniden saltanat mücadelesine girişti ve Portekiz Kralı Don Sebastian'-ın emrindeki büyük bir orduyla amcası Abdülmelik üzerine yürüdü. Abdülmelik
de Türkler'den ve Araplar'dan oluşan bir orduyla Portekiz kuvvetlerinin karşısına çıktı. 4 Ağustos 1578 tarihinde Vâ-dilmehâzin yakınlarında meydana gelen ve tarihe "Üç Kral Harbi" (Ma'reke-tü mütûki's-selase) adıyla geçen savaşta her iki taraf da ağır kayıplar verdi. Sonunda Muhammed el-Mütevekkil ve Kral Sebastian'la birlikte Abdülmelik de öldü; yerine kardeşi Ahmed el-Mansûr geçti.
BİBLİYOGRAFYA:
BA, MD, nr. 18, s. 15; nr. 30, s. 185, 197; Müneccimbaşı. Sahâifü'l-ahbâr, İstanbul 1285, III, 262-263; Henry de Castries. Sources inedi-tes de l'histoire du Maroc de 1530 a 1845, Paris 1905, I, 383-393, 395 vd.; Halil Edhem. Düveli İstâmiyye, İstanbul 1927, s. 68; Ziriklî, ei-Klâm, Kahire 1373-78/1954-59, IV, 311; Abdülkerîm Kerîm. ei-Mağrib fi 'ahdi'd-deule-ü's-Sa'diyye, Rabat 1397/1977, s. 97-106; Uzunçarşılı. Osmanli Tarihi, IH/1, s. 45-48; 111/2, s. 268-269; Charles Andre Julien. Histoi-re de lAfriçue du Nord: Tunisie-Algerie-Ma-roc, Paris 1980, II, 209-211; Jamil M. Abun-Nasr. A History of the Maghrib in the Islamic Period, London 1987, s. 213-215; A. Cour. "Sa'dîler", İA, X, 43. r-ı
m Ziya Kazıcı
ABDÜLMEÜK b. NÛH b. MANSÛR
Ebü'l-Fevâris Abdülmelik
b. Nûh b. Mansûr (ö. 389/999'dan sonra)
Sâmânî hükümdarı (Şubat 999-Ekim 999).
Sâmânîler'in son yıllarında Türk kumandanları çıkardıkları iç karışıklıklarla devleti sarsmaya başlamışlardı. Sâmânî Hükümdarı Ebü'l-Hâris Mansûr b. Nüh 992 yılında Karahanlı Buğra Han Hâ-rûn ve haleflerinin saldırılarına uğradı. Ayrıca Türk Emîri Faik Hassa, Vezir Ebü'l-Muzaffer Muhammed, Begtüzün ve Gazneli Mahmud'un faaliyetlerini de kontrol altına alamadı. İki müttefik. Faik ile Begtüzün, Gazneli Mahmud'a karşı kendilerini desteklemeyen Ebü'l-Hâris Mansür'u tahtan indirerek gözlerine mil çektirdiler ve küçük kardeşi Abdülmelik b. Nuh'u Sâmânî tahtına çıkardılar (Safer 389/Şubat 999). Bunun üzerine Gazneli Mahmud, Faik ve Beg-tüzün'e karşı harekete geçti; bu sırada Abdülmelik b. Nûh da onların yanındaydı. Meydana gelen çetin bir savaştan sonra Sâmânî kuvvetleri mağlûp oldu, Abdülmelik ile Faik Buhara'ya çekildiler. Sultan Mahmud Horasan'ı istilâ edip Faik, Begtüzün ve Abdülmelik'i Mâ-
verâünnehir'e sürdü. Karahanlı llig Han Nasr da 23 Ekim 999'da Buhara'yı işga! ederek Sâmânîler'in Mâverâünnehir'de-ki hâkimiyetine son verdi. Yanında bulunan az sayıdaki kuvvetle ne yapacağını şaşıran Abdülmelik b. Nûh kaçıp sak-landıysa da İlig Han hükümet sarayına girdi ve Abdülmelik'i yakalayarak hanedanın diğer üyeleri Ebü'l-Hâris Mansûr, kardeşleri Ebû İbrahim İsmail ve Ebû Ya'küb ile birlikte Özkenfe sürüp orada hapsettirdi. Abdülmelik Özkenfte öldü. Böylece topraklan Gazneliler ve Kara-hanlılar tarafından paylaşılan Sâmânî-ler Devleti de son bulmuş oldu. Ebü'l-Hâris ile İsmail el-Müntasır devleti yeniden kurmak için beş yıl daha mücadele ettiler; fakat hiçbir sonuç elde edemediler.
BİBLİYOGRAFYA :
Beyhakî, Târih, Tahran 1324, s. 64; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil (r\şr. C. I Tornbergl, Leiden 1851-76 — Beyrut 1385-86/1965-66, VIII, 507, 535: IX, 145-146, 148-149; Hamdullâh-i Müstev-fî, Tânh-i Güzide (nşr E G. Brownel. London 1910, s. 391, 394; İbn Haldun, ei-'İber. Bulak 1284 — Beyrut 1399/1979, IV, 358-359; E. de Zambaur Manuei de Geneaiogie et de Chro-nologie Pour t'Histoire de Tlslam, Hannover 1927, s. 202-203; Halil Edhem. Düuet-i İstâmiyye. İstanbul 1927, s. 176-178, Muhammed Nâzım, The Life and Times of Sultan Mahmud of Ghazna, Cambridge 1931, s. 43-45, 60-61, 140-164, 168, 183; W. Barthold, Türkistan «haz. H Dursun Yıldız). İstanbul 1981, s. 338-339; Hasan İbrahim Hasan, İslâm Tarihi Itrc. İsmail Yiğit V.dğr.l, İstanbul 1985, III, 454-455; V. F. Büchner, "Sâmâniler", İA. X, 142; C. E. Bos-worth. "'Abd al-Malek b. Nüh", Eh.. I, 127-128. r-ı
İmi Abdülkerim Ozaydın
ABDÜLMELİK b. NÛH b. NASR
el-Melikü'1-Müeyyed Abdülmelik b. Nûh b. Nasr (ö. 350/961}
Sâmânî hükümdarı (954-961).
333'te (944) doğdu. Babası Nûh b. Nasr'ın 954 yılında ölümü üzerine henüz on yaşında iken Buhara'da Sâmânî tahtına çıktı. Babası I. Nûh zamanında Sâmânîler büyük sıkıntı içindeydi. Abdülmelik tahta çıktığında İdareye muhtemelen Türk kumandanları hâkimdi. Bu yüzden, muhteris ernîrleri itaat altına almakta büyük zorluklarla karşılaştı. Özellikle Horasan Valisi Ebû Ali Çagânî, Yukarı Ceyhun bölgesinde büyük bir nüfuza sahip, Ebû Ali İbrahim es-Sîmçûrî
271
ABDÜLMELİK b, NÛH b, NASR
de Kûhistan'da geniş topraklara hâkim durumda idi. Ebû Ali Çagânryi uzaklaştırmak için Abdülmelik tarafından Horasan'a gönderilen Bekir b. Mâlik orayı ele geçirdi. Ebû Ali de askerlerinin Ab-dülmelik'in ordusuna katılmaları üzerine, 200 taraftarıyla Reyde Büveyhî-ler'den Rüknüddevle'ye sığındı. Bekir b. Mâlik, Sâmânî emîrinin Türk muhafızları tarafından öldürülünce {957) yerine Ebü'l-Hasan Muhammed es-Sîmcûrî tayin edildi. Ancak halka kötü davrandığı için Abdülmelik onu azlederek Ebû Man-sûr Muhammed b. Abdürrezzâk'ı Horasan valiliğine getirdi 1960) Ebû Mansûr Horasanı iyi idare etti. Bu arada Alptekin'in emrindeki Türk askerleri Buha-ra'da yönetimi ele geçirerek Sâmânîler'i zor durumda bıraktılar. Bunun üzerine Abdülmelik kumandanlarından Begte-kin'i idam ederek askerlerin devlet idaresindeki nüfuzunu kırmak istedi. Fakat içteki karışıklıklar onu Türk Emîri Alptekin'i Horasan valiliğine tayin etmeye mecbur bıraktı (961) Büveyhîler'-le I. Nûh devrinde başlayan savaşlar Abdülmelik devrinde Sâmânîler'e fazla fayda sağlamayan bir antlaşmayla sona erdi (344/955-561.
el-Melikül-müeyyed, el-Melikü'1-mu-vaffak ve el-Emîrü'r-reşîd unvanlarını alan Abdülmelik 23 Kasım 961'de. Buhara meydanında çevgân oynarken attan düşüp öldü. Başka bir rivayete göre de düştükten sonra öldürüldü. Yerine kardeşi Mansûr b. Nûh geçti.
BİBLİYOGRAFYA:
İbnü'l-Esîr. ei-Kâmi! (nşr. C j. Tomberg], Leiden 1851-75 — Beyrut 1399/1979, Vlll, 507-508, 535; Ebü'l-Fergc [İbnü'1-lbrî]. Târîhu mLihtaşari'd-düuel (nşr. A Sâlihânîl, Beyrut 1890 (ofset), s. 168; Hamdullâh-İ Müstevfî. Târth-i Güzîde (nşr. E. G. Browne|, Leiden 1910, s. 350, 384; İbn Haldun, el-lber. Bulak 1284 — Beyrut 1399/1979, IV, 350; E. de Zambaur, Manuel de GenĞalogie et de Çhro-nologie Pour İHİstoire de ['İslam, Hannover 1927, s. 202-203; Halil Edhem. Düuet-i /s/â-miyye, İstanbul 1927, s. 176-178; Muhammed Nâzım, The Life and Times of Sultan Mahmud of Ghazna, Cambridge 1931, s. 24, 181-182; Ziriklî, ei-A'lâm, Kahire 1373-78/1954-59, IV, 313; H. İbrahim Hasan, İslâm Tarihiitrc. İsmail Yiğit vdğr.i, İstanbul 1985, III, 450-451; W. Barthold. Türkistan (haz. H. Dursun Yıldız], İstanbul 1981, s, 141; a.mlf., MAbdülmelik", İA, I, 97-98; Erdoğan Mercii, "Sîmcûrîler", Tarih Dergisi, sy. 32, İstanbul 1982, s. 115-116; Ha-rold Bowen, "Rüknüddevle", İA, IX, 799-800; V. F. Büchner. "Sâmânîler", İA, X, 142; C. E. Bosvvnrth, "eAbd al-Malek b. Nûh b. Naşr", E/r., I, 128. r-ı
İMİ Abdüı.kerim Ozaydin
ABDÜLMELİK eç-ŞÎRAZÎ
Ebü'l-Hüseyn Abdülmelik b. Muhammed eş-Şîrâzî
Ortaçağ matematikçisi ve astronomi bilgini.
Hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmamakta, 550'de (1155) ve nisbesine göre de muhtemelen Siraz'da doğup 600'den (1204) önce öldüğü sanılmaktadır. Şîrâzî, daha çok Helenistik Grek matematikçilerinin kitapları üzerinde çalışmış ve onları özetleyerek Arapça'ya çevirmiştir. Ele geçen tek eseri. Ta-şaüuhu'I-mahrûtât (koni kesilmeleri), m.ö. 111. yüzyılın ikinci yarısında yaşayan, elips ve hiperbol kelimelerini ilk defa ilim dilinde kullanan, İskenderiye ekolünün ünlü geometri bilgini Pergeli (Antalya civarındaki Pergaeus) Apolloni-us'un Könika (koniler) adlı eserinden yaptığı özlü kısaltmadır. Şîrâzî Taşaf-fuhu'I-mahrûtât'ı, kendinden önce Könika üzerinde geniş bir inceleme yapmış olan Hilâl b. Ebû Hilâl el-Hımsî (ö 270/883-84) ile Sabit b. Kurrenin (ö. 288/901) cîlmü eşkâli kutu'il-mah-rûtât adlı eserlerinden faydalanarak kaleme almıştır. Eser, Latince'ye de tercüme edilerek 1669 yılında Kİlan'da (Ki-el) basılmıştır. Abdülmelik eş-Şîrâzî"nin bundan başka, Batlamyus'un (Ptolema-eus) ünlü AImagest\n\ de Arapça ola-
Abdülmelik es-Sirâzî'nin Taşaffuhu'l-mahrûtst adlı eserinden bir sayfa (Topkapı Sarayı Müzesi Kıp., III Ahmed, m. 3463)
rak özetlediği bilinmektedir. Ancak bu eser ele geçmemiş olup Kutbüddin eş-ŞîrâzT (ö. 710/1311) tarafından, ondan faydalanılarak Farsça'ya yapıları ve Dür-retü't-tâc îi'ğurreti'd-dîbâc adlı eserinin bir bölümünü teşkil eden Almagest tercümesi vasıtasıyla tanınmaktadır.
Bugün sadece yarısı mevcut olan K6-nika'nın, Şîrâzî'nin Taşafiuhu'i-mahm-tât'\ ile diğer müslüman matematikçilerin eserin aslından yaptıkları tercümelerle tamamlanabilmiş olması, bu eserlerin ilim tarihi açısından taşıdıkları önemi artırmaktadır. Taşaffuhu.'1-mahrû-tât'm yazma nüshaları, Topkapı Sarayı Müzesi (III. Ahmet, nr. 3463), Süleymani-ye (Yeni Cami, nr. 803; Cârullah, nr. 1507], Nuruosmaniye (nr. 2972], Leiden Üniversitesi (Oriental, nr. 513/1] ve Oxford Bodleian (nr. 397C, 3/1] kütüphanelerinde bulunmaktadır.
BİBLİYOGRAFYA:
H. Suter, Mathematiker, Leipzig 1900, s. 115-116; Brockelmann, GAL Suppi, I, 858; G. Sarton. Introduction, New York 1975, II/l, s. 400-401; Sezgin. GAS, İli, 134; V, 141; VII, 403; Ebü'l-Kâsım Kurbânî, Zindegînâme-i Ri-yâzîdânân-i Deure-i İslâm!, Tahran 1365, s. 304-305; C. Schoy. "Şîrâzî", İA, XI. 563-564; D. Pingree. "cAbd-al-Malek Sirâzi", Elr., 1, 128.
Mu Sargon Erdem
F ABDÜLMELİK b. ÜKEYDİR ^
ABDÜLMUTTAÜB
Ebü'l-Hâris Abdülmuttalib
b. Hâşim b. Abdimenâf b. Kusayy
(ö. 577 m.)
Hz. Peygamber'in dedesi.
Asıl adı Şeybe'dir; Yesrib'de (Medine) doğdu. Babası Hâşim, annesi Medine-li Neccâroğullanna mensup Selmâ'dır. Babası Gazze'de öldüğünden sekiz yaşına kadar annesiyle beraber Medine'de kaldı. Daha sonra amcası Muttalib yeğenini alıp Mekke'ye götürdü. Şehre girerken Muttalib'in terkisindeki çocuğu gören Mekkeliler, onu kölesi zannederek kendisine "abdü'l-Muttalib" dediler ve Şeybe o günden sonra Abdülmuttalib diye anıldı. Bir başka rivayete göre ise, Muttalib"e çocuğun kim olduğu sorulduğunda o. üstü başı pek düzgün olmayan Şeybe'yi o anda kölesi olarak tanıtmıştır.
272
ABDÜLMUTTAÜB b. REBÎA
Abdülmuttalib'i amcası yetiştirdi ve ölümüne yakın bir zamanda, "Babanın yerine sen lâyıksın" diyerek kabile reisliği görevini ona devretti. Reisliği döneminde gördüğü bir rüya üzerine, Cür-hümlüler'in Mekke'yi terkederken kapattıkları zemzem kuyusunun yerini buldu. Kabe civarındaki bu kuyuyu, Ku-reyş'in karşı koymasına rağmen özel mülkiyetine geçirdi ve böylece hacılara su dağıtma (sikâye*) elde etti. Bu sırada Hâris'ten başka çocuğu olmadığı için baskılar karşısında kendisini savunmakta güçlük çekiyordu. Bu sebeple, on oğlu olduğu takdirde birisini kurban edeceğine dair adakta bulundu. Daha sonra beş hanımından on oğlu dünyaya geldi ve gördüğü bir rüya üzerine adağını yerine getirmek istedi. Kurban adayını belirlemek maksadıyla oğulları arasında çektirdiği kura Hz. Peygamber'in babası Abdullah'a çıktı. Ancak Abdullah'ın yerine yine kura usulüyle belirlenen yüz deveyi kurban etti
ABDULLAH).
Abdülmuttalib üstün karakterli, inançlı, iyi kalpli, bir insan, âdil bir reisti. Ömrünün sonuna doğru puta tapmayı terketmiş, içkiyi bırakmış, Kabe'nin çıplak olarak tavaf edilmesini yasaklamıştır. Allah'ın varlığına, ceza ve mükâfat yeri olarak âhiretin mevcudiyetine inanmış, zaman zaman Hira mağarasına çekilip ibadetle meşgul olmuştur. Kur'ân-ı Kerîm'de haber verilen Fil Vak'ası'nda {bk. el-Fî! 105/1-51, Kabe'yi yıkmaya gelen Ebrehe ile müzakerelerde bulunmuş ve Kabe'yi sahibinin mutlaka koruyacağını ona hatırlatmıştı.
Abdülmuttalib sağlığında torunu Mu-hammed'e gereken ihtimamı gösterdi; kendisinden sonra da bakımını oğlu Ebû Tâlib'e vasiyet etti. Yaygın olan rivayete göre seksen iki yaşında Mekke'de öldü ve Cennetü'l-Muallâ'dakİ (Hacün Kabristanı) büyük dedesi Ku-sayy'ın mezarı yanına defnedildi. Ölümü münasebetiyle Mekke halkı matem tuttu; dükkânlar günlerce kapalı kaldı, hakkında mersiyeler söylendi. İslâm âlimleri, fetret döneminde yaşayan Ab-dülmuttalib'İn tevhid inancına sahip bir kişi olduğunu kaydederler ve âhirette kurtuluşa ereceği ümidini taşırlar (bk.
FETRET).
Hâşim'in nesli yalnız Abdülmuttalib'le devam ettiği için onun vefatıyla Hâşi-moğulları'nın nüfuz ve kudreti zaafa uğradı. Ümeyyeoğulları, kısa bir süre de olsa Hâşimoğullan'na üstünlük sağladılar. Bu sebeple Harb b. Ümeyye Abdül-
muttalib'in yerine geçti ve Kabe'ye ait görevlerden sadece sikâye Abdülmutta-lib'in oğullarından Abbas'a kaldı.
BİBLİYOGRAFYA:
İbn Hlsâm. es-STre (nşr. Mustafa es-Sekkâ v.dğr), Kahire 1375/1955, I, 50, 51, 56 vd., 112, 117, 145, 150, 160-163, 177, 178, 179, 183, 189; İbn SaU et-Tabakatul-kübrâ (nşr. İhsan Abbas), Beyrut 1388/1968, 1, 25, 81 vd., 117-119; İbn Kuteybe, el-Macârif (nşr. Mu-hammed İsmail es-Sâvî), Kahire 1353/1935 — Beyrut 1390/1970, s. 33; Yakübî, Tarih (nşr. M. Th. Houtsma), Leiden 1883 — Beyrut, ts. (Dâru Sâdır), 1, 246 vd.; Taberî. Târih (nşr. Muhammed Ebü'l-Fazl], Kahire 1960-70 — Beyrut, ts. (Dâru Süveydân), II, 246-251; İbn Saîd el-Endelösî. Neşuetü't-Larab ft târihi câhi-liyyeti'l-'Arab (nşr. Nusret Abdurrahman), Amman 1982, I, 330-333; İbn Hacer. et-İşâbe (nşr. Ali Muhammed el-Bicâvî), Kahire 1390-92/1970-72, V. 250-251; Diyârbekrî. TSrthul-hamîs, Kahire 1283 — Beyrut, ts., I, 253; M. Hamîdullah. İslâm Peygamberi, I (trc. M. Sa-id Mutlu), İstanbul 1966, s. 33, 36, 42; Muhammed Bâlî Efendi. Sübülü 's-selâm ft hükmi âbâ'i Seyyidi't-enâm, İstanbul 1287, s. 86-90, 95-97, 99-101; M. Âsim Koksal. İslâm Târihi (Mekke Devri), Ankara 1966, s. 20-22, 28, 34, 42, 47, 67, 70; Cevâd Ali. el-Mufaşşat ft târîhCl-'Arab kable'l-İslâm, Beyrut 1968-72, IV, 73-8~l.
Dostları ilə paylaş: |