İsimsiz Yazdı :
Naciye öğretmen sergi diziyor
Ethem Aydın hoca resim çiziyor
Çamurdan heykeller almış her yanı
Kıymetli hocamız Vinsi hayranı
O da öğrenciden bir ad almıştı
Okulda lakabı Vinsi kalmıştı
(Düziçi Eğitim Enstitüsü mezuniyet albümünden)
HATIRA DEFTERİ
Aziz kardeşlerim,
Bir gün yurdun muhtelif köşelerinden, aynı arzu ile gelip şurada bir avuç insan, bir sınıf olduk. Şimdi üç yıllık dostuz herkes herkese bir hayli malum olmuştur, gün oldu birimiz veya bir kaçımız için derin üzüntüler içinde bıkkınlığımız hesabına bu günleri özledik.
Her geçen gibi bunlar da geçti, fakat umduğumuzu deyil aksine ayrılık endişeleri getirdi.
Bu gün her arkadaşıma karşı daha candan dostluk hissediyor hucum edercesine bastıran sene sonuna istihfafla Bu elzemdir her elzem olan üzüntüde bir saadet sezilir, güzel günler göreceğiz diyorum.
Gelecek günlerin heyecanı içinde, tahsil faslının son dostlarını hatırlamak ve onlarla iftihar etmek için hatıratımın ikinci kısmını, ' sizlerin kıymet ' dolu satırlarınızla renkliyecek ve böylece tesadüflerle dolu hayatımda her birinizi bekliyeceğim.
Şimdi her arkadaşıma ardına kadar açık olan kalbim; gelecekte evimin kapısı olacaktır.
Kim bilir, belki ömür varsa her gezintimde bir veya bir kaçınızla karşılaşmak ümidini desteklemek için muhakkak sizleri sorabileceğim bir adresinizi, gerek nasihat gerek intiba olarak kaydedeceğiniz satırların altına yerleştirmenizi münasip gördüm.
Hele bir fotoğrafınızın yanımda bulunması şayanı temennidir.
Etem Aydın, 1945
Dostum Ethem
Defterinin şu sahifelerinde işgal etmiş olduğum yere bilmem ki laik miyim. Gayet samimi olarak söylüyorum ki ben daima anlaşılmaktan kaçtım, esasında hiçte kompleks değildim. Bu satırları niçin yazdığımı belki bilmezsin fakat düşünürsen bunun sebebini bulacaksın. Her ne halse eğer beni hatırlamak istersen; hiç olmazsa bu yazılarım bari vesile olur.
2041945, Ankara
Dostum Etem
Bu üç yıl neredeyse bitmek üzre. Orijinal sınıfımızın orijinal gençleri de birbirinden, bu üç yıl bittiği zaman ayrılacaklar.
Bunu sen böyle düşünüyorsun. Ben de öyle düşünüyorum, belki diğer arkadaşlar da ayni şekilde düşünecekler.
Ayni endişe bende de var dostum. Üç sene içinde bir defa olsun süküna kavuşamayan şu sınıf, birbirini ne kadar çok arayacak ve bu halimiz o zaman bize ne kadar cazip gelecektir.
Daha şimdiden bu sana öyle geliyor, bana da öyle geldi. Bu satırları böyle yazmam da ondan ileri gelmiyor mu?
Bu gün bütün arkadaşlarımı takdir ediyorum. Ve eskisi gibi onlara kızmıyorum, çünkü onlar birbirlerine hiç benzemeyen ayrı ayrı varlıklardır. Onlar hayatta "tanınmış kimseler, orijinal insanlar olacaklar " dır. İyi veya fena onlar muhakkak tanınacaklardır.
Dostun (*), 3Mayıs1945, G. E. Ens.
(*) Caddesi, Çıkmaz Sokak, No: 251 (*)
Sevgili Kardeşim Etem'e Saygılarımla
Anadolu'daki hür varlığımızı bozulmayan milli ruhun şahlanmasına (*). Milli ruhun temeli (*) tesir edemiyeceği bir sırla örtülü halkın ta kendisindedir. Türk ruhu diğer milletlerden ayrı kendine has bir karakter taşır. Bu karakter bizi diğer milletlerden ayırır. İşte kendimize has olan bu damgayı kaybetmemek gerektir. Milli ruhun kendisi olan halk, kendini ancak, münevver gençliğinin eserlerinde görür, tanır, ve idrak eder. Halkımızın kendisini idrak ettiği gün münevver gençlik övünülmekle haklıdır. Çünkü vazifelerin en büyüğü olan millilik ödevini yapmış olacaktır. İstiklal Savaşı Türk ruhundan kuvvet almıştır. Sakarya; Türk ruhunun ölmezliğinin dünyaya ispatıdır. Ruhta Türklük milli birliğimizin anahtarıdır. Türk; her tatlı yüzü dost sanma. Her sunulan kadehi ağzına götürme. Sen kendi ruhunla kal. Sen onlara örnek ol Türklük ruhunu cihana yay. Türk’ün dünyaya hakim olduğu devir kendi ruhuna inandığı çağlardı.
Kardeşin
Osman Saygı, 9Mayıs1945
Kardeşim Etem :
Sana burada, şu anda ne yazacağımı bilmiyorum, nasıl yazacağımı da.. Seninle İki yıla yakın bir zamandan beri arkadaşlık ediyorum.
Bende hiçbir zaman kendine karşı itimatsızlık uyandıracak bir hareket göstermedin.
İşte senin en kuvvetli tarafın budur Etem. Bu (*) seni istikbalde büyük mevkilere çıkaracaktır, buna eminim. Bu (*) seni yüksek ve iyi bir idare adamı yapacaktır. Buna kuvvetle inanıyorum. Hayatta bir gün yollarımız birleşirse bu günleri tatlı tatlı anarız.
Sonsuz başarılar diler gözlerinden öperim aziz kardeşim.
No 171 Salahaddin Yurdakul
S. Yurdakul İki Çeşmelik I. Toroman Sokak No 38 –(*)
Kardeşim Ethem,
Defterinin baş sahifelerinde öğüt veya nasihat, hatıra gibi kelimelerle şu sayıfaları dolduracak olanlara hitap ediyorsunuz. Onlardan hatıra olarak saklıyacağınız yazı istiyorsunuz. Merak etmeyin kıymetli kardeşim, hatırasını her zaman ayni tazelikle muhafaza edeceğiniz kimselerden, böyle soluk ve cansız vasıta taşımaya hacet yoktur. Onların hatırası böyle zoraki canlanmaz. Bu yazdıklarımızda bizi değil kendinizi bulacaksınız; kendinizin geçmiş günleri. Ve öyle umuyorum ki isim ve hayallerimiz bile zorlukla seçilecek onlar ortasında yine en canlı siz kalacaksınız; kendinizle baş başa.. Bunlar üzerinde düşünürken, ebedileştirmek kaygısına düştüğünüz hayallere acıyacaksınız. Evet kardeşim bu daima böyle oluyor. Her şey sonsuz ve istediğinizin aksine oluyor. Her şey bizim değil kendi istediği şekilde tecelli ediyor. Bunun için boşuna yorulmayın Aziz Dostum. Hiç peşinde koşmak neye yarar. Daha şimdiden sizden, bu satırlardan uzaklaşıyor, çetin ve karışık yollarda düşe kalka yürüyor, kimse bana elini uzatmıyor nasılsın demiyor. Mektebin her köşesini arıyor, fakat hiç birinizi bulamıyorum.
Hayat, şu satırlar gibi edebi yazıların süslediği düz sahife değil, asık yüzü ile bekliyen bir realite, bir hakikattir. Bunlar için de şu lafların ne manası olacak acaba?.
(*), 1151945, Cuma
Kardeşim
Çok karışık bir haleti ruhiye içinde bulunduğum şu günlerde defterinizle karşı karşıya bulunmak beni biraz düşündürdü. Her zaman hatıralarımla baş başa bulunmak benim için büyük bir zevk ve teselli olduğu halde, bilmem neden hatıra olarak yazılan satırlar beni tatmin etmiyorlar. Onlar yalnız sahifeler üzerindeki saffetini muhafaza ediyorlar hatırda kalan hakikatlerse...
Zaman ve hadiseler insana çok şeyleri unutturuyorlar istemeden her şeyi, herkesi unutuyoruz unutulamıyan gene yalnız kendimiz kalıyoruz. Fakat hayatta muhtelif tesadüfler olabilir, o zaman ise hepimiz burdaki arkadaşlıktan ayrılmış bambaşka insanlar olacağız buradaki samimiyet ve arkadaşlığın çoktan kopmuş koparılmış olduğunu anlıyacağız.
Belki de tanımadan, görmeden ve konuşmadan geçeceğiz bu pek (*) bir şey. Madem ki hatırlamak ve unutmamak için yazılarımızı istiyorsunuz peki kardeşim sizin de gönlünüz hoş olsun..
Ganime Turan,1051945
Etem,
Dünya bu neler gördün neler duydun ve duyup göreceksin de. Hatıra tutmak bu hatıraya 4,5 dostun iştirak ettiği satırlarla başlamak arzusu kafana esmiş bu samimi arzuda bazen kalbin bile kafana iştirak etmez. Bu gibi bir hakikat önünde senin teklifinin geri dönderilmesini nasıl (*) bulursun. Eğer bulmamak elzemse herkes için duygularını samimi kılma, istismar edilirsin.
İşte artık olgunlaşmağa doğru yöneliyorsun böyle düşün ve hareket et. Hayat sana bir hayli (*) olur.
Üzerinde münakaşa edemiyeceğim bir (*) etme hatta aksini kalbinle duysan bile. Haydi yavrum daha fazla yazmağa kafam (*) kelime vermiyor. Tanrı rehberin olsun.
(*), 1945
Sevgili Dostum
Al sana bir misal bir değil bin misale denk.
Bir gün o da ilk mektebi bitirip orta, lise demedi hırsını yendi yedi şimdi hemen yarın burayı (*) fakat hırsı onu yendi.
Sorarım dostum mazi ne oldu istikbal nereye yollandı. Hayat bu renkte mi duracak sesi hep korkunç mu olacak. Bazen onun için (*) yine bize o (*) etmedi mi?
Biz onun rehberliği onun kanunları ile ona itaat etmek için gelmedik mi (*) kudret aşıkı, esiri azimkar köle.
Hele dostum can sıkıntılarım beni (*)
(*), 1945
Dostum!
Burada karalıyacağım satırlar hissiyatımı ifade etmekten çok uzak kalmış manasız şeyler olacağına göre fazla uzatmıyacağım. Sadece, bana defterinizde bu satırları yazmak şerefini bahşettiğiniz için çok mütehassis olduğumu söylemekle iktifa edeceğim.
(*), 1151945
Sevgili (*)
Bu gün yine yazacağım şeyi tahdit ettin sana çok şey söylemeği kurmuştum fakat denize aşkım var. Fırtınalarım çıktı denizim köpürdü işte sana yazmağa başlıyacağım.
Devam ediyorum. A... benim nonoşum sen hayatını nasıl kazandın bu günlere erdin bilirmisin. Her yıl kademe kademe çöküp çıkarak. Biraz beceriksizsin deyeceğim fakat yanıldığımı itiraf ederim çünki sen her şeysin her şeyden bir fevkaladelik beklenmez.
İşte sabah saatlerimi yontuyorum. Çöp yontan bir çocuk gibi. Günlerim bittinciye kadar yontacağım gayesiz hesapsız sonuna değin yontacağım hayatımı da öyle yapıyorum. Anladın ya yavrum beni bir deli sanma. Tahsil budur.
Kimi bu yontukları toplar bir araya getirip eser yapar. Ben onlardan değilim.
Sarı (*), 2451945
Sevgili Sevgilim
Bu günlerde sen yine deyiştin hele dün iki hadise yine sana bir hayli zelalet yükledi hepsini geç. İşte tek ve yorucu bir işin var. Metin ol cesaretin seni idiana eletir dostum haydi yürü marş parolayı unutma peşi peşine. Sana doğru. Direkt.
Şu hadise, şu yalan öbürü guruntu, ve müthiş arzu fırsat baskını içinde aç geziyorsun ne olacak sanki.
Şimdi hemşire hikayesi üzücü bir neticeye varır diye korkuyorum. Ağızlarında bakla ıslanmazki. Sonra ben mektubu verdikten sonra söylese üzülecektim. Onu bıraktım şu karşı evdeki iş biraz yürümeli ama nasıl?
İmtihanlar yavaş yavaş ilerliyor o bir hücum işleri olmalı elzem.
Bu gün lisan imtihanımız bitti. Çok iyi sene de böylece kapandı sayılır. Ne yapalım yani ömür de eriyorsa!
Geç, günler geç.
2251945
Kardeşlik
O günden bu güne değişmiyen zaviye.
Hani o gün gölgelerin koynunda baş başa iç içe irkile irkile bilir misin neye ağlamış ve kader deyip eşeğin peşine takılmıştın? Çam pürlerinin taradığı mehtap fısıltıları sana neler müjdelemiş meğer! Sense bir sıkıntı beşiği önünde aman bilmiyen his yavrularına ümitli niniler söyler bir o yana bir bu yana sallar sallanırmışım meğer.
Eşeğimiz yolu dizliyor biz onu izliye izliye gidiyoruz. Sürat o kadar mesefe 100 o kadar, fakat ya sabır, 3 gün 5 gün gene varırız ne çıkar.
İstasyona geldikten kardeşini yolladıktan sendeki tesiri ondaki izi.
Artık hatıratımı raylara serdim hayal, hayal bir hakikat.... tıkı... tıkı... tak...
Dev adımlarla tonel tonel şehir şehir yürüyüp kilometrelerle tanıştın.. Ankara otel, züğürtük müşkülat ve giriş, 3 sene önce bugün, 3 yıl sonra o günün burada elle verdi. Sen onların kolları arasında kucakta gezdirilen bir (*).
O gün bu gün o da tükendi, elbette rakamın karıştığı ne tükenmez ki? 3 sene, 5 sene ve " 60 " sene kaderin huzurunda
(*)
Kardeşim Ethem
Bir seneye dolmayan şu dostluğumuz zamanı, benim kalbimde bir senelik kısa bir zaman değil, senelerce beraber yaşamış iki kardeş gibi beni sana bağladı. Şu satırları yazarken benim seni sevdiğim kadar, seninde beni bir küçük kardeş gibi sevdiğine inanıyorum. Sen mezun oldun demek ki. Hayatta muaffakiyetler dilerim. Kendime gelince. Benim için son günlerde üzüldüğünü görüyorum. Bunun içinde ayrıca teşekkür ederim. Belki yine okumama devam ederim, belki de askere giderim.
Fakat her zaman için sen arkadaşımı unutmayacağım ve adresin elime geçtikçe, senden mektup beklemeden mektup yazacağıma söz veriyorum. Seninde ben kardeşini mektupsuz bırakmayacağını umuyorum.
Yakın bir zamanda ayrılık gelip çattı: "Ölüm Allah'ın emri, ayrılık olmasaydı" diye bir söz vardır. Bu söze talimat kanunu gibi uymamız her zaman zaruri.
Bugün değilse yarın yine aynı söze uyacaktık. Kardeşim, gelecekte şu satırlarımı okursan beni hatırlarsın. İçimdeki cümle düşüklüklerime aldırma. Matematikçi Edebiyat yapamaz. Ben matematikçi olmadığım halde, Edebiyat yapmasını da bilmem.
Kardeşim:
Bir gün olacak, ya gurbet ya ölüm ayıracak. O zaman belki hatırlatacak, bu pınk yapılar olacak!...
Neşeli, sıhhatli, uzun ömürlü hayatta saadetler dilerim.
Mustafa Ünüvar, 671945, Ankara
Bal Arısına
Vız vız ne demektir, bu vız vız hayat inler arı inler.
Fakat kim dinler inlemek arıya vız gelir vız
İşte böyle vızlarsın hayat için, evlat için, yar için. Hepsi gider hayat bazan çağırır, ihtiyarlık ölümle bir olup kapı kapı bağırır. Ana, baba, kardeş, evlat için için sızlar. Ah insanlar nankör olur.
Vefasızlar nankör olur.
İşte senin çiçeklerin binbir renkte etrafına rayibalar saçarken mevsiminde arı ol vız vız vızlayıver ne çıkar sızlayıver.
20Ağustos1945
Kardeşim Etem'e
Bu güzel hatıraları içinde taşıyan defterinizin bir sahifesinide benim karalamama müsaade ettiğinizden dolayı bilseniz ne kadar memnun oldum. Bu dostça, daha doğrusu kardeşçe hareketinize çok teşekkür ederim.
Buracıkta, gerek öğretmen okulu arkadaşlığımızı, gerekse iki yılık enstitü arkadaşlığımızın jurnalini yazacak değilim. Zaten buna imkanda yok. Yalnız şurasınını hatırlatayım ki aziz dostum:
Arkadaşlığımız isterimki okul sıralarında kalmasın, hayattada birbirimizi arayalım. Ancak hakiki arkadaşlığımızı bu suretle birbirimize isbat etmiş oluruz.
Benim gibi aynı mefküre önünde çarpınan ve yarın yurt evlatlarını her sahada yetiştirmekle en büyük hazzı duyacak olan sana, vazifelerinde başarılar dilerim.
Arkadaşın Rüstümün Asım, 19VIII1945
Kardeşim,
Benden kağıt üzerine bir şeyler yazmamı rica ettin, her ne kadar yazılan bozulmasada çok defa okunmuyordur. Halbuki hiçbir yere yazılmadığı halde bir ömür boyunca daima hatırda kalan öyle şeyler varki!... Bu iki yıllık arkadaşlığımız esnasında hangi mah(*) benim gözlerime baktınsa, benden önce veya benden sonra seninde aynı işi yapmış olduğunu, hangi kamil arkadaşın sözlerine kulak verdimse seninde er veya geç aynı yoldan geçmiş olduğumu gene senden öğrendim. Acaba vatan sınırları dışında kalmış olmak bedbahtlığımıza uğramış olan Tuna kıyılarındaki deliosmandan gelmiş olan "ben" ile, "Türk Akdeniz" kıyılarının hiç bir galile boyun eğmiyen Toros yaylarından gelmiş olan "sen" arasındaki "duygu ilişliği" ve bu kadar yakın görüş ortaklığı nerden ileri geliyor dersin?...
Acı ve tatlı hatıralarla dolu olan bu iki yıllık mektep arkadaşlığımız sona ererken "Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur; gözden ırak olsakta gönülden ırak olmayız" sözlerimi tekrarlamakta az çok teselli bulacağımızı sanırım.
2271945
Oğlum Ethem,
Ananı gönderdim, ananı kandırıp da Silifke’den evlenme hususunda acele etme. Bu cihet hesaba uygun değil. Çünkü (*) , Ermenek, Silifke ve bir de memur olacağın memleket, bu 4 memleket arasında şaşkın kalacağız.
Sana muallim kız yaramaz. (*). Şu zamanda kadınların umumu açık ise de onlar bir dairede açık gezerler.
Bugün elde ettiğim malumat şudur: Silifke’li kız esmer ve boyu kısa, etine dolgun imiş. Kısa boylu insanlar fitne olur. Karıştırıcı olur. Yüzdeyüz gününüz kavga nizah (çekişme) ile geçer. Maymun iştahlı olma, her gördüğün saçlıya alaka gösterme. Ben evlendim bana talip olan kızlardan onbeş tanesini sıraya koydum. İçinden ananı beğendim. Aldım. Hakkıma hayırlı oldu. Şimdiye kadar bahtiyar olarak yaşadık. Siz de bahtiyar olmak için, aramak yorulmak lazım. Ananın dişi ve röntgen muayenesi hakkında bana çok evham geliyor. Ananı bana dargın görüyorum, mektup vardığında keyfiyeti bildir. Ha bir şey daha hatırıma geldi. Ehli iyal (hanım) olacak kızları siz bilemezsiniz, bekarlar aç gözlü olurlar. Güzel çirkini fark edemezler. Size yarar kızları ananın ve benim gözümle görmeleri gerekir.
Pudra ve cila ile avanak erkekleri avlarlar.. Bak ona göre hareket et. Allah hakkınızda hayırlısını halk buyursun. Bir soysuza düşüp de seni ve bizi şaşkın bırakmasın. Amin.
Anan burada iken uyku halinde gördüğüm şeyleri anana hikaye ettim. O bilir. Siz söylesin, şimdiye kadar evhama tabi olmazdım. Anan gittikten sonra eskiden daha karışık gördüğüm şeyler beni bütün bütün evhama sevk etti. Onun için Silifke ’den evlenmek hususunda çok derin düşünmek lazım muallim kız olacağına iyi huylu işgüzer bir kız arayalım. Muallim maaşı (*). eli yüzü temiz yüzüne bakınca tabak tabak güllerin açılsın. Aslı nesli temiz. Senden başkasında gözü olmasın. Pek çabuk davranma, biraz arayalım. Yorulalım. Bu yokluk zamanında evlenmek nasıl olur (*). Arayalım acele etme ben ona beşi birli alacağım (*)
Selam ederim burada sayımızda eksik yoktur.
Baban, Mustafa aydın 1351945
Oğlum Etem,
Gözlerinden hasretle öper sağ salim kavuşmamızı dilerim. Gönderdiğin telgraf ve mektubu ağlaya ağlaya aldık. Allah sabır versin. Biz burada hısım akrabaların arasında derdimizi acımızı paylaşıyoruz. Sen orada acını içine atma. Ne yapalım (*) Allah ’tan geldi vadesiyle öldü. Cennette yatsın. Oğlum, babayın öyle bir ölüşü olduki herkes imrendi, ve Allah’tan dilediler bize de öyle ölüm versin. 22 Mart, ablayın yanına varmış, oradan çıkmış bütün çarşı ile vedalaşmış, bir hafta evel Mut’un her yanını evleri gezmiş. 23 Mart çarşamba xxxxxx (mektubun orjinali okunamamaktadır) yattı 24 perşembe gecesi (*) 5.5 kala öldü. Allah rahmet eylesin. Amin. Cenaze merasimine iştirak edenlerin sayısı 300 den fazla idi. Gelecek cumasına kadar okundu. Şu cumasını da okuttuk. Allah kabul etsin amin. (*) . Allah her tuttuğunu kolay getirsin. İş rahatlığı versin. Babayın da çok duasını aldın. Sen de evlat sahibi ol da hayırlı günlerini gör oğlum. İşte babanızın böyle tatlı bir göz yumuşu oldu dünyaya.... O yattıkça Allah sizlere ömürler ihsan etsin. Baban ölmeden sana bir mektup yazdı idi. Yadigar diye aldınız mı almadınız mı? Şimdilik iyiyiz. Dilerim Allah’a emanet ol yavrum.
Annen Hatice Aydın, Ablan Naciye Aydın,
12Nisan1949
Oğlum Eteme:
Elhamdülillah yetiştirmiş olduğumuz fidanın meyvesini taddım.Kars’tan 140 lira İzmirden 50 lira ceman 150 lira para yardımınla 40 lira değerinde bir paltonuza nail oldum.Mum dibine ışık vermez derler,Kemal’ın yaptığı fedakarlık pek çoktur.3 senedir.
Unluk, bulgurluk, buğdaya para vermedim. Kemal tedarik etti. Hele elektrik ve radyo için 300 lira kadar Kemal sarf etti. Bununla beraber evimizin eksiklerini tamamlamak için yardımı çoktur. Fakat göze görünmez. Sizin yaptığınız fedakarlık hariçten olduğu için göze çarpar. Sizin fedakarlık yapmak zamanınız bundan sonra beklenilir.
Hülasa:Kemal ve sizden memnunum. Kızların ise hem fedakar,hem cefakardır. Onlardan da memnunum. Bütün akrabalarımdan Ermenek ve Mut halkından memnunum. Sizlerin ve halkın sayesinde muhterem olarak yaşadım.Sizin ve Kemal’ın fedakarlığı bize de bir cesaret oyandırdı. İki defa 90 ardan 180 lira iaşe bedeli aldım. Bu paraları yoymadım. Sakladım. Sizlere bir yadikar olmak için bizim ahır binasını ev şekline çevirdim. İki ara duvarı iki ocak iki pencere (*) gölü bir aptesane lağımına 300 lira para sarf edildi. Ne faide para tükendi iş yarım kaldı. Şimdilik paydos ettim.Noman Hüseyine ekli dükkana ve bu binanın dülgeriyesine 500 lira kadar gideceği anlaşıldı. Bu işler ile uğraşmak zait gibi görünürse de fakat gönlünden neler geçtiğini bilmezsiniz. Ölmeden toprağa karışmadan evvel anama ve Sıddıka’ya ya bir ev, ya bir akar olur düşüncesi ile işe başladım. Ne faide şimdilik (*) bina işini bıraktım. İnşallah para toplayıp ikmaline çalışacağım. Ablan Naciye’ye yazılan mektubu okuttum. Kemal’in evlenme meselesi mevsimsiz oldu diyorsunuz, fakat bu işde aldanmadık. Kazandık. Çünki aldığı kızın ahlakça çok zengin. Anan ve ben Sıddıka cümlemizde memnun isek de ne faide uzun zamandan beri yolunu beklediğimiz. Netice bir kız olaraktan dünyaya geldi. 3 gün misafir olduktan sonra toprağa karıştı. Oğlumuz Kemal ’a da ailesinin ahlakından sirayet edeceği asabi tabiatının sükunete çevrileceğini ümit ediyoruz. Yalnız,bir şey var ise Kemal ve ailesi iktisat kanununa riayetleri yok. O kitaptan okumamışlar. Okumağa da niyetleri yok. Belki rızıkları bol olacak. Böyle sarfiyat edeceklerdir. Kemal bana çekmiş. Ben de iktisat bilmezdim. Kendim iktisat yapamadım. Zengin olmadım ise de evlatlarım zengin olmak için Mut’un en değerli yerinden altından daha kıymetli iki ev , iki dükkan bırakıyorum inşallah. Evlatlarıma zengin olmak emeli ile bir zenginlik tohumu ektim. Kemal ve sen bu tohumu yeşertir iseniz bundan sonra sülalemizden gelecek evlatlar, fakirlik görmezler. Manav Ali gibi zengin olurlar. İktisada riayet edenler ile etmeyenler hakkında size bir misal göstereyim. Dinle:
İstanbul’dan 150 kuruş maaşla 4 hoca Ermeneğe geldik. Bunların içinde en işgüzarı ben idim. Onlar günde 5 kuruş maaştan başka gelirleri yok idi. Benim gelirim, günde 5 kuruş maaştan başka 15 kuruş ta saatçılıktan gelirdi. Şu halde arkadaşlarım ayda 150 kuruş alırlar. Bununla beraber Allah’ın bana verdiği güzel ses ve güzel Kur’an okumak sayesinde çok itibarım var idi. Hatta mütevelli bağını güzel ses gözel Kur’an okumak sayesinde bize mal ettiler. Bununla beraber barıtla taş atmak taş kırmak ufatmak hünerlerimden gelirdi. Bağdaki daş yığınları elimden geçti mest kundura gibi şeyleri kendim diker kendim geyerdim. Bu kadar hünerimle dünyalık bir şey kazanmadım. Arkadaşlarımdan Fehmi efendi öldüğünde 100 sarı lirasını mirascılar paylaştı. Diğer arkadaşım, İbrahim efendi sağdır.
Ermeneğin banka binası ve koca sipahi bahçesine ve evine malik oldu. Bu gün 40 000 liralık bir mülke sahiptir. Mevcut parası da vardır. Bu arkadaşlar günde aldıkları paradan artırdılar bu servetleri kazandılar. Benim kazancım günde 20 kuruş olduğu halde onlardan geri kaldım ise de evlatlarımın ellerine kalem verdim. İleride zengin olmaları için iki dükkan iki ev bıraktım. Ev dükkan deyip geçme. Mut şimdi başkalaştı. Çok değişik var. Ermenek’ten Mut’a gelenler 10 lira ev kirası verdikleri halde 45 sene zarfında ev dükkan mal mülk sahibi olduktan sonra büyük tüccar oluyorlar. Fakat bunlar Kemal gibi benim gibi değildir. Evvel ise tarak satmaktan başlarlar sonra zengin olunca bolca sarfiyat yaparlar. Bizim sarfiyatımız günde gelen günde gider. Bunları size yazmaktan maksadım gerek Mut gerek Ermenek satacak malım yoktur. Anadan babadan kalan malları katiyyen satmağa alışmayın.
Memuriyet izzetin saadetli bir esarettir.
Kendine iş ararsan ya san’at ya ticarettir. Memuriyete heves edip te malları ayak altına alma. Yapabilirsen Mut’tan milk almağa sayyet. Ermenek ’teki mütevelli bağı yazlık için lazımdır. Dünyanın bin rürlü hali var. Gerek Ermenek gerek Mut eldeki malları yoymayın. Sırası gelir de nedamet edersiniz. Mülke verilen para ölmez. Ne vakit olsa elde bir sermaye bir kuvvettir. Benim, yaylada bir tarlam var, bazan satmak için hatırıma gelirdi şimdi sarfı nazar ettim. Esbabı ise zarar başkalaştı. Herkes oyandı. Yaylaya darı ekmek susuz mahsul almak kimse bu usulu bilmezdi. Şimdi yaylaya darı ekip, mahsul alıyorlar. Eyi oluyor. Ve bir de benim tarlam dedem Hacı Mustafa’dan ve kardeşi Mehmet ağadan bize bir yadigardır. Nihayetine kadar bu yadikarı sülalemiz elinde kalmasını isteriz. Ermenek’te babamdan kalan 10 sarı lira alacağım var. Bu parayı babamızın muhtarlık zimmetine ben verdim. Makbuzları yassı bir tenike kutu içinde duruyor. Bu 12 lirayı mirascı kardaşım Hüseyin ve Şerife bana borçludur. Bu para ödendikten sonra 3 miraskar arasında ev müşterektir. Halvacı bağındaki hıssamı kardeşim Hüseyin’e bağışladım. Muttaki evimizin ahır binası ve dükkan ve bağcanın yarısını anana verdim. İnşallah yapılması tamamlandıktan sonra muamelesini yapacağım. Her ihtimale karşı size bir hatıra olmak üzere bu yazıları 4 nusha olarak yazdım. Biri Naciye’de biri sizde biri Kemalde, biri de kalsın. Bir sırasında benden sonra kalanlar işbu kağıtta yazdığım,ve gösterdiğim yoldan sapmasınlar.
Gençlik ve görgüsüzlük belası herkes aklına geleni yapmasın. Bin müşkilatla kurmuş olduğum düzeni bozmasın aramızda ayrılık nifak aldatmak gibi şeyler olmasın. Bu düzeni kuruncaya kadar çektiğim müşkilat bana yeter. Toprakta bari beni rahat bırakın.
Sözüme dikkat edin:Kabili taksim değildir diye hariçten müşteri aramayın. Yekdiğerimize borçlanın gerek Ermenek gerek Mut mülklü parçalamayın. Gelelim. Senin evlenme meselesinde yazdığın mektupta kızlarını başka yere versinler sözünüz pek yanlış pek çirkin. Bu kızın ayıbı babasının fakir olması ise bu ayıp değil abit efendi Ermeneğin en asaletli bir silsileden olduğu bence malumdur. Soyu temiz olduktan sonra başka cihetten korkma. Allah’a tevekkül ol bu kızı al. Maddi ve manevi hayır görürsünüz. Dikkat et: Kemal’ın aldığı kız en fakir bir kızdır. Fakat soyu temiz. Yaldızlardan. En asil bir sulaledendir. Ahlakça evin içinde bir numunedir. Kemal Anan ben Sıddıka yanında en sevimli bir mahluktur. Derisinin içi dolu altına değişmem. Senin alacağın kızın da asaleti var. Sakın aldanma. Bir iki sene geç evlenmekte beyis yoktur. Fazla yaşamağa sebeptir. Mum ateşin kenarında nasıl erir ise evlenmek te öyle eridir. Ben 35 Yaşında evlendim. 79 yaşındayım. Bu fazla yaş Allahın inayeti ile geç evlenmek sayesinde kazanıldı. Senin yaşın 26 dır. Bir kaç sene sabredersen zararı yok faidesi var. Bizim müftülük ne olacağı malum değil. Şayet Müftü olursam. 35 ay sonra tekaütlük isterim. Müftülükten tekaüt edilirsem, 25 liradan fazla tekaüdiye alırım. Müderrislikte teksüt edilirsem ayda 67 lira alınır. Esbabı ise müderrislikte aldığım maaşın aslı 3 lira idi. Her ihtimale karşı müderrislikten alınacak olan teksüdiye evraklarını hazırladım. İcazetnamenin içine koydum. Sizin de malumatınız olsun. Bu teksüdiyeden bize faide yoksa da benden sonra anan kalırsa emekli müderris karısı namı altında ayda 67 lira alır. İmamlık kaydı hayat şartı ile hizmet görürsem, 28 lira alırım. Hizmet görmeğe vaktım kalmazsa 11 lira verirler. İşte şu kağıdı vasiyetname şeklinde yazdım. Bir müşkülünüz olursa bu kağıttan öğrenir,ona göre işinizi düzeltirsiniz.
Son sözüm: Benim kurduğum yuvayı bozmayın. Ermenek ve Mut’ta mülk satmağa alışmayın. Mut’ta toprak almayı unutmayın.Ticaret san ata sıkı sarılın saat eletlerinin bir çokları size lazımdır. Silifke inhisar memurlarından biri azledilmiş. Ancak saati söküp takacak bilgisi ve aleti var idi. Maaş almak içinbu adam Silifke’ye vardığımda bana çok hörmet gösterdi. Bu adamı Mut’a getirdim. 12 ay bilmediklerini öğrettim. Mut’un saatlerini yapabildiği kadar yaptı. Bozduklarını ben yapıverdim. Bir yol parası tedarik etti. Vatanı aslisi olan Kilis’e gitti. İşte bu cihetleri düşünmeli ona göre haraket etmeli. İnşallah yollar açıldığı zaman size yazarım. 2 ay sonra gelirsiniz evlenme hakkındaki son kararı alırsın. Dayına mektup yaz. Abit efendiyi eğlesin. İzmir ’de bit pazarında kağıtcı Emin efendi sülalesinden kim var ise ara bul. Hacı reşit efendi’nin kardeşidir. Baki Afiyet üzere olmanız duası ile söze nihayet verdim.
Babanız Mustafa Aydın, 28.Ocak.1947 salı
Vasiyetname niteliğindeki bu mektubun aslı, sararmış ve kağıt bütünlüğü kısmen bozulmuş olup Ethem Aydın tarafından itina ile saklanmıştır. Mektubun orjinali halen saklanmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |