Hayata açılımı dar olan bir ufukla toplumun geleceğini şekillendirecek özgür bireyi yetiştirilmeyi beklemek güçtür. Türk eğitiminin oturmuş pozitivist ve laik müfredatı değişimi içselleştiremeyecek durağanlıkla devam ettiğine göre, eğitimde niteliğin yükselmesi, toplumsallaşmanın derinlik kazanması anlamında değil, bazı teknik bilgi ve becerilerin ilerletileceği anlamında olabilir, ki bu da
teknik düzeyi düşük bir ekonomide işsizliği ya da çağcıllık adına toplumdan kopma eğilimini güçlendirir. Nitekim, işgücü bu eğilimlere girmiş bulunmaktadır. Bunun anlamı, düşük gelir düzeyli bir toplumun eğitime aktarabildiği sınırlı kaynakları bu bileşimdeki bir eğitim içeriği ile parasız eğitim için kullanması halinde, eğitime yatırım işsizliğe, verimsiz çalışma nedeniyle kaynak aşınmasına veya fakir Türk halkının kaynaklarıyla zengin ülkelere insangücü hazırlamaya hizmet etmektir. Bu durumda, eğitimin kazanacağı teknik düzey ile övünmenin ne anlamı kalır?
Toplumla yaşamanın tecrübelerini kültürü ve canlı zekasıyla yorum ve çözümlere ulaştıran yeni taban hareketi yanında, Türkiye’de kesimli bir canlı aydın kitlesinin varlığı, kişilerin kendi kendilerini geliştirmeye devam etmelerini teşvik eden modernleştirici aydın öncülüğü geleneğinin yanında bununla uyumlu eğitimin sonuçları da gözlenmektedir. İmam-hatip okulları dahil, tüm eğitim programları pozitivist eğitim görüşüyle hazırlanmış olduklarından bireycilik, akılcılık ve eleştirel düşüncenin gelişmesi güç olmamaktadır. Sistemsizlik nedeniyle sorumlu bireycilik yerine sorumsuz çıkarcılık, kum tanelerine dağılmışlık artmaktadır; ama bu kadar girdi bile ülkenin kesimli ve oldukça canlı fikir hayatını da beslemektedir.
Öte yandan, eğitimin toplumsallaştırma boyutu, içinde yer alınacak toplum için örgütlenebilme veya örgütlerde işlev kazanabilme davranışlarının kazanılmasıyla ilgilidir. Oysa, görüş birliğine ulaşma, harekete geçme, örgütlenme ve düzen kurma güçlüklerinin en fazla yaşandığı alanların aydınların yoğunlaştığı alanlar olduğu gözlemlenebilir. Konu toplumda işlev görmeye geldiği zaman ortaya dağılma çıkmaktadır. Örneğin, her konuya çözüm öneren üniversiteler, bugüne kadar bir üniversite teşkilâtlanması önerisi ortaya koyamamışlardır.
Cumhuriyetten beri, toplumun aşama yapma ihtiyacı içinde olduğu bir gerçek. Resmî söyleme de intikal eden aşamalı toplumsal düzlemlerin amaçlarının gerçekleşebilme durumuna bakıldığında, cumhuriyetçilik hariç, pek azının kamu yönetiminin ve eğitimin gündemine girdiği görülmektedir. Cumhuriyetin benimsenmesi ve kurucuların öngördükleri bilimsel/pozitivist yöntemlerin o günkü yorumu Türk eğitiminin temel işlevi olarak devam etmekte ve en iyi işleyen kısmı durumunda bulunmaktadır; ama otoriter eğitim yöntemleriyle edilgen vatandaşın oluşmasına da katkıda bulunmaktadır. Cumhuriyet ve Atatürk ilkeleri tam benimsenmiş olmakla birlikte vatandaşlık davranışları tam kazanılabilmiş değildir. Atatürk’ün ölümünden sonra, eğitimde niteliğe yönelik içselleştirilmiş sosyo-kültürel davranış değişimi ve gelişimi mümkün olmamıştır. Yapılan düzenlemeler sistemde bir süre yüzeysel yaşayıp aslına dönmektedir. Eğitimdeki bu temel eğilimin, 1940’lardan itibaren gereken demokratikleşme ve özellikle 1950’lerden sonra gereken kalkınmacılık ruhu aşamalarının toplumca özümsenememesinde rolü olmuştur. Demokratik eğitim yöntemleri hayata geçilememiş, faal yurttaş fikriyle insan yetiştirilememiştir. Meslek eğitimi kalkınmanın ihtiyacı olan üretken ve müteşebbis insanı yetiştirme fikriyle hayata dönük bir sü-
reklilik kazanamamıştır. Bu defa, küreselleşmenin ulusal dağılma anlamına gelmemesi için, demokratikliğe dayalı yeni toplumsal beceriler kazanmış, alt sektör üretim ve pazar becerilerini ülke boyutunda örgütlendirerek ulusal rekabetçi üstünlüklerle dış rekabete girecek bilinçte yaratıcı, üretken ve müteşebbis “insan” örneği gerekmektedir. Türk eğitimi artık kaçınılmaz bir nitelik devrimi eşiğindedir. Küreselleşme demokratik ve üretken davranışlar üzerine oturacaksa, mevcut eğitim yönetimiyle bu düzleme sıçrama yapılabileceğini ummak güç.
Türk toplumunda örgütlenememe sorunu had safhadaysa, bunun eğitimde öğrenilmiş tutum ve davranışlarla ilgili kısmını, toplumun ve idarenin yenilikçi işlevsel çözümleri kabul etme esnekliğinden ayrıştırarak değerlendirmek gerekir. İncelenen toplum süreçleri, toplumun idaresini elinde tutan yönetici seçkinler zümresinin, bazı ortaklıklara da girerek kendi örgütlenmesinde kesimli hale gelmiş olmasına rağmen, yönetim erkini ve kaynakları denetlemek uğruna topluma yenileştirici unsur yaklaştırmama tepkisinin halen güçlü devam ettiğini göstermektedir.
Çözüm, Türkiye için hem dış tehdidin, hem de fırsatların çok arttığı bir devreye girildiğinin ve bu tehdidin yönetimi hedef almakta olduğunun idrakinde olarak, kamu yönetiminin yeniden düzenlenmesi gereğinin önce kendisince kabul edilmesi, siyasetin halkı içerecek şekilde, kamu yönetiminin ise halkın hizmetinde olacak şekilde reformuna başlanması; halkın ise devlet için fedakarlık yapma tutumunu, kendi için ve toplum için üretim yapma, ihracata yönelik ulusal rekabetçi üstünlükler elde edecek ortam ve eğitimi talep etme davranışına değiştirmesi gerekecektir. Bunların ülkenin iç gücü tarafından uzun vadeli ihtiyaç ve hedeflere yönelik ele alınabilmesi için bilimle halk katılımını biraraya getirecek sivil toplum kuruluşları kullanılmalıdır. Bunun ısmarlama yolla olamayacağı apaçık. Bir yandan yukardan aşağıya bu iradeyi talep ederken, bir yandan da mevcut hareketi izlemek gerekir.
Bugün hoşgörü toplumun güven eksikliğinin temelleri bu üst ve üstün değerler sistemlerini kaldırıp, yerine en azından üst değerler sistemi önermemekle ilgili. Batılılaşma ve batı değerleri söylem olarak varsa da, onun üst değerler sistemi olan liberal demokrasinin kurumsallaşmasına yol verme anlamında fiiliyata geçirilememiştir. “Kemalist, İslâmcı veya sentezci milliyetçiler, iktidarın anlaşmaya dayalı bir biçimde oluşturulmasının sağlayacağı meşruluk yerine, kendi muhayyel cemaatlarını araçsal ve stratejik iktidarı ele geçirerek (oluşturma ve) uygulama arayışı içinde oldukça, iktidarın katılımcı-demokratik zeminde meşrulaştırılmasından vazgeçilmiş olmaktadır”.79
Bu durumda Batı üst değerleri sisteminin Türkiye’ye önerildiği ama uygulanmadığı bir ortamda dünya ile bütünleşebilecek veya Osmanlı Devleti tarzında olduğu gibi dünyaya kendi önerisini sunacak bir üst değerler sisteminden de bahsetmeye imkan kalmamaktadır. Seçkinci zümrenin durağan Atatürk, diğer kesimlerin İslâmın Arap yorumları, mevcut eski sentez veya sosyalist başkaldırı arayışlarıyla iktidar alanını ele geçirme mücadelesini izleyen halk bir değerler sistemi algılayamamaktadır; geleneksel Türk ve Türk İslâm dönemi adil devlete dair değerler özlem olarak devam etmektedir. Türk toplumu iki tür değerler sistemi arasında kalmıştır: Vaat edilen fakat uygulanmayan, eski ideal fakat bugün yorum bulamayan.
Türk toplumunun bugün içinde bulunduğu bunalım; sırasıyla siyasette, ekonomide, toplumda, kültürde ve kimlik algılamasında kendini gösteren çok boyutlu bir buhrandır. Tabana indirilmeyen siyaset ve ekonomi sebebiyle, üst kimliğin parçalanması veya önemsizleşmesi yoluyla kültür politikası tercihlerine dayalı alt kimliklerde siyaset yapılmaya ve merkezin ekonomik kaynaklarından çıkar sağlanmaya çalışılmaktadır. Kimlik bunalımı, meşruiyet ve katılım bunalımıyla katmerlenmektedir. Hızlı modernleşme/Batılılaşma uğruna zihinsel düzeyde yapılan toplumsal çözümlemelerin çıkardığı tasarımların bazı boyutlarının toplumdaki bazı süreçlere yararlı yönlendirmeler yapabildiği görülüyor. Ama buhranın sebepleri, bazı modernleştirici boyutların temel bazı unsur ve süreçlerle ters düşmesi ve yukardan aşağı zorlama yöntemiyle uygulandıkları için yozlaşmalara yol açmalarıyla ilgilidir. Bu bunalım, sosyal ve kültürel süreçlerdeki değişimin mahiyet ve özelliklerinin iyi bilinmediği bir devirde, 1920’lerde, özellikle kültür unsurları üzerinde çok geniş ve çok derin bir ameliyata girişilmesinin üç nesil sonraya yansımış etkileridir. O gün tavanda oluşmuş bazı yanılgılar bugün tabana oturmuştur.
Küreselleşmeyle birlikte, modern toplumlarda modernlik ötesi toplum yapısına geçiş, bazı sosyo-kültürel uyum ve yorum sağlayıcı reflekslerin niteliklerin modernleşme sırasında kaybedildiği fark edilmesi, eski kuramların eleştirisine yol açmakta, kültüre yapılan müdahalelerin tehlikelerini dile getirilmesine yol açmaktadır. Türkiye, henüz modernleşmediği bir çağda yaptığı müdahalelerin bazıları sonucunda, uyum ve yorum melekelerini kullanamamış; bugün ise bunun buhranını diğer ülkelerden çok daha derin yaşamaktadır.
Beklenen olumlu sonuçlar ve ödül alınamaya alınamaya tavandan konmuş “kural” karşısında halkın yozlaşan tutumuna işaret edilmelidir. Yurt dışında çalışırken veya yaşarken gösterdiği katkı ve disiplin, yurt içindeki pervasız çıkarcı davranışıyla kıyas kabul etmez zıtlıkta. Eskilere çağ dışı diye olumsuzlanarak hayat alanından çıkarılan değerler, yerlerine yenilerini koyacak sistemin kurulamamış olması boşluk yaratmış bulunmaktadır. Öz denetimi katı, iç denetimi ciddî olan bir toplumu, kural tanımaz noktaya getirmiştir. Aynı kural duyarsızlığı, bizzat bu kuralların uygulamasından sorumlu denetim mekanizmalarının içine de sinmiş olduğundan, gevşeyen sistem artık çalışamaz olmuştur.
Toplumda kuralsızlaşmanın artmaya başladığı yıllar Türkiye’de terörün de başlangıç yıllarıdır. Bu ortam kullanılmıştır. Terörist taban oluşturabilmek için çaresiz ve sistemden dönüt alamayan kesimleri iknaya çalışmıştır. Yapılan araştırmalar, teröre katılanların işsizlik ve gelirsizlik sorunu olduğunu gösteriyor. Yine, yakın dönemlere ekonominin serbestleştirilmesi politikalarının rastgeldiği ve bunun uygulamasının oldukça kuralsız bir ortamda geçtiği; “serbest piyasa”nın adeta kuralsız piyasa demek olduğu mesajları alındığı hatırlanacak olursa, kuralsızlaşma fikrinin iki yönlü mevcut olduğu görülüyor.
Sistemin kültürünü oluşturamamış oluşu, insanın da hemen aynı düzeye düşeceğini, bir süre için, göstermez. Nitekim, düzen bulununca üstün sonuç geti-
ren insanlarımız, yapılan kamuoyu yoklamaları ile, ihtiyaç içinde bulunan kesimlerinde bile yüksek değerleri koruma ve iyi günlere ulaşıp bu değerlerle yaşama arzusunu sakladıklarını ortaya koyuyor.
Diğer yandan, yukardan aşağıya yapılan etkinin tümü belirleme gücünün kesin olmayacağı da açıktır. Aşağıdan yukarıya etki olagelmiştir. Türk toplumunun bu yönde kullanılan kendine has çeşitli araçları bulunagelmiştir. Bunların bir kısmı devre dışı tutularak kullanılamaz hale gelmişse bile, küresel ortam toplumların çok geniş alana uzanabilen bazı geleneksel araçlarını felç etmişse bile, bir kısım özelliklerde kendilerini uyarlamaktadır. Türkiye’deki sivil toplum hareketi dünyadaki örneklerinden farklı çözümlerle çıkma potansiyeli göstermektedir.
Bir yandan da, artan nüfus, artan ihtiyaçlar, yükselen beklentiler, toplumu kendi çözümlerini üretmeye itmektedir. İktisadî faaliyetler için çerçeve vermeyen, siyasal faaliyet için alan bırakmayan bir yapıda, kayıtdışı faaliyet, özellikle son on yıldır, alabildiğine artmaktadır. Halkın devletin önderleriyle etkileşimli dengede durması geleneği terk edilince, toplumda kopmalar başlamıştır. Yukarıdan aşağı toplum mühendisliği sonuç vermeyince tam bir kültür değişmesi ile aşağıdan yukarıya değişimin başlaması beklenmelidir. Zira sistemsiz ve biçimsel toplumsal ve siyasal modernleştirmenin ve örgütsüz kapitalist modernleşme, yozlaşmayı yolsuzluklara çevirince ekonomik istikrarsızlık denetlenemez boyutlara gelmiştir. Kalkınma Plânlarının gevşek uygulanmasının liberalizme eş tutulması yanılgısı sonucu çıkan tablo uluslararası çevrelerin iştahını kabartmakta, IMF etrafında döndürülen fasit daire Türk halkının onuruna dokunmaktadır. Merkezde topluma tavizkârlık yapmak için esneklik bırakmamıştı. Halkın üretmek ve kendi emeğinin ürününe sahip çıkmaktan başka güvencesi kalmamıştır. Batılı anlamda yapısal dönüşüm eğilimine girerek dönüşümün hızlanması ihtimali yüksek görünmektedir.
Türkiye şu an, Batı’nın sivil toplum oluşumunu yakaladığı noktada -kendi hayatına ve ka derine hakim olma hareketinin başlangıç noktasında- bulunmaktadır. Batı’da, hakim sınıfın mülkiyet sistemi nedeniyle halka yer kalmayınca kendi çözümlerini üretme hareketine başlamamış mıydı? Türk toplumunun, devletini destekleme ve yönetime saygı geleneği bugün cevap alamıyor. Devre döndü, geriye doğru tamamlandı. Gerekçeler tüketildi; dibe vurdu. Şimdi, aşağıdan yukarıya bir tesirin başlaması noktasındayız.
Merkezdeki kaynaklara erişme zorluğu bulunan bu kesimlerden bir patlama ve karmaşa bekleyenler, Türk halkının kişilik özelikleri dikkate alınınca haklı olmayabilirler. Büyük deprem gibi, seçimler gibi olaylarda Türkiye’deki dipten gelen halk hareketinin niteliği kamuoyunca rahatça gözlenebilmektedir. Bu güçün kendi norm ve kurallarıyla çözüme yürüyecek birikime erişmesi ve değişimin aşağıdan yukarıya doğru döndürülmesi yakındır.
Bu hareket kendini oluşturmaktadır; muhtemel öncü ve önderlerin toplumun nabzından uzaklaşmış aydınlar arasından çıkmaması ihtimali kuvvetlidir. Türkiye’nin büyük dinamizmi, hiçbir zaman geto olmamış, eski yaygın gecekonduların bugünkü varoşların, öz kültürle bağlantısı kalmamış, şehirleşirken sorunlarına çözümler, modernleşirken kimliğine yorum unsurları eklemiş yeni yapıcı eylemcileri arasında görünüyor. Yeni hareket, adil devleti ararken ve yeni
toplum tasarımını oluştururken Türk kimliğinin ana unsurlarıyla yeni dünyayı sentezleyerek geleceğe açılacaktır.
Çağımızın birikimi değişimi sadece kendi doğal evrimine bırakmıyor; çünkü küreselleşme ortamında dahi ülkeler yarışı devam ediyor. Üstelik bu yarışa bugün bir kültürler yarış boyutu da eklenmiştir. Değişimi hızlandırmak ve anlamlı bir sistem bütünlüğüne dönüşümü sağlamak için dördüncü Türk Toplumu Tasarımı’na ihtiyaç var. Atatürk’ün “Çağa Cevap Yeni Türk Toplumu Tasarımı” halen geçerliliğini sürdürmektedir. Bunun türevleri ve aşamaları olan, temel tasarımımızın ana hedeflerine çağın vurgularını getirerek hızlı sonuç almayı amaçlayan Demokratik Türk Toplumu Tasarımı ile Türk Sanayi Toplumu Tasarımı da demokratikleşme ve kalkınma boyutlarıyla temel Tasarım’la birlikte, bir bütün halinde dördüncü bir aşama için yeniden ele alınmayı bekliyor.
Bugün yaşanan çözülmelere bakılarak ümitsizliğe kapılmamalıdır. Yığınsallaşmış bir sistemin artıklarından anlamlı ve işlevsel yeni bir sistem çıkarmak kısa sürede ulaşılabilecek bir hedef değil. Evrim belli bir zamanı gerektirecektir; devrimlerle ve plânlarla desteklense bile. Maneviyatçı Avrupa kültürünün dağılıp yığınsallaşmasını Rönesanstan 18. yüzyıla kadar sürdüğü, modern Batı medeniyetinin oluşmasının da iki buçuk asır aldığı düşünülecek olursa, bilinen 5000 yıllık tarihinde çok sentezler üretmiş olan Türk milletinin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin seksen yılda çok yol aldığı görülür.
Bilim bugün de en önemli unsur. Positivizm dünya gündeminden kalkalı çok oluyor. Modernliğin eksik ve yanlış yönleri, bilinç düzeyine yükseldi yeni muhafazakârlıkla dengelenmeye çalışılıyor. Modernliğin gerçekliğinden şüphe eden yok; yararlarından faydalanma çabası ise her yerde sürüyor. Modernliğin aşılması daha çok zaman alacak uzun bir süreç. Her toplumun kendi ihtiyaç, menfaat ve hedeflerine göre ilerleme görevi var. Çağın yeni bilgileri, yeni teknikleriyle Tasarım daha iyi yürüyebilir. Yeter ki, halk ve insan öne alınsın, tasarımdaki ilk ve son sözler onun olsun.
1 Ortaylı, İlber (2001); İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı; İstanbul: İletişim Yayınları 565, Araştırma-İnceleme dizisi 90, s. 64.
2 Mardin, Şerif (1966); “Opposition and Control in Turkey”, Government and Opposition Cilt 1, No. 3 Nisan, s. 375.
3 Lewis Bernard, The Emergence of Modern Turkey, Londra: 1968, s. 35-37.
4 Kılıçbay, Mehmet Ali, (2001); Doğu’nun Devleti, Batı’nın Cumhuriyeti; Ankara: İmge Kitabevi, s. 84-85.
5 Turan, Osman (1978); Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi; İstanbul.
6 Gökalp, Ziya (1909); “Türklük ve Osmanlılık”, Peyman, Sayı 2.
7 Greenfeld, Lian (1992); Nationalism: Five Roads to Modernity; Cambridge, Mass: Harvard Univ. Press.
8 Weber, Max, Yöntembilim; Methodology of Social Scriences.
9 Habermas, Jurgen (1981); Knowledge and Human Interests, Jeremy Schapiro (Çev.) Londra: Heinemann, s. 5.10 Bkz. Auguste Comte 1907, 1921, 1922.
11 Zücher, Erik F. (1993); Turkey: A Modern History; London, New York: F. B. Tauris, s. 90-137; Hanioğlu, M. Şükrü (1996); The Young Turks in Opposition; New York: Oxford Univ. Press, s. 3-33.
12 Göle, Nilüfer (1998); “Türkiye’de Laiklik ve İslamiyet: Elitlerin ve Karşıt Elitlerin Oluşumu”, Yeni Türkiye Dergisi Cumhuriyet Özel Sayısı III: Sosyal Değerlendirme; Ankara: Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Yıl 4, Sayı 23-24, s. 1602.
13 Gökalp, Ziya (1918); Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak; İstanbul.
14 Gökalp, Ziya (1923); Türkçülüğün Esasları; İstanbul.
15 Amir, Samin (1989); Eurocentrism; New York: Monthly Review Press.
16 Giddens, Anthory (1990); The Consequences of Modernity; Oxford: Polity Press, s. 1.
17 Greenfeld, a.g.e., s. 18.
18 Taylor, Talyor (1992); Inwardness and Culture of Modernity (Axel Honneth, Thomas MacCarthy, Claus Offe and Albrecht Welmer ed. Philosophical Interventions in the Unfinished Project of Enlightenment içinde); Cambridge Mass.: The MIT Press, s. 88-109.
19 Habermas, 1985: 82.
20 Çiğdem, Ahmet (1997); Bir İmkan Olarak Modernite: Weber ve Habermas; İstanbul: İletişim Yayınları 446, Politika Dizisi 26, s. 82.
21 Keren, Michael (1989); The Pen and the Sword: Israeli Intellectuals and the Making of the Nation State; Boulder: Westview State.
22 Migdal, Foel S. (1998); “Olgu ve Kurgunun Buluşma Zemini” (Çev.) Nurettin Elhüseyni, içinde der. Sibel Bozdoğan, Reşat Kasaba, Türkiye’de Modernleşme ve Ulusal Kimlik; İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, s. 207-215.
23 Turhan, 1980: s, 9.
24 Turhan, 1980: s, 270-285.
25 Hunke, 1972.
26 İlhan, Attila (1998); Ulusal Kültür Savaşı; Ankara: Bilgi Yayınevi.
27 Peker, Recep; İnkılap Tarihi Notları; Ankara: 1935.
28 Göle, Nilüfer (1995); “Authoriterian Secularism and Islamist Policies The Case of Turkey”, A. Richard Norton (Haz.) Civil Society in the Middle East, s. 17-43.
29 Gökalp, Ziya (1923); Türkçülüğün Esasları; İstanbul.
30 Gellner, Easnest (1981); Muslim Society; Cambridge: Univ. Press.
31 Ökçün, A. Gündüz; Türkiye İktisat Kongresi, 1923-İzmir. 2. Baskı. A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, No: 262. Ankara: Sevinç Matbaası, 1971.
32 Kili, Suna, (1998); Atatürk Devrimi: Bir Çağdaşlaşma Modeli; Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 221.
33 Ülken, Hilmi Ziya (1953); Türkiye’de Çağdaş Düşüncenin Tarihi; İstanbul: İstanbul Üniversitesi.
34 Peyami Safa (1939, 1953, 1954).
35 Baltacıoğlu, İsmail Hakkı (1942); “Milli Anane,” Yeni Adam 366, 1 Ocak 1942.
36 Tunç, Mustafa Şekip (1953); “Aksiyon Felsefesi Bakımından Politika,” Türk Düşüncesi, 1 aralık, 1, 1.
37 İlhan, 1981: 49-51.
38 İlhan, 1981, 47-62, 198-210.
39 Said, Edward W. (1999); Şarkiyatçılık: Batı’nın Şark Anlayışları; İstanbul, Metis Yayınları.
40 Türkdoğan, Orhan (1998); “Türk Modernleşme Modeli”, Yeni Türkiye Dergisi Cumhuriyet Özel Sayısı III: Sosyal Değerlendirme; Ankara: Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Yıl 4, Sayı 23-24. Eylül-Aralık, s. 1623.
41 Dülger, İlhan (1998); Kalkınma Yönetimi: Türkiye’nin Kalkınma Strateji ve Plânları; (Seminer Notları), Ankara: DPT.
42 Burçak, Rıfkı Salim (1979); Türkiye’de Demokrasiye Geçiş: 1945-1950; İstanbul: Olgaç Matbaası.
43 İrem, Nazım (2001); “Cumhuriyetçi Muhafazakarlık, Seferber Edici Modernlik ve ‘Diğer Batı’ Düşüncesi”, 7. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi Tebliği; Ankara: sosyal Bilimler Derneği.
44 Ağaoğlu, Samet (1972); Marmara’da Bir Ada; İstanbul: Baha Matbaası; Burçak, Rıfkı Salim (1998); 10 Yılın Anıları: 1950-1960; Ankara: Nurol Matbaacılık.
45 Demirer, Mehmet Arif (1994); Demokrat Parti; Ankara: DP Yayınları. No: 1.
46 Mardin, Şerif (1966); “Opposition and Control in Turkey”, Government and Opposition Cilt 1, No. 3 Nisan, s. 375-387.
47 Güryay, Tarık (1971); Bir İktidar Yargılanıyor; İstanbul: Cem Yayınları; Durmuş; Enver (1990); Yassıada’dan İmralı’ya; İstanbul: Boğaziçi Yayınları; Perin, Mithat (1995); Menderes’i Kim Astırdı?; İstanbul: Dünya Yayıncılık.
48 Burçak, Rıfkı Salim (1998); 10 Yılın Anıları: 1950-1960; Ankara: Nurol Matbaacılık; Mazıcı, Nurşen (1989); Türkiye’de Askeri Darbeler ve Sivil Rejime Etkileri; İstanbul: Gün Yayınları.
49 Finer, S. E (1962); The Man on Horseback: The Role of the Military in Politics; Londra: Pall Mall Press.
50 Dülger, İlhan (1998); Kalkınma Yönetimi: Türkiye’nin Kalkınma Strateji ve Plânları; (Seminer Notları), Ankara: DPT.
51 Dülger, İlhan (1991); Teknoloji Üretimi: İcat, Buluş ve Yenilik Araştırmalarının Artmasında İktisadi Politikanın Etkisi; Ankara: DPT.
52 Dülger, İlhan (1998); Kalkınma Yönetimi: Türkiye’nin Kalkınma Strateji ve Plânları; (Seminer Notları), Ankara: DPT.
53 Gökalp, Ziya (1918); Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak; İstanbul; Gökalp, Ziya (1923); Türkçülüğün Esasları; İstanbul.
54 DPT, (2001); Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı: 2001-2005; Ankara: 2000.
55 DPT, (1995); Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı: Hukuki ve Kurumsal Düzenlemeler (1996-2000), Ankara: DPT; Dülger, 1998; DPT, (2001); Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı: 2001-2005; Ankara: 2000.
56 Aslantürk, 1997: 69-71.
57 Türkdoğan, Orhan (1981); Sanayi Sosyoloji: Türkiye’nin Sanayileşmesi; Ankara: Töre-Tevlet Yayınevi, s. 611.
58 DPT, (1990); Bilgi Teknolojilerinin Yerleştirilmesi Özel İhtisas Komisyonu Raporu; Ankara: DPT.
59 Yazıcı, Erdinç (1998); “Türk Sosyo-Kültürel Yapısında Gözlenen Değişmeler: Karmaşık Bir Dönüşümün Hikayesi”, Yeni Türkiye Dergisi Cumhuriyet Özel Sayısı III: Sosyal Değerlendirme; Ankara: Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Yıl 4, Sayı 23-24. Eylül-Aralık, s, s. 1834.
60 Göle, Nilüfer (1998); “Türkiye’de Laiklik ve İslamiyet: Elitlerin ve Karşıt Elitlerin Oluşumu”, Yeni Türkiye Dergisi Cumhuriyet Özel Sayısı III: Sosyal Değerlendirme; Ankara: Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Yıl 4, Sayı 23-24. Eylül-Aralık, s. 1605.
61 Göle, a.g.e., 1605-1067.
62 Çarkoğlu ve Toprak, 2000.
63 Küçükömer, İdris (1969); Düzenin Yabancılaşması: Batılılaşma, İstanbul: Ant Yay; Kongar, Emre (1979); Türkiye’nin Toplumsal Yapısı, Ankara.
64 İrem, Nazım (2001); “Cumhuriyetçi Muhafazakarlık, Seferber Edici Modernlik ve ‘Diğer Batı’ Düşüncesi”, 7. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi Tebliği; Ankara: Sosyal Bilimler Derneği.
65 DPT, 1967, 1989.
66 Çelik, Nuri (1985); İş Hukuku Dersleri; 7. Baskı, İstanbul, s. 7.
67 Çelikoğlu, İlyas (1995); Türkiye’de 1923-1929 Döneminde Çalışma İlişkilerinde Gelişmeler; Ankara: DPT, s. 4-9.
68 Çelikoğlu, a.g.e., s. 17.
69 Yaşa, Memduh ve Diğ. (1980); Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi: 1923-1978; Akbank’ta Kurulan Kültür Heyetince Hazırlanmıştır, İstanbul: Akbank Kültür Yayını, s. 5.
70 Lahbali, 1981.
71 İlhan, 1972; 156.
72 Kısakürek, 1982, İzzetbegoviç, 1987.
73 Cebeci, Dilaver (1998); “Sosyal Yapı ve Sosyal Değişme Açısından 75 Yılın Muhasebesi” Yeni Türkiye Dergisi Cumhuriyet Özel Sayısı III: Sosyal Değerlendirme; Ankara: Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Yıl 4, Sayı 23-24 Eylül-Aralık, s. 1828-1829.
74 Kılıçbay, Mehmet Ali, (2001); Doğu’nun Devleti, Batı’nın Cumhuriyeti; Ankara: İmge Kitabevi, s. 40-48.
75 Öğün, Süleyman Seyfi; “Türk Milliyetçiliğinde Hakim Millet Kodunun Dönüşümü” Nuri Bilgin (der.), Cumhuriyet, Demokrasi ve Kimlik, içinde, İstanbul: Bağlam Yayınları, s. 224-225.
76 Habermas, 1985: 78-94.
77 Giddens, a.g.e.
78 Çiğdem, a.g.e., s. 82.
79 Özbudun, Kalaycıoğlu, Köker 1995, 84.
Abant Platformu, (2000); Din, Devlet, Toplum; İstanbul: Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Yayınları 7.
Abel, Olivier; Mohammed Korun; Şerif Mardin (1994); Avrupa’da Etik, Din ve Laiklik S. Dolanoğlu, S. Yılmaz (Çev.); İstanbul: Metis Yayınları.
Dostları ilə paylaş: |