--------------------------
Türkiye de etnik kökene dayalı ayrımcılık yaşamın birçok alanında olduğu gibi militarizmin kalesi kışlalarda, daha pervasızca sürdürüldü.Askere zorla alınan kürt gençleri bilinçli olarak birçok ayrımcılıga tabi tutuldular.Baskı ve işkence gördüler.Bu uygulamalar karşısında bazıları birliklerinde firar ettiler.Firar edip yakalanan birkaç kürt gençi işkence görüp katledildi.En son yaşanan Burhan Güzelaydın ve Vedat Turgay olaylarındada yaşandıgı gibi.Bir sonraki bölümde işkence görüp öldürülen ve intihar ettigi söylenen insanlarla ilgili ulaştıgım bilgileri sunacagım.Fakat öncesinden yukardaki roportajlardada anlaşıldıgı gibi kışladayken ayrımcılıga ugrayan insanların sözlerinden hareketle yaşanan hak ihlallerini sıralarsak.
Kışlalarda yaşanan bazı hak ihlallerini başlıklarla sunarsak,
-Şöven marşlar ve söylemlerle ''Türk'' kimligi ululaştırılmakta bireyin ait oldugu et-
nik kimligi dışlanmaktadır.
-Kaba dayaga maruz bırakılma.
-Gözetim altında tutmak.
-Angarya işlerde çalıştırılmak.
-Aşırı nöbetlerle bezdirilme.
-Küfürle aşagılanma.
-Potansiyel suçlu muamelesi.
-Verilen cezalarla askerligin uzatılması.
-Askeri üstlerin keyfi tutumlarından dolayı,verilen haksız cezalar.
-Çeşitli bahaneler öne sürülerek aileden ve dışla olan ilişkilerin koparılıp tecrit edilme
-Emre itatislik gerekçesiyle askeri cezaevine ve disiplin koguşlarına konulma.
-Askeri cezaevi ve disiplin koguşlarındaki insan hakkı ihlalleri(bu başlı başına özel bir araştırılması yapılması gereken bir konu)
-Çatışma bölgelerinde ön cephelere sürülmeleri.
-Keyfi sürgünlerle daha agır koşullarda olan askeri karakollara gönderilmeleri.
-Türkçe konuşmasını bilmeyen askerlere dayak atıp.agır ve angarya işlerde çalıştırılmaları.
-Sıradan bir yemek ve sigarayı dahi bir baskı aracı olarak kullanmaları.
Ve intiharlara sürükleyen nedenler yada intihar süsü verilerek yaşanan cinayetler.
Ellerimizdeki veriler şunu deme cesaretini bana veriyor.Evet TSK da bilinçli ve sistemli bir biçimde zorla askere alınan Kürt gençlerine karşı ayrımcılık yaşanmaktadır.Bilinçlidir çünkü yıllardır bu uygulamalar süre geliyor.Halen kimse hakkında bir soruşturma dahi açılmış degildir.Birkaç soruşturma açılmışsada suçlular hakkında bir ceza verilmiş değil.Askeri sistem uygulayıcıları koruyor.Sistematiktir nedeni ise Türkiyenin birçok yerinde benzer şeyler uygulanıyor.
----------------------------
Kışlada intihar,dayak,cinayet ve komutanların keyfi tutumlarına ilişkin kimi insanların tepkileri.
osman Aydan
-ordu suçludur
ordu bir çok askerin ölümünden suçludur. ben bile askere mhpli ülkücü olarak gittim. dönerken ordudan nefret ederek döndüm. erlere yapılan zülmü yaşayan bilir..
Murat_Sefa'>Murat Sefa
-Emanete hıyanet!!!
Haberi üzülerek okudum. Ana kuzuları vatan borcunu ödemek için, hayatlarının baharlarında askere gdiyorlar. Asker vatanı emanet alırken, ana babaları da, kuzularını komutanlarına emanet ediyorlar. Bir asker emanetine hıyanet edecek olursa derhal cezalandırılır, cezalandırılmalıdır da, ancak yasa ve kanunlar herkes için vardır. Evlatlarını emanet ettikleri komutanlar hıyanet ettilerse, komutanlarıda cezalandırılmalıdır.
Yusuf Duru
- bu iş böyle olmaz...
Hepimiz askerlik yaptık. Duyduk eğitim zayiatı. kişiliği oturmamış, komuta kademesindeki psikolojik problemlerini çaresiz ve birer emir kulu gibi gördükleri askerlerin üzerinde tatmin eden zavallı ve pejmurde insanların yaptıkları elbetteki topyekün ordu mensuplarına mal edilemez. İçlerinde iyileride var mutlaka. Ancak Genel Kurmay Başkanımız başta olmak üzere tüm kuvvet komutanlarının mutlaka bu işe bir dur demeleri gerekir kanaatindeyim.
Emrullah
-Anne Babalar Peygamber Ocağı diye yolluyor ama...
Anne Babalar Peygamber Ocağı bildi vatan borcu bildi, kendi gözlerinden dahi esirgediği evlatlarını bu vatana hizmet etsin diye yolluyor orda Teşbihte hata olmazsa, sarhoşa meze olur gibi komutana kum torbası oluyor. Yaptığı hoş birşey değil ama bu günlerce dövmeyi gerektirir mi? O askerin psikolojisini bozacak kadar dövmeyi gerektirir mi? Şimdi o anne babanın herhangi bir komutana karşı nasıl saygı sevgi göstermesini bekleyeceksin? Artık onun için askerlik ne anlama gelecek?
Ümit Şahin
-yazıklar olsun
bizler evlatlarımızı gözbebegimizinden sakınalım vatan görevi için askere gönderelim dayak küfür e maruz kalsın sindiremiyorum içime nerdenmi biliyosunuz ben askerlik yaparken bu dayak küfüre maruz kaldım.ve hala o dayak yedigim günü unutamam ve askerlik eşittir dayak askere gidipte dayak yemedim küfür yemedim diyen nadir çıkar.
Adem ERDURAN
-Türkiye de erlerin dayak yemesi konusu......
evet ben de askerde dayak yemiş biriyim, maalesef peygamber ocağı diye bildiğimiz asker ocağını askere gidince ne olduğunu daha iyi anladım, evlerinde çocuklarına, hınımına dahi söz geçirimeyen askerlere istediğini yapmaktadır, ama bunu kimse bilmez, ancak yaşayanlar bilir, zaten korkudan söylenemezde, şu anda eminim askerde olup dayak yiyen birçok asker vardır, çok yazık çok, yazıklar olsun .
Murat
-Yazıklar olsun böyle komutanlara!!!
Askerlik hizmetini yapmaya gelmiş bir kişiyi kendilerine küfür ettirecek kadar nefret ettiren, daha sonrada intaharına neden olan bu insanlar cinayet suçundan yargılanmalıdır. Hepimiz askerlik hizmetimizi yaptık bazı komutanlar kendilerini kral sanıyorlar, askere eziyet hoşlarına gidiyor çok gördük malesef artık çocuklarını askere gönderen anaların içi rahat olmalıdır ordu yeniden yapılanmalı ve insana gereken değer verilmelidir.
Mustafa Ozay
-askerlik hatırası
usta birliğine giderken, başçavuşun kapıdan girerken bize söylediği söz aynen şuydu...CEHENNEM E HOŞGELDİNİZ......gerisini varın siz düşünün artık....
Ahmet Vehbi Şafak
-askerdeki ölümler araştırılmalı
daha geçen hafta 4 aylık asker trabzonlu piyade onbaşı ismail baharın naaşı getirildi siirt 3.komando tugayından..ailesine intihar ettiği söylendi ama ne hikmetse babası istediği halde tabut açılmadan, anne babasına son bir kez gösterilmeden gömüldü..trabzon'un en önemli mahalli gazetelerinden günebakış'ın dünkü manşetindeydi bu olay..kimse vatan millet sakarya diyerek bu ölümlerin sorgulanmasını engellemeye çalışmasın, bedavadan konuşmasın..böyle onlarca olay yaşanıyor her sene..yazıktır günahtır yaa
Mustafa Koçak
-!
Böyle askeriye olmaz. Gençlere vatan sevgisi aşılayacağına iyice soğutuyor. Göz göre göre askerlerin ölmesine izin veriyor. Ama artık herşey ortaya çıkıyor. Görüyoruz kimin ne yaptığını
İbrahim Atış
-onlar edince normal tabii..
bu işte en çok çocuğun kendisini asmasına üzüldüm.yazık olmuş.küfür olayına gelince,zavallı herkezin içinden geçeni yazıya dökmüş sadece.bu küfüre neden bu kadar bozulduklarıda ayrı bir komedi.bunların akademik eğitimlerini çok merak ediyorum.küfür hakaret dayak ne istersen var maşallah.dayak bir yere kadarda çok kötü küfür ediyorlar,insanı işte bu kahrediyor.o ölen genç her gece kabus gibi çöker uykularınıza inş.
-------------------------------------
ASKERDE İNTİHAR EDENLER-ETTİRİLENLER
RAPOR VE GÖRGÜ ŞAHİTLERİYLE CİNAYETE KURBAN GİDENLER
KAZA KURŞUNUYLA ÖLDÜGÜ SÖYLENENLER....
"Baba beni burada bırakmayın, beni öldürecekler" Ersin BAŞ bu sözleri söyledikten saatler sonra intihar ettiği söylendi.
1-) VEDAT TURGAY 18 Nisan 2007 (Mardin-kızıltepe'li) tarihinde firara kalkıştıgı gerekçesiyle askerler tarafından öldürüldü.
Askerin ağabeyi Ahmet Turgay, kardeşinin kaçmaya kalktığı iddia edilen pencereyi gördüklerini ve o yerden kaçmanın imkansız olduğunu belirterek, “Kardeşimiz iri biriydi. O pencereden geçmesi mümkün değildi. Kaçtı diyelim, kafasına nişan alarak öldürmek mi gerekiyordu” dedi.Ahmet Turgay, 2001 yılında Kütahya’da 45 gün askerlik yaptıktan sonra firar ettiğini söyledi. Turgay, “2001’de Askere gitmeden önce bir kızı seviyordu. Kardeşim askerdeyken, kız telefon açarak, ‘Amcamın oğlu beni istiyor’ demiş. Kardeşim de firar ederek gelip kızı kaçırdı. Kardeşim 6 yıl firarda kaldı. 2 çocuğu oldu. Kamyon şoförüydü” dedi. Bir kaç ay önce Mersin’e giderken asker kaçağı olduğu gerekçesiyle kardeşinin yakalandığını söyleyen ağabey, Adana Askeri Cezaevi’ne konulduğunu ve orada sürekli görüştüklerini söyledi. Turgay, kardeşinin yaklaşık 20 gün civarında Adana’da kaldıktan sonra Eskişehir Askeri Cezaevi’ne gönderildiğini belirtti. Turgay, firar ettiği birliğin Kütahya’da olmasından dolayı kardeşinin Eskişehir’e götürüldüğünü, en son kardeşi ile 18 Nisan akşamı görüştüklerini söyledi. Kardeşinin 18 Nisan akşamı telefon açarak, “Haberiniz olsun beni Eskişehir’e getiriyorlar. Perşembe günü açık görüşümüz var çocuklarımı al getir göreyim” dediğini belirten Turgay, o konuşmanın üzerinden 4 gün kardeşinden haber alamadıklarını ifade etti. Kardeşinden haber gelemeyince tedirgin olduklarını kaydeden Turgay, “Kardeşime ulaşabileceğimiz bir telefon da yok. Eskişehir ile Ankara arasında 18 Nisan 2007 tarihinde Bademli Dinlenme Tesisi’nde mola veren otobüsten kardeşim ve askerler inerek ihtiyaç gidermek istemiş. Onların anlattığına göre kardeşim tuvalete giderken zincirli elleri de çözülmüş. Kardeşim tuvaletin küçük penceresinden kaçmış. Kardeşim kaçarken kafasına kurşun sıkılarak öldürüldü” dedi.Kardeşinin öldürüldüğü tesislerin arkasındaki tarlayı dolaştıklarını ifade eden Turgay, sürülmüş tarlada herhangi bir boğuşma izine rastlamadıklarını, sadece duvarda kan olduğunu, bir de olay yerinde 7 adet boş kovan bulduklarını, kovanların ayrı ayrı silahlardan çıktığını söyledi.Turgay, askeri ambulans istediklerini, ancak verilmediğini belirtirken, cenazenin yıkanmasını dahi kendilerinin yaptığını vurguladı. Kardeşinin cesedini almak için 2 bin 800 YTL senet imzalayarak hastaneye vermek zorunda kaldıklarını ifade eden Turgay, “Kardeşim askerdi, asker öldürdü, askeri hastaneye kaldırılıyor. Ama bütün masrafları karşılığında sent imzalattılar. Kardeşim özellikle mi vuruldu” diye sordu.Ağıtlarıyla duygularını dile getirmeye çalışan Anne Ayşe Turgay ise, “Devlete askerlik yapanları öldüreceklerse çocuklarımızı askere göndermeyeceğiz. Yüreğimizi yaktılar, kanı yerde kalmasın, suçlular cezasını çeksin. Olay nasıl oluşmuş gerçek yanlarıyla ortaya çıkarılsın. Neden oğlumu öldürdüler? suçu neydi? Ne hakkınız vardı oğlumu öldürdünüz?”
2-)İLYAS SAVURAN (DİYARBAKIR'LI )22 EYLÜL 2006 tarihinde istanbul alemdag kışlası eğitim taburunda askerliğini yaparken nöbet tuttugu sırada intihar ettiği söylenildi.
İlyas Savuran' ın amcası Ali Savuran, Diyarbakır Merkez Komutanlığı ile Alemdağ Kışlası Eğitim Taburu'ndan yetkili bir yarbayın kendilerini aradığını ve İlyas'ın gece 03.00 sıralarında nöbet tuttuğu sırada nöbet değişimi için gelen askerleri tanımadığı için silahıyla taradığını bildirdiklerini ifade etti. Amca Savuran, kendilerini arayan yarbayın, İlyas'ın diğer askerleri taramasının ardından kendisini intihar ettiğini belirttiğini kaydederek, İlyas'ın askerliğinin bitimine 2 ay kala intihar etmesinin zor olduğunu söyledi. Yetkililer hakkında dava açacaklarını belirten Amca Savuran, Türkiye'de sonuç almaları halinde davayı AHİM'e taşıyacaklarını kaydetti. Askeri yetkililerin İlyas'ın intihar etmesi nedeniyle resmi tören düzenlemeyeceklerini aktardığını belirten amca Savuran, ancak öldürdüğü iddia edilen asker için ise bayrak töreni düzenleneceğinin bildirildiğini söyledi.amcası,Yeğenim lise mezunuydu. Babası derici, herhangi maddi bir sıkıntısı yoktu. Çok neşeli biriydi. Kimlikte yaşı büyüktü. Normalde silah kullanmasını bile bilmezdi. Eline almasını bilmezdi. Arkadaşları onu çok seviyordu. Sevilen bir çocuktu. Arkadaşları onun için ağlıyor" dedi.
3-)İSKAN SAVURAN (DİYARBAKIR'LI) Amasyada askerlik yaparken tuttugu nöbet sırasında kolonya içerek intihar ettiği söylendi.
Savuran oğlu İskan Savuran'ında Amasya'da askerlik yaptığı sırada 'kolonya içerek intihar ettiği' şeklinde bir iddiayla cenazesinin kendilerine teslim edildiğini belirterek, "2 çocuğumuzu askere gönderdik ve bize cenazeleri geldi" dedi. Oğlu İskan'ın davasının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıdığını belirten Amca Savuran, "Ben bunu kabul etmiyorum. 2 genç çocuğumuzu askere gönderiyoruz cenazesini alıyoruz. Devlet gelsin beni de öldürsün. Benim yeğenimi asker saymıyor. Kendi kendini öldürüyorsa ben niye oğlumu askere göndereyim.
Not,İlyas Savuran ın amcası oğlu.
4) Kemal Volkan - (Erzincan - Kemah doğumlu )
27 Ağustos 1998 tarihinde insan hakları dernegine yazılı olarak başvuruda bulunan Hüseyin Volkan, yakını Kemal Volkan'ın askerliğinin yaptığı sırada yaşamını yitirdiğini belirterek " 9 aydır Manisa Askerlik Şubesi'nde vatani görevini yapmakta olan Kemal'in kendi silahıyla ihtihar ettiği bize bildirildi. Kemal'in cenazesine otopsi yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz ama bize bir otopsi tutanağı da vermediler. Kemal'in intihar etttiğine inanmadığımız için askeri yetkililerden otopsi talebinde bulunduk ancak reddedildi. Kemal'in intihar etmesi için bir neden yoktu. Biz Kemal'in intihar ettiğine inanmıyoruz, IHD den bu konuyu araştırıp adımıza hukuki girişimlerde bulunmasını talep ediyoruz" demiştir. -
Manisa Askerlik Şubesi'nde askerlik görevini yaparken askeri yetkililerce "intihar" ettiği söylenerek cenazesi ailesine teslim edilen Kemal Volkan, ailesi tarafından İstanbul'da bulunan Güzelyalı Mezarlığına gömülmüştür.
5-)Sinan Yaklav - (İstanbul doğumlu)
29 Ocak 1999 tarihinde insan hakları derneğine yazılı olarak başvuruda bulunan Semra Yaklav, oğlu Sinan Yaklav'ın Erzurum-Hınıs'ta askerlik yaptığı sırada oğlunun ölüm haberini aldığını belirterek " Oğlum Sinan Yaklav, Manisa Kırkağaç'ta Komando Eğitimi gördükten sonra Erzurum Hınıs'a gönderildi. 1 Eylül 1998 tarihinde evimize telefon açan askeri yetkililer, "oğlunuz, operasyon sırasında seken bir kurşunun isabet etmesi sonucu yaşamını yitirdi. Başınız sağolsun, acele buraya gelin" diye bize haber verdiler. Oğlumun cenazesi 3 gün sonra İstanbul'a geldi. Oğlumun otopsisine bizim aileden giren olmadı. Bize otopsiden sonra sadece yüzünü gösterdiler. Oğulumun cezanesini toprağa verilmesinden sonra konuyla ilgili olarak soruşturma başlatıldığına dair bir karar verdiler bize. Ancak; daha sonra bir tebliğ almadık. Olaydan bir hafta sonra yanına gittiğim Hınıs Cumhuriyet Savcısı "şimdi vaktim yok. Beni sıkma" diyerek benimle görüşmedi. Ayrıca görüşmeye çalıştığım jandarma yetkilileri de "sen kimsin?" diyerek beni tersledi.
Oğlumun ölümü nü şüpheli buluyorum. Olayın bir kaza olduğuna inanmıyorum"diyen bayan Semra Yaklav, konuyla ilgili olarak İHD nin konunun hukuki boyutunun takip edilmesi talebinde bulunmuştur.
Sinan Yaklav'ın ölümü hakkında askeri yetkililerce hazırlanan dosyada " Sinan Yaklav'ın bir operasyon dönüşü silahının mandalının düşmesi sonucu kendi silahında çıkan bir merminin başına isabet etmesi sonucu ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdiğini, bu kadar dikkatsiz davranmasına neden olan olayın katıldığı bir operasyon dönüşü kırsal alanda "şarjörünü kaybetmesi ve yapılan arama sonucunda bulamaması nedeniyle içinde bulunduğu tedirginlik" ibarelerine yer verilmiştir.
6-)MUSTAFA SÜLÜKOĞLU (ÇORUM' lu) 18 MAYIS 2007
Ankara'nın Şereflikoçhisar ilçesinde askeri tatbikat sırasında elektrik akımına kapılaran Piyade Çavuş Mustafa Sülükoğlu,yaşamını yitirdi.
7-)ÖKKEŞ ONAYLI (OSMANİYE) 25 MAYIS 2007
Harabekışla Hudut Takım Komutanlığı'nda, keşif ve gözetleme faaliyeti sırasında Ökkeş Onay lı kaza kurşunuyla yaşamını yitirdi.
8-)SERKAN T. (İZMİR) 28 MAYIS 2007
Aydın'ın Çine ilçesi Jandarma Komutanlığında, nöbet tutan G.Ş. ile Serkan T'nin sohbet ettiği sırada G.Ş'nin emniyeti açık unutulan tüfeğinin ateş alması sonucu Serkan T vuruldu, olay yerinde hayatını kaybetti. Jandarma yetkilileri, ölen Serkan T'nin, İzmir nüfusuna kayıtlı olduğunu söylediler.
9-) İsmail Güneş - (Malatya-Akçadağ'lı)
Mehmet Ali Güneş, kardeşi İsmail Güneş'in Kıbrıs'ta askerlik yaptığı sırada intihar ettiğinin kendilerine bildirildiğini beyan ederek, " Kardeşim İsmail Güneş, Sivas'ta bir buçuk ay acemi askerlik yaptıktan sonra Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri'ne usta er olarak gitmiştir. Ancak Kıbrıs'a gittikten 1 ay sonra yani 23 Mart 1999 tarihinde kardeşimin "silahla intihar ettiği" haberini aldık. Kardeşim acemi Birliği'nden dağıtım izni için eve geldiğinde oldukça sevinçli idi. Her hangi bir moral bozukluğu yoktu. Usta Birliği olan Kıbrıs'a da mutlu bir şekilde gitti. Bize ölüm haberi ulaşmadan iki gün önce İsmail'le yaptığım bir telefon görüşmesinde "çok mutlu olduğunu, her hangi bir sağlık probleminin olmadığını" söyledi. Bende parası olup olmadığını sorduğumda bana yeteri kadar parasının olduğunu söyledi. Hatta bana kendisinde bulunan banka kartının Kıbrıs'ta çalışmadığını, kendi adına Yapı Kredi Bankası'na bir hesap açmamızı istedi. Telefonda sesi son derece neşeli idi. Telefon görüşmesi sırasında benimle sürekli şakalaştı. Herkese selam söyleyerek telefonu kapattı.
Bu telefon görüşmesinden bir ay önce yaptığım telefon görüşmesi sırasında, kendisi konuşma zorluğu çekince bir iki kelime "Kürtçe" konuştu. Tam o sırada ahizeden kardeşime birilerinin bağırdığını duydum. Bunun üzerine kardeşim konuşmasına Türkçe olarak devam etti.
Biz alice, kardeşim İsmail Güneş'in intihar ettiğine inanmıyoruz. İntihar edecek bir yapısı ve nedeni yoktu. Kardeşimin ölümü son derece şüphelidir" diyerek İHD den hukuki yardım talebinde bulunmuştur.
10-)ALİ MAYDA (KAYSERİ) 24 HAZİRAN 2007
Kayseri 12. Askeri Hava Üssü'nde askerlik yapan Ali Mayda, nöbet sonrasında silahını teslim etmek için diğer nöbetçi askerlerle birlikte askeri araca bindi. Silahı dinlenmek için iki bacağının arasına aldı. Silahı ateş alınca Mayda hayatını kaybetti. Askeri Savcılık, her iki koşulda da ölümün Mayda'nın kusurundan kaynaklandığı görüşüyle dosyayı kapatırken, ölüme neden olan kurşunun parasının tahsilinin gerektiğine hükmetti. Savcılık, Kayseri Muhakemat Müdürlüğü'ne, çocuklarının ölümüne neden olan 1 YTL 75 YKr'lik kurşunun parasının Mayda'nın ailesinden tahsili için yazı gönderdi. Aile, İdare Mahkemesi'nde iyi silah kullanamayan Mayda'nın silah verilerek nöbete gönderilmesi nedeniyle tazminat davası açtı.
11-) Selim Aktaş-(Kargı doğumlu)
İHD ye 2 Temmuz 1998 tarihinde başvuruda bulunan Elmas Aktaş; oğlu Selim Aktaş'ın Bilecik 9. Er Eğitim Tugayı'nda Er olarak bulunduğu sırada intihar ettiğinin kendisine bildirildiğini beyan ederek " oğlum Selim Aktaş, Bilecik 9. Er Eğitim Taburu'nda 12 günlük asker iken oğlumun intihar ettiğine dair bize haber verildi.
Oğlumun ölümü kuşkuludur. İntihar ettiğine inanmıyorum. Oğlumun kesin ölüm nedenini öğrenmek için yaptığımız otopsi başvurusu reddedildi. Oğlumun ölüm nedeninin tespit edilmesi için derneğinizden hukuki yardım talep ediyorum" diyerek oğlunun ölümü hakkındaki kuşkuları ifade etmiştir.
İHD'ye başvuruda bulunan bayan Elmas Aktaş, 29-04-1998 tarihinde Çorum ili Kargı ilçesi Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği dilekçede 1) "oğlum Selim Aktaş asker iken evimize gelen iki jandarma, oğlumun hasta olduğunu belirterek bize bir kağıda yazılı telefon numarası vererek bu numarayı aramamızı söylediler. Numarayı benim bayılmam sebebiyle komşum aramış, telefona çıkan şahıs, çocuğumun öldüğünü ve cenazeyi nereye istediğimizi sormuş, bizde, babasının yanına gömmek istediğimiz için, cenazeyi yakınlarım alarak, Çorum'un Kargı İlçesi Demirören Köyü Mezarlığı'na gömmüşler. 2) Cenazeyi gömdükten bir müddet sonra ise, bize APS'yle atılmış bir mektup geldi. Mektupta "ölü muayene tutanağı ve otopsi tutanağı" yazılı kağıt çıktı. Raporun 3. Satırında oğlum Er Selim Aktaş'ın "intihar ettiği" yazılı idi. Halbuki bize oğlumun intihar ettiği söylenmedi. 3) Bu sebeple oğlumun ölümünden şüpheliyim, oğlumun neden öldüğünü ve ölüm sebebini öğrenmek istiyorum. Oğlumun mezarının açılarak otopsi yalmasını talep ediyorum" diyerek başvuruda bulunmuştur.
Bayan Elmas Aktaş'ın yaptığı tekrar otopsi yapılması talebi üzerine İçişleri Bakanlığı-Jandarma Genel Komutanlığı imzalı bir cevabi yazıyla Selim Aktaş'a otopsinin yapıldığı ve tekrar bir otopsiye gerek olmadığı bildirilmiştir.
12-)MEHMET MERAL 24 TEMMUZ 2007
Tezkeresine 1 ay kalan Mehmet Meral, Diyarbakır'a cephane getirmek için gitti. Göreve 8 araçla konvoy eşliğinde gidilirken, görev dönüşünde, Bitlis'in Ahlat ilçesinde bindikleri aracın lastiği patladı. Araç komutanı ve şoför lastiği değiştirirken Mehmet Meral de diğer silah arkadaşlarıyla cephane dolu aracın etrafında nöbet tutuyorlardı. O esnada asker arkadaşlarından birinin silahı kaza ile patladı ve kurşun Mehmet Meral'e isabet etti. Mehmet Meral olay yerinde öldü.
13-) Aydın Arslan-(Giresun doğumlu)
İnsan Hakları Derneğine 1 Mayıs 1998 tarihinde başvuruda bulunan Salih Arslan; Torunu Aydın Arslan'ın 27 Haziran 1994'te askerlik yapmakta olduğu Cezevinde nöbet sırasında ölü bulunduğunun kendilerine bildirildiğini beyan ederek. "Bu ölüm bize inandırıcı gelmedi. Aydın intihar edecek biri değildi. Ölüm şeklini ve intihar gerekçesini şüpheli buluyoruz. Şüphelerin kalkması için mezarın açılarak cenazeye tekrar otopsi yapılmasını talep ettik. Ancak bu başvurumuz reddedildi.
Torunumun ölümünü şüpheli buluyoruz ve dava açılmasını istiyoruz" diyerek İHD den hukuki yardım talebinde bulunmuştur.
14-)ABDULRAKIP ABIKA (K.MARAŞ) 16 EKİM 2007
Abdulrakıp Abıka, Mardin'de askerlik yaparken nöbet değişimi sırasında kaza kurşunu isabet eti. Abıka olay yerinde öldü. Abıka Maraş'ta toprağa verildi.
15-) Zeki Altunbaş-(Yozgat doğumlu )
İHD ye 26 Kasım 1998 tarihinde başvuruda bulunan Cafer Altuntaş; "yakınım Zeki Altunbaş, 1980 yıllarında Yalova'da Askeri Darbeden sonra aldığı bir ceza nedeniyle her gün karakola imza vermek zorunda idi. Bu sürgün cezası sürdüğü sırada askere çağrıldı. Askerliğini yapmak üzere Çanakkale Er Eğitim alayı'na gitti. Zeki, asker iken Yalova'da süren bir operasyonda yakalanan bazı kişiler Zeki'nin adını vermişler. Bunun üzerine Çanakkale'de gözaltına alınıp Yalova'ya getiriliyor. Yalova Emniyet Müdürlüğü'nde uzun süre işkence ile sorgulandıktan sonra eski davalardan Selimiye Askeri Kışlası'na götürülmesine karar veriliyor. Ancak o günden sonra kendisinden bir daha haber alamadık. Zeki'nin akibetini sormak üzere gittiğimiz askeri yetkililer bize "Zeki Altunbaş, Selimiye'ye getirilmek üzere bindirildiği Kartal -Yalova Vapuru'ndan atlayarak kaçmıştır" denildi.
Bu cevabın verilmesinin ardından Yozgat -Sorgun'da ve Ankara'da bulunan akrabalarımızın evleri jandarmalarca basılarak arandı. Bugüne kadar yaptığımız hiçbir başvurudan sonuç çıkmadı. Bizim haberimiz olmadan Sorgun'dakiu nufüs kütüğünden kaydını silmişler."diyerek İHD den hukuki yardım talebinde bulunmuştur.
Zeki altunbaş, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden önce Sosyalist Gençlik Derneği yöneticilği yaptığı ve Bu nedenle yargılandığı öğrenildi.
16-)SEZER ALTUN (K.MARAŞ) 22 KASIM 2007
IRAK’IN kuzeyindeki Bamami Üs Bölgesi’nde nöbet görevini icra eden Sezer Altun meydana gelen silah kazası sonucuyaşamını yitirdi.Altun’un cenazesi Kahramanmaraş’ın Çobantepe köyünde toprağa verildi.
17-) Süleyman Aksoy (Malatya-Akçadağ doğumlu)
28 Nisan 1999 tarihinde Hollanda'dan sınırdışı edildikten sonra askere alınan Süleyman Aksoy'un 12 Temmuz 1999 tarihinde görev yaptığı GATA'da bulunan bir köprüden aşağı atlayarak intihar ettiği açıklandı.
Konuyla ilgili olarak 17 Şubat 2000 tarihinde İHD ye başvuruda bulunan Süleyman Aksoy'un babası Ali Aksoy, "Oğlum 1993 yılında Almanya'ya gitti. Almanya'da mültecilik talebinin red edilmesi üzerine ingiltere'ye kaçak olarak gitmeye çalışırken Hollanda'da polis tarafından gözaltına alındı. Hollanda'da bir cezaevinde 6 ay tutuklu kaldıktan sonra 28 Nisan 1999 tarihinde sınırdışı edildi. Atatürk Havalimanı'nda görevli polislerce gözaltına alındıktan sonra 2 gün boyunca gözatında tutuldu. 2 Mayıs'ta askerlik şubesine teslim edildi. Oğlum Acemi Askerlik görevini Etimesgut'ta yaptı. Dağıtım izni için eve geldi ve evde 10 gün kaldı. Usta Er olarak Ankara'daki GATA Hastanesi'ne verildi. Orada Piyade Er olarak göreve başladı. 3 Hafta dolmadan 12 Temmuz 1999 tarihinde GATA Köprüsü'nden aşağı atlayarak intihar ettiği haberini aldık. Oğulumun cenazesini teslim aldıktan sonra 13 Temmuz 1999 tarihinde gömdük. Oğlumun ölüm haberini almadan 3-4 gün önce oğlum eve arayarak annesiyle telefonda görüşmüş ve " anne, beni hem göreve gönderiyorlar, hemde takip ettiriyorlar, nasıl iş anlayamadım" demiş.
Biz ailece Süleyman'ın intihar ettiğine inanmıyoruz. Askeri yetkililer bize "oğlunuz, nişanlısı terkettiği için bunalıma girdi ve intihar etti" dediler. Fakat bu mümkün değil çünkü oğlumun her hangi bir nişanlısı yok. Süleyman'ın öldürüldüğünü düşünüyoruz. Hollanda Devletinden de davacıyım. Suçlu buluyorum. Eğer oğlumu geri göndermeselerdi böyle bir sonuç olmazdı." Diyerek İHD den hukuki yardım talebinde bulunmuştur.
Dostları ilə paylaş: |