''Devlete askerlik yapanları öldüreceklerse çocuklarımızı askere göndermeyecegiz. Ne hakkınız vardı oğlumu öldürdünüz. Neden oğlumu öldürdümüz?



Yüklə 244,82 Kb.
səhifə6/6
tarix23.01.2018
ölçüsü244,82 Kb.
#40138
1   2   3   4   5   6

86-)Seyfettin Berk (Van doğumlu)

7 mart 2009 Urfa 20. Zırhlı Tugay 1. Tank Taburu Karargah Bölüğü’nde askerlik yapan Seyfettin Berk’in cenazesi “Oğlunuz intihar etti” denilerek, ailesine teslim edildi.Ancak Berk ailesi, Seyfettin’in intihar etmediği görüşünde. Seyfettin’in öldürüldüğünü açıklayan Berk ailesi, İHD Van Şubesine başvudu. Van’ın Özalp İlçesi’ne bağlı Aksorguç (Velecani) Köyü’nde ikamet eden Seyfettin Berk, 4 ay önce askerliğini yapmak üzere Urfa 20. Zırhlı Tugay 1. Tank Taburu Karargah Bölüğü’ne teslim oldu. Berk, son olarak 6 Mart’ta ailesini arayarak durumunun iyi olduğunu ve kendisine para gönderilmesini istedi. Ailesiyle telefon görüşmesinin üzerinde 10 saat geçtikten sonra bölükten aileyi arayan askerler, Berk’in intihar ettiğini belirterek, cenazeyi aileye teslim etti. Çocuklarının intihar ettiğine inanmadıklarını belirten aile fertleri ise İHD Van Şubesi’ne başvuruda bulunarak hukuksal yardım talebinde bulundu. Çocuklarına para gönderilmesinin üzerinden saatler geçtikten sonra bir askeri yetkili tarafından Berk ailesine, “Oğlunuz intihar etti. Gelmenize gerek yok, oğlunuzun cenazesini ambulansla gönderdik. Gece orada olur” denildi.

Kardeşinin intihar ettiğine inanmadığını belirten Abdullbaki Berk, kardeşinin intihar etmesi için hiçbir gerekçe olmadığını kaydetti. Olaydan bir gün önce kardeşiyle sohbet edip ona para gönderdiğini dile getiren Berk, “Telefonla görüştüğümde keyfi yerindeydi. Annemi sordu ona selamlar söyledi tüm herkesi sordu, morali son derece iyiydi hiçbir sıkıntısı yoktu. Kesinlikle intihar etmemiştir. Bu genç yaşta ne derdi olabilir ki intihar için. Bu şüpheli ölümdür. Bunun peşini bırakmayacağız” dedi. Oğlunun öldürüldüğünü belirten anne Mürübet Berk ise “Bu işin içinde bir iş var. Oğlum intihar etmedi. Ben oğlumu öldürmek için askere göndermedim. Yetkililer bunun hesabını vermelidir” diye konuştu

87-)Ali Yüksel (Urfa doğumlu)

Çatışmada şehit düştü” denen ve resmî törenle defnedilen Ali Yüksel’in ailesine, beş ay sonra haber geldi: Oğlunuz kendini öldürdü. Şehit yardımını geri ödeyin. Şanlıurfalı Ali Yüksel 9 Ağustos 2008’de Elazığ’daki birliğine teslim oldu. 29 gün sonra ailesine “Oğlunuz şehit düştü” dendi. Ali’nin bayrağa sarılı tabutu askerî törenle defnedildi. Genelkurmay Başkanı’ndan Başbakan’a kadar devletin zirvesi aileye taziye mesajı yağdırdı. 21 bin 700 lira şehit yardımı yapıldı. Ancak beş ay sonra, savcılık çağrısıyla aile ikinci kez yıkıldı. Askerî Savcılık “Oğlunuz askerden kaçmak için kendini yaralamak isterken öldü” deyip aileden şehitlik tazminatını geri istedi. Anne Fatma Yüksel bu olay üzerine kalp krizi geçirdi

Baba Hüseyin Yüksel ise, “PKK’yla girdiği çatışmada oğlumun şehit düştüğü bize bildirdiler. Askeri bir törenle ve kahramanlık nutuklarıyla toprağa verdik. Acımız hâlâ tazeliğini korurken, böyle bir haber bizi şok etti, ailece yıkıldık. Şimdi birileri bize bu işin içinde ne olduğunu ve oğlumuzun nasıl öldüğünü mutlaka açıklamalı. Şehit mi oldu? Yoksa başka bir şey mi. Bunları bilmek istiyoruz” dedi.

88-)Burhan Güzelaydın (Ağrı doğumlu)

Yüksekova'nın İran sınırındaki Çobanpınar Köyü'nde bulunan karakolda askerliğini yaptığı sırada kurşunla intihar ettiği iddia edilen Ağrı Patnos doğumlu Burhan Güzelaydın'ın ailesi cenazelerini almak üzere Hakkari'ye geldi. Hastaneye giderek cenazeye bakmak isteyen Güselay ailesinin cenazeye bakmasına yetkililer tarafından izin verilmedi. Cenazeye bakamayan aile çocuklarının intihar etmediğini ve öldürüldüğünden şüphelendiklerini belirterek, İHD Hakkari Şubesi'ne başvurdu. 13 aydır askerlik yapan er Güzeladıy'ın babası Mehmet Şirin Güzelaydın, oğlunun kesinlikle intihar etmediğini söyledi. Cenazelerin dahi kendilerine göstermediğini belirten baba Güzelaydın, oğlunun ölümüne intihar süsü verildiğinde şüphelendiğini dile getirdi.



Oğlunun daha önce bölük komutanı tarafından sık sık ölümle tehdit ettiğini de aktaran baba Güzelaydın, 'Burhan kendisini öldürecek biri değildir. Askerliğine sadece 2 ay kalmıştı bitmesine daha önce defalarca telefonda bize bölük komutanın kendisini ölümle tehdit ettiğini ve kendisinin can güvenliğinin olmadığı belirtmiştir. Operasyonlara götürülüyordu, ama silah verilmiyordu. Silahsız olarak operasyonlara götürülüyordu. Silahsız olan birinin silahla intihar etmesi mümkün değildir. Ben bu olayın peşini bırakmayacağım. Benim oğlum öldürülmüştür' dedi.

"Otopsi raporunda, Burhan Güzelaydın'ın omzundan ateşli silahla yaralandığı ancak bu yaralanmanın öldürücü boyutta olmadığı, sol göğüs boşluğunda 7 adet kaburganın kült travmaya (sert bir cisimle darp) bağlı olarak hasar gördüğü, sol elinde tırnak izine uyan kesik, üst dudakta morluk, sağ kaş üstünde yarık, sağ kolda, darp izine bağlı morluklar tespit edildiği ifadelerine yer verilirken, ölüm nedeninin aldığı darbeler sonucu iç organlarında meydana gelen hasar nedeniyle solunumunun durmasıyla meydana geldiği tespiti yapılırken, Hakkâri Valiliği ise ‘Er Güzelaydın’ın kendisini askerliğe elverişsiz hale getirmek için vurduğunu savundu."

Güzelaydın Ailesi'nin Avukatı Cemal Demir, alınan otopsi raporu ile bir ilke imza atıldığını belirterek, ailenin yaptığı başvurunun ardından Hakkari Devlet Hastanesi'ni aradıklarını ve hastane yetkililerinin 'şüpheli ölüm' beyanı üzerine olayın takipçisi olduklarını da dile getirdiklerini söyledi. Av. Demir, otopsi raporuyla Güzelaydın'ın bölük içerisinde önce işkence ve kötü muameleye maruz bırakıldığını ardından ise öldürüldüğünün ortaya çıktığını belirtti.

Burhan Güzelaydın'ın öldüğü gün ailesini askeri yetkililerin 'oğlunun intihar etti' diye bilgi vermesinin ifade eden Demir, bir an önce soruşturma açılması gerektiğini belirtti. İntihar ettiği iddiasına zemin hazırlamak için bölük komutanının 'çocuğu öldüğü için depresyona girmişti ve sinir krizleri geçiriyordu' ifadelerinin de yalan olduğunu ve Güzelaydın'ın çocuğunun hayatta olduğunu aktaran Demir, 'Güzelaydın kasıtlı bir şekilde öldürülmüştür. Bu da otopsi raporuyla belgelendi. Şimdi yapılması gereken sorumluların yargı önüne çıkarılmadir.Otopsi raporunda ölümün işkenceden olduğu belgelenmesine rağmen baba Mehmet Şirin Güzelaydın'ın teşhis sırasında kurşunun arkadan girdiği yönünde iddiaları var. Bunların araştırılması gerekiyor. Güzelaydın'ın ölüm nedeni olarak askeri yetkilerin aileye verdiği bilginin tersine ateşli silah yaralamasının ölümcül bir risk taşımadığı ve asıl ölüm nedenin kaburgaların kırılmasına müteakip iç organların hasar görmesi ve özellikle midenin basınç altında kalmasıyla iç organlarının parçalanmasıyla meydana geldiği belirtilmiştir. Burhan Güzelaydın bölük içerisinde önce işkence ve kötü muameleye maruz bırakılmış sonrada öldürülmüştür.

Bu öldürülme hadisesi raporda ortaya çıktığı gibi dayak ve darptan kaynaklanmıştır. Acilen soruşturma yapılması ve sorumluların ortaya çıkarılması ve yargı önüne çıkarılıp tutuklanması gerekiyor. Biz en kısa zamanda gerekli delileri toplayarak suç duyurusunda bulunacağız. Uluslararası Af Örgütü'ne acil eylem çağrısı yapacağız. Güzelaydın'ın ölümünün aydınlatılması diğer intihar süsü verilerek öldürülen askerlerin aileleri içinde bir emsal teşkil edecektir.'

Amca Ergin Güzelaydın ise Burhan'ın çok sakin ve efendi birisi olduğunu söyleyerek, intiharın kesinlikle uydurma olduğunu öne sürdü. Yeğeninin intihar edecek birisi olmadığını ifade eden Ergin Güzelaydın, "Askerliğinin bitimine 2.5 ay gibi süre kalan bir insan kesinlikle intiharı düşünmez. Onu bekleyen eşi ve 7 aylık çocuğu vardı. Ölüm haberini aldığımızda aile fertleri olarak önce Patnos'taki Tugay Komutanlığı'na, ardından da Van Askeri Hastanesi'ne gittik. Cenazemiz helikopterle buraya getirilecek diye bir süre bekletildik. Cenaze getirilmeyince Hakkari Devlet Hastanesi'ne gittik. Ordaki görevli doktorlardan birisinin kendilerine askerin birkaç kişi tarafından dövülmüş olabileceğini ve nefes alamadığı için ölmüş olabileceğini söyledi.'' dedi.

Olayın peşini bırakmayıp aydınlatılması için gerekli yerlere müracaatta bulunacaklarını dile getiren abi Orhan Güzelaydın da, ölümün initihar olmadığını ifade ederek, sorumluların derhal tespit edilip cezalandırılmasını istedi


Daha sonra yapılan araştırmalarda şu gerçek ortaya çıktı.İsmini vermek istemeyen köylülerden biri, ismini sonradan gazetede öğrendiği Güzelaydın’ın 29 Ocak’ı 30 Ocak’a bağlayan gece köye gelerek, kapıları çaldığını; ancak köylülerin JİTEM korkusuyla kapıyı açmak istemediğini belirtti. 3 evin Güzelaydın’a kapıyı açmadığını ifade eden köylü, 4’üncü eve kendisinin kabul edildiğini dile getirdi. Güzelaydın’ın kapıyı çalarken, terhisine üç ay kaldığını ancak kendisinin ölümle tehdit edildiğini söylediğini aktaran vatandaş, Güzelaydın’ın eve saklanmasından kısa bir süre sonra köyün askerler tarafından sarıldığını söyledi. Vatandaş, “Komutan olduğunu tahmin ettiğimiz bir rütbeli asker ‘Asker köydedir. Kimin evindeyse çıkarsın. Yolları tuttuk hiçbir yere gidemez. Çıkarmazsanız köydeki evleri tararız’ tehdidinde bulundu” dedi.

Güzelaydın’ın öldürüldüğüne tanık olduğunu ve bunu mahkemede anlatmaya hazır olduğunu belirten bir başka köylü ise şunları anlattı: “Adını ve fotoğrafını basından gördüğüm Burhan Güzelaydın isimli asker, gece köye geldi. Evlerin kapısını çalarak, ‘Patnosluyum Kürdüm bu taburda Kürtleri sevmiyorlar bizim Kürt büyüklerine küfrettiler ben de karşı çıktım, bana yardım edin’ dedi. Ardından köyün etrafı askerler tarafından sarıldı. Komutan olduğunu tahmin ettiğimiz bir asker ‘Sınırdaki adamımıza sorduk asker sınırı geçmemiş kesin bu köyde onu bize verin yoksa köyü tararız. Bütün kadınlarınızı çırılçıplak soyar köy meydanında işkence yaparız’ diye tehdit etti. Konuşmaları duyan Güzelaydın saklandığı evdekilere ‘Beni öldürecekleri kesin bari size bir şey olmasın’ diyerek gizlice çıktı ve onlara teslim oldu. Subay olduğunu öğrendiğimiz askerlerden biri Güzelaydın’ın yanağını kontrol etti ve küfrederek ‘Senin yanağın sıcak hangi evdeydin çabuk söyle’ dedi.”

İsmini vermek istemeyen köylü, Güzelaydın’ın teslim olmasının ardından askerlerle birlikte gelen “Diyarbakırlı ve Kürt olduğunu” bildikleri tabur doktorunun ortadan kaybolduğunu ve bunun üzerine askerlerin kendi aralarında “Galiba O da kaçtı” diye konuştuğuna tanık olduklarını belirtti. Askerlerin, Güzelaydın’ı aldıktan sonra 30 Ocak’ta sabaha karşı saat 05.00’te Güzelaydın’a “Hadi tabura gidelim bakalım seni hangi ev saklamış öğrenelim” diyerek köyden ayrıldıklarını anlatan köylü, şunları söyledi: “Daha sonra doktorun bulunduğunu öğrendik. Ancak askerin hayatından endişe ettiğimiz için karakolun etrafında dolaşarak bilgi almaya çalıştık. O sırada Diyarbakırlı doktoru gördük. Morali çok bozuktu. ‘Neyin var’ diye sorduğumuzda konuyu geçiştirdi. Askerin akıbetini sorduğumuzda bize ‘O konuya hiç girmeyin’ dedi. Daha sonra 30 Ocak günü saat 16.00 sıralarında taburda silah sesi geldi o anda askerin öldürüldüğünü tahmin ettik. Gazetelerde fotoğrafını görünce emin olduk ki askerin dedikleri doğruymuş; yaşatmadılar.”
Silah sesinin ardından hareketlilik başladığını ve bir helikopterin tabura geldiğini, karla kaplı yolların bir saat içinde açılarak bir çok rütbeli askerin tabura geldiğini gördüklerini de aktaran köylü, “Bizler 5-6 köylü askerin yaklaşık 12-13 saat işkence yapıldıktan sonra öldürüldüğüne tanığız. Can güvenliğimizin sağlanması halinde mahkemede tanıklık yapmaya hazırız” dedi.
İlk günden itibaren oğlunun öldürüldüğünü söyleyen baba Mehmet Şirin Güzelaydın da, Yüksekova’ya gelerek, olayın tanığı olan köylülerle görüştü. Köylülerden tanıklık yapmasını isteyen Güzelaydın, “Lütfen bize yardımcı olun. Bugün Kürt diye oğlumu öldürenler gereken cezayı bulmazlarsa yarın başka bir Kürdün ölümüne neden olacaklar” dedi.

Hakkari Valisinin yapmış olduğu tamamıyla cinayeti manipule etmek için açıklaması ise şöyle oldu 02 Şubat 2009

HAKKÂRİ-Hakkari Valiliği tarafından yapılan yazılı açıklamada; 30 ocak 2009 tarihinde Yüksekova jandarma sınır tabur komutanlığına bağlı Çobanpınar Sınır Bölük Komutanlığı'nda görevli Jandarma Er Burhan Güzelaydın (1988/1 tertip) kendisini askerliğe elverişsiz hale getirmek için G-3 piyade tüfeği ile sağ omuz boşluğuna ateş ederek yaralamıştır" denildi.Yaralı ere bölük tabibi tarafından derhal tıbbi ilk yardım yapıldığını ve Yüksekova"dan kalkan ve içinde iki doktor bulunan helikopter ile yaralı er Yüksekova Devlet Hastanesi acil servisine kaldırılmış, ancak tüm çabalara rağmen kurtarılamamıştır.

Vefat eden Jandarma Er Burhan Güzelaydın"ın cesedi savcılık tarafından otopsisi yapılmak üzere Hakkari Devlet Hastanesine nakledilmiştir. Adli tıp hekimlerince yapılan otopside; yaralanma sonucu personelin korku ve panikle şoka girdiği ve şuurunu kaybettiği, şuur kaybı sonucunda mide içeriğinin yemek borusundan nefes borusuna kaçması nedeniyle solunumunun durduğu, nabzın giderek zayıfladığı ve solunum yetmezliğine bağlı olarak vefat ettiği anlaşılmıştır"

-------------------------

2003 yılında intihar ettiği idda edilen Bingöllü Ergin İşler in otopsisinde hazırlanan raporda şu ibarelere yer verildi.''İntihar eden erin Güneydoğulu oluşu ve yöre halkının intihara meyilli oluşu...''Başka ançak nasıl izah edebilirdilerdiki bu cinayetleri.Gelecekte işleyecekleri cinayetlerinin ve yargısız infazlarının da gerekçesini bulmuştular.

Listeyi oluştururken yapılan araştırmada(gazete,dergi,raporlar ve internet v.b sonucu) 1998 ve 2008 tarihleri arasında 89 kişinin intihar,şaibeli bir biçimde ölüm,intihar süsü verilmiş cinayet ve kaza kursunuyla öldügü tespit edildi.Tabi bu ulaşılan,dışa yansıyan,buz dağının görülen yüzüdür.Gerçek rakamın belirtilen rakamdan çok çok fazla olduğunu düşünmek yanıltıcı olmaz.

Listetedeki veriler incelendiğinde şu sonuçlar ortaya çıkıyor.

1-)Ölen-öldürülen 89 askerden 43 Kürt(Kürt illerinden) ,27 Türk ve 19 nunda nereli olduğuna dair bir bilgi yok.

2-)Ölen-öldürülen 89 askerden 45 Kürt çografyasında,28 Türkiye,4 askeri cezaevi 12 sininde nerede zorunlu görev yaptıgına dair bir bilgi mevcut degildi.

Başlıklarla sundugumuz bu iki veri şunun işaretidir.Ciddi bir biçimde kışlalarda etnik kökene dair ayrımcılık yapılıyordur.Bu ayrımcılığı kimin nasıl yaptığını yukardaki metin ve roportajlarda işledik.Vede Türkiye Kürdistanında halen süren savaşla önemli bir bağı vardır.Devamla Cinayetlerin,intiharların ve yargısız infazların iki önemli nedeni ortaya çıkıyor.Birincisi Türkiye Kürdistanın daki savaş.İkinci neden ise zorunlu askerlik uygulaması...

Terhis olduktan beş saat sonra intihar eden Barış Köroglu,Kandıra da askeri birliğine teslim olurken''baba beni öldürecekler''diyen ve aradan saatler gectikten sonra öldürülen Ersin Baş,Agrıda Komutanına küfür attıgı iddasıyla komutanları tarafında işkence gördükten sonra intihar ettiği söylenen Ersin Bal, Çanakkalede intihar ettiği söylenen ama hastahanede ölmeden önce abisine ''beni bölük komutanı vurdu'' diyen Halim Bayram,askerde kötü muameleye maruz kaldıgını belirten ve kürt halkına karşı savaşmak istemedigini belirtip bedenini ateşe verip yaşamını yitiren Celal Derviş,iki kurşunla öldürülüp hiçbir açıklama yapmadan ailesine teslim edilen Menduh Argöz,Askerden firar ettikten sonra yakalanıp aynı gece intihar ettiği söylenen Tayfun D,firara kalkıştıgı gerekçesiyle yargısız infaz edilen Vedat Turgay,Maşallah Yılmaz,İşkenceyle öldürüldüğü belgelenen Burhan Güzelaydın ve diğerlerinin ölümlerinden ve cinayetlerin tek sorumlusu militarist sistemdir.Tsk'dır.Bu ölümler Zorunlu askerlik uygulamasının vede Kürdistan da sürdürülen savaşın ürünüdür.

Bitirirken yaşadığım şu olayla noktayı koymak istiyorum. Vicdani Reddimi açıklamadan önce.Zorla üç ay askerlik yaptırdıkları İstanbul Merkez komutanlığında.Görevli bir yüzbaşı,beni odasına çağırmıştı.Neden ''uslu'' durmadığıma ilişkin tehditle karışık nasihatte bulunup ardından.Gömleğinin düğmelerini açıp,ses tonunuda yükselterek.Boynundaki kurşun yarasını gösterdi.''Kim yaptı bunu bilyormusun?''Diye sorarken,belliki beni düşman bellemiş bir tarafada mal etmişti.Cevabımı bekleme-konuşmasını sürdürdü.''Bende sizden çok öldürdüm çokkkkkk''

Evet biliyorum çok öldürdünüz ve hala da öldürüyorsunuz.İşiniz bu zaten...Öldürdükçe kirleniyorsunuz,Öldürdükçe kirletiyorsunuz....

Sonuç yerine:

Araştırmayı bitiriken AİHM den bir haber düştü ajanslara.Şöyleydi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Özel Tim Elemanı Mustafa Beker’in şüpheli “intihar” davasında Türkiye’yi suçlu bularak ailesine toplam 53 bin 500 Euro tazminat ödemeye mahkum etti.

Jandarma Özel Timi uzman onbaşı Mustafa Beker’in 2001 yılında Dersim’de şüpheli “intihar” olayına ilişkin AİHM’de görülen davası sonuçlandı.

Beker’in intihar etmediğini, öldürüldüğünü savunan anne ve kardeşleri tarafından AİHM’de açılan davada mahkeme Türkiye’yi “yaşam hakkını ihlal etme” suçundan mahkum etti.

Beker’in ölümüne ilişkin askeri savcılık tarafından yürütülen soruşturmayı “soru işaretleri ile dolu” ve “şüpheli” bulan AİHM, davanın askeri yetkililerce kapatılarak, ailesine gerekli bilginin verilmemesini de ciddi hak ihlali olarak tanımladı.

AİHM Türkiye’yi, yaşam hakkını düzenleyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. Maddesini ihlal etmekten suçlu bulurken, adil soruşturmayı içeren 6. ve 13. Madde’yi ayrıca incelemeye gerek olmadığına karar verdi. Kararla birlikte AİHM ayrıca Türkiye’yi Beker’in ailesine toplam olarak 53 bin 500 Euro tazminat ödemeye mahkum etti.


Kürt Vicdani Red insiyatifi aktivisti Metin AYDIN.

KAYNAKLAR;

1-)İhd istanbul şübesi nin şüpheli asker Ölümleri raporu 26 haziran 2000

2-)TİHV Türkiye İnsan Hakları Raporu, s. 323

3-)www.savaskarsıtları.org

4-)Fırat news

5-)Diha


6-)Haber 80

7-)Haftaya bakış

8-)Evrensel

9-)Özgür Politika

10-)Yeni Özgür Politika

11-)Çorum Haber

12-)Gomanwe.com

13-)Haber analiz

14-)Ses online

15-)Haberler.com

16-)Atılım

17-)Özgür Bakış



18-)tr Militarizm
Yüklə 244,82 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin