Yüzü gülmek : 1. Sevinci yüz hatlarında anlaşılır olmak. 2. Neşelenip sıkıntıdan kurtulmak, feraha kavuşmak” Bakıyorum yüzün gülüyor, sebebi ne ola ki?"
Yüzü kalmamak : Bir kimseye karşı pek borçlu bulunmak ve ondan artık bir şey isteyecek hali kalmamak” Bu güne kadar ne istedimse verdi. Artık yüzüm kalmadı, git, isteyebileceksen sen iste”
Yüzü kara : Utanacak bir durumu olan.
Yüzü kasap süngeri ile silinmiş : Utanacak, sıkılacak, arlanacak yanı kalmamış; arsız.
Yüzü sirke satmak : Yüzünden hoşnut olmadığı anlaşılmak, asık yüzlü olmak” Baksana, yüzü sirke satıyor adamın”
Yüzü soğuk : Ürküntü veren, hoşnutluk vermeyen, sevimsiz,"Aman ne yüzü soğuk adamdı o öyle!"
Yüzü suyu hürmetine : Bir kimsenin hatırına değer verildiği için” Hz. Peygamberin yüzü suyu hürmetine Cenab-ı Allah, bizleri inşallah bağışlar”
Yüzü tutmamak : Bir şey istemeye ya da söylemeye çekinmek, cesaret edememek” Babamdan para isteyeceğim ama bir türlü yüzüm tutmuyor”
Yüzü yerde : Alçakgönüllü.
Yüzü yok : "Bir şeyi yapmaya cesareti yok, öyle yanlışlıklar yaptı ki teklif etmeye utanıyor” anlamında kullanılır.
Yüzünden (suratından) düşen bin parça olmak : Sıkıntısı, öfkesi ve küskünlüğü yüz ifadesinden belli olmak” Babamın yüzünden düşen bin parça, ne oldu yine?"
Yüzünden okumak : 1. Ezberden değil, yazılı kağıttan ya da kitaptan okumak. 2. Neler hissettiğini, durumunu yüzünden anlamak” Onun ne mal olduğu yüzünden anlaşılıyor”
Yüzüne bir daha bakmamak : Darılıp küsmek, bir daha konuşmamak; önemsemeyip ilgisiz kalmak.
Yüzüne kan gelmek : Benzi beti yerine gelmek, sağlığına kavuştuğu yüzünün kızarmasından belli olmak; soluk rengi geçmek” İki şişe serum verdiler, sonunda yüzüne kan geldi”
Yüzünü ağartmak : Yakın çevresinin övünç duymasına neden olacak bir iş yapmak veya başarı kazanmak” Uluslararası maratonda birinci gelerek milletin yüzünü ağarttı bu çocuk”
Yüzünü ağartmak : Yakınlarının övünç duymasına neden olacak beğenilir bir iş yapmak.
Yüzünü ekşitmek : Rahatsız olduğunu, hoşnut olmadığını, öfke duyduğunu yüz ifadesiyle belli etmek” Haydi kalk, yüzünü ekşitme öyle, çok kalmayacağız onlarda”
Yüzünü gören cennetlik : Uzun bir süre ortalıkta görünmeyen kimseler için kullanılır.
Yüzünü kara çıkarmak : Yaptığı bir iş ya da davranışla birini utandırmak, mahçup duruma düşürmek” Sakın onu gönderme, yüzünü kara çıkarır yoksa, pişman olursun!"
Yüzünü kızartmak : Birini utandırıp yüzünün kızarmasına yol açmak” Onun utanacağı sözleri söyleyip de yüzünü kızartmadan duramaz mısın sen?"
Yüzünün akıyla çıkmak : Bir işe girip o işten başarı elde ederek, onurunu zedelemeden, utanılacak bir duruma düşmeden çıkmak.
-Z-
Zahmet çekmek : Sıkıntı, güçlük, yorgunluk ve eziyetlere katlanmak” Senin adam olman için az zahmet çekmedim ben”
Zahmete sokmak : Birine sıkıntı, güçlük ve yorgunluk vermek; masraf ettirmek” Adamcağızı durup dururken zahmete sokmuşsunuz”
Zaman kazanmak : Birini oyalayarak ihtiyacı olduğu zamanı mümkün olduğunca uzatmaya çalışmak.
Zaman kollamak : 1. Uygun bir fırsat beklemek. 2. Bir işin sırasını beklemek” Zamanını kolla öyle gir işe, zamansız girip de rezil olma”
Zaman öldürmek : Kimi şeylerle uğraşarak belli bir zamanın geçmesini sağlamak, boş şeylerle vakit geçirmek” Burda beklemekle zaman öldürüyoruz beyler”
Zaman vermek : Bir iş için belli bir süre ayırmak” Bana biraz zaman verirseniz gidip onu çağırabilirim”
Zaman zaman : Belli olmayan zamanlarda, ara sıra” Zaman zaman o da aramıza katılırdı”
Zamane çocuğu : Eski nesile göre hayli yadırganacak davranışlarda bulunup sözler sarf eden kimse” Zamane çocuğu ne olacak”
Zar tutmak : Tavla oyununda istediği sayıyı getirmek için, atmadan önce, zarlara parmaklar arasında belli bir biçim verip öyle atmak.
Zar zor : 1. Güçlükle, zorla. 2. "Ucu ucuna, kıt kanaat, istenilen ölçüye ancak yaklaşabildi” anlamında kullanılır” Zar zor getirdik adamı”
Zart zurt etmek : Bağırıp çağırarak, yükseklerden atıp tutarak çıkışmak; kendini büyük göstererek kaba kuvvet gösterisinde bulunmak.
Zehir etmek : Bir şeyin tadını kaçırmak, iyiyken kötü duruma sokmak” Yediğim şu yemeği zehir ettiniz bana”
Zehir zemberek : İnsanın içine işleyen, onurunu zedeleyen çok acı söz.
Zembereği boşanmak : 1. Saatin zembereği kurulmaz duruma gelmek. 2. Kendini tutamayarak uzun uzun gülmek.
Zemheri zürafası (gibi) : Kışın ince elbise giyip gezenler için söylenir.
Zemin hazırlamak : Bir işin gerçekleştirilmesi için uygun ortam hazırlamak, meydana getirmek.
Zemzemle yıkanmış olmak : Biri, ötekine göre çok daha iyi nitelikte olmak.
Zerre kadar : Hiç denecek kadar az” Onu zerre kadar sevmiyorum”
Zevahiri kurtarmak : Bir işi gereği gibi değil de üstünkörü yapmak ve böylece söz gelmesini önlemek, görünüşü kurtarmak” Bu girişimimizle zevahiri kurtardık, daha ne istiyorsun?"
Zeval bulmak : Son bulmak, bozulup yok olmak, çökmek.
Zeval vermemek : Zarar ziyan vermemek, korumak” Allah kimseye zeval vermesin”
Zevkine varmak : Bir şeyin tadını alabilmek, çıkarmak ve duymak; inceliklerini görebilmek” O sabah, manzaranın zevkine vardık”
Zevkini çıkarmak : Bir şeyin tadından, güzelliğinden olabildiğince yararlanabilmek” Gelin şu gezinin zevkini çıkaralım”
Zevkten dört köşe olmak : Çok mutlu olduğu anlaşılmak, çok sevinip keyiflenmek ve aşırı zevk duymak” Takımı galip gelince zevkten dört köşe oldu”
Zeytinyağı gibi üste çıkmak : Bir konuda haksız olduğunu kabullenmeyerek kurnazlıkla kendini haklı ya da suçsuz çıkarmaya çalışmak.
Zıddına gitmek : Karşısındakini sinirlendirmek, sinirini bozmak; bir şeyin tersine hareket etmek” Niçin devamlı benim zıddıma gidiyorsun”
Zifiri karanlık : Çok karanlık” Zifiri karanlıkta yola çıktık”
Zihin açıklığı : İyi, sağlıklı düşünebilme gücü” Sana Allahtan zihin açıklığı dilerim”
Zihni bulanmak (karışmak) : Sağlıklı düşünemez olmak, olaylar arasındaki bağlantıyı kaybetmek, ne yapacağını şaşırmak” Bir anda zihnim bulandı, saçmalamaktan korkup konuşmayı yarıda kestim”
Zihnini bulandırmak : 1. Kuşkulandırmak. 2. Düşünemez hale getirmek.
Zihnini çelmek : 1. Bir kimseyi yanıltmak. 2. Kandırıp baştan çıkarmak.
Zihnini kurcalamak : Aklına takılan bir şeyi anlamaya, kavramaya çalışmak” Akşamki mesele zihnimi kurcalayıp duruyor”
Zihnini oynatmak : Çıldırmak, aklını yitirip delirmek” Sen zihnini mi oynattın?"
Zil takıp oynamak : Çok sevinmek.
Zılgıt yemek : Azarlanmak, paylanmak” Senin yüzünden öğretmenden zılgıt yedik”
Zimmetine geçirmek : 1. Kendine mal etmek. 2. Bir hesabı birinin borcuna eklemek” Devletin onca malını zimmetine geçirmiş”
Zincire vurmak : Prangaya vurmak (mahkûmu)” Bütün esirleri zincire vurup zindana atmışlardı”
Zindan kesilmek : 1. Çok karanlık duruma gelmek. 2. Yaşanılan yer çok sıkıntı verici, yaşanılamayacak derecede kötü hale gelmek.
Zınk diye durmak : Birdenbire, aniden durmak” Önümdeki adam zınk diye durunca ne yapacağımı şaşırdım”
Zırnık (bile) vermemek : Az da olsa, en ufak bir şey de olsa vermemek” Ona bu mirastan zırnık bile koklatmayacağım”
Zıvanadan çıkmak : 1. Çok sinirlenip öfkelenmek, taşkınca hareketlerde bulunmak. 2. Delirmek, aklını oynatmak” Biraz daha konuşup da beni zıvanadan çıkarmayın!"
Ziyafet çekmek : Konukları yemek vererek ağırlamak” Düğünümde bir ziyafet bile çekemedim”
Ziyan etmek : Yersiz, boş yere harcamak” O kadar ekmeği ziyan etmeye utanmıyor musun?"
Ziyanı yok : "Önemli değil, önemi yok!" anlamında kullanılır.
Ziyaret etmek : Birini görmeye, biriyle görüşmeye, bir yeri görmeye gitmek” Hastaları ziyaret etmek görevlerimiz arasındadır”
Zokayı yutmak : Aldatılıp zarara sokulmak.
Zora binmek : İş güçleşmek, ancak zor kullanarak halledilecek hale gelmek” Bir yolunu bulun, sakın işi zora bindirmeyin”
Zora gelmemek : Sıkıntıya ve baskıya katlanamamak, güçlüğe sabredememek” Zora gelemem ben, lütfen ısrar etmeyin!"
Zoru olmak :durmak : Birdenbire, aniden durmak” Önümdeki adam zınk diye durunca ne yapacağımı şaşırdım”
Zırnık (bile) vermemek : Az da olsa, en ufak bir şey de olsa vermemek” Ona bu mirastan zırnık bile koklatmayacağım”
Zıvanadan çıkmak : 1. Çok sinirlenip öfkelenmek, taşkınca hareketlerde bulunmak. 2. Delirmek, aklını oynatmak” Biraz daha konuşup da beni zıvanadan çıkarmayın!"
Ziyafet çekmek : Konukları yemek vererek ağırlamak” Düğünümde bir ziyafet bile çekemedim”
Ziyan etmek : Yersiz, boş yere harcamak” O kadar ekmeği ziyan etmeye utanmıyor musun?"
Ziyanı yok : "Önemli değil, önemi yok!
Dostları ilə paylaş: |