Dilbilim Nedir



Yüklə 25,91 Kb.
tarix07.08.2018
ölçüsü25,91 Kb.
#68000
növüYazı


Dilbilim Nedir ?

Dilbilim, dili ses, biçim, sözdizimi, anlam açılarından inceler, beşerî dillerin dayandığı temel prensipleri araştırmasıyla dil bilgisinden ayrılır.

Saussure’ün kurduğu çağdaş dil bilimi yeni iki kavram üzerine kurulmuştur : Dil / söz ayırımı: Saussure'ün temel tespitlerinden birisi dil ile sözü birbirinden ayırmaktır. Bu ayırım, yazılı ifade, sözlü ifade ayırımından farklı bir ayırmadır. Dil, soyut bir sistem, söz ise bu sistemin kullanımıdır.

Dilbilim, betimsel, tasvirî (descriptive) bir bilimdir. Amacı, kurallar koymak değil, onun mahiyetini tasvir etmektir, bütün dillerin uyduğu ortak kuralları tespit etmektir.

Dilbilgisi ise "bir dilin konuşucularının "iyi kullanım"a uygun olarak, "doğru" yazmak ve konuşmak için izlemek ve öğrenmek zorunda oldukları bir temel ilkeler ve kurallar bütünü"1dür.

Saussure'e göre, dil ve yazı birbirinden ayrı göstergeler sistemidir. Esas olan sözlü dil (söz değil)dir, yazı dili sonradan doğmuştur, ikinci derecede bir dil olgusudur. Klasik dilbilgisi yanlış bir eğilime sahiptir, kolay olduğu için çok zaman sadece yazı dilini incelemiş ve dilin kurallarını daha yazılı ifadeye dayanarak belirlemiştir. Yazı aslında konuşma dilini harflerle, grafiklerle simgelemekten başka bir şey yapmaz.

Önce Whitney, daha sonra Saussure dili toplumsal bir kurum olarak tanımlamışlardır.

Saussure "toplum içindeki göstergelerin yaşamını inceleyecek olan" bir bilim dalı gerektiğine inanır ve bu bilime "sémiologie" adını verir. Dilbilimi de "sémiologie"nin bir dalı olarak kabul eder. "sémiologie"yi ise toplumsal psikolojinin bir dalı olarak düşünür. Saussure’ün hayal ettiği bu bilim dalı günümüzde « gösterge bilimi » adıyla anılmaktadır ve kurulmuş bulunmaktadır.

Dil/söz karşıtlığı: Saussure lisan (langage) içinde yer alan dil ile sözü birbirinden ayırır. Dil, lisanın toplumsal ve pasif görünümü, söz, lisanın ferdî ve aktif görünümüdür. Bu karşıtlığı, G. Guillaume dil/söylem (ifade); R. Jakobson kod/mesaj; L. Hjelmslev şema/kullanım; R. Barthes dil/yazı (écriture) terimleriyle ifade eder.

Saussure, lisanın ve dilin artzamanlı olduğu gibi eşzamanlı olarak da incelenebileceğini düşünür ve eşzamanlı dilbilimi kurar. Saussure’ün dil incelemelerine getirdiği en büyük yeniliklerden birisi budur.

Saussure'ün dil tanımı, kuramının temelini teşkil eder. Ona göre dil, bir göstergeler sistemidir.

Dilbilimin konusu, toplumda var olan dil sistemini incelemektir. Bu sistemde önemli olan öğelerin kendisi değil, öğeleri birbirine bağlayan bağıntılar ve ilişkilerdir. Diğer taraftan öğe değişimleri sistemi etkiler. Sonradan ortaya çıkan yapısal yaklaşımlar bu ilkeye dayanır. Sistem, yapısal düzeni oluşturur. Bu kavram dilin biçimsel yapısını ifade eder.

"İnsan için doğal olan sözlü dilyetisi değil, bir dil kurma, yani ayrı ayrı kavramların karşılığı olan ayrı ayrı göstergelerin oluşturduğu bir sistem yaratma yetisidir" Saussure.

Dil Göstergesi (signe linguistique): Sistem kavramı dilin biçimsel yapısıyla, gösterge kavramı dilin psikososyolojik işleviyle ilgilidir. Gösterge, dil sisteminin bir öğesi, bir "dilsel birim"dir. Gösterge psikolojik nitelikli iki şeyin birleşiminden oluşur. Dil göstergesi, bir nesneyle bir adı birleştirmez, bir kavramla bir ses imgesini birleştirir. O halde gösterge nesneyi gösteren bir ad değil, öğeleri birbirine sıkı sıkıya bağlı ve aralarında bir çağrışım ilişkisi olan iki yönlü psişik bir kendiliktir.

Dil göstergesi nedensizdir. Bir kelimenin anlamı ne o sözcüğü kuran sesbirimlerin (fonem) ses özelliklerine, ne de belirtilen nesnenin niteliklerine bağlıdır. Diğer taraftan dili kullanan kişi için her gösterge öznel açıdan nedenlidir. Kullanan için zorunlu olarak Masa göstereni masa kavramını hatırlatır.

Dil göstergesi, bir sembol değildir. Sembolde gösteren ile gösterilen arasında tabii ve nedenli bir ilişki vardır. Dil göstergesi ise nedensizdir.

Dil musikî gibi zaman içinde gerçekleştiğinden dil göstergesi çizgiseldir.

Dil göstergesi, bir taraftan değişmez karakterlidir, bir taraftan değişebilir karakterdedir. Burada bir çelişki söz konusu değildir, çünkü dilde değişim geniş bir zaman dilimi içinde ortaya çıkar. Dil zaman içinde değişir ama fertler onu değiştiremez. Değişim, kavramda ve ses imgesinde olabildiği gibi ikisinde birden de olabilir.



Dilsel Değer (Valeur Linguistique): Bir dil göstergesinin değerini tek başına ölçemeyiz. Bunu ortaya çıkarabilmek için göstergeyi, parçası olduğu sisteme yerleştirmek gerekir. Göstergenin değerini komşu öğeler sınırlar. Türkçe sığır ve öküz kelimeleri fransızcada tek bir kelimeyle, « bœuf » kelimesiyle karşılanır. Dil, dış gerçekliği farklı biçimlerde algılar. Göstergeler somut nesneleri gösterse bile bir soyutlamadır ve bir dilin sözcük dağarcığı dış dünyayı kendine has kategorilere böler. Türkçe sığır kelimesi, fransızca boeuf kelimesiyle aynı anlamdadır ama aynı değerde değildir. Değerler sistemden doğduğu için, sistem göstergeler toplamı değildir.

Dilde yalnızca karşıtlıklar ve ayrılıklar vardır: Dil mekanizması tamamen özdeşliklere ve bunların doğal karşıtlığı olan ayrılıklara dayanır. Dildeki bir öğe değerini, öbür öğelerin tümüyle kurduğu karşıtlıktan alır. Bu öğelerin en belirgin özelliği başka öğeler ne değilse o olmaktır. Her gösterge sisteminde olduğu gibi dilde de gösttergeyi gösterge yapan, onu benzerlerinden ayırt eden özellikten başka bir şey değildir. Değer ve birimi yarattığı gibi özelliği de yaratan ayrılıktır. "Posta"yı "pasta"dan ayıran (o) ve (a)dır.

Dizimsel-dizisel bağlantılar: "Eğer dilde sadece ayrımlar varsa, bu durumda, her dil göstergesi değerini öteki göstergelerle olan bağıntılarından alacaktır. İşte bu bağıntılar hem birleşimlerin yatay ekseninde hem de çağrışımların düşey ekseninde ortaya çıkar."2

Dil çizgiseldir, Saussure, bu çizgisellik içinde birbirini izleyen birimler birleşimine dizim (syntagme) adını verir. Dizimsel bağıntı, aynı anda birlikte bulunan "in praesentia" öğeler arasındaki bağıntılardır ve gerçek bir dizide yer alan iki ya da daha çok sayıda öğeye dayanır. "Buna karşılık çağrısımsal bağıntı, aynı anda birlikte bulunmayan öğeleri gücül bir belleksel dizide birbirine bağlar.

"Dizimsel bağıntılara, L. Hjelmslev bağlantı (relation), R. Jakobson bitişiklik (contiguité), A. Martinet ise aykırılık (contraste) der; dizisel ya da (sistem) bağıntılarıysa L. Hjelmslev'de bağlılaşım (corrélation), R. Jakobson'da benzeşlik (similarité), A. Martinet'de karşıtlık (opposition) adını alır."



Katır

odun

taşıyor

Eşek

saman

taşıyor

At

taş

taşıyor

Öküz

hurda

taşıyor

Bu tabloda, yan yana öğeler "bitişiklik bağıntıları", "dizimsel bağıntı"lar içindedir, sentaks bağıntıları içindedir. Bunlar, bir « sıralama ekseni » oluştururlar. Alt alta gelen öğeler "benzerlik bağıntıları", "dizisel bağıntı" içindedir. Bunlar, bir « seçme ekseni » oluştururlar.

Dizimsel boyutta bağıntılar birleşimlerdir ve bir birleşimin değişimine "değiştiri" (permutation) denir: Odun taşıyor katır.

Dizisel boyutta bir cümlenin bir öğesinin bir başka öğeyle değiştirilmesine değiştirim (commutation, substitution, ikame ) denir. "Elma aldım", cümlesinde elmanın, armut, kayısı ile değişmesi gibi.

Saussure'den Sonra Dilbilim: XX. yüzyıl Avrupa dilbilimi Saussure'e dayanır. A. Meillet, G. Guillaume, E. Benveniste gibi müstakil sayılabilecek birkaç dilbilimci dışında Avrupa dilbilimcileri iki ekolün etrafında toplanmışlardır. Bunlar Prag Okulu ve Kopenhag Okuludur.



http://www.ege-edebiyat.org


1Kıran,s.44.

2Kıran,s.75.

Yüklə 25,91 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin