Dikkat Dikkat… Gönen Bu Akşam Türkiyem TV de
Nasip olursa uzun bir aradan sonra Keşif programı yeniden ulusal bir televizyonda yayında. Bu akşam saat 20 00 da Gönen ve köylerinde çekimlerini yaptığım Gezi Belgesel Haber Bilim Araştırma Hobi ve Macera programı Keşif Türkiyem TV de seyircilerle buluşuyor.
Bir haftadır televizyonda programın tanıtımı yapılıyor. Program deyip geçmeyin, reklâmın iyisi kötüsü olmaz. Gönen’i ve değerlerini ulusal çapta ne kadar tanıtır ve yaygınlaştırırsak o kadar çok herkes için getirisi olur. Gönen’in kaplıcası, oyası, çeltiği ve turizm potansiyeli var. Bunlar pazarlanmalı. Biz de âcizane bunu yapıyoruz. Program bu akşam teknik bir aksilik çıkmaz ise yayınlanacak. Birbirinden güzel 3-4 dosyayı haber yaptık. Ayrıca Gönen Oyası ile Gönen Kaplıcaları, Dereköy Alabalık çiftliği ve Gönen’in birçok değerinin reklâmı da çıkacak. Şimdiden söyleyeyim, sonra yanlış anlamalara sebep olmasın. Programı izlerken aklınıza bu adam acaba bu programdan kaç para götürdü, belediye, kaplıcalar, turizm işletmeleri gibi kuruluş ve kişiler mi destekliyor, arkasında kaplıcalarmı var diye düşünürsünüz. Vallahi billahi hiç kimse yok arkamda.
Geçen hafta pazartesi belediyeye bir yazı yazdım, programın belediye hoperlerinden, halkın izlemesi amacıyla duyurulması için anons etmesini talep ettim. Nerdee, yok efendim özelmiş de, reklâma girermiş de, encümen kararı varmış da falan filan bir sürü bahane. Dedim parasını vereyim anons edin, o da mümkün değilmiş. Vay be işte belediyenin, kaplıcaların, Gönen’in ve Gönenlinin desteği bu işte dedim. Vefat eden birisinin yedi sülalesinin isimlerini bangır bangır anons edeceksin, bu özele girmeyecek, Gönenle ilgili bir televizyon programını halka haber vermek özel olacak. O zaman kapatın kendinizi dışarı, hiç kimsede Göneni bilmesin, duymasın ve gelmesin.
Televizyon programının yayını için aylık üç bin TL nin altına imza attım. Yani yayının bana maliyeti aylık 3.000 TL. Kendime güvenerek bu işe girdim ama belediyenin mali olarak desteklemek bir yana çok basit bir ilanı bile girememesi karşısında adeta şok oldum. Artık onlardan hiçbir şey istemiyorum ve beklemiyorum. Şu malum su faturasını otomatik ödeme talimatına geçirebilsem belediye binasından içeri bile adım atmayacağım. Gönen ile ilgili onlarca projem havada, sahipsiz kaldı. Paylaşacak muhatap bulamadım.
Onun için diyorum ki; buradan anons ediyorum. Ey Gönen halkı Bu Akşam saat 20.00 da Türkiyem TV de Keşif isimli Gönende çekimleri yapılan ve ilçemizi tanıtan bir program var. Bu program aynı zamanda 66 tane ülkeden de izlenebilen ulusal bir kanalda yayınlanacak. Bu akşam kaçırdınız, Pazar günü saat 17.45 de ve Pazartesi günü sat 05.00 da iki kez tekrarı yayınlanacak. Varsın özele, reklâma giriyor diye belediyemiz ilan yapmasın, yayınlama gereği duymasın siz sorumlu birer vatandaş olarak bu programı duyurun, izletin, izlenmesini teşvik edin ki Gönen’in reklâmı olsun. Gönen yani siz, biz kazanalım. Programı izlerseniz, bana, bize önerileriniz olabilir, daha güzel programlar çıkarabiliriz.
Ayrıca programa Gönenli zenginlerimizden, hayırseverlerimizden destek olmak isteyenler olursa onları da geri çevirmeyiz.
Gönen Sohbetleri Hayırlara Vesile Olsun…
Yazılarımıza iki sayıdır ara verdik. Daha doğrusu yayına girmedi, yayına verilmediğinden bana haber veren de olmadı, arayıp sordum. Öyle ya haber verilmesi gerekir, incelik, iş disiplini, insana ve fikre verilen değer gereği öyle olması gerektiğine inanıyorum. En azından ayrıntı profesörü olmasam bile ben öyle yapıyorum. Yazıyı yazıyorum, sonra tekrar okuyorum, sonra bir tekrar daha okuyorum, yanımdaki birisine de okutuyorum sonra mail ile gönderiyorum. Yetmiyor telefon ediyorum yazıyı gönderdim alın, bakın diye. Daha sonra tekrar arıyorum aldınız mı, gelmiş mi diye. İşte iş disiplini bu olsa gerek. Bir işi ıslık çala çala yaparsanız o işten hayır gelmez. İşini seveceksin ve hedefe kilitleneceksin. Ve yaptığından dünya menfaati değil, Allah rızasını umacaksın. Müminlerin temel özelliklerinden biri de işlerini en güzel yapmalarıdır..
Sonra öğrendim ki benim yazılar uzun ve tam sayfa olduğu için yer problemi yaşanıyormuş. Nihayet onu da hallettik. Hani birisi dememiş kesin şu adamın yazılarını, ne saçmalıyor bu adam diye. Öyle ya muhalefeti olduğu kadar iktidarı da usulünce eleştiriyoruz. Yazıların sansürlenecek ülkesi değiliz ya, Suriye, Libya, Mısır daki gibi. Bundan böyle artık günlük, kısa yazılarımla karşınıza çıkacağım. Biliyorum, kimisi severek okuyor, kimisi de söverek okuyor. Ama ben her ikisinden de mutluyum. Görenler, anlayanlar, kalp gözü açık olanların olduğu gibi, gözleri kör, kulakları sağır, kalpleri anlamaz olanlar da olacak. İstifade edenler olduğu gibi, istifadeden nasiplenemeyenler de olacak.
Gerçekten son aylarda yazdığım yazılar çok olumlu sonuçlar vermeye başladı. Suya sabuna dokunmayan yazılar yazmam mümkün değil. Boş sözden Allaha sığınırım. CHP li bir arkadaş geldi, yahu çok güzel yazmışsın, dokunmuşsun da, siyasi yazılar yazmasan veya biraz yumuşatsan olmaz mı dedi. CHP ye biraz fazla dokunmuşum, öyle anladım. MHP li önemli bir isim de yanıma geldi, bir makalenden çok istifade ettim dedi. Çizgi bu olmalı diyorum. Bazıları kızmalı, bazıları sevinmeli ama sonunda herkes doğru yazmışsın diyebilmeli. İşte bu oldu elhamdülillah. Yamuk ve yanlış yapan babam dahi olsa hiç affetmem karşısına çıkarım, yazarım, çizerim, konuşurum. Çünkü benim dinim böyle emrediyor. Hakkı ayakta tutan hakimler ve doğru söyleyenlerden olun buyuruyor.
Belediyeden önemli bir arkadaş da yahu biraz fazla dokunmuşsun bize dedi. Ben de size az bile dedim. Ne oturuyorsunuz orada makamınızda çıkın halkın içine, sokaklara. İşçilerin yarım bıraktığı kaldırım çukurlarının başına gidin. Dört beş aydır bitirilemeyen Yapı Kredi bankasından İlçe Tarımın önüne çıkan 400 metrelik yolu görün. Yol bir türlü bitmiyor nedense. Bir evin önünde unutulup gidilen kaldırım taşlarını görün. Bir işi yaptırmak için on kere arıyoruz, bir kere gelmiyorsunuz. Emrinizdeki işçilerinize sözünüzü geçiremiyorsanız çıkın kendiniz yapın. Ben bile elemanlarıma bir iş buyuruyorum, yaptıramıyorum veya yaptıklarını beğenmiyorum sonra o işi kalkıp kendim yapıyorum. İş yaptıramayacaksanız ve sizde yapmayacaksanız vatandaşı mağdur etmeye hakkınız var mı diye sordum. Tık yok tabiî ki. Başkasını bırak, yazarlığı çizerliği ve Recep Tayip Erdoğanı çok seviyor olmamı da bir kenara koyarak açıkça söylüyorum, bir vatandaş olarak valla ben hiç memnun değilim belediye hizmetlerinden. Park caddesinde, 11 sokakta iki tane çukur vardı, on defa aradım, tamam dediler gelen giden olmadı, aramaktan bıktım, alıştık çukur ve çökük yol ile yaşamaya. Üç ay sonra gelmişler, çukurun birini kapatmışlar, diğerini yine yapmadan bırakıp gitmişler. Getirdikleri kaldırım taşlarını da evin önüne koymuşlar, evin yeni boyanan duvarına da hasar vermişler. Aradım kaldırımlardan sorumlu arkadaşı çok güzel konuştu tamam abi dedi, sonrasında gelen de, giden de, taşları kaldıran da, çukur kapatan da yok. Hem de park yolu üzeri. Yabancıların gelip gittiği bir yol üzeri. Gönen’i ne güzel tanıtıyoruz helal olsun be. Ben daha ne diyeyim. Allah selamet versin diyorum. Belki bir gün bu işler olur. Olur, da teşekkür edecek, iyi şeyler yazacak konu çıkar ortaya. Bende bıktım artık eleştirmekten. Eleştir eleştir düzelen bir şey yok. Ama vatandaş hafızasına not eder, bu dünyada sormazsa öbür dünyada sorar. İyi güzel şeyler yazmak istiyorum. Hayırla kalın, hoşça kalın.
Gönen’in Bozulmasına Fırsat Vermeyelim
İçki Satmayanlara Teşekkür Ediyoruz…
1. Bölüm
Gönen’i tanıtırken ne diyoruz, Şifa Diyarı Gönen diyoruz. Kaplıcasıyla, doğasıyla, çeltik tarımıyla, Ömer Seyefettin’i ve Mehmet Efendisiyle Türkiye ve Dünya genelinde tanınan, bilinen ve ünü olan Gönen de son yıllarda tehlike çanlarının çalmaya başladığını görüyorum.
Bu tehlikeyi görmeyen de, her şeyin güllük gülistanlık olduğunu söyleyen de olabilir tabiî ki. Gözler farklı olduğu gibi niyetler ve ameller de farklıdır.
Çok yeni ve şahit olduğum bir anımı anlatayım. Hava güzel, pazar günü hanımla pikniğe gidelim dedik. Erzaklarımızı önceden aldık çıktık yola. Ancak içecek bir şey unutmuşuz, giderken de bir marketten gazoz alalım dedik. Gördüğümüz ilk marketin önünde durduk, baktık kı tekel yazıyor, dolapta gazoz şişeleriyle içki şişeleri, marketin önü adeta bira ve rakı kokuyor hemen uzaklaştık. Derken başka bir market gördük durduk önünde, hanıma dedim ki iyice bak Tekel yazısı veya dolapta içki şişesi var mı diye. Çünkü bazıları Tekel yazısını ve içki şişelerini dışarıdan gizliyorlar. Baktık ki o da tekel bayisi, bastırıp gittik şehrin başka bir tarafına. Yana yana Gönen’de içki satmayan market arıyoruz. Şu işe bakın hem de caminin karşısında, okulun da yanında bir yer, oda içki şişeleriyle dolu tekel bayisi çıkmadı mı. İnanın kahrolduk. İnadına İçkisiz bakkal aramaya devam ettik sonunda nihayet bulduk ve şükür çektik. Gönül huzuruyla gazozumuzu aldık ve o bakkala bu durumu anlattık. Bakkal demesin mi sizin gibi günde en az onbeş yirmi kişi aynı şeyi anlatıyor ve bize içki satmadığımız için teşekkür edip gidiyor.
Yahu şu hale bakın, her yer tekel bayisi ve içki satış yerleriyle dolmuş. Şehrin kıyılarında akşamüzeri her yer arabaların içinde bira içen insanlarla dolup taşıyor. Yetmemiş, tarlaların, bağların içine ve çay boyuna da küçük kulübeler yapmışlar, sota yerler bulmuşlar bira içmek için. Evlerine, ailelerine, çocuklarına harçlık vermezler kasayla biraya bir kucak dolusu para verirler. Bir arkadaşım bir yıl önce bu konuyla ilgili bilgileri resmi makamlardan almıştı. Bana verdiği bilgilere göre Gönen’de 75 in üzerinde tekel bayisi, 250 nin üzerinde bar pavyon ve gazinoda çalışan tamamı yabancı konsinetris kadın, beş civarındada bar pavyon ve gazino varmış. Şu işe bakın kafa dağıtanların sayısı çoğalmış, yakında Gönen dağılacak, şehir bitecek, huzur ve güvenlik yok olacak. Gönen şifa diyarı, Mehmet Efendi diyarı diye anılırken, içki içenler diyarı, tekel bayileri ve pavyonlar diyarı diye anılmaya başlarsa şaşırmayın.
Sabah erkenden evimin penceresinden görüyorum, bir adam bisikletle şehrin kenarında çuvalı almış bira şişesi topluyor, çuvalı dolmuş. Yine ana yoldan giderken sırtında çuval ile yolda yayan yürüyen adam gördüm. Arkadaşa dedim ki bu ne iştir, çuvalı arkasına almış, Gönen’e doğru yayan gidiyor ve yol vızır vızır araba doluyken hiçbirine binmeyip yayan gidiyor dedim. Meğer adam yolun kenarındaki akşamdan ve gece boyu atılan bira şişelerini topluyor ve sonra onları satarak geçimini sağlıyormuş. Ne güzel dedim ya ilçemizin yetkilileri, yöneticileri farklı bir iş kapısına vesile olmuşlar, ne kadar çok sevap kazanıyorlardır. Artık kabirlerinde huzur içinde uyurlar, çocuklarına, torunlarına, çevresine anlatacakları bir eserleri var dedim.
Dinimizde bir kural vardır, herkes bilir. Bir iyiliğin yapılmasına destek ve ön ayak olan o iyiliği bizzat yapmış gibi sevap kazanır, mükâfatını alır. (Yazının Devamı Yarın….)
Gönen’in Bozulmasına Fırsat Vermeyelim
İçki Satmayanlara Teşekkür Ediyoruz…
2. Bölüm
Bir kötülüğün yapılmasına ve yaygınlaşmasına da vesile olan, fırsat veren, destek olan kişi de o kötülüğü, günahı bizzat işlemiş gibi günah kazanır ve cezasına muhatap olur.
Gönen’e bu kötülüğü yapanlara, vesile ve destek olanlara ben hakkımı helal etmiyorum arkadaş. Bu kişiler, sorumlular, yetkililer kabirlerinde rahat edeceklerini düşünüyorlarsa hiç düşünmesinler, bu günaha ortak olma onları sadece kabirde değil her iki alemde huzursuz edecektir. Eğer birazcık duyguları varsa düşünürler, düşünebilirlerse anlarlar. Çünkü Kuran düşünmez misiniz, akletmez misiniz diye sık sık ikaz ediyor bizleri. Başımızı yastığa koyup düşünelim.
Kim veya kimler bu bayilere, pavyonlara fırsat ve izin verdi, kolaylık gösterdi. Kim, hangi yetkili bu yanlışlıkları görmüyor, duymuyor, anlamıyor ve önlem almıyor.
Çarşı da bir yer biliyorum ki, tekel büfesi, kasa kasa içki satıyor, sık sık kavgalar, tartışmalar, gürültüler oradan eksik olmuyor. Etrafındaki dükkânların hepsi boş, camlarında aylardır hatta yıllardır kiralık yazıyor, tutan, kiralayan yok. Kiralayanlar da iki üç ay içinde boşaltmak zorunda kalıyor. Tekel büfesini işleten kişi kendisini garantiye almak için yeri satın almış, kendi yerine tekel büfesi açıyor ki kimse çıkaramasın. Bu gün hangi birimiz birahanenin, pavyonun, içki büfesinin yanında, yakınında iş yeri açmak ister, ailesinden birisini çalıştırmak ister tabiî ki hiç kimse istemez.
İçki büfelerini ve o cenahı yakından bilen bir arkadaşın verdiği bilgilere göre içki satış yerleri iyi satış yapıyor ve Gönen’de aylık içkiye giden para miktarı tam 20 trilyona yakın. Kulaklarıma inanamadım, tekrar tekrar sordum anlattıkça şok oldum. Ayda 20 trilyon Gönen’de içki tüketimine para gider mi. Çok yazık oluyor Gönen’e.
Benim bir sorumluluğum yok, Allaha şükürler olsun, içki büfelerine ben dolaylı da olsa ! ruhsat vermedim. Vicdanen çok rahatım. Rahat olmayanlar düşünebilirler.. Baktım adamlar sarhoş, gördüğüm zaman da bulaşmamak ve zarar görmemek için yol ve yön değiştirip kaçıyorum. Çünkü ne diyor dinimiz “İçki bütün kötülüklerin anasıdır” Bir gün gelip kaçamaz hale gelmemek için çok acilen bir şeyler yapmalıyız. İlgilileri, siyasileri, halkımızı buradan açıkça duyarlı olmaya ve göreve davet ediyorum.
Buralarda çalışan, iş yapan, para kazanan kardeşlerimize de açıkça çağrı yapıyorum. İçki yani sarhoşluk veren her şey haramdır. Haramları alıp satmakta günahtır, haramları satarak elde edilen gelir de haramdır. Çoluğunuza, çocuğunuza haram lokma yedirmeyin. Aç mı kalalım, başka ne iş yapalım diyenler kesinlikle kurtulamazlar. Allah’ın arzı geniştir, başka yerlerde ve başka işlerde rızkınızı arayabilirsiniz. Ülkemizde kimse açlıktan ölmemiştir. Gönen de de açlıktan öleni duymadık, görmedik.
Gönen’in bu gidişatına bir dur denilmeli. 72 bin nüfuslu bir ilçede 75 in üzerinde içki ve tekel büfesi, 25 tane bar pavyon gazino olur mu, 250 tane sigortalı konsinetrisin çalışması ne demek. Allah’dan korkmak lazım.
Yine çarşıda esnaf olan bir arkadaşım anlattı. Dükkânının üzerindeki bir daireyi altı tane erkek ile altı tane bayan kiralamak istemişlerde arkadaş engel olmuş. Bir evde diyor altı bayan ile altı erkek nasıl kalır, ne iş yapar, niye kiralar, nasıl yaşar merak edip ev sahibini aradım ve sert çıktım diyor. Bay bayan öğrenciler ev kiralamışlar birlikte yaşıyorlarmış, yabancı ülkelerden gelen, Gönen’de yaşayan, ne iş yaptığı, nereden gelir sağladığı belli olmayan bayanlar varmış. Bir vatandaş ve Müslüman olarak, Bir Gönenli olarak bunlar yenilecek, yutulacak, sineye çekilecek, bana ne denilecek şeyler gibi gözükmüyor.
Unutmayalım etrafımızdaki yangına seyirci kalır isek yangın yana yana gelir bizi de sarar, bizde yanarız. Yangını önceden önlem alıp çıkmamasını sağlamakla veya çıktıktan sonra söndürmekle görevli ve yetkili olanlar ah almasınlar isterim. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste. Hiçbir kötülük ve yanlış cezasız kalmaz. Bu dünyada cezasını göreceği gibi, öbür dünyada hesap vermesi çok daha zordur. Mümkün olduğu kadar öbür tarafa hesap bırakmamalıyız.
Ben yazarım, Allah bana da bu arzuyu ve kabiliyeti vermiş. Duyduklarımı, işittiklerimi, gördüklerimi, düşündüklerimi böylece yazıyorum, dile getiriyorum, paylaşıyorum.
Yetkililer ve ilgililer de ister görevlerini yaparlar, bu yanlışları düzeltirler, yazdıklarımdan yararlanırlar, faydalanırlar ve bana teşekkür ederler. İsterlerse de bu yazdıklarımdan hiç haberleri bile olmaz, yakınındakiler de kendilerine söylemezler, iletmezler, duymazlar, görmezler. Yine isterlerse bana kızarlar, her şeye çomak sokuyor derler, atmış sıkılamış derler, kaale almazlar. Ne yaparlarsa yapsınlar hiç umurumda değil, ben Allah hakkı için yazdım ve rahatım. Yarın hesap gününde bunları duydun da dilin yokmuydu niye söylemedin, yetenek verilmedi mi niye yazmadın diye sorgu meleklerinin sorularına muhatap olmayayım istiyorum.
Güzel bir Gönen ve güzel bir gelecek için hep birlikte el ele vermeliyiz. Sürçü lisan eylediysek affınıza sığınırım. Amacımız bağcıyı dövmek değil üzüm yemek. Niyet hayır ise amel de hayır olur derler. Bizim niyetimiz herkesin mutlu, iyilik ve güzellik içinde olması.
Bozulan Bir Toplumda Bozulmadan Kalabilmek
Cahille Tartışmaya Girme, Ben Hiç Kazanamadım
Bir hadisi şerif var, çok tuttuğum ve çok meşhur olan bu hadisi şerifi büromun duvarına baştan sona yazdırdım. Yazdırdım ki her daim hatırlayayım ve an ve zaman da o çizgide olayım. Hadis şu “ İnsanların Hayırlısı İnsanlara Faydalı Olanıdır”. Diyor. Hadisin ve bu sözün zıttı olan söz ne olabilir dedim, o da şu olabilir” İnsanların Yüz Karası İnsanlara Zararlı Olanıdır”. Yani İnsanların Yüz Karası ve Hayırsızı ise Kendine, Ailesine ve İnsanlara Zararlı Olan kişi demektir. Şu Mehmet Efendi diyarı olan Gönen’de o kadar çok insanlığın yüz karası, maskarası, kendine, ailesine, çevresine, komşularına, arkadaşlarına zararlı olan, insan demeye şahit isteyen insan müsveddesi kişiler var ki sormayın. İnanın artık yolda yürüyemez, bir yerde oturamaz, bir yere gidemez olduk. Her yer adeta cahil, ahlaksız, görgüsüz, insan kılığından çıkmış yaratıklarla dolmuş. Ahlak yok, edep yok, haya yok, kural kaide yok. Her gün, her saat, her dakika hiçbir değer yargısı ve kuralı olmayan insanlar tanıyorum ve adeta kahroluyorum. Dinimiz “ Cahillerden ve kötü kişilerden yüz çevirin” diyor, yüz çeviriyorum, kaçarak korunmaya çalışıyorum ama yine nafile. Çünkü her yer kötülerle dolmuş, korunacak, kaçacak yer kalmamış sanki.. Bir hadisi şerifi hatırlıyorum. “ Benim ümmetimin bozulduğu bir dönemde benim sünnetlerimi, icra ve ikame edene bir şehit sevabı verilir” diyor peygamberimiz. Yani tam ümmetin bozulduğu, insanlığın zıvanadan çıktığı bir zaman sanki. Sanki kıyamet yaklaştı ve bu yaşadıklarımız kıyamet alametleri. Önceden kötü insanları parmakla gösterirdik, şimdi iyi insanları parmakla gösteremez hale geldik. Özledim yahu, iyi bir insan görmeyi, iyi bir insanla karşılaşmayı, konuşmayı özledim. İyi bir insanla karşılaştığımda boynuna sarılıyorum sen nerelerdeydin diye.
Haya imandandır, imanı olanın hayası olur, hayası olan kişi utanır, sıkılır, kaçınır ve asla yanlış yapamaz. Hayası, utanma duygusu olan ve tabiî ki Allahtan korkan kişi yalan söyleyemez, sözünden dönemez, çalamaz, çırpamaz, yolda giderken yerlere tüküremez, caddede ıslık çalamaz, bağırıp çağıramaz, fuhuş yapamaz, kıçını başını açamaz, oynatamaz, insanları kandırıp kazıklayamaz, küçük çıkarları ve dünyalık basit menfaatleri için yalan söyleyemez.
Bir insanın imanı sakatsa, hayası da sakat oluyor. Hayası olmayan kişi de insanların yüz karası, maskarası, zararlısı oluyor.
Ne bileyim, Müslüman karamsarlığa düşmemeli ama inanın etrafımdaki kötülerden, cahillerden, onların kötülüklerinden bıktım usandım. Eve geliyorum evde, işe gidiyorum iş yerinde, yolda yürüyorum yolda kötülerle karşılaşıyorum ve zararlarını görüyorum. Kaçacak yer arıyorum, kaçacak yer bulamıyorum. En iyisi mi çıkayım dağ başına, insanlardan uzak, Allaha yakın olayım diyorum. Belki siz de aynı şeyi düşünürsünüz. İnsanların şerrinden emin olmanın tek çaresi, insanların olmadığı bir yere kaçmak ve orada yaşamak.
Park yolunda bromda oturuyorum ve yoldan geçen insanları izliyorum. Yedi sekiz kişilik genç gurubu gidiyor, yarısı erkek, yarısı kız. Hangilerinin erkek, hangilerinin kız olduğunu ayırt edebilmek ve seçebilmek artık uzmanlık gerektiriyor. Yolda yürürlerken yüksek sesle bağırıyorlar, ıslık çalıyorlar, etrafa, sağa sola tekme atıyorlar, tükürüyorlar. Topluca şarkı söylüyorlar, birbirlerine tekme atarak şakalaşıyorlar. Etrafa hiç aldırmadan, bize ne derler, çevre nasıl bakar diye düşünmeden öylece sanki dağ başında, kendilerinden başka kimselerin olmadığı bir yerde yürüyorlarmış gibi çarşının ortasında yürüyorlar. Sanki çarşının ortasından bir kasırga seli, tusunami afeti geçiyor. Bir şey demeye kalksanız sizi hemen linç edebilirler. Utanmak, sıkılmak, haya, iman, akıl hiçbir duygu kalmamış. İçlerinden birisi de akıl edip arkadaşlar durumumuz hiç iyi değil, halk bize bakıyor, ayıplıyor, bu yaptığımız yanlış demiyor. Akılsız, fikirsiz başıboş bir hayvan sürüsü gibi hareket ediyorlar. Yahu hangi ailenin çocukları bunlar, hangi ülkenin eğitim sisteminde yetişmişler, hangi ana, baba, öğretmen bunları eğitmiş, inanın insan hayretler ve dehşetler içinde kalıyor.
Ne bileyim bizim gençlik zamanımızda biz hep efendi birisi olmak isterdik. Sohbetlerimizde filanca kişi çok efendi iyi bir insan derlerdi de biz de o insan gibi efendi ve iyi bir insan olmaya özenirdik, gayret ederdik. Şimdiki gençler ve insanlar ise serseri olmaya özemiyorlar.
Maneviyatı sıfır seviyelerinde bir nesil türemiş. Zaten cuntacılar da ergenekoncular da ülkeyi sözde irticadan temizleyerek böyle bir ülke ve nesil istiyorlardı. Kısmen de başarılı olmuşlar. Kötüler bizden daha çok çalışmışlar yani.
Gelelim yine Gönen’e. Baksanıza son 6 yıl içinde içki satan tekel büfelerinin sayıları artmış, meyhanelerin, gazino ve pavyonların sayıları artmış yani belediyemiz iyi ruhsat vermiş. Bir rivayete 42 bin nüfuslu Gönende bar, pavyon, gazino ve meyhanelerde 250 nin üzerinde bayan çalışıyormuş. 75 civarında tekel bayii, 10 civarında birahane, meyhane, gazino bulunuyormuş. Bu gidişat neyin alametidir, sorumlular kimlerdir, nasıl hesap verirler, verebilirler, hiç düşünmezler mi bir düşünelim.
Akşam bilgisayarımın karşısına geçip msn mi açtığımda hemen yazmaya ve sormaya başlıyorlar. Abi, filanca otelde ve pansiyonda ahlaksız kişiler kalıyor ve ahlaksız işler oluyormuş haberin var mı, yazsana bunları demeye başlıyorlar. Yahu diyorum bana ne bunlardan ilçenin emniyeti, jandarması, belediyesi var onlara söyle diyorum. Yabancı uyruklu kadınlar varmış Gönen’de ve hepside üstleri başları filinta gibi çarşıda dolaşıyorlarmış. Yahu biz çalışarak zor geçiniyoruz, onlar ise ne zaman çalışırlar, bunları nasıl alırlar ederler anlayamıyoruz diyorlar bazı arkadaşlar. Bende aynı düşünüyorum. Benim hiç dolaşacak zamanım yok. Tabiî ki bütün bunlar için bana ne demek çok yanlış. Ahlaksızlıkların, namussuzlukların, yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin diz boyu olduğu bir şehirde hepimiz sorumluyuz arkadaş. Dünyada da, mahşerde de bunların hesabını tek tek vereceğiz. Hele sorumlular ve yetkililer var ya onların kabirde yatacak yererli bile olmaz. Ben bir vatandaş olarak buradan bu kadar yazıyorum, sorumluluğumu ve görevimi bu şekilde yerine getiriyorum siz de okuyun ve ilgililere, yetkililere sorun niye bunlar böyle oluyor diye.
Şuraya baksanıza caminin ve okulun tam karşısında, 20 metre veya 20 adım mesafesinde içki büfesi var ve şakır şakır içki satıyorlar, şaşırdım kaldım, kanun böylemi acaba diye.
İçki büfelerinin okuldan, camiden uzak olması lazım diye biliyorum. Çarşıya yakın bir yerde bir ev ve çevre temizliği yaptık, ağaç budadık, geçici olarak çöpleri bir kenarda biriktirmeye başladık aradan 10 dakika geçmedi ki tak zabıtalar karşımızda, ceza yazarız alın bunları diye karşımıza dikildiler. Hayret ettim nasıl güzel çalışıyorlar, helal olsun. Yahu Gönen adeta hurdalığa dönmüş, her yerde kötü görüntüler, çöp ve çevre kirliliği dolu onları gören, alan, temizleyen yok, herkes yerinde oturuyor. Keşke her yerde aynı titizliği gösterebilselerdi. Yüreğim gam yemezdi.
Merak etmeyin, bundan 2 ay önce bir yazımda yazmış ve söz vermiştim. Gönenin Filmini Çekiyorum diye. Sözüm söz, dönmek yok Gönen’in filmini çekmeye başladım. Yakında yayınlayacağım. Gönenin içinde dışında ne kadar eksiklik, aksaklık, vatandaşın rahatsız ve şikâyetçi olduğu görüntüler, çöplükler, hurdalıklar, çevre kirliliği varsa hepsini kamerayla tespit etmeye, çekmeye başladım. Bitince yayınlayacağım. Siz de varsa çekilmesini istediğiniz yerler hemen arayın beni, notumu alayım ve gereğini yapayım. Ama maalesef Gönen halkı hep şikâyet eder, karnından konuşur durur, kendisi hiçbir şey yapmaz. O yazımın üzerinden neredeyse 3 ay geçti, bir çağrı yapmıştım, bize haber verin diye daha bir Allahın kulu arayıp ta şurada şu var demedi. Bu şekilde hiçbir şey düzelmez, siz bunlara layıksınız derim o zaman. Ama herkes bu dünyada rolünü oynar, ben iyi rolde oynamak istiyorum. Onun için kafama koyduğum iyi işleri yapmaya, sevap kazanmaya, hep iyi rollerde olmaya devam edeceğim. İmtihan dünyasında, imtihanda değil miyiz. Bu yazılarımdan da kimileri rahatsız olacak, kötülüklerini yapmaya ve kötü rollerde oymamaya devam edecek. Neticede herkes öbür tarafta, bu dünyada yaptıklarının karşılığını bulmayacak mı. Benim için hava hoş. Ben söyleyeceklerimi söyledim, sizde yapacaklarınızı yapın. Elinizden geleni arkanıza koymayın diyorum.
Bozulan bir toplumda bozulmadan kalabilmek ne güzel bir şey değil mi. Sizlere tavsiyem
Cahillerle tartışmaya hiç girmeyin, çünkü ben cahillerle girdiğim bütün tartışmalarda hep mağlup oldum, hiç kazanamadım, hep kaybettim. Onun için tecrübe edindim, bakıyorum ki bu adam cahil yüzümü çeviriyorum. Tartışmak istiyor, diyorum ki sen haklısın, hadi işine bak. Bakıyorum ki adam bana tarikatını, cemaatini, gazetesini, hocasını, şeyhini övüyor, yönümü öte dönüyorum. Daha önce belirtmiştim, hep kendilerine, kendi çıkarlarına çalışan, cemaat holding mensuplarına kazıklanmaktan bıkmış usanmıştım ve cahillerden uzak durduğum gibi onlardan da uzak duruyordum ki son bir iki gün içinde birisinden bir kazık daha yedim. Araştırdım ki o kişide aynı gazeteye abone, aynı cemaat holding mensubu çıkmasın mı. Şimdi arttık birisiyle alışveriş yapmadan önce iyice istihbarat topluyorum, emin olduktan sonra ne yapacağıma karar veriyorum.
Allah bizleri cahillerden, kıblesini ve önderini şaşıranlardan korusun ve onların durumuna düşmekten esirgesin. Kıblemiz Kâbe, önderimiz Hz Muhammed Mustafa (S.A.V), kitabımız Kuranı Kerim, dinimiz İslam, yaratıcımız, yegane tapınılacak, sevilecek ve korkulacak olan, bir ve tek olan Allah (c.c) dur.
Yaratıcımız tarafından “bana dön emriyle” son yolculuğa çıkmaz isek, Haftaya aynı gün ve aynı köşede, aynı sohbetlerde sizlerle buluşmak dileğiyle. Allaha emanet olunuz. Sürçü lisan eylediysek, cehaletimize saymanızı ve affınıza sığınmayı beklerim.
Dostları ilə paylaş: |