Din Ticareti Yapanlar


Boş Teneke Çok Gürültü Çıkarır



Yüklə 0,51 Mb.
səhifə8/11
tarix07.01.2019
ölçüsü0,51 Mb.
#91761
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

Boş Teneke Çok Gürültü Çıkarır

Hangi Partinin Arkasından Gitmeliyiz

     Konuma girmeden önce Mübarek firavununun gidişi tüm İslam alemine ve başta Mısır’lılara mübarek olsun.

     Merak ediyorum, Hüsnü Mübarek 32 yıldır 82 milyonluk Mısır halkına ve Yahudi  İsrail katillerine destek vererek Filistin halkına zulmetti. Kendisi 82 yaşında ve ülkeden kaçtı sanırım bundan sonra fare deliğinde yaşayacak. Ve tabii 82 yılın sonunda bir gün ölecek. Ölecek te ölmesine, bu kadar insanla nasıl helalleşecek.  Helalleşmeden öbür dünyaya nasıl gidecek. Giderse orada bu yaptıklarının hesabını nasıl verecek diye düşünmeden geçemedim. Darısı diğer zalimlerin başına: Yaşasın diktatörler, zalimler, cuntacılar ve ergenekoncular için cehennem diyerek bu haftaki yazıma geçiyorum.

     Boş teneke çok gürültü çıkarır veya tangırdar diye halk arasında çok meşhur bir atasözü vardır. Geçen Gönen’e gelişinde Başbakanımızda çok tuttuğum bir atasözünü söyleyiverdi. Horozu çok olan köyün sabahı geç olur dedi. Atalarımız inanın hiçbir sözü boşuna söylememiş. Bu iki söz sizce hangi partilere cuk diye oturuyor. Orduya selam çakanlar, darbe yapmıyor diye bozuk atanlar, silivrideki azılı ve vatan haini Ergenekon terör örgütü sanıkları ve bu milleti tepeleyelim, acımayalım, toplama merkezinde toplayalım diyenlerle kol kola, sarmaş dolaş olanlar, nasıl nasıl meclise sokalım da adaletin elinden kurtaralım diyenler, PKK lı bir partiyle ittifak yapsak daha çok oy alır mıyız diyenleri, terörist başına sayın diyenleri, terörün azalmasından ve bitmesinden içten içe hoşnut olmayanları  gözünüz var görüyorsunuz, kulaklarınız var duyuyorsunuz, kalbiniz var hissediyorsunuz. Değil mi?

  Gözleriniz var görmüyor sa,  kulaklarınız var duymuyorsa, kalbiniz var hissetmiyorsa, aklınız var akletmiyorsanız vay halinize derim.

     Bize, yani ülkemize çok gürültü çıkaranlar lazım değil. Halka ve hakka hizmet edenler, halkın değerleriyle barışık olanlar, insan haklarını ve demokrasiyi, kişi hak ve özgürlüklerini damarlarına kadar içine sindirenler, iki yüzlülük ve münafıklık yapmayanlar lazım.

   Seçimler geliyor, Türkiye’de ve Mısırda sandık kapımızda. Gürültü çıkaranlarla, demokrasi tiyatrosu oynayan sahtekârları, karanlık odaklarla, ABD ve diğer sömürgeci ülke ve menfaat şebekeleri ile sarmaş dolaş olan bozguncu işbirlikçileri, ırkçı, milliyetçi, bölücü şövenistleri karşımızda ayan beyan izliyoruz, görüyoruz.

  Şu işe ve acayipliğe bakın, Türkiye’de bölücüleri, fitnecileri, cuntacıları, inanç ve demokrasi düşmanlarını, terör örgütü sanıklarını, Mısırda  Mübarek firavununu destekleyen  ve onlara alkış tutan insanları görüyoruz. Esfele sefilin ayeti sanki bunlar için inmiş.

    Bu dünyada kimi destekliyorsak, öbür dünyada da onunla birlikte olacağımızı unutmamalıyız. Ahiret gününde herkes sevdiğiyle haşrolunur ayeetini unutmayalım.

    Kıyamet gününde herkes Dünyadaki lideriyle, sevdiğiyle çağrılacak ve haşr olunacaktır.

            İsrâ 71:”Bir gün (kıyamet ve hesap gününde) bütün insanları önderleriyle beraber çağıracağız. O gün kitabı sağından verilenler, işte onlar kitaplarını okurlar. Onlara kıl kadar haksızlık edilmez.”

    İyi insanlarla olmalıyız, iyi insanlara, iyi partilere, iyi ve güzel projelere destek olmalıyız. İyi ile kötüyü idrak etmek için Allah bize göz ve akıl vermiştir. Kötüler de iyiler de hallerinden, hareketlerinden ve tabiî ki simalarından kendilerini belli ederler.  İşte bu konuda bize ışık tutan ayeti  kerime..

           Rahman 41: ”Mücrimler simalarından tanınırlar da ayaklarından yakalanırlar...”

            Fetih 29: ”...Onları (müminleri), rükû ve secde eder halde (namaz kılarken) Allah’tan sevap ve rıza istediklerini görürsün. Secde eserinden nişanları yüzlerindedir. “

         Onlar, yüzlerindeki secde izleri, nurları ile karşıdan tanınırlar. Yüzlerinde bir serinlik, hoşluk, tebessüm ve merhamet izleri, acizlik belirtileri vardır. Konuşmaları, kılık kıyafetleri, her türlü hal ve hareketleriyle müminler; kâfirlerden, münafıklardan, günahkârlardan ayrılırlar, seçilirler. Ayrıca kâfirler konuşmalarından, giyim kuşam, hareket ve davranışlarından da belli olurlar. Kendi aralarında da hep kavgalıdırlar, barışık değillerdir.

    İsrâ 72:”Bu dünyada kör olan Ahirette de kördür. Ve yolunu daha fazla şaşırmıştır.”

   Vatan hainlerine ve bölücülere hiçbir anlamda ve platformda yardımcı olmamalıyız,  şeytanın, kötü kimselerin gönüllü avukatlığını yapma gafletine düşmemeliyiz.

   Nisâ 109:”İşte siz (ey hainleri müdafaa edenler) öyle kimlersiniz ki, cahiliyet gayreti ile Dünya hayatı uğrunda o hainlerden yana (lehinde) mücadeleye atılmışsınız. Kıyamet gününde (cehennemde) onlara azap edilirken, kendileri hesabına Allah’a karşı mücadele edecek kimdir? Yahut onlara kim vekil olacak?”.

:”O münafıklardan seni dinlemeye gelen de var. Hatta senin yanından çıktıkları zaman kendilerine ilim verilmiş olanlara şöyle derler. Demin ne söyledi? Bunlar öyle kimselerdir ki, Allah kalplerini mühürlemiştir de hep havalarına uymuşlardır”.

Tevbe 32:”Onlar, Allah’ın nurunu (şeriatını) ağızlarıyla (sözleriyle) söndürmek istiyorlar. Fakat kâfirler hoşlanmasalar bile, Allah, muhakkak nurunu tamamlayacaktır”.

Herkes her ne yaparsa hep kendine yapar. Biz ne yapıyoruz ona bakmalıyız.

    Yûnus 23:”...Ey insanlar! Sizin azgınlığınız ancak kendi aleyhinizedir. O kıymetsiz dünya hayatının biraz zevkini sürersiniz, sonra döner bize gelirsiniz. Bizde bütün yaptıklarınızı size haber veririz.”

      En’am 123:”Mekke’de olduğu gibi, her beldede de en büyük günahkârları (Mücrimleri – yüksek), mevkide bulunduruyoruz ki, orada hile yapsınlar. Hâlbuki onlar hileyi ancak kendilerine yapıyorlar da farkında değillerdir”.

       Biz boş kişilerden kesinlikle yüz çevirmeliyiz. Boş tenekeleri, boş sözleri dinleyerek ne zamanımızı harcamalıyız ne de psikolojimizi bozmalıyız. Zaman sermayemiz çok önemlidir.

         Mü’mimün 3:”Onlar ki, boş sözden ve faydasız işten yüz çevirirler.”

        Furkan 72:”Onlar ki, yalana şahitlik etmezler ve boş söz konuşanlara rast geldikleri zaman, bulaşmadan iyi bir şekilde yüz çevirip geçerler...”

        Görüyoruz ülkemizde ve dünyada Allah zalimlerin bir kısmını bir kısmına musallat ediyor, bir kısım insanlarla yine bir kısım insanları def ediyor, savıyor. Bunlara şahit oluyoruz.

            En’âm 129:”    Zalimlerin bir kısmını kazandıklarından ötürü diğer bir kısmına böylece musallat ederiz”

            Bakara 251:”Eğer Allah, insanların bir kısmını diğer bir kısmı ile defetmeseydi (müminleri kâfirlere üstün kılmasaydı) yeryüzü fesat ve küfür karanlığına bürünürdü. Fakat Allah, alemler üzerine ihsan ve rahmet sahibidir.”

            Hacc 40:”...Eğer Allah insanların bir kısmını (müşrikleri) bir kısmı ile (müminler) defetmeseydi, içinde Allah’ın ismi çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve camiler elbette yıkılırdı. Muhakkak ki Allah dinine yardım edene yardım edecek, zafer verecektir...”

     Bakınız diktatörlere, zalimlere, cahillere, hainlere ve kâfirlere dost olanlar ve dost olmak için yarışan nifakçıların durumlarını Kuran nasıl açıklıyor..

Müntehine 9: “Allah, sizi, ancak din hususunda sizinle savaşan ve sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarmanıza yardım eden kimselerden, onlara dostluk etmenizden men eder. Kim de onlarla dostluk ederse, işte onlar, zalimlerdir”.

Mâide 52: “Onun için, kalplerinde nifak hastalığı olanları görürsün ki, kâfirlerle dostluk yapmak hususunda yarışırlar. Korkarız bir zaman inkılâbı ile İslam mağlup olur derler. Fakat yakındır ki; Allah Müslümanlara zaferi veya kendi katından bir emri (münafıkların açığa vurulması emrini) getirir de nefislerinde, gizlediklerine pişman olurlar”.

Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ve yaşananlar paralelindeki olaylar üzerinde şöyle bir Kuran-i ve rahmani bakış açısı sunmaya çalıştık. Biliyoruz ki Kuran-ın değinmediği hiçbir konu ve olay yoktur.  Umarım bu ayetler ışığında olayları doğru yorumlayabilir ve önemli dersler çıkarabiliriz.  Şayet düşünmeyen, akletmeyen bir güruh dan değil isek.

Ben şahsen bu ayetleri günümüze çeviriyorum ve kendimce yorumlayarak önemli dersler çıkarıyor, tavır belirliyor ve bakış açılarımı değiştiriyorum. Yani olaylara farklı pencerelerden bakmaya çalışırken, en büyük pencere ve ana pencereden de yani Kuran penceresinden de bakmayı asla ihmal etmiyorum. Ve bunu da herkese tavsiye ediyorum. Fikirlerinizin, görüşlerinizin, tartışmalarınızın,  savunduğunuz tezlerin ana kaynağı Kuran değil ise veya Kurana dayanmıyorsa onun içi boş dur, köksüzdür, bilimsellikten uzaktır, sakattır, sizi her yerde mahcup eder 

Mübarek Firavunu ve Şeytan Amerika

İçimden yaşasın firavunlar ve şeytanlar için cehennem demek geliyor. Adı mübarek, durumu firavunluk ve diktatörlük. Görüyorsunuz, diktatörlerin dünyadaki akıbetleri de cehemmem, ahiretteki sonları da cehennem. Hiçbir diktatör sonuna kadar saltanat sürememiştir, süremeyecek de. Kimisi idam edilmiştir, kimisi böğüre böğüre ölmüştür. Yaptıkları yanlarına kar kalmamıştır. İşte Allah bir takım insanlarla bir takım insanları bertaraf eder. Bu konuda bir ayet de var.  Akletmeyen bir güruh topluluğu. Kuran-ı kerim onlar için hiç düşünmezler mi, akıl etmezler mi buyuruyor. Dünya hayatının aslında bir oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu unutup, dünyaya kazık çakma, alçak dağları ben yarattım edasına bürünme cehaletine nasıl da kaptırıyorlar kendilerini. Şeytan vesvese veriyor, gözlerini saltanat sevdası bürüyor.

 Televizyonlarımızdan Mısırdaki firavun iktidarının 32, hatta 40 yıllık saltanatının, diktasının çatırdamalarını izliyoruz. Büyük şeytan Amerika’ya bak. Sözde demokrat, sözde insan hakları savunucusu. Aslında Amerika’ya firavunların reisi de diyebiliriz. Ortadoğu’daki bütün diktatörleri ve kralları Amerika kendi emperyalizmine uşaklık ettikleri için besleyip desteklemiyor mu.  Katil ve terörist İsrail devletinin ve diktatör firavun rejiminin temsilcisi Mübarek, ABD nin elemanları ve destekçileri değil mi. ABD işine gelirse demokratları da firavunları da diktatörleri de destekler. İşine gelmezse seçimle iş başına gelmiş demokrat iktidarları, yerli işbirlikçiler ve cuntacılar aracılığıyla karışıklık çıkararak alaşağı etmiyor mu. Türkiye’deki cuntacıların ve Ergenekoncuların ve hatta PKK nın ABD ile içli dışlı olduğu görüntüleri ve belgelerini görmedik mi.

Firavun rejimlerinin halkları Türkiye’yi örnek alarak ve başarılı bir yönetimi görerek cesaretlenmeye başladılar. Türk İslam birliği sanki kendiliğinden gerçekleşiyor gibime geliyor. Ve tabiî ki orta doğuda reformlar, demokratik devrimler, halk iktidarlarına doğru yönelişler başladı. Artık diktatörleri ve cuntacıları eskisi gibi halkın elinden ABD bile alamayacak, kurtaramayacak. Hakkın ve halkın dediği olacak. Görüyorsunuz ülkemizdeki cuntacıları, diktatörlük heveslilerini, ABD uşaklarını. Yolları Silivri de birleşti, kesişti. En ufak bir ışık da görmüyorlar, başı boşta bulunan yerli yandaşları da gördüğünüz gibi her gün bir farklı eylem ve fitne peşinde.  Tabiî ki siyasi uzantılarının da organize destekleri sayesinde bu işleri yapıyorlar.  Tek umutları ABD ve içerideki siyasi işbirlikçileri ve illegal örgütlere kalmış. Bir karışıklık çıkarda darbe olur, bize de ışık gözükür diye dört gözle bekliyorlar ama nafile bekleyiş bu. Onları kurtarmak için uğraşanların da kendilerine bile mecali yok.  Anketlere baksanıza % 48, % 23, % 11 çıkan oranlar korkulu rüyalara sebep oluyor.  Halk karanlığı da ışığı da gördü. Tuttuğunu bu şekilde tutar. Artık halka rağmen bir şey olmuyor, olmayacakta.  Şu muhalefet partisinin birisine neler oluyor bir türlü anlayamıyorum. İllegal oluşumlarla nasıl hasbıhal içinde görünüyorlar. İktidar olmaya pek niyetli görünmüyor veya iktidar olmaktan ümitlerini kesmiş gibi bir halde görüyorum. Hizipler, entrikalar, kavgalar, anlaşmazlıklar, iftiralar yok yok,  hepsi var. Çok sesliliğin bu kadarına da pes doğrusu.  Muhalefetin arzı endam ettiği bir TV kanalı borcundan dolayı kapanmış. Hayret edilecek bir durum. Nasıl yorumlarsanız yorumlayın. Yani bir Profesör Doktor Haydar Baş gibi bile olamıyorlar. Adamın tam 5 tane televizyonu var hepsinde de tıkır tıkır sohbet programları ve menkıbeleri yayınlanıyor.  Televizyonu dahi işletemeyen bir parti iktidar olup da ülkeyi nasıl işletecek siz düşünün.

Bazı kişiler de orta doğuda diktatörlere kaştı başlatılan halk hareketlerinden esinlenerek kendileri için Türkiyeye’de pay çıkarmaya çalışıyorlar. Bilmiyorlar ki Mısırdaki halk hareketi buradaki malum parti zihniyetine kaşı yapıldığını. Halka rağmen halkçıların elinden çok çekti bu millet.

Dünya yeniden şekilleniyor.  Öyle bir zamana geliyoruz ki ne diktatörlerin yanına kar kalacak yaptıkları, ne de darbecilerin ve cuntacıların yanlarına kar kalacak. Artık cuntacılara içeriden ve dışarıdan destek verme cesaretini gösterebilme devirleri de kapanıyor.

Çetecilerin, darbecilerin, cuntacıların, bölücülerin, halk düşmanlarının, yerli münafıkların cezaları dünyadayken verilmeye ve görülmeye başladı. Önce ülke olarak bunlar yaşandı, şimdi de dünya ve uluslar olarak yaşanmaya ve görülmeye başladı.

Irak diktatörü belasını buldu, Ürdün tamam, şimdi Mısır firavununun son çırpınışları, sıradakilere de sıra gelmeye ve telaşlanmaya başladılar.

Zalimler, halk düşmanları, diktatörler, insanlığın yüzkaraları birer birer, ibretlik ve hüsran sonları ve gidişleriyle gitmeye başladılar.

Mazlumların ahı tutmaya ve zalimler titremeye başladı. Allah cezada acele etmez, süre verir. Ama bazen insanlara yaptıklarının cezasını daha dünyadayken de tattırır ki, belki diğerleri de ibret alırlar ve hatalarından dönerler diye.

Bu konuda Allahü teala bakın nasıl buyuruyor; Nâhl 61: ”Eğer Allah zulümleri  (günahları, sapıklıkları, küfürleri) yüzünden insanları (hemen) hesaba çekiverseydi, yeryüzünde kımıldayan bir tek canlı bırakmazdı. Fakat Allah, onları takdir edilen bir mühlete kadar geciktirir.”

Yine Kuran-ın bir tespiti, Allah zalimler topluluğunu asla huzura erdirmez. Biz insan ve tabiî ki Müslümanlar olarak daima mazlumların safında ve arkasında olacağız, zalimlerin de, hem ülkemiz içinde ve hem de dünya genelinde karşısında olacağız. Unutmamalıyız ki zulme rıza zulümdür. Zerre kadar da olsa zalimleri ve kötüleri savunmak, desteklemek o zalimliği ve kötülüğü yapmış gibi olmaktır.

Bakınız Allah-ü Teala bu hususta ne buyuruyor.

Şûra 39:”O kimselerdir, kendi haklarına tecavüz vaki olduğu zaman, onlar yardımlaşırlar”.

Nisâ 144: ”Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da Kâfirleri (dostlar) veli edinmeyin. (Başınıza geçirmeyin) Azabınızı gerektiren açık bir hüccet Allah’a vermek ister misiniz...”

Zalimleri başlarına getirenler, getirilmesine vesile olanlar da mutlaka o zalimlerin zulümlerinden zarar göreceklerdir.

     Bizim yolumuz, dostumuz, destekleyicilerimiz, savunacaklarımız bellidir.

Mâide 55: ”Sizin dostunuz ancak Allah, O’nun Peygamberi, namazı kılan, zekâtı veren ve Allah’ın (tüm) emirlerine boyun eğen Müminlerdir”.

     Şu işe bakın, soyadı Mübarek, kendisi zalim. Adı İslam Kerimov, Özbekistan Cumhurbaşkanı, kendisi İslam la ilgisi alakası olmayan bir diktatör.  Destekçisi Amerika. Nerede bir zalim var, nasıl ayakta kalıyor diye bir baksanız, ülkesinin bütün kaynaklarını Amerika’ya peşkeş çekmiş, bir kısmını da kendine ayırmış, ailesi ve yerli uşaklarına da dağıtmış diktatörler ve arkasında büyük şeytan Amerika ve diğer sömürgeci ülkeler.

Bu diktatörlerin akıbetleri keşke diğerlerine ders ve ibret olabilse. Ama nafile.



Bakara 18: “ Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; artık onlar dönmezler.”

Nisâ 56: “ Şüphesiz ki ayetlerimizi inkar eden kâfirleri yarın, ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı duysunlar diye kendilerine değiştirerek başka deriler vereceğiz...”

Türkiyede’ki hilebazların oyunlarını, karıştırıcılık ve kışkırtıcılıklarını görüyoruz her gün. Hiç boş durmuyorlar maşallah.  Başbakan da ne diyor onlar için, onlar da görevlerini yapıyorlar diyor. Neticede imtihan dünyasındayız. Herkes şimdilik rolünü oynuyor. Biz hangi roldeyiz ona bakmalıyız.



Al-i İmrân 120:” Size ( Müslümanlara) bir iyilik dokunursa (bu) onları üzer ve kederlendirir. Başınıza bir felaket gelirse, onunla ferahlanır ve sevinç duyarlar. Eğer siz sabırlı olur da korunursanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez.

Biz gerçekten rolümüzü iyi oynamalıyız. Hangi roldeyiz ona iyi bakmalıyız. Oturup seyir mi ediyoruz, bana dokunmayan yılan bin yaşasın mı diyoruz, dünyada ezilen, aç kalan, zulüm gören mazlumların çığlıklarını hissediyor muyuz, etmiyor muyuz. Neyiz, ne yapıyoruz, rolümüz ne.



Al-i İmrân 142:”Yoksa Allah, içinizden mücadele (cihat) edenlerle (çile ve musibetlere) sabredenleri belli etmeden (imanı telkinleri pratiğe geçirmeden) Cennet’e gireceğinizi mi sanıyorsunuz”.

Bakara 214:”Sizden önce gelenlerin durumu sizin başınıza gelmeden Cennet’e gireceğinizi mi sandınız. Peygamber ve onunla birlikte olan müminler; Allah’ın yardımı ne zaman diyecek kadar darlığa ve zorluğa düşmüşler ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı şüphesiz yakındır”.

   Yukarıdaki ayetlerde Rabbil alemin; Siz, sizden önceki Müminlerin Allah yolunda yaptıkları mücadeleleri, çektikleri sıkıntı ve çileleri çekmeden öylece Cennete gireceğinizi mi sandınız diyor ve diyor ki dimdik duran ve kenetlenen halka Allahın yardımı mutlaka gelir buyuruyor.

    Nûr 55: Sizden iman edip te Salih ameller işleyenlere Allah şöyle vaat buyurdu: Yemin olsun ki, kendilerinden evvel gelen İsrail oğullarını nasıl kafirlerin yerine getirdi ise, onları da kafirlerin arazisine getirecek (hakim kılacak) ve onlara, kendileri için seçtiği dinlerini, (İslam’ı) kuvvetlendirip icra imkanı verecek, onları korkularının arkasından muhakkak emniyete kavuşturacaktır. (Allah Müslümanların düşmanlarını helak edecektir)...”

   Tevbe 32:”Onlar, Allah’ın nurunu (şeriatını) ağızlarıyla (sözleriyle) söndürmek istiyorlar. Fakat kâfirler hoşlanmasalar bile, Allah, muhakkak nurunu tamamlayacaktır”.



Muhammed 27: ”O halde, melekler onların (kâfir, münafık ve diktatör zalimlerin) yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını alırlarken nasıl hareket edecekler”.

 Nâhl 32:”Takva sahipleri (müminler) o kimselerdir ki, melekler, canlarını hoş ve rahat oldukları halde alırlar. Selam size. Yapmış olduğunuz güzel işlerin mükafatı olarak girin cennete...derler”.

    İnşallah Mısırda, Ürdün’de,  Cezayir’de,  Tunusta, Afganistan’da, Irakta ve diğer bütün zulmün ve zalimin baskın olduğu coğrafyalarda Müslümanlar birleşerek, Allahın yardımlarını da alarak, hainlere, zalimlere, diktatörlere, yerli uşaklara galebe çalarlar.

    Biz dua edelim, bütün zalimler, hainler, diktatörler ıslah olsunlar, imana ve insafa gelsinler. Yine dua edelim, eğer imana ve ıslaha gelmezlerse kahru perişan olsunlar.

  Allah Müslümanları birlik ve beraberlikten, dirlikten ve zalimlere karşı dik duruştan ayırmasın.

Gönen’in Filmini Çekiyoruz

Önceki yazılarımda Gönen için bir şeyler yapmalıyız demiştim. Kime ne demişim ki, kim ne yapacak ki. Yapacak kimse varmı ki. Gönen’i, halkı düşünen, hizmet sevdasıyla yanıp tutuşan, kişi varmı ki. Varsa da ben göremedim ve göremiyorum herhalde. Türkiye’de ve dünyada güzel şeyler oluyor hep birlikte görüyoruz. Büyük bir değişim yaşıyoruz. Halk bilinçleniyor ve devrimlere öncülük ediyor. Reformlara, yeniliklere, bilinçlenmeye kendi çevremizden ve etrafımızdan başlamak en isabetli olanıdır. 

Önce kendimize, kendi çevremize bakmalıyız ve önce kendimizi düzeltmeliyiz.  Bunun için de konumuz Gönen olmalı. Hep birlikte içinde yaşadığımız şehrin sorunlarıyla ilgilenmeli ve çözümü için kişiler, kurumlar olarak harekete geçmeliyiz.  O yapsın, bu yapsın, birisi veya birileri yapsın, ben yapmayayım da kim yaparsa yapsın anlayışını lanetliyorum. Biz yapmalıyız, yapmayanları yapmaya teşvik etmeliyiz, yinede yaptıramıyorsak yapacaklarla değiştirmeliyiz.

Şimdi biz sivil toplum kuruluşu GönTAM olarak karar verdik. Gönen’in filmini çekeceğiz. Bu güne kadar hep Gönen’in güzelliklerinin, özelliklerinin filmini, fotoğrafını çektik yayınladık, tanıttık, paylaşıma sunduk. Çok da güzel şeyler oldu. Bu güzel şeyler olurken, mevcut olan eksikliklerimizi, aksaklıklarımızı gözden kaçırdık, gündeme alamadık, üzerinde durmadık. Şimdi de bu alana bir el atalım istedik. Gönen Tanıtım Araştırma olarak, tanıtım görevini tam olarak yapıyor ve yapmaya da devam ediyoruz kanaatindeyiz. Ama araştırma olarak eksikliklerimizin farkına vardık, şimdi de araştırma faaliyeti eksikliğimizi gidermek için çalışma başlatalım istedik. Nedir bu çalışma, şudur. Gönen’in bütün yönleriyle, eksikliklerinin, aksaklıklarının, olumsuzluklarının fotoğraf ve video görüntülerini çekeceğiz ve internet üzerinden yayın yapan Gönen sitesi, video ve internet TV kanalında paylaşıma sunacağız.

Peki bütün bunların çekimini yapıp paylaşıma sunup ta ne olacak derseniz şu olacak. Hani kendinizi hasta hissediyorsunuz, hastalandınız nereye gidersiniz doktora. Doktora gidip muayene oldunuz, doktora şikâyetlerinizi anlattınız. Doktor dinledi, ama net olarak bir belge istiyor. Gerçekten hastalığınız varmı yok mu, varsa sorun nedir, derecesi nedir filminizi gözüyle görmek istiyor. Ona göre çekilen filme bakacak, tedavi için reçete yazacak. Reçetede belirtilen ilaçları kullanır, doktorun dediklerini yerine getirirsen düzeleceksin. Sonra tekrar seni kontrole çağırıp filmini yeniden çektiriyor ve tekrar düzelip düzelmediğine bakıyor.

Şimdi biz de Gönen’i bir hasta olarak görelim, şikâyetler, eksiklikler var, öyleyse halkımız yani içinde yaşayan bizler doktor olalım ve Gönen’in filminin çekilmesini isteyelim.

 Yine hep birlikte  teknisyen olalım, filmini çekelim ve bakalım filme. Sonra reçetemizi yazalım ve tedaviye başlayalım. Tedavi olduktan sonra tekrar aynı yerlerin ve konuların filmini bir daha çekelim ve eski hali-yeni hali diye yayınlayalım.

Bunu niye yapıyorsun derseniz, 25 yıl memurluk yaptım ve tabiî ki görevim kamera ve fotoğraf ağırlıklı olup basın yayın işeriyle meşgul oluyordum. Ankara’da görevi yeni devralan bir kurum müdürü, bana demişti ki git kadir bütün odaların, binanın, bahçenin her yerin içinin dışının film ve fotoğrafını çek bana getir. Sonra, bir yıl sonra da bir daha çekersin. Eski hali yeni hali diye. Kıyaslama yaparız demişti. Bunu uyguladık. Adam eski halini görünce var gücüyle yenilemek, değiştirmek, güzelleştirmek için çalıştı ve sonunda her şey bittikten sonra, beni yine gönderdi

 Yeniden son halinin filmini çektik. Sonra ikisinin arasında kıyaslama yaptı. Mükemmel bir uygulama ve projeydi bu. Aradaki fark çok açık ve seçik olarak görülüyordu ve herkes bu iş den memnundu.  Vay be diyorlardı.

Şimdi de biz bunu bir şehir için uygulayalım istedik. Tabiî ki bunu uygulaması gerekenler vardır ancak onlar uygulamayınca, beklemenin de bir gereği yok diye düşündük. Zaten ne kaybediyorsak hep birilerinden beklediğimiz için olmuyor mu bu kayıplarımız.

Proje şu; kamerayı, fotoğraf makinasını devamlı gece gündüz yanımda taşıyacağım. Gördüğüm her konuyu kamera ve fotoğraf görüntüsü olarak çekeceğim.  Yani tüm Gönen halkı ile paylaşacağız. Siz de etrafınızda gördüğünüz her türlü konuyu, istek ve şikâyetlerinizi bize ulaştırın. Daha sonra düzelme ve iyileştirme olan konuların son halini de çekip onu da yayınlayacağız. Eski hali buydu yeni hali bu şekilde oldu ve filanca kişi veya kurumun katkılarıyla yapıldı diye.

 Bakalım nasıl olacak. Belki iyi olur. Denemekte fayda var. En azından hiçbir kimseye zararı yok.

Tabiî ki burada kimseyi suçlamayacağız, suçlu biziz. Toplum olarak sorunlarımıza sahip

çıkmadığız için, her şeyi başkalarından beklediğimiz için, neme lazımcı olduğumuz için, bana dokunmayan yılan bin yaşasın dediğimiz için, cemiyetçi değil ferdiyetçi olduğumuz için, çevremizi temizlemediğimiz için, yapmamız gereken insani vazifelerimizi yapmadığımız için, sorunlarımıza duyarsız kaldığımız için, hep kendi çıkar ve menfaatlerimiz peşinden koştuğumuz için, benden çıkmasın da kimden çıkarsa çıksın dediğimiz için, her zaman her şeyi karşıdan, başkalarından beklediğimiz için biz suçluyuz.

Herkes çevresinde gördüğü olumsuzlukları fotoğraf ve film olarak çekip gonen_gontam@hotmail.com mail adresinden bize gönderebilir. Bizi arayarak bildirebilir. Biz bütün bunları bir format halinde www.gonengontam.gen.tr   internet sitesinden yayın yapan Gönen TV de yayınlayacağız.

 Şikâyet konusu olan konular düzeldiğinde yeni görüntüsü de çekilip aynen yayınlanacaktır.

Eğer sivil toplumcu isek, demokrat isek, iyi şeylerin olmasını istiyor isek, sorumlu bir vatandaş isek,

Güzel bir Gönen ve çevre istiyorsak bu projeye katılmalıyız.

Bizim sözümüz sözdür, söz namustur. Bu uygulamaya başladık ve uygulayacağız. Bize katılanlar, destek olanlar sevaba, iyiliğe, hayra ortak olur.  Katılmayanlara ise bir şey olmaz. Engellemek isteyenlere de bir gün hesabı sorulur mutlaka.

Bunu yapmalıyız, yaparsak biz kazançlı çıkarız. Gönen kazanır, halkımız, insanımız kazanır.

Şehrin içinde, dışında köylerinde o kadar olumsuzluklar, eksiklikler var ki, çok basit bir şekilde halledilebilecek o kadar iş var ki, kimse bir şey yaymayınca, el sürmeyince olduğu gibi duruyor.

  Bize katkı vermek isteyenler, bu projemize katılmak isteyenler şunu da yapabilirler.  Yapılması gereken bir iş var, onun fotoğrafını çekin ve sonra o işi yapın veya yapılmasını sağlayın, yaptıktan sonra da bir daha son halini çekin ve eski hali buydu, yeni hali bu oldu diye bize gönderin onu da yayınlayalım. Hayırda yarışalım projesi de diyebiliriz bu işe.

İnanın bu projeye katılırsanız ve uygularsak çok şeylerin kendiliğinden, sivil toplum hareketi ve gönüllülük ve katılımcılık çerçevesinde değişeceğine inanıyorum. Yoksa herkes mangalda kül bırakmadan konuşur durur, her şeyi başkalarından bekler durdur, hiçbir şey yapmazsa hiçbir şey de düzelmez.

Bir anımı anlatayım, eski kurşunlu camisi avlusunda Cuma namazı öncesi oturuyorduk. Adamın birisi dedi ki şu avlu bozulmuş mermerci biliyorsanız söyleyin de gelip yapıversin parasını ben vereceğim dedi. Ben de hemen mermerciyi aradım yaptırdım,  mermerciye dedim ki kaç para dedim, boş ver parasını dedi buda bizden olsun dedi. Adama dedim ki amca mermer için para almadılar,  caminin avlu boyası da bozuk, sen de onu yaptır dedim. Tamam dedi boyasını yaptırdık ve parasını o adam ödedi. Burada üç kişinin hayrı oldu. Yani adam hem avluyu ve hem de boyayı yaptırmaktan da sevap kazandı. Mermerciye de sevap kazandırdı. İşte çok basit bir sorsun giderme yöntemi. Tabiî ki o zaman  aklımıza eski halinin ve yeni halinin fotoğrafını çekmek gelmedi.

Biz hizmete hazırız ve iyi işler yapmak istiyoruz. Kötü bir şehir görüntüsünün muhatabı en fazla ben oluyorum. Niye derseniz, dışarıdan birisi Gönen’i aramak istediğinde internet üzerinden önce bize yani GönTAM’a ulaşıyor. Ve şehirle ilgili bütün görüş ve düşüncelerini, olumlu olumsuz ne varsa bizimle paylaşıyor, sayıp döküyor. İlgililerden bir cevap alamayan derdini bize anlatıyor. Bu inanın günde 9–10 kez tekrar ediyor. Maalesef ilgililerin de bizimle ilgisi, alakası, hatta selamı sabahı da yok. Biz artık dışarıdan arayanlara ve içeridekilere olumlu ve güzel cevaplar vermek ve bunları paylaşmak istiyoruz.

Hayırlı ve sağlıklı günler dileğiyle.



Yüklə 0,51 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin