Dinlerarasi diyalog tuzağI ve Dinde reform


ONBİN TÜRK GENCİ HIRİSTİYAN OLDU!



Yüklə 1,16 Mb.
səhifə21/67
tarix21.12.2017
ölçüsü1,16 Mb.
#35568
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   67

ONBİN TÜRK GENCİ HIRİSTİYAN OLDU!


Yıllardır yazıyoruz: Batı’nın Anadolu’da gözü var; uzun vadede ülkemiz insanlarını önce Hıristiyanlaştırıp sonra da, Anadolu’ya kültürel yönden sahip olmak, arkasından da Osmanlı, Selçuklu öncesine geri döndürmek... diye. Son yıllarda yoğunlaşan Misyonerlik faaliyetleri bu sinsi planın iyice ortaya çıkmaya başladığını göstermektedir.

Toplumun her kesiminden hissedilmeye başlandı bu Anadolu’yu eski halina çevirme gayretleri. Türk Diyanet Vakıf-Sen Başkanı Bilal Eser’in bu konularla ilgili açıklamaları tüyler ürpertici. Ülkemizdeki bu vahim durumu bakınız sayın Eser nasıl açıklıyor:

“ Şu anda Türkiye’de 150 bin misyoner geziyor. Bunlar ilçelere hatta köylere kadar ulaşmış durumdalar. Daha ziyade gençler üzerinde faaliyet gösteriyorlar. Özellikle de üniversiteliler üzerinde. Ülkemizde en fazla zayiat veren il Antalya. Misyonerler o kadar planlı, programlı yürütüyorlar ki bu işi, gördüğünüz, duyduğunuz zaman tüyleriniz diken diken oluyor. Adamlar daha önce Türkiye’ye gelmiş araştırma yapmışlar. Sonra ülkelerinde ‘bu insanları nasıl bu yola sevk ederiz’ diye düşünmüşler.. Etütlerini tamamladıktan sonra gelmişler ülkemize, planlarını bu çerçevede ortaya koyuyorlar.

Hıristiyan misyonerler iki bölüme ayrılıyor. Birini Protestan, diğerini ise Katolik misyonerler oluşturuyor. Protestan olanlar bunların ayak kesimi.. Ama Katolik misyonerler öyle değil. Bunlar, büyük para babaları. Kökü dışarıda olan bazı kuruluşlarla irtibat ve işbirliği halinde. Medyayı etkiliyorlar. Yıllar önce İzmir’de bir okulda bir olay cereyan etti. Basının, iki öğrencinin dinden çıktığını duyurması ve olayın üzerine gitmesi sonucu sözkonusu okulun kapatılması ile sonuçlandı olay. Ama bugün bazı medya organlarında misyonerler reklamlarını yapabiliyorlar. Nereden nereye.. Adamlar iliklerimize kadar işleme cüretini gösterebiliyorlar ve bunu ellerini kollarını sallaya sallaya yapabiliyorlar.

Bunların yoğun propagandaları sebebiyle 10 bin gencimiz Hıristiyan olmuştur. Bu konuda vebal; Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve İlahiyat Fakülteleri’ndedir. Diyanet İşleri Başkanlığı üzerine düşeni tam olarak yerine getirseydi, biz bu gençleri kaybetmeyebilirdik.” (Vakit, 30.12.2003)

Hadiseye sadece dini yönden bakmak da yanlış olur. Yukarıda bahsettğimiz gibi bu faaliyetlerin arkasında emperyalizm, sömürü, siyasî emeller bulunmaktadır. Onlar Anadolu'yu "Gasb edilmiş bir yurt" olarak görüyorlar ve yeniden fethetmek istiyorlar. Tıpkı Endülüs'te yapmış oldukları gibi Anadolu’dan da Müslümanları tamamen çıkartıp burayı bir Bizans ülkesi haline getirme siyaset ve stratejisini takip ediyorlar. Dolayısıyla misyonerlik faaliyetleri bizim varlığımızla, varoluşumuzla ilgili hayatî bir tehlike ve tehdittir. Batı dünyasındaki Hıristiyan gençlerin Müslüman olmasında , onlar açısından böyle bir tehdit ve tehlike yoktur.

İnsanlık tarihi boyunca inançlar, dinler mücadelesi olmuş, bundan sonra da olacak. Bugün yasalar gereği her insanın kendi düşüncesini yayma hakkı vardır. Fakat bunun eşit şartlarda olması lazım. Oyunun kuralına göre oynanması lazım. Eğer oyunda şike varsa, hile varsa herkesin neticeye itiraz hakkı olur.

İki asırdır; çeşitli hileler, desiselerle güçten, kuvvetten düşürülmüş, ekonomik yönden çökertilmiş, kör topal hale getirilmiş, ayakta zor duran bir Müslüman, dünyanın süper gücü ABD ve AB ülkelerini arkasına almış, her türlü ekonomik, siyasi desteğini sağlamış Misyonerler karşısında nasıl mücadele edecek? Buna eşit şartlarda mücadele denebilir mi?

Fakat herşeye rağmen kör topal da olsa, kendimizi ve çoluk çocuğumuzu dini yönden en iyi şekilde yetiştirip dinimizi, ülkemizi bu büyük tehlikeden korumak zorundayız. Biz elimizden geleni yaparsak mesele kalmaz. Onların bir hesabı varsa Cenab-ı Hakkın da bir hesabı var.

BEŞYÜZBİN KAZAK GENCİ İNCİL OKUYOR!


Misyonerlik faaliyetleri zannetmeyin ki sadece Türkiye’de yapılıyor. Aynı hızla Türk devletlerinde de bu çalışmalar yapılıyor. Hatta diyebiliriz ki, buralarda artık meyveleri toplamaya başladılar. Çünkü bu insanların üzerinden 70 yıllık dinsizlik silindiri geçti. Yetmiş yıldır, dinden uzak yaşadılar. Dinlerini anlatacak, yayacak kimseleri yoktu. Bunun için de bu ülkelerin insanları sadece “ Müslümanım” diyebiliyor. Bunun dışında hiçbir din bilgileri yok.

Bir eski bakanımız bakınız bu ülkelerin içler acısı hallerini nasıl anlatıyor: “ Bir aya yakındır ulu Türkistanda’yım... Kırgızlar’ın ikinci kurultayına katıldım. Kazakistan’da Ahmet Yesevî Üniversitesi’nin yeni dönemi ile uğraşıyorum. Yeni açılan ‘Ahmet Yesevi Ortalığı’nı yerleştiriyorum. Buralarda çok iyi işler var. Çok da iyi gelişmeler... Ancak içimizi acı ile dolduran konular da var. Bunların başında, globalizmin, dinî evangelist (Protestanlaştırma) akımların bölgede hızla yaygınlaşması geliyor.

Bir Kazak dost, beşyüzbine yakın gencin yolundan saptığını söylüyor. Kazak Türkçesi’nden İnciller’in okunduğu, Kazak Türkçesi’nden dinî şarkıların söylendiği bu ülkelerde papazları Kazak olan kiliseler çoğalıyor. Bütün coğrafyada ciddi bir tehlike var.

Öte yandan Vehhâbîlik bağnazlığı yayılıyor ve misyonerlerin ekmeğine yağ sürülüyor. Bol dolarlı iyi yetiştirilmiş misyonerlerin bu faaliyetleri artık küçümsenecek bir iş olmaktan çoktan çıktı. Yeni Diyanet İşleri Başkanımıza selam ederim. Şimdi baş sorumlulardan birisi oldu. Mehmet Aydın Bakanımıza ise mahsus selam... ‘Hocam durmak vakti değil... İmdat!’

Bir profesör ‘ibâdete gideceğiz’ diyor. ‘Nereye’ deyince ‘şirkevine’ diyor. Şirkevi, Kazak Türkçesi’nde kilise... ‘Neden Hıristiyan oldun’ sorusunun karşılığına dikkat ‘Ne fark eder hepsi aynı değil mi?’ Buyurun ‘diyalog’cular. Buyrun, eserinizi seyredin... Demiyorum ki, miysonerlik ‘diyalog’çuların eseri... Diyorum ki, Müslümanlar arasında modalaştırılan “diyalog”, Hıristiyanlığın yayılmasına zemin hazırlıyor...

Müslümanlık, Hıristiyanlık, Yahudilik hepsi ‘İbrahîmî’ din ise... Ve de hepsi aynı ise... Ve de hepsi Cennete gidecekse... Para alan cami yerine para veren kilise daha çekici olabiliyor. Üstelik bir de öz dilde ibâdet... Kendisini Müslüman sayan ve bunun sorumluluğunu duyan herkesin bu konuyu derinden düşünmesi ‘farz-ı ayn’. Konu ele alınmalı. Konu enine boyuna irdelenmeli, tartışılmalı, danışılmalı ve etkili önlemler alınmalıdır.

Şu ‘diyaloğ”laşan diyalog saçmalığına da artık son verilmelidir. Ne ‘dinler arası diyaloğu?’ Açın bakın Yüce Kur’an’a, sizin İbrahîmî dediğiniz dinler için ne söylüyor. İbrahim Hıristiyan mı, Yahudi mi yoksa Müslüman mı?

Bana gelince, dilimin döndüğünce, gücümün yettiğince, aklımın erdiğince uğraşıyorum. Bulduğum en kestirme çözüm ise ulu Türkistan’da ve elbette Kafkasya’da ve Türkiye’de Ahmet Yesevi Yolu’nu yaygınlaştırmak. Ahmet Yesevi Ortalığı bunun için... Orada sadece geçmişimizi değil, geleceğimizi araştırıyoruz.”

Evet, sayın bakanın da ifade ettiği gibi şu anda, yalnız Türkiye’de ve Türk devletlerinde değil Müslümanın olduğu her yerde şu iki tehlike var. Birincisi, İslam adı altında Vehhabilik, Selefilik gibi İslam dışı reformcu, terörist bozuk akımlar. İkincisi, bunların yaptığı tahribatın üzerine çöreklenen misyonerlik ve Vatikan’ın diyalog faaliyetleri.

Ormandaki ağaç demiş ki, balta değil sapı beni üzüyor. Bizden biri olan sapı olmasa balta bize zarar veremeyecek!.. Bir baltaya sap olalım, fakat böyle bir baltaya sap olmaktan Allaha sığınalım!





Yüklə 1,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   67




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin