Dinlerarasi diyalog tuzağI ve Dinde reform



Yüklə 1,16 Mb.
səhifə30/67
tarix21.12.2017
ölçüsü1,16 Mb.
#35568
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   67

RESİMLİ EROTİK İNCİLLER


Gazetelerde İncil’i okutma kampanyaları ile ilgili haberler çıkmıştı. Gençler İncil’e, Hıristiyanlığa ilgi duymadıkları için yeni metotlar deniyorlar. Çünkü son 50 yıldır, gençler hızla Hıristiyanlıktan uzaklaşmaktalar.

Sebebi de İncillerdeki çelişkili ifadeler. Çünkü birçok İncil var piyasada. Her biri farklı farklı. Gerçek İncil bir tane olduğuna göre bunların hangisi doğru?

İncilleri okuyanlar manasını anladıkları halde ondan uzaklaşıyorlar. Manasını anlamadıkları halde, Kur’an-ı kerim okuyanların, Müslüman olanların sayısı çığ gibi büyüyor. Bu tespit bizim değil kendilerinin.

Şimdi gelelim haberlerden birine: Resimli incil ile ilgili. İncillerin ‘‘erotik’’ baskısı yapılıyormuş. Sebebi, İncil'i daha çekici hale getirmekmiş. Bunu nasıl yapacaklarını merak ediyorsanız söyleyeyim: Ünlü modellerin fotoğrafları, resimleri konacakmış yeni baskı İncillere.

Bunun için İsveçli girişimciler, İncil'in erotik versiyonu için çalışmalara hemen başlamışlar. Amaçları da özellikle İncil'i 15-30 yaş grubu için daha çekici hale getirmekmiş. Girişimciler böyle söylüyor. Nasıl çekici hale getirileceği hususunda biraz daha detay veriyorlar: Erotik yani müstehcen İncil'de dünyanın önde gelen ünlü fotomodelleri ve fotoğrafçıları kullanılacakmış. İncil adeta bir ‘‘magazin ’’ haline getirilecekmiş. Bunun için de, dünyanın en ünlü iki modeli Claudia Schiffer ve Markus Schenkenberg, Adem ve Havva rolünde poz vereceklermiş. Adem ve Havva'nın New York'ta sokakta el ele... yürüyüşlerinin fotoğraflarını yeni magazin İncil'in sayfalarına yansıtacaklarmış.

Bu pozların da sıradan bir fotoğrafçı tarafından çekilmesi beklenemez tabii ki. Bu görüntüler ünlü fotoğrafçı Paolo Roversi tarafından çekilecekmiş.

Hatırınıza gelmiştir herhalde. Bütün bu kepazeliklere Kilise, Hıristiyan din adamları ne demişler, nasıl bir tepki göstermişler. Buna niçin tepki göstersinler ki. Tepki anormal şeyler için gösterilir. Yapılanlar onlara göre anormal şeyler değil ki tepki göstersinler.

Birkaç yıl önce, bir filimde Hz. İsa rolündeki adam iğrenç işler yaptığı için, Avrupa’daki Müslümanlar ayaklanıp filmin gösterildiği sinemayı kuşatmamışlar mıydı? Hıristiyanların kılı bile kıpırdamamıştı. Bunlardan nasıl bir tepki bekleyebilirsiniz ki.

Tepki göstermedikleri gibi, takdir bile etmişler. Hıristiyan din adamları da ‘‘esas’’ın tadını kaçırmamak şartıyla bu ilginç girişimi desteklediklerini ve memnunlukla karşıladıklarını ifade etmişler.

Halbuki ellerindeki bozuk incillerde de bu tür, erotik yaklaşımlar yasaklanıyor. Mesela Matta İncilinde, zina yasak olduğu gibi, zinaya sebep olan kadına da şehvetle bakmanın yasak olduğu yazılıdır. (Matta Bâb 5, ayet 27-28) Hal böyle iken, Hıristiyan milletler bırakın zinayı, homoseksüel erkeklerin evlenmesine bile izin veriyor, bunun için kanun çıkartıyorlar.

Gelelim şimdi diğer bir habere. Haberin başlığı şöyle: “Bak, peygamber futbol oynuyor!” Haber sonra şöyle devam ediyor: “Gençlere Hıristiyanlığı sevdirmek adına ünlü modellerin çıplak resimlerinin yer alacağı bir İncil'in bastırılmasının ardından, Amerika'da bir firma da Hz. İsa'yı çeşitli sporlar yaparken gösteren süs eşyaları satmaya başladı.”

Christian Supply firması tarafından internet üzerinde satışa sunulan eşyalar büyük ilgi toplamış. Hz. İsa'yı beyaz kıyafetler içinde futbol, basketbol ve beyzbol oynarken gösteren eşyalar, tanesi 20 dolardan satılıyormuş. Bu girişimin sebebini, “Böyle bir eşya üretmelerinin nedeninin Hz. İsa'yı günümüz şartlarına uyarlamak” olduğunu söylüyor şirket yöneticisi Laura Traina.

Derler ya, araba yoldan çıkınca nerede duracağı belli olmaz. Dinler ilahi mesajdır. Orijinalliği muhafaza edildiği müddetçe etkili olur. Eğer orijinalliği bozulmuşsa hangi kılıfa sokarsanız sokun ilgi çekmez. Aksine itici olur. Bugünkü Hıristiyan aleminin durumu da zaten bunu açıkca gösteriyor. Harcanan milyarlarca dolara rağmen halk Hıristiyanlıktan uzaklaşıp hızla dinsiz oluyor. Çırpındıkça da daha çok batıyorlar dinsizlik batağına.

KURT DUMANLI HAVAYI SEVER


Güçlü devletlerin, kendi inançlarını yaymanın bir yolu da, o milletin içinde fitne, anarşi çıkarmak; insanlar birbirleri ile uğraşırken, kendi düşüncesini, kültürünü yaymaktır. Batılı devletler, kendi “Hıristiyanlık” inançlarını yaymak için Osmanlının son zamanları bu yol çok defa denendi. Bunlardan biri de, “Otuzbir Mart Vak’ası” dır.

Gazeteci yazar Ahmet Altan’ın ortaya attığı, “Otuzbir Mart Vak’ası” nın perde arkası, günlerdir gazetelerde, TV’lerde tartışılıyor. Yılların gazetecisi sayın Altan, bugüne kadar bu olay, “Dincilerin ayaklanması” olarak öğretildiği için, toplum olarak “aldatıldığımızı” söylüyor.

Bu olayı ve Osmanlının son devrindeki diğer olayları, hatta zamanımızdaki siyasi olayları tam anlayabilmek için “İttihat ve Terakki” hareketini bilmek gerekir. Bu bilinmedikçe, olayları doğru olarak yorumlamak, anlamak mümkün değildir. Bunun için önce, kısaca İttihat ve Terakki’yi tanıtmak, yarın da Otuzbir Mart olayına değinmek istiyorum.

Osmanlı Devleti, “Hasta Adam” durumuna düşünce, Batılı devletlerin iştahı kabardı. Devleti içeriden yıkarak kendilerine daha çok pay sağlayacak gizli cemiyetler kurdular ve bunlara gizli destek verdiler. İşte bunlardan biri de, 21 Mayıs 1889’da gizli kurulan, İttihâd-ı Osmânî cemiyetidir. Daha sonra İttihat ve Terakki adını aldı. İtalyan Karbonari mason teşkîlâtını örnek alarak kurulan bu gizli cemiyet, hücreler hâlinde teşkilâtlandı. Cemiyet üyeleri, Pâris’te bulunan Jön Türklerle irtibatlı çalışıyorlardı.

Nihai hedef olarak Osmanlı Devletini yok etme gayesini güden, ihtilâlci bir kimliğe sâhip olan ve kurucularının ekseriyetinin mason olması ile dikkat çeken bu cemiyet, ülke içinde veya dışında aynı gaye ile kurulan cemiyetleri kendine çekerek kaynaştırmayı başardı. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da basın kendilerine büyük destek verdi. Zaten İttihatçıları iktidar yapan da basındı.

İttihat ve Terakki, görevi gereği, Devletin başına büyük gâileler açtı. Bir oldu- bittiye getirilerek Osmanlı Devletini, Birinci Dünyâ Harbine soktu. Pek çok vatan toprağı elden gitti; yüz binlerce Müslüman-Türk evlâdı şehid düştü.

İktidarda kaldıkları on senede, üç kıtaya yayılmış altı yüz senelik koca bir imparatorluğu, korkunç bir ihtiras ve cehâlet ile târihin derinliklerine gömen İttihat ve Terakki’dir. En az iki milyon kişiyi cephelerde kar ve tipi altında veya kavurucu çöller ortasında çıplak, aç, susuz bırakarak şehid olmalarına sebeb olan İttihat ve Terakkinin ileri gelenleridir. Birkaç milyon kilometre kare olarak devraldıkları bir memleketi, birkaç yüz bin kilometre kareye kadar küçülttüler.

Bu küçük toprak parçasını da düşman çizmelerinin altında bırakarak kaçtılar. İlk olarak Enver, Talat ve Cemâl paşalar ile doktor Bahaaddîn Şâkir, doktor Nâzım, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütârekesini imzâ ettikten bir gün sonra gece yarısı koca Osmanlı Devletini yıktıktan sonra, hıyanetlerine bir yenisini ekleyerek kaçtılar. Enver Paşa Türkistan’da, Talat Paşa Berlin’de, Cemâl Paşa da Tiflis’te, Ermeniler tarafından öldürüldüler.

İttihatçılar, gerçek yüzlerini hep sakladılar. Menfaatleri neyi gerektiriyorsa, öyle göründüler. Türk ve İslâm düşmanlarıyla işbirliği yaptıkları, bünyelerinde bunlara yer verdikleri halde, Müslüman, Türkçü ve milliyetçi bir çizgi takip eder göründüler. Fakat, Türk ve Müslüman düşmanı Yahudi Emanuel Karaso ve Ermeni Hallaçyan gibileri İttihat ve Terakkinin ileri gelen elemanlarındandı.

Cemiyet; kuruluş, teşkilâtlanma ve faaliyet bakımından farklı özellikler taşıyordu. Cemiyetin yöneticilerinin çoğu masondu. Cemiyeti yöneten genel merkez üyesi yedi kişinin kimlikleri, meşrûtiyet îlân edildikten sonra bile açıklanmadı. Üyeler, masonların merâsimlerine benzer usûllerle cemiyete alınırdı. Rehber üyelerce tavsiye edilen ve uygun görülen kişiler, tahlif heyeti (yemîn kurulu) önünde yemin ederlerdi.

Heyet başkanı, önce cemiyetin gayesini, cemiyet üyeliğinin taşıdığı sorumluluğu aday üyeye anlatır, sonra yemini okurdu. Aday üye, hangi dine inanıyorsa kutsal kitabına, hançer ve tabanca üzerine el basarak yemini tekrarlardı.

Cemiyete giren üye, teşkilâtın gayesi uğruna gerektiğinde canını fedâya hazır olduğunu bu yeminle kabul ediyordu. Ayrıca cemiyetin vereceği özel görevleri yerine getirmek için fedâî şûbeleri kurulmuştu. Fedâîler görev sırasında öldükleri takdirde, cemiyet, âilelerine bakmayı taahhüt ediyordu. Cemiyetin amaçlarına aykırı hareket eden, ihanet eden üyeler için merkez heyetleri, mahkeme gibi yargılama yaparlar ve suçluyu ölümle cezâlandırırlardı.

İşte İttihat ve Terakki buydu. Nihayet on yıllık korku ve zulüm devri bitti. Fakat, geride zihniyetleri kaldı. Halk düşmanlığı, bölücülük, partizanlık hastalıkları, İttihatçıların cemiyetimize adapte ettiği alışık olmadığımız kötü örneklerden sâdece birkaçıdır.



Yüklə 1,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   67




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin