Dinlerarası diyalog adım adım hedefine ulaşıyor. Diyalogçuların gönlü rahat olsun! Müslümanların, noel ayinlerine katılması, ortak nikah merasimi ve Hıristiyan temsilcilerin Ramazanlarda iftar yemeklerinde beraberce dua etmelerinin ardından, şimdi de, ortak cenaze merasimi beraberliği başladı.
Geçenlerde biliyorsunuz, Patrik Selçuk Erenerol öldü.Toprağı bol olsun. Fakat, cenaze merasimi daha önceki bildiğimiz gayri müslim cenaze merasimlerinden farklı oldu. Cenazeye Hıristiyan ve Müslüman din adamları da katılarak dua ettiler. Şimdi bununla ilgili habere bir göz atalım:
“Patrik Selçuk Erenerol’un cenaze töreni, hem Ortodoks, hem de İslam usulüne uygun yapıldı. Bulgar Kilisesi Başpapazı Kostas’ın yönettiği ayine ilahiyat mensupları da katılarak dua ettiler. Profesör Zekeriya Beyaz, 'Selçuk kulun dinine, milletine, vatanına, bayrağına bağlı yaşadı. Onu Hazreti Muhammed, Hazreti İsa aleyhisselam şefaatine nail eyle yarabbim. Allah rahmet eylesin' dedi ve Fatiha okudu. Bazı parti yöneticileri bizzat katılırken, bazıları da çelenk gönderdi. Selçuk Erenerol , Kilisedeki törenden sonra, Papa Eftim II Turgut Erenerol'un mezarının yanına defnedildi.” ( 23.12.2002 tarihli gazeteler)
Hani derler ya, buyurun cenaze namazına...Son günlerde olanlar tam buna uygun. Şimdi sormak lazım; merasim niçin sadece Hıristiyan adetlerine göre yapılmadı da, İslam adetleri de karıştırıldı. Bırakalım İslam açısından doğruluğunu yanlışlığını, Hıristiyanlık açısından da uygun bir iş değil bu. En azından, patriğe ve Hıristiyanlığa saygısızlıktır yapılan. Adam Hıristiyan olduğuna göre, merasimin sadece kendi dinine göre yapılması onun tabii hakkı değil mi?
Bütün bunlar “Dinlerarası Diyalog” rezaletinin neticesidir. Ben diyaloga karşı değilim. Fakat, ben diyaloğu onların anladığı gibi anlamıyorum. Zaten asırlardır bunlarla diyaloğumuz vardı. Her mahallede, aynı sokakta bunlarla beraber yaşadık. Birbirimizin sıkıntısına, yardımına koştuk. Aç iseler doyurduk, bakacak kimseleri yoksa, Devlet olarak, millet olarak baktık bakıştırdık. Fakat günlük yaşayışla ibadetlerimizi birbirine karıştırmadık. Onlar Kiliselerinde biz camilerimizde, herkes kendi dinine göre ibadetini serbestçe yaptı. Kimse, kimsenin ibadetine, ayinine karışmadı. İşte gerçek diyalog budur, benim anladığım, dinimizin de emrettiği diyalog budur. Hoşgörü budur.
Peki, diyalogçuluğun mimarı olan Vatikan bunu bilmiyor mu? Tabii ki biliyor. Öyleyse maksatları ne? Maksatları şu: Peygamber efendimizin bildirdiği ve 14 asırdır sarsılmadan devam ettirilen, dinimizin Hıristiyanlığa karşı olan bakış açısını değiştirmek. Müslümanlara, “Hıristiyanlığı da, İslamiyet gibi hak din olarak göstermek. Onlar da Allaha inanıyor biz de Allah’a inanıyoruz, Peygamberlerin farklı olması önemli değil” inancını yayarak, Müslümanların imanını sarsmak, dinden çıkartmak.
Halbuki İslâmiyete göre, bir insan, son peygamber Muhammed aleyhisselama inanmadıkça, O’na tabi olmadıkça, İslamiyeti son ve hak din, diğerlerini batıl, geçersiz din kabul etmedikçe Müslüman olamaz.
Eğer Hıristiyanlık ve diğer dinler, bozulmasaydı, doğru olsaydı, Muhammed aleyhisselamın gönderilmesi luzumsuz olmaz mıydı? Yine Peygamberimizin bütün ömrü boyunca, insanların kendisine inanmaları için mücadele etmesi, herkesi müslüman olmaya davet etmesi haşa lüzümsuz muydu?
Yine Muhammed aleyhisselâmın yolunda olan, İslam devletlerinin bütün dünyaya yayılıp, halkı müslüman olmaya davet etmeleri, bunu kabul etmeyenlerle, mücadele etmeleri, bu yolda milyonlarca şehid vermeleri boş şeyler miydi?
İşte bütün mesele burada düğümleniyor. Yavaş yavaş sinsice, başta Peygamber efendimiz olmak üzere, Müslümanların bugüne kadar yaptıklarının yanlış ve yersiz olduğu intibaını hafızalara hissettirmeden yerleştirmek.
Müslümanların dini yaymak gayretlerini yok etmek. Madem ki diğerleri de doğru, onlar da Cennete gidecek, benim İslamiyeti yaymama, insanların Müslüman olmaları için çalışmama ne gerek var, düşüncesini yerleştirmek. İslâmiyetin esası olan, emri marufu, nehyi münkeri yok etmek.
KİLİSEDE İFTAR YEMEĞİ
Son yıllarda Ramazanlarda komik, komik olduğu kadar da düşündürücü olaylara şahid oluyoruz. Bunlara değinmek istiyorum bugün. Geçen sene ilk defa değişik kesimlerden iftar daveti aldım. Daha doğrusu davetleri aldım. Kimlerden mi, söyliyeyim. Çeşitli gayri müslim cemaatlerden. Üç dinin mensupları iftara çağırılıyordu. Davetiyelerin hepsinin ortak özelliği; hoşgörü, sevgi, saygı, savaşsız dünya vs.
İftar, oruç tutan müslümanlar içindir. Oruçla, İslamiyetle ilgisi olmayan kimseleri, iftar adı altında kilisede toplamanın mantığını anlamak mümkün değil. Bir araya gelip yemek mi yemek istiyorsunuz, Ramazanın dışında gelip yiyin, diyaloğunuzu sağlayın. Hoşgörülerinde, diyaloglarında bile samimiyetsizlik, iki yüzlülük var. Merak ediyorum, daha sonraki senelerde Müslüman temsilcileri istavroz merasimine çağırıp, boyunlarına haç takacak olurlarsa, bizimkiler ne yapacak? Onlar bizim orucumuza saygı gösterdiler, biz de saygı gösterelim deyip haç mı takacaklar?
Aslına bakarsanız, bu şekilde bir diyalog aynı zamanda dinlere saygısızlıktır. Oruç, İslama ait bir ibadettir. Kilisede iftarın işi ne? Dinlerdeki ibadetleri birbirine karıştırmak, dine hizmet değil, dine kötülüktür. Dini bozmaktır.
Papa işi, bir adım daha öteye götürüp, Hıristiyanları oruç tutmaya davet etti. Terör ve savaş kurbanları adına iyi niyetli her dine saygısı olanları oruç tutmaya çağırdı. ‘‘Burada Hıristiyan, Musevi ayrımı yok. Lütfen dünyada barış ve dayanışma adına bu önerimi kabul edin. Adalet adına dünyada bir barışın egemenliği için bu girişimi gerçekleştirin. Ancak sağlık nedeni ile veya başka nedenlerle oruç tutamazsanız o zaman bağışta bulunun”. İlave etti: ‘‘Orucu, sadece ekmek yiyerek ve su içerek gerçekleştirebilirsiniz. Yeter ki gönüllü olun. Müslüman kardeşlerinize destek verin” dedi.
“Kardeşlerimize destek verin” diyor. Siz gerçekten inanıyor musunuz, asırlardır Müslümanlara yaptıkları zulümleri, katliamları, kinlerini unutup bizi “Kardeş” kabul ediyorlar!
İnsanın aklına geliyor, bu işte bir bit yeniği var diye. Ne oldu da, 15 asırlık düşmanlık birden dostluğa, kardeşliğe, dönüştü.
Bugün,sanki, farklı din mensubu insanlar arasındaki diyalog kopmuş, dinler savaşı yaşanıyormuş gibi, Vatikan’ın diyalogla yatıp, diyalogla kalkması Müslümanları haklı olarak endişelendirdi. Acaba, altından nasıl bir çapanoğlu çıkacak diye merak edildi.
Sonunda bulutlar dağıldı; Vatikan’ın gerçek niyeti diyalog değil, bunu istismar ederek, Hıristiyanlığın propagandasını yapmak olduğu ortaya çıktı. Papa 2. Jean Paul, Sen Pietro Kilisesinde pazar günü düzenlenen ayinde , “Kilise ile diğer dinler arasındaki diyaloga evet. Ama aynı zamanda tek kurtarıcının İsa olduğunu ilan etmek gerekiyor’’ diyerek, gerçek maksadını, nihai hedefini açıkca ortaya koydu. Bütün bunlara rağmen hâlâ, hoşgörü, diyalog balonundan fayda uman Müslümanlar varsa, bunlara, Allah akıl fikir versin, demekten başka çare kalmıyor.
Dostları ilə paylaş: |