National Front burjuva basının oluşturduğu ortamı büyük bir rahatlıkla kullanmış, İngiliz halkını "göçmen işgaline" karşı korumak için polisin suç ortaklığıyla sokak saldırılarına başlamış, kapitalizmin evsiz, işsiz, sağlık, eğitim, sosyal güvenlik hizmetlerinden yoksun bıraktığı geri kitlelerin desteğini önemli ölçüde almayı başarmıştır.
1977 yılında National Front İngiltere'nin ulusal düzeyde 4. politik gücü olmuş, yerel düzeyde ise 3. konuma yükselmiştir. Kamuoyu araştırmaları 1979 genel seçimlerinin arifesinde National Front'un iktidara gelmesi dahil, her ihtimali olanaklı kılan bir güçlenme süreci yaşadığını gösteriyordu.(189)
İşte bu aşamadan sonra İngiliz burjuvazisi yeni bir dönem başlatabilirdi. Çünkü istenilen hedefe erişilmiş, faşist mihrakın döneme ilişkin misyonu tamamlanmıştı. Yani kapitalist bunalımın yarattığı toplumsal hoşnutsuzluk faşist örgütler şahsında düzen içinde denetim altında tutulabilmiş, ülkede herhangi bir sosyal karışıklığa meydan verilmemiş, potansiyel tehlike bertaraf edilmişti.
Diğer taraftan faşist bir partinin iktidar olmasına veya politik yaşamda yerleşik ve kalıcı bir mihrak olarak kalmasına burjuvazinin ne ihtiyacı, ne de niyeti vardı. Dönem böyle bir gücün sürekli önplanda tutulmasını henüz gerektirmiyordu ve ayrıca onun denetimden çıkma tehlikesi de olabilirdi.
Dolayısıyla Muhafazakar Parti'nin zararına hızla güçlenen, onun tabanını erozyona uğratan National Front'un gelişmesini frenlemenin zamanı gelmişti. Onu frenleyebilmek için faşistlerin göçmen işçi düşmanı tezleri önce muhafazakar milletvekili Enoch Powell ve ardından bizzat Başbakan Thatcher tarafından doğrudan ve açıktan işlenmeye başlandı. Muhafazakar Parti'nin programına eklendi. Dolayısıyla resmi devlet politikasının bir varyantına dönüştürüldü.
Muhafazakarların bu taktikle başlattıkları süreç doğal olarak National Front'un '80'li yılların başından itibaren gerileme ve bölünme sürecine girmesine neden oldu, zaten amaç da buydu.
'70'li yılların faşist partisi National Front etkinliğini kaybedince, 1982'de John Tyndall önderliğindeki British National Party'e dönüştürüldü. British National Party, Liverpool, Heyzel (Brüksel) vb. stadlarında terör estirmekle ünlü alkolik Skinheads'lerden düşün dünyasında otorite sahibi üniversite profesörlerine, gaz odalarının varlığını inkar eden ünlü revizyonist romancı David Irwing'e kadar değişen heterojen fakat dar bir kitle tabanına sahiptir.
Burjuvazinin dizginleme operasyonunun yanısıra British National Party 1990 yılında East End (Londra)’deki yerel bir seçimde % 12 oranında oy almayı başarabildi. Fakat henüz tamamlanmış bir ulusal örgütlülüğü olmadığından ve çoğunluk sistemine dayanan tek dereceli seçim sisteminin kendilerine parlamentonun yolunu kapatmasından dolayı, sağladığı başarıyı bugün için düzenli bir gelişim ve güçlenme dinamiğine dönüştüremiyor.
Dostları ilə paylaş: |