Diyanet iŞleri başkanlaği trabzon-akçaabat-darica eğİTİm merkezi MÜDÜRLÜĞÜ İSLÂm aile hukukunda akraba evliLİĞİ



Yüklə 0,5 Mb.
səhifə3/8
tarix23.12.2017
ölçüsü0,5 Mb.
#35760
növüYazı
1   2   3   4   5   6   7   8

I. AKRABA KAVRAMI

A. Tarifi ve Kapsamı

Akraba kelimesi genel olarak “kan ve evlilik yoluyla birbirine bağlı olan kimseler, hısımlar” olarak tanımlanmaktadır.113

Akraba sözcüğü, Türk kültürüne Arapça “karib” sözcüğünün çoğul şekli olan “akraba” lafzından geçmiştir. Bu kelime zamanla Türkçe ses uyumundan dolayı “akraba” şeklini almıştır.114

Arapça’da “kurb” kökünden türemiş olup “yakınlık” anlamına gelmektedir. “karib” kelimesi, bu genel manası yanında, özellikle “biriyle aynı soydan olan kimse”yi de ifade etmekte olup bunun çoğulu olan “akriba”dır.115

Arapça’da “akrabalık” manası isim olarak kullanılan “karabet, kurbe veya kurba mastarlarıyla yapılan zül-karabe, zül-karabet (çoğulu zevü’l-kurba) vb. terkipler de “akraba” manasına gelmekte olup Kuran-ı Kerim’de akrabayı ifade etmek üzere daha çok “zül-kurba”116 , ülü’l-kurba117 ve el-akrabun118 gibi lafızlar kullanılmaktadır.

Bunun gibi, nesebe dayalı kan hısımlığını ifade eden rahm, rihm veya rahim (çoğulu erham) kelimeleriyle yapılan ülü’l-erham119 zevü’l-erham (tekili zü’r-rahim) terkipleri de akraba manasınadır. Ancak zevü’l-erham bu genel manası yanında miras hukukunda “ashabü’l-feraiz” ve “asabe” olmayan akrabayı da ifade etmektedir. Kendisiyle evlenilmesi ebediyen haram olan akrabaya “zü rahim mahrem”, diğerlerine de “zü rahim gayru mahrem” (Türkçede namahrem) kelimesi kullanılmaktadır. Kişinin neslinden geldiği baba, dede, ana ve nine... gibi yakınlarına usul, onun neslini sürdüren oğul, kız ve bunların torunlarına da füruları denir. Bununla birlikte ana, baba ve çocuklar için örfen akraba tabiri kullanılmaz.120

Türk kültürü içinde kullanılarak bir kavram haline gelen akraba sözcüğü, aynı zamanda antropoloji, sosyoloji, etnoloji gibi disiplinlerinde önem verdiği konu olmuştur.121

Batı dillerinde akraba karşılığı kullanılan kavramlardan biri, “relative” dir.122

Akrabalık bu vasfı taşıyanlara karşılıklı birtakım hak ve vazifeler yükler. Bu durum, ahlaki vazifeleri de içine alacak şekilde “akrabalık hukuku” tabiriyle ifade edilir.

B. Akraba Evliliği

Akraba evliliğinin bu çok geniş kullanımı yanında genetik bilimde ve kültür bilimlerinde kullanılan akraba evliliği kavramı da vardır ki, bu özel bir kullanımdır. Gündelik dilde kullanılan “akrabadan evlenmek” durumu her koşulda kültür bilimleri ve genetik bilimler açısından “akraba evliliği” sayılmaktadır. Bilimsel anlamda kullanılan anlamıyla akraba evliliği “çeşitli evlilik bağlarıyla akraba olan kimselerin; özellikle yeğenlerin (kardeş çocuklarının) birbiri arasındaki evlilikleri” kastedilmektedir. Bu tanıma kardeş torunlarının evlilikleri de girmektedir.123

Akraba evliliği kavramının yukarıda belirtilen sınıflamasından başka bir de paralel yeğen evliliği ve çapraz yeğen evliliği sınıflaması vardır. Amca kızı-amca oğlu ve teyze oğlu-teyze kızı arasındaki evlilikler paralel; dayı oğlu-hala kızı ve hala oğlu-dayı kızı arasıdaki evlililderi çapraz yeğen evlilikleridir.124

İslam hukukunda da akraba evliliği denildiğinde aynı şekilde yukarıda belirtilen amca, dayı, hala ve teyze çocuklarının yapmış olduğu evlilikler kastedilmektedir. Bundan maksat birinci derecede akrabalarla (anne-oğul evliliği) yapılan evlilikler değildir.

Fakat sosyolojide kardeş çocuklarının arasında yapılan evliliğe, birinci derece akraba evliliği denirken; İslam hukukunda buna dördüncü derece akraba evliliği denir. Fark sadece isim farklılığıdır, anlam aynıdır.125

Bunun dışında akraba evliliği denildiğinde ise, ilk olarak akla şunlar gelmektedir:

Baldızla evlilik: Erkeğin, eşinin ölümünden sonra eşinin kız kardeşiyle evlenmesidir.

Kaymbiraderle evlilik: Kocası ölen kadının, kocasının erkek kardeşiyle evlenmesidir.126



II. AKRABA EVLİLİĞİNİN HUKUKİ DAYANAĞI

A. Akraba Evliliği İle İlgili Ayetler

İslam hukukunun evlenmelerinde bir sakınca görmediği veya yasaklamadığı yakın akraba evlililderini konu alan ayetler, Kuran-ı Kerim’de üç yerde geçmektedir. Bunlar Nisa Süresi 24, Ahza Süresi 37. ve 50. ayetleridir. Bu itibarla tezimize temel teşkil eden bu ayetleri geniş bir şekilde ele almaya çalışacağız.



1. 4 Nisa Süresi 24. Ayet

(Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah’ın size emri budur. Bunlardan başkasını, namuslu olmak ve zina etmemek üzere mallarınızla (mahirlerini vererek) istemeniz size helal kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mahirlerini verin. Mehir kesiminden sonra ( bir miktar indirim için ) karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.”

a) Ayetin Siyak-Sibak Durumu

Müfessirlerin çoğunluğu bu ayeti müstakil bir başlık altında ele almışlardır.127

Nisa Suresinin 22, 23 ve 24. ayet1erinde Allah; özet olarak on beş, uzun uzadıya açıklandığımda, yirmi veya yirmi bir kadınla evlenmenin, gerek sürekli, gerekse geçici evlenme engeller sebebiyle haram olduğunu bildirmiştir.128 Bu sınıfa hangi kadınların girdiği ve hangi kadınların girmediği bu ayetlerde ayrıntılı açıklanmaktadır. Buna göre kişinin annesiyle, üvey annesiyle, kız kardeşiyle. .vb. evlenmesi haramdır. Allah, bu ayetlerde cahiliye devrinde yapılan bir takım evlilik akitlerinin geçersiz olduğuna dikkat çekmektedir. Bunlara ilaveten Hz. Peygamber hüküm koyucu olması sıfatıyla, kendileriyle evlenilmesi haram olanlara bir takım ilaveler de yapmıştır. Mesela “Bir kadın ne halasının ne teyzesinin ne kardeşinin ne kız kardeşinin kızının üzerine evlenemez.”129 Bundan sonra insanın geriye hangi kadınlarla evlenebileceği sorusunun cevabının verilmesi gerekmektedir. Cenaba-ı Allah evlenmeleri yasaklanan kadınları ayrıntılı olarak belirttikten sonra “Bunlardan başkasını, namuslu olmak ve zina etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helal kılındı.” ibaresiyle Allah nikâhlanmaları haram olmayan kadınlara geniş bir alan bırakmıştır.

Bu ayetlerde, evlilikle ilgili çok önemli genel kurallara dikkat çekilmektedir. En son ayette ise130 insanların hangi kadınlarla evlenebileceklerini, hangi kadınların kendilerine helal olduğunu bilmediklerini, Allah’ın (insanların bilmedikleri bütün) bu kapalılıkları açıkladığını ve Allah’ın her bir hükmü hikmetince ortaya koyduğunu bildirilmektedir.

Ayrıca bu ayetin, sürenin geneli ile de bir münasebeti bulunmaktadır. Çünkü Nisa süresi genelde kadınların durumunu evlilikle ile ilgili hükümleri vaz’ etmektedir.

b) Ayetin Gene1 Açıklaması

Ayette gecen “size helal kılındı” ifadesi iki değişik kıraat şekliyle okunmuş olup, bu değişik kıraatler manaya da etki etmektedir.131 Hamza (Ö. 188/803), Kisai (Ö. 189/804) ve Hafs (Ö. 180/796) ayette geçen fiili meçhul sığasıy1a; diğer kıraat imamları ise malum sığasıy1a okumuşlardır.132 Birinci kıraate göre fiili, yukarıda geçen ve ev1enmeleri haram olanlara atfedilmiştir. İkinci kıraate göre ise fiil, ayette geçen “Allah’ın “size emri budur.”ifadesine atfedilmiştir. Buna göre mana “Allah yukarıda açıkladığı kadınları size haram kıldı ve onlarla evlenilmemesini emretti, bunların dışında kalan kadınlarla evlenmeyi size helal kıldı.”şeklindedir.133

Ayette geçen “...size helal kılındı...” ifadesinin hangi manalara geldiği hususunda tefsirler değişik görüşler belirtmişlerdir. Ata (Ö. 115/733); bu ifadenin akrabalardan evlenilmesi haram olanlar dışındakiler; yani bunlara dışında kalanların örneğin amca, dayı, hala ve teyze kızlarıyla evlenmenin helal olduğunu söylemektedir.134 Katade (Ö. 119/737) ise bu ifadenin, (harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyelerin size helal olduğu manasına geldiğini belirtmektedir. Süddi (Ö. 127/744) ise, dört kadınla da ihtiyaç durumunda evlenmenin helal olduğunu zikretmektedir.135

Özet olarak, Cenaba-ı Allah evlenilmeleri yasak olanları açıkladıktan sonra, bunların dışında kalanlarla (amca, dayı, hala ve teyze kızı gibi diğer kadınlarla) evlenmenin helal olduğunu bildirmektedir.

2. 33 Ahzâb Süresi 37. Ayet

(Resulüm!) Hani Allah’ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah’tan kork! diyordun. Allah’ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana layık olan Allah’tır. Zeyd, o kadından ilişkisini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlatlıkları, eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.”

a) Ayetin Nüzul Sebebi

Bu ayetin Zeynep binti Cahş ve Zeyd bin Harise hakkında indiği konusunda tefsirciler tam bir fikir birliği halindedir. Bu ayetin inmesine sebep olan olay ise şu şekilde gerçekleşmiştir:

Zeyd bin Haris, Hz. Peygamber’e hanımını boşamak istediğini beyan eder. Resulullah ise ona eşini boşamayıp tutmasını tavsiye eder; fakat bir müddet sonra evlilik hayatları çekilmez bir hal alır ve sonuçta boşanma gerçekleşir. Zeynep iddet süresini bekledikten sonra Resulullah Zeyd’e: “Zeyneb’i bana iste” der. Zeyd’de Hz. Zeyneb’i, Hz. Peygamber’e ister, bunun üzerine bu ayet iner.136

b) Ayetin Siyak-Sibak Durumu

Bir önceki ayette Allah, Allah ve Resulünün bir iş için karar verdiklerinde, iman eden herkesin buna uyma mecburiyetinin olduğunu, bunu geri çevirme gibi bir haklarının olmadığını bildirmektedir.137

Bu ayette ise Cenab-ı Allah, cahiliye döneminin güçlü örf ve geleneklerinden biri olan evlatlığın öz evlat muamelesi görmesi adedini kaldırmak için, Hz. Peygamber’den, halasının kızı Hz. Zeyneb’i, evlatlığı Hz. Zeyd’le evlendirmesini ister. Bu evlilik Hz. Zeyneb’in zoruna gitse de Hz. Zeyneb bir önceki ayet gereği Allah’ın emrine uyar ve Hz. Zeyd’le evlenir. Bir müddet sonra şiddetli geçimsizlik sonucu Zeyneb binti Cahş ve Zeyd b. Harise boşanırlar. Daha sonra Hz. Peygamber Allah’ın emriyle halasının kızıyla evlenir. Hz. Peygamber’in bu evliliğinden dolayı sorumlu olmadığı da yine ayette açıkça bildirilmektedir.138

Daha sonraki ayetlerde, üvey evladın babasının, çocuğu evlatlık eden kişi olmadığı, bu kişinin sadece onun himayecisi olduğu; gerçek babasının ise, onun doğumuna sebep olan erkeğin olduğu haber verilmektedir.139

c. Ayetin Genel Açıklaması

Ayet-i Kerim’e çeşitli hükümler ihtiva etmektedir. Bu hükümlerden bizi ilgilendiren kısım ise Hz. Peygamber’in halasının kızı Hz.Zeyneb’le evlenmiş olmasıdır.140

Hz Peygamber’in Hz. Zeynep’le evlenmesinin asıl amacı İslam’dan önce cahiliye döneminde yaşayan güçlü örf ve gelenekler arasında yer alan evlatlığın öz evlat muamelesi görmesi uygulamasının kaldırılmasıdır.141 Bu husus ayette müminlere güçlük olmaması” ibaresiyle beyan edilmektedir. Ayette geçen “likey” (için) kelimesi kendinden önceki hükmün illetini bildirmektedir.142

Ayette geçen “zevvecna” (nikâhladık) ibaresi Hz. Peygamber’in Hz. Zeynep’le izdivacının bizzat Allah’ın emriyle gerçekleştiğinin açık delilidir. Bu konuya Allah doğrudan müdahalede bulunmuş ve Hz. Peygamber’i halasının kızı Zeynep’le evlendirmiştir. Böylece evlatlığın öz evlat statüsünde kabul edilmesi geleneği yıkılmış, bu cümleden olarak evlatlık müessesesinin ilgası yanında o dönemde evlatlık edinilen kişilerin boşadıkları kadınlarla evlenme yasağı kaldırılmıştır.

Sonuç itibariyle, Hz. Peygamber’in, Hz. Zeynep’le gerek evlatlık müessesini kaldırmak gerekse bir başka gerekçeye binaen evlenmiş olması fazla önemli değildir. Burada önemli olan Hz. Peygamber’in, Hz. Zeynep’le bizzat Allah’ın emri ile evlenmiş olmasıdır. Eğer konu evlatlık müessesini kaldırmak ise, Hz. Peygamber bunu bir başka kadınla da yapabilirdi; fakat yapmamıştır. Bu da gösteriyor ki, Hz. Peygamber’e mubah olan bu akraba evliliği ümmetine de mubahtır.143



3. 33 Ahzab Süresi 50. Ayet

Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah’ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helal kıldık Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini Peygamber‘e hibe eden mümin Kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helal kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz (Bu hususta ne yapmaları lazım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.”

a) Ayetin Nüzul Sebebi

Ebu Talibin kızı Ümmihani, ayetin nüzul sebebi hakkında: “Hz. Peygamber ‘le beraber hicret etmediğimden Resülullah‘ın evlenme teklifini reddettim ve kendisinden özür diledim. Hz. Peygamber de özrümü kabul etti. Sonra da Allah bu ayeti indirdi, çünkü ben Tulaka’dan, yani serbest bırakılanlardandım.” der.144

b)Ayetin Siyak-Sibak Durumu

Bundan önceki ayetlerde Allah, müminlerin gerçekleştirmiş oldukları evlililderden ve bu evliliklerle ilgili hükümlerden bahsetti. Bu ayette ise, Hz. Peygamber’in eşlerinden ve yaptığı evliliklere değinmektedir; yani Hz. Peygamber’e ait bir takım özelliklerden söz etmektedir.

Ayrıca sürenin başından beri, biri Peygamber’e hitaben “Ey Peygamber” nidası beş defa; bir de müminlere hitaben “Ey İman edenler” nidası altı defa geçmektedir. Buradan, ayette geçen “Ey Peygamber” hitabının Hz Peygamber’in şahsında, bütün ümmete şamil olması sonucuna ulaşmamız mümkündür.

e) Ayetin Genel Açıklaması

Ayette Hz. Peygamber’e helal, olan kadınlar sayılmaktadır. Bunlar:

1. Hz. Peygamber’in mehrini vererek evlenmiş olduğu eşleridir.

2. Hicret eden Hz. Peygamber’in amca, dayı, hala ve teyze kızlarıdır.

3. Kendini Hz. Peygamber’e hibe eden kadınlardır; fakat bu mutlak değil “Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde” kaydıyla sınırlıdır.145

Bu ayette konumuzla ilgili olan husus, amca, dayı, hala ve teyze kızlarıyla evlenmenin caiz olduğudur. Fakat akraba kızlarıyla evlenme, ayette “hicret etme” şartına bağlanmıştır. Müfessirler “Hicret etme”nin iki anlamı bulunduğunu belirtmişler. Bunlar ise:

1. Hz. Peygamber’in amca, dayı, hala ve teyze kızlarından Mekke’den Medine’ye Hz. Peygamber’le göç edenler olduğudur.146

2. Hz. Peygamber’in amca, dayı, hala ve teyze kızlarından İslam’a girmiş olanlar olduğudur. Bu anlamın daha doğru olduğu kanaatindeyiz.

Buna göre “Hicret etme”den maksadın müslüman olduğuna göre, acaba Hz. Peygamber’in amca, dayı, hala ve teyze kızlarıyla evlenmesinde “hicret etme” şart mıdır? Bu hususta üç görüş öne çıkmaktadır:

1. Hz. Peygamber’in amca, dayı, hala ve teyze kızlarıyla evlenmesinde “Hicret etme” şarttır.

2. Çoğunun görüşüne göre “Hicret etme” nin Hz. Peygamber’in amca, dayı, hala ve teyze kızlarıyla evlenmesinde bir şart olmaz; ancak bir üstünlük olabilir.147 Bu görüş daha tutarlı ve sosyal vakıaya daha uygun Olduğu gözükmektedir.

3. yatta geçen “Hicret etme” hükmü nesh edilmiştir. Ancak neyin bu hükmü nesh ettiği bilinmemektedir.148

Hz. Peygamber’in amca, dayı, hala ve teyze kızlarıyla evlenebilmesi için “Hicret etme” nin şart olmadığı, bunun ancak bir üstünlük olabileceği ve “Hicret etmemden maksadın müslüman olmaları gerektiği olduğuna göre; ayette geçen “amca, hala, dayı ve teyze” kelimelerin bir kısmının tekil kalıplarda kullanırken, diğer kelimeler niçin çoğul kalıpta kullanıldığının ayrıca bunların ne anlama geldiğine değinilmesinde fayda olacağı kanaatindeyiz.

Ayette “amca” ve “dayı” kelimeleri tekil kullanılırken; “hala” “teyze” kelimeleri çoğul kalıpta kullanılmıştır.

Ayette bu kelimelerin bu şekilde kullanılması konusunda farklı görüşler ortaya atılmıştır.

Kurtubi (Ö. 671/1272) “amca” ve “dayı” kelimeleri cins isim olmaları sebebiyle tekil kullanıldığı; “hala”, “teyze” kelimelerinin ise cins isim olmamaları sebebiyle çoğul sığasında kullanıldığı düşüncesindedir.149 Bunun dilbilimciler tarafından bilinen bir kural olduğu belirtilmiştir.

İbni Kesir (Ö. 774/1372).ve Şevkani (Ö. 1250/1834) ise yukarıdaki lafızların ayette bu şekilde istimalinin müzekker kelimelerin müennes kelimelere olan bir üstünlüğü olarak değerlendirmiştir.

Bütün bu konuda söylenmiş olanlar birer yorumdur, birer görüş beyan etmeden daha ileri gitmeyen birer iddiadır.

d) Ayetin Tefsiri

Ayetin tefsiri konusunda başlıca iki görüş bulunmaktadır:

Birinci görüş: Burada Hz. Peygamber’in mehirlerini ödediği takdirde mahremleri dışında dilediği bütün kadınlarla evlenmesinin helal olduğudur. Ayet-i kerime nazil olurken Hz. Peyganıber’in nikahında amca, dayı, hala ve teyze kızı yoktu. Şu halde ayeti kerime bu gibi kadınlarla Hz. Peygamber’in öncelikle evlenmesinin helal olduğuna delalet eder.150

İkinci görüş: Tefsircilerin çoğunluğunun görüşü bu ayetin inişi sırasında Hz. Peygamber’in nikâhı altında bulunan eşlerinin kastedildiği yönündedir; yani “ey Peygamber, sadece şu anda nikahın altında bulunan ve mehirlerini verdiğin kadınlar sana helaldir. Çünkü onlar seni seçtiler. Seninle yaşamayı dünyaya ve dünyanın ziynetlerine tercih ettiler.”demektir. Ayetin bu şekilde anlaşılmasını gerektiren husus, “mehirlerini verdiğin” şeklinde geçen mazi (geçmiş zaman) ifadesidir. Dolayısıyla ifadenin gelecekle ilgisi yoktur. Bu yorumu İbn Abbas’ın şu sözü de desteklemektedir: “Resıulullah daha önceleri dilediği kadınla evlenirdi. Bu, O’nun diğer hanımlarının zoruna giderdi. Bu ayet inince ayette sözü edilen kadınlardan başkaları kendisine haram kılındı ve hanımları da bu durumdan memnun olup sevindiler.”

Kurtübi, birinci görüşü yani Hz. Peygamber’in mehirlerini ödediği takdirde mahremleri dışında dilediği bütün kadınlarla evlenmesinin helal olduğu görüşünü tercih etmiştir. Görüşünü de Hz. Aişe’nin (Ö. 57/678) “Resulullah; Allah’ın, kadınları kendisine helal kılıncaya kadar ölmedi.” sözüyle desteklemiştir.151

Allah… “amcanın, halanın, dayının ve teyzenin kızlarını sana helal kıldık” buyuruyor; fakat Hz. Peygamber’in ne dayısı, ne de teyzesi bulunmaktadır. Çünkü Hz. Peygamber’in annesi Emine’nin ne erkek kardeşi ne de kız kardeşi vardı; buna rağmen Cenaba-ı Allah “dayının ve teyzenin kızlarını” ifadesini neden kullanmıştır?

Buna cevap olarak bir kısım tefsirciler, Hz. Peygamber’in dayı ve teyze kızlarıyla, Beni Zehra kabilesinin kadınlarını kastetmişlerdir. Çünkü yakın olsun uzak olsun Beni Zehra kabilesinin erkeklerine Hz. Peygamber’in dayıları, Beni Zehra kabilesinin kadılarına da Hz. Peygamber’in teyzeleri denirdi. Yine aynı tefsirciler, Hz. Peygamber’in amca ve hala kızlarıyla, Kureyşli kadınların kastedildiğini ileri sürmüşlerdir.152 Çünkü yakın olsun uzak olsun Kureyişlilere Hz. Peygamber’in amcaları, Küreyşli kadınlara da Hz. Peygamber’in halaları denirdi.

Bu genel olarak böyle olmakla beraber dar anlamda, amca ve hala kişinin baba tarafından erkek ve kadın akrabalarına denir. Dayı ve teyze ise, kişinin anne tarafından erkek ve kadın akrabalarıdır. Bu bütün herkes tarafından bilinen bir kullanımdır.

...amcanın, halanın, dayının ve teyzenin kızlarını sana helal kıldık” hitabından Hz. Peygamber’in amca, hala, dayı ve teyze kızlanyla izdivacının farz olduğu yönünde bir hükmün çıkanlması, doğru bir çıkarm olmaz.

Buradaki hitap görünüşte Hz. Peygamber’e özel olmakla beraber, hakikatte bütün ümmetini kapsamaktadır; yani “Sebebin has olması hükmün amm olmasına engel teşkil etmez.” Çünkü Hz. Peygamber’ dışındaki insanların dayı ve teyze kızları bulunmaktadır.

Halasının kızı Zeyneb binti Cahş’tan başka Hz. Peygamber’in eşlerinden hiçbiri akrabası değildir.153

Bütün bunlardan ortaya çıkan sonuç: Hz. Peygamber’e verilen izin geneldir. Ayette belirtilen sınıflardaki kadınlarla evlenme Hz. Peygamber için bir genişliktir. Evlenmesi gerektiği durumlarda, ayette zikredilen kadınlarla evlenmenin kendisine mubah olduğunun bir işaretidir.

B. Akraba Evliliği ile İlgili Hadisler (Rivayetler)

Hz. Peyganıber’in yakın akrabayla evlenmeyi hoş görmediğine dair birtakım rivayetler İslam hukuk kaynaklarında (hadis, tefsir ve fıkıh. . .vb. kitaplarında) yer almaktadır.

Burada bu sözlerin neler olduğu, gerçekten Hz. Peygamber’e ait bu kabil hadislerin bulunup bulunmadığını, bu gibi sözlerin hangi kaynaklarda yer aldığını ve gerek hadisçi, gerekse hukukçuların bunlar hakkında neler söyledilderini araştıracağız.

1. Birinci Rivayet

Yakın akrabadan evlenmeyin; zira çocuk zayıf olur.”154

Muteber hadis kaynaklannda Hz. Peygamber’e ait bu şekilde bir rivayet bulunmamaktadır.155

(Gazzali (Ö. 505/1111), nikahlanacak kadında bulunması gerekli nitelikleri sıralarken “kadının yakın akrabadan olmaması gerektiğini” de zikreder.156 Bu kanaate varırken de Hz. Peygamber’e isnad edilen bu rivayeti gerekçe gösterir. Bunu analiz ederken, akrabaya karşı şehvetin zayıflayacağını ve şehvet zayıflığının da doğacak çocuğun cılız olmasına sebep olabileceği belirtilmektedir. Ayrıca şehvetin bakma ve dokunma yoluyla arttığını, şehvetin yabancı kadınlarda daha da kuvvetli olacağını bildirmektedir.157

Zebidi (Ö. 1205/1798) “çocuk zayıf olur” ifadesini cisminin zayıf olacağı şeklinde açıklamıştır.217

Iraki (Ö. 806/1403); bu rivayetin Hz. Ömer’in (Ö. 23/643) Ali Saib’e hitaben söylenen bir söz olarak bilinmekte olduğunu söyledikten sonra, İbn Salah’ın (Ö. 643/1245): “Böyle bir rivayetin aslı olmadığı” ifadesini kullandığını nakletmektedir.158

Bu rivayet hakkında Fettani (Ö. 986/1578) ve Şevkani, “merfu hadis değildir” ifadesini kullanmışlardır; yani Hz. Peygamber’e kadar ulaşan bir sened zinciri bulunmamaktadır.159

Çağdaş İslam bilginlerinden Abdullah Nasuh Ulvan ise, bu rivayet hakkında iki görüş ileri sürmektedir. Birincisi: Bu rivayetin Hz. Ömer’den gelen bir “Eser” olduğudur. İkincisi ise: Her ne kadar bu böyle olmakla birlikte bazı hadisçilerin merfu hadis hükmünü aldığını kaydetmektedir. İbrahim Canan ise, bu tür rivayetleri zayıf yollarla gelmiş hadisler olarak nitelendirmektedir.160

Burada üzerinde durulması gereken en önemli nokta; İbn Salah tarafından rivayet hakkındaki, “Böyle bir rivayetin aslı olmadığı” şeddinde bir ifadenin kullanılmış olmasıdır. Bu ifadenin ne anlama geleceği hususunda hadis alimleri iki görüş belirtmişlerdir:

Birinci görüş: Eğer herhangi bir rivayet hakkında bu ifade kullanılmışsa bu ifadeyle böyle bir rivayetin nakledilecek bir sened zincirinin olmadığına hükmedilir. Eğer hadisin bir senedi yoksa bu hadisin bir kıymeti de yoktur, bu hadis itibara da alınmaz. Çünkü Hz. Peygamber’in sözünü nakletmede, önemli olan hadisin sahih bir sened zinciriyle gelmesidir.161

İkinci görüş: Herhangi bir rivayet hakkında bu ifade kullanılmışsa bu ifadeyle, bunun ya sahih bir senedinin bulunmadığına hükmedilir; yahutta bir senedi varsa bu sened zincirinde ‘hadis uydurucusu” veya “yalancı” bir ravinin olduğuna hükmedilir. Sonuç itibarıyla bu şekildeki rivayet mevzu hadis’tir veya Hz. Peygamber, sahabe yahut tabiilerine atılan bir yalandır.162

İbn Salah’ın bu rivayet hakkındaki “Böyle bir rivayetin aslı olmadığı” ifadesi, yukarıda belirtilen gruplardan hangisine konursa konsun; sonuç itibarıyla ya bu rivayetin senedi yoktur; böyle bir durumda bir kıymeti de yoktur ya da bu rivayet mevzü hadisler grubuna girmekte olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.



Yüklə 0,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin