Doğada sistem gerçekliĞİ ve biLGİ İŞlem süreci



Yüklə 1,11 Mb.
səhifə19/38
tarix08.01.2019
ölçüsü1,11 Mb.
#93289
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   38

KARA DELİK “TEKLİĞİ”...



Önce şu “Singularität” (teklik) meselesini açalım. Korkunç bir şey! “Schwarzschild-yarıçapına” gelince, yani kara deliğin merkezine bu kadar yaklaşınca (ki bu, “üçbuçuk kilometre” kadardır), “bilimin geçerliğini kaybedeceğini” ilan ediyor biliminsanları! Neden? Diyorlar ki, “burada uzayın yoğunluğu, yani gravitasyonal alanın eğimi o kadar büyük boyutlara ulaşır ki, içerden dışarıya doğru hiç bir elektromagnetik dalga, sinyal çıkamaz. Çıkmaya çalışsa bile, tekrar içeriye doğru çekilir, kaybolur”. Böylece, “bilmek ölçmekle gerçekleşeceğinden, içerde ne olup bittiğini prensip olarak hiç bir zaman bilemeyeceğimiz bir durumla karşı karşıyayız demektir. Bilmek, ancak bize ulaşan sinyalleri değerlendirerek mümkün olabilirdi. Bu olmayınca bilim de olmaz”!..
Peki, atomun içinde-belirli bir kuantum seviyesinde-ne olup bittiğini nasıl “bi-liyorsunuz”? Hangi ölçme işlemini yapabiliyorsunuz orada? Diyeceksiniz ki, “doğ-rudur, belirli bir kuantum seviyesinde denge durumunda iken atomun da içine girilemez; ama en azından, bilinen şeylerden yola çıkarak, ne olup bittiğini indirekt bir şekilde bilebiliriz bu durumda”. Peki, atom söz konusu olunca bu “mümkün” oluyor da, “kara delik” söz konusu olunca neden olmuyor? İşte meselenin can alıcı noktası burası!...
Hemen cevap verelim. Önümüzdeki engel, kara delik ve onun özel durumu falan değildir! Peki ya nedir? Kafa yapımızdır! Mekanik, metafizik düşünmeye alışmış kafa yapılarımızdır, pozitivist bilim-bilimsellik anlayışımızdır! Yani, dünya görüşümüzdür! Olayları ve süreçleri-nesneleri- bizatihi, “kendinde şeyler” olarak varolan-gerçekleşen teklikler (“Singularität”) olarak görme, kavrama anlayışımızdır. Önümüzdeki asıl engel budur!...
Siz önce tutup bir “teklik” icat edeceksiniz, yani, varolmak için başka hiç bir şeye gerek duymayan, hiç bir KS’ ne bağımlı olmaksızın, “kendinde şey” olarak varolan bir “mutlak gerçeklik” anlayışını temel alacaksınız, sonra da işi yokuşa sürüp “bilinemezciliğe” sığınacaksınız! Ama bu kadar da değil! “Her şey o tekliğin içinde olup bittiğine göre, demek ki büyük yaratıcının, Allah’ın mekanı da burasıdır” sonucuna varıp, bilimle Allah arasındaki sınırları belirlemiş olmanın verdiği rahatlıkla yolunuza devam edeceksiniz!... [9, 14,15]
Her şey apaçık! Klasik bilimin, mekanik-metafizik materyalizmin-pozitivizmin, hangi türden olursa olsun, bütün o, evreni patateslerden oluşan bir patates çuvalı gibi görme anlayışlarının “sonudur” bu! Hem de öyle bir “son”ki, mecburen, bunu kendiliklerinden ilan ediyorlar! Hem “biliminsanı” olmanın, hem de mekanik-materyalist-pozitivist dünya görüşüne sahip olmanın sınırları, o “kara delik tekliğinin” sınırlarıdır o halde! Burada kapıda bir levha asılı sanki, “mekanik düşünenler buradan içeriye giremezler” diye!.
Kara deliğin yapısı üzerinde yoğunlaşmadan önce, önümüzdeki tabloya bir kez daha göz atalım...

“GÖZETLENEBİLİR EVREN”...



Birkere öyle, “gözetlenebilen evren” diye bir teklik, “tek bir evren” söz konusu olamaz! Öyle bir “evren”ki, her şey onun içinde! Sınırları olan, belirli bir yapı; kapalı bir sistem!... Varolmak için kendi dışında başka bir şeyin varolmasına ihtiyacı olmayan “kendinde şey” bir oluşum! Dış etken-dış kuvvet diye bir şey söz konusu değil burada! Böyle bir şey olamaz! Dış etkenin sıfır olduğu bir sistem, kapalı bir sistem, gerçek olamaz. Bu, sadece, belirli bir durumu açıklayabilmek için yapılabilecek, bilinçli bir varsayım olabilir. Ama, objektif izafi bir gerçeklik olarak var olabilmek için, mutlaka yaratıcı-gerçekleştirici bir dış kuvvetin, unsurun bulunması gerekir. Çünkü varolmak, daima, “dışardan” gelen madde-enerji-informasyon işlenirken bir reaksiyon olarak gerçekleşmek demektir. Bu yüzden de zaaten bütün “gerçek” sistemler “açık sistemlerdir”...
Bu kadar basit bir şeyin halâ tartışma konusu olması bile gariptir aslında! Diğer atomlarla, nesnelerle ilişkisi olmasaydı, bir atomun (ya da bir elektronun) objektif gerçeklik olarak varlığı söz konusu olabilir miydi? Var olan her şey, ancak bir sistem olarak, yani, kendi içinde elementlerinden, parçalarından oluşan bir bütün olarak gerçekleşebilir. Ve o, ayni anda, sistem merkezinde temsil olunan varlığıyla, bir dış unsurla gerçekleştireceği ilişkilerin sonucunda, yeni bir sistemin içinde, onun bir parçası, unsuru olarak varlığını sürdürür. Bu evrensel varoluş zinciri sonsuz bir süreç olduğu için, hiç bir zaman öyle “gözetlenebilir evren” diye, özünde tekliği ifade eden bir kavrama yer yoktur! Siz “gözetleyemiyor” olsanız da, gözetleyebildiğiniz o evreniniz mutlaka bir başka “evrenle” bir bütün, bir sistem oluşturarak var olabilir. Yoksa, eğer böyle bir “teklik” anlayışından yola çıkarsanız, sonra da “gravitasyonla bunu sıkıştırır sıkıştırır” ve ennihayet “karadeliğin tekliğine” toslarsınız!... Ve, “bu da neyin nesidir, koskoca evren tek bir noktada yok olup gidiyor” demekten başka söyleyecek lafınız kalmaz!...
Şu ana kadar, iki temel sorunu çözmüş bulunuyoruz. Birincisi, çekirdek reaksiyonlarıyla genişleme arasındaki ilişkiye dairdi. İkincisi ise, “evrensel” yapıya ilişkin. Yani öyle, “evren” diye bir “tekliği” ifade eden, “kapalı bir sistem” olarak var olan, her şeyi içine alan bir yapının-gerçekliğin bulunmadığının tesbiti. Ve dedik ki, her durumda ancak bir sistem-hem de açık bir sistem- söz konusu olabilir. İşte size sihirli anahtarlar! Yani sadece o “gözetlenebilir evren”in kendi içinde bir sistem olması yetmiyor, aynı anda, sistem merkezinde temsil olunan varlığıyla, o da gene bir başka sistemin içinde, onun bir parçası olarak yer almalıdır.



Kapalı bir sistem olarak, “her şeyi içine alan bir evren” anlayışı, mekanik-metafizik materyalizmin-pozitivizmin “evren” anlayışıdır. Ama işin ilginç yanı, bütün idealist dünya görüşlerinin “evren” anlayışının da aynı temele dayanmasıdır! Aradaki fark mı diyorsunuz, biri, “şeyler bizatihi-mutlak gerçekliklerdir” derken, öteki, “hayır her şeyi yaratan bir mutlak idee vardır” der; o kadar! Bakın sonra bu işin sonu nereye gidiyor: Bu “evren”, gravitasyonla sıkışa sıkışa kara deliğe dayanınca, biri der ki, “Schwarzschild-yarı çapından daha öteye gidemeyiz, bilim burada biter”! Öteki de, “gerisi Allah’ın işidir” der, iş bitmiş olur!...
Daha önce, kuantum fiziğinin esaslarını, Heisenberg İlkeleri’ni tartışırken gördük; bir şeyin var olabilmesi, objektif bir gerçeklik olarak bilinebilmesi için, onun mutlaka bir dış unsurla ilişki-etkileşme içinde olması gerekir. Bu, aynen, bir elektron üzerinde deney yapan gözlemci-elektron ilişkisine benzer. Ölçme-etkileşme sürecinde ortaya çıkan elektronun objektif varlığı, gözlemciyi temel alan KS’ ne göre olur. Burada “gözlemci” genel bir kavram olarak kullanılıyor. Önemli olan, herhangi bir KS’ ne göre olmadan, mutlak anlamda bir varoluştan bahsedilemeyeceğidir. Daha başka bir deyişle biz bunu, “bütün gerçek sistemler açık sistemlerdir” diye de ifade etmiştik.
O halde, tekrar başa dönerek tekrar edelim: “Evren” açık bir sistemdir. Evrenin kendi kendini yeniden üretmesi süreci de, her durumda, zincirin bir halkasında, belirli bir sistem zemini üzerinde gerçekleşmektedir. Yani, bir yanda belirli bir süreç (kendi kendini yeniden üretme süreci) yaşanılırken, bütün bu süreçlerin yaşanıldığı sistem, ayni anda, bir üst sistemin içindeki yerini ve hareketini devam ettirmektedir.
Sonra, eğer evren kapalı bir sistem olsaydı, o “ilk patlamadan” sonra nereye gidecekti o madde-enerji! Hem deniyor ki, Newton’un “mutlak-boş uzay” kavramı metafiziktir, hem de, başka çıkış yolu görünmeyince hemen bu anlayışa sığınılıyor! Newton ruhlarına sinmiş! Pozitivizm teslim almış bütün bilinçleri!...
BİR DE “KARANLIK MADDE” VAR!...
Bir de diyorlar ki, “evren genişliyor ama, bu genişlemenin bir yerde durup durmayacağını bilemiyoruz. Eğer evrendeki kütle miktarı yeterliyse, ve gravitasyon yeteri kadar güçlüyse, bu genişlemeyi bir yerde durdurabilir, değilse, genişleme sonsuza kadar sürer”! Onun için de evrende “görünmeyen, karanlıkta kalan maddeleri (dunkle Materie) arıyorlar!...
Allah şaşırtmasın! Hangi “sonsuza” kadar gidecekmiş bu evren, söyler misiniz bana! Burada, “sonsuz” derken kastettikleri, aslında Newton’un “mutlak-boşluğundan” başka bir şey değildir! “Hayır onu demek istemiyoruz” diyorsanız eğer, o zaman genişlemenin devam edeceği yerin, yani uzayın, gravitasyonal alan olduğunu kabul etmeniz gerekir. Bu durumda ise, derler ki adama, o gravitasyonal alanı-uzayı kütleden bağımsız olarak nasıl düşünebiliyorsunuz? Yani eğer ortada “sonsuza kadar” uzanan bir uzay varsa, bu, böyle bir uzaya-gravitasyonal alana sahip bir kütle-evren var demektir; ki, bu durumda da zaten bütün o “gözetlenebilir tek bir evren” anlayışı yatar! Aslında bütün mesele gelip madde-enerjiyle, kütleyle uzayı-gravitasyonal alanı birbirinden ayrı olarak düşünmeye dayanıyor. Hepsi hikâye bunların! Öyle, almış başını, nereye gittiği belli olmadan kuralsız bir şekilde giden bir “evren” falan olamaz! Genişleme oluyorsa da bu, madde-enerjinin ayrılmaz parçası olan uzayla-yani gravitasyonal alanla birlikte olmaktadır.
Hadi diyelim ki sizin düşündüğünüz gibi oluyor her şey! Ve o “ilk patlamadan” sonra, almış başını gidiyor evren! Gravitasyonun da gücü yetmiyor onu durdurmaya! Burada bile çelişki içindesiniz! Böyle bir evrende merkez mi olur ki genişlemeyi durdurmaya çalışan bir gravitasyon olsun! Herkes almış başını gidiyor! Ortada merkez diye bir şey olur mu bu durumda? Hangi gravitasyon durduracak bunları! Diyelim ki, yeteri kadar “karanlıkta kalan madde” var, bu yetmez! Ortada evrensel bir sistem ve onun merkezi varlığı olmalı ki, gravitasyonun frenleme-durdurma fonksiyonu olabilsin!...
Ama, “evren” açık bir sistemse, o zaman bütün bu sorular anlamını kaybediyor zaten. Çünkü, bir AB sisteminde, A’ nın içinde olup biten hiç bir şey, B’ nin varlığıyla koy-duğu sınırların ötesinde gerçekleşemez. A’ nın içinde ne olup biterse bitsin, son tahlilde bütün bunlar B’ ye göredir-B ile ilişkinin ürünüdür. Çünkü A, ancak B’ nin uzayında, kendi etrafında ve yörüngesi üzerinde hareket ederek var olabilir. Hareket miktarını, kütlesini vs. her şeyini belirleyen, B ile olan sistem ilişkisidir...

Elimizdeki sihirli anahtarlar bunlar! “Kara deliğin” sınırlarındaki o kapıyı açabiliriz artık! Giriyoruz içeriye! “Mekanik-metafizik düşünenler giremez” levhasını yerinde bırakarak tabi!...



Yüklə 1,11 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin