Doğrularin öYKÜSÜ Şehit Murtaza Mutahhari

39-KABUS

Gördüğü rüya onu çok korkutmuştu. Her an kendince korkunç tabirler yapıyordu. Tedirgin bir şekilde İmam Sadık’ın(as) huzuruna gelerek şöyle dedi:

-Bir rüya gördüm. Sanki rüyamda tahta bir karartı ya da tahtadan bir adam, tahtadan yapılmış bir ata binmişti. Elinde bir kılıç vardı ve onu havada sallıyordu. Onu seyrederken son derece korkuyordum. Rüyamın tabirini bana söyler misiniz?

İmam(as):

-Mal varlığı olan bir adam var ve sen bir şekilde o adamın malını elinden almak istiyorsun.Seni yaradan ve yine öldürecek olan Allah’tan kork ve bu kararından vazgeç. Dedi.

Bunun üzerine adam:

-Hakikaten gerçek alim sensin ve ilmi madeninden almışsın. İtiraf ediyorum ki, dediğiniz gibi bir düşüncem vardı. Komşularımdan birinin tarlası var. Paraya ihtiyacı olduğu için orayı satmak istiyor ama şimdilik benden başka müşterisi yok. Ben, bu günlerde onun bu durumundan nasıl faydalanıp da onun bu tarlasını nasıl az bir parayla alabilirim diye sürekli düşünüyordum. Dedi.⁴⁸

40-BENİ SAİDE GÖLGELİĞİNDE

Geceydi ve hava yağmurluydu. İmam Sadık(as), tek başına ve kimseye haber vermeden gecenin karanlığından faydalanarak, evinden çıkıp, Ben-i Saide gölgeliğine doğru yola koyuldu. Tesadüfen imamın yakın yarenlerinden Muella B. Halis imamı evden çıkarken gördü. Kendi kendine : “İmamı bu karanlıkta yalnız bırakmayayım” diye düşünerek onu uzaktan takip etti.

Yavaş yavaş imamı arkadan takip ederken, imamın omzundan bir şeyin düştüğünü gördü. İmamın sessizce şöyle dediğini duydu: “Allah’ım! Bunu bize geri ver.”

Müella, imama yaklaşarak selam verdi. İmam , Müella’yı sesinden tanıyıp:

- Müella sen misin ? diye sordu.

-Evet, Benim.

İmama cevap verdikten sonra yere düşen şeylerin ne olduğuna baktığında, yere düşen ekmekleri gördü. İmam(as):

-Bunları yerden topla ve bana ver, dedi.

Müella, ekmekleri topladı ve imama verdi. Bir kişinin tek başına zor taşıyabileceği ağırlıkta bir ekmek çuvalıydı. Müella İmam :

-İzin verin ben taşıyayım, dedi.

İmam(as):

-Hayır , gerek yok, dedi. Ben bu işi yapmaya senden daha layığım.

İmam, çuvalı omzuna aldı ve iki kişi yola koyuldular. Beni Saide gölgeliğine ulaştıklarında, orada bir grup fakir fukara insan vardı. Evi barkı olmayan insanlar, orada yaşıyordu. Her kes uyumuştu. Bir kişi bile uyanık değildi. İmam(as), ekmekleri birer ikişer elbiselerinin altına bırakıp, bir kişiyi bile unutmadı. Geri dönerken Müella:

-Sizin bu gece yarısında kendilerine ekmek götürdüğünüz insanlar, Şialar mıdır? Sizin imametinizi kabul ediyorlar mı? Diye sordu.

İmam(as):

-Hayır, dedi. Bunlar benim imametime inanmıyorlar. Eğer imametimi kabul eden kimseler olsalardı, ekmeğin yanında tuz da getirirdim. ⁴⁹

41-YAHUDİLERİN SELAMI

Resulü Ekrem’in eşi Ayşe, Resulü Ekrem’in yanında oturmuştu. O esnada bir Yahudi geldi. “Selamun Aleykum” yerine “Samu Aleykum” yani “ölüm üzerinize olsun” diyerek selam verdi. Çok geçmeden başka bir Yahudi gelerek, aynı şekilde selam verdi. Resulü Ekrem’i incitmek için planlanmış bir oyun olduğu belliydi. Ayşe, öfkelenerek:

-Ölüm sizin üzerinize olsun, diye bağırmaya başladı.

Resulü Ekrem, bunun üzerine şöyle buyurdu:

-Ey Ayşe! Uygunsuz sözler söyleme. Bu sözler eğer görülseydi en kötü ve en çirkin şekillerde görülürdü. Yumuşaklılığı, sabırlılığı ve mülayimliği neyin üzerine bıraksan onu güzelleştirir ve neyin üzerinden alsan, o şeyin güzelliği ortadan kalkar. Neden sinirlendin?

-Görmüyor musun Ya Resulallah? Bunlar selam yerine neler diyorlar?

-Benim, onların cevabında “Aleykum”(Sizin üzerinize olsun) demem yeterliydi.⁵⁰

42-EBUZER’E BİR MEKTUP

Ebuzer’e uzaktan bir mektup gelmişti. Açıp okuduğunda adamın biri, genişçe nasihat istemişti. O, Ebuzer’i tanıyan, Resulü Ekrem’in Ebuzer’e verdiği değeri ve ona hikmet öğrettiğini bilen biriydi. Ebuzer, cevaben kısaca şu cümleyi yazdı: “Herkesten daha çok sevdiğin kimseye kötülük yapma.” Mektubu kapatarak sahibine gönderdi. O adam, Ebuzer’in mektubunu açıp okuduğunda, hiçbir şey anlamadı ve kendi kendine: “Nasıl yani, ne demek istiyor? Herkesten daha çok sevdiğin kimseye kötülük yapma da ne demektir? Zaten insan, çok sevdiği birine nasıl kötülük yapabilir ki? Hem kötülük yapamayacağı gibi, canını ve malını bile onun uğrunda feda edebilir.” Diye düşündü.

Diğer bir taraftan da sözü söyleyenin, basit bir şahsiyet olmadığını, Ebuzer’in ümmetin Lokman Hekim’i olduğunu ve mecburen açıklama istemesi gerektiğini düşündü. Yeniden bir mektup yazarak, Ebuzer’den açıklama istedi.

Ebuzer, cevaben şöyle yazdı: “En çok sevdiğin kişi yine kendinsin. Kastım, başka bir insan değildi. Sen kendini her ketsen daha çok seviyorsun. Sevdiğine kötülük yapma dememden kasıt, kendine kötülük yapma demektir. Bilmiyor musun insan, her günah işlediğinde zararını kendisi çeker.”⁵¹

43-BELİRLENMEYEN ÜCRET

O gün Süleyman B.Cafer Caferi ve İmam Rıza (as), bir iş için dışarı çıkmışlardı. Akşam olduğunda Süleyman evine gitmek istedi. İmam Rıza(as) ona:

-Bu akşam bizim eve gel bizimle ol. Süleyman imamın sözüne itaat ederek imamla beraber ev gitti.

İmam (as), hizmetçilerinin çalıştıklarını gördü. Bu arada imamın dikkatini hizmetçilerle birlikte çalışan bir yabancı çekti.

-Bu kim? Diye sordu.

Hizmetçiler:

-Bize yardım etmesi için onu bugün tuttuk, dediler.

İmam :

-Çok güzel, dedi. Ne kadar ücret belirlediniz?

-Sonuçta bir şekilde razı ederiz.

Bu söz karşısında İmam Rıza(as) çok öfkelendi. Süleyman Caferi, İmama dönerek:

-Neden kendinizi üzüyorsunuz? Dedi.

İmam şöyle buyurdu:

-Ben sürekli bir işi yapmadan önce ücretini belirleyin diyorum. Önce adamın ücretini belirleyin sonra çalıştırın. Eğe ücreti belirlerseniz işin sonunda fazladan bir şey verebilirsiniz. Böylece belirlenen ücretten fazlasını verdiğiniz için, o da sizden memnun kalır ve aradaki sevgi artar. Eğer sadece belirlenen ücret verilse, yine sizden bir rahatsızlık duyulmaz. Ama ücret belirlenmezse işin sonunda ne kadar ücret verirseniz verin, karşınızdakini memnun edemezsiniz ve yine sizin ona az bir ücret verdiğinizi zanneder. ⁵²