Doğrularin öYKÜSÜ Şehit Murtaza Mutahhari



Yüklə 0,68 Mb.
səhifə19/37
tarix08.01.2019
ölçüsü0,68 Mb.
#92994
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   37

67-HATİP

Eski Yunan’ın, meşhur siyasetçi ve hatiplerinden biri olan ve Aristo ile aynı yıl doğup, aynı yıl da vefat eden Demostons, ergenlik çağına yakın dönemlerinden itibaren, hatiplik için kendisini hazırlıyordu. Ne vaiz olmak, ne ahlak öğretmeni olmak, ne önemli toplantılarda konuşabilmek, ne siyasi konuşmalar yapmak, ne de avukatlık yapmak için hazırlanıyordu. Sadece, babasının öldükten sonra malını yiyen, babasının vasisileri ve kendisine küçükken bakmakla yükümlü olanlara karşı, mahkemede kendisini savunmak ve hakkını aramak için hazırlanıyordu. Uzun bir müddet bu iş ile meşgul olmasına rağmen, babasının mallarından hiçbir şey geri alamadı. Ama konuşma yeteneği gelişmişti. Genel meclislerde konuşmalar yapmaya karar verdi.

İlk başlarda üslubu pek beğenilmedi. Konuşmalarında, ses tonu, lehçe, nefes alıp vermeleri ve cümle yapısıyla ilgili eksiklikleri dikkat çekmeye başlamıştı. Ama dostlarının teşviki ve kendisinin azimli mücadelesi sonucu bütün o kusurları yok etmeği başardı. Kendisine evin bodrumunda bir oda hazırlamıştı ve orada kendi kendine hitabet çalışmaları yapıyordu. Lehçesini düzeltmek için ağzında küçük bir çakıl taşı taşıyordu. Yüksek sesle şiirler okuyordu. Nefesini kuvvetlendirmek için, yokuş yukarı koşuyordu ve bu şekilde uzun manzumeleri bir nefeste okuyabiliyordu. Hal ve hareketlerini düzeltmek için, aynanın karşısına geçip konuşmalar yapıyordu. Bu çalışmalarına o kadar uzun bir süre , büyük bir titizlikle devam etti ki, sonunda dünyanın sayılı hatiplerinden biri olmayı başardı.77

68-TAİF YOLCULUĞUNUN MEYVESİ

Resulü Ekrem’in(s) amcası Ebu Talip ve sevgili zevcesi Hatice, birkaç gün arayla dünyadan göçtüler. Böylece Resulü Ekrem(s), evin dışındaki en iyi savunucusunu ve dayanağını yani Ebu Talip’i ve evinin içinde de en iyi teselli kaynağı ve yakınını yani Hatice’yi kaybetmişti. Hz.Ebu Talip’in vefatı, Resulü Ekrem’e (s.) ağır geldiği gibi, Kureyş’i de ona karşı cesaretlendirmişti. Hz.Ebu Talip’in vefatının üzerinden henüz birkaç gün geçmemişti ki, Resulü Ekrem(s), sokakta yürürken başına kül döktüler. O şekilde eve dönünce Hz.Fatıma(s.a), hemen babasının üzerini temizleyip başını yıkadı. Resulü Ekrem(s), kızının ağladığını görünce şöyle buyurdu:

-Kızım! Ağlama ve üzülme. Baban yalnız değil. Koruyucusu Allah’tır.

Bu olaydan sonra, yalnız başına Mekke’den çıkıp Sakif kabilesini hidayete davet etmek için suyu ve hasının güzelliği ile meşhur olan ve Mekke’nin güneyinde bulunan, Taif’e doğru yola koyuldu. Ayrıca Taif, Mekke zenginlerinin tatil mekanıydı. Taif halkından da aslında bir şey beklenmezdi.Çünkü o nimetler içerisinde yetişen Taifliler de Mekkelilerin yapısına sahiplerdi. Kabe’nin yakınlarında yaşıyor, putlara adanan sadakalarla rahat bir yaşam sürüyorlardı. Ama Resulü Ekrem(s), ümidini kesecek veya karşılaşacağı problemleri düşünecek biri değildi. O, bir kalbi çalmak için en büyük sıkıntılara göğüs germeğe hazırdı.

Resulü Ekrem(s), Taif’e geldi. Taif halkından da tıpkı Mekke halkından işittiklerini işitti. Biri:

-Dünyada kimse yok muydu Allah seni peygamber yaptı? Diye soruyordu, bir diğeri:

-Eğer sen Allah’ın peygamberi isen, ben Kabe’nin perdesini çalmış olayım, diyordu. Başka biri:

-Seninle tek kelime dahi konuşmam , gibi sözler söylüyorlardı.

Resulü Ekrem(s)’in sözlerini kabul etmedikleri gibi, köşede bucakta belki birileri onu dinler korkusuyla, bir grup çocuğu ve rezil bir grubu peygamberi Taif’ten çıkarmaları için görevlendirdiler. Onlarda küfredip, taşlar atarak Resulü Ekrem’i(s) uğurladılar.

Resulü Ekrem(s), ağır yaralar almış bir şekilde, bin bir sıkıntıyla kendini Utbe ve Şeybe’ye(Kureyş zenginlerinden ikisi) ait bir bağa sığınıyor. Tesadüfen bağ sahipleri de oradaydılar. O iki kişi, Resulü Ekrem’in(s) yaşadıklarını uzaktan sevinçle izlemişlerdi. Çocuklar ve Taif’in zorba rezilleri, Resulü Ekrem’i(s) bulamayarak geri dönmüşlerdi. Resulü Ekrem(s), üzüm ağacının altında, Utbe ve Şeybe’den uzak bir şekilde istirahat etmek için oturdu. Sadece o ve Rabbi vardı. Rabbine şöyle niyaz etti: “Allah’ım! Çaresizliğimi ve halk tarafından alaya alınmış olmamı sana şikayet ediyorum. Ey Şefkatlilerin en şefkatlisi! Sensin mazlumların rabbi. Sen benim ilahımsın. Beni kime bırakıyorsun? Bana surat asacak bir yabancıya mı? Yoksa benden daha güçlü kıldığın düşmanına mı? Allah’ım! Başıma gelenler, hak ettiğimden veya senin gazabından değilse hiç korkmam. Zatının nuruna sığınıyorum ki karanlıklar onunla aydınlandı. Dünya ve ahiret işleri onunla yoluna girdi. Gazabını bana göndermenden ya da azabını bana nazil etmenden sana sığınıyorum. Senin hoşnut olman için ben de her şeye hoşnudum. Senin gücünden başka güç yoktur.”

Utbe ve Şeybe, Allah Resulü’nün bu yenilgisinden dolayı sevinçliydiler. Ama akrabalıklarından dolayı Hıristiyan köleleri İdas’a, bir tabak üzüm alıp, uzakta üzüm ağacının altında oturan adama vermesini ve hemen geri gelmesini emrettiler. İdas, söylendiği gibi bir tabak üzüm toplayarak Resulü Ekrem’e(s.) ikram etti. Resulü Ekrem(s), bir tane üzüm alıp ağzına koymadan önce “Bismillah” dedi. İdas, daha önce böyle bir cümle işitmemişti. Çevresine dikkatle baktıktan sonra:

-Bu cümle bu yörenin kullandığı bir cümle değil. Bu nasıl bir cümle? Diye sordu.

Resulü Ekrem(s):

-İdas! Nerelisin ve hangi dine mensupsun? Diye sordu.

İdas şöyle cevap verdi:

-Ben Neyneva’lıyım ve Hıristiyan’ım.

-Neynevalı!... Allah’ın Salih kulu Yunus B. Meta’nın şehri mi?

-Ne ilginç, sen burada bu halkın arasında Yunus B. Meta’nın adını nereden biliyorsun? Ben Neyneva’dayken, Yunus’un babasının adının Meta olduğunu bilen on kişi bulamazdım.

-Yunus benim kardeşimdir. O, Allah’ın peygamberiydi. Ben de Allah’ın peygamberiyim.

Utbe ve Şeybe, İdas’ın öylece ayakta durmasından, Resulü Ekrem(s) ile

aralarında bir konuşma geçtiğini anlamışlardı ve neredeyse kalpleri yerinden fırlayacak gibi oluyorlardı. Çünkü en korktukları şey, birinin Resulü Ekrem(s.) ile konuşmaya başlamasıydı. İdas’ın peygamberin eline ayağına kapandığını şaşkın gözlerle izlemeğe başladıklarında, korktuklarının başlarına geldiğini anlamışlardı. Biri diğerine dönerek:

-Gördün mü zavallı köleyi de yoldan çıkardı, dedi.78




Yüklə 0,68 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin