86-YILDIZ FALI
Abdulmelik B. Ayan, hadis rivayetçilerinden olmasına rağmen yıldız falına çok inanıyordu. Bu konuda bir çok kitap toplamıştı ve onları araştırıyordu. Bir iş yapacağı zaman , o kitaplara başvurur, hesap kitap yaparak kendince bir neticeye varırdı. Artık yıldız falıyla ilgili kitaplara bakmadan her hangi bir iş yapmamayı adet edinmişti. Gün geçtikçe vesvesesinin arttığını ve bu işin artık hayatını felç ettiğini anlamaya başlamıştı. Eğer uğurlu günler, uğurlu saatler, iyi fal, kötü fal gibi şeylere önem verdiği taktirde, hayat düzeninin iyice bozulacağını anlamaya başlamıştı. Diğer taraftan da, kendisinde muhalefet gücü hissetmiyordu. Her zaman bu tür işlere ilgi duymayan, Allah’ a tevekkül eden ve bu tür konuları hiç düşünmeyen insanlara gıpta ile bakıyordu.
İmam Sadık’a(as) giderek durumunu şöyle ifade etti:
-Ben yıldız ilmine müptela oldum. Elim ayağım bağlanmış. Bir türlü ondan vazgeçemiyorum.
İmam Sadık(as), şaşırarak şöyle sordu:
-Sen böyle şeylere inanıp uyguluyor musun?
-Evet Ey Resulullah’ın oğlu…
-Sana gidip o kitapların hepsini yakmanı istiyorum.
İmamın bu emri kalbine güç vermişti. Bütün kitapları yaktı ve rahatladı. 96
87- MÜNECCİM
Emirel Müminin Ali(as) ve ordusu, atlarına binmiş, Nehrevan’a doğru hareket etmek için hazırlanıyorlardı. Aniden ashabın büyüklerinden birisi, yanında biriyle gelerek:
-Ey Müminlerin emiri! Bu adam müneccimdir ve size bir şey söylemek istiyor, dedi.
Bunun üzerine müneccim şöyle devam etti:
-Ey Müminlerin Emiri! Bu saatte yola çıkmayın. En azından iki üç saat geçmesini bekleyin.
-Neden?
-Çünkü yıldızların durumu, bu saatte hareket edecek olursanız, düşmana yenileceğinize işaret ediyor. Ama benim dediğim saatte hareket edecek olursanız amacınıza ulaşıp, zaferle dönersiniz.
-Benim bindiğim at hamiledir. Karnındakinin erkek mi dişi mi olduğunu bana söyleyebilir misin?
-Eğer oturup biraz hesap yaparsam söyleyebilirim.
-Yalan söylüyorsun. Yapamazsın. Kuran, gaybı Allah’tan başkasının bilemeyeceğini ve rahimlerde neyin olduğunu sadece Allah’ın bilebileceğini söylüyor. Allah Resulü bile senin gibi böyle bir iddiada bulunmadı. Sen dünyada neler olup bittiğini, neyin iyi neyin kötü olduğunu bildiğini mi söylüyorsun? Demek ki senin ilmine güvenenin Allah’a ihtiyacı yoktur.
İmam (as), sonra halka dönerek şöyle buyurdu:
-Sakın böyle şeylerin peşinden gitmeyin. Bu tür şeyler kahinliğe ve gaipten haber verme gibi olaylara sebep olur. Kahin, sihirbaz gibidir. Sihirbaz kafir gibidir ve kafir de cehennemdedir.
Sonra gökyüzüne bakarak Allah’a tevekkül hususunda dua etti. Yine müneccime dönerek şöyle buyurdu:
-Biz Özellikle senin söylediklerinin aksini yaparak şimdi hareket edeceğiz.
Ordusuna hemen hareket emri verdi ve düşmanlarına doğru hareket ettiler. Ali(as), bu savaşta büyük bir zaferi az kayıpla elde ederek geri dönmüştü. 97
88-SIKINTIYI GİDERMEK
Saffan, İmam Sadık’ın(as) huzurunda oturmuştu. Mekkeli bir adam içeri girerek içinde bulunduğu sıkıntılı durumu arz etti. Adam kirasını ödeyemediği için çıkmaza girmişti. İmam, Saffa’na şöyle emir verdi:
-Hemen kalk ve mümin kardeşine sıkıntısında yardımcı ol.
Saffan, kalktı ve Mekkeli adamın işini hallettikten sonra tekrar içeri geldi. İmam:
-Ne oldu? Diye sorunca Saffan:
-Allah düzeltti, diye cevap verdi.
İmam:
-Bil ki, sana göre küçük sayılan ve az bir zamanını alan bu iş, Kabe’yi yedi kez tavaf etmekten daha sevimli ve daha üstün bir iştir, dedikten sonra şöyle devam etti:
-Bir adamın sıkıntısı vardı. İmam Hasan’ın(as) huzuruna gelerek ondan yardım istedi. İmam Hasan(as), hemen ayakkabılarını giyinip yola koyuldu. Yolda giderken Hüseyin(as)’in namazla meşgul olduğunu gördü ve İmam Hasan(as), adama dönerek şöyle dedi: “Nasıl oldu da Hüseyin’i görmedin ve ondan yardım istemedin?” Adam: “Önce onun yanına gidip ondan yardım almak istedim. Ama onun itikafta olduğunu duyunca, huzurlarına gitmedim.” Dedi. İmam Hasan(as), şöyle devam etti: “Eğer onun yanına giderek ihtiyacını giderseydi, onun için bir ay boyunca yapacağı itikaftan daha hayırlı olurdu.” 98
89-HANGİSİ DAHA ABİD
İmam Sadık’ın(as) ashabından biri olan ve imamın derslerine sürekli olarak katılan öğrencilerinden biri, uzun zamandır görünmüyordu. Bir gün İmam Sadık(as), öğrencisinin nerelerde olduğunu sorunca, orada bulunanlardan biri:
-Ey Resulullah’ın oğlu! Son zamanlarda çok sıkıntıda ve fakir bir durumda, dedi.
-Peki ne yapıyor?
-Hiçbir şey, sadece evinde oturup sürekli ibadet ediyor.
-Peki geçimini nasıl sağlıyor?
-Arkadaşlarından biri onun geçimini üstlenmiş.
-Ant olsun Allah’a, geçimini üstlenen arkadaşı, ondan kat kat daha abiddir. 99
90-İSKENDER VE DİOJEN
İskender, Eski Yunan’ın tamamına komutan olarak tayin olunca, her kesimden tebrik maksadıyla kendisini ziyarete geliyorlardı. Ama Korinot’da yaşayan meşhur hekim Diojen, onu zerre kadar umursamadı. Bunun üzerine İskender’in kendisi onu ziyaret etmeğe gitti.
Diojen, uzanmış güneşleniyordu. Kalabalık bir grubun kendisine doğru geldiğini görünce biraz doğruldu. Çok büyük bir azametle gelen İskender’e baktı ama İskender’i sıradan bir adammış gibi itinasız bir tavırla karşıladı. İskender kendisini selamlayarak şöyle dedi:
-Eğer benden bir isteğin varsa söyle.
-Sadece bir isteğim var. Ben güneşleniyordum. Sen ise güneşimin önünü kapatıyorsun. Biraz kenara çekil.
Bu cevap İskender’in yanında bulunanları çok şaşırtmıştı. Kendi kendilerine: “Ne kadar aptal bir adam. Ayağına kadar gelen fırsatı değerlendirmiyor” diye düşündüler. Kendisini Diojen’in karşısında hakir gören İskender, derin bir düşünceye dalmıştı. Sonra oradan ayrılıp yola koyulduklarında, hekimi alaya alan yanındakilere şöyle dedi:
-Eğer İskender olmasaydım, Diojen olmak isterdim.100
Dostları ilə paylaş: |