Doğrularin öYKÜSÜ Şehit Murtaza Mutahhari



Yüklə 0,68 Mb.
səhifə36/37
tarix08.01.2019
ölçüsü0,68 Mb.
#92994
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   37

112-HİŞAM VE TAVUSU YEMANİ

Emevi halifesi Hişam B.Abdulmelik, hac amacıyla Mekke’ye geldiğinde, Allah Resulü’nün zamanında yaşamış ve ona sahabe olma şerefini yaşamış birini bulup getirmelerini emretti. O şahısa, o günler hakkında sorular sormayı düşünüyordu. Ancak kendisine ashaptan hiç kimsenin hayatta olmadığı bildirildi. Hişam:

-Öyleyse ashabı görenlerden birini getirin, dediğinde Tavusu Yemani’yi bulup getirdiler.

Tavus, içeri girdiğinde Hişam’ın önünde halının üzerinde ayakkabılarını çıkardı. Sonra “ Esselamu aleyke ya emirel müminin” yerine, kısaca “esselamu aleyk” diye selam verdi. Sonra boş gördüğü bir yere izin beklemeden oturdu. Oysa halifenin huzuruna gelenler, halife izin verene kadar ayakta beklerlerdi. Tavus, biraz daha ileri giderek:

-Hişam nasılsın? Diye onun halini sordu.

Tavus’un hal ve hareketi, Hişam’ı oldukça öfkelendirmişti. Tavus’a dönerek:

-Benim huzurumda nasıl davranıyorsun? Diye sorunca Tavus şöyle cevap verdi:

-Ne yaptım ki?

-Ne mi yaptın? Ayakkabılarını benim önümde çıkardın. Selam verirken bana “Emirel müminin” demedin. Benim iznimi beklemeden oturdun ve bana hakaret edercesine halimi sordun.

-Ayakkabılarımı senin önünde çıkardım çünkü, her gün beş defa Allah’ın huzurunda ayakkabılarımı çıkarıyorum ve o bana hiç öfkelenmiyor. Sana müminlerin emiri demedim çünkü, sen müminlerin emiri değilsin. Bir çok mümin senden razı değil. Sana kendi adınla hitap ettim çünkü, Allah, peygamberlerine kuranda: “Ey Davud, Ey Yahya ve Ey İsa” diye isimleriyle hitap ediyor ve bu peygamberlere hakaret sayılmıyor. Oysa ki Allah-u Teala, Ebu Leheb’i de künyesiyle anmıştır. Senden izinsiz oturdum çünkü, Emirel Müminin Ali’den(as) şöyle işittim: “Cehennem ehli görmek istiyorsan, halkın etrafında ayakta beklediği ve kendisinin oturduğu kimseye bak.”

Tavus’un sözü bittiğinde Hişam:

-Ey Tavus, bana nasihat et, dedi.

Tavus şöyle devam etti:

-Emirel Müminin Ali B. Ebu Talip’ten(as) şöyle işittim: “Cehennemde çok büyük yılan ve akrepler var ki, halkı adaletle hükmetmeyen yöneticileri ısırmakla görevlidirler.”

Tavus, bunu söyledikten sonra hızla oradan ayrıldı. 132

113-EMEKLİLİK

Nasrani olan ihtiyar adam, ömrü boyunca bin bir zahmetle çalışmıştı ama her hangi bir birikim elde edememişti. Üstelik gözleri de artık görmez olmuştu. Yaşlılık, yokluk ve körlük, el ele vererek ona dilencilikten başka bir çıkar yol bırakmamıştı. Yol kenarında durup dilenmeğe başlamıştı artık.oradan geçen insanlar acıyıp ona sadaka veriyorlardı. Oda aldığı bu sadakalarla hayatını zoraki idame ettirmeğe çalışıyordu.

Bir gün Emirel Müminin Ali(as), oradan geçerken, ihtiyar adamın durumu dikkatini çekti. “Bu adam nasıl oldu da dilencilik yapmaya başladı. Bakımını üstlenecek kimsesi yok mu ki adamcağız ömrünün sonlarını bari izzeti ve şerefiyle yaşayabilsin” diye düşünerek hakkında araştırma yapmaya başladı.

İhtiyar adamı tanıyanlar, gelip :

-Bu ihtiyar Nasrani’dir. Gençliğinde çok çalışırdı. Şimdi yaşlandığı ve gözleri de görmediği için artık çalışamıyor. Bir birikimi de olmadığı için, dolayısıyla dilencilik yapıyor, diye şahitlik ettiler.

Bunun üzerine Ali(as) şöyle buyurdu:

-Ne ilginç! Gücü olduğunda onu çalıştırdınız. İhtiyarlayınca da kendi haline mi bıraktınız? Anlattığınıza göre bu adam, gücü olduğu dönemlerde çalışmış. Öyleyse bu adam sağ olduğu sürece, toplum bu adama bakmakla yükümlüdür. Gidin beytulmaldan ona sürekli maaş bağlayın. 133

114-KÖLE SATICISI DA OLSA

Peygamberi(s.) çok sevdiği her kesçe bilinen ,Zeytin yağı satıcısı olan adam, peygamberi(s.) bir gün bile görmese dayanamazdı. İşe gitmek için evinden çıktığında, ilk olarak camiye ya da Allah Resulü’nün(s.) evine gelip, peygamberi(s.) ziyaret ederek, ondan güç alır, sonra da işine giderdi. Bazen peygamberin(s.) etrafında izdiham olduğunda, arka taraflardan başını uzatarak peygamberi(s.) görmeğe çalışırdı.

Bir gün yine başını uzatıp peygamberi(s.) görmeğe çalışırken, Resulü Ekrem(s.) onu fark ederek, kendisini kenara çekti ki o, kendisini görebilsin. Adam, o gün peygamberi(s.) gördükten sonra yine işine gitti ama az bir zaman sonra geri geldi. Allah Resulü(s.), onu ikinci kez görünce, yakınına gelmesini işaret etti ve şöyle buyurdu:

-Senin bu günün her zamankinden farklıydı. Diğer günler bir defa gelir ve işine geri dönerdin. Neden bu gün iki defa geldin?

-Ya Resulallah! hakikat şu ki; bu gün kalbim senin sevginle o kadar dolmuş ki, işime gidemedim. Çaresiz geri geldim.

Resulü Ekrem(s.), ona hayırlı dualar etti. Adam oradan ayrıldıktan sonra, bir daha görünmedi. Aradan günler geçmişti ama hala gelmemişti. Allah Resulü(s.), ashabına o adamı sorduğunda:

-Uzun zamandır onu görmüyoruz, dediler.

Allah Resulü(s.), o adamdan haber alabilmek için, bir grup ashabıyla beraber pazara doğru yola koyuldular. Dükkanın kapalı olduğunu görünce, komşu dükkanlara sordular. Onlar da :

-Ya Resulallah! o vefat etti dediler. Ya Resulallah! o çok güvenilir ve doğru konuşan biriydi ama kötü bir huyu vardı.

-Hangi huyu kötüydü?

-Bazı kötü işlerden uzak durmuyordu. Mesela kadınlara bakıyordu.

-Allah onu affetsin ve ona rahmet etsin. O beni o kadar çok seviyordu ki, köle satıcısı da olsaydı Allah onu affederdi.134



115-BOŞANMA

Hicretin ikinci asrında, kadını bir defada üç defada boşamanın gerçekte boşanmayı gerçekleştirip gerçekleştirmediği gündemdeydi. O dönemin bir çok alimi, böyle bir boşanmanın doğru olduğuna dair fetva veriyorlardı. Ehlibeyt taraftarı olan Şia alimleri ise, böyle bir boşanmanın doğru olmadığını savunuyordu. Şia alimlerine göre bu boşanma, sadece ayrı ayrı üç defada gerçekleşirse doğruydu. Yani insan karısını boşadıktan sonra, tekrar onunla evlense, ikinci kez yine boşayıp tekrar evlense ve bu durum üçüncü defa da tekrarlansa, artık o kadınla bir daha evlenemez. Yeniden aynı kadınla evlenebilmesi için, kadının başka biriyle evlenip boşanması veya kadının evlendiği ikinci eşinin ölmesi gerekir.

Adamın biri Kufe’de karısını bir defada üç kez boşamıştı. Yaptığından çok pişman olmuştu. Çünkü karısını çok seviyordu ve aynı şekilde karısı da onu seviyordu. Karısını bir anlık öfkeyle boşamıştı. Bundan dolayı bir çözüm aramaya başladılar. Konuyu şia alimlerine sorduklarında hepsi: “Üç kez boşama bir anda gerçekleştiği için bu boşanma geçersizdir ve siz Şer’en karı kocasınız.” Dediler.

Halkın geneli, şia alimleri dışındaki diğer alimleri takip ettiklerinden dolayı bu boşanmayı, doğru kabul ederek, onların bir arada yaşamalarını engelliyorlardı. Ortada ilginç bir sorun vardı. Bir evliliğin helal mı haram mı olduğu tartışılıyordu. Kadın ve kocası, evlilik hayatlarına devam etmek istiyorlardı ama boşanmanın doğru olabileceğinden ve beraber olmalarının haram, beraberliklerinden doğacak çocuklarının da zinazade olmalarından korkuyorlardı. Adam, şia alimlerinin verdiği fetvaya uymaya karar verdi ve hiç boşanmamış olduğunu farz etti. Karısı ona:

-Bu konuyu İmam Sadık’ın(as) kendisine sormazsan, benim içim rahat etmez, dedi.

İmam Sadık(as), o dönemde Kufe yakınlarında bulunan eski bir şehir olan Hire’de yaşamını sürdürüyordu. Abbasi halifesi Seffah, İmamı Medine’den Hire’ye gelmeye mecbur etmiş ve onu göz altında tutmak istemişti. Kimsenin imamla konuşmasına izin verilmiyordu.

Adam, imama ulaşabilmek için her yola başvurdu ama başaramadı. Bir gün imamın evine yakın bir yerde oturmuş bir çıkar yol düşünüyordu. O esnada Kufe’nin köylerinden bir adam, başında içi salatalık dolu bir tepsi:

-Taze salatalıklarım var, diye bağırarak oradan geçiyordu. O köylü adamı görünce, aklına güzel bir fikir geldi. adama yaklaşarak ona:

-Bunların hepsini kaça satarsın? Diye sordu.

Satıcı:


-Bir dirheme… diye cevap verdi.

Adam:


-Al sana bir dirhem, diyerek satıcıdan kısa bir süreliğine elbiselerini de rica etti ve hemen geri getireceğine dair söz verdi. Satıcı, adamın bu teklifini kabul etti. Adam satıcının elbiselerini giydiğinde tıpkı bir köylüye benzemişti. Tepsiyi de başına koyarak: “taze salatalarım var” diyerek imamın evine doğru yürümeğe başladı. İmamın evinin önüne geldiğinde, hizmetçi dışarı çıkarak satıcıyı eve çağırdı. Kolayca, kimsenin dikkatini çekmeden imamın evine gelebilmişti sonunda. İmam ona:

-Aferin iyi düşündün, diye buyurdu. şimdi söyle bakayım ne soracaksın.

-Ey Resulullah’ın oğlu, ben eşimi bir defada üç kez boşadım. Şia alimlerinin tamamı, bu boşanmanın geçersiz olduğunu söylediler. Ama yine de eşimin içi rahat etmiyor ve sizden de sormamı istedi. Bundan dolayı böyle bir oyun oynayarak size ulaştım.

-Boşanmanın batıl olduğuna inanabilirsiniz. Siz Şer’en karı kocasınız.135





Yüklə 0,68 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin