Dokümantasyon
Seminerlerde detaylandırılacak ve ele alınacak konular: Doğa karşısındaki yetersizliğimiz Depremden önceki değerlerimiz Deprem sırasında yaptığımız davranışlar Deprem sonrası algılar Duyusal ve duygusal hassasiyetimizdeki değişiklikler Kaynaklarımız ve kaynaklarımıza ulaşabilme Hayatımızı dış önermelere bağlı olmadan yönetebilme Değişim ve sSEMİNERLER Rapor: NLP yöntemleriyle verilen ‘Depremle, Hayatla, Kendimizle Barış’ seminerleri Seminer Konusu: Deprem ve Beynimizdeki Korkuları yönetmek Semineri Veren: Cengiz Eren, NLP Uzmanı ve Eğitmeni, NLP Braingineering, Tel: 90-216 464 1727 Fax: 90-216 410 3563 Gülbahar Sok No 10 D. 1 Kozyatağı, Istanbul Seminer Yeri: İstanbul, İzmit, Yalova, Adapazarı Çadırkentler Katılımcılar: Depremden fiziksel ve ruhsal zarar görmüş kişiler
İstanbul’da verilen Deprem’den zarar görmemiş ama beyinlerindeki korkuyu yönetemeyen kişilerin katıldığı bu seminerlerde, bu korkuların nasıl yönetilebileceği konusundaki NLP bilgileri NLP tekniğiyle anlatıldı. Seminerlerde istenen durum kişilerin yeniden kendilerini iyi hissetmeye başlaması ve sadece kendileri için yeni bir şeyler yapabilmelerinin sağlanması idi. Bu sonuçlar seminer sırasında ve seminer sonrasında alınan bilgilerle kontrol edilerek kişilerin bu seminerden gülerek çıkmaları sağlandı. Deprem bölgesinde çadırkentlerde verilen seminerlerde ise durum çok daha farklı idi. Buradaki kişiler depremden hem ruhsal, hem fiziksel ve hemde sahip oldukları değerlere büyük zarar görmüşler ve yeni bir hayata nasıl başlayacaklarını yavaş yavaş düşünmeye başlamış kişiler idi. Bu kişilerle doğru iletişim kurabılmek ve çok karmaşık bir yapı içindeki kişilere doğru mesajları aktarabilmek için çadırkentlerde konuşulan konuların ne olduğu önceden incelendi. Bu incelemeden sonra seminer aktarım yapısı yeniden organize edildi. İlk seminer Yalova Türk Silahlı Kuvvetler Arboretum çadırkentinde verildi ve seminerlere Değirmendere İzmir Çadırkent , Halıdere, Izmıt Sarımeşe, İzmit Sefa Sirmen Vakfı Kocaelispor Kamp Tesislerinde, İzmit Amerikan Kampı, TSK Sakarya ve TSK Emirdağ Çadırkentlerde verilen seminerlerle, bu çalışmanın ilk kısmı tamamlandı. Seminerlerde NLP ve diğer bilgiler NLP teknikleriyle katılımcılara aktarıldı. Toplam olarak 1200 civarında kişinin yararlandığı bu seminerlerde Deprem, depremin hayatımızdaki etkileri, deprem sonrasında ortaya çıkan durumu yönetmeye başlamak ve dış önermelerin hayatımızdaki etkileri anlatılarak, yaşayacağımız yeni normal hayatımızda davranışlarımızı ne şekilde organize etmemiz gerektiği yaşamdan örneklerle modellenmeye çalışıldı. Beynimizin çakışması, duyularımız, duygularımız, kullandığımız dil ve davranışların nasıl olabileceği konusunda bilgiler bir önermede bulunmadan, kişilerin kendi seçimleri ile yapabilecekleri yeni şeyleri seçme zamanı geldiği anlatıldı. Türk Silahlı kuvvetlerinin kurduğu ve yönettiği çadırkentlerde, TSK kaynaklarının, malzeme, insan ve yönetim kaynaklarının çok zengin olmasından dolayı TSK Çadırkentlerde yaşayanlar durumu diğerlerine göre çok daha düzenli ve sağlıklı. Türk Silahlı kuvvetleri de ellerindeki bütün kaynakları depremzede vatandaşlarımızın kullanımına açmış durumda. Çadır düzeninden başlayarak, yemek, temizlenme ve lojistik yerleşimlerinin düzen içinde olması çadırkentte yaşayan ve depremden zarar gömüş kişilerin acılarını dindirme yolunda önemli çabalar. Burada insan faktörü gerçekten çok önemli. Çadırkent komutanlarının kişilere sıcak yaklaşımı, kişilerin yeni normal hayatlarına daha kolay dönmelerini sağlayabilecek düzeyde . Özellikle Yalova TSK Çadırkent komutanı Albay Sait ve TSK Sakarya Çadırkent Komutanı Alican Kozatlı’nın özverili davranışları ve kişilerle kurdukları engelsiz ilişkiler bu çadırkentlerde yaşanan hayatın daha kolay yaşanmasını sağlıyor. Deprem bölgesinde yaşayan kişilerin yaşadığı sorunlar aşağıdaki şekilde gözlemlendi. Depremden fiziksel olarak zarar gören kişiler, Ailesinden birilerini kaybedenler Evleri ve işleri zarar görenler Hiç Zarar Görmeyenler Depremden ruhsal olarak zarar görenler Yakınlarını Kaybedenler Sahip olduklarını kaybedenler Hiç zarar görmedikleri halde depremi beyinlerinde yaşayanlar Deprem sonrasında zarar gören bu kişilerde gerçekleştirilmesine çalışılan iki temel nokta, bu kişilerin beyinlerinde duydukları korkuları yönetmelerini ve hayata , yaşayacakları yeni normal hayata başlamalarını sağlamak. Bu yapılabildiği takdirde depremin etkilerinden kişileri kolayca kurtarmak mümkün olabilir. Seminerlerde verilen bilgilerle dinleyicilerin çok önemli bir kısmında bu değişimler sağlanabildi. Seminerde uygulanan model ise aşağıdaki temel konular üzerine kuruldu. Doğaya karşı yetersizliğimiz, Depremde önceki değerlerimiz, Depremden sonra yaşayacağımız yeni normal hayat Geçmişte yaptıklarımızı ve başarılarımızı gözden geçirme, Gelecekte yapacaklarımızı geçmiş kaynaklarımızı kullanarak görselleştirmek, Konuştuğumuz dil motiflerinin ne şekilde kullanılması gerektiği, Dış önermelerin hayatımızdaki etkisi, Kendi isteğimizle yeni herhangi bir şey yapmaya başlamak, Müzik dinletisi (30 dakika) Bu yapıda düzenlenen seminerlerde içerik sınırlarına bağlı kalmadan dinleyicilerin etkilenmeleri gözlenerek, bu seminerlerin temel amacı olan kişilerin dış önermelere bağlı olmadan kendi seçimleri ile yeni birşeyler yapmaya başlamasını, kahkahalar atamasalarda yeniden tebessüm edebilmeleri sağlanmaya çalışıldı. Seminerler, ses düzeni telsiz mikrofon CD player kullanılarak verildi. Ses düzeni NLP seminerlerindeki en önemli unsurlardan bir tanesi. Bu sistemin çadırkentlerde kullanılması kişilerin teknoloji kullanımı ile yeniden karşılaşmalarını da sağladı. Yaşanan ilginç tecrübelerden biri İzmit’te idi. Sefa Sirmen Vakfı Kocaelispor kamp tesislerinde bulunan çadırkentteki kişilere seminer, dayanışma gönüllüleri ile haber verildi. Katılım yaklaşık 15 kişi oldu. Katılımın azlığından dolayı seminer yarom saat ertelendi. Bu sırada camiye giden iki dayanışma gönüllüsünden biri camiin hoparlöründen semineri, yerini ve saatini anons etti. Bu anonstan sonra seminer 120 kişinin katılımla başladı. Daha önce 15 dakikadan fazla kapalı yerde duramayan kişiler bu seminerde yaklaşık iki buçuk saate yakın bir süre kapalı yerde oturarak dinlediler. Bu yeni hayatlarına başlarken yaşadıkları en önemli değişimlerden biri idi. TSK Yalova Çadırkentte seminer mikrofon başındaki asker tarafından anons edildi. Bu anonsla seminere gelenlerin sayısı çok az oldu. Fakat daha sonra açıklamalı olarak Prof. Dr. Sedefhan Oğuz tarafından anons edilen seminere katılım yaklaşık 120 kişi civarında oldu ve sandalyeler yetmedi. Bu iki tecrübe mesajların nasıl ve ne şekilde halka iletilmesi konusundaki çok önemli tecrübeler idi. Ayrıca seminerde aktarılan bilgiler oldukça üst yapıda olmasına rağmen dinleyenler tarafından çok kolay şekilde anlaşıldı ve takip edilebildi. Bu da bizim her şeyi bildiğimizi ancak bildiklerimizin farkında olmadığımız için davranışlarımıza aktaramadığımızı anlatan çok önemli göstergeler idi. Seminerde aktarılan bilgilerden bir kaçına örnek vermek gerekirse şu bilgilerden bahsedilebilir. Beynimizin negatif mesajları algılamadığı, beynimizin bütün boşlukları doldurması gerektiği, bu boşlukları ya dış dünyadan gelen verilerle veya kişinin isteğine bağlı olarak doldurabildiği, depremin bize bağlı olmayan dış önerme olduğu ve dış önermelere bağlı olmadan hayatı nasıl yönetebileceğimiz bilgileri aktarıldı. Örnek olarak hepimizin Arşimed kanunu bilmemize rağmen denizde boğulmamızın tek nedeninin korkulardan kaynaklanan yanlış hareketlerden ortaya çıktığı, Arşimed kanununu biliyorsak ve boğuluyorsak, Arşimed kanununu öğrenmemize hiç gerek olmadığı ve Arşimed kanununu davranışlarımıza nasıl aktarabileceğimiz anlatıldı. Bu tıpkı coğrafya kitaplarından Türkiye’nin deprem kuşağında olduğunu bilmemize rağmen, depremden korunma, depreme hazırlanma ve depremle başetme çabalarını sarfetmediğimiz gibi. Ayrıca öğrenmenin öğrenilmesi de kişilere aktarılarak, farkında olduğumuz yetersizlik ve farkında olduğumuz yeterlilik düzeyinde emek sarfetmemiz gerektiği de anlatıldı. Bu faaliyetlerin organize edilmesi ve uygulanması için müracaat ettiğimiz 1.ci Ordu Kurmay Başkanı Sayın Tuğgenerel Nejat Müldür ilgi ve yol göstermeleriyle kurulan ilişkilerle verilen bu seminerlerde subaylarımızın açık görüşlülükleri ve yönetim konusunda bilgileri ve insanlara karşı olumlu davranışları yapılan çalışmaların daha verimli geçmesini sağladı. Dikkat edilmesi gereken çok önemli nokta kişilerin kendi aralarında yaptıkları konuşmaların da takip edilmesiyle ortaya çıkan gözlenen durum, depremin bir yer hareketi olmasına rağmen tanrının bize verdiği ceza olarak gösterilmeye çalışılması, kişilerin bulundukları ruhsal durum gözönüne alınırsa kolayca etki altında kalınabilecek bir durum. Bu yüzden depremin bir yer hareketi olduğu ve bunun her zaman oluşabileceği konusundaki bilgileri halka sürekli ve doğru bir biçimde aktarma gereği çok önem verilmesi gereken bir nokta. Bazı bilim adamlarının deprem sonrasındaki davranışları ise çok ilginç. Bu güne kadar bilime insanlarımızın önem vermediğini düşünen bazı bilim adamları, kendilerine gösterilmeyen ilginin intikamını deprem sonrasında toplumdan, farkında olarak veya farkında olmadan almaya çalışmaları çok ilginç gelen başka bir nokta. Topluma bilgi verirken farkında olmadan korku aşılanması kişilere ve topluma düşünüldüğünden çok daha fazla zarar verebilir. Bazı psikologlar ve psikiyatrların ise doğal olarak depremden korku duyan kişilere bilimsel tabirlerle mesaj vererek yaklaşmaları, bu mesajı alan kişilerin duyduğu tedirginliğin daha da artmasına sebep olmaları mümkün. Depremden korkan birine ‘bu post travmatik stress sendromu’ denildiğinde, bu kelimeleri bilmeyen bir kişi duyduğu deprem korkusunun ne kadar önemli bir rahatsızlık olduğunu düşünmeye başlamasından itibaren daha derin korkular yaşayarak sorunlarını büyüteceği başka önemli bir nokta. Seminerler deprem bölgelerindeki çadırkentlerden gelecek isteklere bağlı olarak devam edecek. Herhangi bir sponsor katkısı olmadan gerçekleştirilen bu seminerlere, sponsor bulunduğunda gerekli şartlar tamamlandığında, bölgeye gidilip bu verilmeye devam edilecek.
tratejilerle hayatı yönetmekNLPNLP denilince aklınıza ne gelir bilemiyorum,muhtemelen bu garip ifadeyi ya hiç duymamışsınızdır ya da kişisel gelişim kitaplarını birazcık takip ediyorsanız bir kaç yerde rastlamış ancak tatmin edici bir açıklama bulamamışsınızdır. Bu belgenin amacı da dünyada oldukça geniş ve elit çevreler tarafından özellikle de iş dünyası,insan kaynakları planlamacıları ve eğitimciler tarafından sıklıkla kullanılan bu araçlar hakkında hiç olmazsa giriş niteliğinde bilgi sunmaktır. Hayatınızın kökten değişikliklere uğradığı zamanlar vardır,özellikle istemediğimiz şeylerden kurtulmak için kesin kararlar veririz,bu kararlara uyarız belki, ancak aslında her insan bir şekilde değişimin zorluğuna hatta kimi zaman imkansızlığına inanmaktadır.Ya her değişimin bedelinin değişimin kendisinden daha masraflı olacağını ya da her değişimin acısının değişmemekten daha zorlu olacağını düşünmektedir.Bir çok insanın sigarayı bırakamamasının altında yatan da bu gerçektir.NLP değişim sanatıdır. Sözü fazla uzatmadan başlayalım dilerseniz. Buyurun.. GİRİŞ:NLP NEDİR?1970'li yılların ortalarında biri Matematikçi diğeri dilbilimci iki genç adam yüksek lisans eğitimlerini öteden beri ilgilendikleri bir alanda, psikolojide yapmaya karar verirler.Lisans eğitimlerinde aldıkları eğitimin bu yeni alanda uygulanabilirliğini araştırmaları onları ortak bir noktada buluşturmuş ve böylece insan davranışının incelenmesine yeni bir kapı açılmıştır. Özellikle bilinçdışı davranışlara olan ilgileri sonucu hipnozu incelemişler ve 1980'de ölünceye dek dünyanın en büyük medikal hipnotisti kabul edilen Milton Erickson'un,Amerika'nın en iyi aile terapisti Virgina Satir'in ve Gestalt terapisinin kurucusu Fitz Pearl'in çalışmaları üzerindeki sistematik gözlemleri sonucu Nlp'nin temellerini atmışlardır.Bu insanları seçmelerinin sebebi;bu kişilerin nasıl olupta mesleklerinde bu denli sivrildiklerini ve insanlarla nasıl böylesine etkili iletişim kurabildiklerini çözmeye çalışmalarıdır. Nlp kısaca insan davranışının modellenmesi üzerine kurulmuştur.Her insanın kendi potansiyelinin üst sınırına ulaşmasını hedefleyen Nlp, aslında bir iletişim metotları dizisidir.Etkili iletişimi kurmak ve sürekli geliştirmek,amacıdır.Anahtar kelimeler iletişim ve gelişim'dir. Nlp etkili iletişim kurmak için size gerekli araçları sağlayan bir takım kutusudur.Bu araçları doğru kullanırsanız işinizde,yaşantınızda,sevdiklerinizle ilşkilerinizde çok olumlu gelişmeler kaydedeceksiniz.Değiştirmek istediğiniz davranışlarınızı rahatlıkla değiştirebilecek,yeni becerileri kolaylıkla kazanabilecek ve zaten iyi yaptığınız şeyleri daha da iyi yapmayı öğreneceksiniz. Sigarayı bırakmak, uçak korkusu gibi fobilerle başa çıkmak, zayıflamak ve bunun gibi daha bir çok konuda bulunduğunuz durumu olumlu bir şekilde değiştirmek ve insanları ikna etmek, onların saygısını ve sevgisini kazanmak gibi başka alanlarda yaşantınızı daha da zenginleştireceksiniz.Mesleğiniz her ne olursa olsun-idarecilik,eğitmcilik,hemşirelik,doktorluk ya da sekreterlik- bu metotları etkili bir şekilde kullanırsanız çok daha başarılı olacaksınız. Nlp adı aslında bir anlamda ne olduğunu da ortaya koymaktadır. Neuro yani sinir sistemi insanın beynini ve bütün bedenini saran o harikulade ağı, Linguistic yani dil- aslında iletişim-, bu mükemmel yapının kendi içinde ve çevresiyle olan iletişimini, Programming yani bir plan dahilinde işlevleri sıralama ve girdileri belirli süreçlerden geçirerek çıktılar üretme, NLP'nin kendisini özetlemektedir. Herhangi bir şeyi yapabilme yeteneğimizle sinir sistemimizi yönlendirme becerimiz arasında doğrudan bir ilişki vardır. Bir şeyi yapabilmemiz ya da başka bir şeyi yapamamamız sinir sistemimizle kurduğumuz iletişimin niteliğiyle ilgilidir. Nlp'nin üzerinde durduğu konu insanın kişisel kaynaklarını en iyi şekilde organize ederek mümkün olan en fazla davranış alternatifini ortaya çıkarmaktır. Böylece kişi olaylar karşısında işine en fazla yarayan davranışı seçme özgürlüğüne sahip olacaktır. Zira insanların belirli durumlar karşısında tıkanıp kalmalarının nedeni, o sırada başka türlü davranabilecekleri seçeneklere sahip olmamalarıdır. Nlp'nin alternatifleri ortaya çıkarma amacının belki de en güzel sonuçlarından biri fobilerle başa çıkmada kullanılmasıdır. Anlamsız korkuların mantıklı bir dayanağı olmadığı açıktır.Karanlıktan veya kapalı yerlerde kalma korkunuzun maden işçisi olmadığınız müddetçe önemi yoktur. İnşaat işçisi değilseniz yüksekten korkmanızın da bir zararı yoktur. Pilot değilseniz ya da sık sık uçakla seyahat etmek zorunda değilseniz uçağa binmekten korkmak size birşey kaybettirmez. Veteriner ya da evcil hayvan kuaförü olmadıktan sonra ya da köpeklerle karşılaşma olasılığınızın yüksek olduğu yerlerde bulunmadıktan sonra köpeklerden korkmanız çok önemli değildir. Ama ya bu durumlarla karşılaşıyorsanız? Sonraki bölüm: Fobilerimiz... Hata! Bilinmeyen anahtar değişkeni.FobilerimizFobilerin ne olduklarından daha çok nelere maloldukları daha önemlidir. Aslında herkes fobilerinin anlamsızlığının farkındadır ve kimsenin bu fobilerle yaşıyor olmaktan pek de mutlu oldukları söylenemez. Bu noktada karşımıza çıkan soru fobilerin bir tedavisi olup olmadığıdır. Bu soruyu soracağınız pek çok terapistin yanıtı size bu tedavinin zorlu ve uzun bir süreç olacağı yönünde olacaktır. Ancak işin aslı fobilerden kurtulmanın o kadar da zor olmadığı, aksine bir kaç dakikada,evet abartmıyorum,bir kaç dakikada bunun gerçekleşebileceğidir. Nlp'nin bu kadar ünlenmesin altında yatan nedenlerin başında geleni belki de böylesine hızlı,etkili ve kesin sonuçlar üretebilmeye ve bunu herkesin sistematik bir çalışmanın ardından öğrenebilmesine imkan vermesidir.Eğer siz de efor ve zaman olarak ücretini öderseniz hayatınızı istediğiniz yönde değiştirebilme kudretine sahip olmayı mutlaka öğrenirsiniz. Fobiler insan beyninin nasıl çalıştığını kavrama yolunda çok önemli bir örnek teşkil eder.Tek seferde ve çok hızlı öğrendiğimiz bu tepkiler aslında ne kadar kusursuz ve hızla öğrenebildiğimizi ortaya koyar.Çok korktuğunuz bir şeyle ilk karşılaşmanızı hatırlayın, ne kadar da çabuk tepki verdiğinizi ve korkmayı öğrendiğinizi hatırlayın,öyleki bundan sonra hep aynı şeyle karşılaşınca hatta çoğu kez yalnızca düşününce bile aynı tepkiyi verdiğinizi,korktuğunuzu farkedeceksiniz.Okulda öğretilmeye çalışılan bilgilerin neden bu kadar çabuk öğrenilemediğini de düşünebilirsiniz. ınsan davranışının tümünde olduğu gibi fobilerin de bir yapısı vardır ve altında pozitif bir amaç yatmaktadır.Aslında bizi tehlikeden korumaya yönelik olan bu durum çoğu zaman maksadının aksine çalışmaktadır. çünkü genellikle bizi korumaya çalıştığı durumdan daha tehlikeli olan bir başka duruma itmekte ve neticede olumsuz bir hale düşmemize sebep olmaktadır.Arının sokmasından kaçarken uçurumdan aşağıya düşebiliriz.Biz her ne kadar böyle olmaktan hoşnut olmasak da bunu değiştirmenin elimizde olmadığını düşünürüz ve aslında bir anlamda haklıyızdır da.çünkü bu olay isteğimiz dışında gerçekleşmektedir ve başka türlü davranma seçeneğinden yoksunuzdur. Beynimizin nasıl çalıştığı hakkında, ya da arabayı kimin kullandığı... Arabayı Kim Kullanıyor?NLP'nin temsil ettiği şeylerden biri insanın öğrenmesine bir bakış şeklidir. Her ne kadar bir çok psikolog NLP'yi 'terapi' adını verdikleri işi yapmak için kullanıyor olsalarda, NLP'yi eğitimsel bir süreç olarak tarif etmek daha uygundur. Temel olarak yapılan şey insanlara kendi beyinlerini nasıl kullanacaklarını öğretmek için metotlar geliştirmektir. Çoğu kişi kendi beynini aktif ve bağımsız olarak kullanmamaktadır. Beyniniz kapatma düğmesi olmayan bir makine gibidir. Eğer ona yapacağı bir şey vermezseniz, sıkılıncaya dek o kendi kendine çalışır durur. Birini bütün dış deneyimlerden uzak bir duyusal mahrumiyet hapsine koyarsanız, bu kez iç deneyimler üretmeye başlayacaktır. Eğer beyniniz yapacak hiç bir işi olmadan oturup duruyorsa, bir şeyler yapmaya başlayacaktır ve bunun ne olacağı pek umrundaymış gibi görünmemektedir. Sizin umrunuzda olabilir ama onun umrunda değildir. Örneğin kendi halinizde oturup duruyorken ya da uykunuzun ortasında beyninizin size ödünüzü koparan bir sahne gösteriverdiği hiç olmadı mı? İnsan hangi sıklıkta gecenin bir yarısı harika bir zevk yaşadığı için yatağından kalkar? Kötü bir gün geçirdiyseniz, bir süre sonra beyniniz size olanların canlı sahnelerini ardı ardına gösterecektir. Kötü bir gün geçirdiğiniz yetmezmiş gibi bütün bir akşamı, belki de bütün haftayı berbat edebilirsiniz. Bir çok kişi bu kadarla da kalmaz. Kaçınız çok uzun zaman önce olmuş tatsız hadiseler hakkında düşünüyorsunuz? Bu beyninizin "Hadi bi daha yapalım! Öğle yemeğinden önce bir saatimiz var, hadi depresif birşeyler düşünelim. Üç yıl geç de olsa belki buna tekrar sinirlenebiliriz?" demesi gibi bir şeydir. "Bitmemiş meseleleri" bilir misiniz? Aslında bitmiştir ama siz bitiş şeklini sindirememişsinizdir. Sizin yapmanız gereken, kendi deneyiminizi nasıl değiştirebileceğinizi ve beyninizin içinde olanlar hakkında nasıl hakimiyet sağlayacağınızı, keşfetmektir. Çoğu kişi kendi beyninin mahkumudur. Bu başka birinin kullandığı bir arabanın arka koltuğuna zincirlenmiş olmak gibidir. Sizden istenilen kendi arabanızı kullanmayı öğrenmektir. Eğer beyninize birazcık da olsa yön vermezseniz ya o kendi kendine rastgele bir yol çizecek ya da başkaları sizin yerinize onu çalıştıracak yollar bulacaktır. Ve başkaları her zaman sizin istediklerinizi istemeyebilirler, isteseler bile beyninizi yanlış yönlendirebilirler. NLP subjektifliği kavramak için bir fırsattır... Okulda subjektifliğin ne kadar kötü bir şey olduğu ve gerçek bilimin olaylara objektif olarak baktığı öğretilir. Ancak insanlar en çok subjektif deneyimlerinin etkisi altında kalırlar, ve bu nedenle de bu subjektif mekanizmanın nasıl çalıştığı ve diğer insanları nasıl etkilediği incelenmesi gereken bir konudur. Kaçımız "fotografik hafıza"mız olsun isteriz? Peki kaçımız tatsız bir olayı defalarca son derece canlı bir şekilde hatırlarız? Bu elbette hayata biraz tat katar. Sinemada bir gerilim filmini seyretmeye giderseniz eve döndüğünüzde koltuğa oturup arkanıza yaslandığınızda bu sizi sinema koltuğuna geri döndürebilir. Kaçınız böyle bir deneyim yaşamışsınızdır? Bütün bunların üstüne bir de fotografik hafızanız olmadığını iddia ediyorsunuz. Oysa siz zaten böyle bir hafızaya sahipsiniz, sadece bunu yönlendirilmiş bir şekilde kullanamıyorsunuz. İş kötü anıları hatırlamaya gelince fotografik bir hafızaya sahip olabiliyorsanız, bunu iradenizle biraz daha faydalı deneyimler için koşumlamayı da öğrenebilirsiniz. Kaçınız daha olmamış bir şeyi düşünüp bu konuda canınızı sıkarsınız? Neden bekleyesiniz ki? Pekala kendinizi kötü hissetmeye başlayabilirsiniz. Ve sonunda bu olay gerçekleşmese bile siz deneyimin hiçbir kısmını kaçırmamış olursunuz. Mesela ben muhtemelen altı ay sonra Amerika'ya gideceğim diye nişanlım şimdiden ağlayıp duruyor. Daha gitmedim diyorum, belki de hiç gitmeyeceğim, olsun diyor ben seni şimdiden özledim. Bu yetenek öbür türlü de işleyebilir. Bazılarımız bir yolculuğa daha çıkmadan önce hayalinde harika bir şekilde aynı yolculuğa çıkar, sonra da gerçekten oraya gittiğinde hayal kırıklığıyla karşılaşır. Hayal kırıklığı yeterince planlamayı gerektirir. Hayal kırıklığına uğrayabilmek için ne kadar çok zahmete katlanmanız gerektiğini hiç düşünmüş müydünüz? Bunu gerçekten adamakıllı planlamanız gerekir. Ne kadar çok planlarsanız o kadar çok hayal kırıklığına uğrarsınız. Kimileri sinemadan çıktıklarında "Film umduğum kadar güzel değildi." der. Madem bu insanlar kafalarının içinde bu kadar güzel filmler seyredebiliyorlar öyleyse neden sinemaya gidiyorlar? Neden yapışkan zeminli bir salona gidip rahatsız koltuklara sadece film seyredebilmek için saatlerce oturup sonra da "Ben kafamda bundan çok daha iyisini yapabilirim hatta senaryom bile olmadan." diyorlar. Bu beyninizi başıboş bıraktığınız zaman olan bir şeydir. İnsanlar çamaşır makinesinin nasıl kullanılacağını öğrenmeye, kendi beyinlerini nasıl kullanacaklarını öğrenmekten daha çok zaman harcıyor. Zihninizi sizin kullandığınızdan başka bir şekilde kullanılacağı yönünde bir şey söylemiyorum. Siz sanki başka bir alternatifiniz varmış gibi, kendiniz olmaya çalışıyorsunuz. İnanın bana buna saplanmış durumdasınız. Elektroşok makinesine bağlanarak hepnizin hafızasının silinip başka insanlar haline getirildiğinizi farzedin. Yine de sonuçlar pek içaçıcı olmayacaktır. Zihin silici bir alet keşfedilinceye dek malesef kendinize saplanmış olarak kalacaksınız. Ama üzülmeyin bu o kadar da kötü bir şey değil, çünkü zihninizi daha işlevsel şekillerde kullanmayı öğrenebilirsiniz... Beyninizi İşlevselleştirmekKimileri NLP'nin, birilerinin başkalarını kontrol etmek için onların zihinlerini programlaması ve böylece onları daha az insani bir hale sokması olduğu, fikrine kapılırlar. Onlar, kasıtlı olarak birilerinin davranışını değiştirmenin bir şekilde o insanın insanlığını azaltacağı düşüncesine sahipmiş gibi görünmektedirler. Oysa çoğu kişi zaten antibiyotikler ve kozmetik maddeler kullanarak kendilerini değiştirmeye çalışmaktadır, ama iş davranışa gelince farklı gibi görünmektedir. Bir insanı değiştirerek daha mutlu bir hale getirmenin nasıl olup da onları daha az insan yaptığını hiç anlayamıyorum? Ancak kaç kişinin eşlerinin ya da çocuklarının hatta tamamen yabancı insanların bile kendilerini kötü hissettirebilmeyi ne kadar iyi becerdiklerini ve bunu sadece "kendileri olmakla" yaptıklarına dikkat etmişimdir. Bazen insanlara kıymetedeğer biri olmak varken neden ille de kendileri olmakta ısrar ettiklerini soruyorum. Bunları anlatmamın sebebi sizi, beyninizi kasıtlı olarak kullanmaya başladığınızda, erişebileceğiniz sonsuz sayıdaki öğrenme ve değişme ihtimallerinden bazılarıyla tanıştırmayı istememdir. Bir zamanlar film yapımcıları bilgisayarların herşeyi hakimiyeti altına almasını işleyen filmler yapmışlardır. İnsanlar bilgisayarları aletler olarak değil de insanların yerini alan şeyler olarak düşünmeye başlamışlardı. Ama PCleri biliyorsanız, internette olduğunuza göre, kişisel muhasebe ya da telefon defteri programları olduğunu da bilirsiniz. Telefon defterinizi elinizle tutmanız aynı işi bilgisayarla yapmanızdan altı kat daha hızlıdır. Arkadaşlarınızın telefonlarını alıp yazmakla kalmayacak bir de eve gelip bilgisayara girmekle uğraşacaksınız. İşte bu yüzden ev bilgisayarları saksılarla aynı duruma düşmektedirler. Yeni bir oyuncak bulduğumuz zaman onunla sıkılana kadar oynar, sıkılınca da bir köşeye fırlatıp atarız. Uzun zamandır görüşmediğimiz arkadaşlarımız gelince de bizin sıkıldığınız oyunlarla oynasınlar diye ortaya çıkarırız. Elbette bilgisayar yalnızca bundan ibaret değildir. Ancak insanların bilgisayarları böylesine önemsiz işlerde kullanıyor olmaları kendi zihinlerini kullanma şekillerine öylesine benzemektedir ki. Beynimizin öğrenme kapasitesi... Beynimizin Öğrenme KapasitesiBazı psikologlar öğrenme faaliyetinin beş yaşında sona erdiğini söylemektedir,ancak bunun doğruluğunu gösteren hiçbir kanıt yoktur. Oysa beş yaşımızdan bu yana öğrendiğimiz yaralı şeyler bir yana, o kadar çok gereksiz şey öğrenmişizdir ki. İnsanoğlunun göz kamaştırıcı bir öğrenme yeteneği vardır. Öyle ya da böyle biz öğrenen bir varlığız. Bunun iyi yanı bir şeyi çok net ve hızlı bir şekilde öğrenebilmemiz, kötü yanıysa gereksiz şeyleri de işe yarar şeyler kadar kolay öğrenebilmemizdir. Kafanızdan bir düşünceyi bir türlü atamadığınız hiç olmadı mı? Ne yaparsanız yapın kurtulamadığınız bir düşünce. Keşke bunu kafamdan atabilseydim dediğiniz bir düşünce. Aslında ilginç olan şey onun kafanıza nasıl girdiğidir. Beyinle ilgili olan sorun öğrenemiyor olması değil, aksine fazlasıyla hızlı ve iyi öğrenebilmesidir. Bu sebeple lüzumsuz şeyleri de kıymetli şeyler gibi hızla öğrenebilmektedir. Örneğin fobiler böyledir. Fobisi olan insanların mesela örümcekten korkan bir kişinin her örümcek görüşünde, hatta çoğu zaman yalnızca düşündüğünde bile irkilmeyi hatırlaması çok etkileyicidir. Hatta bunu şu anda örümcekten korkan biri okuyorsa bunun kelimesini görmeye bile tahammül edemez ve hemen sayfayı geçer. Fobisi olan hiç kimse asla bir örümceği görüp dururken "Kahretsin kormayı unuttum" demez. fobiler bu açıdan bakıldığında harikulade öğrenme faaliyetleridir. Eğer fobik kişinin kişisel geçmişine giderseniz bu tepkinin tek seferde öğrenildiğini bulursunuz.Bu o kişi için bir tek anlık deneyim sonucunda öylesine bütünlükle öğrenilmiştir ki, hayatının sonuna dek her seferinde bunu yeniden hatırlamak zorunda kalmıştır. Hiç Pavlov'un köpekleri hakkında bir şeyler okudunuz mu? Peki şu anda ağzınız sulanıyor mu? Köpeklere bu tepkiyi öğretebilmek için izole etmişler, sonra da zili çalıp yemek vermişler. Sizin bütün yaptığınız bu konuda yalnızca bir şeyler okumak olduğu halde aynı tepkiyi verebiliyorsunuz. Ya da enfes bir ziyafet sofrasını gözünüzde canlandırdığınızda aynı tepkiyi verebilirsiniz. bu aslında büyük bir şey değildir ama beyninizin ne kadar hızlı öğrenebildiğinin bir göstergesidir. Bütün bilgisayarlardan daha hızlı öğrenebilirsiniz. Ancak şu anda hakında daha fazla bilgi edinmemiz gereken şey, subjektif öğrenme deneyimidir. Böylece öğrenmenizi yönlendirebilir ve kendi deneyiminiz üzerinde ve öğrenmenizde daha çok kontrol sahibi olabilirsiniz. Köprüler... KöprülerKöprüler internette kullanılan linklerle aynı şeydir aslında. Nasıl linkler web sayfalarını birbirine bağlamakta kullanılıyorlarsa benzer şekilde deneyimleri de birbirine bağlamakta kullanılırlar. Yalnız kodlaması biraz daha farklıdır. Web'deki linkler HTML'de kodlanıyorken, davranıştaki linkler kendi dilimizde ve vucut diliyle kodlanır. Mesela bizim şarkımız olgusu vardır. Bir dönem çok özel biriyle birlikteyken bir şarkıyı çok fazla dinlersiniz. Şimdi aynı şarkıyı duysanız ne zaman duysanız yine o kişiyi düşünür ve o güzel duyguları hissedersiniz. Bu Pavlov prensibiyle aynı şekilde çalışır. Çoğu kişinin deneyimleri bu şekilde bağlamanın ne kadar kolay olduğu ve eğer bunu sistematik olarak yaparsanız ne kadar hızlı gerçekleştirebileceğiniz konusunda hiç bir fikri yoktur. Ne yaptığunu iyi bilmeyen bir terapist bir seansta agorafobik bir insan yaratabilir. Hasta özel bir fobiyle örneğin yükseklik korkusuyla gelmiştir. Terapist gözlerini kapatmasını ve yüksek yerleri düşünmesini ister. Adam kıpkırmızı kesilip ve tiremeye başladıktan hemen sonra "Şimdi seni güvende hissettiren bir şeyi düşün." der. Adam tam rahatlamaya başladığında tekrar yüksekleri düşün ürperince de "Şimdi rahatlik içinde arabanı sürdüğünü düşün"... Bu adam artık hayatındaki hemen herşeye karşı korku dolu duygular hisseder hale gelmiştir -buna genellikle agorafobi denir. Terapistin yaptığı, bir açıdan çok parlak bir iştir. Hastasının hislerini deneyimleri birbirine bağlayarak değiştirmiştir. Ancak genelleştirmek üzere seçtiği duygu seçilebilecek en iyi şık değildir. Adamın panik hislerini daha önce ona güven veren bütün durumlara bağlamıştır. Aynı işlemi olumlu bir duyguyu alıp genelleştirmek içinde kesinlikle kullanabilirsiniz. Bir önceki örneğimiz aile terapisinde de karşımıza çıkabilir. Kadın kocasının yaptığı bir şeyden şikayet etmeye başlar ve terapist "Bunları söylerken kocanın yüzüne bak. Göz teması kurmalısın."der. Böylece kadın ona her baktığında, o kötü duyguları hissedecektir. ancak Virginia Satir bunu, yönünü değiştirerek...
Evrensel Teklik, Beden-Zihin Uyumu ve Başarının Sırları Taoist "Guru" Mantak Chia Günümüzün en önemli Taoist ustalarından birisi olan Mantak Chia, “Batılılara, içsel yolu ve Taoizm’i öğreten kişi” olarak biliniyor. Bu konuda, klasik Tao Ekolünü, yeni baştan yorumlayarak oluşturduğu sentezi ile (İyileştirici Tao Sistemi) A.B.D.Kanada, Avustralya, Güney Afrika, Hindistan, Japonya ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde onlarca merkeze ve on iki esere sahip. Bu eserleri otuz dile tercüme edilen Chia, özellikle “Evrensel Kozmik Bilinç”, Beden-zihin uyumu ve başarının sağlanması/devamlılığı konusunda ortaya koydukları ile, "gerçek bir öğretici" olarak kabul ediliyor. Batılı kaynaklar, kendisinden övgüyle söz etmekte ve şu tanımlamaları getirmekte; "Son derece mütevazı ve benliksiz bir kişi". "Binlerce yıllık, gizli Taoist gerçekleri, gelenekleri bir kenara atarak açıklama cesaretini kendinde bulup bunu başardı".. Türkiye’de daha çok, "Stresi canlılığa dönüştürme yolları" ve "Taoist sevişme teknikleri" adlı eserleri ile tanınan Mantak Chia, aslında evrensel bir bakış açısını temsil ettiğini söylüyor. 1-8 Mart tarihleri arasında İstanbul’da kalarak, Türk işadamlarına, “Başarılı olma ve kendini aşma” seminerleri veren Chia ile, uzun uğraşılar sonucu, çok yoğun proğramına rağmen görüştük...Taoizm ve ortaya koyduğu felsefesini konuştuğumuz Chia ile yaptığımız röportajı aşağıda sunuyoruz: Mr.Chia, kendi alanınızın “Guru”su olarak, Taoizm’i nasıl tanımlıyorsunuz? Taoizm, aslında ne bir dindir, ne bir felsefe…Taoizm, tamamen yaşamla alakalıdır. Yaşam derken kastedilen, bildik, herkesin algıladıkları değil tabi... Bunun ötesinde, genelde pek algılanamayan, ama insan yaşamını derinden etkileyen hakikatleri ifade eder bu kavram... Kısacası Taoizm, insan yaşamını olabildiğince verimli ve Evrensel Kozmik Bilinç’i, Evrensel Enerji’yi algılama ve Kozmik Bilinç ile bağlantıya geçme metodlarını anlatan sistematik bir yoldur. İnsanın, yaşamını bu noktalara bakarak hedeflendirmesidir. Bu yol, bir yaşam tarzı olarak, binlerce seneden beri, Taocu ustalar tarafından, mağaralara çekilerek uygulanagelmiştir. Bu yönüyle, geniş kitlelere gizli kalmıştır. Zaten herkesin Tao yaşamını uygulaması, hatta “anlaması gerekmiyor” diye anlatılmıştır bu işin ustaları tarafından. Ama, normal düzeyde ve sağlığı yerinde olan herkes, Meditasyon ve içsel yola başvurabilir. Bunun yanında, günlük stresten kurtulma ve kişisel gelişim için de başvurulan bir metottur. Ben, bunu geniş kitlelere özellikle enerjinin kullanılması bağlamında anlatmaya çalışıyorum. Buna Chi, yani Yaşam Enerjisi’nin doğru ve belli hedefler için kullanılması da diyebiliriz.. Bu yaşam enerjisinin bir bölümü, modern Tıp’ta, beynin yaydığı dalgalar olarak tarif edilmektedir. Bugünkü modern tıbbın, beyin dalgalarını Alfa, Beta ve Gamma olarak üçe ayırması,işlevsel olarak tamamen klasik Tao ekolü’nün kuramlarıyla uyuşmaktadır. Çünkü bu enerji türleri veya dalgaları, insanın fiziksel, zihinsel aktivitelerine göre ortaya çıkmaktadır. Ancak, çağdaş Tıp’ta, bu enerji, yani dalga türleri hakkında fazla, hatta yeterli bilgi olduğunu söylemek oldukça zordur. Ben, işte bu konuları aydınlatmak için, çoğuna senelerimi verdiğim on iki tane kitap yazdım.. “Batılılara Taoizm’i öğreten kişi” unvanına sahipsiniz. Taoizm’de neyi, nasıl öğretmeye çalışıyorsunuz?.. Benim, çok küçük yaşlarımdan itibaren, bu işin ustalarından öğrenerek, daha sonra kendi sentezimi oluşturduğum sistem, meditasyon yöntemi ile içsel enerjinin geliştirilmesine ve uygulanmasına dayanıyor. Chi dediğimiz yaşamsal enerjinin nasıl uyandırılıp güçlendirilebileceği, bedendeki akupunktur meridyenleri aracılığı ile bu enerjinin, tüm bedeni sarıp-sarmalamasını anlatmaktayım. Buna Mikrokozmik Dolaşım Meditasyonu adını veriyorum. Bu güç, klasik Çin öğretilerinde üst kısmı Hiç’lik, alt kısmı ateş olarak tarif edilen, canlılık ve hayatiyet kaynağı olmanın ötesinde, Aşkın Bilinçlilik ve aydınlanmayı ifade eder. Chi, yaşam enerjisi, kundalini diye anlatılanlar hep bu güçtür. Sonuçta önemli olan; çalışmalarımızın ana kaynağı olan Chi’nin ruhsal enerjiye dönüşüp, aydınlanmayı ve Aşkın Bilinçliliği getirmesidir. Herkes ana rahmine düştüğü andan itibaren Chi’ye sahiptir. Bunun için Batılı veya Doğulu olmanıza gerek yok. İnsan olmanız yetiyor. Ancak, daha sonraki aşamalarda, beyninizi gereksiz bilgilerle doldurursanız, Chi’yi kullanamazsınız. O bakımdan Chi’ye ve O’nun ardındaki Hiç’liğe yönelmeniz gerekiyor. Bu İslam ve Hristiyanlık’ta Allah’ı anlamak diye anlatılan ile aynı anlama geliyor. Taoizm, Chi’nin, yani Yaşam Gücü’nün aldığımız besin, soluduğumuz hava ve ürettiğimiz enerji ile yakın alakası olduğunu söyler. Bu çalışmalar esnasında, kalp, salgı bezleri, prostat, cinsel organlar bir bütünlük içinde, enerji kaynaklarını kullanırlar. Ayrıca Güneş’ten gelen enerji ve içteki enerjinin uyumu ile, gevşeyip göbek deliğine konsantre olarak uygulanan, kompleks bir yöntemle Chi, yani Yaşam Enerjisinin akışı sağlanır. Bizim, halen dünyanın çeşitli ülkelerinde seminerlerini verdiğimiz “İyileştirici Tao”, bu öğretide yer alan çeşitli egzersizlerden oluşmaktadır. Temeli, bedenimizde yer alan Yaşam enerjisi’ni kullanarak mevcut Çakraları harekete geçirmektir. Amaç, doğada geçerli olan Chi Yasalarından esinlenerek, bedensel ve zihinsel sağlık ile duyarlılığı artırmaktır. Çünkü, Chi’nin doğadaki yasası ile bedenimizdeki yasası, bütünlük içinde işlemektedir. Ancak, bunun farkına varamamaktan dolayı, bilinçsiz ve farkındasız bir yaşam sürüyoruz. Taoculuk’ta, bu bakış açısına göre sunulan uygulamalar, bedenimizdeki mikro evreni, evrensel enerji ile iletişime geçirme tekniklerini kapsar. Tarafımdan, klasik Tao öğretilerinin sistematize edilmiş hali olan “İyileştirici Tao”, kişisel gelişim için komplike bir sistem sunmaktadır. Her an, her yerde ve herkes tarafından uygulanabilecek meditasyon ile egzersizler; bedenin kendini dengelemesine, negatif, duygusal kökenli enerjinin,pozitif ve yaşamsal enerjiye dönüşmesine ve farkındalığın sınırlarını genişletme esasına dayanıyor. Bunların devamlı uygulanması ile, sağlıklı, mutlu bir yaşam, fiziksel, ruhsal, duygusal bir gelişim sağlanabilir. Bir bütünsel Sistem halinde sunulan İyileştirici Tao Sisteminde; bütünsel iyileşme, içsel gülümseme, altı kozmik iyileştirici ses, Mikrokozmik Yörünge Meditasyonu, Bütünsel Aşk Meditasyonu, Kozmik Şifa, Tai-Chi, Chi Nei Tsang ve içteki enerji ile dıştaki enerjinin bütünleştirilmesi yötemleri mevcuttur. Benden bu konuyu öğrenmek isteyen, bazı öğrencilerim, daha önceleri, beş, on hatta yirmi yıl boyunca bu Mikrokozmik Yörünge’yi tamamlamak için uğraşmış; fakat başarılı olamamışlar. Ancak, tarafımdan öğretilen metotlarla yapılan Meditasyon ile birkaç ayda, bunu başarmışlardır. Anlayacağınız gibi, Taoculuk önce bilgi, sonra yaşam üzerinde durur. Felsefe ve tartışma ise,boş kabul edilip,bunlara hiç önem verilmez. Chi diye ifade etmeye çalıştığınız, İslam’da anlatılan Allah kavramına mı işaret ediyor? Herhangi bir kavram karışıklığını önlemek için soruyorum? Hayır!.. Allah veya Tao diye anlatılan, Chi’nin ötesindeki Hiçlik’tir. Ancak, Hiçlik’in tezahürü, ortaya çıkışının adı Chi’dir. İnsan ve Evren, bu Hiçlik ve onun tezahürü olan Chi’den oluşmuştur. Buna, kısaca, Hiçlik’teki bilinçlilik hali, bilinen/görünen Fiziksel Alemi yaratmıştır da diyebiliriz… Burada, yeri gelmişken değinmek istiyorum; Söyleşimizin başında Taoculuğun bir din, felsefe veya mezhep olmadığını belirtmiştim. Dinlerin genelinde, Yaratıcı güç, yani Tanrı’dan korkmak esastır. Taoculukta ise, Tanrı’dan korkmaktan daha önemli olan, O’nu anlamak ve algılamaktır.
Chi, Yin ve Yang olmak üzere iki yüze sahiptir. Sağ Yang’dır, sol Yin. Bu ikisi, ana Yaşam Enerjisini taşıyan iki ana kanaldır. Taoculuk’ta yapılan çalışmalar, esasen var olan bu enerji kanallarının tıkanıklığını açmaktır. Çoğu tıkanıklık, söyleşimizin başında değindiğim gibi, daha sonra meydana gelir. Özellikle bebek ilk doğduğu anlarda ve belli bir aşamaya kadar, bu sağaltıcı enerji, engellenmeden akıp-durur. Bebeklerdeki saflık ve hareketlilik, bundan kaynaklanır. Ancak, insan büyümeye başlayınca, denge bozulur ve tıkanıklıklar oluşmaya başlar. Çoğu tıkanıklık, fiziksel ve zihinsel gerilimlerden kaynaklanmaktadır. Bunları açmak için özel çaba göstermek zorundayız. Tıkanıklar temizlenerek açılıp, bu iki ana kanal birleştirildiğinde açığa çıkan Chi gücü Pozitif ve Negatif kutuplar arasında akarak, yaşamsal Organları, gövde ve baştan geçen Mikrokozmik Yörünge’ye bağlar. Böylece, bedene çok daha fazla ve değişik ortamda Chi akışı sağlanır. Bunun sonucunda,bedende bulunan toplam otuz iki çakra’daki enerji merkezleri harekete geçerek,düzenli ve entegre bir biçimde çalışmaya başlar.. Böylece, biri işlevsel,biri yönetici olan Yin ve Yang’ın birleşmesi sağlanır. Bu ise, artı ile eksi, sıcak ile soğuk, fizik ile zihnin dengelenerek, bedende yerleştirilmesi demektir. Bunun, üst düzey bilgelik ile oluşturulması, sonuçta insanın evren ile bütünleşmesini sağlar. Bu da, Evrensel Tek’lik denen yaşamdır.
Tabi, bunu Meditasyon yapan herkes başarır diyemeyiz. Zaten insanlık tarihinde bu TEK’lik yaşamını başarabilen insanlar çok azdır. Mikrokozmik Yörünge Meditasyonu ile birlikte, Bütünsel Aşk Meditasyonunun tamamlanması, bunların sonucunda Kozmik Bilinç ile bütünleşmek, Evrensel Ana Daireyi tamamlamaktır. Bu daireyi tamamlayabilen kişiler, Taoist İnanca göre, Reenkarne olmayı dahi aşmış, evren ile evren olmuş Üst Bilinçlerdir. Mesela Muhammed, Musa, İsa ve Buda gibi bilge şahsiyetler, bunu gerçekten yaşamışlardır. Ve bu kişiler Evrensel Ana Daireyi tamamlamanın ötesinde, Hiçlik noktasına kadar ulaşmış bilgeler olmaları sebebi ile ölümsüzlüğü de yakalamışlardır. Ancak günümüzde, meditasyon ve İçsel Yol’un, daha çok stresten kurtulma ve kişisel gelişim için yapılmakta olduğunu unutmamak gerekiyor. İnsanların genel kısmını ilgilendiren de, işin bu yönüdür zaten!..
Siz, benimle aynı dili konuştuğunuz için çok öz ve kısa bir cevap vereyim; başarının sırrı, gözünüzü ve düşüncenizi TEK noktaya endeksleyip, bütün sorunları oradan çözmenizdedir!.. Çünkü insana, Tanrı soluk vermiştir. Yani, yaşam enerjisi ile var etmiştir. Önemli olan, bu yaşam enerjisini harekete geçirebilmektir.. Son olarak, Doğu ile Batı insanı arasında bir mukayese yapmanızı isteyeceğim.. Doğu insanı, daha çok mazbut ve özellikle ailesine çok düşkün. Bu kuruma büyük önem veriyor. Adetlerine, geleneklerine sıkıca bağlı. Bu, onlara bazı zorlukları aşma noktasında destek oluyor. Yani, Doğu insanı bunlara sığınıyor. Batı insanının kafası karışık!.. Çok fazla şey biliyor. Tabi, beyni böylesine çok ve çeşitli bilgilerle meşgul olan toplumlar, teknolojide ileri gidiyor. Ama, bir noktada kendi kendini yiyip bitiriyor. Neden? Beyni, çok fazla ve çoğu gereksiz bilgilerle dolu olduğu için... Bugün Avrupalıların, süslü ve yapay bir dünyaları var. Ama, çoğu kişi bu dünyada mutlu ve huzurlu olamamaktan şikayetçi!.. Oysa Taoculuk ve diğer Mistik Yollar,”Zihnini sakinleştir ve gereksiz olanı at” der. Bilmem farkı anlatabildim mi?.. http://afyuksel.com 30 Nisan 2000 Ekim 01 BİLECİK RAM Umut Nadir YALINIZ Yüklə 113,11 Kb. Dostları ilə paylaş: |