Başak Demiriz / Hürriyet
Gençler arasında kullanımı son yıllarda artış gösteren esrarın, özellikle gençlik yıllarında kullanıma başlandığında oldukça fazla zararları var. Bu nedenle gençlerimizle sık sık konuşarak, onlara esrar ile ilgili bilimsel bulguları aktarmamız çok önemli...
Esrar (Marijuana), kenevir bitkisi cannabis sativanın çiçek ve yapraklarının kurutulmasından elde edilen bir uyuşturucu maddedir. Esrarın içindeki ana etken uyuşturucu madde ise THC adında, kişinin psikotik deneyimler yaşamasına neden olan bir madde. Bu maddenin adını bilmek önemli, çünkü son yıllarda esrarın içindeki bu ana maddede büyük bir artış gözleniyor. Dolayısıyla genç beyinlere verdiği zararlı etki de artmış oluyor.
Esrar ya da halk dilinde yaygın kullanımı ile ot, genellikle sigara içine sarılarak kullanılıyor. Bayık, keskin bir ot kokusu var, sigaraya benzemiyor. Kova veya bong adı verilen bir yöntemle buharını içe çekerek de kullanılıyor. Kek, şeker, lolipop veya diğer gıdalara katılarak tüketimi de yaygın. Gençler arasında kullanımı son yıllarda artış göstermekte olan esrarın, özellikle gençlik yıllarında kullanıma başlandığında oldukça fazla zararları var.
Ergenlik yılları, büyümenin en hızlı olduğu, kişinin benliğini oluşturmak için araştırma içinde olduğu, bu araştırma içindeyken değişik şeyler denemek istediği, riskler aldığı, keşfetme ihtiyacının olduğu yıllar. Beyinle ilgili araştırmalar gösteriyor ki insan beyninin gelişimi 18 yaşında birdenbire durmuyor, gelişimine devam ediyor. Beyin araştırmalarına olanak veren teknolojiler geliştikçe, beynimizin yetişkin beyni haline gelmesinin; beynimizin karar verme, mantık yürütme, görevleri organize etme gibi görevleri yerine getiren ön bölgesinin gelişmesinin 20’li yaşların ortalarına kadar devam ettiği ve buna ek olarak hormonların düzene oturmasının da 20’li yaşların ortalarını bulduğu biliniyor.
Dolayısıyla bu keşfetme, merak, deneme arzusu, esrar kullanma gibi kalıcı zarar verebilecek riskli davranışlara yol açabiliyor. Bu yaşlarda “bana bir şey olmaz” düşüncesi oldukça yaygın. Bu nedenle gençlerimizle sık sık konuşarak, onlara esrar ile ilgili bilimsel bulguları aktarmamız çok önemli.
Biraz önce de söylediğim gibi, gençlerin beyni yaklaşık 26 yaşına kadar aktif olarak gelişmeye devam ediyor. Bu dönemde kullanılan esrar, içindeki katkı maddesinin beyne direkt etkisinden dolayı gencin gelişen beynine zarar veriyor:
- Beyin MRI çalışmalarının sonuçları, esrar kullanan gençlerin beynin yapısında kalıcı zararlar olduğunu gösteriyor.
- Düşünme ve problem çözmede zorluklar yaşanıyor.
- Hafıza fonksiyonlarında hatırlama, akılda tutma gibi, ciddi bozulmalar yaşanıyor.
- Öğrenmede problemler gözleniyor, eskisi gibi kolay öğrenemediklerinden şikayet ediyorlar.
- Koordinasyonda bozulmalar ortaya çıkıyor.
- Dikkati sürdürmekte zorluklar yaşıyorlar.
- Bazı çalışmalar, uzun süre esrar kullanan gençlerin IQ puanlarında da düşüş olduğunu tespit etmiş.
PSİKOLOJİ DE OLUMSUZ ETKİLENİYOR
Genç yaşlarda esrar kullanımı kişinin beden sağlığını, psikolojisini, sosyal hayatını ve okul başarısını da oldukça olumsuz etkiliyor. İşte bu olumsuz etkilerin başlıcaları:
- Panik atak, şaşkınlık gibi psikolojik sonuçları olabiliyor ve uzun kullanım ardından bu psikolojik sıkıntılar bazen kalıcı olabiliyor.
- Esrar içindeki maddenin etkisiyle kalp atışlarının normalden çok daha fazla atmasına neden oluyor. Bu nedenle, sık kullanan kişilerde kalp ve dolaşım bozuklukları, ritim bozuklukları, kalp krizi riski daha yüksek.
- Esrar kullanan erkeklerde kullanmayanlara göre testis kanseri, sperm sayısında düşüş ve ereksiyon problemleri daha fazla görülüyor.
- Esrar kullanan gençlerin notlarının daha düşük olduğu, derslerden kaldığı veya okuldan atıldığı gözleniyor.
- Depresyon veya kaygı bozukluğu gibi çeşitli psikolojik sıkıntıların ortaya çıkmasına neden oluyor. Yapılan araştırmalar, gençlikte kullanılan esrar ile ileriki yaşlarda yaşanan depresyon arasında ilişki olduğunu gösteriyor.
- Ailesinde psikoz, şizofren gibi bozuklukları olan gençlerde benzer bozuklukların çıkma riskini artırıyor.
- Evde ve kapalı alanlarda çok fazla vakit geçiren genç, fiziksel sağlığında sıkıntılar yaşamaya başlıyor.
- Genel hayat tatminler araştırıldığında, genellikle daha olumsuz geri bildirim veriyorlar.
- Esrar içmeyen yaşıtlarına kıyasla akademik ve iş başarısı düşük oluyor ve bu da psikolojilerini olumsuz etkiliyor.
- Araba kullanmada gerekli olan koordinasyon, konsantrasyon gibi becerileri olumsuz etkilediği için kazalara yol açıyor.
- Araştırmalar, esrar kullanan 6 gençten 1’inin bağımlı olduğunu söylüyor. Yani, “esrar bağımlılık yapmaz” düşüncesi doğru değil ve bağımlılık geliştiren gençler, bırakmaya çalışsa bile bırakamıyorlar. Esrar kullanımı nedeni ile görevlerini yerine getiremiyor, aile ve arkadaşlarla yapacakları aktivitelere katılamıyorlar.
- Kokain ve eroin gibi ölümcül sonuçlar yaratabilen daha tehlikeli uyuşturuculara bir basamak olabileceği biliniyor.
- Karar verme mekanizmalarını güçsüzleştirdiği için, yanında alkol kullanımı veya daha başka riskli davranışlar yapılmasına neden olabiliyor.
EK:9
Esrarın zararları Esrar Nedir ?. Esrar (marijuana), Cannabis Sativa adlı bitkinin yapraklarından üretilip, kurutulması sonucu oluşan yeşil ya da gri renge sahip bir uyuşturucu maddedir.
Esrarın içeriği. Esrarın zararlarının ortaya çıktığı nokta burasıdır. Çünkü esrar THC (tetrahidrokanabinol) adlı bileşeni içerir. THC, sinir hücrelerini tahrip edici özeliğe sahiptir. Özellikle uzun kullanımda esrarın zararlarını gören pek çok insanda, THC’nin etkisiyle sinir hücrelerinde tahribat oluştuğu tespit edilmiştir.
Esrarın kullanım şekilleri. Sigara içerisinde (joint ya da cigaralık diye tabir edilir) yahut pipo, çubuk içinde kullanılır. Son yıllarda orijinal sigaraların, içerisindeki tütün boşaltılıp, boşalan yere esrar yerleştirmek suretiyle de kullanıldığı tespit edilmiştir. [ads]
Sadece tütün olarak değil, esrarı yiyeceklere, kurabiyelere hatta demlemek amacıyla çaya daha karıştırılarak kullanıldığı bilinmektedir. Esrar, jel kıvamında ve su da çözülmeyen bir karışım olduğu için damar yoluyla (IV) kullanmak mümkün değildir.
Esrarın etkisinin başlaması. Sigara olarak solunum yoluyla vücuda zerk edilmesi halinde etkisi 15-20’dk da başlar, 2.5-3 saat sürer. Oral yolla (ağızda yiyecek ya da sıvı olarak) alındığında etki gücü 3/1 oranında düşer ancak etki süresi 10-12 saati bulabilir.
Esrarın zararları. Anlık kullanımdan sonra; Anksiyete, Paranoya, Huzursuzluk, Öfori, Gevşeme hali, Gözlerde kararma, Denge bozukluğu, Sersemlik, Suda yüzme hissi, Salivasyonda (tükürük bezi salgılaması) azalma, Tansiyon yükselmesi, İştah ve susuzluk, Analjezi, İllüzyon, Psikotik eksitasyon, Depresyon, Panik atak, Göz tansiyonunda azalma ve Flash-back (geçmişe dair halisülasyonlar) gibi etkiler görülebilir.
Esrarın beyine zararları. Esrar, anlık bilgilerin hipokampusa girişini ve burada derlenmesini baskılar. Böylece öğrenme, hafıza ve anlık bilgilerin duygu/motivasyonla entegre olmasını sağlayan sistem etkilenir. Buna bağlı olarak daha evvel öğrenilmiş davranışlarda bozulma görülür.
Esrarın akciğere zararları. Uzun vadeli esrar kullanımının ardından, esrarın zararları akciğere dönük olarak yükselir. Bunlar genelde sigara bağımlıları ile benzerlik gösterir. Kronik öksürük, balgam, kronik bronşit gibi rahatsızlıkların yanında; akciğer kanserini tetikleyici-arttırıcı etki gösterebilir.
Esrarın akciğere zararı bunlarla sınırlı değildir. THC etkisinin dışında, esrardaki CO (karbondioksit) miktarı sigaranın ortalama 3-4 katıdır. Buna ek olarak esrar içenlerin genelde sigara içenlere kıyasla çektikleri dumanı daha uzun süre akciğerlerinde tuttukları göz önüne alınırsa, esrarın akciğere zararları sigaraya göre çok daha fazla olmaktadır.
Esrar kardiyovasküler sisteme zararları. Esrarın kalp ve damar sistemine zararı; kalp hızının yükselmesi, tansiyonun yükselmesi ve kan akışının hızlanması ile başlar. Bu belirtiler daha çok kokain gibi bir maddeyle birlikte kullanıldığında daha belirgin olur.
Esrar bağımlılığının tedavisi. Net bir tıbbi tedavisi yoktur. Esrar bağımlılığının giderilmesi için genelde psikolojik tedavi yöntemleri tercih edilmektedir. Psikolojik tedavinin en önemli noktası bireyin bunu istemesi ve tedavinin istikrarlı bir şekilde sürdürülmesidir.
Efsaneler ve Gerçekler:
Efsane: Esrar kullananlar, diğer uyuşturucuları içmek istemezler.
Gerçek: Genelde esrar uyuşturucu madde kullanımının başlangıcıdır. Devamında diğer maddelere yönelim kaçınılmazdır.
Efsane: Esrarın etkisi 1-2 saate geçer.
Gerçek: Esrar vücutta kaldığı için etkisi haftalarca sürebilir.
Efsane:Esrar zihni açar. Daha net düşünme yeteneği sağlar.
Gerçek: Aksine, esrar zihni bulanıklaştırır. Hafıza, anlama, karar verme ve konuşma gibi yetiler zayıflayabilir, kaybolabilir.
(Kaynak:Zararları.com)
EK:3
İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ
TARMER Sanayi Keneviri Forumu
İstanbul / 20 Ocak 2018
“Yeşil Hazine Kenevir”
Türkiye’de uzun yıllardır yasaklı olan ve 2016 yılında 19 ilde yetiştirilmesi kontrollü olarak serbest bırakılan keneviri bitkisi, İstanbul Aydın Üniversitesi’nde düzenlenen Sanayi Keneviri Forumu’nda, “Yeşil Hazine Kenevir” başlığıyla ele alındı ve “kenevirin sanayi ile tıp alanındaki kullanım alanları” masaya yatırıldı. ‘Kenevir Bitkisi ve Genel Kullanım Alanları’ ile ‘Kenevirin Endüstriyel Kullanımı’ başlıklı iki oturum şeklinde gerçekleştirilen Sanayi Keneviri Forumu, İstanbul Aydın Üniversitesi Gıda Araştırmaları Uygulama Merkezi (GAUM) tarafından, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Atatürk Bahçe Kültürleri Merkezi Araştırma Enstitüsü ve Berkin Enerji paydaşlığında düzenlendi. İAÜ Toplumsal Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi TARMER de, organizasyonun düzenlenmesine katkıda bulundu. Kenevir bitkisinin tanınması, üzerindeki engellerin tartışılması ve yeniden ekonomiye kazandırılması için yapılması gerekenlerin değerlendirildiği forumda; iş, akademi ve bürokrasi camiasından önemli isimler bir araya geldi. Forumda; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile diğer bürokratik mekanizmaları harekete geçirmenin en önemli hedef olduğu ifade edildi.
Kâğıt, oksijen, ip, urgan, biyopolimer maddeler, enerji, ilaç, gıda, petrokimyanın kullanıldığı her alanda kullanılan ve büyük faydalar sağlayan sanayi kenevirinin tanınmasına katkı sağlaması amaçlanan forumun moderatörlüğünü, Dr. Yalçın Koçak üstlendi. Açılış konuşmalarını ise; İAÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Özyılmaz, İAÜ Gıda Araştırmaları Uygulama Merkezi Başkanı Prof. Dr. Şükrü Karataş ve Atatürk Bahçe Kültürleri Merkezi Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Yılmaz Boz gerçekleştirdi. Bürokrasi, iş ve akademi camiasından birçok önemli ismin de olduğu foruma; Edirne Valisi Günay Özdemir, İAÜ Mütevellî Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın, Edirne il Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Atilla Bayazıt, Gazeteci-Yazar Abdurrahman Dilipak ve Gazeteci-Yazar Yalçın Bayer gibi isimler katıldı…
"Kenevirin Ekim Alanı Yaygınlaştırılmalı
Ve Tarıma Kazandırılmalı"
Kenevirin birçok alanda kullanıldığına değinen ve böyle bir bitkinin kullanımının yasaklanmasının ülkemiz için büyük bir kayıp olduğu yorumunda bulunan İAÜ Gıda Araştırmaları Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Şükrü Karataş, "Sanayi keneviri, M.Ö. 2700 yıllarında Çin'de keşfedildi. 2200 yıldır da Avrupa'da ve Ortadoğu'da ekimi yapılmaktadır. Türkiye'de ise bu tarz çalışmalar neticesinde kenevir bitkisinin ekimin yaygınlaştırılması ve tarıma kazandırılması amaçlanmaktadır.
Sanayi keneviri çok amaçlı kullanılan bir bitkidir. Kullanım alanı bu kadar geniş olan bir bitkinin kullanımının yasaklanmış olması, ülkemiz için ekonomik girdi anlamında önemli bir kayıptır." dedi. Hem "sanayi keneviri" hem de "tıbbî kenevir" boyutlarının ele alındığı forum, ayrıca basında da geniş yer buldu…
EK:12 A
BASIN BÜLTENİ
ASAM KENDİR ENSTİTÜSÜ
31.11.2018
Gazeteci / Yazar Abdurrahman Dilipak, 2.11.2018 tarihinde saat 15.00’de, BİMER’e yapılan bir şikayet üzerine, 11.2.2018 tarihinde Akit Tv’de, Bülent Deniz’in hazırlayıp sunduğu, Dr. Yalçın Koçak’ın konuk olarak katıldığı “Derin Gerçekler” isimli programda, Hind Keneviri üretimi ile ilgili söylediği sözlerle ilgili, TCK 190/2’den başlatılan 2018 / 15921 No’lu soruşturma ile ilgili ifade verecek.
Dilipak konuyla ilgili olarak şöyle dedi: “yapılan işlemin rutin bir işlem olduğunu, bu vesile ile benzer soruşturmalar için emsal teşkil edecek bir yazılı savunma hazırladığını” ifade etti.
Dilipak daha sonra şöyle dedi: “Konu hassas. Hint Kenevirinin yasaklanması, Afyon ekiminin yasaklanması gibi, aynı çevrelerin işi. Bu konunun istismarına ve sulandırılmasına izin vermemek gerek. Kenevir ülkemizin ekonomisi açısından son derece önemli bir kaynak. Hem sağlık, hem gıda, hem enerji, hem kozmetik, hem petro kimya, hem kağıt, hem tekstil, hem hava, hem toprak açısından hayati öneme sahip bir bitki. Bunun kötü kullanımını nasıl engelleriz ve faydalı yönünü nasıl iktisadımıza, çiftçimize, ülkemize kazandırabiliriz diye düşünüyoruz.. Bu konuda Üniversitelerimizde ciddi çalışmalar başladı. 19 ilde kontrollü ekim de yapılıyor artık. Basınımızın ve STK’larımızın, işadamlarımızın bu konuda doğru bilgilendirilmesi ve sürece etkin katılımları büyük önem taşıyor. Üreticide Polis, bürokrasi ve yargının caydırıcı baskı endişesi var. Çünkü kenevir bir bakıma yargısız infaza tabi tutulmuş. KENEVİR TÜRKİYE İÇİN ACİL İHTİYAÇ DUYDUĞU EKONOMİK, GIDA, SAĞLIK, ENERJİ, ÇEVRE VE TOPRAK İÇİN ALLAHIN İKRAMI BİR NİMET OLARAK DEĞERLENDİRİLEBİLİR.. Öte yandan, Kenevir aslında Bonzai’nin önlenmesi ve bağımlıların takibi ve tedavisi için SGK’nın kontrolünde bir çözüm fırsatı da sunabilir bize. Bu konuda herkese sorumluluk düşüyor. Onun için, savcılıktaki soruşturmayı bu açıdan bir imkan olarak değerlendirmek istedim. Bu anlamda savcılığın rutin bir işlemle, basit bir ifade ile konunun hallu fasl edilmesini istemedim. Yoksa bir gazeteci / Yazar’a karşı, kötü niyetli bir suç duyurusu sonucu, dosya üzerinden inceleme yapılarak basit bir şekilde sonuçlandırılması gerekirken hukuki bir takibat başlatılmış değil.
İstedim ki, birilerinin bana karşı haksız suç duyurusu, benden sonra haksız bir şekilde taciz edilmeleri açısından baht kaynağı olsun, benim ifadem onlar için emsal teşkil edecek bir savunma olsun diye, savcılıkta sözlü ve yazılı ifade vermeyi ben istedim”
EK:10
21 YAŞINDAKİ BİR UYUŞTURUCU BAĞIMLISI GENCİN
ÖLMEDEN ÖNCE ANASINA YAZDIĞİ
SON MEKTUP
(…)
Düştüm bir batağa çıkamıyorum ana. Öldürüyor “beyaz zehir” diyorlar adına, biliyorum yandığımı ama sönmüyorum ana.
Bir tadan bir daha bırakamıyor ana, beyaz zehir derlerdi aldırmazdım. Rüya görürsün derlerdi uyanamazdım. Şimdi bir kabustayım,
Korkmaktayım. Bitirdi beni ana yok olmaktayım. Gençtim ana cahildim hiç ölmem derdim. Bu sefer son bir daha kullanmam derdim. Öyle değilmiş ana, ben beyaza yenildim. Aynada değişen yüzümdü, değişen bendim, bilseydim düşer miydim bu çıkmaza, üzer miydim sizi ağlatır mıydım ana. Dost dediklerim itiyor beni uçuruma ümidim kalmadı dayanamıyorum ana Kaçmak istiyorum bu dertten bu meretten bırakmak istiyorum olmuyor, be ana. Affedin beni ana son özrüm sizden seni düşünüyorum yaşamak istiyorum ana. Pişmanım ana pişmanım, hem de çok pişmanım. Sizi ne kadar üzdüğümün farkındayım siz üzülmeyin, derdime kendim yanayım kavrulayım bu dertle, kurtulayım ana. Kendimi düşünmüyorum ana yaktım sizi, çok incitildim, kırdım tertemiz kalbinizi size yakıştıramıyorum şimdi kendimi yine de oğlun olarak ölmek isterim ana.
Babama söyle ana ne olur beni affetsin. Benimde bir oğlum vardı, adı kemaldi desin. Mezarıma gelip te benim için dua etsin, ne olur ana babam hakkını helal etsin.
Yakındır ölüm haberim gelir sana, gelir tabutun konur musalla taşına, günahım çok ana çıkamam Allah'ın karşısına ana dua et sen yine de biricik yavruna...
Hakkını helal eyle ana yaklaşıyorum sona, Bu son sefer çıkıyorum son yolculuğuma, genç yaşta kavuşuyorum kara toprağa.
İbret olsun kaderim ana ardımda kalanlara...
Allah kimseyi bu durumlara düşürmesin günümüzün en büyük terörü ve hastalığı bu olsa gerek acaba bu olaylarda bizlerinde bir sorumluluğu yok mudur.
(…)
Oğlun
EK:11
ASAM
Avrupa Asya Birliği
Türk Ekonomik-Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Vakfı
ASAM KENDİR ENSTİTÜSÜ
(ÖZET BİLGİ NOTU)
Herhangi bir mesajın toplum tarafından benimsenmesi için “algı yönetimi” denilen bir yapılandırma süreci gerçekleştirilir. Toplum yararına kullanılabilecek bu kadar etkili olan bu algı yönetiminin maalesef farklı bir boyutu da bulunmakta. İnsanoğlunun kitleler üzerinde güç sahibi olma isteği çerçevesinde; bu algı yönetimi kişinin davranışları üzerinden tutun da tüm durumlara karşı oluşan bakış açılarına kadar yönlendirmeyi hedef alarak büyük kitleleri kendi amaçları doğrultusunda yönetebilmekten geçmektedir. Bu süreç devamında zihin kontrolüne kadar ciddi bir şekilde kişinin hipnoz seviyesine gelmesini de sağlar. İşte o zaman ne mi olur? Doğru bildiğimizi sandığımız şeylerin aslında ne kadar doğru ya da ne kadar yanlış olduğu gerçeği ortaya çıkar.
Tüm bu süreçte zihin kontrolünün hem fiziksel hem de bilimsel boyutta yol almasıyla birlikte her geçen gün insanlık adına daha da tehlikeli aşamalara doğru ilerlemekteyiz. Çünkü artık teknoloji çağında yaşıyoruz ve bu doğrultuda teknoloji ile yönetmeyi seçenlerin de kullanmayı seçtikleri bu araçlar, maalesef farkına varamazsak eğer, insanlığı felakete götüren bir sona doğru götürecektir. Uzun zamandır yanlış bilgilerin biz farkına varmadan aldatma yoluyla, çarpıtılarak ya da daha duygusal algı yaratılarak toplumumuzda doğrulukları kabul ettirilmiş ve bunun arkasından da fikir çatışmaları denilen kargaşalar da beraberinde gelmiştir.
Dünya’da ismi “Cannabis Sativa” yani “Hint Keneviri” olarak da bilinen; Türkçe’de de “Kendir” veya “Kenevir” olarak tanımlanan bitkinin anavatanı bir çok yazılı kaynaklardan Asya olduğunu ne kadar biliyoruz acaba? Evet M.Ö.8000 yıllarına kadar uzanan bir geçmişi var kenevirin. Bunun yanında bir çok yazılı kaynaklardan da edindiğimiz bilgiler doğrultusunda kenevirin M.Ö. 1500 yıllarından itibaren üretilmeye başlandığı ve tabi ki kültürümüzün bir mirası olarak da yerini almış olduğu gerçeğidir. Asya Türk mitolojisine göre kenevirin tanrı katından gelen 4 tohumdan (arpa, buğday, keten, kenvir) biri olduğuna inanılır ve bu açıdan mucizevi bir bitki olarak da kabul edilirmiş. Ancak ne yazık ki gümüzde kenevir yanlış algı yönetimi nedeniyle “THC” yani bilimse adı “esrar” olan kimyevi maddeyle aynı kategoriye konulmuştur. Ve bu bilgi şu anda yetkili birimlerle de desteklendiği için kenevir toplumumuzda malesef yanlış bir algı içinde tanınmaktadır.
Bu mucizevi bitki her ne kadar günümüzde yanlış algılanmış olsa da, tarihimizde özellikle de Osmanlı tıbbında olduğu kadar bir çok kadim medeniyetlerde de şifa amaçlı kullanılmıştır. Ayrıca Türk kültür ve geleneklerinde 20. yy. ortalarına kadar %80’i keten ve kenevirden oluşan kumaş üretiminde kendir baş yapıt olmuş, Cumhuriyet’in ilanından sonra da yapılan devrimler neticesinde tarım ve tekstilin geliştirilmesi amacıyla başlayan endüstrileşme süreci ile de devam etmiştir. İşte bu çerçevede Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla 1930’lu yılların başında Trakya bölgesinde kenevir ekimine başlanmıştır. Arkasından da Kastamonu ilçelerinde de endüstriyel ürün olarak kenevir ekimi yapılmıştır. Tarih boyunca batı ülkeleri sanayileşme ve şehirleşmeye bizden çok daha önce başlamış olmasına rağmen aslında bu hızlı medeniyetleşmesini doğudan kopyaladığı kadım bilgilere borçludur. O dönemlerde çağın çok ötesinde bir dahi ve bilim insanı olan İbn-i Haldun’un “medeniyetleşme doktrinleri”ni kendi ülkelerine götürmüş olan Avrupa ülkeleri, kısa sürede devletleşme yoluna giderken arkasından da sosyolojik, iktisadi ve askeri yönetim politikalarını da hızlı bir şekilde geliştirmeye devam etmiştir. Avrupa orta çağlarda doğu kadim bilgilerinden aldığı doktrinlerle gelişmeye devam ederken, doğu medeniyetleri ise çok değerli mirasları olan kadim bilgilerinin üstlerini örterek gerileme yoluna adım atmıştır. Sonra ki süreçte geri kalmış olarak kabul görülen doğu, artık yüzyıllar boyunca batı kültürünü kopyalama ve onları takip etme yolunda şehirleşmeye çalışan bir medeniyete dönüşmüştür. Tabii ki akabinde batı medeniyeti daha da çok çevreye ve doğaya sahip çıkma politikası geliştirerek ormanlaşma yolunda ilerlemeye devam ederken, doğu medeniyeti ise sanayileşme süresince doğayı ve ormanları yok ederek bilinçsizce yol almaya başlamıştır. Batı medeniyeti tarımda daha ileri düzeyde ilerlerken, doğu medeniyeti ise özellikle yönetim tarafından zorlanarak tarlalarını sökme yolunda ilerlemiştir.
Amerika’da 20.yy. başlarına kadar çiftçiler tarım alanlarında kenevir ekmedikleri zaman cezalandırılırken, 1930’lu yıllarından sonra kenevir ekimi aniden yasaklandı. Tüm bu süreçte ulaslararası politika yapıcılarının oluşturduğu kenevir yasaklama politikası diğer dünya ülkelerine de sıçramaya başladı. Türkiye’de bu politikadan nasibini aldı ve 1971 yılında ABD tarafından yaptırılan darbe sonrasında Nihat Erim muhtıra hükümetine sanayi keneviri ve milyar dolarlarca gelir elde edilen endüstri ürünlerini yasaklattırarak, ortaya çıkan olumsuz sonucun bedelini Türk milleti olarak ödemek zorunda kaldık ve hala da ödemeye devam ediyoruz. 2000’li yıllardan itibaren “Endüstri 4 sanayi devrimi” sonrasında, özellikle Avrupa keneviri yeniden keşfetme yoluna girmiş ve arkasından Avrupa Endüstriyel Kenevir Organizasyonu (EHIA)’nu kurmuştur. Bu organizasyon sayesinde kenevir bitkisini aşağıda belirtilen sırada 4 başlık altında sınıflandırarak, tarladan bitmiş ürünlere kadar nasıl dönüştüreceğini hesaplamıştır.
Kültürü yapılan kenevir / Hint keneviri / Dev cüsseli kenevir / Yabani kenevir
ABD’de ise 2010 yılı sonrasında kurulan Kenevir Enstitüleri, sosyal medya ve araştırma geliştirme kurumları tarafından tüm çabalarla yaygınlaştırılmış, daha sonrasında da 2025 projeksiyonlarında sadece ABD’de 150 milyar dolarlık endüstriyel kenevir pazarının öngörülmesi ve bununla birlikte sanayi keneviri ile 50.000’den fazla ürünün imal edilebilecek olması bizim kültür mirasımınız olan kenevirin, kendimiz dışında nasıl batı medeniyeti tarafından kullanılması gerçeği ile de karşı karşıya gelmemizi de sağlamıştır.
Tarımdan tutun da tıbbi amaçlı kullanıma, inşaat, gıda, petrol sanayisi, plastik sektörünün tüm mamüllerinde, elektrik üretimi, biyoyakıtlar, tekstilin tüm ürünleri, otomotiv’den el aletlerine, izolasyondan tüm asfalt ve yapılara kadar her sektörde kullanılacak olması ile ilgili avantajların tespiti, kenevirin nasıl bir bitki olduğunun farkına varmanın ve Tanrı’nın insanlığa gönderdiği binlerce yıllık Türk medeniyetleri, Devletlerinin ve ecdadın mirası olan bu mucizevi hazine için nadasa bırakılmış toplum ve toprakların uyanışının zamanı artık gelmiştir !