Dr nazim beratli



Yüklə 0,7 Mb.
səhifə30/40
tarix23.01.2018
ölçüsü0,7 Mb.
#40277
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   40

O GÜÇLÜ BİR ŞAİRDİR


Bayezit, başına geleni anlar ama iş işten geçmiş tir. O artık, padişaha başkaldırmış bir idam mahkumu olarak aranan bir suçludur. Kaçıp, İran'a sığınır. Oradan, babasına manzum bir mektup yazar:
Ey serasker aleme, sultan Süleymanum baba

Tende canım, canımın içinde cananım baba

Bayezidine kıyar mısın benim canım baba

Bigünahım Hak bilir devletli sultanım baba

Enbiya serdefteri, iki adem hakkıçün,

Hem dahi, Musa ile İsa, Meryem hakkıçün

Kainatın serveri, ol Ruh'i azem hakkıçün

Bigünahım Hak bilir devletli sultanım baba.

Sanki Mecnunum bana dağlarbaşı durak oldu,

Ayrılıp bilcümle malı mülkten, düştüm ırak

Dökerim gözyaşım, hasretle ağlayarak,

Bigünahım hak bilir devletli sultanım baba


Kim sana arzeyleye halim, ey şahı kerim?

Anadan kardaştan ayrılıp kaldım yetim,

Yoktur benim sana bir zerre isyanım haktır alim,

Bigünahım Hak bilir devletli sultanım baba.

Bir nice masumum olduğun, şeha bilmez misin?

Onların kanına girmekten hazer kılmaz mısın?

Yoksa ben kulunla hak dergahına varmaz mısın?

Bigünahım Hak bilir devletli sultanım baba.


Tutalım ki iki elim baştan başa kanda ola,

Bir meseldir söylenir ki, kul günah etse ne ola

Bayezit'in suçunu bağışla kıyma bu kula

Bigünahım hak bilir devletli sultanım baba.
Bu kez, oğlunun mektubu, sultana erişir. Artık bunda bir mahzur bulunmamaktadır. Zira şehzade, isyan etmekle kalmamış, bir de sultanın en büyük düşmanına İran Şahı Tahmasp'a sığınarak, büsbütün kurtarılamaz hale düşmüştür. Kanuni, oğlunun mektubunu okur ve ona şu yanıtı yazar:

Ey her an başkaldırı ve isyanla meşgul oğul

Boynuna fermanımı takmayan oğul,

Ben kıyar mıydım sana ey Beyazıt Hanım oğul,

Bigünahım deme, bari tevbe kıl canım oğul.

Peygamberler veliler ve bütün ulular hakkıçün

Nuh, İbrahim, Musa ve Meryem oğlu hakkıçün

Hatm-i asarı nübüvvet, fahri alem hakkıçün,

Bigünahım deme bari tevbe kıl canım oğul.


Adem adın etmeyen Mecnuna sahralar durak,

Büyüğe itaatten kaçanlar daima düşer ırak,

Kader değildir der isen hasretle firak,

Bigünahım deme bari tevbe kıl canım oğul.


İmanın ve şefkatin hedefi olduğun, bilmez misin?

Ya masum kanı dökmekten, korkmaz mısın?

Bu çaresiz kul ile hak dergahına varmaz mısın?

Bigünahım deme bari tevbe kıl canım oğul.


Hak, reayaya boyun eğdirmeye tayin etti beni,

İsterim mağlup edem, zib-i düşmeni,

Korkarım Allahtan, öldürürsem bigünah seni

Bigünahım deme, bari tevbe kıl canım oğul.

Tutalım ki iki elin baştan başa kanda ola, Madem pişman oldun, biz de affetsek ne ola

Bayezidim, suçunu bağışlarım gelsen yola

Bigünahım deme, bari tevbe kıl canım oğul.
(Şiirler tarafımızdan, sadeleştirilmiştir)

Kanuni, Bayezit'i affetmez. İran Şahı'na, oğlu ve torunlarının teslimi için öyle büyük bir baskı yapar ki, sonunda Şah, İstanbul'dan gönderilen bir heyete, Bayezit'i teslim etmek zorunda kalır. Talihsiz şehzade ve dört oğlu, hemen oracıkta boğularak öldürülürler. Ölüleri alınarak, İstanbul'a doğru, yola çıkılır. Bu uğursuz kervan, Anadolu'ya girince, halk her yerleşim biriminde, bunları taşa tutarak, geçirmez. Sonunda, cenazeleri Sıvas'a gömüp, İstanbul'a kaçan kaatiller heyeti, halkın elinden kendi canlarını kurtarırlar.

SELİM TAHTA ÇIKIYOR


Böylece, Kanuni'nin hayatta kalan tek oğlu Selim; onun ölümünden sonra, tahta oturur ve kendisine bu olanağı sağlayan Lala Mustafa Paşa denilen dönmesini, Sokollu'ya rağmen sadrazam yapmak sözünü tutamaz. Kıbrıs Seferi, bu dönemde gündeme gelir. Sokollu, Venedik ile iyi ilişkilerin bozulmasına taraftar olmadığından, sefere karşıdır. Lala Mustafa ve bir başka yazı konusu olabilecek olan padişahın yakın arkadaşı Josef Nasi ise bu konuda ısrarlıdırlar. Nasi, Kıbrıs Kralı olmak istemektedir... Lala Mustafa ise, fatih! Böylece, sadrazamlığa giden yolda bir avantaj kazanmayı ümid etmektedir. Divan- ı Humayun'da, ikinciler etkin olurlar ve Lala Mustafa Paşa, adaya gönderilen kuvvetlerin başına geçirilir, fethi tamamlar ve Mağusa'daki büyük katedrale de kendi adını verir. Lefkoşa'dakine padişahın adı, Mağusa'dakine ise kendisinin! İki yüzlü, sahtekar, gaddar ve hain dönme bir Balkanlı'nın adı:

Lala Mustafa Paşa Camii...

Lala Mustafa'nın marifetleri, Kıbrıs Seferi esnasında da sürer. Bu Sırp mı Hırvat mı olduğu tartışmalı ama Osmanlı sarayına, 18-20 yaşlarında geldiği aşikar olan dönme, adada korkunç bir barbarlık gösterir. Örneğin Lefkoşa alındıktan sonra, kentteki yaşlı klar ve çıcuklar ile çirkin kadınlar, çarşı meydanına toplanıp, yakılırlar. Bunların toplamı, 20 bin kişidir. Kent nüfusunun geriye kalanından, 24 bin kişi; ada dışına götürülüp, köle olarak satılır. Mağusa'nın fethinden sonra Bragadino'ya yapılanları ise Osmanlı tarihçileri bile gözden ırak tutamamış.

Batılı tarihçiler, bu marifetleri anlatırken, dönme saraylıdan ne yazık ki " Türk", " müslüman" diye söz etmektedirler. Oysa adam ne Türk'tür ne de müslümanlığı su götürmezdir...

Bizim şap ile şekeri karıştıran resmi tarihçilerimiz ise, Osmanlı'ya sahip çıkmayı, sarayın soysuz dönmelerinin marifetlerini korumakla birbirine karıştırdıklarından, bu çeşit Balkanlı dönmelerin marifetlerini gizlemek için ellerinden geleni yaparak, güya "Türk" kültürünü savunduklarını sanmaya devam ediyorlar. Beri yandan, çocukluk çağı geçtikten sonra güya müslüman olan bu Balkanlı dönmenin, Kıbrıs'ta yaptıklarının, Anadolu'da yaptıkları yanında, hesaba bile gelemeyeceğini, açıkca yazmazlar.

Daha da ilginci, yapılan kötülüklerin, batılı tarihçilerin uydurması olduğuna dair, gerçek dışı iddialar ileri sürecek yerde, Kıbrıs'ın fethinden sadece beş yıl sonra, Paris'ta St. Barthelemiou Katliamı'nın yer aldığını anımsatmak, akıllarına dahi gelmez. Mağusa'ya gidip de o katedrale her baktığımda,aklıma, Bayezit'in mısraları geliyor:

Bir nice masumum olduğun, şeha bilmez misin,

Onların kanına girmekten korkmaz mısın,

Yoksa ben kulunla Hak dergahına varmaz mısın?

Bayezit, açıkca soruyor:

" Allah'tan korkmaz mısın?"

Dönme herifin, birşeyden korkusu yokmuş. Bayezit unutuldu, onun adı Mağusa'da anıt gibi duruyor. Bu birşey değil, bir de bu alçağın Venedikliler'e yaptığı çeşit çeşit zulüm, Türkler yaptı diye tarih sayfalarında duruyor.

Kendi akrabası Sokollu'ya etmediğini bırakmayan, avucunda büyüyen çocuğu, kendi çıkarı için ölüme gönderebilen bu sefil için, Lefkoşa çarşısında yirmibin kişiyi yakmak, Baragadino'nun derisini yüzdürmek, çok mu zor?

Not: Konu, M. Sertoğlu'nun Mufassal Osmanlı Tarihi c.ll ve, H. Gürkan Tarih İçinde Kıbrıs ve Radovan Samarcic, Sokollu Mehmet Paşa isimli eserlerden özetlenmiştir.



BİR PAŞA İLE BİR

BABA'NIN RUFAİLER'İN DE KARIŞTIĞI ÖYKÜLERİ

Yüklə 0,7 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin