Dr nazim beratli


KALTAK TANRIÇA'NIN FENDİ KRALI YENDİ



Yüklə 0,7 Mb.
səhifə4/40
tarix23.01.2018
ölçüsü0,7 Mb.
#40277
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   40

KALTAK TANRIÇA'NIN FENDİ KRALI YENDİ


Yunan mitolojisi, yalnız bugünü değil, yukarı barbarlık çağı ile kölecilik arasındaki geçişi, ya da anaerkil toplumun, ataerkile evrilme dönemini de anlatan sonu gelmez bir kaynaktır. Mitolojide efsane diye aktarılan kimi şeylerin, gerçek olduğunu tarih ve arkeoloji sonradan ortaya koymuşlardır koymasına ama yine de bu hikayeleri, modern tarihle ayni derekede ele almak, mümkün değildir, elbette... Şimdi ele alacağımız hikayede, İzmir'in bir Kıbrıslı tarafından kurulmasına değgin bir söylence ile birlikte, mersin ağacının kutsanmasının kökenini de ele alacağız.

KIBRIS KRALI’NIN GÜZEL KIZI


Zamanın birinde, Kıbrıs Kralı Kinyras'ın bir kızı olur. Kıza, Miryna adı verilir. Miryna büyüyüp serpildikçe, güzelleşmeye başlar. Sonunda o kadar hoş ve güzel bir genç kız olur ki, görenler seyrine doyamaz. Annesi Kıbrıs Kraliçesi, kızının güzelliğnden o kadar gururludur ki, sağda solda, kızının Afrodit'ten bile güzel olduğunu söyleyip, övünmeye başlar. Sonunda, kraliçenin sözleri, Güzellik ve Aşk Tanrıçası'nın kulağına gider. Afrodit, bu söylentiye çok bozulur ve kızı görmek ister. Miryna'yı gören tanrıça, kızın gerçekten çok güzel olduğunu da fark edince, hırsı kıskançlığa dönüşür. Öyle birşey yapmaya karar verir ki Miryna Kıbrıs'ta yaşamaya devam edemesin ve adanın en güzel kadını sıfatı, kendisinden başkasına layık görülemesin.

TANRIÇA’NIN HIRSI


Aşifte tanrıça Afrodit'in planı, haincedir:

Mirina'yı, babası Kral Kinyras'a aşık eder. Kendi babasına. Böylece, kraliçeye " kızın o kadar güzel ki kocan seni onunla aldattı" mesajı verilecektir. Zavallı Kral Kinyras, olup bitenin farkında değildir ama Miryna, kendi babası için, yanıp tutuşmaktadır. Sonunda, bir gece Mirina nedimesi ile anlaşarak, kralın koynuna girmek için, bir oyun yapar. Nedime, akşam yemeğinde krala o kadar çok şarap içirir ki, sonunda Kinyras, sarhoşluktan ne yaptığını bilemez hale düşer. Şaraptan sızan kral yatağına kaldırıldığında, o ne yaptığını bilemez halde uyurken, Miryna da soyunup silkinerek, yatağa kralın koynuna girer. Kinyras, sarhoş halde kızıyla sevişir ve uyuyakalır.

Şaraba eklenen ateşli aşk gecesinin sarhoşluğu ile sabah uyanıp da yanındaki güzelin yüzünü görmeye davranan Kral Kinyras, yanında çırılçıplak uyuyan ve bir gece önce seviştiği kadının kendi kızı olduğunu görünce, beyninden vurulmuşa dönerek, kılıcına davranır. Kızı, oracıkta öldürecektir. Bu esnada uyanan Miryna, yataktan fırlayarak çırılçıplak kaçmaya başlar. Ardında da elinde kocaman kılıcı ile, babası Kıbrıs Kralı Kinyras...

KIZ CANINI KURTARIR


Bu kaçma kovalama, kral kızı yakalayıncaya kadar, sürer. Mirina'yı yakalayan Kinyras, onu öldürmek üzere, tam da kılıcını kaldırdığı sırada, kız aniden bir Mersin Ağacı'na döner ve böylece canı kurtulur.

Miryna masumiyetin sembolü olup, Afrodit'in komplosuna kurban gittiği için, onun canını kurtaran Mersin Ağacı, o zamandan sonra, kutsal kabul edilmeye başlanır.

Kral Kinyras, kendi kızını öldüremeyince, çaresiz sarayına döner. Kız ise artık adada barınamayacağından, buradan ayrılıp, Ege Denizi kıyısında yaşayabileceği bir yer aramaya başlar. Sonunda, bir koyda yerleşmeye karar verir. Burada yerleşir ve etrafına toplananlar, orada bir kent kurulmasına neden olurlar. Kent, önceleri Miryna'nın adıyla anılır. Zaman içinde, "Stin Miryna" "Miryna'dan geliyorum" deyimi, "Smirina" ya, Türk ağzında ise İzmir'e döner.

Mirryna, ayni zamanda Mersin ağacı da demektir. Kıbrıs ve Doğu Akdeniz ülkelerinde bu ağaca kutsal bazı işlevler atfedilmesinin altında, Yunan mitolojisinin, bu eski söylencesi yatmaktadır.

Miryna, İzmir'de babası ile kurduğu ilişkiden hamile kalmış olduğu için, bir oğlan bebek doğurur. Bu bebek, sonradan Erkek Güzelliği'nin sembolü olarak Kibele zamanındaki Attis'in yerini alacak olan, Adonis'tir. Afrodit'in, Miryna'ya duyduğu kıskançlık ve hırs, henüz sona ermiş değildir. Kendinden güzeldir diye, yurdundan ve ailesinden ayırdığı Miryna'nın başına gelenler, Afrodit'in yüreğinin soğumasına yetmiş değildirler. Kötülüğünü sürdüren tanrıça, bu defa da Adonis'i elde edip onunla sevişmeye başlayarak, Miryna'yı oğlundan da ayırmayı, becerir. Üstalik, Afrodit Adonis ile buluşup yatıp kalkmak için, kendine mekan olarak, Kıbrıs'ı seçer.Her ilkbahar'da Kıbrıs'ta Adonis'in adından dolayı İdalion (bugünkü Dali) kentinde buluşan aşıklar, Temmuz ayına kadar burada kalıp, sevişir, oynaşırlar. Afrodit, kızından sonra anasını da hırslandırmak istemektedir. " Kızım Afrodit'ten güzeldir" diyen kraliçe'ye verdiği cezalar, yetmemiş, kızın babasından olma oğlu ile adada buluşarak, kraliçenin üzüntüsünün daha da artması amaçlanmaktadır.

CEZA


Ne var ki Kıbrıslılar, bu aşktan ve olaydan, rahatsız olmuşlardır. Onlar da Afrodit'e bir ders vermek istemektedirler. Sonunda, Afrodit ile sevgilisi Adonis buluşmak üzere bir kez daha adaya gelip, İdalion'a gittikleri bir gün, bir yaban domuzu, Adonis'e saldırarak onu kasıklarından yaralar ve ölümüne neden olur. Böylece Afrodit en büyük aşkını, Mirina oğlunu, kraliçe de torununu kaybeder. Aylardan, Temmuz'dur...

Temmuz,adının nereden geldiğini de burada anmadan geçersek, konu eksik kalır.

Anadolu'dan İran'a geçen Kibele inancının, sonradan, Kibele, Artemis ile Afrodit'in bir karışımı olarak algılanıp, İştar (Star = Yıldız) diye adlandırıldığı zamanlarda, onun bir sevgilisi olduğuna inanılırdı. Bu sevgili de Adonis ile Attis'in bir karışımıdır. İlk baharda canlanır, birkaç ay tanrıçanın gönlünü eder ve ertesi yıl tekrar canlanmak üzere, ölür. İşte bu damızlığın adı, Tammuz'dur. Damızlık lafını da iş ola kullanmıyoruz. Çünkü, Tammuz'dan geliyor. Tammuz'un ertesi yıl canlanmak üzere öldüğü aya, kendi adı verilir:

Tammuz... Adonis ile Tammuz, eş değerdedirler. Daha doğrusu, Doğu Anadolu ve İran'da Tammuz olan erkek tanrının adı, Batı Anadolu ve adalar ile Yunanistan'da, Adonis'tir.

İzmir'in kuruluşu Mersin ağacının ve Temmuz ayının kutsanması inancının altında yatan hikaye de işte bu...

İlk çağlardan beri bilinen ve önemsenen bir adada yaşayıp, dünya kültürünün pek çok ritüelinin buradan yayıldığını bilmeden Kıbrıslılık iddiasında bulunmak, doğrusu anlaşılır bir tavır olamazdı.



Not: Halikarnas Balıkçısı'nın, Merhaba Anadolu ve Anadolu Tanrıları isimli eserlerinden yararlanılarak yazıldı.

Yüklə 0,7 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin