(Dr. Hamid Cilveger, Azerbaycan Folklor Derlemeleri; Behruz Hamaçî, s.404), Kara-Gozlular için bkz.→Kacar/ Hemedan Bölge Valiliği
Bu listeyi uzatmak mümkündür. Adını hatırlayamadığımız hanedan mensubu ailelerin sayısı oldukça fazladır. Lekler va Şagagiler, hanedan üyesi olmakla beraber, Muhammed Rıza Şah döneminde saraya yakın ailelerdi. Şah dönemi komutanlarından General Kasımi’nin eşi Prenses İkbal Hanım Kacar Şagagi, aynı zamanda Prenses Farah Pehlevi’nin de akrabasıdır. ABD’de, müzik piyasasının önemli şirketlerden “Koçar”ın sahipleri de Şagagilerdendir. Azerbaycan tarihine malolmuş -Kacar/ Emoğlu tiresinden Haydar Han Emoğlu ve Bağır Han Salar-ı Millî de Kacar’dır. Listeden de anlaşılacağı üzere, hem Meşrutiyet hareketine, hem de Tebriz merkezli Azerbaycan Millî Hükümeti’ne destek verenlerin içerisinde çok sayıda Kacar bulunmaktadır. (Dr. Hamit Cilveger, Azerbaycan Folklor Derlemeleri)
Kacar bünyesinde kabul edilen bazı aşiretler, bağımsız il veya oymak olarak da ele alınmakta ve değerlendirilmektedir. Elbette bu çelişki olarak kabul edilmemelidir. Kacar ili içerisindeki Kara-Gozlular ve Kara-Koyunlular bunun örneklerindendir. Benzeri yapılanma ve il-aşiret ilişkileri diğer Türk il/ uluslarının yapılarında da mevcuttur. İl, aşiret listeleri incelendiğinde, benzer aşiret ve tire/ cemaat isimlerine farklı iller içerisinde rastlamak mümkündür. Saltanat, taht, iktidar ve güç el değiştirdikçe, zaman zaman tayfa/ aşiret ve cemaatlerde kopmalar yaşanmakta ve farklı il ve aşiretlere iltihaklar olabilmektedir. Öte yandan bazı cemaat ve tayfaların nüfuslarının artması sonucu bir Han tarafından yönetilmesi imkânsız hale gelmekteydi. Bu durumda İlbeginin gözetiminde tayfa ikiye, hatta üçe bölünüp, yeni hanların yönetimine verilirdi. Bkz.→Büyük Kaşkayı İli
*
Rıza Han ve ailesi, Mazenderan’ın Savadkûh (Pol-i Sefid) ilçesinin Alaşt آلاشت köyündendir. Babası Abbas-Ali (1814-26 Kasım 1878) subaydı. Dedesi Murat Ali Han, 1848 yılında Herat kuşatmasında ölmüştür. Annesi Nuşaferin Hanım Kuzey Kafkasyalıdır. Muhtemelen de Çerkes’tir. Çünkü Savadkûh bölgesinde küçük bir Kuzey Kafkas kolonisi bugün dahi mevcuttur. Rıza Han Savadkûhi’nin (daha sonra Pehlevi) aile kökeninin Kuzey Kafkasyalı Çerkes olduğu söylentisinin aslı budur. Babası değil, annesi Nuşaferin Hanım Kuzey Kafkasyalıdır.
Babası Abbas-Ali, 1814’te Alaşt’ta dünyaya gelmiş, subaylığı seçmiş, binbaşı rütbesinde? Üçüncü Afgan Savaşı’na katılmıştır. Ahmed Rıza Han, Abbas-Ali Han’ın Kuzey Kafkasyalı olan ikinci eşi Nuşaferin’den doğmuştur. Altı yaşında iken babasını kaybetmiştir. Dayısı Abdül-Kasım Bey’in isteğiyle 16 yaşındayken küçük subay olmuştur. Aynı zamanda komutanı olan amcası Nusretullah Han ile anlaşamayınca Kazak birliğine katılmış, 1920 darbesine kadar burada görev yapmıştır. Kazak birliğindeki komutanı, Azerbaycan’ın tanınmış ailelerinden Ayrımlulara mensup, -aynı zamanda kayınpederi olan Mirpenç Teymurhani Ayrımlu Makui idi.
Ahmed Rıza Han, dört evlilik yapmıştır. İlk eşi Meryem Hanım, 1904 yılında ölmüştür. Bundan sadece Hemdemüs-Saltana Pehlevi (1903-1992) isimli bir kızı olmuştur. İkinci eşi, Azerbaycan’ın tanınmış ailelerinden Kazak birliğinde komutanı olan Makulu Mirpenç Teymurhani Ayrımlu Makui’nin kızı daha sonra Ana Kraliçe (Melike Mader/ Valide Sultan) olacak Tacül-Müluk Mirpenç Teymurhani Ayrımlu Makui (1896-1982) idi. Prensen Şems Pehlevi (1917-1996), Şah Muhammed Rıza Pehlevi (1919-1996), ikizi Prenses Eşref Pehlevi (1919), Prens Ali Rıza Pehlevi (1922-1954) bu evliliğinden olan çocuklarıdır.
Prenses Şems’in ilk eşi Başbakan Mahmut Cem’in oğlu Ali Cem’dir. Daha sonra, tüm karşı çıkmalara rağmen -adı saray tarafından beğenilmediği için Mirdad Pehlbud olarak değiştirilen bir müzisyenle evlendi. Prenses Eşref ise, ABD’deki İran askerî Ataşe Yardımcısı Ali Kavam ile evlendi. Ali’nin babası Kacar asilzadesi Kavamüs-Saltana unvanlı Ahmed Kavam, joker gibiydi. Başbakan sıkıntısı çekildiği günlerde, her zaman emre amade olmuştur. Eşref, daha sonra Mısırlı Prens Ahmed Şefik ile evlendi. Böylece Güney Afrika’da sürgünde olan babasının yanına sık sık gidip gelebiliyordu. Ondan da ayrıldı. Prenses Eşref, saray entrikalarıyla, hovardalıklarıyla ve istihbarat örgütlerine olan tutkusuyla ünlüdür.
Rıza Han daha sonra Tacül-Müluk Mirpenç Ayrımlu Makui’nin üzerine Kacar hanedanına mensup iki prensesle daha evlilik yaptı. Kacar prensesi olan ilki 1922 yılında evlendiği Turan Kamerül-Mülk Süleymani (1904-1995)’dir. Prenses Turan’ı 1923 yılında boşamıştır. Tek oğulları 1923 doğumlu gulam Rıza Pehlevi’dir. Gene Kacar prensesi olan son eşi ise, İsmet Dövletşahi’dir (1904-1995). Beş çocukları olmuştur; Abdür-Rıza Pehlevi (1924-2004), Ahmed Rıza Pehlevi (1925-1981), Olimpiyat Komitesi Başkanı Mahmut Rıza Pehlevi/ Şahpur (1926-2001), Fatıma Pehlevi (1928-1987) ve Hamid Rıza Pehlevi (1932-1992).
Prenses Turan Kacar’ın oğlu gulam Rıza, Prensen Huma ile evlendi. Prenses Huma, saray geleneğini altüst ederek, Prens gulam Rıza’yı boşadı. Daha sonra İbtihac isimli bir mimarla evlendiği gibi, sarayla olan ilişkisini de kesmedi. Eşiyle birlikte gelip gitmeye devam etti.
İsmet Dövletşahi Kacar’ın çocuklarından Abdür-Rıza, ABD’de iktisat eğitimi görmüştür. Yabancı bir diplomatın kızı olan Parissima Sand ile evlendi. Prenses Fatıma, ilk kocası Vincent Hıllyer isimli Amerikalıdan ayrılarak, Tahranlı Pilot Muhammed Hatem ile ikinci evliliğini yaptı. hanedanın en yakışıklısı olan Mahmut Rıza Pehlevi/ Şahpur’un elinden her türlü yaramazlık ve hukuksuzluk gelirdi. Kürt kaçakçılarıyla uyuşturucu işine bile girdiği söylenir. En küçükleri olan Hamid Rıza ise, Dr. Muhammed Musaddık’ın yeğeninin kızıyla evlendi.
“Kacar hanedanı kanı taşıyan hiç kimsenin Taht-ı Tavus’a oturamayacağı” yönündeki kanun, Muhammed Rıza Şah’ın İran’ın güçlü aşiretlerinden Bahtiyarilerin kızı olan eşi Prenses Süreyya İsfendiyari’nin kendisine çocuk verememesi nedeniyle tekrar gündeme geldi. Şah’ın ana bir öz kardeşi olan İsviçre Lé Rosey mezunu Prens Ali Rıza’nın, 1954 yılında uçak kazasında ölmesi ile tahta çıkacak varis kalmamıştı. Ali Rıza’nın Polonyalı dul Bayan Kristina Szolovsky’den olan oğlu Prens Ali’nin anasının yabancı olması nedeniyle valiaht olması mümkün değildi. (Sürgündeki Prenses Süreyya, s.210-211,216, 227, 299)
Kacar hanedanı için çıkarılan kanun nedeniyle, anaları Kacar hanedanından olan Prens Gulam Rıza, Prens Abdür-Rıza, Prens Ahmed Rıza ve Prens Mahmut Rıza/ Şahpur ve Prens Hamid Rıza’nın veliahd olması ve tahta çıkmaları söz konusu değildi. Şah Muhammed Rıza’nın tahta çıkma ihtimali olan ana bir öz kardeşi Ali Rıza ise, Hazar denizi kıyısındaki pamuk çiftliğinden Tahran’a gelirken uçağının dağa çarpması sonucu 28 Ekim 1954’te öldü. İran kamuoyu, bu uçak kazasını şüphe ile karşıladı. Şah Muhammed Rıza’nın, hanedandan kendisine rakip bırakmadığı yorumu yapıldı.
Pehlevi hanedanı ile ilgili sarayın desteği ile Ittılaat Yayınevi tarafından “Kitab-ı Pehlevi” isimli bir kitap/ album hazırlanmıştır. Bu kitabı görmek nasip olmadı. Ali Dehgan, Ahmed Rıza Han’ın eşi olan “Melike Mader/ Valide Sultan ve Melike Pehlevi” ad ve sıfatlarıyla da anılan Ulya Hazret Banu Tacül-Müluk Teymurhani Ayrımlu Makui’nin, Urumiye/ Rızaiye’ye bağlı Maku ilçesinden olması nedeniyle “Serzemin-i Zerdüşt Rızaiye” isimli kitabının “Otuzdördüncü Bölüm”ünde, bu kitaptan alıntı yaparak, aile hakkında detaylı bilgi vermiştir. Bu bilgiler, Tacül-Müluk Ayrımlu’nun çocuklarıyla sınırlı kalmıştır. Türkçe’ye de çevrilmiş olan “Sürgündeki Prenses Süreyya”da ise, Rıza Han’ın diğer eşleri ve bunlardan olan çocukları hakkında dedikodu lezzetinde oldukça hoş bilgiler verilmiştir. Bkz.→ Serzemîn-i Zerdüşt RıZaiye, 598. sayfa ve devamı; Sürgündeki Prenses Süreyya
*
Şah’ın son dönemlerinde Genel Kurmay Başkanı Cem, yardımcısı ise, Kacar hanedanı üyesi General Kasımi idi. Ülkede şahlık aleyhtarı gösterilerin önü alınamaz hale gelince, Tahran Sıkıyönetim Komutanlığı’na General Üveysi atandı. Şah, Kasımi’den Türklerin yoğun olduğu Azerbaycan kenti Kazvin’e sıkıyönetim komutanı olmasını istedi. Ancak Kasımi’nin bu teklifi kabul etmemesi üzerine yerine General Teymuryan’ı gönderdi.
Devrimi müteakip, Teymuryan idam edildi. Üveysi ise, Türkiye’ye kaçtı. Kasımi herhangi bir takibata uğramadı. Aradan dört yıl geçtikten sonra, hakkında tutuklama emri çıkarıldı. Evine almaya gittiler. Kapıyı eşi Prenses İkbal Hanım Kacar açtı. Türk prensi Kasımi yarım saat önce vefat etmişti. Cenazeyi göstererek, “Paşa’yı götürebilirsiniz!” ...
Daha sonra yapılan tahkikatta, General Kasımi’nin Kazvin’e atanmayı bilerek reddettiği ortaya çıktı. İtibarı iade edildi. Kızı Prenses Gülü, eğitimini Londra’da tamamlamıştı. Hariciyeci olduğuğu söylenir.
*
Yeri gelmişken Kafkas Azerbaycanı’na yerleşen Kacarlara da kısaca değinmekte yarar vardır. Bunlardan hanedan mensubu Şahzade Abdüs-Semid Behmen Mirza ilginç bir kişiliktir. Kadın düşkünü olarak suçlanan Behmen Mirza, bu suçlamayı hak etmemektedir. Evliliklerinin tamamını kanuni çerçevede yapmıştır. Bu suçlama, kendisinin iyi tanınmaması ve çok sayıda çocuğunun olmasından kaynaklanmıştır.
Rus İmparatoriçesi II. Katerina da erkek düşkünü olarak suçlanagelmiştir. Rivayete göre, bir gecede altı delikanlı kabul eden II. Katerina hakkında yazılanlar Rusya kaynaklıdır. Bu konudaki detaylı bilgileri “Department Favaritov, CP. KPA yayını, Moskva 1990” isimli kitapta görebilirsiniz.
Bu tür belden aşağı bilgiler ilim dünyasında ilgi görmemekle beraber, önemli bir takipçi kitlesi de bulunmaktadır. Rusya’da yapılan ilmî araştırmalarda, II. Katerina’nın yatak odası ve özel hayatı ile hiç ilgilenilmemiş, onun başarıları ve Ruslar için yarattığı “Altın Asır” öne çıkarılmıştır. Zaten Katerina’nın özel hayatı, kamuoyu önünde cereyan etmiş de değildir.
Şahzade Abdüs-Semid Behmen Mirza, ölümler ve ayrılıklar nedeniyle kanuni olarak onaltı evlilik yapmış, atmışüç çocuğu olmuştur. Bunların otuzbiri erkek, otuzikisi kızdır.
Peki, tarihi gerçek nedir, Şahzade Behmen Mirza kimdir? O, 1811 yılı Ekim ayının 31’inde İran’da dünyaya gelmiştir. Azerbaycan Türklerinden olup, Şahzade Abbas Mirza’nın oğlu, Feth-Ali Şah’ın torunudur. Kacar sülalesinin üçüncü hükümdarı Muhammed Şah’ın kardeşidir. Uzun süre Tebriz’de Azerbaycan Genel Valisi olarak görev yapmıştır. Bilindiği gibi İran Türk hanedanları döneminde genellikle taht ve tacın yolu Tebriz’den geçmekteydi. Bundan ötürü Tebriz resmen “Darüs-Saltana” unvanı ile anılagelmiştir. Bildiğimiz üzere, Nadir Mirza’nın “Darüs-Saltana-i Tebriz” isimli aslı taş baskı olan değerli bir eseri bulunmaktadır.
Azerbaycan tarihçileri, Behmen Mirza Kacar’ı “Şükürname-yi ŞahenŞahi/ Şahenşahi’ye Minnettarlık” isimli eseri ile tanımaktadır. Üzücüdür ki, bu kıymetli eser şimdiye kadar el yazma halinde kalmıştır. Araştırmacı Ali Hüseyinzade’nin verdiği bilgiye göre, Behmen Mirza, “Tezkire-i Mehemmed Şahi”deki (1832); Kuzey Amerika, Fransa, İngiltere, İtalya, İran, Türkiye ve Çin hakkında kısa coğrafi ve etnografik tanıtım kitaplarının yazarıdır. Azerbaycan tarihçilerinden sadece Ali Hüseyinzade, onun eserleri hakkında sağlıklı bilgiler vermiştir.
Behmen Mirza, “Şükürname-yi Şahenşahî” isimli eserini 1871 yılında Şuşa kentinde Farsça yazmıştır. Bu sırada yazar atmış yaşındaydı. Eserinde, Cengiz Han’dan Ağa Muhammed Şah Kacar’a kadar altı yüzyıllık bir dönem, ayrıca Kafkasya’nın tarihçiliği hakkında geniş bilgiler vermektedir. Müellif eserini, saray arşivinde muhafaza edilen belgeleri esas alarak kaleme almıştır.
Kuzey Azerbaycan’da yüksek bir görev alan ve geniş mansap sahibi olan Şahzade Behmen Mirza Kacar, Rus tabiiyetini neden ve nasıl kabul etmiştir? Bu konuda 1902 yılında basılmış olan “Rus İmperatorunun Coğrafiya Cәmiyyәti Qafqaz Şöbәsinin Xәbәrlәri” mecmuasının onbeşinci cildinin birinci sayısında etraflı malumat vardır. Onu özetleyerek okuyuculara takdim ediyorum:
Behmen Mirza, geçen yüzyılın kırkıncı yıllarında Azerbaycan eyaletinin hâkimi olmuştur. Bu görevi sırasında enerjik ve çağdaş medeniyete yakın ilgisi olan bir yönetici olarak tanınmıştır. Bu nedenle dönemin başveziri, Revan Türkmenlerinden fanatik bir molla olan Hacı Mirza Ağasi İrevani’nin nefretine ve takibine maruz kalmıştır. Bu vezir, hasta ve zayıf karakterli Muhammed Şah’ın muallimi ve eğitimcisi olması nedeniyle sınırsız ihtirası sayesinde otuz yıl süreyle İran’da despotça hüküm sürmüştür.
O dönemde, Avrupa medeniyetine eğilim gösterenlerin tamamı takip edilirdi. Bu takiplerden şahın öz kardeşi, Azerbaycan Genel Valisi Şahzade Behmen Mirza da kurtulamamıştır. Onun bütün girişimleri, teklifleri reddedilirdi. Bu nedenle 1847 yılında Şah ile şahsen görüşmek üzere Tahran’a gitmek mecburiyetinde kaldı. Ancak Hacı Mirza Ağasiyye’nin fitne-fesadı ve iftiraları nedeniyle, Şah öz kardeşini samimi karşılamamış ve Behmen Mirza onunla anlaşamamıştır. Fanatik yaşlı adamın sempatisini kazanmak amacıyla ona hediye olarak 50 bin Hollanda çevronu bağışlamıştır. Lakin Hacı Mirza Ağasiyye, - Şahzade’nin ifadesine göre, bu parayı kabul etse de, onunla olan münasebetini Zerre kadar değiştirmemiş, aksine şahı, kardeşinin hayatına kastetmek ve taht-taca sahip olmak niyetinde olduğuna inandırmıştır. Bundan ötürü bedbaht şahzadenin talihi kararmıştır. Cellatlara rüşvet vererek ikametgâhından kaçıp Rus Misyonu’na sığınmıştır. Rus misyonu, geleneğe uyarak, şahzadeyi himayesine almış, refakatine güçlü bir muhafız grubu vererek Tiflis’e gitmesini sağlamıştır. Daha sonra Rus yönetimi altındaki Şuşa kentine yerleşmiştir. Behmen Mirza, nakdi servetinin tamamını, dedesi Feth-Ali Şah ve babası naibüs-Saltana Şahzade Abbas Mirza’nın arşivlerinden aldığı kıymetli tarihi materyalleri beraberinde götürebilmiştir. Şuşa’da sakin ve tenha bir köşede, dünya gailelerinden uzak bir yaşam sürmüştür. Burada tarihi belgeler üzerinde tetkikata başlamış, Kafkasya’nın tarihçiliğini tertip etmiştir. Eserinde Farsların ve Türklerin egemen olduğu dönemler ile Rusların hâkimiyet dönemlerini karşılaştırma gayesi gütmüştür.
Müellif, ön sözünde şöyle yazmaktadır: “Bu tarihte, geçmiş yöneticilerin bu diyarın sakinleriyle nasıl azgın temasları olduğunu, onların emlakini talan ettiklerini, kadın ve çocukları esir alıp götürdüklerini, şehir ve köylerini dağıttıklarını kaleme almıştır. Daha sonra bu memleketin güçlü Rus hâkimiyeti dönemindeki durumunu tasvir etmiştir”.
Bu yapıt, Cengiz Han döneminden XIX. yüzyılın ilk yıllarına kadar Kafkasya’da cereyan eden olayların tüm detaylarıyla karşılaştıkça, tarihi geçmişin meşakkatleri bir bir göz önünde canlanır. Müellifin hizmeti o derecededir ki, İran salnamelerinde görüldüğü gibi şovenizmden uzak ve gerçekleri saptırmamaktadır. Örnek olarak, İran tarihçileri I. Şah Abbas Safevi/ Büyük Şah Abbas’tan ünlü kahraman, dahi lider ve kutsiyet kazanmış bir şahsiyet olarak bahseder. Daha da ileri giderek, “Cennetmekân” rütbesini verirler. Behmen Mirza, Şah Abbas’ı olduğu gibi tasvir etmiştir. Onun yazdıklarından anlaşıdığına göre, bu meşhur kahraman öyle vahşilikler türetmiştir ki, konuya aşina oldukça insanın damarındaki kan donar. Bu vahşiliği ancak insan donuna girmiş canavarlar yapabilir. Örnek olarak; öz babasına dokuz yıl zindanda işkence etmiş ve orada ölmesine neden olmuştur. Öz kardeşleri Ebu Talip Mirza ve Tahmasb Mirza’yı Alamut kalesinde tam otuzbeş yıl tutmuştur. Onlar, kalede mahrumiyetten ölmüştür. Gene onun emriyle öz çocukları, hatta taht ve tacın varisleri sebepsiz yere, şüphe yüzünden öldürülmüş ve gözleri oyulmuştur. Bunun gibi olayların ele alınmasına ilk defa rastlanmaktadır. Bu dürüstlüğü, elbette Behmen Mirza’nın eserinin müspet olumlu yönüdür.
1848 yılı Mayıs ayının 12’sinde, Lenkeran gemisi ile Bakü’ye gelen Şahzade Behmen Mirza, kısa süre Şamahı’da kaldıktan sonra Tiflis’e göç eder, Mirza Fethali Ahundov’un komşusu olarak yaşar.
Dört yıla yakın Tiflis’te yaşayan Şahzade Behmen Mirza, vatana dönmek için girişimde bulunmuştur. Bu konuda Rus Çarlığı İran hükümetine resmen müracaat etmiştir. Ancak İran Şahlığı, bu teklife karşı üç şart ileri sürmüştür: -Birincisi, Güney Azerbaycan’da yaşama amacı gütmesin. -İkincisi, makam ve mevki talep etmeden ona verilecek yerlerin geliri ile yetinsin. -Üçüncüsü, Rusya devleti tarafından himaye edilmek imtiyazına sahip olmadan, şahın diğer raiyyetleri gibi, sıradan vatandaş hukuku ile İran’a dönsün.
Behmen Mirza, adaletsiz olarak nitelediği bu üç maddeden hiçbirini kabul etmedi. Ve Rus tabiiyetine geçti. 1851 yılı Ekim ayının 4’ünde Şuşa’ya göçen Mirza, Melikovların mülkünü satın aldı. Ona, imparator tarafından 9.600.- Manat maaş bağlandı.
11 Şubat 1884 yılında Şuşa’da vefat eden Behmen Mirza, Berde’deki İmamzade mezarlığına defnedildi.
Behmen Mirza’nın çalışmalarına, devrimden önce yayınlanmış olan “Qafgaz Arxeoqrafiya Komissiyasının Aktları” dergisinin onuncu cildinde geniş yer verilmiştir.
Behmen Mirza, altmışüç çocuğunun tamamına yüksek tahsil yaptırmış, toplum için yararlı şahsiyetler olarak yetiştirmiştir. Onun kızları, Tiflis gimnazyumu/ lisesinde okumuş, “Müsәlman Qadınların Xeyriyyә Cәmiyyәtlәri”nde faal rol oynamışlardır. Cami, yol yapımı ve ibtidai/ ilk mekteplerin açılması için şahsi varlıklarını cömertce harcamışlardır.
Eski Gence’de, kızı Sabiyye hanımdan bir iz kalmıştır. Şark desenleriyle süslü Cami ve misafirhane yapılması için şahsi toprağını hibe etmiştir. Mescidin mihrabındaki kitabede şunlar yazılıdır:
“Bu mәscidin yerini, öz mülkündәn-torpaqından Şahzadә Bәhmәn Mirzә’nin qızı Sәbiyyә xanım vәqf edib. Burada yaşayan başqa sәxavәt sahiblәri dә binanın tikilmәsinә xәrc çәkibdirlәr”.
Uzun yıllar Cami olarak kullanılan bu bina, revaluasyondan ihtilalden sonra Andrey Sergeyevich Puşkin adına müze haline getirilmiştir.
Behmen Mirza’nın gelinleri, torunları da Petersburg, Kiev ve Tiflis’te yüksek tahsil eğitimi görmüşlerdir.
Fransız, İngiliz, Rus, Fars ve Türk (Kafkasya/ Azerbaycan) dillerine hâkim olan Sitare Hanım Kacar’ın oğlanları Şemseddin ve Üveys, Petrograd Politeknik Enstitüsü’nde öğrenim görmüştür. “Tiflis Nücabә Qızlar İnstitutu” nda yüksek tahsil alan Gövher Hanım Kacar, 1905 yılında kurulan “Za-Qafqaziya Müsәlman Qadın Xeyriyyә Cәmiyyәti”nin başkanı oldu. O, fanatikler tarafından öldürülen Ağali-Ekber İsmayilov’un kızı, Behmen Mirza’nın ise geliniydi. Petersburg Kızlar Enstitüsü bünyesindeki özel bir kursu bitirmiş olan bu nüfuzlu kadın, general olan eşi Şahzade Emir Kâzım Mirza Kacar ile birlikte geçen yüzyılın evvelinde Müselman/ Müslümanların medeni gelişimini yakından desteklemiştir. Gevher Hanım Kacar hakkında Celil Memmedguluzade’nin eşi şöyle yazmaktadır: “Cemiyetin başkanı Gevher Hanım Kacar eğitimli, çalışkan ve becerikli bir kadındı. Modern kıyafet giyerdi. Eşi subaydı. Tiflis yüksek sosyetesi ile görüşür, kocası eşini davetlerde yalnız bırakmazdı. Aklı ve nezaketi ile Kafkas Türk toplumunun gelişmesini desteklerdi”.
Behmen Mirza Kacar’ın onbeşten fazla oğlu İran ve Rus ordularında askerî görev almıştır. Onların altısı; Emir Kâzım Mirza, Muhammed Ali Mirza, Samed Mirza, Mahmut Mirza, Emanullah Han Mirza ve Sadreddin Mirza general rütbesine kadar yükselmiştir. Altısı ise polkovnikti (albay) ; Şahruh Mirza, Hosrov Mirza, Hanbabahan Mirza, Nasrulla(h) Mirza ve Abdüs-Semid Mirza.
Şahzade Behmen Mirza’nın subay oğullarından Mahmut Mirza’yı amcası Muhammed Şah İran’a çağırmış, general rütbesi vererek, orduda görevlendirmiştir. (Şemistan Nezirli, s.7-14)
*
Dil Yarasının Ceremesi: Katırcı İle Evlenmek
1770 yılında, Zendlilerin esiri olan Ağa Muhammed Han Kacar’ın kız kardeşi, Kerim Han Zend’in oğlu Muhammed Rahim Han ile evlendirilmek üzere Kazvin’den Şiraz’a getirilir. Ancak Kerim Han’ın kızı bu evliliğe karşı çıkar. “Bir çapulcu Türk köylüsünün kızı benim kardeşime layık değil, onu katırcıya verin!” der. Ağa Muhammed Han’ın kız kardeşi, daha sonra Kerim Han Zend’in komutanlarından Ali Merdan Han ile evlenir. Yalnız olay burada bitmez. “Çapulcu Türk köylüsünün kızı” lafı, Zend sarayında dile düşer. Bu dil yarasını unutmayan Ağa Muhammed Han Kacar, Zendlileri yenip Kacar tahtına oturduktan sonra, kardeşine hakaret eden Kerim Han Zend’in kızını kendi katırcısıyla evlendirir. (Maşallah Rezmî, “İran’da Türk Düşmanlığının Kökleri”, Çeviren; Oktay Nebioğlu, Güney Azerbaycan Milli Hareketi: Makale Toplusu, s.42; Olay, Pakrevân’dan nakledilmiştir)
Dostları ilə paylaş: |