Dr. Recep Albayrak Türklerin İranı



Yüklə 9,25 Mb.
səhifə133/430
tarix07.01.2022
ölçüsü9,25 Mb.
#82928
1   ...   129   130   131   132   133   134   135   136   ...   430
“Kaşkayı/ Kaş+Kayı=Kayın’nın öncüsü” kelimesinin anlamı ve Kaşkayların kökeni hakkında yukarıda bilgi verilmiştir. Bu ilin Anadolu’dan geldiğini ifade edenlerin yanı sıra, doğrudan Türkistan’dan İran’a göç ettiklerini savunanlar da vardır. Bazıları, Kaşkayıların Cengiz Han zamanında Turan’da oturduğunu, Nadir Şah Afşar tarafından İran’a getirildiklerine inanır. Ayrıca Halacistan’ın Save bölgesinden Fars Vilayetine geldiklerine dair kayıtlar da bulunmaktadır. Görüldüğü gibi rivayet muhteliftir. Ancak bu görüşlerin hiçbiri yazılı belgeye dayanmamaktadır.

Aryaistler, Kaşkayıların mevzun vücutlu, beyaz tenli ve Arya kökenli olduklarını kaydetmektedir. Türkler gibi sarı benizli olmayan Kaşkayıların Türkçe konuşmalarının, onların Türk oldukları anlamına gelmeyeceğini ifade ederler. Kaşkayılar, Fars’a geldikten sonra yerli ahali ile karışmış, İranlı bir toplum haline gelmiştir. Daha da ileri giderek, dillerinin Farsça olduğunu, ancak Türkçe bazı kelimelerin dillerine karıştığı iddiasında bulunurlar. Bu iddialar, Aryaistlerin şakası olmalı!

Kaşkayıların içerisinde yaşayan “Kılıç” adlı bir grup, Kaşkay Türkçesi’nden farklı bir Türk şivesi konuşmaktadır. Bazı araştırmacılar bunları Ak-Hunlara bağlamaktadır. (SeyRi der-Sanayi-i Destî İran, s.291) Ancak bunlar da Kaşkayılar gibi Türkmen’dir. Kılıç/ Kılıçlıların uzantısı olan Türk topluluklarının Türkistan, Türkiye, Irak ve Suriye Türkmenleri arasında görmekteyiz. Daha önemlisi Suriye kentlerinden Halep’te Kılıçlı mahallesinin tamamı bu Türklerle meskûn olup, Alevidirler. Bunlar Suriye-Halep Türkmenleri’ndendir.

Söylenceye göre, Kaşkayı halkı bir zamanlar Sünni imiş, daha sonra Şii olmuşlar. Ancak bu söylencenin gerçekle bir ilgisi yoktur. Günümüzde Kaşkayılar, Müslüman olmakla beraber, herhangi bir mezhebe ve dini formata bağlı değildir. Eski Türk Şaman dini unsurlarını canlı olarak yaşatmaktadırlar. Kısaca Yesevî yolundadılar. Hz.Abbas, Kaşkayılar için çok önemledir. Yeminlerini bile Hz. Abbas üzerine yaparlar. (Coğrafyâ-yı Mufassal-ı İran, 2.cilt, s.78; Dr.Muhammed Keyanî, Kaşkayı Folklor Materyalleri)

*

Düğün
Kız Seçimi:



İlde erkek çocuk delikanlılık çağına erince, aile kendi tayfasından bir kızı seçerek, oba ileri gelenlerine danışır. Uygun görülmesi hâlinde dünür başı belirlenir. Kızevinden söz alınmadan “sovcu”, yani dünürbaşı gönderilmez.
Dünürlük:

Kaşkayı Türkçesi’nde “Sovcu” adı verilen aksakallardan kurulu bir heyet dünürlük için kız evine gider. Önce günlük konulardan sohbet açılır. Ev sahibinin ikramından sonra aksakallardan biri söz alarak, saygı çerçevesinde kızı ister. Aile, düşünüp daha sonra cevap vereceklerini söyler. Akrabalarına ve yakınlarına danışırlar. Uygun görüldü ise, oğlan evine iletirler. Günümüzde, kızın evlilik için onayının alınması hukuki bir zorunluluk hâline getirilmiştir. Ancak kızlar, baba ve ağabeylerinin seçtiği damada “Olur” deme geleneğini devam ettirmektedir.

Araştırmacı İskender EManullahî Baharvend şöyle demektedir: “Yapılan araştırma sonucu, ailesi ‘Olur’ demesi halinde, meyli olmasa dahi kız ailesinin kararına saygı gösterir”.
Başlık ve Mihir/ Mehr:

Kızın babası tarafından evliliğin onaylanmasının ardından, Kaşkay Türkçesi’nde “Başlık” denen ağırlık/ başlık parası konusu görüşülür. Daha sonra damadın babası kız evine gider. Aksakallardan bir kişi damadın ailesini temsil etmek üzere seçilir. Bu kişi kızevi ile başlık parası üzerinde pazarlık eder. Bu görüşme öğle veya akşam yemeğinde başlar. Önce kızevi başlık parasının miktarını açıklar. oğlan evinin temsilcisi, başlık parasının miktarını düşürmeye çalışır. Uzun süren görüşmelerden sonra bir rakamda karar kılınır. Başlık parası, kızın çeyizine harcanır. Başlık, nakit para olarak değil, genellikle hayvan verilir. Çeyizden artan para, gelin kız ile birlikte oğlan evine geri gönderilir.

Mihrin belirlenmesinde de aynı yol takip edilir. Yakın zamana kadar Kaşkayılar mihir konusuna önem vermezdi. Bu konu rejim değişikliğinden sonra ortaya çıkmıştır. Mihir miktarı damadın mali durumuna göre belirlenmektedir. Bunun belirlenmesi de, ödenmesi de aileler arasında varılan mutabakata göre yapılmaktadır. Gelinin ailesi, kızlarına çeyiz hazırlamakla mükelleftir. Bunlar yatak, odası takımı, mutfak eşyası ve diğer ev eşyalarıdır. (İrec Afşar, Îlhâ, Çâdurnişînan…, 2 cilt, s.63, 637-638)
Nikâh ve Düğün/ Toy:

Kaşkayılarda düğün merasimleri tantanalı olmaktadır. Önce damadın ailesi davetçileri belirler. Buna “Ohçu” (Okucu/ Oku dağıtıcı) denir. Okuyu alanların bazısı, okuculara koyun, at veya elbise gibi hediyeler verir.

Geleneksel olarak düğüne çok sayıda tire/ cemaat davet edilmektedir. Her aşiret ve veya cemaate farklı bir gün davet verildiğinden düğün süresi uzamaktadır. Bu nedenle düğünler görkemli olmaktadır. Düğün büyük bir meydanda kurulur. Meydanın ortasına taştan bir burç örülür. Bu burca “Çır” adı verilir. Geceleri bu burcun üzerinde büyük bir ateş yakılır. Ateş çok uzaklardan görülür. Aynı zamanda düğünün habercisidir. Çırın olduğu meydanın bir tarafında saz heyetine, diğer tarafında misafirler için yeteri kadar çadır kurulur. Bir çadırın üzerine bayrak, üzerine de bereket için kelleşeker veya meyve asılır.

Düğüne katılan misafirler yeni elbiseler giyer. Saz heyeti geleneksel hareketli müzik parçaları çalar. Kadınlar da ayrıca halay kurarlar. Ağır halay, Yorga-halay, Üç-basma, Beş-basma gibi halay çeşitleri vardır. (http://elxan.blogspot.com/)

Damadın arkadaşları at ve develere binerek, kadınlı erkekli gruplarla birlikte gelin almak için kız evine doğru hareket eder. Gelin kıza süslü kıyafet giydirilir. Baba ocağına veda etmek için ailesine ait çadırın etrafını dolaşır. Bu sırada gelinin annesi bir mendile ekmek ve tuz koyarak çıkın yapar, gelinin yanındaki akraba erkeklerden biri tarafından kemerine bağlanır. Kızının kulağına eğilerek, baba ocağını unutmamasını tembih eder. Gelin, süslenmiş erkek at üzerine bindirilir. Atın terkisine küçük bir oğlan çocuğu oturtulur. Bu doğacak ilk çocuğun erkek olması için niyettir. oğlan evine doğru hareket edilir. Yolda gençler at yarışı yapar, düğün alayının arkasındaki grup silah atar. Sâzendeler çalar söyler. Damadın çadırı/ gerdek çadırına yaklaşınca, gelin attan indirilir. Damat geline ayakbastı hediyesi verir. Gerdek çadırı, adet olduğu üzere sarı renkli olur. Davetlilerin çadırının üzerine asılmış olan bayrak direklerinin ucundaki şeker ve benzeri torbaları vurmak üzere yarış tertip edilir. Vuranlara hediye verilir. Düğün böylece sonra ermiş olur. Davetliler getirdikleri koyun, şeker, çay, pirinç, para gibi hediyeleri damada sunarlar.
Düğün Gecesi/ Gerdek:

Gece olunca gelin ve damat kendileri için hazırlanmış olan haclegâha giderler. Haclegâhın yakınında yenge adı verilen kadınlar bekler. Damat vuslat haberini yengeye iletir. Bu mutlu sondur. Gelin ve damat bir hafta süre ile çadırlarında baş başa kalır. Bir öğle yemeği daveti verilir ve gelin damadın evine götürülür. Aile üyeleri ve yakın akrabaları geline hediyeler verir. Daha sonra misafirler uğurlanır. Aile yakınlarından okur-yazar bir kişi tarafından aksakalların şahitliğinde evlilik sözleşmesi hazırlanır. Bir atlı çıkarılarak bu belge şehirde nikâh dairesinde resmileştirilir.


İlk Çocuk:

İlk çocuk erkek değilse özel bir tören düzenlenmez. Erkek ve ilk çocuk ise, babaya ve ailesine müjdeci gönderilir. Çocuğun babası saz ve davul çaldırarak oğlunun doğumunu duyurur.


Sünnet Düğünü:

Kaşkayılarda toplu sünnet geleneği gereği, maddi durumu iyi olanlar, kendi çocuğu ile birlikte komşu obalardaki aynı yaş çağındaki yoksul, tanıdık, dost ve akrabaların çocuklarını da sünnet ettirir.

Çocuğun babası atlı okucu çıkararak akraba, dost ve yakınlarına sünnet düğünü için oku gönderir. Saz, davul ve zurna gibi sâzende ve hanendeden oluşan müzisyen grubunun icrası ile düğün başlar. Düğünde kadınlar ve erkekler kendi aralarında eğlence düzenler.
Sanat
Kaşkayı kadınları, kocalarının yaptıkları her işe yardımcı olur ve işleri birlikte yaparlar. Hem iffet, hem de hüner sahibidirler. Mahsulü de birlikte toplar, çuvallara doldurup muhafaza ederler. Bunlara ilaveten evin tüm işleri kadınların sorumluluğundadır.

Kadınlar ve kızlar, her gün ovadan ve dağdan evi için odun ve yakacak toplar. Daha sonra çeşme veya dereden tulumla eve su taşır. Yemek hazırlamak için “divek” denen tahta dibekte buğday ve pirinç döver. Bu işlem sırasında pes perdeden bir türkü mırıldanır. Buna pirinç dövme türküsü yani “Pirinç ağartma” denir. Sütten yağ, yoğurt, peynir, kurut, kara kurut ve kaymak yaparlar. Ayrıca halı, seccade, gebbe, kilim, cicim, hurçin/ hurçun da denen heybe, deve tüyünden “gebe”/ kebe de denen seccade dokurlar. Yağlar, peynirler, katıklar kuyulara sarkıtılarak saklanır. Çünkü süt mamulleri akarla-kokardır.

Göç sırasında hamile kadının doğumu gerçekleşirse, kadın özel bir sığınağa götürülür. Çocuk doğduğunda göbeği kesilerek üzerine temiz kömür tozu serpilir. Yaklaşık iki saat moladan sonra göçe devam edilir.

*

Yas Merasimi


Cenazelerin yunma ve gömülme şekli şehirlerdeki ile aynıdır. Defin için kabristana gelen akraba ve eş-dost için yemek tertip edilir. Aynı şekilde üçüncü gün de yemek ikramında bulunulur. Bu, yedisi ve kırkında da tekrar edilir. (Dr.Muhammed Keyanî, Kaşkayı Folklor Materyalleri; İrec Afşar, Îlhâ, Çâdurnişînan…, 2 cilt, s. 539, 642, 643)

*

Şiir ve Halk Müziği


Mahalli türkü ve şiirin Kaşkayılarda özel bir yeri vardır. Göç eden tüm il ve aşiretlerde olduğu gibi, sözlü ve nakli kültür hem gelişmiş, hem de öne çıkmıştır. Ancak Kaşkayı Türkçesi bilmece ve atasözleri, halk hikâye ve destanları, isimler, yer adları, medeni yaşam malzemeleri, göçün sosyal-bilimsel tetkiki konusundaki araştırmalara geç de olsa başlanmış ve halen devam etmektedir.

Göç, düğün, yas veya özel olarak düzenlenen eğlencelerde şiir okunmakta ve halk türküleri söylenmektedir. Üç yüz yıl önceye ait Kaykayı şairlerinin “Serâyendegân” denen şiir okuyucularının katkılarıyla Türkçe şiirler dilden dile, gönülden gönüle bugünlere ulaşmıştır. Hafızalardaki bu şiirlerin şairleri de Serayendegânları da bilinmemektedir. Ancak Kaşkayıların yetiştirdiği Mirza Muhammed İbrahim Mezun, Hüseyin Ali Beg Bayat/ Miskin Hüseyn, Yusuf Ali Beg Karakâni, Üstad Muhammed İbrahim Salmani, Yusuf Ali Beg’in babası Yusuf Hüsrev Beg, İsa Kasım, Hacc Mesih Han Keşköllü Garaçe, Hüsrev Beg Gürgâni Şirvan Han, Hüseyin Samsam, Bayatoğlu Rahim Beg Abdurrahmani/ Kanberi, Kul Oruç Çerik ve Ali Şahlu Kaşkai/ Nurali Şahlu Kaşkai gibi tanınmış şairleri bulunmaktadır.

Mezun’a ait 5 bin Türkçe ve 2 bin Farça beyt ve Yusuf Ali Beg’e ait 4 bin Türkçe beyt derlenmiş ve günümüze ulaşmıştır. Mezun’un, Söhrap Han’ın İngilizlerle savaşını anlatan bir şiiri vardır. Mahzun/ Mezun, 110 sene kadar önce Kaşkayı ilhanı Sultan Mahmut Han zamanında yaşamıştır. Sultan Mahmut Han’ın vefatı ile ilgili bir kıt’a şiiri bulunmaktadır. İsa Kasım, Mezun’un yasında bir şiir yazmıştır. Hüseyin Samsam ise, Kaşkayı ilhanları hanedanındandır. Günümüze çok az şiiri ulaşmıştır.

Yusuf Ali Beg, Mezun’dan sonra yaşamıştır. Hayatının büyük bölümü Dereşörlü tayfası içerisinde geçmiştir. Yusuf Ali Beg, “Sultan” isimli bir kıza âşık olmuş, şiirlerinin büyük bölümünü ona hitaben söylemiştir. Aşkı Sultan’a muradı çatmamıştır. Şiirlerinde Sultan’ın kız kardeşi Hâver’in de adı geçmektedir.

Kaşkayılarda çok sayıda aşk şiiri vardır. Her toplumda olduğu gibi, Kaşkayılarda da büyük aşklar, tutkulu gönül yangıları yaşanır. Ama bu aşklar, gönül yangıları farklıdır. Vuslat olmasa da gönülde ölünceye kadar devam eder. (Name- Nur, sayı:50-6, s.136, 139-140, 168, 196; Ali Kemalî, “Kaşkâî Şairler”, Varlıq, Ferverdin-Ordubehişt 1365/1986, sayı:1-2, s.78)

*

Yağmur Duası


Kaşkayılar, mevsim kurak geçince, geleneksel “Kösse-Gelin” oyununu sergiler. Köse Gelin rolünü oynayacak bir kişi seçilir. Sırtına keçeden yapılmış uzunca bir yelek, başına keçeKülah giydirilir. Ayrıca başına iple bağlı yanaklarına kadar uzanan çaput iki ayakkabı asılır. Kemerine buğday ve pirinç unu kesesi bağlanır. Boynuna ise koyun veya keçi çanı asılır. Ayrıca koyun yününden takma sakal-bıyık yapıştırılır. Yüzüne ve üstüne un serpilir. Eline uzun bir asa verilir. Çocuklar peşine takılır, çadır çadır gezilir. Gezerken Kaşkayı Türkçesi bir tekerleme okur:

Kösse gelinem/ Tela Şaxım var/ Yel getirdim/ Yağış getirdim/ Hiç şey istemem/ Şirni isterem (Kösse gelinem/ Şax-ı Zerrinem/ Bâd âvordem/ Bârûn âvordem/ Hîçî ne-mîhâm/ Şirnî mî-hâm) *Telâ Şax: Altın boynuz

Köse gelin, çadırlara girer, yanan ocağın közlerini dağıtır gibi yapar. Çadır sahibi, şaşkınlık içerisinde dehşete kapılmış gibi davranarak, ocağı dağıtmaması için himmet ister:

-Köse Gelin! hanemi, çadırımı harap etme, ne istersen vereyim.

Köse Gelin:

-Bana un ver, şeker ver, yağ ver. Ben sana yağmur vereyim.

Ev sahibi, Köse Gelin’e bir miktar un, yağ ve şeker verir. Bu merasim, obanın bütün çadırlarını dolaşıncaya kadar devam eder. Daha sonra un hamur haline getirilir. Minik toplar yapılarak, birkaç tanesinin içerisine küçük çakıl taşı Konarak çevrede toplananlara ikram edilir. Kimin ağzına çakıl taşlı hamur geldi ise, Köse Gelin ona sopası ile vurur. Bir kişi araya girer:

-Köse Gelin! Ona vurma. Sana diyeceğim var: Bulut getir, yağmur getir!

Diğer bir kişi, ağzındaki hamur habbesini ağzından çıkarır ve gökyüzüne bakarak:

Ey Tanrım! Onurumuzu ve şerefimizi düşürme. Yağmur getirecek bulut ver!” diye dua eder. (Dr.Muhammed Keyanî, Kaşkayı Folklor Materyalleri; Name- Nur, sayı:50-6, s.213-214) Köse Gelin geleneği hakkında bkz.→Halac ve Halaclar

*

Kaşkayılarda İnanç ve Adetler


-Tüfeği olmayan çıplak insan gibidir.

-At, eve giden ayaktır.

-Rüyada kara elbise görmek, fakirliğe ve bedbahtlığa deLalet eder.

-Hamile kadın, rüyasında mendil bulsa, kız doğurur.

-Rüyada kişinin pabucu çift topuklu olsa, bu kötüdür, ölüm Âlâmetidir.

-Siyah elbise, yasın sembolüdür.

-Başkasına ait tarağı kullanmak, baş ağrısına sebep olur.

-Erkek çocuk olması için nezir adarlar.

-Göç yolu üzerine “Pir-i Leklek” adını verilen bir ağaç dikilir. Hanımlar, elbiselerinden bir parça yırtıp bu ağaca bağlayarak niyet tutar ve nezir adarlar. Pir-i Leklek’in kendilerine yardım edeceğine inanırlar. Dilekleri olursa, nezirlerini eda ederler. Pir-i Leklek’in felsefesi doğayı koruma anlayışı ile ilgilidir.

-Bir Kaşkayı, yaylada veya şehir dışında bir yerde ticaret veya başkaca bir muamele yapmak durumunda kalırsa, muhatabına güven vermek için birkaç taşı üst üste koyar. Buna “Kerhe-i Hz. Abbas” adı verilir. Alışveriş veya muamele sırasında hile-hurda yapmayacağına dair, büyük saygı gösterdikleri Hz.Abbas üzerine de yemin eder. Alışveriş sona erince, taşları alarak yere koyar ve alışverişin dürüstlük ilkesi dâhilinde tamamlandığını ifade eder. Bu seremoniyi müteakip, Hz.Abbas üzerine yemin edildikten sonra, senet veya yazılı belgeye ihtiyaç duyulmaz. Kaşkayların yeminle verdikleri söz, senetten daha güvenilirdir.

*

Yeme İçme geleneği


Kaşkayılarda yemek kültürü, diğer göçer/ devlet-gez Türk illerine benzemektedir. Farklılık ve lezzet, yaşadıkları bölgelerde bulunan bitki örtüsü, her Türk obasının mutfağına ve pişirdiği yemeğin lezzetine yansımaktadır. Kaşkayı yemeklerinin Azerbaycan ve diğer Türk bölgelerindeki devlet-gez illerin yemek kültürü ile hemen hemen aynıdır. En fazla bilinen yemek et, kebap, kavurma, pilâv ve her türlü süt ürünüdür. (Dr.Muhammed Keyanî, Kaşkayı Folklor Materyalleri)

*

Giyim Kuşam geleneği


Kadın Giyimi:
Börk: Kadife, saten veya ipek sırma ile hazırlanır. Kaşkayı kadın börkü, Bahtiyari ili kadınlarının süslü başlıklarından farklıdır. Kaşkayılarınki Türk formludur. Börklerin üzerine ipek kurdeleden şerit geçirilir. Börkü, yanlarından iplerle çene altından bağlarlar. Genç kızların kullandıkları başlıklara, küçük Külah anlamında “Külahçe” adı verilir. Saçlarının büyük bölümünü açıkta bırakacak şekilde başlarına giyerler. Bunlar, Türkiye’deki Türkmen kadınlarının kullandığı tam ve yarım takkeye benzer.


Yüklə 9,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   129   130   131   132   133   134   135   136   ...   430




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin