Dr. Recep Albayrak Türklerin İranı



Yüklə 9,25 Mb.
səhifə364/430
tarix07.01.2022
ölçüsü9,25 Mb.
#82928
1   ...   360   361   362   363   364   365   366   367   ...   430
11.Pan-Aryaizm

Bir memleketin, bir memleket halkının düşmandan zarar görmesi acıdır.

Fakat kendi ırkından büyük tanıdığı insanlardan vefasızlık,

feLaket görmesi ondan daha acıdır.

Bu kalp ve vicdanlar için onulmaz yaradır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

(Gazi’nin Vecizeleri, s.24)
İran’ı yurt edinmiş Türklerin tamamına yakını Batı Oğuz Türk grubuna dâhildir. Türkistan, Kafkasya ve Anadolu Türklüğü arasında vazgeçilmez köprü görevi görmektedirler. Dil, kültür ve geleneklerinin canlılığı ve çeşitliliği Türk Alemine zenginlik katmaktadır. Elektronik ortamda haberleşme imkânının artmasından sonra Türkler arasında kendiliğinden ortak tarih ve ortak kültür bilinci oluşmaya başlamıştır. Ermeni, Asuri ve Araplara, “Millet-i Ermeni, Millet-i Asur, Millet-i Arap” dendiği gibi, Türklere de yeni yeni “Millet-i Türk/ Türk Milleti” denmeye başlanmıştır.

Şahlık döneminde, yüzlerce hatta binlerce yıldır aynı vatanı paylaşmış, kader birliği etmiş İran halkları, il/ ulusları üzerinde acımasız bir Pan İranizm/ Pan Aryaizm propagandası yürürtüldü. Bu ırkçı politikaların uygulanmasında rol almış aktörler, İran’ı vatan tutmuş insanların dil ve kültürünü hiçe sayarak, Farslaştırma programı çerçevesinde bunlara olmadık zulümleri reva görmüş veya bu zulümlere alet olmuşlardır. Bazı etnik kültürler, İran dışında uzantı ve temsilcilerinin olmaması nedeniyle yok olma aşamasına girmiştir.

Fars ırkçılığının temeline ilk harcı Abdurrahim Talibov(Türk), Mirza Ağa Han KirManî ve MüsteŞar’üd Dövle Tebrizi (Türk) gibi şahıslar atmıştır. Zaman içerisinde Mirza Melkum Han (Isfahan Ermenlerinden, gazeteci, Feramuşhane/ locaya mensup İran’ın tanınmış Masonlarından idi), Hüseyin Kâzımzade İranşehr Tebrizi (Türk, Berlin’de İranşehr dergisini çıkarmıştır), Abbas İkbal Aştiyanî, Müşfik Kâzımî (Türk), Seyyid Ahmed Kesrevi(Türk) ve Dr.Mahmud Afşar (Sistanlı, güya Afşar imiş. Irkçı İran-ı Cevân Encümeni’nin kurucusu ve Türkçe yer adlarının değiştirilmesi projesinin mimarı, Tahran’da aynı amaca hizmet eden Âyende dergisini çıkardı)... tarafından geliştirilip metodize edilmiştir.

Seyyid Ziyaeddin Tabatabai (Fars, siyaset adamı), Resizade Şafak Tebrizi (Türk), Reşid é Yasemî (Kirmanşah Kürtlerinden), İbrahim Purdavud (Gilek, Farsça’nın Arapça’dan arındırılması ve Zerdüştlüğün millî din olarak öne çıkarılmasının savunucusuydu. Rıza Han zamanında, Farsça’yı arılaştırmak için Dil Kurumu/ Ferhengistan kurulmuştur), Zekâülmülk Muhammed Ali Fürûğî (Bağdat Yahudilerinden. Feramuşhane/ locaya mensup İran’ın tanınmış Masonlarından), Muhammed Kazvinî (Türk), Mirza Muhammed Hüseyin Nainî, Abdülkerim Suruş, Muhsin Kadıver, Dr.M.Murtazavî (Türk), Dr.Taki Aranî, Abdül-Ali Kâreng, Nasıh Natık(Türk), gulam-Rıza İnsafpur ve diğerleri Fars ırkçılığının, diğer ifade ile Pan İranizm/ Pan Aryaizm’in önemli temsilcileri olarak öne çıkmışlardır. Bu şahsiyetler, İran’da değer verilen sahib-i kalem ve düşünürlerdir. Ne yazıktır ki, özellikle Türklere yönelik asimilasyon proje ve programlarında etkin rol oynayarak, sahip oldukları ilme vefasızlık etmişlerdir. Büyük bölümünün Fars kökenli olmamakla beraber Fars şovenisti olmaları ortak yönleri olup, çok şaşırtıcı, aynı zamanda patalojik bir durumdur. Fikirlerini ilk dönem Kave ve İranşehr dergileri ile yaymaya çalışmışlardır. İranşehr dergisi, Fars dilini ve Ari ırkı İran’ın millî ve tarihi kimliği olarak kabul etmekteydi.

Bildiğimiz gibi, Azerbaycan’ın Hemedan, Erak, Save, Zerend…topraklarında hüküm sürmüş Medler, ayrıca çağdaş Azerbaycan topraklarına sahip olan Atropatane halkı bitişken dilliydi. İltisakî dil; kelimenin kökünü değiştirmeden çeşitli ekler ilave ederek yeni kelimeler, sözler türeten dildir. Med ve Atropatan topraklarında, günümüzde konuşulan dil bitişken bir dil olan Azerbaycan Türkçesi’dir.

E.M.Diyakonov’un ifadesinden anlaşıldığına göre; Çekoslovakyalı Prášek, İran yönetiminin verdiği bilgiler çerçevesinde, Azerbaycan halkının dilinin Türkçe olduğunu bilmesine rağmen, Med topraklarını Atropatane arazisinden bilinçli olarak ayırmaya çalışmış, her iki halkı Aryaî olarak göstermiştir. Ancak psikolojik harekât kokan bu yaklaşımları, tarihi gerçekler ortaya çıktıkça önemini kaybetmeye başlamış ve güvenilmez bir kişilik olarak damgalanmasına neden olmuştur. E.M.Diyakonov şöyle demektedir: Markuart’ın peşisıra Prášek de Atropatane’i Med’in bir parçası olarak görmemektedir. Bu tesadüfî değildir. E.M.Diyakonov, konu hakkında detaylı bilgi vermese de, düşüncemize göre Prášek’in Atropatene’i Med’ten ayırması, Mannalıları ARi olatak kabul etmesinden ileri gelmiştir.

Prášek’in, Merkezî Med ve Manna’nın (Azerbaycan) hem eski, hem de çağdaş tarihi ve halkının kökeni hakkındaki fikirleri yanlıştır. Hatta E.M.Diyakonov’un Merkezî Med’in eski tarihi ve etnik kuruluşu, hem de bugünkü millî terkibi hakkında fikirleri dâhil, ileri sürdüğü delillerde yanılmalar bulunmaktadır. Çünkü bu topraklar, ne m Ö. X-IX-VII. yüzyıllarda, ne de şimdiki Med toprakları, yani Hemedan, Erak, Save, Zerend, Sungur, Kaşan ve Kum’un batısı, Kazvin, Zencan ve bu yerlerin kuzeyindeki topraklarda yaşayanlar tarihin hiçbir döneminde Hind-Avrupaî dilli, ispatlanmamış ıstılahla “Aryaî” olmadığı gibi, bu topraklar, kesinlikle Arya arazisi de olmamıştır. Ancak zaman zaman tesir sahasına girmiştir. Irkçı Aryaist tarihçiler, göçeri ve arkaik Arya kabilelerinin İran Yaylası’na m Ö. IX. yüzyılda gelmesinden önce bu topraklarda var olan köklü ve derin medeniyete sahip İlam/ Elâm, Gutti, Lullubi ve Mannalardan kesinlikle bahsetmezler ve suskunlukla geçiştirirler.

Hindî-ParSi tayfalar, Merkezî Med’in aşağı kısmında (Mad-ı Süfla) değil, arazinin güneyindeki Fars bölgesindeydiler. Bu arkaik tayfalar, yerli ahalinin binlerce yıl boyunca yarattığı medeniyet, hüner ve sanatı isim vermeden benimsediler. Hindî-ParSi tayfalar, geçmişte olduğu gibi, günümüzde de İran topraklarında Türk soylulardan sonra ikinci sırada yer almış ve almaktadır. Pehlevi rejimi döneminde sürdürülen insafsız Farslaştırma operasyonları dahi bu gerçeği değiştirememiştir.

Kadim dönemlerden günümüze kadar Hind-Avrupa ParSi dilli olduğu ifade edilen halklar, Fars bölgesinden batıya, yani Merkezî Med ve Azerbaycan topraklarına doğru ilerleyememiştir. En son ulaştıkları batı sınırı Tahran, Isfahan ve Şiraz hattıdır. Aksine iltisaki dilli milletler, Fars ve Kirman’a doğru gitmişler, Horasan’a ise hem doğudan, hem batıdan ilerleyerek burayı vatan edinmişlerdir. Ancak Kürtler ve Hint-Avrupa dilli olduğu iddia edilen, ancak Sâmî oldukları yönünde görüşler bulunan Ermeniler, çağdaş İran arazisinin batısındaki Türk topraklarında ilerlemiş ve halen ilerlemektedirler. Batıdaki Türk toprakları, bu iki halkın tehdidi altındadır. Sol/ Marksist gelenekten gelen, Batı karşıtlığı ile tanınan demokrat (Kısmen İslami yönü de bulunmaktadır) yazar ve düşünür Celâl Âl-i Ahmed (Tahran/ Pâçenar 1923-Gilan/ Esâlim 1969), Türklerin Gazneli ve Selçuklu dönemine kadar, Horasan’ın sahip olduğu yüksek kültür ve güç nedeniyle nedeniyle burayı aşıp batıya ilerleyemediğini, ancak Kafkasya üzerinden Azerbaycan’a inerek, İran’ın arkasından dolaştıklarını belirtir. Gazneli, Selçuklu döneminden sonraki Oğuz ilerleyişi döneminde, -mahiyet olarak ifade edersek, yerli İran Türkleri’nin kültürel anlamda kan tazeleyip iyice güçlendiğini vurgulamaktadır. Sadat-ı Âl-i Ahmed hanedanına mensup ve Ayetullah Mahmut Talagani’nin yeğeni olan Celaleddin/ Celâl Âl-i Ahmed, kitap ve makalelerinde, İran’ın bütünlüğünün korunabilmesi için İran Türkleri’nin dil ve kültürünün serbest bırakılması gerektiğini açık seçik belirtmiştir. “Batı saldırıları karşısında kültürel kimliğimizi koruyamadık ve yok olduk” der. “Din, Batı’ya karşı mücadelede araç olarak kullanılmalıdır” ifadesi ona aittir. “İslam’a dönüş/ Öze dönüş” teorisinin sahibi tanınmış Marksist İslamcı düşünür Ali Şeraitî (Sebzivar/MeziNan 1933-1977), Celâl Âl-Ahmed’ten de etkilenmiştir. Her ikisi de Batı karşıtı ekole mensuptur. Şeriatî, İran gizli polis örgütü Savak tarafından öldürüldü. Devamlı Savak’ın baskısı altında yaşayan Celâl Âl-i Ahmed, çağdaş İran kadın yazar ve öykücü Simîn Dânişver ile evliydi. (http:www.tarihfelsefesi.com; http:tr.wikipedia.org) Bkz.→ Celâl Âl-Ahmed’in; 1.Der-Hıdmet ve Hıyânet-i Rûşenfikrân (Aydınların Hizmet ve İhanetleri Üzerine) 2.Garbzedegî (Batıcı Vurgunu) isimli kitapları

F.Lenormant, Med sakinlerinin terkibinde iltisaki dilli ve Hind-Avrupa dilli iki farklı unsurun olabileceğine dikkat çekmektedir.

Asur kaynaklarından nakledilmiş Med adları, Med’in batı, merkez ve kuzey mıntıkalarında yerli unsur olarak üstünlüğünü göstermektedir. Yerli unsurdan kasıt Turani iller olmalıdır. E.M.Diyakonov, Aryaist teoriyi benimseyen Avrupalı ilim adamlarının Mannalar hakkındaki suskunluğunu eleştirerek, Mannaların Aryaî olmadığını kabul etmektedir. Ayrıca medeniyetten uzak Aryaîlerin Med’in güney ve doğu sınırlarına yakın mıntıkalarında bulunduğunu belirtmektedir.

Geçmiş Sovyetler dönemindeki ilim adamları arasında, Manna-Med devleti halkı ve medeniyeti hakkında müspet kanaatı bulunanlar vardı. Bildiğimiz gibi bu sırada etnik temizlik esasında Kırım, Ahiska ve Çeçen gibi bazı Türk ve Müslüman topluluklar ana yurtlarından Orta Asya ve diğer yerlere sürülmüştü. Bu dönemde Manna-Med tarihini gerçek anlamda araştıran bilim adamları “Pan-Türkist” suçlamasıyla susturuldu. Meydan Avrupalı Aryaist tarihçilere kaldı. Medlerin sözde Arya kökenli olduğu fikri kitaplara sokuldu. Manna kültür ve medeniyeti, özellikle bitişken olan dilleri tarih sayfalarından çıkarıldı. (Prof.Dr.Muhammed Taki ZehtABi/ Kirişçi, İran Türkleri’nin Eski Tarihi, 2.cilt, s.397-402)

Pan-İranistler tarafından, Azerbaycan’ın birkaç köyünde konuşulan marjinal bir kırsal kesim dili keşfedildi. Alelacele bu dil konusunda araştırmalar yapıldı. Adına da “Zebân-ı AzeRi/ AzeRi Dili” dendi. Güya Azerbaycan Türkleri, gerçekte Türk değilmiş de, İran’ı işgal eden Moğollar ve Selçuklular tarafından zorla Türkleştirilmişler. Hint-ParSi kökenli olan dillerini yani AzeRice/ Azerbaycanca’yı bırakıp Türkçe konuşmaya başlamışlar. Nedense Moğollar ve Selçuklular, uzun süre kaldıkları Isfahan’ı Türkleştirmeyi unutmuşlar. Bu arada Moğolların, neden Moğollaştırma yerine Türkleştirme gibi bir görevi üstlendileri hususuna cevap bulunamadı.

Ahmet Kesrevi, birkaç köyde konuşulan ve bugün unutulmaya yüz tutmuş, flu ve belirsiz dil için (Tatça) destanlar yazmıştır. Azerbaycan Cumhuriyeti’nde ve Güney Azerbaycan’da şimdiye kadar ciddiye alınmamış münferit bazı şahsiyetlerin “Azerbaycan Türkçesi ve Türkçe” tabiri yerine kullandıkları “Zebân-ı AzeRi/ Azeri Dili”, “Azerice” ve “Azerbaycanca” dedikleri, ne olduğu ve nasıl ortaya çıktığı henüz tam olarak aydınlatılamamış, filolog ve dil tarihçilerinin incelemesi gereken dil ve/veya diller, Azerbaycan Türkleri’nin gerçek dili olarak takdim edilmeye çalışılmıştır. Bu dilin sınır bölgesindeki dillerin karışmasından oluşan Tat dili mi, yoksa Hint-ParSi/ Ari kökenli bir dil iken ikinci bir Ari kökenli dil ile karşılaşıp, farklı bir dil mecrasına mı yöneldiği hususu araştırmaya muhtaçtır.

Tat dilinde bir iki metin yazılmış, birkaç şair de üçbeş mısralık şiir söylemiştir. Milyonlarla ifade edilen Oğuz Türkü Azerbaycan milletine bilinmeyen bir dili, işte sizin gerçek diliniz bu diye yamamaya kalkışılmıştır. Koskoca bir milltet, akıldan izandan yoksun farzedilmiştir. Pehlevi döneminde Azerbaycan Türkleri’ne ve diğer halklara yapılan tahammülü mümkün olmayan zulümler rejim değişikliğinden sonra biraz tavsamıştır. Ancak eski Aryaistlerin yolunda gitmeye çalışan yeni nesil Neo-Aryaistlerin usul usul sahaya inmeye çalıştıkları gözlenmektedir.

Pehleviler döneminden itibaren, Azerbaycan Türkleri’nin dilinin Türkçe olmadığını, “Zebân-ı AzeRi/ Azerbaycanca” denen Hint-ParSi bir dil konuştuklarını iddia eden bilimsel kılıflı, propaganda amaçlı çok sayıda yazı ve kitap üretilmiştir. İşlenen konu ve temalar birbirine çok yakındır. Bunun örnekleri; Seyyid Ahmed Kesrevi’nin “ÂzeRi yâ Zebân-ı BAstan-ı Azerbaycan”, İNayetullah Rıza’nın “Azerbaycan ve Arân (Albanyâ-yı Gafgâz), Dr.Muhammed Cevâd Meşkûr’un “NazaRi be-TaRih-i AzerbâyCan ve Asar-ı BAstanî ve Cem’ıyyetşiNaSi-yi Ân”, İrec Afşar Sistani’nin yayına hazırladığı “Zebân-ı Farsi der-Azerbaycan”, Dr. Mahmut Afşar Yezdî’nin “Mevkûfât”ı, Yusuf MirvâRid’in derlediği “Merağa ‘EfRazerûd’ ”

Aryaistlerin diğer oyuncağı ise, “Aran ve Albanya” konusudur. İddialara göre, günümüz Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının adı “Aran” ve “Albanya” olup, güney sınırı Aras nehridir. Azerbaycan ise, Aras’ın güneyinde, İran sınırları içerisinde kalan topraklardır. Güney Kafkasya’da, 28 Mayıs 1918-28 Nisan 1920 yılları arasında iki yıl bağımsız olarak yaşayan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu Türk cumhuriyeti, Kızıl Ordu’nun Bakü’ye girişi ile son bulmuş, Sovyet Cumhuriyeti’ne dönüştürülmüştür. Aryaistler şu iddialarda bulunmaktadır:

-Kuzey Kafkasya’da, 1918 tarihinde kurulan “Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti”nin adı İttihat-Terakki ve Müsavat Parti yetkilileri ve Pan-Türkistler tarafından kasten verilmiştir.

-“Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti”nin adı “Azerbaycan” değil, “Aran Demokratik Cumhuriyeti” veya “Albanya Demokratik Cumhuriyeti” olmalıydı.

-Güney Kafkasya’daki tarihi bölgelerden olan “Aran ve Albanya” adını, Aryaist yazarların kitaplarında da görüleceği üzere, “Ar, İr” tahlilinden hareketle Kuzey Kafkasya’nın tarihi olarak Hint-ParSilerin vatanı, halkının ise uydurma tez doğrultusunda ARi olduğu ileri sürülerek, Azerbaycan Cumhuriyeti’nde, bu çerçevede Abşaron yarımadasında yaşayan artık Türkleşme aşamasının sonuna gelmiş olan Tatlar delil olarak gösterilmektedir.

-İttihatçı ve aynı görüşe sahip olan Müsavatçıların, Kafkasya’da kurulan bu cumhuriyete “Azerbaycan” adını vermeleri art niyetlidir. Gerçek amaçları Kuzey Azerbaycan ile Güney Azerbaycan’ı birleştirmektir. Nihai hedef olarak Türkler, her iki Azerbaycan’ı birleştirip, topraklarına katmak istemektedir.

-Sovyet Rusya, 1920 yılında Bakü’yu işgal ettikten sonra “Azerbaycan”ın adını kasıtlı olarak değiştirmemiştir. Rusya da her iki Azerbaycan toprağını istemektedir.




Yüklə 9,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   360   361   362   363   364   365   366   367   ...   430




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin