1 Mirza REbi’nin raporu
2 Sertîp: Paşa; Hüsrev Han kastedilmektedir.
(Mehdi Rızavi, Îl-i Garapapah, s.127)
1=Sulduz bölgesinde bulunan bir çayın adı.
Kesreviciliği yeniden keşfeden çiçeği burnunda yeni Aryaistler, “Zeynep Paşa” konusunu küçümseyerek, Türkler arasında millî duyguları güçlendirmek için uydurulmuş yapay bir kadın kahraman demeye getirip, şöyle demektedirler: “1940’lı yıllardan sonra İran Azerbaycanı’nın millî kurtuluş edebiyatında ve özellikle şiirde ‘Zeynep Paşa’ adında bir kadından bahsedilmeye başlandı. Bu kadının 1895 yılında Tebriz’de baş gösteren kıtlık esnasında bir tahıl ambarına karşı gerçekleştirilen ayaklanmanın liderliğini üslendiği iddia ediliyordu”. (Hamid Ahmedi, İran, s.203)
Karapapaklar Esterabad Savaşında
Esterabad Savaşı sırasında Karapapak ilinin reisi Mehdi Han, yardımcısı ise Kâzım Han’dı. Karapapaklar, Hicri 1297/ 1880 yılında Kâzım Han kumandasında 200 süvari ile Esterabad savaşına katılmıştır. Halen Muhammedyar’ın batısında, Kadar çayının kuzey sahilinde yer alan Kâzım-han köyü, O’nun adını taşımaktadır.
Celal Han’ın emrinde Esterabad savaşına katılan ve şehit olan Ali Ekber Sultan’ın kızı Telli Hanım, babasının ölüm yıl dönümünde düzenlenen dini merasimde irticalen/ fil-bedahi söylediği okşama/ oxşama şöyledir:
Herat’ın qalasında
Ləşkərin arasında
Sultan dədəm cəng eylər
Qan axar yarasında
ƏlindƏ qamçı gəzən
Dizinəcək çəkmə çəkən
Əstərabad hərbində
İgitlər yerə tökən
Terci-i bend:
Dizinəcək çəkməli
Dirsəgəcək tökməli
Əyni mahut geyməli
Ağam dədəm xan dədəm
Meydanda sultan dədəm
Yetimlərin örtüsü
Özü yandaq opusu
(Yandaq opusu ifadesini
pek anlayamadım kaynağa tekrar bakınız lütfen)
Dərin sular körpüsü
(Nakarat)
Evdə məhəbbətli atam
Dərvazə körüklü atam
Qurquşum bilikli atam
(Nakarat)
Mahutın saxlaram
Təbsələrəm sağ sağlaram
Oğlum cəngə gedəndə
Boy çiyninə salaram
(Bu dörtlükte de uyuşmazlık var.
Təbsələrəm’in anlamını çözemedim. “Boy çiyninə” ifadesini de)
(Nakarat)
(http//mazandaran-turk.blogspot.com, 25 Mart 2006)
Karapapakların Etnogenezinin Bir Parçası Olan Hazar Türkleri
Hazarlar:
Miladî VI. yüzyılın ilk yarısından itibaren bölgede yeni bir güç meydana gelmiştir Bu yeni güç “Hazarlar”dı. Onların nüfuz ve kudreti o derece yüksekti ki, Enuşirvan, Sasani İmparatorluğu’nun üç önemli komşusundan biri kabul ederek, sarayında onları temsil eden bir taht koydurtmuştu.
İslam’ın ilk yıllarında, VII. yüzyılın sonları ve VIII. yüzyılın ilk yıllarında İspanya’yı ele geçirip, Pirene dağlarına ulaşan Araplar, Fransa İmparatorluğu ile karşılaştılar. Ancak Araplar, Avrupa’yı ele geçiremediler. Neticede Roma İmparatorluğu’nu arkadan çevirip, ele geçirme imkânı bulamadılar. Doğu Roma İmparatorluğu’nu da denizi geçememelerinden ötürü elde edemediler. Kafkas yoluyla Karadeniz’in kuzeyinden dolaşarak dize getirme isteklerine, Hazar’ın kuzeyinden Karpat dağlarına kadar (Deşt-i Kıpçak) uzanan arazide hükümet eden kudretli Türk-Hazar İmparatorluğu ile karşılaşmalarından ötürü nail olamadılar. Arap İmparatorluğu, Şamanizm dinini (Recep Bey, Şamanizm din değildir. Bu tabir bir Rus bilim adamının uydurmasıdır. Şamanlık bir meslektir. Buna Prof. İbrahim Kafesoğlu Göktanrı inancı diyor, Azerbaycan’da ise Tanrıçılıq deniyor) muhafaza eden Hazarları İslam’a çekmek umuduyla bu imparatorlukla siyasi ve diplomatik ilişki kurmaya çalıştı. Bununla ilgili, tanınmış İslam tarihçilerinden İbn-i Fadlan/ Fazlan, Yakut, Mesûdî, İstahri, İbn-i Havkal ve diğerleri az veya çok Hazarlar hakkında bilgi vermiştir.
Hz. Muhammed’in irtihalinden ölümünden bir süre sonra M. 632 yılında Arap orduları, Sasani İmparatorluğu’nun harabelerini arkada bırakarak, Kafkas dağlarına ulaştılar. Ancak burayı geçemediler. Bu dağların kuzeyinde Hazar İmparatorluğu ile karşılaştılar. Yüz yıl süre ile bu imparatorlukla mücadele ettikten sonra Karadeniz’in kuzeyinden dolaşıp, Bizans İmparatorluğu’nu ele geçirme hayalinden vazgeçtiler. Hazarların Araplarla olan savaşı, doğal olarak Bizans hâkimiyetinin hayrınaydı hayrına idi. Bu nedenle Hazarları siyasi yönden destekliyordu. Hatta 732 yılında Hazar Türkleri’nin Arapları yendiği meşhur galibiyetten sonra, Bizans İmparatoru V. Kostantin, Hazar prensesi ile evlendi. Yüzyıl süren savaştan sonra Arapların mukaddes savaş/ cihad ilan etme arzuları sönmüş, yerini aristokrat ruh hali almıştır.
Hazar İmparatorluğu’nun en kudretli dönemi VIII ve IX. yüzyıllarda, Aral gölünden Ural dağlarına kadar uzanan topraklarda yaşayan Bulgarlar, Burtalar, Guzlar, Macarlar ve Gutlar gibi Türk halklarını ve hatta Kırım’daki Yunanlıları ve Sılav kabilelerini hâkimiyetleri altına aldılar. Bazı dönemlerde Gürcistan ve civarına hücum etmiş ve Musul’a kadar inmişlerdir.
Hazarlar, Türklerin esas ve yegâne merkezi olan Türkistan’dan batıya olan akınların bir mahsulüdür. Türklerin batıya doğru akınlarından biri Hun/ Hayatile/ Eftalitlerin akınlarıdır. Sasaniler devrinde, M. 372 yılında Türkeli bozkırlarından batıya doğru hem Sasanileri, hem de Doğu Avrupa’yı meşgul etmişlerdir. Bu akınlar, Attila’nın 453 yılından ölümüne kadar devam etmiştir. Türklerin önemli il ve kabilelerinden olan Hunların bu akını ile aynı zamanda Türklerin başka kollarından olan Avarların da batıya akınları olmuştur.
Tüm dünya bilim adamları, Hazarların Türklerin önemli boylarından biri olduğu konusunda hemfikirdir. Hazarların tarih sahnesinde olduğu yüzyıllarda Hunlar, Alanlar, Bulgarlar, Macarlar, Başkırtlar, Burutlar, Sabirler, Peçenekler, Uygurlar, Sarğurlar, Onoğurlar, Tarınaklar, Kotrağlar, Habarlar, Zeberderler, Ğuzlar, Kofanlar, Kıpçaklar ve diğer onlarca Türk boyu Hazarlarla ilişki içerisinde olmuştur.
Çinliler, Miladî I. yüzyılda cengâver Hun Türklerini batıya doğru kovdular. Hunların batıya doğru akını bununla başladı ve yüzyıllarca devam etti. Miladi V. yüzyıldan itibaren, Türkeli’nden batıya akan bu boylar içerisinde “Türk” kelimesi kullanılmaya başladı. Türk kelimesi, önceden birbirine yakın dillere sahip, Türkeli’nden batıya doğru hareket eden boyların ve milletlerin ortak adı haline geldi. Neticede Hun, Hazar ve sair Turan milletleri “Türk” adıyla anılmaya başladı.
Hazarların dili, Türk sistemli iltisâki bitişken dillerden biridir. Bugünkü Rusya Federasyonu bünyesinde Volga ile Sura arasında yaşamakta olan Çuvaş Türk topluluğunun bir lehçesi ve bir koludur. Sonuç olarak Hazarlar, Türkeli topraklarından çıkmış Türk boylarından biridir. Hazar kelimesi, “Devlet-gez” yani “Göçeri, Göçen il” anlamındadır.
Hunlar, V. yüzyılın ilk yıllarında Attila’nın liderliğinde batıya akarken, Hazarlar ve Macarlar da onlarla birlikte ve onların il ve kabilelerinden biriydi. Bu dönem tarihlerinde Hazarların adı yer almaktadır.
Attila’nın 453 yılında öldürülmesi ile Hun İmparatorluğu sona ermiştir. Bununla birlikte Uygurlar ve Avarlar, yeni akınlarla Türkeli’nden batıya doğru akmaya devam etmiştir. Bu dönemlerde Hazarlar, Kuzey ve Güney Kafkasya’da Gürcistan ve Batı Azerbaycan (bugünkü Ermenistan toprakları) ve Azerbaycan’da ganimet peşindeydiler. Bu, Sasani hâkimiyetinin ikinci yarısına rastgelmektedir. Hazarlar, VI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kuzey Kafkasya’nın en güçlü askerî ve siyasi gücü hâline gelmiştir. Bu dönemde Enuşirvan’ın meclisinde Hazar İmparatorlarına özel taht tahsis edilmiştir. İslamiyet’in zuhurundan yüzyıl önce Kuzey Kafkasya’da hâkimiyet kurmuş ve Volga Bulgarlarını da egemenlikleri altına almışlardır.
Bugün bazı mihrakların Kuzey Kafkasyalıları, yani Çerkes dediğimiz halkları Yahudi kökenli gösterme gayretleri, Hazarların Kuzey Kafkasya’da hükümran olmalarına dayandırılmaktadır. Böylece Türk insanı ve Kuzey Kafkasyalıların zihinlerini bulandırma gayretleri her zaman olduğu gibi devam etmektedir. Daha da ileri gidip, Trabzon’dan itibaren Kuzey Kafkasya dâhil, bura insanlarının Yahudi kökenli olduğunu addia edenler bulunmaktadır. İleride izah edileceği üzere, tam aksine Kuzey Kafkasyalılar Yahudi kökenli değil, İsrail ve özellikle batı ülkelerinde yaşayan Musevilerin %90’a yakını Turani kökenlidir. Burada Yahudiliğin bir ırkı, Museviliğin ise, bir dini ifade ettiği unutulmamalıdır. Kafkasyalılara Yahudi demek başkadır, Hazar Türkleri’nin, bu bölgede yaşayan Türklerin etnogenezine iştirak ettiklerini ifade etmek başka şeydir. Zaten Hazarların Türk olduğu ve doğal olarak Türklerin etnogenezine katkı sağladıkları kabul edilen bir husustur. Bu kısa izahattan sonra Safaratlar hariç, Eşkenaz Musevilerin tamamının Turani olduğunu ifade edebiliriz. Burada detaya girmeden “Musevi” kelimesinin “Musa’ya mensup”, yani “Hz. Musa dininden”, “Yahudî” kelimesinin ise, Sami bir ırkı ifade ettiğini vurgulamakta fayda vardır. Bilindiği gibi Türklerin Sami kavmi ile yakından uzaktan bir akrabalığı söz konusu değildir. Ancak Hazarlar Türk kavimlerinden biridir.
Hazarlar, önce Hunlar, daha sonra Hakan Türk’ün önderliğinde bağımsız bir imparatorluk yaratmışlardır. Hazarların Kuzey Kafkasya’da yurt tutup hâkimiyet kurmaları sonucu muhtelif hedeflerle Kafkas dağlarının güneyine inmiş ve günümüzün önemli Türk merkezlerinden Erdebil kenti ile çevresini ele geçirmişlerdir.
Hazarların Azerbaycan topraklarına peşpeşe süren baskınları sonucunda hiç şüphesiz çok sayıda Hazar aile grupları, oba, cemaat, tayfa ve illeri Azerbaycan’ın çeşitli yerlerinde yurt tutup yerleşmiş ve önceki akınlarda gelen Türk ataları gibi şüphesiz Azerbaycan’ın yerli Türk ahalisi ile karışmıştır. Türkeli merkezli Türk akınları Azerbaycan’a da tesir etmiştir.
Enuşirvan’ın bazı Aryai unsurları Azerbaycan’a iskân etmesi, Hazar akınlarının önünü kesme maksadına dayanmaktadır. Sasani Şahı Hüsrev-Perviz, Roma/ Bizans aleyhine ciddi hücumlar hayta geçirmiş edip, komutanlarının sergerdelerinin liyakati neticesinde kısmen de başarılı olmuştur. Roma İmparatoru Herakliyus, M. 627 yılında Hazarlarla anlaşma yapmıştır. Bu anlaşma çerçevesinde Hazarların Ziebel komutasında kırk bin atlı yardım göndermesi neticesinde Gürcistan’ın başkenti ele geçirilmiştir. Hatta Roma İmparatorluğu’nun daveti ile bir bölüm Hazar halkı Volga etrafındaki düzlüklerden Gürcistan’a göçmüştür. Hazarların yardımını alabilmek için Roma İmparatoru, kızı Evdoksiya’yı Hazar İmparatoru Ziebel’e eş olarak vermiştir.
Aslında Ermeniler gibi esmer tenli olan Gürcülerin, Hazar ve Kıpçak Türkleri’nin Gürcistan’a yerleşmesinden sonra sarışın olduklarını bazı tarihçiler kaydetmiştir. Prof. Dr. Fahrettin Kırzioğlu da aynı görüştedir.
Hüsrev-Perviz, 627’de Herakliyus tarafından kesin yenilgiye uğratıldıktan bir süre sonra oğlu tarafından öldürüldü. On yıl sonra Araplar siyaset sahnesindeki yerlerini aldılar ve Sasanilerin tahtına oturdular. Ve yeni üçlü; Emeviler, Bizans ve Hazarlar oldu.
Hicretten (M.622) yirmi yıl sonra, yani 642’de Araplar bütün İran, Irak, Suriye ve Anadolu’nun bir bölümünü ele geçirmiş ve Bizans ile karşı karşıya gelmişlerdir. Ancak Marmara denizi ve boğazlar, Arapların önünü kesmiş, ilerlemelerini durdurmuştur. M. 642 ve 652 yıllarında Araplar, Derbend ve Daryal (Daryol) geçidinden geçip, Hazarlara saldırdılar. Onların en yakın kenti Belencer’i ele geçirip, bu yolla Karadeniz’i kuzeyden dolaşıp, Bizans İmparatorluğu’nu dize getirmeyi istiyorlardı. Lakin 652 yılında Hazarlarla cereyan eden şiddetli savaşta, dört bin kişilik Arap ordusu, kumandanı Abdurrahman bin Rabia ile birlikte yok edildi. Kalanlar da dağıldı.
Bu bozgundan sonra Araplar, Hazar Türkleri’ne karşı ciddiye alıncak bir saldırıda bulunmaya cesaret edemediler. Bu süre zarfında Hazarlar Bulgarlarla, Macarları hâkimiyetleri altına aldılar. Ukrayna’yı ele geçirip, büyük ve kudretli bir imaparatorluk haline geldiler.
Bu olayların ardından Araplar, savunma amaçlı bazı mevkileri tutmuşlardır. Hazarlar, M.722-737 yılları arasında ganimet amacıyla zaman zaman Kafkas dağlarını aşarak güneye akınlarda bulunmuş, bilahare Volga boyuna geri dönmüşlerdir. Bu hadiseler sırasında M.730 yılında Araplar kesin yenilgiye uğramış ve Hazarlar Diyarbekir ve Musul’a kadar ilerlemiştir. Hilâfetin yeni toparladığı ordu ile karşılaşınca yurtlarına geri dönmüşlerdir.
Arap sergerdesi komutanı Müsliha ibn-i Abdülmelik, Hazarların Belencer ve Semender şehirlerini ele geçirdi. Ancak Araplar yine de geri dönmeye mecbur oldular. Kafkasya’nın kuzeyinde üs kurmayı başaramadılar. Bu sırada Bizans İmparatoru’nun veliahtı Hazar prensesi ile evlendi. Bu evlilikten Levi Hazar adlı bir prens dünyaya geldi. Daha sonra Bizans İmparatoru oldu. Böylece Bizanslılarla Hazarların bağları güçlendi.
VIII. yüzyılın otuzuncu yıllarında, Emevi halifesi II. Mervan zamanında Araplar, ırsi taktiklerini kullanarak, Hazar Türklerini aldatıp sulh teklifinde bulundular. Peşi sıra Daryal’dan hücuma geçtiler, Hazarlar geri çekildi. Mervan, Hazarların İslamiyeti kabul etmesi şartıyla barış yaptı. Ancak Müslüman olmak zahiri ve dildeydi. Arapların bu sahtekârlığı yüzünden Hazar Hakanı ve Hazar ileri gelenleri, kendi varlıklarını koruyabilmek için 740 yılında resmen Museviliği kabul ettiler.
Arap-Emevi hilafeti, M.744 yılında dağılma aşamasında idi. Mervan ordularını Hazarlara karşı muhafaza edemedi. Abbasiler, Emevi hâkimiyetine son verdi (H.75/ 695).
. Hemen hemen aynı dönemde Arap-Emevi hilâfetinin Bizans ve İspanya üzerinden Avrupa’yı ele geçirmek için sürdürdükleri cihangirlik yürüyüşü de son buldu.
İbn-i Fadlan, Volga Bulgarları arasında yaptığı seyahati yazarken, Ceyhun nehrinin yanından Volga’ya doğru yolculuğunda önce Oğuz Türkleri’ne rast gelir. Tutucu Arap milliyetçisi olması nedeniyle, onları vahşi olarak niteler ve anlatır. Aynı zamanda onların sahip olduğu demokrasiden ve sade halk arasında kadının yerinden söz eder: “Kadınları sıradan ve nispeten açık, ancak son derece namuslu ve kocalarına karşı sadıktırlar. Oğuzlar, zina edeni iki parçaya ayırırlar. Bulgarların da diğer Türkler gibi namus anlayışları aynıdır. Homoseksüellik onlarda iğrenç ve günahtır”. İbn-i Fadlan, Başkırdları da ziyaret eder, gelenek ve görenekleri hakkında bilgi verir: “Bunlar da Oğuzlar ve Bulgar Türkleri gibidir. Yani hepsi Türk geleneklerine sahiptir”.
Hazar İmparatorluğu’nun, sabit maaş alan yüz bin civarında silahlı gücü vardı. Bunların başkenti önceleri Belencer, sonra Semender ve nihayet Volga’nın çatağındaki İl (Sargul) kenti olmuştur.
Hazarlar ve Musevi Dini:
İslamdan önce Hazarlar Şamanizm semavi karakterli Göktanrı dininde idiler. İlişkili oldukları dönemlerde Bizans ve Sasanilerin, Hazarların dini ile işleri yoktu. Ancak İslam’dan sonra durum değişti. Bu dönem hem Araplar, hem de Bizans hükümeti Hazarların kendi gelenek göreneklerini bırakıp, onların dinini kabul etmelerini istiyordu. Hazarları kendi taraflarına çekip, karşı taraf aleyhine istifade etmeyi arzu ediyorlardı. Yıllarca devam eden bu baskılar, Hazar İmparatorluğu Hakan ve ileri gelenlerini bu iki gücün hiçbirinin nüfuzu altına girmemek ve bağımsızlıklarını korumak için Museviliği kabul etmeye mecbur bıraktı. Hazar Hakanı M. 740 yılında resmen Museviliği kabul etti. Zamanla Hazar halkının bazı tabakaları ve illeri Museviliğe geçtiler. Bazıları, Macarlar gibi komşu diğer Türk illerine katıldılar. Museviliği kabul eden Hazarlar, önce Arap alfabesi, zamanla da İbri dilini öğrenip, kendi dilleri olan Türkçe’ye ilgileri azaldı. Zamanla Dünya Musevilerinin %90’ını oluşturdular. Bugün Dünya Yahudilerinin ana hissesi Sami ırkından değil, Turan neslindendir. İsrail’deki Turani Musevilerin dışında, ABD, Avusturalya ve diğer ülkelere göçenler dâhil Rusya, Ukrayna, Avrupa, Kuzey ve Güney Kafkasya, Türkeli/ Türkistan (Orta Asya), Kuzey ve Güney Azerbaycan ve Horasan bölge valiliklerinde yaşayan Museviler Turani kökenlidir. Bakü ve Bakü’nun kuzeyindeki Kırmızı kasaba (Kırmızı pasyota) yerli Hazar Türkü Musevilerin iskân sahasıdır. Bu saha kuzeye doğru uzanmaktadır. Haliyle bu sahaya Gürcistan/ Tiflis, Kuzey Kafkasya Çerkes ülkelerinde yaşayanlar da dâhildir. Kırımçak ve Karay/ Karaimlerin Hazar Türkü olduğu zaten bilinen bir husustur. Türkiye’nin ve Türk Dünyası’nın ihmali, öte yandan Türkler arasında emperyalistlerin ve küreselcilerin de desteklediği yoğun Arabizasyon propagandası, Macarların ve Turani Musevilerin Türk dairesinden uzaklaşmasına neden olmuş ve olmaktadır. Aynı şekilde İran ve Türkistan’daki Turani Asuriler, kuzeydeki Gagauz (Qağa Oğuz, Gökoğuz şeklindeki yorumlar da mevcuttur) ve Çuvaşlar, Hıristiyan Tatarlar ayrıca Irak’taki Hıristiyan Türkmenlerin Türk Dünyası’ndan uzaklaştırılması için her türlü Emevi oyunu sahnelenmektedir. Türkiye’deki Sabataycılar (Recep Bey bu konu son derece tartışmalıdır. Ya Sabataycıları etraflı izah et veya bu cümleyi kaldır) hedef alınarak, kitaplar yazdırılıp, “Dönme” suçlamasıyla Türk insanının zihni bulandırılmaya çalışılmaktadır.
Musevi dinini kabul ettikten sonra M. VIII. yüzyılın ikinci yarısında Hazar İmparatorluğu en kudretli dönemini yaşamıştır. IX. yüzyılın ilk yıllarında kuzeyden akan Vikingler, Normanlar yani Ruslar (Recep Bey Vikingler İskandinavyalı korsanlıkla geçimini sağlayan bir halktır. Normanlar ise Danimarka ve Norveçli Vikinglerin Fransa’nın Normandiya bölgesine yerleşerek Fransız dilini almış, yani asimile olmuş bir halktır ve bunların Ruslarla hiçbir ilgisi yoktur), Hazarları ciddi baskı altına almaya başladı. Ruslar, Volga yoluyla Hazar’a, Dinyeper yoluyla Karadeniz kıyılarına indiler. Volga ile Don nehri arasında olan Hazarlara saldırmaya başladılar. Ruslar, zamanla Hazarlara ait Kiev kentini ele geçirdiler.
Bir taraftan Rusların tazyiki, diğer yandan Oğuzların Batı’ya doğru akını, doğularındaki Peçenekleri de baskıya maruz bıraktı. Peçeneklerin Hazar topraklarına yerleşme isteklerine Hazarlar müsaade etmedi. Peçenekler, mecburen Don nehrini geçip, Macar Türklerini batıya kovdular. Bunun üzerine Macarlar, Dinyeper’in batısına yerleştiler (M.889) . Lakin M. 896’da Peçenekler, Bulgar Türkleriyle birlikte Macarları daha batıya sürdüler. Onlar da bugünkü Macaristan topraklarına yerleştiler. Macarlar da bu topraklardaki Bulgarları ve Moravilerin bugünkü yerleri olan Bulgaristan ve eski Yugoslavya topraklarına göç etmelerine neden oldular. Böylece IX. yüzyılın ikinci yarısında Oğuzlar batıya akarak Peçenekleri, onlar Macarları, onlar da Bulgarları batıya ve Balkanlara doğru kovdular. Bu halkların tamamı Turanlıdır. Aral Gölü ve Ceyhun-Seyhun nehirleri çevresinden yola çıkmışlardır.
Ruslar, Kiev’i ele geçirdikten sonra (M.862), Hazarların merkezi olan İl şehrini M. 965 yılında yerle bir ettiler.
Hazarların zayıflaması, XI-XII. yüzyıllarda Kıpçak Türkleri’nin batıya akmasına sebep oldu. Bu dönemde Oğuzlardan olan Selçuklular Anadolu’yu ele geçirdi. Kıpçak ve Oğuz akınlarından sonra Moğol hareketi başladı. Bütün bu olaylar Hazar İmparatorluğu’nun tamamen yok olmasına neden oldu. Hazar halkı, Musevi kimliği ile tedricen bugünkü Litvanya ve Lehistan’a gitti. Doğu Avrupa’da Musevi cemaatlarını meydana getirdiler. Bu Musevilerin Sami kökenli Musevilerle hiçbir ırki ünsiyeti ve ilgisi yoktur. Litvanya ve Lehistan Musevileri, 1710 yılına kadar Türkçe’yi muhafaza ettiler.. Turanlı Museviler, X. yüzyılda merkezleri İl/ Sargul kenti harap olduktan sonra zamanla Ukrayna yoluyla Litvanya ve Lehistan’a gidip, oradan Doğu Avrupa’ya yayıldılar. Bu, beş altı yüzyıl devam etti. XV-XVI. yüzyıllarda Hazarların vatanı olan Volga’dan Karpatlara kadar olan topraklar Hazarlardan boşalmıştır.
Lehistan ve Litvanya’ya göç etmiş Hazar Musevileri, dilleri olan Türkçe’yi uzun süre korudular. 1897 yılındaki nüfus sayımına göre Rusya’da (O dönemde Lehistan ve Litvanya Rusya’ya tabi idi) 12.897 Karaim Türk Musevisi mevcuttu. Bunların 9.666’sı ana dilleri olan Türkçe, 2.963’ü Rusça, 383’ü ise Yahudi İdiş dili konuşmaktaydı.
1901 baskılı “Bezçinsky Putevoditel po Krım/ Kırım Kılavuzu” isimli kitapta yer alan şema bu ülkede yaşayan Museviler konusuna ışık tutacaktır.
Kırım’da Din
|
Yerleşim birimi
|
Pravoslav
|
Raskol
|
Katolik
|
Protestan
|
Yahudi
Kırımçak
|
Müslüman
|
Karaim
|
Toplam
|
Simferopol/
Akmescit
|
64.126
|
901
|
8.768
|
3.268
|
11.592
|
63.641
|
1.776
|
154.072
|
Feodosya/
Kefe
|
54.818
|
461
|
4.799
|
3.932
|
2.930
|
50.273
|
1.758
|
118.971
|
Yatla
|
15.461
|
-
|
1.851
|
334
|
999
|
44.841
|
338
|
63.824
|
Evptoriya/
Kezlev
|
22.716
|
124
|
1.699
|
4.856
|
1.534
|
30.525
|
2.901
|
64.553
|
Perekops
|
19.785
|
1.226
|
4.058
|
7.938
|
1.296
|
10.557
|
270
|
45.131
|
Toplam
|
176.906
|
2.712
|
21.175
|
20.328
|
18.351
|
199.837
|
7.043
|
446.352
|
1960 yılında bütün dünya Musevilerinin nüfus sayımı göstermektedir ki, asıl Musevi olan İspanya’da karışarak meydana gelen Safarad Musevilerinin sayısı yarım milyon, Hazar kökenli Eşkenaz Musevilerin sayısı 11 milyondur. Netice olarak bugünkü dünya Musevilerinin Safaratlar hariç, tamamının Turani/ Hazar kökenli olduğu iddia adilmektedir.
Hitler Almanyasında Yahudilere yönelik uygulanan soykırımda hayatlarını kaybedenlerin Turani Hazar Musevileri olduğu günümüzde kesinleşmiştir.
Verdiğimiz bu özet bilgi ile Karapapakların etnogenezini oluşturan Hazar Türkleri’ni kısmen de olsa tanımış olduk. (Prof Dr. Mehmet Taki ZehtABi/ Kirişçi, İran Türklerinin Eski Tarihi, II.cilt, s.489-491) bkz.→ “Karapapaklar”, Çağdaş Azerbaycan Dergisi, Eylül 1994, sayı:3; A.Bezçinsky: Putevoditel po Krım, s.71)
Dostları ilə paylaş: |