Serdarı Millî Settar Han
XIX ve XX. yüzyıllarda ezilen ve sömürülen İran halkının önünde ya aşağılanmayı kabul etmek ya da mücadele etmekten başka seçenek kalmamıştı. İstibdada karşı Azerbaycan Türkleri’nin direniş harekâtı, aynı zamanda tüm İran halkının da mücadele tarihidir.
1895 yılında baş gösteren kuraklık, halkı çok perişan etmişti. Fakir ailelerin çocukları açlıktan telef oluyordu. Diğer taraftan halkın dara düştüğü günleri özlemle bekleyen vurguncular, tefeciler ve karaborsacılara gün doğdu. Buğday ve ekmeği fahiş fiyatla satıp ceplerini dolduruyorlardı. Bu durum halkın, özellikle kadınların tepkisine yol açdı. Bu dar günlerde ortaya çıkan Tebrizli Zeynep isimli bir hanım, yoksulları başına toplayarak, karaborsacıların depolarına hücum etti. Ele geçirdiği hububatı fakir ailelere dağıttı. Bu hanım “Zeynep Paşa” adıyla şöhret bulmuş, olay tarihe “Zeynep Paşa İsyanı” olarak geçmiştir. Aryaistler, bu hadisenin uydurma olduğunu, ayrılıkçı Türklerin yapay bir olay ve kahraman yaratmaya çalıştığını iddia etmişlerdir. Ancak konu Tebriz coğrafyasına uzak Türk illerinde de şöhret bulmuş, Zeynep Paşa’ya ağıtlar yakılmıştır. Bkz.→Karapapak İli Haberleşme imkânının oldukça zayıf olduğu bir dönemde, Tebriz’e uzak yerlerde yakılan bu ağıtlar, Aryaistleri yalanlamaktadır. Zeynep Paşa hareketi ve onu takip eden 1901, 1902 ve 1904 kuraklık döneminde ortaya çıkan karışıklıklar, Rus İhtiLaline de etki etmiştir. 1890 yılında bir İngiliz firmasına verilen tömbeki imtiyazı aleyhine verilen fetva ile başlayan isyan sırasında, Rus inkılabı henüz patlak vermemişti. Rus inkılabı, 1905’te başlamış, 1911 yılına kadar devam etmiştir. Bu dönemde İran’da meydana gelen isyanlarda yabancı eli bulunmamaktadır.
İran genelinde kurulan encümenler arasında en güçlüsü Tebriz’de kurulan eyalet Encümeni idi. Tahran’da Millî Şura Meclisi kuruluncaya kadar güç, kudret ve nüfuz Azerbaycan Encümeni’ne aitti. Bu güç, Azerbaycan’ın coğrafi özelliği, liderlerinin idealistliği, çalışkanlığı, halkın sevgi ve desteğine sahip olmalarından ileri geliyordu. Azerbaycan Encümeni liderleri, inkılap çalışmalarının başarıya ulaşması için bir örgüt kurulmasını uygun görerek, “Sosyal Demokrat teşkilatı”nı kurdular. Merkezi Komite’de; Kerbelayi Ali Mösyö, Hacı Resul Sadıkyani, Hacı Ali Devafuruş, Seyyid Hasan Şerifzade, Mirza Muhammed Ali Terbiyet, Mir Bağır, Mirza Ali Asgar, Naki Şucai, Muhammed Sadık Hameneyi, Seyyid Rıza ve diğer şahsiyetler yer alıyordu. (KesreviTebrizi, Tarih-i Meşruta-i İran, 1.cilt, s.175…) Bu Merkezi Komite’nin adı “Merkez-i GayBi/ Gizli Merkez” idi. teşkilat, kısa süre içerisinde genişlemiş, binlerce Türk mücahit/ fedai üyeliğe kabul edilmişdir. 1908 yılının başlarında 17 bin kişiye üyelik kartı verilmiştir.
Azerbaycan Encümeni’nin taraftarının çok olmasının yanı sıra, güçlü düşmanları da vardı. Bu düşmanlar sadece Deveçi mahallesinden Mir Haşim’in irtica kuvvetleri değildi. 1905 Rus İhtiLali’ni kanla bastıran Rus Çarlığı, ayrıca dünyada güya hürriyet ve fikir akımının vatanı sayılan diğer emperyalist ülke İngiltere vardı. İngiltere, paylaşımda kendisine düşen petrol bakımından zengin olan İran’ın güney yarısını rahatça sömürmek için İran inkılap akımını boğmak amacıyla Şah’a yardım ediyordu.
Meşrutiyet inkılabı, İran’ın bütün şehirlerinde bastırıldığı halde, Tebriz’de dimdik ayaktaydı. Azerbaycan halkının bağrından çıkan Settar Han adlı kahraman liderliğindeki Meşrutiyet akımı, Tebriz’in Emir Hiz mahallesinde kendi karargâhını kurmuş, karargâha yönelik başlatılan saldırı hazırlıklarına karşı koymak için gece gündüz aralıksız çalışıyordu. Settar Han, Türkmen aşiretlerinin yoğun olarak oturduğu Karadağ Vilayetinin Canalı köyünde dünyaya gelmiş, daha sonra ailesi ile Tebriz’e yerleşmiştir. Settar Han, kahraman yoldaşı Bağır Han ile elele vererek, canla başla mücadeleye devam ediyordu. Tahran, Kazvin, Reşt, İsfahan ve diğer Vilayetlerde “Settar Han” adlı komiteler kuruldu. Ülkede inkılap hareketlerinin güçlenmesi üzerine Şah, Şura Meclisi’nin yeniden açılmasına izin vermeye mecbur kaldı. Azerbaycan’daki Meşrutiyet hadiseleri sırasında İttihat ve Terakki yönetimi, 1905’ten itibaren Yakup Cemil, Sapancalı Hakkı, Halil (Kut) ve Abdülkadir gibi silahşörleri Azerbaycanlı Meşrutiyetçilere yardım amacıyla gizlice İran’a gönderecektir. Yakup Cemil ve arkadaşları, 31 Mart olayı üzerine İstanbul’a geri dönmüşlerdir.
Yaklaşık bir yıl devam eden Tebriz kuşatması sırasında, irtica kuvvetleri şehri top ve mitralyöz ateşine tutmuş, ellerine geçen mahallelerde ev, işyeri ve değirmenleri talan ederek ateşe vermişlerdir. Lor-Bahtiyari, Kürt ve diğer bazı aşiret güçleri, irtica kuvvetleri safında yer alıp, kent merkezine yakın Meşrutiyet yanlısı Türk köylerini yerle yeksan ettiler. Settar Han, kendilerine yardım gönderilen Kafkasya yolunun kapanmasına engel oldu. Öte yandan mahalleler arasındaki bağlantıyı sağlayan stratejik Acıçay köprüsünün irticacıların gericilerin eline geçmesini önledi. Ayn’üd-Dövle kuvvetlerini Basmınc mahallesinden atarak, kenti mürteci gerici kuvvetlerinden temizledi. Tebriz Encümeni Meclisi, Settar Han’a “Serdar-ı Millî”, Bağır Han’a ise “SâLar-ı Millî” unvanını verdi.
Şah’a yazdığı mektupda, altı bin kişilik birliği ile iki-üç saat içerisinde Tebriz’in altını ütüne getireceğini ifade eden Ayn’üd-Dövle, mücahitlerden ağır darbe yiyince Şah’a şöyle telgraf çekiyordu: “Meşrutaçıların Meşrutiyetçilerin bütün isteklerini kabul edip, hiç gecikmeden Meclis’in açılmasından başka çare göremiyorum”. 1908 Haziran’ından Eylül ayı sonuna kadar süren dört aylık Tebriz kuşatması, Meşrutiyetçi Tebriz mücahitlerinin zaferi ile neticelendi. Mutlakiyetçi mürteci İslamiye Encümeni’nin binası ortadan kaldırıldı. İrticacıların Gericilerin önemli isimleri olan Mir Haşim, Müctehid Mirza Hasan, Mirza Kerim, Haşim Han, ŞuCa’-Nizam ve yandaşları Tebriz’den usulca kaçtılar.
Daha sonraki yıllarda Gilan/ Cengel Azatlık Hareketi’nin liderleri arasında yer alacak olan 20 Aralık 1880 doğumlu Haydar Han Emoğlu (Afşar Tarıverdi), Tebriz kuşatması sırasında Settar Han’ın yanında yer almıştır. Bir süre Hoy kentinde hem yöneticilik, hem de belediye reisliği yapmışdır. Urumiye Afşarlarından Hekim Ali Ekber Afşar’ın (Tarıverdi) oğludur. 1901 yılında Tiflis Politeknik okulunu bitirmiş, ana dili Türkçe’nin yanı sıra Gürcüce, Arapça, Farsça, Rusça, Fransızca ve Latince biliyordu.
18 Mayıs 1920’de Sovyet kuvvetlerinin Enzeli’ye girmesinin ardından, 4 Haziran 1920 tarihinde başkenti Reşt olmak üzere Gilan Sovyet Cumhuriyeti ilan edildi. Haydar Han Emoğlu, bu cumhuriyetin kurucularından birisidir. Azerbaycan Cumhuriyeti lideri Neriman Nerimanov’a yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Eğer biz, iki bin tüfek ve buna uygun mühimmat alsak, ben Haydar Han, sizi temin ederim ki, iki aydan sonra Tahran’ı alırız”. (Cәmil Hәsәnli, I.Bölüm)
8 Eylül 1921’de Rus birliklerinin bölgeden geri çekilmesi, Mirza Küçük Han Cengeli’nin başında bulunduğu fedailerin moralini zayıflatdı. Albay Ahmed Rıza Han (daha sonra şah), savunmasız kalan Gilan Cumhuriyeti topraklarına 29 Eylül 1921 tarihinde girmişdir. Rıza Han’a teslim olmayan Mirza Küçük Han Cengeli, ormana çekilir. Şiddetli soğuk nedeniyle ormanda donarak hayatını kaybeder. Kafası kesilerek, Aralık 1921 tarihinde Tahran’a gönderililir.
Haydar Han Emoğlu ise, 41 yaşında iken Küçük Han Cengeli’nin adamlarından olan Muayyen’ür-Reaya tarafından aralarındaki hizip çekişmesi yüzünden Cengel’de işkence ile öldürülmüştür. Cengel, “orman” anlamında olup, aynı zamanda Gilan’da bir bölgenin adıdır.
Artık Tebriz Encümen’in adı “Millî Encümen” idi. Çarlık Rusyası Dışişleri Bakanlığı hazırladığı raporda; “Hâli hazırda bütün Azerbaycan, Settar Han’ın idaresi altındadır”, diyordu. Encümenin talEbi kısaca şudur: “Anayasa/ Kanûn-u EsâSi’nin yeniden uygulamaya konması, Millî Meclis’in derhal toplantıya çağrılması, Şah ve O’nu hİmaye eden mürteciler ile gericilerle ülkeyi sömüren emperyalistlerin ülkeden kovulması…”. Millî Encümen, devrimin dış ülkelerle olan ilişkilerini yürütmüş, Batı ülkelerinden gelen yardımları Güney Azerbaycan’ın yararına kullanmıştır.
Tebriz Encümeni yönetimi, 1908-1909 yılları arasında Güney Azerbaycan şehirlerinde hastane açmış, ilk ve orta okullarda Azerbaycan Türkçesi ile eğitim başlatmışdır. Hür basın geleneğine uyarak, Azerbaycan şehirlerinde gazete ve dergi yayınlanmasını sağlamıştır. Yayınlanan gazete ve dergiler içerisinde; Encümen, Müsavat, Azerbaycan, Sada-yı Millet, Adalet, Azad, İstiklal başta olmak üzere önemli miktarda okuyucu kitlesi bulmuşdur. Yabancı devlet imtiyazında bulunan gümrük ve postahaneye postaneye el konmuşdur. Nüfus idaresi ve pasaport işlerine de bakılıyordu. Encümen, halkın istek ve şikâyetleri ile yakından ilgilenmekteydi. Kadın haklarına özel önem veren Settar Han, bu amaçla dernek kurdurtmuşdu. Ders kitaplarının Türkçe olması onun ideallerinden biriydi. Büyük hizmetlerinden biri de hanedanın elinde bulunan Azerbaycan’daki mülklerin millileştirilmesidir. Encümen, bu toprakların devlete ait olduğunu hükme bağlamıştır.
Güney Azerbaycan’daki inkılap hareketi zafere ulaştığı sırada, Çarlık Rusyası Şubat 1909’da Tebriz’i işgal etmiş, inkılap hareketine büyük darbe vurmuştur. Şah’ı tahttan indiren Settar Han Serdarı Millî, bu defa karşısında Rus Çarlığı’nı bulmuşdur. Yeni Tahran yönetimi, Settar Han’a ısrarla Tahran’a gelmesini teklif ediyordu. Çevresinin uyarmasına rağmen Settar Han, yeni hükümetin kendisine kalleşlik yapabileceğine ve herhangi bir olumsuzlukla karşılaşacağına ihtimal vermiyordu. Zaten Ruslar da Settar Han’ın Tebriz’den ayrılmaması durumunda güç kullanacaklarını saklamadılar. Yanında Bağır Han olduğu halde üçyüz atlıyla 6 Mart’ta yola çıkmış, kendisini Kazvin’e kadar karşılamaya gelen Meşrutiyetçi Tahranlılarla birlikte Hicri 04 Rabiyülahir 1328/ 15 Nisan 1910 tarihinde Tahran’a ulaşmışdır. Settar ve Bağır Han, payitaht halkı tarafından bayram şenliği havasında karşılanmıştır. Taklara, “Yaşasın Serdarı Millî Settar Han ve SâLar-ı Millî Bağır Han” levhaları asılmışdır. Settar Han, Atabek Parkı’ndaki payitahtın ikinci sarayında kamp kurmuştur. Tahran’a gidişinin üçüncü günü Settar Han, Bağır Han ile birlikte Millî Şura Meclisi’ni ziyaret etmiştir. Meclis, Serdarı Millî Settar Han ve SâLar-ı Millî Bağır Han’a şükran plaketi verilmesini kararlaştırmıştır. Settar Han’a verilen plaketin zemini gümüş, üzerindeki metin ise altın harflerle yazılmıştı:
“Millî Şura Meclisi, Serdarı Millî Settar Han’ın fedakârane yaptığı hizmetleri, halkın arzularının daha ileriye götürülmesi için ilk vasıtalardan biri kabul ederek, bütün İran milleti adına samimi, millî şükranlarını tekdim eder”.
Bu levha, Hicri 20 Receb 1328/ 28 Temmuz 1910 tarihinde Atabek Parkı’nda çıkan olaylar sırasında kaybolmuştur.
İrticanın amacı, Serdarı Millî’nin ortadan kaldırılmasıydı. Bu amaçla hükümetçe, 28 Temmuz 1910 günü Atabek Parkı’nda kampı bulunan Settar ve Bağır Han süvarilerine silahlarını teslim etmeleri emri verildi. Settar Han ve muhafızları, hükümetin bu emrine hem anlam veremedi, hem de dinlemediler. Üzerlerine, Bahtiyari ve Tahran Polis Müdürü Ermeni Taşnak Yeprem/ Yefrem Han Davidyans’ın kazak kuvvetleri gönderildi. Atabek Parkı’nın çevresi sarıldı. Settar Han ve muhafızları, herhangi bir siper olmadığı için büyük kayıplar verdi. Settar Han yaralandı. Aldatıldığının farkına varmıştı, ancak çok geç. Nihayet arabulucuların teşebbüsü ve ısrarı ile Settar Han kuvvetleri silahlarını bıraktı.
Settar Han, Atabek Parkı’nda ayağından aldığı yaradan ötürü 9 Kasım 1914’te 48 yaşında hayata veda etti, şehit mertebesine yükseldi. Tahran’da Hz. Abdülazim Camii haziresine defnedildi. Mezarı, 1924 yılında inkılapcılar tarafından tamir edildi. Azerbaycan Millî Hükümeti’nce, 1945 yılında Tebriz’de Settar Han ve Bagır Han’ın heykelleri dikilmiş, isimleri caddelere verilmiştir.
Aydın bir kişi olan Bağır Han, Şeyhiyye tarikatine mensupdu. Settar Han ise, yoksul bir ailenin çocuğu olması nedeniyle eğitim imkânı bulamadı. Ancak onun eğitimli olmaması Bağır Han’ın can yoldaşı olmasını ve Azerbaycan’ın unutulmaz kahramanları arasına girmesini engellemedi. Meşrutiyet hareketine katılmadan önce geçimini at arabacılığı ile temin etmekteydi. Bu konuyu istismar eden ırkçı kesim, Bağır Han’ı tahkir ve tezyif ederek küçümserler.
Şeyh Mazenderani ve Ahund Horasani, Meşrutiyet haraketini, hiçbir çıkar gözetmeden desteklediler. (Hüseyin Baykara, İran İnkılapı ve Azatlık Hareketleri, s.63-101, 134, 144, 146; İsmail Safa Üstün, İA, “İran” maddesi ‘Safevilerden Günümüze Kadar’, s.401-402; Cәmil Hәsәnli, I.Bölüm; J.H.Kramers, İslam Ansiklopedisi, MEB, “İran” maddesi, Tarihî ve Etnografik Bakış, , s.1013-1030)
*
Azadistan Devleti
1918-1920
Hameneli 1879 doğumlu Abdülhamid oğlu Muhammed isimli 26-27 yaşlarındaki genç kahraman, Azerbaycan bağımsızlık harekete liderlik etmiş, Azerbaycan millî bağımsızlık mücadelesi tarihine şanlı sayfalar kazandırmıştır. Bu büyük insan Şeyh Muhammed Hıyabani’dir. Din ve fen bilimlerinde eğitim görmüşdür. Ana dili Türkçe’nin dışında Arapça, Farsça, Rusça ve Fransızca bilen Hıyabani, devrimden önce Tebriz’de iki camide imamlık yapmıştır. Aydın bir kişi olan Muhammed, genç yaşından itibaren siyasi hayata atılmış, Meşrutiyet devrimine katılmıştır. Tebriz’de Millî Encümen’e üye seçilmiş, 1909’da başlayan İkinci Dönem Meclis’e milletvekili olarak girmiştir. Tebrizli Seyyid Hasan Takizade ve Kacar Prensi Süleyman Mirza tarafından yönetilen Demokrat Fırkası (Parti), Meclis’e 28 parlamenter sokmuştur. Liderliğini Seyyid Abdullah Behbehani’nin yaptığı liberal diyebileceğimiz Sosyal Ilımlılar’ın sandalye sayısı 36 idi. Meclis, rakip bu iki partinin sert çatışmalarına sahne oldu.
Mehmet Ali Şah, tahttan feragat ederek Avrupaya gitti. Yerine yaşı oldukça küçük olan Ahmet Mirza geçti. Demokrat Parti, Rusya karşıtı bir politika izlemekteydi. Rusya, İkinci Dönem Meclis’teki gelişmelerin kendi aleyhinde olduğunu gördü. Demokrat Fırkası’nın ıslahat için getirdiği Amerikalı Morgan Schuster ve Lokoferi’nin sınırdışı edilmesi için İngilizlerle anlaşarak İran’a muhtıra verdi. Ayrıca yabancı ülke temsilcilerinin İran’a daveti için Rusya’nın onayının alınmasının yanı sıra, Reşt ve Enzeli’deki Rus birliklerinin masraflarının karşılanmasını da istiyordu. Meclis’in muhtırayı reddetmesi üzerine, 1911 yılında Çarlık Rusyası’nın, Tahran’da bulunan askerî birliği meclisi bastı. Bundan cesaret alan Naibüs-Saltana Nasirül-Mülk, zor kullanarak meclisi dağıttı.
Nasirül-Mülk, Naibüs-Saltana Azdül-Mülk’ün, Zilkade 1328/ Kasım-Aralık 1910’da ölümünün ardından Ahmed Şah’ın saltanat naibi olmuştur. Hıyabani, meclis üyesi ve sol fraksiyon adına Tahran’ın Sebz meydanında yapılan mitingde, İngiliz ve Rus emperyalizminin İran halkına yönelik alçakça siyasetini açığa çıkarmış ve eleştirmiştir. Hükümet tarafından kovuşturulan Hıyabani, İçişleri Bakanlığı’nın görevlendirdiği Tahran Polis Müdürü Ermeni Taşnak Yeprem/ Yefrem Han Davidyans’ın kazak kuvvetlerinin eline geçmeden Horasan ve Türkistan yoluyla babasının ticaretle meşgul olduğu Mahaçkale’ye gitmek durumunda kalmıştır. Bu seyahatında seyahatinde, dönemin aydınlarından Mirza Abdürrahim Talibov (Neccar Tebrizi) ve Kafkas ardı ilerici aydınları ile görüşmelerde bulunmuştur. Seyahattan Seyahatten I. Dünya Savaşı yıllarında, 1914’te gizlice Tebriz’e döndü. Settar Han’ın, 16 Kasım 1914’te talihsizlik sonucu ölümü Şeyh’i derinden etkiledi.
Azerbaycan halkı, varsılların zenginlerin elinden el-aman çekmişti. Bunun en çarpıcı örneği, büyük toprak sahiplerinden Serdar Reşid’in, 1917 yılında 1.500 ton buğdayı, yüksek bir fiyatla Erşed Han’a satmasıdır. Bu ve benzeri olaylar, Azerbaycanlıların açlığa mahkûm edilmesi demekti.
Hıyabani, benzeri olumsuz gelişmeler üzerine, Tebriz’de Azerbaycan Demokrat Partisi’ni yeniden kurdu. 1917’de Harman ayı (Ağustos) sonlarında toplanan 48 delegenin katıldığı kongrede, Azerbaycan Demokrat Fırkası’nın bağımsız bir parti olduğunu ilan etti. Bu kongrede, Fırka Merkez Komitesi seçimle belirlendi. Ardından “Teceddüd” gazetesini çıkarmaya başladı. Partinin ileri gelenlerinden bazıları Tahran yönetimince Kum ve Kaşan’a sürülmüştür. Hacı Muhammed Ali Bademçi, Mirza Taki Han Rif’at, Zeynelabidin Kıyami, Mirza Ebül-Kasım Füyuzat, Mirza İsmail Novberi, Mirza Ali Hey’et, Muhammed Hüseyin Safvet, Mirza Resul Kazımi, Mirza Ali Han Pezeşki, Seyyidül-Muhakkıkin, Nazım’üd-Dövle, Mutemed’üd-Tüccar, Emir Hizi vd. Hıyabani’nin ideal yoldaşı idiler.
Hıyabani ve silah arkadaşları, Azerbaycan Demokrat Fırkası’nın Yüksek İdare Kurulu’nu seçmek için kongreyi toplantıya çağırdılar. 1917’de Ot ayının (Temmuz, diğer adıyla Orak ayı) sonlarında 480 delege ile Kongre Tebriz’de toplandı. Kongre ilk olarak Azerbaycan Demokrat Fırkası’nın bağımsız bir parti olduğunu ilan etti. Öte yandan partinin yedi maddelik ana ilkeleri belirlenerek kabul edildi:
1.Rusya’da devrim sonucu Çarlık yıkıldığından, İran’da Rus emperyalizminin sömürüsüne son verilmelidir.
2.Fırka örgütü güçlendirilerek, gerici ve irticai unsurların fırka işlerine karışmasına fırsat verilmemelidir.
3.Meclis için yapılacak seçimler ile eyalet encümenlerinin kurulması çabuklaştırılmalıdır.
4.“Teceddüd” gazetesinin geniş anlamda yayınlanmasının yanı sıra, fırka çalışmaları halka maledilmelidir.
Diğer maddeler, parti meramname/ program ve tüzüğünde yapılacak değişikliklerle ilgilidir.
Rus askerî Komitesi’nin Başkanı Kanberov, 23 Mayıs 1917’de Tiflis’e gönderdiği mektupta şöyle diyordu: “Bölgede Hıyabani taraftarlarının sayısı gün geçtikçe artıyor. Harekete önderlik eden Demokrat Fırkası, Tebriz’den başka Erdebil, Kazvin ve Urumiye’de de kurulmuştur. Bunlar emperyalist yabancıları ülkeden kovup çıkarmak için halkı birlik olmaya ve harekete geçmeye çağırıyor. Azerbaycan’a bağımsızlık isteyen bu fırkanın çağrısına koşan pek çoktur”. (Mir Cafer Pişeveri, Seçilmiş Eserleri, 1965, s.6) Demokrat Fırkası’nın yayın organı olan Teceddüt gazetesi, halkın isteklerini dile getirerek; İran’ı İngilizlere satan Vüsuk’üd-Dövle, Kavamüs-Saltana ve Eminül-Mülk gibi işbirlikçi hainleri ifşa ederek, yerin dibine geçiriyordu. Şeyh, Tebriz sokaklarına Bolşevik bayrağının asılmasına kesin yasak getirdi. Bunun üzerine Ruslar, Tebriz’de millî hükümetin oluşturulmasının önüne geçmek için Ayn’üd-Dövle’ye yardım teklifinde bulundu. Alman Konsolosu ise, Hıyabani’ye karşı mücadele etmek için konsoloslukta Bolşeviklere yer tahsis etti.
Demokrat Fırkası liderleri, Tahran Millî Şura Meclisi’ne milletvekili seçildikleri halde, Vüsuk’üd-Dövle’nin, İngilizlerle İran’ı yarı sömürge haline getiren anlaşmayı 1919’da şahsen imzalaması üzerine, susmayı vatana ihanet kabul ederek, isyan bayrağını açtılar. Azerbaycan’da ordudan başka bütün devlet idarelerine el koydular. Böylece Güney Azerbaycan hürriyetperverleri, bağımsızlıklarını ilan ederek, 6 Nisan 1920’de “Azadistan Türk Devleti”ni kurdular. Devlet Başkanlığına, Şeyh Muhammed Hıyabani getirildi. İlk etapta, “Bakan/ Vezir” olarak adlandırabileceğimiz bazı şahsiyetlerin de tayinleri gerçekleştirildi. Bu çerçevede Eğitim ve Kültür Bakanlığı’na Mirza Ebül-Kasım Füyuzat, Vakıflar Bakanlığı’na Muhammed Hüseyin Safvet, Maliye Bakanlığı’na Nizam’üd-Dövle, Ordu Komutanlığı’na ise, Muzaffer Alem getirildi. (Ali AzeRi, Azadistan Devleti ve Şeyh Muhammed HıyAbânî, s.210, 212)
Azerbaycan’ın önemli siyasi zekâlarından biri olarak kabul edilen Hıyabani, “Teceddüd” anlayışını savunmakta idi. Teceddüd, toplumsal ve bireysel olarak modern çağın şartlarını benimsemek ve çağın kapasitesine ulaşmaktır. Teceddüd, bilim dünyasına kapı açmak, cehalet ve hurafeye karşı çıkarak, mantıklı ve akılcı olarak bu dünyayı anlamaya çalışmaktır. Hıyabani’nin modernleşme anlayışı, bütün kamu ve bireyin yaşam sahasını kapsamaktadır. Devlet ve hükümetin kaynağı millettir. Devlet, milletin iradesi temelinde kurulmuştur ve milletin iradesini temsil etmelidir. Millet, devleti denetleyEbilmelidir. Milletin iradesi, bütün iradelerin üstündedir. Devletin bütün işlerine halk onay vermelidir. Hıyabani, cemaati milletten ayırmaktadır. Cemaat meçhul, bilinmeyen bir güçtür. Herhangi bir sorumluluğa da sahip değildir. Cemaat, bu belirsizlikten kurtulmalı, bir vicdana sahip olarak millete dönmelidir. Bu vicdan temiz, sorumlu, bağımsız ve aydındır. Millete dönemeyen cemaatler, sorumsuz olmaları nedeniyle toplumlar için nifak yaratıcı ve işbirlikçi mihrak olarak kalacaktır. Bir din adamı olan Hıyabani’ye göre, üstünlük siyasettedir. Din, siyasete alet edilmemeli, yani din ve devlet işleri birbirinden ayrılmalıdır.
Azadistan hükümeti, bir sıra reform kanunları hazırlamaya başladı. İlk olarak köylülerin vergi ödeme yükümlüğünü kaldırdı. Ancak muayyen bir gelirden sonra vergi tahsili hükmünü koydu. Devlet topraklarının köylülere parasız olarak paylaştırılması kararını aldı. Vakıf topraklarının da köylülere verilmesi, toprak ağalarının arazilerinin ellerinden alınarak paylaştırılması, bedelinin taksitle ödenmesi, bu işleri yürütmek üzere bir bankanın kurulması kararlaştırıldı.
Köylerde ilkokulların, şehirlerde ilk ve orta okulların açılması ve eğitimin ücretsiz ve mecburi olması karara bağlanıyordu. Tebriz’de şimdi bile eğitime devam eden “Muhammediyye”, “FüyûZat” ve “Hikmet” okulları Hıyabani döneminin hatırasıdır. Köy ve şehirlerde yeni hastanelerin açılmasına karar verilerek, imkân dâhilindekiler hemen açıldı. Tebriz’in Maralan mahallesinde halen faaliyette bulunan eski adı Şir u Hurşîd olan Hilal-i Ahmer hastanesi bu dönemin eserlerindendir. Millî hükümet, 12 bin kişilik bir ordunun kurulmasına ve ülkede sanayileşmeye gidilmesine karar vermiş, bu yönde ilk adımları atmıştır.
Azerbaycan’ın tüm şehirlerinin yöneticileri değiştirilmiş, maarif, kültür (medeniyet), sağlık (sıhhiye), adliye, vakıf ve askerî konularda bakanlıklar kurmuştur. Şeyh’in, nihai amacının; İran’ın özgürlüğü ve Azerbaycan’ın muhtariyeti olarak açıklamasına rağmen, Tahran gazeteleri onun amacının “Kuzey Azerbaycan ile birleşmek” olduğunu yazıyordu. Tebriz olayları, Vüsûk’üd-Dövle hükümetinin düşmesine neden oldu. Müteakiben kurulan Müşir’üd-Dövle hükümetinin amacı, Azadistan Devleti’nin işini bitirmekti. (Cәmil Hәsәnli, I.Bölüm)
Hıyabani’nin başlattığı Azerbaycan bağımsızlık hareketi, halk tarafından tutuluyor ve git gide güçleniyordu. Ülkeyi ve halkın çıkarlarını emperyalist İngiltere’ye satan Tahran’daki yöneticiler, Tebriz’deki gelişmelerden kuşkulanmaya başladı. Gizli ve açık şekilde bu hareketin bastırılması için planlar yapıldı. Tahran’ın görevlendirdiği ajanlar, Azerbaycan’nın bazı il ve ilçelerinde Hıyabani hareketine karşı çıkmak için aşiretleri ve halkı başkaldırmaya sevkettiler. Tahran yönetimi, Muhbirüs-Saltana Hidayet’i Tebriz inkılapçıları ile anlaşmaya ve bu hareketi temelinden yok etmeye göndermişti. Başvekil Müşir’üd-Dövle, Azerbaycan inkılap hareketinin öz beşiğinde boğulması talimatını vermişti. Şeyh, Tebriz’e gönderilen Muhbirüs-Saltana Hidayet’i karşılamadı ve onun yönetim merkezi olan Alakapu’ya gitmesine müsaade etmedi. Muhbirüs-Saltana Hidayet’in ilk işi, Tebriz’de bulunan Demokrat Fırkası’na sadakat yemini etmiş olan Jandarma Birliği Komutanı Hüseyin Han Major ile gizlice anlaşmak oldu. Öte yandan Karadağ’da tutuklu bulunan Serdarı Aşayir’in kardeşi Ermir Erşed’i kendi tarafına çekti. Tebriz’de kendisini demokrat fikirli ve bu hareketin taraftarı olarak göstermişti.
Muhbirüs-Saltana Hidayet, 11 Eylül (İstavroz ayı) 1920 tarihinde gizlice Kazakhane Kışlası’na giderek, jandarma subayları ile görüştü. Millî Hükümeti yıkmak için bir plan hazırladılar. Kazaklar, ertesi gün erkenden Alakapu’ya hücum ederek, hükümet merkezini ele geçirdiler. Ardından demokratların evlerine saldırılar başladı. Üç gün içerisinde 300 ev talan edildi, demokratlar öldürüldü. Hıyabani’nin evi yağma edildiyse de, kendisi ele geçirilemedi. Bazı hainler, Hıyabani’nin Şeyh Hasan Bademçi’nin evinde olduğunu haber verdiler. Bademçi’nin evi sarılmasına rağmen Hıyabani teslim olmayı reddetti. Muhbirüs-Saltana’nın, “Canının bağışlanmasını istemesi” teklifine cevap olarak; “Ben, ölmeyi teslim olmaya üstün tutuyorum. Düşmanın karşısında diz çökmem. Ben, Meşrutiyet döneminin çocuğuyum. Arap hilafetine baş eğmem. Babek-i Hürremdin’in soyundanım” cevabını gönderdi. Yanında bulunan birkaç yakını ile son mermisine kadar savaştı. Evin bahçesine giren Jandarma Kazakları tarafından 14 Eylül’de şehit edildi.
Hıyabani hareketi, Demokrat Parti’nin teşkilatlanmasını 1918’de tamamlamıştır. O’nun önderlik ettiği Azadistan devleti, 6 Nisan 1920’de kurulmuş, 13 Eylül 1920’de nihayete ermiştir. Daha sonra tahta oturacak olan Savadkûhlu Rıza Han da bu hareketin bastırılmasında görev almıştır. Azadistan Devleti böylece yok edildi. Ancak bağımsızlık isteği/ azadhahlık hareketi gönüllerden bir türlü sökülüp atılamadı. Bağımsızlık isteklerinin sönmediği, aksine alevlendirilmek üzere kor halinde korunduğu daha sonra görülecekdir.
Azadistan devletinin kuruluşu, başta 1921 yılında İran’a dönen Pan İranizm ve Pan Aryaizm’in teorisyeni İsviçre eğitimli siyasetbilimci Dr. Mahmut Afşar başta olmak üzere, ırkçı kesimi hem şaşkınlığa uğrattı, hem de çileden çıkardı. Azadistan gailesinin halledilmesinin ardından, Türklerin yanı sıra, İran’da yaşayan diğer etnik grupların hem ırken, hem de dil olarak “ÂRi” oldukları yönünde propaganda kitapları yazılmaya başladı. m Afşar’ın teklifi ile Türkçe toponimlerin sistematik olarak Farsçalaştırılması operasyonu için düğmeye basıldı. (Hüseyin Baykara, İran İnkılapı ve Azatlık Hareketleri, s.161-169; http:/ /turanordusu. tc/forum/index., Hıyabani ve Azadistan Devleti,4.4.2011; http://tr.wikipedia.org/wiki/Azadistan; İsmail Safa Üstün, İA, “İran” maddesi ‘Safevilerden Günümüze Kadar’, s.401-402; Cәmil Hәsәnli, I.Bölüm; J.H.Kramers, İslam Ansiklopedisi, MEB, “İran” maddesi, Tarihî ve Etnografik Bakış, , s.1013-1030)
*
Azadistan devletinin, 13 Eylül 1920’de nihayete ermesinin ardından Tebriz/ Keleyber bölgesinde başlayan Kıyami liderliğindeki isyan hareketi, kısa sürede bastırıldı. 1922 yılı Şubat ayının ilk günü Tebriz’de Jandarma Komutanı Albay Lahuti liderliğinde bir ayaklanma daha gerçekleşti. Lahuti, I. Dünya Savaşı yıllarında Azerbaycan’da merkezî hükümete karşı mücadele yürütmüştür. Bundan ötürü 1918-1921 yılları arasında İstanbul’da sürgün hayatı yaşadı. Şubat 1922’de Lahuti’nin başlattığı bir hafta kadar süren ayaklanmanın arkasında bağımsızlık mücadelesini sürdüren Türkiye’nin olduğu iddia edildi. Daha sonra ayaklanmanın Türkiye ile bir ilgisinin olmadığı anlaşıldı. Bu ayaklanmada, Azerbaycan konusunun yanı sıra, Albay Lahuti’nin Ahmed Rıza Han (daha sonra Rıza Şah) ile arasındaki şahsi hesaplaşmanın da etkili olduğu ifade edildi. Ayaklanma, Ahmed Rıza Han komutasındaki birlikler tarafından şiddetle bastırıldı.
*
Savadkûhi/ Pehlevi Ailesi
پهلوى
|
|
Dostları ilə paylaş: |