, Köç, bâ-Aşq-ı Şeqayıq; Dr.M.Keyanî, Tarix-i Mübârezat-ı Merdum-u Îl-i Qaşqâî ez-Safeviyye Ta-Pehlevi; Dr.M.Keyanî, Nigahi be-Tarix-i Îl-i Qaşqâî Ba’d-ez-Şehriver 1320; Dr.M.Keyanî, PerçemDar-ı HaMase-i Cenub Sovlet’üd-Dövle Qaşqâî; Merdumşinasi bâ-Tekiye ber-Îlât ve Aşayir, s.30-31; http://fars-türk.blogspot.com)
Kaşkayılarda, genelleştirirsek Türklerdeki il/ ulus kuruluşunun, başka milletlerde bulunmayan kendine özgü bir yapılanması vardır. Bu yapıyı feodalizm veya Asya Tipi Üretin Tarzı yaklaşımıyla anlamaya çalışmak sağlıklı sonuç doğurmayabilir.
*
Kaşkayılarda Mesken
Çadır:
Kaşkayıların hayatlarını idame ettirdikleri yer çadırdır. Kaşkayılar buna bildiğimiz “Kara çadır veya Ak çadır” derler. Çadırlar karakeçi kılından dokunmuş kıl çul ile örtülür. Dörtgen şeklindedir. Çadır hazırlanırken, çevresinden tavana kadar direk desteklerle kurulur. Çevresine, alttan üste doğru “Alaçık”, onun üzerine “Germen” denilen kıl çul gerilir. En üste de çatısı kurulur. Bu dokumalar, çadır ipi ile içli dışlı sıkıca bağlanarak, Ege Yörüklerince de kullanılan “Mıh/ sih” adı verilen büyüklü küçüklü ağaç şiş/ çivi ile sağlamlaştırılarak çadır iskeleti örtülmeye hazır hale getirilir. Çadırın çevresi keçe ve kıl çul ile örtülür. Bu örtülere “Germen” adı verilir. Tavan örtüsü de kıl çuldur. Bu örtü bir metre eninde ve ihtiyaca göre on metre uzunluğunda olabilir. Bu tavan örtüsü ahşap çivilerle çadır direklerine ve gergilere raptedilir.
Çadırın şekli yaylakta ve kışlakta birbirinden farklıdır. Kışlakta direklerin üst ucu bir araya getirilerek konik bir hale getirilir. Bu şekilde hazırlanan çadırın üzerine yağan yağmur doğrudan yere iner. Keçi kılının su geçirmeme özelliği vardır. Ayrıca çadırın içine su girmemesi için etrafında su arkı açılır. Çadırdan akan yağmur suyu bu arktan akarak tahliye olur. Yayladaki çadır direkleri yanlara dikilir. Dikdörtgen halindeki çadırın üstü düzdür. Yağmur esnasında çadırın içine su damlamaması için suyun akış seviyesi dikkate alınarak direklerle takviye edilir.
Yazın çadırlar iki bölüm halindedir. Bir tarafı örülü duvara yaslanır. Günlük yaşamın devam ettiği bölüm ayrıdır. Kışın, çadırın her tarafı örtülüdür. Çadır kurulacak yerin toprağı dövülerek sıkıştırılır, ihtiyaç duyuluyorsa üzerine çakıl taşı dökülür. Etrafı taşla çevrilir.
Misafirlerin kaldığı, düğün ve eğlencelerde de istifade edilen Şiraz mamulu kara branda bezinden çadıra ekleme yapılır. Bu ek bölüm konik olur ve önünde güneşten korunmak amacıyla siperlik bulunur. Ayrıca tuvalet ve yıkanma ihtiyacının karşılanması amacıyla dörtgen şeklinde kalın dokuma kara kumaştan bir çadır daha kurulur. (Dr.Muhammed Keyanî, Kaşkayı Folklor Materyalleri; İrec Afşar, Îlhâ, Çâdurnişînan…, 2 cilt, s.630)
*
Kaşkayılarda Ekonomik Faaliyet
Tarım:
Gerek kışlakta, gerekse yaylakta tarımla uğraşırlar. Ekinciliğin yanı sıra, bağ ve bahçecilik de yapılır. Üretimleri buğday, arpa, pirinç, bakliyat, yeşillik, narenciye ve hurmadır. Kaşkayılar, geleneksel tarımdan modern tarıma yeni yeni geçmektedir. Geniş arazilere sahip oldukları için toprak kiralama gibi problemleri yoktur.
Hayvancılık:
Kaşkayı ilinin ekonomik dayanağı geleneksel olarak hayvancılıktır. Fars bölgesinde/ Kaşkayı-Yurt’ta yaşayan diğer aşiretlere göre hayvancılık hem daha fazla, hem de gelişmiştir. Ş. 1353/ 1974 yılı bilgilerine göre, Fars bölgesindeki hayvanların %73’ü Kaşkayı ve Hamse’nin varlık ve yaşamının ana desteğidir. Fars bölgesi, geleneksel hayvancılığın merkezidir.
Amele, Dereşörlü ve Şeşbeyli aşiretlerinin hayvan zenginliği diğer aşiretlerden fazladır. Ş. 1361/ 1982 yılında bahse konu aşiretlere mensup aile başına yaklaşık 200 baş hayvan düşmektedir. Bu miktar 1974 yılına göre artış göstermiştir. Bu artış aile başına 50’den fazladır. (MerdumşiNaSi bâ-Tekiye ber-Îlât ve Aşayir, s.45)
Kaşkayıların sahip olduğu koyunlar, Türk cinsi kuyruklu Merağî’dir (Karaman). Yağ deposuna sahip olduklarından, diğer cins koyunlardan daha dirençlidir.
El Sanatları:
Kaşkayı aşireti üyeleri el sanatlarında, özellikle dokumacılıkta çok Mahirdir. Bugün aşiret bölgelerinde dokumada kullanılan iplerin renklerinin bir bölümü kimyasaldır. Ancak Kaşkayıların sahip olduğu bilgilerden yararlanılarak kök boya tekniğinin geliştirilmesi konusunda çalışma başlatılmıştır. Kaşkayıların dokudukları halılar çok ünlüdür. Örnekleri çeşitli ülkelerdeki müzelerde sergilenmektedir. Dokunan halıların zerafeti, dokuyan ailelerin saygı görmesine katkı sağlar. Diğer önemli dokumaları gebbe ve kilimdir. Bunlara ilave olarak çul, hurçun, yatak, çul, çadır ipi, bebek kolanı, urgan yerine kullanılan dokuma ipler, küçük keseler, hububat saklamak için çeşitli torbalar, mahfazalar, çantalar, ve zarif yemek kaşıkları ve at çulu üretilmektedir. Uluslararası halı piyasası ile kataloglarda Kaşkayı halısının özel yeri vardır. (SeyRi der-SaNayi-i Destî İran, s.291-295)
*
Millî/ Ulusal Özellikleri
Ahlak ve gelenek:
Kaşkayılar zahmetkeş, gayretli, kahraman, sabırlı ve misafirperver kişilerdir. silah kullanmada Mahirdirler. Keklik ve tavşan avında üstlerine yoktur. İran ve İngiliz Petrol Şirketi’nde idarecilik yapmış olan Sir Arnold Wilson, Kaşkayılar hakkında şunları yazmaktadır: “Bu bölgenin insanlarının tamamı silah kullanmada Mahirdir. Savaşçı olan bu halkın silaha karşı ilgi ve alakalası fazladır”.
İlin mensupları baba ocağının kurallarına saygı ile bağlıdır. Evlenen kız, baba evinden ayrılırken ocağın çevresini üç kere dolanır. Ocaktaki külden küçük bir miktar keseye konularak kızın kuşağına konulur. Bu, ailesinin kendisini yetiştirirken çektiği zahmetleri ortaya koymak, helâllik alıp teşekkür etmeye yönelik bir seremonidir.
*
Bayram, Dans, Sopa Oyunu (Hov/ Çûp-bâzî) ve Eğlence
Nevruz Bayramı:
Kaşkayılar Nevruz, Ramazan ve Kurban bayramına önem verir. Nevruz bayramından bir gün önce kabristana giderek, akraba ve hısımlarının mezarları başında dua ederler. Kabir ziyaretinden döndükten sonra hamama giderler. Hanım ve çocuklar saçlarına ve ellerine kına yakar ve yeni elbiseler giyer. Akşam yemeğinde pilâv ile koyun veya tavuk eti yenir. Nevruz bayramı günü tatlı ikram edilir. Bir yıl boyunca yaşamın güzel ve huzurlu geçeceğine inanılır.
Ramazan Bayramı:
Ramazan ayında oruç tutsun, tutmasın tamamı şeker bayramına önem verir. Bu günde maddi durumu iyi olanlar, ihtiyaç sahibine nakdi veya eşya yardımı yapar.
Kurban Bayramı:
Her Kaşkayı ailesi, bir koç veya bir erkeç kurban eder. Kurbanlıklar genellikle İmamzadelerin türbeleri civarında kesilir. Kurbanlık koyunlar kınalanır.
Dans:
Kaşkayıların dansları halay şeklindedir. Nişan, düğün ve diğer eğlencelerde halay çekmek gelenektendir. Ancak kadın ve erkekler ayrı gruplar halinde eğlenirler. Geniş bir dairenin etrafında davul zurna eşliğinde uyumlu bir şekilde oynanır.
Sopa Oyunu (Hov/ Çûb-bâzî):
Sopa oyunu ilin erkeklerince özellikle düğün ve eğlencelerde oynanır. Davulcu davula vurunca, “usta/ zurnacı” ona eşlik eder. Davulcu ve zurnacının çaldığı parçaya “Âheng-i Cengname” denir. Bu, hamasi üsluptur.
Kaşkayı Türkçesi’nde bu oyuna “Hov” denir. Farsçası “Çûb-bâzî”dir. Erkekler, ikişer ikişer sıra ile ellerine kısa ve uzun sopaları alır, saz ve davulun ahengiyle hem dans eder, hem de karşılıklı mücadele ederek ayaklar ısıtılır. Sopa, rakibin sadece dizinin altına vurulabilir. Oyun, taraflardan biri kazanıncaya kadar devam eder. ( Dr.Muhammed Keyanî, Kaşkayı Folklor Materyalleri)
*
Soy, Dil, Din
“Kaşkayı/ Kaş+Kayı=Kayın’nın öncüsü” kelimesinin anlamı ve Kaşkayların kökeni hakkında yukarıda bilgi verilmiştir. Bu ilin Anadolu’dan geldiğini ifade edenlerin yanı sıra, doğrudan Türkistan’dan İran’a göç ettiklerini savunanlar da vardır. Bazıları, Kaşkayıların Cengiz Han zamanında Turan’da oturduğunu, Nadir Şah Afşar tarafından İran’a getirildiklerine inanır. Ayrıca Halacistan’ın Save bölgesinden Fars Vilayetine geldiklerine dair kayıtlar da bulunmaktadır. Görüldüğü gibi rivayet muhteliftir. Ancak bu görüşlerin hiçbiri yazılı belgeye dayanmamaktadır.
Aryaistler, Kaşkayıların mevzun vücutlu, beyaz tenli ve Arya kökenli olduklarını kaydetmektedir. Türkler gibi sarı benizli olmayan Kaşkayıların Türkçe konuşmalarının, onların Türk oldukları anlamına gelmeyeceğini ifade ederler. Kaşkayılar, Fars’a geldikten sonra yerli ahali ile karışmış, İranlı bir toplum haline gelmiştir. Daha da ileri giderek, dillerinin Farsça olduğunu, ancak Türkçe bazı kelimelerin dillerine karıştığı iddiasında bulunurlar. Bu iddialar, Aryaistlerin şakası olmalı!
Kaşkayıların içerisinde yaşayan “Kılıç” adlı bir grup, Kaşkay Türkçesi’nden farklı bir Türk şivesi konuşmaktadır. Bazı araştırmacılar bunları Ak-Hunlara bağlamaktadır. (SeyRi der-Sanayi-i Destî İran, s.291) Ancak bunlar da Kaşkayılar gibi Türkmen’dir. Kılıç/ Kılıçlıların uzantısı olan Türk topluluklarının Türkistan, Türkiye, Irak ve Suriye Türkmenleri arasında görmekteyiz. Daha önemlisi Suriye kentlerinden Halep’te Kılıçlı mahallesinin tamamı bu Türklerle meskûn olup, Alevidirler. Bunlar Suriye-Halep Türkmenleri’ndendir.
Söylenceye göre, Kaşkayı halkı bir zamanlar Sünni imiş, daha sonra Şii olmuşlar. Ancak bu söylencenin gerçekle bir ilgisi yoktur. Günümüzde Kaşkayılar, Müslüman olmakla beraber, herhangi bir mezhebe ve dini formata bağlı değildir. Eski Türk Şaman dini unsurlarını canlı olarak yaşatmaktadırlar. Kısaca Yesevî yolundadılar. Hz.Abbas, Kaşkayılar için çok önemledir. Yeminlerini bile Hz. Abbas üzerine yaparlar. (Coğrafyâ-yı Mufassal-ı İran, 2.cilt, s.78; Dr.Muhammed Keyanî, Kaşkayı Folklor Materyalleri)
*
Düğün
Kız Seçimi:
İlde erkek çocuk delikanlılık çağına erince, aile kendi tayfasından bir kızı seçerek, oba ileri gelenlerine danışır. Uygun görülmesi hâlinde dünür başı belirlenir. Kızevinden söz alınmadan “sovcu”, yani dünürbaşı gönderilmez.
Dünürlük:
Kaşkayı Türkçesi’nde “Sovcu” adı verilen aksakallardan kurulu bir heyet dünürlük için kız evine gider. Önce günlük konulardan sohbet açılır. Ev sahibinin ikramından sonra aksakallardan biri söz alarak, saygı çerçevesinde kızı ister. Aile, düşünüp daha sonra cevap vereceklerini söyler. Akrabalarına ve yakınlarına danışırlar. Uygun görüldü ise, oğlan evine iletirler. Günümüzde, kızın evlilik için onayının alınması hukuki bir zorunluluk hâline getirilmiştir. Ancak kızlar, baba ve ağabeylerinin seçtiği damada “Olur” deme geleneğini devam ettirmektedir.
Araştırmacı İskender EManullahî Baharvend şöyle demektedir: “Yapılan araştırma sonucu, ailesi ‘Olur’ demesi halinde, meyli olmasa dahi kız ailesinin kararına saygı gösterir”.
Başlık ve Mihir/ Mehr:
Kızın babası tarafından evliliğin onaylanmasının ardından, Kaşkay Türkçesi’nde “Başlık” denen ağırlık/ başlık parası konusu görüşülür. Daha sonra damadın babası kız evine gider. Aksakallardan bir kişi damadın ailesini temsil etmek üzere seçilir. Bu kişi kızevi ile başlık parası üzerinde pazarlık eder. Bu görüşme öğle veya akşam yemeğinde başlar. Önce kızevi başlık parasının miktarını açıklar. oğlan evinin temsilcisi, başlık parasının miktarını düşürmeye çalışır. Uzun süren görüşmelerden sonra bir rakamda karar kılınır. Başlık parası, kızın çeyizine harcanır. Başlık, nakit para olarak değil, genellikle hayvan verilir. Çeyizden artan para, gelin kız ile birlikte oğlan evine geri gönderilir.
Mihrin belirlenmesinde de aynı yol takip edilir. Yakın zamana kadar Kaşkayılar mihir konusuna önem vermezdi. Bu konu rejim değişikliğinden sonra ortaya çıkmıştır. Mihir miktarı damadın mali durumuna göre belirlenmektedir. Bunun belirlenmesi de, ödenmesi de aileler arasında varılan mutabakata göre yapılmaktadır. Gelinin ailesi, kızlarına çeyiz hazırlamakla mükelleftir. Bunlar yatak, odası takımı, mutfak eşyası ve diğer ev eşyalarıdır. (İrec Afşar, Îlhâ, Çâdurnişînan…, 2 cilt, s.63, 637-638)
Nikâh ve Düğün/ Toy:
Kaşkayılarda düğün merasimleri tantanalı olmaktadır. Önce damadın ailesi davetçileri belirler. Buna “Ohçu” (Okucu/ Oku dağıtıcı) denir. Okuyu alanların bazısı, okuculara koyun, at veya elbise gibi hediyeler verir.
Geleneksel olarak düğüne çok sayıda tire/ cemaat davet edilmektedir. Her aşiret ve veya cemaate farklı bir gün davet verildiğinden düğün süresi uzamaktadır. Bu nedenle düğünler görkemli olmaktadır. Düğün büyük bir meydanda kurulur. Meydanın ortasına taştan bir burç örülür. Bu burca “Çır” adı verilir. Geceleri bu burcun üzerinde büyük bir ateş yakılır. Ateş çok uzaklardan görülür. Aynı zamanda düğünün habercisidir. Çırın olduğu meydanın bir tarafında saz heyetine, diğer tarafında misafirler için yeteri kadar çadır kurulur. Bir çadırın üzerine bayrak, üzerine de bereket için kelleşeker veya meyve asılır.
Düğüne katılan misafirler yeni elbiseler giyer. Saz heyeti geleneksel hareketli müzik parçaları çalar. Kadınlar da ayrıca halay kurarlar. Ağır halay, Yorga-halay, Üç-basma, Beş-basma gibi halay çeşitleri vardır. (http://elxan.blogspot.com/)
Damadın arkadaşları at ve develere binerek, kadınlı erkekli gruplarla birlikte gelin almak için kız evine doğru hareket eder. Gelin kıza süslü kıyafet giydirilir. Baba ocağına veda etmek için ailesine ait çadırın etrafını dolaşır. Bu sırada gelinin annesi bir mendile ekmek ve tuz koyarak çıkın yapar, gelinin yanındaki akraba erkeklerden biri tarafından kemerine bağlanır. Kızının kulağına eğilerek, baba ocağını unutmamasını tembih eder. Gelin, süslenmiş erkek at üzerine bindirilir. Atın terkisine küçük bir oğlan çocuğu oturtulur. Bu doğacak ilk çocuğun erkek olması için niyettir. oğlan evine doğru hareket edilir. Yolda gençler at yarışı yapar, düğün alayının arkasındaki grup silah atar. Sâzendeler çalar söyler. Damadın çadırı/ gerdek çadırına yaklaşınca, gelin attan indirilir. Damat geline ayakbastı hediyesi verir. Gerdek çadırı, adet olduğu üzere sarı renkli olur. Davetlilerin çadırının üzerine asılmış olan bayrak direklerinin ucundaki şeker ve benzeri torbaları vurmak üzere yarış tertip edilir. Vuranlara hediye verilir. Düğün böylece sonra ermiş olur. Davetliler getirdikleri koyun, şeker, çay, pirinç, para gibi hediyeleri damada sunarlar.
Düğün Gecesi/ Gerdek:
Gece olunca gelin ve damat kendileri için hazırlanmış olan haclegâha giderler. Haclegâhın yakınında yenge adı verilen kadınlar bekler. Damat vuslat haberini yengeye iletir. Bu mutlu sondur. Gelin ve damat bir hafta süre ile çadırlarında baş başa kalır. Bir öğle yemeği daveti verilir ve gelin damadın evine götürülür. Aile üyeleri ve yakın akrabaları geline hediyeler verir. Daha sonra misafirler uğurlanır. Aile yakınlarından okur-yazar bir kişi tarafından aksakalların şahitliğinde evlilik sözleşmesi hazırlanır. Bir atlı çıkarılarak bu belge şehirde nikâh dairesinde resmileştirilir.
İlk Çocuk:
İlk çocuk erkek değilse özel bir tören düzenlenmez. Erkek ve ilk çocuk ise, babaya ve ailesine müjdeci gönderilir. Çocuğun babası saz ve davul çaldırarak oğlunun doğumunu duyurur.
Sünnet Düğünü:
Kaşkayılarda toplu sünnet geleneği gereği, maddi durumu iyi olanlar, kendi çocuğu ile birlikte komşu obalardaki aynı yaş çağındaki yoksul, tanıdık, dost ve akrabaların çocuklarını da sünnet ettirir.
Çocuğun babası atlı okucu çıkararak akraba, dost ve yakınlarına sünnet düğünü için oku gönderir. Saz, davul ve zurna gibi sâzende ve hanendeden oluşan müzisyen grubunun icrası ile düğün başlar. Düğünde kadınlar ve erkekler kendi aralarında eğlence düzenler.
Sanat
Kaşkayı kadınları, kocalarının yaptıkları her işe yardımcı olur ve işleri birlikte yaparlar. Hem iffet, hem de hüner sahibidirler. Mahsulü de birlikte toplar, çuvallara doldurup muhafaza ederler. Bunlara ilaveten evin tüm işleri kadınların sorumluluğundadır.
Kadınlar ve kızlar, her gün ovadan ve dağdan evi için odun ve yakacak toplar. Daha sonra çeşme veya dereden tulumla eve su taşır. Yemek hazırlamak için “divek” denen tahta dibekte buğday ve pirinç döver. Bu işlem sırasında pes perdeden bir türkü mırıldanır. Buna pirinç dövme türküsü yani “Pirinç ağartma” denir. Sütten yağ, yoğurt, peynir, kurut, kara kurut ve kaymak yaparlar. Ayrıca halı, seccade, gebbe, kilim, cicim, hurçin/ hurçun da denen heybe, deve tüyünden “gebe”/ kebe de denen seccade dokurlar. Yağlar, peynirler, katıklar kuyulara sarkıtılarak saklanır. Çünkü süt mamulleri akarla-kokardır.
Göç sırasında hamile kadının doğumu gerçekleşirse, kadın özel bir sığınağa götürülür. Çocuk doğduğunda göbeği kesilerek üzerine temiz kömür tozu serpilir. Yaklaşık iki saat moladan sonra göçe devam edilir.
*
Yas Merasimi
Cenazelerin yunma ve gömülme şekli şehirlerdeki ile aynıdır. Defin için kabristana gelen akraba ve eş-dost için yemek tertip edilir. Aynı şekilde üçüncü gün de yemek ikramında bulunulur. Bu, yedisi ve kırkında da tekrar edilir. (Dr.Muhammed Keyanî, Kaşkayı Folklor Materyalleri; İrec Afşar, Îlhâ, Çâdurnişînan…, 2 cilt, s. 539, 642, 643)
*
Şiir ve Halk Müziği
Mahalli türkü ve şiirin Kaşkayılarda özel bir yeri vardır. Göç eden tüm il ve aşiretlerde olduğu gibi, sözlü ve nakli kültür hem gelişmiş, hem de öne çıkmıştır. Ancak Kaşkayı Türkçesi bilmece ve atasözleri, halk hikâye ve destanları, isimler, yer adları, medeni yaşam malzemeleri, göçün sosyal-bilimsel tetkiki konusundaki araştırmalara geç de olsa başlanmış ve halen devam etmektedir.
Göç, düğün, yas veya özel olarak düzenlenen eğlencelerde şiir okunmakta ve halk türküleri söylenmektedir. Üç yüz yıl önceye ait Kaykayı şairlerinin “Serâyendegân” denen şiir okuyucularının katkılarıyla Türkçe şiirler dilden dile, gönülden gönüle bugünlere ulaşmıştır. Hafızalardaki bu şiirlerin şairleri de Serayendegânları da bilinmemektedir. Ancak Kaşkayıların yetiştirdiği Mirza Muhammed İbrahim Mezun, Hüseyin Ali Beg Bayat/ Miskin Hüseyn, Yusuf Ali Beg Karakâni, Üstad Muhammed İbrahim Salmani, Yusuf Ali Beg’in babası Yusuf Hüsrev Beg, İsa Kasım, Hacc Mesih Han Keşköllü Garaçe, Hüsrev Beg Gürgâni Şirvan Han, Hüseyin Samsam, Bayatoğlu Rahim Beg Abdurrahmani/ Kanberi, Kul Oruç Çerik ve Ali Şahlu Kaşkai/ Nurali Şahlu Kaşkai gibi tanınmış şairleri bulunmaktadır.
Mezun’a ait 5 bin Türkçe ve 2 bin Farça beyt ve Yusuf Ali Beg’e ait 4 bin Türkçe beyt derlenmiş ve günümüze ulaşmıştır. Mezun’un, Söhrap Han’ın İngilizlerle savaşını anlatan bir şiiri vardır. Mahzun/ Mezun, 110 sene kadar önce Kaşkayı ilhanı Sultan Mahmut Han zamanında yaşamıştır. Sultan Mahmut Han’ın vefatı ile ilgili bir kıt’a şiiri bulunmaktadır. İsa Kasım, Mezun’un yasında bir şiir yazmıştır. Hüseyin Samsam ise, Kaşkayı ilhanları hanedanındandır. Günümüze çok az şiiri ulaşmıştır.
Yusuf Ali Beg, Mezun’dan sonra yaşamıştır. Hayatının büyük bölümü Dereşörlü tayfası içerisinde geçmiştir. Yusuf Ali Beg, “Sultan” isimli bir kıza âşık olmuş, şiirlerinin büyük bölümünü ona hitaben söylemiştir. Aşkı Sultan’a muradı çatmamıştır. Şiirlerinde Sultan’ın kız kardeşi Hâver’in de adı geçmektedir.
Kaşkayılarda çok sayıda aşk şiiri vardır. Her toplumda olduğu gibi, Kaşkayılarda da büyük aşklar, tutkulu gönül yangıları yaşanır. Ama bu aşklar, gönül yangıları farklıdır. Vuslat olmasa da gönülde ölünceye kadar devam eder. (Name- Nur, sayı:50-6, s.136, 139-140, 168, 196; Ali Kemalî, “Kaşkâî Şairler”, Varlıq, Ferverdin-Ordubehişt 1365/1986, sayı:1-2, s.78)
*
Yağmur Duası
Kaşkayılar, mevsim kurak geçince, geleneksel “Kösse-Gelin” oyununu sergiler. Köse Gelin rolünü oynayacak bir kişi seçilir. Sırtına keçeden yapılmış uzunca bir yelek, başına keçeKülah giydirilir. Ayrıca başına iple bağlı yanaklarına kadar uzanan çaput iki ayakkabı asılır. Kemerine buğday ve pirinç unu kesesi bağlanır. Boynuna ise koyun veya keçi çanı asılır. Ayrıca koyun yününden takma sakal-bıyık yapıştırılır. Yüzüne ve üstüne un serpilir. Eline uzun bir asa verilir. Çocuklar peşine takılır, çadır çadır gezilir. Gezerken Kaşkayı Türkçesi bir tekerleme okur:
Kösse gelinem/ Tela Şaxım var/ Yel getirdim/ Yağış getirdim/ Hiç şey istemem/ Şirni isterem (Kösse gelinem/ Şax-ı Zerrinem/ Bâd âvordem/ Bârûn âvordem/ Hîçî ne-mîhâm/ Şirnî mî-hâm) *Telâ Şax: Altın boynuz
Köse gelin, çadırlara girer, yanan ocağın közlerini dağıtır gibi yapar. Çadır sahibi, şaşkınlık içerisinde dehşete kapılmış gibi davranarak, ocağı dağıtmaması için himmet ister:
-Köse Gelin! hanemi, çadırımı harap etme, ne istersen vereyim.
Köse Gelin:
-Bana un ver, şeker ver, yağ ver. Ben sana yağmur vereyim.
Ev sahibi, Köse Gelin’e bir miktar un, yağ ve şeker verir. Bu merasim, obanın bütün çadırlarını dolaşıncaya kadar devam eder. Daha sonra un hamur haline getirilir. Minik toplar yapılarak, birkaç tanesinin içerisine küçük çakıl taşı Konarak çevrede toplananlara ikram edilir. Kimin ağzına çakıl taşlı hamur geldi ise, Köse Gelin ona sopası ile vurur. Bir kişi araya girer:
-Köse Gelin! Ona vurma. Sana diyeceğim var: Bulut getir, yağmur getir!
Diğer bir kişi, ağzındaki hamur habbesini ağzından çıkarır ve gökyüzüne bakarak:
“Ey Tanrım! Onurumuzu ve şerefimizi düşürme. Yağmur getirecek bulut ver!” diye dua eder. (Dr.Muhammed Keyanî, Kaşkayı Folklor Materyalleri; Name- Nur, sayı:50-6, s.213-214) Köse Gelin geleneği hakkında bkz.→Halac ve Halaclar
*
Kaşkayılarda İnanç ve Adetler
-Tüfeği olmayan çıplak insan gibidir.
-At, eve giden ayaktır.
-Rüyada kara elbise görmek, fakirliğe ve bedbahtlığa deLalet eder.
-Hamile kadın, rüyasında mendil bulsa, kız doğurur.
-Rüyada kişinin pabucu çift topuklu olsa, bu kötüdür, ölüm Âlâmetidir.
-Siyah elbise, yasın sembolüdür.
-Başkasına ait tarağı kullanmak, baş ağrısına sebep olur.
-Erkek çocuk olması için nezir adarlar.
-Göç yolu üzerine “Pir-i Leklek” adını verilen bir ağaç dikilir. Hanımlar, elbiselerinden bir parça yırtıp bu ağaca bağlayarak niyet tutar ve nezir adarlar. Pir-i Leklek’in kendilerine yardım edeceğine inanırlar. Dilekleri olursa, nezirlerini eda ederler. Pir-i Leklek’in felsefesi doğayı koruma anlayışı ile ilgilidir.
-Bir Kaşkayı, yaylada veya şehir dışında bir yerde ticaret veya başkaca bir muamele yapmak durumunda kalırsa, muhatabına güven vermek için birkaç taşı üst üste koyar. Buna “Kerhe-i Hz. Abbas” adı verilir. Alışveriş veya muamele sırasında hile-hurda yapmayacağına dair, büyük saygı gösterdikleri Hz.Abbas üzerine de yemin eder. Alışveriş sona erince, taşları alarak yere koyar ve alışverişin dürüstlük ilkesi dâhilinde tamamlandığını ifade eder. Bu seremoniyi müteakip, Hz.Abbas üzerine yemin edildikten sonra, senet veya yazılı belgeye ihtiyaç duyulmaz. Kaşkayların yeminle verdikleri söz, senetten daha güvenilirdir.
*
Yeme İçme geleneği
Kaşkayılarda yemek kültürü, diğer göçer/ devlet-gez Türk illerine benzemektedir. Farklılık ve lezzet, yaşadıkları bölgelerde bulunan bitki örtüsü, her Türk obasının mutfağına ve pişirdiği yemeğin lezzetine yansımaktadır. Kaşkayı yemeklerinin Azerbaycan ve diğer Türk bölgelerindeki devlet-gez illerin yemek kültürü ile hemen hemen aynıdır. En fazla bilinen yemek et, kebap, kavurma, pilâv ve her türlü süt ürünüdür. (Dr.Muhammed Keyanî, Kaşkayı Folklor Materyalleri)
*
Giyim Kuşam geleneği
Kadın Giyimi:
Börk: Kadife, saten veya ipek sırma ile hazırlanır. Kaşkayı kadın börkü, Bahtiyari ili kadınlarının süslü başlıklarından farklıdır. Kaşkayılarınki Türk formludur. Börklerin üzerine ipek kurdeleden şerit geçirilir. Börkü, yanlarından iplerle çene altından bağlarlar. Genç kızların kullandıkları başlıklara, küçük Külah anlamında “Külahçe” adı verilir. Saçlarının büyük bölümünü açıkta bırakacak şekilde başlarına giyerler. Bunlar, Türkiye’deki Türkmen kadınlarının kullandığı tam ve yarım takkeye benzer.
Başörtü: “Çargat” denilen üçgen şeklindedir. Örtüldüğü zaman ucu bele kadar uzanır. Ayrıca “Yaglıg” adı verilen ve mendil olarak kullanılan çevreler de vardır. Bu bizdeki “yağlık”tır. Çargat örtüldükten sonra, başa ayrıca renkli başka bir örtü bağlanır. Bunun uçları arkadan bele kadar uzanır.
Ege Yörük/ Türkmen hanımlarından evli olanlar başlarına “Al” bağladıkları gibi, Kaşkay kadınlarının da bağladığı benzer renkli kumaşlar bellerine kadar sarkar. Bunlardan bazıları boncuk işlidir. Alevi Yörük/ Türkmenler ise yeşil, kırmızı ve mor renkli ipek bağlar ve bellerine kadar sarkıtır. Giydikleri yırıklı da denen üçeteklilerin kutnu kumaşlardan birinin adı “Oniki İmam Yolu”dur. Başa bağlanan “al”lar ve don/ şalvar yapılan “al basma” kumaşlar nazara, “al/ al karsısı basmasına”, yani şeytan şerrine karşı geleneksel korunma yöntemidir. Hem Türkiye, hem de Türkiye dışında Türk illerinde yaygın bir gelenektir.
Arkalık: “Arxalıq” adı verilen yarım ceket şeklinde olup, renkli kumaş veya değişik renkli kadifeden dikilir.
Ege Türkmen/ Yörüklerinde de arkalık vardır. Yalnız biraz uzuncadır. Pamukla beslenir ve soğuktan korunmak amacıyla giyilir. Bele kadar olana libâde/ ilbâde derler. Kol ağızları ve yanları işlidir. “Koca Ana” denen yaşlı kadınların dize kadar uzanan “karalı kumaş” da denen gazDareden dikilme yün ve pamukla beslenmiş arkalıklarına ise, “abdestlik” de denir.
Kaşkayı arkalıklarının yakaları, kol ağızları, bel hizasındaki kenarları sırma ile işlidir. Arkalığın kol ağızları, altındaki gömleğin süslü kol ağızlarının görülEbilmesi için birkaç santim kısa dikilir.
Etek: “Tuman” adı verilen bol kırmalı etek, topuklara kadar uzanır. Çiçekli ince kumaştan yapılır. Kaşkayı kadınları, üç-dört eteği üst üste giyer. Düğünlerde bu sayı altı-yediye kadar çıkar. Bir etek, yaklaşık yirmi metreden çıkmaktadır.
Ayakkabı: Kaşkayı kadınlarının giydiği “Keleş” adı verilen ayakkabının üstü renkli, erkeklerinki düz kumaştır. Bu ayakkabılar Şiraz ve Abade kentlerinde imal edilir. Kadın ayakkabılarının kumaş dokuması pembe renkli iplik veya ipekli dokumadır. Tabanları, çirişlenmiş kalın dokumalardan yapılır. Bunlar önce birbirine yapıştırılarak sağlamlaştırılır, daha sonra dikilir. Taban için gön de kullanılır. Mumlu sicimle dikilir.
Süslenme: Kaşkayı kızları ile kadınlarının saç şekilleri ve zülüf bırakma adetlerinde farklılıklar vardır. Saçlarını arkadan ikiye ayırarak örerler. Örgü sayısı fazla olabilir. Zülfü sadece yeni evlenen genç hanımlar bırakır. Börk ve başörtünün yanlarından yanaklara doğru sarkıtılır.
Zülüf, zarif şekilde kesilir. Gül suyu ve çeşitli ıtırlı bitkilerden hazırlanan usareler sürülür. Uçuşmaması için yUmurta akından istifade edilir.
Evlenen hanımlar kaşlarını almazlar. Ancak gözlerine sürme çekerler. Bahar ve yaz çağında alın ve gerdanlarına çeşitli kır çiçekleri takarlar.
Sürme, koyun kuyruğu yağı yakılarak elde edilir. Batı Anadolu’daki Türkmen/ Yörük kadınları da benzer şekilde elde eder. Buna “Yağlı kara” da denir. Göze yakıldığında/ sürüldüğünde koyak girer. Koyun kuyruğu güçlü ateşte yakılır. Üzerine bir tepsi veya teneke tutularak, isin birikmesi sağlanır. Tepsi soğuduktan sonra bıçak yardımıyla sürme kutusuna alınır. Kemik sürmelik yardımıyla sürülür. Haliyle pazardan satın alınan sürme de kullanılmaktadır.
Erkek Giyimi:
Külah: Erkeklerin kullandığı börkler, keçeden hazırlanır. İki bölüm halindedir. İç kısmın başa gelen bölümü bombeli, dış kısmı kenarlardan dışa doğru ve dik olarak baş tavanına eşit seviyede kıvrık, ancak dışa doğru açıktır. Dış bölümün öne gelen kısmı, birkaç parmak üstten yarım daire şeklinde kesiktir. Eski Türkistan başlıklarına benzeyen kadim Türk başlığı formundadır.
Gerek İranlı, gerekse bazı doğubilimciler, Kaşkayı hanlarının Pehlevilerle aralarındaki gerginlikten ötürü aşiret erkeklerine Keyan tacına benzer şapka/ börk giydirerek, her bir Kaşkay’ın Keyan şahları kadar soylu olduğunu vurgulamak için nispet olsun diye bu başlığı giydirdiklerini kaydeder ki, bu tespit doğru değildir. Ancak Kaşkayıların soyluluğuna söylenecek söz yoktur. Bu kadim Türk börk formudur. Keçe olması nedeniyle kışın soğuktan, yazın ise güneşten koruma özelliğine sahiptir. Fötr şapkanın Türk formu diyebiliriz.
Gömlek: Kaşkayı erkeklerinin giydiği gömlek/ köyneklerin şekli, Lor ve Bahtiyarilerinki ile aynıdır. Boyu diz altındadır. Gömlek saten cinsi bir kumaştan olup, genellikle siyah ve beyaz renkler tercih edilir.
Pantolon/ Şalvar: Kaşkayı erkeklerinin giydiği şalvarın adı “Tumman”dır. Azerbaycan Türkleri’nin tumanına benzer. Ağı ve belden dize kadar olan bölümü genişçedir. “Arxalıq” denen saten türü koyu renkli kumaşları tercih ederler.
Arkalık: “Arkalık”ların rengi beyaz ve sarıdır. Yanları yırtmaçlıdır. Etekler sarkıktır ve bele şal kuşak bağlanır. Ayrıca kuşağın ucuna bağlı yaklaşık bir santim eninde, bir metre uzunluğunda ibrişim ile kuşak sağlamlaştırılır. Uç kısmı iki bölüm halinde ve uçları püsküllüdür. Kışın “Çogge” denilen beyaz renkli yün aba arkalıklar kullanılır.
Şal Kuşak: Kaşkayı erkeklerinin kullandığı şal kuşaklar, bir metre eninde, dört metre uzunluğundadır. Sade renkler tercih edilir. Birkaç defa dolanarak, beli pek tutması için sıkıca bağlanır.
Kepenek/ Palto: Kış aylarında palto yerine kullanılan “Kepenek” adı verilen keçe türü paltolar kullanılır. İsimleri aynı olmakla beraber, tarz olarak bunun çoban kepeneği ile ilgisi yoktur. (Dr.Menuçehr Keyanî
Dostları ilə paylaş: |