Dr. Recep Albayrak Türklerin İranı


MAZENDERANÎLER/ TABARİLER



Yüklə 9,25 Mb.
səhifə62/88
tarix20.08.2018
ölçüsü9,25 Mb.
#73199
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   ...   88

13.MAZENDERANÎLER/ TABARİLER

Hazar denzinin güneyinde, Batı İran dillerinin kuzey grubuna dâhil Mazenderan dilinde konuşan halktır. Mazenderanlılar, esasen Hazar denizinin güneyinde eski adı Tabaristan olan Mazenderan’da yaşamaktadır. Bir kısmı Farsistan bölgesindeki Simnan Bölge Valiliği şehirlerinden Germsar kenti çevresinde meskûndur. Bunlara etnik olarak Olikâyî, Farsça ile karışmış olan dillerine de Olikâyî dili veya lehçesi denir. Olikâyî aşireti; AşûRi, KanbeRi, GîlveRi, KandehâRi, Kuleynî, Şah-Hüseyni, Kaşani ve Ebulî tirelerine ayrılır.

Mazenderanİce; Gilekçe, Talışça, Simnanİce ile birlikte İran’da konuşulan Hazar denizi çevresi dilleri grubunu oluşturur. Bu dil hem kentlerde, hem de dağlık kesimlerde; Sari, Babul, Amul, Savadkûh gibi lehçe ve ağızlara sahiptir. Mazenderaniler, dağlı lehçelere “Gilek”, komşu Gilek halkı ise Mazenderani diline “Helek” demektedir. Mazenderanice’nin önemli lehçeleri Deylemanî, Gorgânî, ve Olikâyî’dir.

Mazenderanİce, parlak bir geçmişe sahiptir. XVI. yüzyılda Tabaristan Şahı olan Merzbân ibn-i Rüstem ibn-i Şervîn’den günümüze bu dilde MerzbânName adlı hikâye kitabı ile NîkîName isimli şiir kitabı ulaşmıştır. Tabaristan Şahı Kabus ibn-i Voşmgir’in sarayında Tabarice yazan kâtip ve bilginlerin olduğu bilinmektedir.

Tabarice’nin en eski yapıtları şöyledir: Dîver-i Vez veya Mestemerd’ten dokuz beyit; KeyKavus ibn-i İskender ibn-i KAbus Voşmgir’den iki beyit, BâvendName ve Şekere; İspehBud Hurşîd ibn-i Ebül-Kâsım MametiRi’den iki beyit, BarBud CeziRi’den bir beyit; Gûrde Bâzû’dan iki beyit; Kadı Hecimî’den bir mülemma’, Kutb Rûyânî’den bir tercî-i bend ve MakâMat-ı Hariri çevirisi; Kâtib-i Amulî’nin (1216) Tabaristan Tarihi çevirisi; GAli Şii akımı Hurufîliğin kurucusu Azerbaycanlı düşünür Fazlullah Nainî Tebrizi’nin CavidânName adındaki kitabının bir bölümü de Tabarice yazılmıştır. Deylemi lehçesinde bir Kur’an Tefsiri kitabı da eldedir. Azerbaycanlı müzik âlimi Abdülkâdir Merağî’nin Camîül-Elhân kitabında Tabarice iki dörtlük vardır.

Eski Tabaristan’ın başkenti Amul’un adı, İrani olmayan Mardûî aşiretinden alınmıştır. Mekadonyalı İskender Mardûîleri yenmiş, İranlı Şah Ferhad ise onları Derbend yakınlarına sürmüş ve yerlerine İranlı olmayan başka bir halk olan Tapurileri Horasan’ın Tus kenti yakınındaki Taberân’dan getirip yerleştirmiştir. Tapuriler, KaduSi ve Mardîler gibi İrani değillerdi. Rivayete göre, bölgeye gelen İrani dilli toplulukların baskısı ile Hazar denizinin dağlık bölgelerine sığınmış, zamanla ARi dili benimsemişlerdir. Eski Çağ Mazenderan bölgesi halkının adı İranlılara düşmanlık yaptıkları, onların dinini reddederek, kendi eski gelenek ve inançları olan Deva’lara tapmaya devam ettikleri için kötü ruhlar anlamında olan “Devler” olarak geçmektedir. Pehlevice kitaplarda, Tabaristan’ın adı, İran’a ait bir bölge olarak geçmez. Şehname’de, Tabariler İran ARilerinden farklı bir ırk olarak gösterilir.

Tabari halkı İslam’ı kabul ederek, Sünni/ Malikî olmuş, fakat IX-X. yüzyıllarda bölgedeki Şii Alevilerin başarılı propagandası sonucu yavaş yavaş Zeydî Şiiliğe geçmişlerdir. Bölgedeki Şiiliğin kesin zaferi, Amul’de Sadat-ı Kavamî/ Kavamî Seyyitleri süLalesinin kurulması ile gerçekleşmiştir. Tabariler, Şiiliği kabul etmekle kendi ayrıcalık ve farklılıklarını vurgulamışlardır.

Arap Halife Memun eliyle 839 yılında İslam’a girmiş olan İspehBud MaZiyar ibn-i Karun ibn-i Vendâd Hürmüz, halifeye bağlı İranlı TahiRi süLalesine haraç ödemeyi reddetmiş, ve Tabaristan’ın bağımsızlığını ilan etmiştir. İspehBud MaZiyar, komşu Bâvendî devletini yıkmış, Afşin ile işbirliği yapmış, çok sayıda camiyi yıktırmış ve Müslümanlara baskı yapmaya başlamıştır. Halifenin gönderdiği Arap orduları ve onlarla işbirliği yapan dağlı Tabarilerin saldırısı sonucu, MaZiyar yakalanmış ve Irak’ın Samarra kentine gönderilmiştir. Afşin ile olan bağlantısını itiraf ettikten sonra 840’da idam edilerek Azerbaycanlı direnişçi Babek’in mezarının yanına gömülmüştür.

XII. yüzyılda Moğollar bölgeye geldiklerinde halkın direnişi ile karşılaşmıştır. Bu dönemde Tabaristan adı, yerini Mazenderan’a bırakmıştır.

1848 yılında Türk Kacar süLalesi döneminde Mazenderan’ın Bedeşt ovasında BABi isyanı patlak vermiştir. Mazenderan’da BABiliğe eğilim İran’ın başka bölgelerine göre daha yoğun olmuştur.

1906-1907 Meşrutiyet ve daha sonra 1920 Gilan Sovyet Cumhuriyeti olayları sırasında Mazenderan’da ayaklanmalar olmuştur. Yerli feodallardan İsmail Han Müeyyed Savadkûhi, İngiliz sömürüsüne muhalefet etmiş, Meşrutiyet döneminde milletvekili seçilmiş, İran’ı Rusya ve İngiltere arasında bölüştüren 1919 Vüsûk’üd-Dövle Anlaşması’na karşı çıkmıştır. Merkezi hükümet onu yakalamış ve sürgüne göndermiştir. Gilan Sovyet Cumhuriyeti olayları sırasında Emir Müeyyed ve oğulları, Gilek lider Mirza Küçük Han’a destek olmuş, silahlı adamları ile Mazenderan kentlerini birer birer ele geçirmiştir. Daha sonra Şah olacak Ahmad Rıza Han’ın gönderdiği kuvvetler ile çatıştıktan sonra Emir’in kuvvetleri dağılmıştır. Emir Müeyyed Tahran’a getirilmiş, oğulları ordu hizmetine alınmıştır. Daha sonra hepsi Gorgân kışlasında idam edilmiştir.

Azerbaycan Millî Hükümeti olayları sırasında, 1945 yılı güzünde Mazenderan’da işçi hareketi başladı. Bölge kentlerinin çoğunda, (Tude/ Tudeh) Halk Partisi’nin güvenlik kadrosu polisin yerini aldı. Mazenderan Tudeh Partisi, Tabaristan Cumhuriyeti adıyla İhsan Tabari önderliğinde bir devlet kurdu.

1996 yılında Mazenderan’da, İran İslam Cumhuriyeti’ni yıkmayı amaçlayan bir örgüt ortaya çıkarılmıştır.

Gilekler gibi Tabariler de, ARiler İran’a gelmeden önceki yerli halkların bölgedeki devamıdır. Bu halklar, İrani dilleri sonradan konuşmaya başlamıştır. Tabariler, Pehlevi rejimi döneminde asimilasyona uğramıştır. Ülkelerinin adı, İrani olmayan Tabaristan’dan İrani olduğu sanılan Mazenderan’a çevrilmiştir. Diğer coğrafi şehir adlarından “Meşhedser” Babulser’e, “Bârfurûş” ise, Babul’e çevrilmiştir.

Tabariler İslam Alemine; Muhammed ibn-i CeRir TabeRi (Sünni tarihçi, fâkih, tefsirci), Fazl ibn-i Ahmed ZuhâRi, Mir Bozorg, Seyyid Haydar Amulî gibi şahsiyetleri kazandırmıştır.

Tabarilerin bir kısmı Bahai ve Hıristiyanlığa geçmiştir. 1996 yılında TabeRi Papaz M.B.Yusufî’nin cesedi bulunmuştur.

Mazenderanlıların dinî taassubu yok denecek kadar azdır. Şah Abbas Safevi döneminde bölgeyi dolaşan İtalyan gezgini TabeRiler hakkında, “Dünyanın hiçbir yerinde böyle medenî, uygar ve güzel töre ve geleneklere sahip köylülerin olmadığını” yazar.

Mazenderanlı kadınların, İran’ın kuzeyinde yaşayan Azerbaycan Türkleri ve Gilekler gibi diğer İranlı kadınlara göre özgürlüklerine daha düşkün oldukları bilinmektedir. Mazenderan’da yaşayan GavDaRi ve Cugî (Hoşnişîn) gruplarının Mazenderanlılaşmakta olan Romlar yani Çingeneler oldukları belirtilmektedir. Mazenderan’ın 2006 yılı nüfusu 2.893.087’dir. (R.Blaga, s.151-157) Bkz.→Mazenderan BV


14.RÂCÎLER

Râcîler, Farsistan’da Batı İran dilleri merkezî koluna dâhil Râcî dilinde konuşan bir halktır. Tarih kitaplarında bu dile Râcî, Râyecî veya Razî denmiştir. Râcî adının Raga kenti (günümüzdeki Rey kenti/ Şehr-i Rey) adından kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Merkezî İran dillerinin konuşulduğu alan, eski Med ülkesi toprakları ile örtüşmektedir. Öte yandan bu dil için Med dilinin devamı olduğu söylenmektedir. Netenzî, Nainî, Aştiyanî, Kûhekî (Tefrişî) ve HanSari gibi bazı merkezî İran dillerinin Râcİce ile köken bağları mevcuttur.

Râcîler, Farsistan’da; kuzeyden Kum, güneyden Isfahan ve Gülpayegan, doğudan Kaşan ve batıdan Tefriş, Erak ve Humeyn kentleri arasında yerleşen çok sayıda köy ve kasabada yaşamaktadır. Günümüzde Râcİce’nin konuşulduğu yerleşim merkezleri şöyledir:

-Erak ili, Mahallat ilçesi Casb köy birliğine bağlı; Zor ve VAran köyleri,

-Erak ili, DiliCan ilçesi,

-Isfahan ili, Burhar ve Meyme (Şahinşehr) ilçesi ve çevre köyleri (Ribat-ı Ali Kemal gibi) ve Murçehord,

-Isfahan ili, Natanz/ Netenz ilçesi; Azeran, Pedas, Tecere, Karga, Cûsgangalî, BağisTan, Vejgûn, Ertecen, Verkân, Musalla, Berzuk, Derb-i Ziyaret, Sâdiyân, Galehr, Mereg, Neştec köyleri,

-Isfahan ili, Kaşan ilçesi, Gamsar nahiyesi, Gahrûd köy merkezine bağlı; Gahrûd, Tetmac, CuyNan, Ceheg köyleri.

Râcî köyleri, adacıklar halinde serpilmiştir. Kaşan ve Meyme’nin güneydoğusuna doğru ilerledikçe Râcî köylerinin sayısı artmaktadır. Râcîlerin en önemli merkezleri DiliCan ilçesidir. Bu ilçe halkı Râcİce konuşmaktadır. Râcîler, büyük ihtimalle Müslümandırlar. Fakat Tahran, Kaşan, Isfahan, Hemedan ve Şiraz’da yaşayan Musevilerin Râcİce konuştuğu bilinmektedir. Geçmişte İsmailî mezhebi ileri gelenleri Mahallat’ta otururmuş. Burası bir süre İsmailîlerin merkezi olmuştur. Halen İsmailî liderleri için “Mahallâtî” adı da kullanmaktadır.

Aruz biliminin kurucularından Şemdeddin M.ibn-i KaySi, Fahreddin Razî, Muhammed ibn-i Zekeriya Razî tanınmış Râcîlerdir. (R.Blaga, s.184-185)


15.SAMİLER

-Asuriler (Sâmî)

Asuriler, Sâmî dilleri ailesine mensup Asurca/ Asurice konuşan halktır. Kendilerini Eski Çağ’ın büyük bir topluluğu olan Asurluların devamı olarak görürler. Süryani, Keldanî ve Nasturilerin tamamı kabaca aynı olup, daha çok ırk ve din açısından Asur milletine verilen adlardır.

Sâmî dilli halklardan olan Asurlar, Babil’de yaşıyorlardı. Daha sonra “Çölün Büyük Tanrısı” anlamına gelen Asur ülkesini kurdular. Bu devlet, bin yıl yaşadıktan sonra, Medler tarafından yıkılmıştır. Kelde, Mezopotamya’nın güney bölgesinde, Bağdat yakınlarında eski Sümer ve Akad ülkesidir. Bu bölge insanlarına Keldanî denmiştir. Keldanîler 2500 yıldır İran’da yaşamaktadır. Günümüzdeki Asuriler, Keldanîlerin devamıdır. XVII. yüzyıldan itibaren Fransız (Mission Catholic), Amerikalı (Protestan) ve Ruslar (Ortadoks) İran Nasturileri üzerinde propaganda faaliyetlerine başlamıştır. Propaganda sonucu çok sayıda Nasturi kendi mezheplerini ve kiliselerini değiştirmiştir. Tarla ve bahçelerini sürmek için ihtiyaç duydukları öküz çiftinden birini Katolik, diğerini Protestan misyonerler aldığı için koca Katolik oluken, karısı Protestan olmuş, cep harçlığı aldıkları için de çocuklar Pentikastus mezhebine girmiştir. Bu tür ironi dolu olaylara rağmen, yürütülen propagandalar Asuri kimliğinin gelişmesine katkı sağlamıştır. Bugün Keldanî dediğimiz Asuriler, kadim Keldanîler değil, XVII-XVIII. yüzyılda Katolik olan Nasturilerdir. Velhasıl özellikle 1832-1905 yılları arasında Asuriler, Hıristiyan misyonerlerin yoğun rekabet konusu olmuştur. Hatta XX. yüzyılda Orta Doğu ülkelerinde yaşayan Asurilerin Lübnan’a göçürülüp, orada Hıristiyan Marunî-Süryani devleti kurulması planlanmış ancak başarılı olunamamıştır. Kâmil Şem’un döneminde Lübnanlı Marûnîler, “Asur” adını Hıristiyan Sâmîlerin siyasi birliğinin sembolü olarak görmüştür.

1988 yılında basılmış olan İran etnik gruplarının gösterildiği Tavo haritasında İran’daki Asurlu/ Süryani nüfusu 150 bin olarak gösterilmesine karşılık, 1980’li yılların başından beri Batı ülkelerine, özellikle ABD’ye yoğun göç yaşanması nedeniyle, bugünkü nüfuslarının 50 bin civarında olduğu sanılmaktadır. Asurlular, yoğun olarak yaşadıkları başta Tahran olmak üzere, Abadan ve Isfahan kentlerine, Güneybatı Azerbaycan’ın merkezi Urumiye ve civarından göç etmiştir. Urumiye kent merkezi ve köylerindeki nüfuslarının günümüzde 10-12 bin civarında olduğu sanılmaktadır. XX. yüzyılda Batı Azerbaycan’daki onlarca Asuri köyü göç nedeniyle boşalmıştır. Bimzurta, Badıkıyy/ Badıki, Budruspolis/ Dehgede asayiş, Cenize, Camlâvâ, Çehregûşi/ ÇehregûŞa, Çarbaş, Çemekiyy/ Çemekiyye, Dize/ Dizec, Dizethıyâri, Elgâyi/ Elgıyân, Garna, GalidgoŞane, Guzgevendi, Gevillen/ Gevilen, Hıdırâvâ/ Hıdrâvâ/ Hıdırabad, Husrâvâ (Salmas), Kesdi, Kosi, Lülpe, Kilise Sir, Marbişu/ Marmişu, Patevur (Salmas), Şirâvâ, Negade, Salmas, ŞeyNavâ/ Şeynabad/ İslamabad (Müslüman halk bu köyün adına Şeytanabad dediği için rejim değişikliğinden sonra adı İslamabad’a çevrilmiştir. Süryanİce ŞeyNavâ; “Şeyn ağaçlığı” demektir. Şeytan ile alakası yotur), Zümelle/ Zümellen/ Zombalan boşalmış olan Asuri/ Süryani köyleridir. Bkz.→ R.ecep Albayrak ‘Hacaloğlu’, Türkmen ve Asur Kiliselerinde Okunan Türkçe Allahi Metinleri

Dilleri Asurice/ Süryanİce’dir. ÂRamca ile Asurice, yeni ÂRamca’nın iki lehçesi sayılır. Sasani döneminde Süryanİce Mezopotamya halkının diliydi. Sasanilerin son dönemlerinde bilim adamları Süryani dilini kullandılar. Kadim dönemdeki Cündi Şapur Akademisi’nde eğitim dili de Süryanİce/ Asurca idi. Halen Ahvaz kentinde, bu akademinin anısına Cündi Şapur adını taşıyan bir üniversite bulunmaktadır.

Günümüz Asuricesine çok sayıda Farsça, Azerbaycan Türkçesi ve Kürtçe sözcük girmiştir. Son yıllarda bütün Asuri kiliselerinde, klâsik Süryani/ Asuri dili için standart bir Strangeli alfabesinin öne çıkarılmasına çalışılmaktadır. Asurice’nin Urumiye, Salmas, Cilo (HakaRi/ Hakkari), TiyaRi, ve Musul gibi lehçelerinden Urumiye lehçesi, edebi Asurice’nin temelini oluşturmaktadır. Urumiye lehçesi, yazılı ve görsel basın-yayının yanı sıra, kilise dili olarak da kullanılmaktadır. Urumiye’de bir dönem Urumiye edebi lehçesi ile Urumi Ortodoksata/ Urumiye Ortodoksları (1907), Zariri Di Bahra/ Işık Parıltısı (1851), Galeh De-Şarârâ/ Doğru Söz (1896) ve Kuhve/ Yıldız (1906) isimli dergi ve gazeteler yayınlanmıştır.

Azerbaycan Asurluları; Ovalı Asurlular ve Dağlı Asurlular olmak üzere ikiye ayrılır. Ovalı Asurlulara Urmijney, Dağlı Asurlulara oturdukları yer adlarına göre; Humnî, Bezney, Cîlo, Gevarney (Gevirnayı) ve Thumî (Thumney) gibi adlar verilmektedir. Gevar/ Gever; şehir dışında oturan, taşralı anlamına gelmektedir. Ayrıca Yüksekova ilçesinin de eski adıdır.

Asurluların yazısı, ARamîlerin Fenikelilerden alıp geliştirdikleri Strangeli alfabesidir. Bu yazının Nasturilerce kullanılan köşeli ve Süryanilerce kullanılan yuvarlak harflarden oluşan iki formu vardır.

Sasani döneminde, II.Şahpur (309-379), I.Yezdigerd (399-420), V.Behram (420-440) zamanında Asuriler baskı altına alınmıştır. Bizans İmparatoru Zenon’un baskısı sonucu Nasturiler 489 yılında İran’a sığındı. İran’da Nasturilerin gelişme dönemi IV.Hüsrov ve V.Hüsrov/ Hüsrev zamanlarına rastlar. Bu dönemde Teslis’i reddeden tek Tanrı’cı Süryani Doğu Kilisesi, bağımsızlığını ilan etti. Asuriler, Sasani döneminin sonlarında, Basra Körfezi yoluyla Hindistan’ın Malabar sahilleri, Turan yurtları ve daha sonra İslami dönemde Çin ve Moğolistan’a yayılmıştır.

İlhanlılar döneminde, Asurlular vasıtasıyla Türk ve Moğollardan Hıristiyanlığı kabul edenler olmuştur. Asurlular, Moğolları Araplar üzerine saldırıya ikna etmiştir. Türkleşmiş Moğol İlhanlıları döneminde Asurilerin durumu çok iyileşmiştir. Hülagû’nun eşinin Hıristiyan Asuri olduğu ve ordusunda Hıristiyan Asuri, Türk ve Moğolların bulunduğu bilinmektedir. Çok sayıdaki Türk’ün Asuriler vasıtasıyla Hıristiyanlığı kabul etmesi nediyle günümüz Azerbaycan Asurilerinin Turko-Semitik bir etnik grup olduğunu ifade etmemiz yanlış olmayacaktır.

Cengiz Han’ın oğlu Ödegey’in ölümünden sonra, yönetimi bir süre elinde tutan dul eşi Turakina/ Töregene ve daha sonra Kağan olan Kuyuk Han döneminde Hıristiyanlık, Azerbaycan’da Türk ve Moğollar arasında geniş kabul gördü. Bazı tarihçiler, Kuyuk Han’ın Hıristiyanlığı kabul ettiğini yazmaktadır. Bertold Spuler ise, bunu kabul etmemektedir. Ahmed Kavyânpur, “Tarih-i UMumî Azerbaycan” isimli kitabında şöyle der: “Oktay Kaan, Hicri 639/ 1242’de öldü. Saltanatı sırasında Rusya ve Lehistan’ı alarak, Berlin’e kadar gitti. Onun ailesinden Kuyuk Han Kağan oldu ve Hıristiyanlığı kabul etti”. demektedir. Azerbaycan Hıristiyanları, Kuyuk Han’ın mezarının Urumiye Gölü üzerindeki Koyun Dağı adasında olduğunu kabul etmektedir. Öte yandan, bu dönemde Azerbaycan’daki Asuri kiliselerinde ibadet dili olarak Türkçe de kullanılmıştır. Hatta İran’daki Asuri kiliselerinde Türkçe Allahi okuma gelenegi XX. yüzyıl başına kadar sürmüştür. Halen Amerika’da faaliyet gösteren bazı Asuri kiliselerinde Türkçe Allahi okuma geleneğinin sürdürüldüğü söylenmektedir. Asurilerden Katolik mezhebini kabul edenlere Keldanî denmeye başlamıştır. Bkz.→ R.ecep Albayrak ‘Hacaloğlu’, Türkmen ve Asur Kiliselerinde Okunan Türkçe Allahi Metinleri

Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya ve daha sonra Amerikalıların Ermeni ve Asurilerle ilgilenmesi sıklaşmıştır. Böylece bölgede Hıristiyanlar güçlenmiştir. Urumiye gölünde gemicilik imtiyazı, eşi Urumiyeli bir Asuri olan Alman Neriman Han’a verilmiştir. Bu dönemde Urumiye’de yedi askerî bölükten biri Asuri bölüğü idi. Fransız Lazar tarikatı, Asuriler için Fransızca eğitim verecek okul açma hakkı almıştır. Amerikan misyonerlerinden M.Perkins, çocuklara okuma yazma öğretmek amacıyla 1836’da Urumiye’de bir okul açtı. Amerikalı Dr.Grant ve eşi de Hıristiyanlara sağlık hizmeti vermekle görevlendirildi. 1833’te M.Perkins Urumiye’nin Asuri köyü Sir’de okulun açılışını yapmış, ayrıca Hıristiyan kızların eğitimi için Urumiye’de ayrıca bir okul daha açmıştır. 1841’de Urumiye’ye yerleşen Fransız Katolik Misyonu (Mission Catholic), Hıristiyan köylerinde üç okulu daha hizmete soktu. Bunların sayısı daha sonra 21’e yükseldi. 1852 tarihinde Urumiye bölgesindeki Hıristiyan köylerindeki okul sayısı 58’e çıktı.

Amerikalıların Azerbaycan’ın önemli merkezlerinden olan Urumiye’de açtığı okul, Ermenilerin Azerbaycan’ın merkezî şehri Tebriz’de açtığı Aramyan okulu, Tahran’da açılan Darülfünûn (1889) ve Tebriz’de Azerbaycan Türkleri için açılan Muzafferye (1876) okullarından öncedir. Yabancıların açtığı bu okullar, sadece Hıristiyan öğrenci kabul etmekteydi. Azerbaycanlı Türk öğrenciler okullara kabul edilmiyordu. Amerikan misyonerleri tarafından 1879 yılında Urumiye’de açılan Westminister hastanesi, İran’da açılan ilk modern hastanedir. 1890 yılında aynı misyon tarafından bir de kadın hastanesi açılmıştır.

Urumiye’de, “Urumiye Yüksek Tıp Okulu/ Medrese-i Ali Tıb Urumiye”nin kurucusu Dr. Josephe Cackran’dır. Dr.Cackran’nın çocukluğu Urumiye’de geçmiş, ilkokulu bitirdikten sonra ailesi ile birlikte Amerika’ya dönmüştür. Tıp Fakültesini bitirdikten sonra 1878 yılında Urumiye’ye geri döndü. Urumiye’nin güneybatısında Şeher Çayı kıyısında satın aldığı 15 hektar bahçe üzerinde Yüksek Tıp Okulu’nu kurdu. Bu okuldan çok sayıda Asuri ve Ermeni doktorun yanı sıra Azerbaycanlı doktor da yetişti. Okulun bulunduğu arazi, günümüzdeki Ziraat Fakültesi’nin bulunduğu yerdir. Okul, Hıristiyanlar için açılmış olsa da, özellikle güçlü Afşar Hanları ve diğer Türk soylularının çocuklarını da kabul etmek zorunda kaldı. İnatlaşmaları halinde, Afşarlar tarafından Urumiye’den hemen çıkarılabilirlerdi. Molla, bu okulda okuyan Afşar hanlarından birinin çocuğunun kadavra üzerinde inceleme yaptığını duyunca, “Necis” kabul ettiği delikanlıyı tuğla eriyinceye kadar üzerinde yıkamaya kalkması günümüzde Urumiyeliler arasında tebessümle yadedilmektedir.

1880 Kıtlık (Bahalık/ Gáhtî) yıllarında Amerikalı misyonerler, Urumiye kilisesine 40 bin dolarlık yardımda bulunmuştur. Amerikan misyonerleri, 1840 yılında Urumiye’ye Arap-Fars, Lâtin ve Süryani harf karakterlerine sahip bir matbaa getirmiştir. Tebriz’e ilk matbaa 1817 yılında kurulmuştur. Amerikalı misyonerler, bazı dua metinlerini Asuri alfabesi ile basmışlardır. Urumi Orodoksata, Zariri Di Bahra, Galeh De-Şarârâ ve Kuhve isimli dergi ve gazeteler bu matbaada basılmıştır. Rus, Fransız, Amerikan, İngiliz ve Almanların faaliyetleri, Azerbaycan topraklarında “Cilovluk, Cilovgeldi, Ermeni”, peşisıra “İsmailağalık” olaylarının meydana gelmesinde önemli rol oynamıştır.

1910 ve müteâkip yıllarda Ermenîlerin Osmanlıları arkadan vurmak için özellikle Ruslarla yaptığı işbirliği nedeniyle, Osmanlı hükümeti bölgede sıkı önlemler almak mecburiyetinde kaldı. Bu dönemde miktarı tartışmalı 60 bine yakın olduğu ifade edilen Asuri ailesi Osmanlı topraklarını terk ederek, Azerbaycan’ın Hoy, Salmas, Urumiye ve Sulduz bölgesindeki Negade kentlerine yerleşti.. Muhacirlerin masrafları misyonerler ve İranlı Süryani/ Asurilerce karşılandı. Osmanlı topraklarındaki Asurilerin, Azerbaycan’ın Urumiye bölgesine göçürülmesi, emperyalistlerin bölgede kurmak istedikleri Asuri-Ermeni Hıristiyan devletçiği için gerekli Hıristiyan nüfusu sağlamaya yönelik yürütülen demografi çalışmasının bir parçasıdır. Urumiye’nin Türklerden arındırılması için yürütülen demografi operasyonunda İngilizler, Amerikalılar, Ruslar ve Fransızlar rol almıştır. Bölgede Asuri-Ermeni Hıristiyan devletçiği kurma girişimleri başarısız olunca, Osmanlıların Asurilere soykırım uyguladığı iddiası gündeme getilmeye başladı. Hâlbuki 7 Ağustos 1933 tarihinde Asuri soykırımı cürmünü işleyenler İngilizlerdir. Bu konu, Banipal RamSinî tarafından kitaplaştırılmıştır.

Eğer bu devletçik kurulsa idi, bugün PKK ve PJAK’a ihtiyaç kalmayacak, stratejik konumu yüksek olan bu bölgede kurulacak üsler vasıtasıyla Türkiye, İran, Irak ve diğer enerji zengini ülkeler kontrol altında tutulabilecekti. Bu bölgenin önemini fark etmek için basit bir bölge haritasına bakmak yeterlidir. Batılıların bölgede kurmak istediği Hıristiyan devletçiğin önemi daha iyi anlaşılacaktır. Bu muhayyel Hıristiyan Asuri-Ermeni devletçiği arazisi Türkiye’nin burnunun dibindedir.

Azerbaycan’ın Türkiye’ye mücavir güneybatı bölgesinde yaşamakta olan 50 bin civarındaki Asuri-Ermeni nüfusu, Osmanlı topraklarından gelenlerle birlikte güçlenmiştir. “Cilo” adı verilen Nasturi Asuriler, Osmanlı birlikleri ile giriştikleri çatışmalarda yenik düşerek, Başpiskopos Bünyamin Mar Şem’un (Biniamine Mar Chimon, Asurice “Mar Şem’un”) liderliğinde Azerbaycan’a doğru haraket etmişlerdir. Bunlar bölgedeki Kürt Begzade aşireti ile de çatışmaya girmiştir. O dönem Azerbaycan’a hâkim olan Çarlık Rusyası, Osmanlı topraklarından gelenleri sıcak karşılamıştır. Türk topraklarında Büyük Ermenistan’ın kurulması planı çerçevesinde hem Van çevresindeki Ermeniler, hem de Asurilerle yakından ilgilenmiştir. Bu dönemde Erivan ve Nahçıvan’dan kaçan 5-6 bin kişilik Ermeni grubu Cilo/ Asurilere katılmıştır. “Kaçak” adı verilen bu Ermeni grup, Asurilerle birlikte Batı Azerbaycan’da talan ve katliama girişmiştir. Bu gruba Van’dan ayrılan 15 bin Ermeni de katılacaktır. Azerbaycan’ın güneydeki merkezi olan Urumiye, Yüksekova sınır kapısı Esendere’ye yaklaşık 40 km mesafededir. Türkiye ve İran’ın başına açılmak istenen belanın büyüklüğü sanırım daha iyi anlaşılmaktadır. Karapapak İli de Urumiye gölünün hemen güneyindedir. Türkiye sınırına oldukça yakındır. Osmanlı birliklerinin olaylar sırasında bölgeye girmesi sayesinde Afşarlar, Karapapaklar, Küresinliler ve bu bölgede oturan Türklerin tamamı etnik arındırmadan kurtulabilmiştir.

Rus, İngiliz ve Fransızlar, Başpiskopos Mar Şem’un ile temasa geçerek, Osmanlı ve İranlılara karşı Asuri ve Ermenilerden oluşan bir ordu kurma planlarını ilettiler. İngiliz ve Fransız komutanlar, bu amaçla Urumiye’deki Amerikan misyonu ve misyonerleri ile istişare toplatılarına başladılar. Mar Şem’un, müttefiklerinin vaatlerine kananarak, Azerbaycan’ın güneybatısında Türkiye-Irak sınırında bağımsız bir Asuri-Ermeni devleti kurmak için harakete geçti. Bu devletin kurulabilmesi için önce bölgenin Türklerden arındırılması gerekmekteydi. Bu amaçla Asuri ve Ermenileri silahlandırmaya başladılar. Rahip Mar Şem’un, Tiflis’e giderek, Rus makamları ile bağımsız Asuri devletinin kuruluşunu tartışmış, dönüşü sırasında Salmas kenti yakınındaki Mugancuk’ta bulunan Rus komutanı ile de görüşmüştür. Mar Şem’un, 10 Mayıs 1915 tarihinde Azerbaycan Türkleri’ne karşı seferberlik ilan etmiştir. Asuri-Ermeni güçlerinin silahlandırılmasını Çarlık Albayı Kazemin organize etmiştir. Kurulan 20 bin kişilik Asuri-Ermeni ordusunda 800 Rus, 77 Fransız subay görevli idi. Rusya’nın Urumiye Konsolosu Nikitin, ABD Konsolosu Reuer W.A.Shedd ve Fransız Hastanesi Başkanı P.Caujole, Azerbaycan’da Türklere yönelik etnik temizlik harekâtını yönetmiştir. Önce Batı Azerbaycan’daki Türk köylerine saldırı başlatılmıştır. İlk saldırıda 6.100 Türk katledilmiştir.

Urumiye’ye giren Süryani Başpiskopos Bünyamin Mar Şem’un ile Petros İllu (Petere İl پطرس ايللو ), İranlı yetkilerden; Azerbaycan Türkleri’nin silahsızlandırılmasını, silahlı güçlerin sadece Asuri ve Ermenilerden oluşmasını, ayrıca Urumiye valisinin Asuri olması talEbinde bulunmuştur. Bu isteklerini gerçekleştirmek amacıyla Urumiye’deki Rus Konsolosu Nikitin ve ABD Konsolosu Reuer W.A.Shedd ile işbirliğine başlamıştır.

1917 Ekim Devrimi nedeniyle Ruslar Azerbaycan’dan çekildiler. Çekilirken Urumiye kışlasındaki tüm silah, cephane ve toplarını Amerikan kolejinin müdürüne sattılar. Kolej müdürü, İngiliz askerî yetkililerine danışarak, bu silahları Asurilere devretti. Kalan son Rus askerlerinin Urumiye’yi terk etmesinin ardından Asuri (Cilo) ve Ermeniler şehrin mahallelerine saldırı başlattı. Bu saldırıda bir günde şehir merkezinde 10 bin Türk katledildi. İşin ilginç yanı, Urumiye’de Batı destekli etnik temizliği yürüten Asuri/ Süryani Petros İllu (Ağa Petros), aynı zamanda Urumiye Rus Konsolosluğu’nda resmen ataşe olarak görevliydi. Asuri-Ermeni birliği, Urumiye’yi kolayca ele geçirdikten sonra, kendilerine güven geldi. Ardından Türk kenti Salmas’ı işgal ettiler. Urumiye gibi büyük bir kentin ardından Azerbeycan’ın diğer önemli şehirlerinden Salmas’ın ele geçirilmesi, Asuri-Ermeni ittifakının hedeflerini büyütmesine sebep oldu. Başpiskopos Bünyamin Mar Şem’un, Bölgedeki Kürtlerin lideri olan Şakak aşireti reisi İsmail Ağa Simko/ Simitko ile temas kurdu. Köhneşeher’de buluşup, görüşmek üzere anlaştılar. Mar Şem’un, Köhneşeher’e beraberinde Cilolardan oluşan 140 silahlı efrat olduğu halde kaliska/ fayton ile gitti. Adamlarının çoğu piyade idi. İsmail Ağa Simko ise, buluşmaya süvarileriyle birlikte gitmekle beraber, pusuda beklemelerini ve kesinlikle ortaya çıkmamaları emrini verdi. Yanına birkaç adamını alıp, buluşacakları binaya geldi. Mar Şem’un, İsmail Ağa’yı bekliyordu. İsmail Ağa salonda, bahçeyi de kontol edebilecek şekilde pozisyon aldı. Mar Şem’un; “Azerbaycan ve Kürdistan hepimizindir. Bizleri birbirimizden ayıran sadece dindir. Bizim ordumuz var, ancak süvari birliğimiz yok. Bizimle birlikte hareket ederseniz Tebriz’e saldırıp, orayı da alırız. Böylece Azerbaycan’ın önemli bir kısmını topraklarımıza katmış oluruz” diyerek, devleti birlikte kurma teklifinde bulundu. Fakat İsmail Ağa Simko, beklenmedik bir anda Mar Şem’un’a ateş etti. Mar Şem’un yere yıkıldı. Henüz ölmemişti. Ardından kardeşi Ali Ağa Simko, ateş ederek Şem’un’u öldürdü. Önceden talimatlı olan İsmail Ağa’nın pusudaki adamları, ilk kurşun sesini duyunca Ciloların tamamını öldürdüler (4 Mart 1918-Cumartesi, Köhneşeher). İsmail Ağa, Köhneşeher’den Çehrik’deki evine döndü. Simko, daha sonraları Mar Şem’un’u öldürme hadisesini anlatırken, Tiflis’te iken zaman zaman gittiği tiyatro sahnelerinden etkilendiğini, planlamayı buna göre yaptığını belirtmiştir.

Cilolar ve Ermeniler, Başpiskopos Bünyamin Mar Şem’un ve adamlarının öcünü almak için Azerbaycan’ın Hoy, Salmas ve Urumiye kentlerine saldırarak, üçüncü etnik temizlik hareketini başlattılar. Bu katliamda, 10 bini Urumiyeli olmak üzere toplam 70 bin Türk vahşice boğazlandı. Urumiye ve çevresinde katledilenlerin sayısı 100 binden fazla olduğu kayıtlıdır. Bu rakamın 150 bin kişi olduğunu iddia edenler de vardır. Bölgede çok sayıda Kürt de öldürülmüştür. Ermeniler, Urumiye gölü kenarında ve Salmas’ta kocalarının ve oğullarının gözü önünde onlarca Türk kadın ve kızının ırzına tasallut ettiler, hayasızca hakaretlerde bulundular. Çıplak kadın ve kızları babaları ve kardeşlerinin önünde resmi geçit yaptırdılar. Urumiye ve Salmas bölgesinin tamamını ele geçiren Asuri ve Ermenilerin, bağımsız “Asuri-Ermeni Devleti” ilan etme arifesinde, Osmanlı ordusu ve İttihat Terakki silâşorları Azerbaycan’a girdi (1918). Hoy, Salmas ve Urumiye Azerbaycan-Türk şehirleri kanlı çatışmalara sahne oldu. Kuvvetleri dağılan Süryani/ Cilo Petros İllu kaçtı. Hoy kentini işgal etmek için üç bin kişiden oluşan çetesi ile saldıran Ermeni Andranik, Türk kuvvetleri karşısında duramadı. Osmanlı askerlerinden kurtulan ve kaçan Asuriler, İngiz denetimideki Hemedan kentine doğru geri çekildiler. Bunların arasında Petros İllu da vardı. Savaş bittikten sonra Petros İllu/ Aga Petros, İngilizlerin desteği ile Asurilerin temsilcisi sıfatı ile Lozan Konferansı’na, “General Petros” adı ile katılacaktır. Asuri topraklarının sınırını Urumiye’den Musul’a (Irak) ve Türkiye’nin güneydoğusuna olmak üzere çizmiş ve bağımsız bir Asuri devleti talEbinde bulunmuştur. Osmanlı birliğinin Azerbaycan’a girmesinden sonra, Urumiye ve çevresinde bulunan Asuriler, Kürdistan’a ve Irak’a doğru göç ettiler. Bunlardan bazı gruplar Bağdat’a kadar ulaştı. Rıza Han Pahlevî’nin Türk Kacar tahtını gasbetmesine kadar (1925) bölgede Azerbaycan’ın batı topraklarında pek Asuri kalmamıştı. Rıza Han, buradan gitmiş olan Asurilerin Azerbaycan’a dönmelerine izin verdi. Göç edenlerin büyük kısmı geri döndü. Türkiye’de kaleme alınan kitaplarda Asurilerle Ermeniler bibirine karıştırılmaktadır. Aslında birbirini sevmeyen bu iki toplum, tarihlerinde çok kısa süre işbirliği yapmıştır. Andranik Ermeni, Petros İllu/ Aga Petros ise, Asuri’dir. Hakkâri/ Yüksekova -Sero (Bajirge) sınır kapısına ~40 km mesafede, başkenti Urumiye olan stratejik değeri yüksek mutasavver Asuri-Ermeni devletçiği, Sevr’den ayrı düşünülmemelidir. Değerlendirmede, enerji kaynakları, “Büyük Ermenistan”, “Büyük Kürdistan” ve “Büyük İsrail” ile birlikte ele alınmalıdır. Aslında Asuri-Ermeni devletçiği, ayrı bir kitap veya akademik çalışma olarak değerlendirilEbilir. Bu konularda Rus, Fransız, ABD, İngiliz, İran ve Türk arşivlerinde detaylı bilgiler ve diplomatik yazışmalar muhakkak olmalıdır.

İsmail Ağa Simko’nun, Kâzım Karabekir ile temasının bulunduğunu biliyoruz. Bu dönemde işgal ve iç gaileleler nedeniyle, İran’ın bölgedeki kontrolü oldukça zayıftı. Cilolar, Osmanlı arazisinden Batı Azerbaycan topraklarına göç eden Süryani/ Asurilerdir. Geldikleri bölgenin adından ötürü kendilerine “Cilo” denmiştir. Bunlar ırk olarak aynı olmakla birlikte, mezhep olarak Katolik/ Keldani ve Ortodoks değildir. Doğu Asur/ Şarki Aşûr Kilisesi mensubudurlar. Teslisi reddederler. Bundan ötürü, patriklerine “doğu/ mardin” anlamını da veren “Meddinha/ Medinha/ Mardinhâ/ Ebune” derler.

İngilizlerin, 7 Ağustos 1933 tarihinde Irak’ta düzenlediği Asur katliamı, bu halk için sonun başlangıcı oldu. Banipal RamSinî,“7 Ağustos 1933 Assyrıan Massacre/ Katliâm-ı Aşûryân/ Asurluların Katliâmı” isimli 50 sayfalık Farsça kitapçığında, İngilizlerin gerçekleştirdiği Asuri soykırımını çarpıcı bir dille kaleme almıştır. Asurlular, İngilizlere güvenmemin acısını telâfi edilemeyecek şekilde çektiler.

1925-1979 yılları arasında Pehlevi rejimi dönemimde Asurilerden önemli bir kitle İran Komünist Partisi’ne katılmıştır. Asuriler, 1945-1946’da kurulan Azerbaycan Millî Hükümeti’ni desteklediler. Dr.İshak Perim ve Dr.Emir Has Bebe destek verenler arasındadır. Asurileri temsilen Yusuf Babekan Azerbaycan Millî Hükümeti kuruluncaya kadar oluşturulan heyette yer almıştır. Asurilerin Azerbaycan Millî Hükümeti’ni desteklemeleri Türkler ile Asuriler arasındaki ilişkileri yumuşatmış ve eski dostlukların tekrar kurulmasına vesile olmuştur. Ancak Millî Hükümet’e verdikleri destekten ötürü her iki toplum ABD ve İngiliz destekli Tahran yönetiminin hışmına uğramıştır. Tabii büyük hisse Azerbaycan Türkleri’ne düşmüştür. Günümüzde parlamentoda temsilcileri vardır. (R.Blaga, s.332-344; Recep Albayrak ‘Hacaloğlu’, Türkmen ve Asur Kiliselerinde…, s.21-31; Dehgân, Ali: Serzemîn-i Zerdüşt RıZaiye, 511-513 ve devamı) Bkz.→Batı Azerbaycan Bölge Valiliği; Küresinli İli


Yüklə 9,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   ...   88




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin