Divan-ı Hümayun, Osmanlı Devleti'nin en yüksek karar organı. Divan-ı Hümayun' un varlığı I. Osman (Gazi) dönemine (1299- 1324) uzanmakla birlikte ilk kurallan I. Bayezid (Yıldıran) döneminde (1389- 1402) belirlenmiştir. Bu dönemde Divan-ı Hümayun padişahın başkanlığında toplanırdı. II. Mehmed (Fatih), devletin merkezîleşmesine paralel olarak divana bazı temel değişiklikler getirdi. Fatih Kanunnamesi, divanın işleyişini ve hiyerarşisini belirli kurallara bağladı. Padişahın divana başkanlık
Divan-ı İıışa 206
etmesi yöntemi kaldırıldı. Artık egemen sınıfın öbür mensuplarının çok üzerinde bir konuma yükseltilen padişah, vezirleriyle dahi araya mesafe koyuyor ve isterse divan toplantılarını "kasr-ı adil" denen bir kafes arkasından izleyebiliyor, ama toplantılara müdahale etmiyordu. Bu durum divana başkanlık eden sadrazamın devlet yönetimindeki etkisini artırdı. Bununla birlikte I. Selim (Yavuz) ve I. Süleyman (Kanuni) zaman zaman divana başkanlık etmeyi sürdürdüler. Başlangıçta her gün toplanan Divan-ı Hümayun, 16. yüzyılın başlarında haftada beş kez, aynı yüzyılın sonlarında ise haftada dört kez toplanıyordu. IV. Meh- med döneminde (1648-87) toplantı günü haftada ikiye indiyse de daha sonra yeniden dörde çıkarıldı. 18. yüzyıl başlarında Divan- ı Hümayun etkinliğini büyük ölçüde yitirdi ye devlet yönetiminde ağırlık sadrazamın İkindi Divam'na geçti. Gene 18. yüzyıl başlarında divan toplantıları III. Ahmed tarafından yeniden haftada iki güne indirildi. Daha sonra haftada yalnızca bir kez salı günleri toplanan Divan-ı Hümayun, 1768'de altı haftada bir gün toplanmaya başladı. 1837'de Meclis-i Vükela'nın oluşturulmasıyla fiilen ortadan kalkmasına karşın, Osmanlı Devleti'nin sonuna değin varlığını simgesel olarak sürdürdü.
İstanbul'un alınmasından 18. yüzyıla değin Divan-ı Hümayun, Topkapı Sarayı'nda Kubbealtı denen yerde toplanırdı. Sadrazam, kubbealtı vezirleri, Rumeli beylerbeyi, Rumeli ve Anadolu kazaskerleri, nişancı, başdefterdar, şıkk-ı evvel ve şıkk-ı sani defterdarları divanın asıl üyeleriydi. Yeniçeri ağası ve kaptanıderya, ancak vezir rütbesinde olmaları halinde görüşmelere katılabilirlerdi. Bunlar belli bir statüye bağlı üyelerdi. Reisülküttab, tezkireciler, çavuş- başı ve kapıcılar kethüdası da divan üyesi olmamakla birlikte Divan-ı Hümayun'un yardımcıları olarak toplantıya katılırdı. Divanın asıl üyeleri teşrifata uygun olarak düzenlenmiş yerlerine oturarak görüşmelere katılırken, reisülküttab, tezkireciler, ça- vuşbaşı ve kapıcılar kethüdası toplantıyı ayakta izlerlerdi. Bu görevlilerin dışında toplantıların hazırlanması ve yürütülmesi, kararların uygulanması, infaz gibi işlere yardım eden pek çok hizmetli vardı.
Divan-ı Hümayun çalışmasına geleneksel olarak sabah namazından sonra törenle başlardı. Reisülküttab telhis kesesini (gündem) sadrazamın soluna, divitdar bir peşkir ile bir torba akçeyi önüne koyardı. Tezkire-
Divan-ı Hümayun, 16. yüzyılda yapılmış bir minyatür; Avusturya Ulusal Kütüphanesi, Viyana
Alfa Yapım
çiler de Defterhane'den gerekli defterleri toplantıya getirirlerdi. Çavuşbaşı, kapıcılar kethüdası ve divan çavuşları Divan-ı Hümayun'un güvenliği, dilekçelerin alınması, şikâyetçilerin sıraya konması gibi işleri yaparlardı. Oturum boyunca, gündemdeki konular görüşülüp karara bağlanırdı. Kararlar arz gününde sadrazam tarafından padişaha sunulur ve onun onayı alınırdı. Sadrazam seferdeyken divana genellikle onun yerine sadaret kaymakamı denen en kıdemli vezir başkanlık ederdi. Divana çağrılan elçilerle görüşmeler Divan-ı Hümayun tercümanları aracılığıyla yürütülürdü. Alınan kararların hemen uygulanması yasa gereğiydi. Cuma günkü toplantılara cuma divanı(*) ya da huzur mürafaası(*) denir ve hukuksal sorunlarla davalar ilgili kazaskerce çözülürdü. Hükümler reisülküttabın buyruğundaki kâ- tiplerce hemen yazılarak ilgililere verilir, berat düzenlemesi gerektiğindeyse konu nişancıya havale edilirdi. Muhzır ağa, bostancılar odabaşısı ile öbür güvenlik ve infaz görevlileri, divandan çıkan idam, tutuklama ya da sürgün cezalarını infaz için dışarıda beklerlerdi. Öğle namazından önce oturum kapanır, görüşülemeyen konular sadrazamın İkindi Divanı'nda ele alınırdı. Üyelerin sarayda öğle yemeği yemeleri ve törenle dağılmaları bir gelenekti.
Divan-ı Hümayun'un kapıkulu ulufelerinin dağıtılması ve elçilerin kabulü ile ilgili özel toplantılarına Galebe Divanı ya da Ulufe Divanı denirdi. Bu tür divanlar, ek olarak yapılan törenin dışında, olağan Divan-ı Hümayun'dan sayılırdı. Divan-ı Hümayun özel durumlarda padişahın gerekli görmesi halinde de toplanır, bu tür toplantılarda yalnızca bir konu görüşülürdü. Divan-ı Hümayun'a bağlı Beylik, Tahvil, Rüus ve Amedi kalemleri vardı. Bu kalemlerde Divan-ı Hümayun'dan çıkan kararlarla ferman ve beratların örnekleri, mühim- me, şikâyet, ahkâm, rüus ve tahvil defterlerine aynen geçirilirdi. Yabancı devletlerle ilgili kararlar name defterlerine yazılırdı. Bu kayıtlara Divan-ı Hümayun sicilleri denirdi.
Dostları ilə paylaş: |