Lujin gözlerini ona dikerek:
"Evet?" dedi. "Ne diyorsunuz?"
Sonunda duyulur duyulmaz bir ses çıktı Sonya'dan:
"Bilmiyorum... Ben hiçbir şey bilmiyorum..."
"Bilmiyor musunuz?" dedi Lujin: birkaç saniye sustu, sonra yine sert ama öğüt verir gibi bir tavırla: "Düşünün Matmazel, enine boyuna, iyice bir düşünün durumu, istediğiniz kadar süre vermeye hazırım size düşünmeniz için. Dikkat buyrun: eğer bu kadar emin olmasaydım, bunca tecrübemin üzerine sizi açıkça suçlamak tehlikesini göze alamazdım. Çünkü böyle herkesin gözü önünde yapılan suçlamalar, bile bile yapılan sahte suçlamalar, ya da yanılgıya düşerek yapılan suçlamalar, bir bakıma o suçlamayı yapan kişiyi suçlu duruma düşürür. Bunu biliyorum. Bu sabah, ihtiyacım olduğu için yüzde beşlik tahvillerimden birkaç tanesini paraya çevirmiştim, nominal değerleri'üç bin rubleydi tahvillerin. Hesabı cep defterimde yazılıdır. Eve gelip paraları saydım -Andrey Semyonoviç de buna tanıktır,- iki bin üç yüz rublesini cüzdanıma yerleştirdim, cüzdanımı da ceketimin
472
yan cebine koydum. Masada beş yüz ruble kadar bir para kalmıştı, bu paralar arasında üç tane yüzlük banknot vardı. Bu sırada (benim çağırmam üzerine) siz geldiniz odaya. Yanımda kaldığınız sürece çok heyecanlıydınız, o kadar ki, konuşmamız daha bitmediği halde, üç kez kalkıp gitmeye davrandınız. Andrey Semyonoviç bunların hepsine tanıklık edebilir. Herhalde, Matmazel, sizi Andrey Semyonoviç aracılığıyla çağırtmamın biricik nedeninin, öksüzlerin ve Katerina İvanovna'nın acınası durumları üzerine sizinle konuşmak (çünkü ben yas yemeğine gelemeyecektim), bir yardım defteri açmanın ya da piyango düzenlemenin yararlı olup olmayacağını görüşmek için olduğunu inkâr etmeyeceksinizdir? Siz bana teşekkür ettiniz, hatta , gözleriniz yaşardı (size her şeyi bir bir anlatıyorum, çünkü, birincisi, olup bitenleri size hatırlatmak istiyorum, ikincisi de, en ufak bir ayrıntıyı bile gözden kaçırmadığımı göstermek istiyorum). Sonra, aileniz için ilk yardım olmak üzere, masadan on rublelik bir banknot alıp size verdim. Bunların hepsini Andrey Semyonoviç de gördü. Daha sonra sizi kapıya kadar geçirdim. Siz hep aynı heyecan içindeydiniz. Siz çıktıktan sonra Andrey Semyonovic'le on dakika kadar konuştuk, daha sonra Andrey Semyonoviç de çıktı. Bunun üzerine, bir kez daha sayıp' kaldırmak için masadaki paraların başına döndüğümde, büyük bir şaşkınlıkla, yüz rublelik bir banknotun eksik olduğunu gördüm. Şimdi düşünelim.: Andrey Semyonoviç'ten kuşkulanamazdım; bunu düşünmek bile utandırır beni. Hesaplarımda yanılmış olamazdım, çünkü sizin odaya gelmenizden bir dakika önce paraları hesaplamış ve toplamı doğru bulmuştum. Sizin heyecanlı halinizi gitmek için o acelenizi, bir an elinizin masada durduğunu hatırlayınca, öte yandan toplumsal .durumunuzu göz önüne alınca, dehşet içinde, hatta hiç istemememe rağmen, kuşkusuz zalimce, ama haklı bir kuşkuya düşmek zorunda kaldığımı siz de kabul edersiniz! Şunu bir kez daha tekrarlayayım ki, kendime kesinlikle güvenmeme rağmen, yine de böylesi bir suçlamayla kendimi tehlikeye attığımı biliyorum. Ama gördüğünüz gibi bir an bile duraksamadım, isyan ettim, niçin olduğunu da size söyleyeyim: bunun biricik nedeni, hanımefendi,
473
bunun biricik nedeni, sizin kapkara nankörlüğünüzdür! Şu ise bakın! Ben sizi bir felaketle karşı karşıya bulunan ailenizin çıkarları için çağırayım, gücüm oranında size on rublelik yardımda bulunayım, siz bana bütün bunların üzerine, hem de hemen o anda, böyle bir davranışta bulunun! Hayır, bu hiç iyi bir şey değil! Size bir ders vermek gerekiyor. Düşünün bir kez... Ayrıca sizden gerçek bir dostunuz sıfatıyla (şu anda daha iyi bir dostunuz olamaz çünkü!) rica ediyorum, aklınızı başınıza toplayın! Yoksa acımasız davranacağım! Evet, ne diyorsunuz?"
Sonya dehşet içinde:
"Ben sizden bir şey almadım", dedi," Siz kendiniz bana bir on ruble verdiniz, işte, alın onu da..." Sonya cebinden mendilini çıkardı, düğümlediği yeri bulup on rubleyi çıkardı ve parayı Lujin'e uzattı."
Pyotr Petroviç parayı almadı, çıkışarak:
"Demek yüz rubleyi aldığınızı kabul etmiyorsunuz?" dedi.
Sonya çevresine bakındı. Herkes ona korkunç, sert, alaycı, nefret dolu bakışlarla bakıyordu. Raskolnikov'a bir göz attı... Delikanlı kollarını kavuşturmuş, sırtı duvara dayalı, alev alev yanan gözlerle kendisine bakıyordu.
"Ah, Tanrım!" diye haykırdı Sonya.
Lujin usulca, hatta sevecenlik dolu bir sesle.
"Amaliya İvanovna", dedi, "durumu polise bildirmemiz gerekiyor, bunun için çok rica ediyorum, şimdilik kapıcıyı çağırtınız!"
"Gott der Barmherzige*! Ben onun hırsız olduğunu zaten biliyordum!" dedi Amaliya İvanovna:
"Biliyor muydunuz?" dedi Lujin. "Öyleyse böyle bir sonuca varmış olmak için birtakım nedenleriniz olsa gerek? Tanıklar önünde söylemiş de olsanız, bu sözlerinizi unutmamanızı rica edeceğim sizden, saygı değer Amaliya İvanovna."
Birden, her yandan gürültülü konuşmalar duyuldu, herkes kımıldadı.
Kendine gelen Katerina İvanovna, bulunduğu yerden koparcasına Lujin'in üzerine atıldı:
* Aslında da Almanca: Merhametli Tanrım! (Çev.)
474
"Nasıl! Siz onu hırsızlıkla mı suçluyorsunuz? Sonya'yı, öyle mi? Ah, alçaklar, alçaklar! "Sonra Sonya'ya atıldı, kupkuru kollarıyla bir mengene gibi sıkarak kucakladı." Sonya! Nasıl alırsın sen bu adamın verdiği on rubleyi! Ah, aptal! Ver çabuk! Ver şunun on rublesini! Evet, işte!"
Sonya'nın elinden parayı alıp avucunda buruşturdu ve olanca gücüyle Lujin'in suratına fırlattı. Buruşturulmuş para Lujin'in gözüne çarptı ve oradan yere sekti. Amaliya İvanovna parayı almak için fırladı. Pyotr Petroviç müthiş öfkelenmişti:
"Tutun su deli karıyı!" diye bağırdı.
Bu arada kapıda, Lebezyatnikov'un yanında, aralarında o iki paşralı kadının da bulunduğu, birkaç kişi daha belirdi.
Katerina İvanovna
"Nasıl! Deli mi? Ben mi deliyim?" diye bağırdı. "Aptal! Seni
aptal seni! Seni hilebaz dava vekili seni! Aşağılık herif! Sonya senden para çalacak ha! Değil çalmak, Sonya sana üste para verir be!" Sinirli bir kahkaha atan Katerina İvanovna, parmağıyla herkese Lujin'i göstererek: "Şu aptalı görüyor musunuz?" diye odanın dört bir yanına atılmaya başladı; bu sırada ev sahibi Amaliya İvanovna gözüne ilişti: "Nasıl! Sen de mi?.. Sen de mi onun hırsız olduğunu söylüyorsun, yağ tulumu! Seni Prusyalı tavuk seni! Ah sizi! Ah sizi! Sonyacığım senin yanından geldikten sonra, alçak herif, odadan dışarı bile çıkmadı, şuracıkta, Rodion Romanoviç'in yanında oturdu! Arayın üstünü! Dışarı çıkmadığına göre, paranın üzerinde olması gerekir! Ara, hadi ara üstünü! Arasana! Ama eğer bir şey bulamazsan, kusura bakma halin dumandır! Doğruca efendimize Çar hazretlerine, merhametli çarımıza başvuracağım, ayaklarına kapanacağım! Bugün, hemen simdi! Ben garibim, beni bırakırlar yanına! Bırakmazlar mı sanıyorsun? Yalan söylüyorsun, bırakırlar! Bırakırlar işte! Sonyamın mazlum bir kız olduğunu bildiğim için böyle yaptın değil mi? Buna güveniyordun, öyle değil mi? Ama, kardeş ben yaman kadınımdır! Sökmez bana bu numaralar! Ara hadi! Arasana! Arasana! Arasana!.."
Katerina İvanovna bunları söylerken, bir yandan da Lujin'i öfkeyle çekiştirerek Sonya'ya yaklaştırmaya çalışıyordu.
475
"Ben hazırım... Söylediklerimin hesabını da verebilirim..." diye mırıldandı Lujin. "Ama... siz lütfen kendinize gelin hanımefendi! Ne yaman bir kadın olduğunuz fazlasıyla görülüyor... Ama bu... bu nasıl olabilir? Evet, yeterince tanık var, ama yine de bu işin polis önünde yapılması gerekir. Ben hazırım... Ama yine de zor bir durum... cinsiyet meselesi var ortada... Amaliya İvanovna da yardım ederse eğer... Ama bu işler yine de böyle yapılmaz... Nasıl yapsak acaba?"
"Kimi isterseniz çağırın!" diye bağırdı Katerina İvanovna.
"Kimi isterseniz çağırın, arasın! Sonya, çevir ceplerini tersine,
görsünler! Işte! Işte! Bak bakalım canavar herif! Bak işte, bomboş! Burda mendili vardı, görüyor musun, bomboş cebi! Işte
öteki cebi! Işte, görüyor musun!"
Katerina İvanovna, Sonya'nın ceplerini tersine çevirmeye, daha doğrusu yırtarcasına çekiştirmeye başlamıştı. Ama birden ikinci olarak çektiği sağ cepten bir kâğıt parçası fırladı, havada bir yay çizip tam Pyotr Petroviç'in önüne düştü. Bunu herkes görmüştü, bağrışanlar oldu. Pyotr Petroviç eğildi, kâğıdı iki parmağıyla yerden aldı, kaldırıp herkese göstererek açtı. Bu, sekize katlanmış yüz rublelik bir banknottu. Pyotr Petroviç elini havada dolaştırarak banknotu herkese gösterdi.
"Hırsız! Defol evimden!,Polis! Polis!" diye bağırdı Amaliya İvanovna. Sibirya'ya sürmek gerek bunları! Defol!
Her kafadan bir ses çıkıyordu. Raskolnikov susuyor, gözlerini kırpmadan Sonya'ya bakıyordu. Arada bir, hızla, bakışlarını Lujin'e kaydırdığı oluyordu. Sonya olup bitenlerden hiçbir şey anlamıyormuşçasına, hatta şaşkınlık belirtisi bile göstermeden olduğu yerde duruyordu. Birden yüzü kıpkırmızı oldu, bir çığlık atarak elleriyle yüzünü kapadı. Yürek parçalayıcı bir sesle:
"Hayır, ben almadım, ben hiçbir şey bilmiyorum!" diye haykırarak Katerina İvanovna'ya atıldı. Katerina İvanovna da onu herkesten korumak istiyorcasına sımsıkı kucaklayıp göğsüne bastırdı.
Her şey apaçık ortadaydı, ama yine de Katerina İvanovna: "Sonya! Sonya! Ben inanmıyorum! Görüyorsun ya, ben inanmıyorum!", diye mırıldanarak bir çocuk gibi Sonya'yı kollarından
476
sarsıyor, ellerini yakalayıp dudaklarına götürerek öpüyordu. "Sen alacaksın ha! Ne aptal insanlar bunlar! Ah, Tanrım!" Odadakilere döndü. "Aptallar! Hepiniz aptalsınız! Onun nasıl bir yürek taşıdığını, onun nasıl bir kız olduğunu bilmiyorsunuz daha! O para çalacak ha! Üstündeki son gömleğini satar, kendisi yalınayak, çırılçıplak kalır da, ihtiyacı olanlara verir o, böyle bir kızdır Sonya! Çocuklarım açlıktan ölmesinler diye vesikalı oldu, bizim için kendini sattı!.. Ah, rahmetlim ah! Ah rahmetlim, ah! Kalk da gör su olup bitenleri, kalk da gör! Işte senin yas yemeğin! Efendiler, korusanıza onu, ne diye dikilip duruyorsunuz öyle!' Rodion Romanoviç! Siz neden karşı çıkmıyorsunuz? Yoksa siz de mi inanıyorsunuz? Hepiniz, hepiniz, hepiniz bir tek serçe parmağı bile olamazsınız onun! Tanrım! Korusanıza onu!"
Bu zavallı, bu veremli, kimsesiz kadının ağlayışı odada bulunanlar üzerinde derin bir etki yapmış gibiydi. Veremin tükettiği bu acılı yüzde, yer yer kan pıhtılarının bulaştığı bu kurumuş dudaklarda, bu hırıltılı, boğuk haykırışta, bu çocuk ağlamasına benzer hıçkırıklarda, bu saf, çocuksu, umutsuz yalvarışla öylesine acı, öylesine insanın yüreğine işleyen bir şeyler vardı ki, zavallı kadına herkes acımış gibiydi. En azından Pyotr Petroviç hemen acımıştı.
"Hanımefendi! Hanımefendi!" dedi etkileyici bir sesle, "bu işin sizi ilgilendirir bir yanı yok! Hiç kimse sizi kötü niyetlilikle ya da bu işe rıza göstermiş olmakla suçlamaya cesaret edemez! Kaldı ki, cepleri tersine çevirerek isi ortaya çıkaran sizsiniz: demek ki bu konuda hiçbir şey bilmiyordunuz... Sonya Samyonovna bu işi eğer yoksulluğunun etkisiyle yaptıysa, kendisini hemen bağışlamaya hazırım, ama Matmazel, bunu niçin itiraf etmekten kaçındınız? Yüzkarası bir duruma düşmekten mi korktunuz? Belki de bu daha ilk deneyiminiz? Ya da, kendinizi kaybediverdiniz? Evet, anlaşılmayan bir yanı yok işin, son derece açık her şey! Ama yine de böylesine bayağılaşmamalıydınız!" Odada bulunanlara döndü." Baylar! Küçük hanıma acıdığım için uğradığım onca hakarete rağmen kendisini hemen şu anda bağışlamaya hazırım." Sonya'ya döndü. "Matmazel, şu anda
477
duyduğunuz utanç, gelecek için size ders olsun. Bu işi daha ileri götürmeyeceğim, burada kapatıyorum. Yeter!"
Pyotr Petroviç, yan gözle Raskolnikov'a baktı. Bakışları karşılaştı. Raskolnikov'un ateşli bakışları Lujin'i yakıp kül etmeye hazırdı. Katerina İvanovna ise artık hiçbir şey duymuyordu: Sonya'yı kucaklamış, çılgın gibi öpüp duruyordu. Çocuklar da minicik kollarıyla dört yanından sarmışlardı Sonya'yı. Ne olup bittiğini pek de anlayamayan Poleçka, hıçkırıklardan sarsılıyor, ağlamaktan şişmiş, ıslak, güzel yüzünü, Sonya'nın omuzuna dayayarak gizlemeye çalışıyordu.
Tam bu sırada kapı tarafından gür bir ses yükseldi:
"Bu ne alçaklık!"
Pyotr Petroviç hızla çevresine bakındı.
"Bu ne alçaklık!" diye tekrarladı Lebezyatnikov, gözlerini Lujin'in gözlerine dikerek:
Pyotr Petroviç, hafifçe irkilir gibi oldu. Herkes farketmişti bunu. (O sırada Pyotr Petroviç'in irkildiğini farkettiklerini daha sonra hatırladılar). Lebezyatnikov odanın içine doğru bir adım attı, Pyotr Petroviç'e yaklaşarak:
"Bir de beni tanık göstermeye cesaret ediyorsunuz ha!" dedi.
"Ne diyorsunuz siz Andrey Semyonoviç? Neden söz ediyorsunuz?" diye mırıldandı Lujin.
"Şundan söz ediyorum ki, siz bir iftiracısınız! Söylemek istediğim bu!" dedi Lebezyatnikov. Müthiş öfkeliydi. Aşırı miyop gözleriyle Lujin'e sert sert bakıyordu. Raskolnikov onun her sözünü yakalayıp tartmak istercesine gözlerini Lebezyatnikov'a dikmişti. Yeniden sessizlik egemen olmuştu odaya. Pyotr Petroviç özellikle de ilk anlarda kendinden geçer gibi olmuştu. Kekeleyerek:
"Eğer bu sözler banaysa..." diye başladı. "Ne oluyor size allahaşkına? Aklınız başınızda mı?"
"Benim aklım başımda, ama siz bir sahtekarsınız! Ah, ne bayağılık! Her şeyi sonuna kadar dinlemek için mahsus bekledim, anlamak istiyordum çünkü... İtiraf ederim ki, şu anda bile mantığıma aykırı geliyor bu yaptıklarınız. Neden yaptınız bütün bunları, hiç anlamıyorum."
478
"Ne yapmışım ben? Nedir bu saçmalar, bu bilmece gibi sözler! Yoksa sarhoş musunuz?"
"Ben içki içmem, aşağılık herif!. Ama sen içebilirsin... İnançlarıma aykırı olduğu için ben ağzıma içki koymam! Düşününüz ki baylar, şu yüz rublelik banknotu kendi elleriyle Sonya Semyonovna'ya verdi bu adam, ben bunu gözlerimle gördüm, tanığım... Yargıç huzurunda yemin edebilirim... O, o verdi parayı!"
Lujin ıslıksı bir sesle:
"Yoksa sen keçileri mi kaçırdın, süt kuzusu?" dedi. "Kendisi daha demin herkesin gözü önünde ve açıkça benden on rubleden başka bir para almadığını söyledi. Bu duruma göre ben ona nasıl başka para vermiş olabilirim?"
"Ben gördüm, gözlerimle gördüm!" diye bağırdı Lebezyatnikov. "Inançlarıma aykırı olmasına rağmen, hemen şu anda, yargıç önünde istedikleri yemini etmeye hazırım; çünkü parayı kaşla göz arasında kızın cebine nasıl sokuşturduğunuzu gözlerimle gördüm! Kapının orda, vedalaşırken, o bir ara başını çevirdiğinde, sağ elinizle onun elini sıkarken, sol elinizle parayı cebine bırakıverdiniz. Ama ben, aptal, bunu iyi yürekliliğinizden böyle gizlice, yaptığınızı sanmıştım... Her şeyi kendi gözlerimle gördüm! Gördüm!"
Lujin'in yüzü kireç gibi oldu.
"Yalan söylüyorsunuz!" diye bağırdı. "Tâ pencerenin ordan parayı nasıl seçebilirdiniz ki? Miyop gözlerinizle hayal görmüşsünüz siz! Sayıklıyorsunuz!"
"Hayır, hayal görmedim ben! Evet, uzakta duruyordum, ama yine de her şeyi gördüm. Dediğiniz doğru, pencerenin ordan paranın kaç rublelik olduğunu seçebilmek zordur, ama ben bir başka nedenle bunun özellikle yüz rublelik bir banknot olduğunu çok iyi biliyorum. Çünkü siz Sonya Semyonovna'ya on rubleliği verirken, masadan bir de yüz rublelik banknot aldınız (bunu kendi gözlerimle gördüm, çünkü o sırada yanınızdaydım ve aklıma gelen bir düşünce nedeniyle de elinizde bir yüz rublelik bulunduğunu unutmadım). Parayı katladınız ve konuşmanız süresince hep avucunuzda tuttunuz. Sonra ben bunu unuttum. Ama ayağa kalktığınızda parayı sağ elinizden sol elinize
479
geçirirken az kalsın yere düşürecektiniz, o zaman yeniden hatırladım. Çünkü yine aynı şeyi, yani Sonya Semyonovna'ya benden gizli bir yardımda bulunmak istediğinizi düşündüm. Bunun üzerine hareketlerinizi ne büyük bir dikkatle izlemeye başladığımı tahmin edebilirsiniz... Sonra da parayı farkına varmadan kızın cebine sokmayı başardınız. Bunu kendi gözlerimle gördüm, gördüm! Yargıç önünde yemin edebilirim!"
Lebezyatnikov nerdeyse tıkanacaktı. Odanın her yanından, çoğu şaşkınlık dile getiren sesler yükselmeye başladı; ama öfkeli, tehdit karakteri giderek artan sesler de duyuluyordu, Pyotr Petroviç'i çember içine almışlardı. Katerina İvanovna, Lebezyamikov'a atılarak:
"Andrey Semyonoviç!" dedi, "Sizin hakkınızda yanılmışım! Koruyun onu! Bir siz ondan yanaşınız! Kimsesi yok onun! Sizi Tanrı gönderdi! Andrey Semyonoviç, iki gözüm, canım kardeşim!"
Ve Katerina İvanovna, ne yaptığının farkında olmadan, Andrey Semyonoviç'in önünde diz çöktü.
Pyotr Petroviç öfkeden deliye dönmüştü.
"Saçma!" diye bağırdı. "Söyledikleriniz baştan aşağı saçma! Bunu unutmuştum, sonra hatırladım, sonra yine unuttum. Nedir bütün bunlar! Yani ben mahsus mu sokuşturdum parayı onun cebine? Niçin? Ne amaçla? Ne alıp veremediğim olacak benim bu... bu kızla?"
. "Niçin? Işte benim anlayamadığım da bu! Ama sözlerim bütünüyle gerçeği yansıtıyor! Bu konuda o kadar yanılmıyorum ki, ah, ne kadar aşağılık bir adamsınız! Bu davranışınızdan dolayı elinizi sıkıp size teşekkür ettiğim sırada, özellikle aklıma gelen bir soruyu çok iyi hatırlıyorum. Bu parayı neden özellikle gizlice koymuştunuz kızın cebine? Özellikle gizlice? Acaba benim, kişisel yardımların köktenci bir çözüm olmadığı için bunlara karşı olduğumu biliyordunuz da yalnızca benden gizlemek için mi böyle davranmıştınız? Daha sonra, benim yanımda bu kadar büyük bir parayı vermekten utanmış olabileceğinize karar verdim. Sonra, ona sürpriz yapmak istemiş de olabilirdiniz... cebinde yüz rublelik bir banknot bulacak ve şaşıracaktı... (Çünkü bazı
yardımsever kişilerin yaptıkları yardımın gizli kalmasını istediklerini; bundan çok hoşlandıklarını biliyorum). Yine düşündüm ki, belki de, cebinde parayı bulunca size teşekkür etmeye gelip gelmeyeceğini denemek istiyordunuz! Sonra, hani, sağ elin verdiğini sol el bilmemeli sözü uyarınca, size minnet duymasından kaçınmak istiyor da olabilirdiniz!.. Kısacası daha neler neler geldi aklıma... Ama ben. bütün bunlar üzerinde daha sonra düşünmeye karar verdim. Öte yandan sırrınızı bildiğimi belli etmenin de kabalık olacağını düşündüm. Ancak aklıma yine bir şey takılmıştı: kendisine yapılan iyilikten habersiz olan Sonya Semyonovna, parayı yitirebilirdi. Bu bakımdan buraya gelip cebine yüz ruble bıraktığınızı kendisine söylemeye karar verdim. Ama "Pozitivist Metodun Genel Sonuçlan "*nı bırakmak, özellikle de kitapta Piderit'le Vagner'in makalelerini okumalarını salık vermek için geçerken Bayan Kobilyamikov'lara uğradım, sonra doğruca buraya geldim. Geldim ki, meğer burada neler oluyormuş! Şimdi sorarım size: eğer Sonya Semyonovna'nın cebine yüz rublelik banknotu koyduğunuzu görmeseydim, bütün bu ayrıntılı düşünceler, varsayımlar, nasıl, nasıl aklıma gelebilirdi?"
Andrey Semyonoviç uzun söylevini böyle bir mantıki sonuçla bitirdiğinde artık iyice yorulmuş hatta yüzü ter içinde kalmıştı. Ama ne yazık ki, meramını anlatacak kadar Rusça bilmediği için (başka dil de bilmezdi), bu avukatlık başarısından sonra sanki bir anda eriyip tükenmiş, hatta sanki zayıflayıvermişti. Ama konuşması herkes üzerinde büyük bir etki yapmıştı. Öylesine coşkuyla, öylesine inançla konuşmuştu ki, sözlerine herkesi inandırmış gibiydi. Pyotr Petroviç işlerin kötüye gitmekte olduğunu anlıyordu.
"Kafanıza takılan bu saçma sapan sorulardan bana ne!" diye bağırdı. "Bunlar kanıt değildir! Bütün bunları rüyanızda görmüş olabilirsiniz! Ben de size diyorum ki, yalan söylüyorsunuz bayım, kim bilir hangi kızgınlığınızdan dolayı yalan söylüyor ve
"Pozitivist Metodun Genel Sonuçları"... Batıda doğal bilimlerle toplum bilimleri alanındaki en yeni gelişmelerin popüler sonuçlarını aktarmak amacıyla 1866 yılında Petersburg'da, pozitivist bazı filozofların, bu arada T.Piderit ve A. Vagner'in makaleleri bu başlık altında toplanmıştı (Çev.)
480
481
bana kara çalıyorsunuz! Özellikle de sizin serbest ve tanrıtanımaz düşüncelerinize katılmadığım için bana kızmış olabilirsiniz, hepsi bu!"
Ama yaptığı bu manevra Pyotr Petroviç'e bir yarar sağlamadığı gibi, tam tersine her yandan homurtuların yükselmesine neden oldu.
"Şuna bakın, işi nerelere götürdü!" diye bağırdı Lebezyatnikov. "Yalan söylüyorsun! Polis çağır, ben yargıç önünde yemin etmeye hazırım! Yalnız niçin, hangi nedenle böyle aşağılık bir davranışta bulunduğunu hâlâ anlayabilmiş değilim! Ah, ne alçakmışsın meğer!"
"Böyle aşağılık bir davranışta bulunmasının nedenini ben açıklayabilirim... Gerekirse yargıç önünde yemin edebilirim..." Sonunda Raskolnikov söze girmişti, bir adım öne çıkmış, sakin, kendinden emin bir sesle konuşuyordu. Odadaki herkes, daha ilk ağızda, onun gerçekten de işin iç yüzünü bildiğini ve bilmecenin çözümüne yaklaşıldığını anlamıştı. Raskolnikov Lebezyatnikov'a dönerek: "Artık her şeyi anlamış bulunuyorum... "diye sürdürdü sözlerini. "Aslında tâ işin başından beri bunun iğrenç bir tuzak olduğundan kuşkulanıyordum. Yalnızca benim bildiğim, biraz sonra da hepinize anlatacağım özel birtakım nedenlerden dolayı böyle bir kuşkuya kapılmıştım. Işin can alıcı noktası buradadır. Size gelince, Andrey Semyonoviç, değerli sözlerinizle her şeyi kesin olarak anlamamı sağladınız! Herkesin, herkesin beni dikkatle dinlemesini rica ederim: bu bay (Lujin'i gösterdi) birkaç gün önce bir kızla, daha doğrusu benim kız kardeşim Avdotya Romanovna Raskolnikova ile evlenmek üzereydi. Ama üç gün önce Petersburg'a geldiğinin ilk günü, daha ilk görüşmemizde benimle kavga etti, ben de kendisini evimden kovdum; bu olayın iki tanığı vardır. Çok kötü yürekli bir adamdır bu... Dün değil önceki gün, yani kendisiyle kavga ettiğimiz gün, ben daha onun burada, yani sizin odanızda, Andrey Semyonoviç, oturduğunu bilmiyordum. Aynı gün, yani kavga ettiğimiz gün, kendisi, rahmetli Marmeladov'un dostu olarak karısı Katerina İvanovna'ya cenaze harcamalarına kullanması için birkaç kuruş verdiğimi görmüş. Hemen oturup anneme bir mektup
482
yazarak, bütün paramı Katerinâ İvanovna'ya değil de, Sonya Semyonovna'ya verdiğimi bildirmiş, bu arada da Sonya Semyonovna üzerine, daha doğrusu benim Sonya Semyonovna'yla olan ilişkimin niteliği üzerine en aşağılık sözlerle çeşitli imalarda bulunmuş. Hemen anlayacağınız gibi bütün bunlardan amacı, annemle kız kardeşimi, bana binbir güçlükle gönderdikleri paraları kötü yollarda harcadığıma inandırarak, ailemle aramı açmaktı. Dün akşam, annemle kız kardeşimin ve onun bulunduğu bir aile toplantısında, paraları Sonya Semyonovna'ya değil, cenaze harcamaları için Katerinâ İvanovna'ya verdiğimi, o sırada daha Sonya Semyonovna'yı hiç tanımadığımı, hatta yüzünü bile görmediğimi kanıtlayarak gerçeği ortaya çıkardım. Bu arada onun, yani Pyotr Petroviç Lujin'in, sahip olduğu bütün üstünlükleriyle birlikte, kendisi için onca kötü sözler söylediği Sonya Semyonovna'nın serçe parmağı bile olamayacağını ekledim. Kendisinin, Sonya Semyonovna'yı kız kardeşimle yanyana oturtup oturtamayacağım sorusuna karşılık da, daha o gün bu işi yapmış bile olduğumu söyledim. Ettiği onca iftiraya rağmen, annemle kız kardeşimin benimle bozuşmak istememeleri üzerine kendisi iyice çileden çıktı ve söylediği her sözle, annemle kız kardeşime karşı bağışlanmaz kabalıklarda bulundu. Sonunda kesin kopuş oldu ve kendisini evden kovduk. Bütün bu anlattıklarım dün akşam oldu. Şimdi şu noktaya dikkat etmenizi rica ederim: eğer az önce Sonya Semyonovna'nın hırsız olduğunu kanıtlayabilseydi, kız kardeşimle anneme, kuşkularında ve Sonya Semyonovna'yla kız kardeşimi bir tuttuğum için bana gücenmekte çok haklı olduğunu, bana çıkışmakla, kız kardeşimin, yani nişanlısının şerefini koruduğunu kanıtlamış olacaktı. Kısacası, böylece, benim yeniden ailemle aramı açmayı ve onların gözüne girmeyi umuyordu. Sonya Semyonovna'nın şeref ve mutluluğunun benim için ne kadar değerli olduğunu doğru tahmin ederek, benden kişisel olarak öçalmak istemesinden hiç sözetmiyorum. İşte onun hesapları bunlardı! Bütün bu olup bitenleri ben bu şekilde anlıyorum! Bu aşağılık davranışının başka hiçbir nedeni olamaz!"
483
Raskolnikov sözlerini böyle, ya da buna yakın bir şekilde bitirdi. Kalabalık, şaşkınlık dile getiren seslerle sık sık sözlerini kesmiş, ama yine de herkes konuşmasını büyük bir dikkatle dinlemişti. Sakin, kendinden emin, dolambaçsız, kesin bir dille konuşmuştu. Sesindeki kararlılık ve inanç, yüzünün seri anlatımı, herkesin üzerinde derin bir etki bırakmıştı.
Dostları ilə paylaş: |