10.HİDAYET
Hidayet; he,dal,ye harflerinden oluşan hedye kökündendir.
Lügat anlamı; ulaşmak,ermek,iletmektir.
Allah’uteala kur’anıkeriminde bu anlamlara göre HİDAYET’İN ALLAH’A HİDAYET OLMAK ALLAH’A ULAŞMAK olduğunu buyuruyor.
AL-İ İMRAN - 73 : Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeşâ’(yeşâu), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Ve (Ehli Kitap): “Sizin dininize tâbi olandan başkasına inanmayın.” (dediler). (Habibim onlara) De ki: “Muhakkak ki hidayet (insan ruhunun ölmeden önce Allah'a ulaşması), (Allah'ın kendisine ulaştırması)s Allah'ın hidayetidir, size verilenin bir benzerinin, bir başkasına verilmesidir.”. Yoksa onlar, Rabbinizin huzurunda, sizinle çekişiyorlar mı? (Onlara) De ki: “Muhakkak ki fazl Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir.” Ve Allah, Vâsi'dir (ilmi geniştir, herşeyi kapsar), Alîmdir (en iyi bilendir).
BAKARA - 120 : Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).
Sen onların dînine tâbî olmadıkça (uymadıkça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden (asla) razı olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (var ya) işte o, hidayettir.” Sana gelen bunca ilimden sonra eğer onların hevalarına uyarsan andolsun ki; Allah'tan sana ne bir dost ve ne de bir yardımcı olur.
Fakat bütün kur’an meallerinde nerde HİDAYET fiili gecmişse hep “DOĞRU YOL”olarak belirtilmiştir.Bu husustaki görüşler de şöyledir.
*Türkiye gazetesi dini terimler sözlüğü; Hidayet,doğru yolda bulunma,Allah’utealanın razı olduğu yolda bulunma,doğru yolu göstermedir.
*Osmanlıca türkce sözlük; Hidayet,doğruluk,İslamlık,hakkı hak bilip batılı batıl olarak görüp doğru yola girmek,dalaletten ve batıl yoldan uzaklaşmak.
*İslami ilimler ansiklopedisi(diyanet işleri başkanlığı): Ehli sünnet(mezhep alimleri); Hidayet,hidayete erme fiilinin yaratılmasıdır.Ehli sünnet alimleri şunda ittifak etmişlerdir;insan cüz-i iradesini iyiye sarfederse Allah hidayeti yaratır,kötüye sarfederse Allah dalaleti yaratır.
Lugat anlamını yerli yerine oturtamayan ve kur’anı idrak edemeyen alimlerin bu yanlış tarifleri yüzünden böyle kabul eden insanların dalalette kalmalarına ve cehenneme gitmelerine sebep olmuşlardır.
Halbuki ayetler acık,
…İnnelhüda(şüphesizki hidayet) hüdallah (Allah’a hidayet olmak-Allah’a ulaşmaktır.
…İnne hüdallahi (şüphesizki Allah’a hidayet olmak-Allah’a ulaşmak varya) hüvelhüda (işte o hidayettir)
HİDAYETİN gercek anlamının ALLAH’A ULAŞMAK olduğunu idrak eden hidayet’e ermek için bir gayretin içine gireceği ve dalaletten kurtulacağından, ŞEYTAN özellikle hidayeti kendi dostlarına gizletmiş ve YUVARLAK LAFLARLA (doğru yoldur,namaz kılar oruc tutarsanız vs gibi beş şartla) onların oyalanmasını sağlamış.
BAKARA - 159 : İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ min el beyyinâti vel hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûn(lâinûne).
İndirdiğimiz o beyyinelerden olan şeyleri ve hidayeti (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaştırılmasını) Kitap'ta Allah insanlara açıkladıktan sonra gizleyenler (var ya), onlara, hem Allah lânet eder hem de lânet ediciler lânet eder.
İşte rabbimiz bunları bildiği için bize bir hatırlatma yapıyor.Rabbimiz.Namaz kılanlardan bahsederek,namazda “Allah’a ulaşmayı dileyenlerin”hidayete erdiğini ama böyle bir dua da bulunmayanların şeytanı kendilerine dost edinerek onun oyunlarına gelip dalalette kaldıklarını beyan ediyor.
A'RAF – 29-30 : Kul emere rabbî bil kıst(kısti) ve ekîmû vucûhekum inde kulli mescidin ved’ûhu muhlisîne lehud dîn(dîne), kemâ bedeekum teûdûn(teûdûne). Ferîkan hadâ ve ferîkan hakka aleyhimud dalâletu, innehumuttehazûş şeyâtîne evliyâe min dûnillâhi ve yahsebûne ennehum muhtedûn(muhtedûne).
De ki: “Rabbim, adaletle davranmanızı ve bütün mescidlerde kendinizi (vechlerinizi) namaza ikame etmenizi emretti. Ve dînde ihlâsla O'na (Allah'a) dua edin. Sizi yarattığı gibi (O'na) dönersiniz.” Bir kısmı hidayete erdi ve bir kısmının üzerine dalâlet hak oldu. Muhakkak ki; onlar, Allah'tan başka şeytanları dostlar edindiler. Ve onlar kendilerinin hidayete erdiklerini zannediyorlar (hesap ediyorlar).
Enam/71 de HİDAYETİN gercek anlamını saptırmak için şeytanın oyunlarına gelenlerden haber veriyor
EN'AM - 71 : Kul e ned’û min dûnillâhi mâ lâ yenfeunâ ve lâ yadurrunâ ve nureddu alâ a’kâbinâ ba’de iz hedânâllâhu kellezîstehvethuş şeyâtînu fîl ardı hayrâne lehû ashâbun yed’ûnehû ilel hude’tinâ, kul inne hudallâhi huvel hudâ, ve umirnâ li nuslime li rabbil âlemîn(âlemîne).
De ki: “Bize fayda ve zarar vermeyen Allah'tan başka şeylere mi dua edelim? Bizi Allah'ın hidayete erdirmesinden sonra, yeryüzünde şeytanların kandırıp, şaşkın bıraktığı arkadaşlarının “bize hidayete gel” diye çağırdığı kimse gibi topuklarımızın üzerinde geriye mi döndürülelim?” De ki: “Muhakkak ki; Allah'a ulaşmak, o, hidayettir ve biz âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.”
Çünkü hidayeti doğru yol olarak kabul edenler Allah’a ulaşmak kavramını bimedikleri için kendileri de HİDAYETE eremezler ve başkalarını da hidayete erdiremezler dalalettedirler başkalarının da dalalette kalmalarına sebep olurlar.Ve bunun da farkına ölümlerinde varırlar kıyametten sonra da dalalette bıraktıklarının günahlarının bir kısmıyla kendi günahlarını yuklenerek azabını tadarlar.
Dostları ilə paylaş: |