Dünya ve ahiret saadeti İÇİn allah’a ulaşmayi dilemek şarttir



Yüklə 0,79 Mb.
səhifə23/56
tarix07.01.2022
ölçüsü0,79 Mb.
#90832
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   56
YUNUS - 45 : Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah'a mülâki olmayı (Allah'a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimse(ler) olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah'a ulaştıramadılar).

YUNUS – 35-36 : Kul hel min şurekâikum men yehdî ilel hakk, kulillâhu yehdî lil hakk(hakkı), e fe men yehdî ilel hakkı ehakku en yuttebea em men lâ yehiddî illâ en yuhdâ, fe mâ lekum, keyfe tahkumûn(tahkumûne). Ve mâ yettebiu ekseruhum illâ zannâ(zannen), innez zanne lâ yugnî minel hakkı şey'â(şey'en), innallâhe alîmun bimâ yef'alûn(yef'alûne).

De ki: “Sizin ortaklarınızdan Hakk'a (Allah’a) hidayet edecek (ulaştıracak) kimse var mı?” De ki: “Allah, Hakk'a hidayet eder (ulaştırır). Öyleyse Hakk'a hidayet eden (ulaştıran) mı tâbî olunmaya daha lâyıktır (daha çok hak sahibidir) yoksa hidayete erdirilmedikçe, kendisi hidayete eremeyen kimse mi?” Artık size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? Onların çoğu zandan başka bir şeye tâbî olmaz. Şüphesiz zan, haktan bir şey kazandırmaz. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını bilendir.

NAHL - 25 : Liyahmilû evzârehum kâmileten yevmel kıyâmeti ve min evzârillezîne yudıllûnehum bi gayri ilm(ilmin), e lâ sâe mâ yezirûn(yezirûne).


Kıyâmet günü, onların kendi günahlarının tamamını yüklendikten başka, ilimleri olmaksızın dalâlette kalmasına sebep oldukları kimselerin günahlarından (da) yüklenmeleri için. Yüklendikleri şey ne kadar kötü, öyle değil mi?

İBRÂHÎM - 21 : Ve berezû lillahi cemîan fe kâled duafâu lillezînestekberû innâ kunnâ lekum tebean fe hel entum mugnûne annâ min azâbillâhi min şey’(şey’in), kâlû lev hedânallâhu le hedeynâkum, sevâun aleynâ ecezi’nâ em sabernâ mâ lenâ min mahîs(mahîsın).


Hepsi Allah'ın huzuruna çıktılar. Ve zayıf (güçsüz) olanlar kibirlenenlere şöyle dediler: “Muhakkak ki; biz size tâbî olduk. Şimdi siz, Allah'ın azabından bir şeyi bizden giderebilir misiniz?” Onlar: “Eğer Allah, bizi hidayete erdirseydi elbette biz de sizi hidayete erdirirdik. Sabretsek de, sabretmesek de bizim için aynıdır. Bizim için kaçacak bir yer yoktur.” dediler.

Peki HİDAYETE nasıl erilir?

-Hidayeti yani Allah’a ulaşmayı Allah’tan talep etmekle ALLAH’A ULAŞMAYI DİLEMEKLE.

Hadis-i kudsi (riyazussalihin/137,Müslim/6737,tirmizi/2683,ibnimace/4398,tabarani/1650,imam hanbel/müsnet)

“Ey kullarım,bimiş olunki;ben zulmü kendime ve onu aranızda haram kıldım.Sakın zulmetmeyin.Ey kullarım hepiniz dalalettesiniz hidayete erdirdiklerim müstesna,benden hidayeti bana ulaşmayı dileyinki sizi de hidayete erdireyim.”

Hadis te gecen “hidayete erdirdiklerim müstesna” sözü peygamber resullere veli resullere(Onlar ezelde seçilmişlerdir) ve Hidayet’i(Allah’a ulaşmayı) dileyenlere mahsustur.

KASAS - 68 : Ve rabbuke yahluku mâ yeşâu ve yahtâr(yahtâru), mâ kâne lehumul hıyarat(hıyaratu), subhânallâhi ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).
Ve Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Ve seçim hakkı onlara ait değildir. Allah Sübhan'dır (münezzehtir) ve (onların) şirk koştukları şeylerden yücedir.
Ayetlerde de “münib-enab olmakla”yani o na yönelmekle o’na ulaşmayı dilemekle olduğu açıklanıyor.

RAD - 27 : Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).


Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”

ŞURA - 13 : Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).


(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh'a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm'e, Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya vasiyet ettiğimiz şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).
Hadis-i kudsi de buyrulduğu gibi başlangıçta peygamberlerde dahil bütün insanlar DALALETTEDİR(Peygamberler ve kavim Resullerinin Allah’a ulaşma talebi olmadan Allah’uteala onları Hidayete erdirir.)

DUHA - 7 : Ve vecedeke dâllen fe hedâ.


Ve seni dalâlette buldu sonra hidayete erdirdi.

ŞUARA – 19-20 : Ve fealte fa’letekelletî fealte ve ente minel kâfirîn(kâfirîne).

Kâle fealtuhâ izen ve ene mined dâllîn(dâllîne).
(Fravun)Ve sen, yapacağın işi yaptın (cinayet işledin). Ve sen, kâfirlerdensin. Musa (A.S): “Onu yaptığım zaman ben, dalâlette olanlardandım.” dedi.

EN'AM - 77 : Fe lemmâ reel kamere bâzigan kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le ekûnenne minel kavmid dâllîn(dâllîne).


Ay'ı doğarken görünce: “Benim Rabbim bu.” dedi. Fakat kaybolunca: “Eğer Rabbim beni hidayete erdirmezse, mutlaka dalâletteki kavimden olurum.” dedi.

EN'AM – 86-87 : Ve ismâîle velyesea ve yûnuse ve lûtâ(lûtan), ve kullen faddalnâ alel âlemîn(âlemîne). Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim, vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).


Ve İsmail (A.S) ve İlyesea (A.S) ve Yunus (A.S) ve Lut (A.S), hepsini âlemlere üstün kıldık. Ve onların babalarından, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeşlerinden onları seçtik. Ve onları Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ruhu ulaştıran yola) hidayet ettik (ulaştırdık).

TAHA - 121 : Fe ekelâ minhâ fe bedet lehumâ sev’âtuhumâ ve tafıkâ yahsıfâni aleyhimâ min varakıl cenneti ve asâ âdemu rabbehu fe gavâ. Summectebâhu rabbuhu fe tâbe aleyhi ve hedâ.


Bunun üzerine ikisi de ondan (o ağaçtan) yediler. O zaman ikisinin de edep yerleri kendilerine açıldı. Cennet yapraklarından üzerlerine örtmeye başladılar. Ve Âdem, Rabbine asi oldu, böylece azdı.

Gercekte hal böyleyse dalalette olanlar da dünya ve ahiret saadetine ulaşamıyorsa ki ayetler böyle söylüyor.

MAİDE - 105 : Yâ eyyuhellezîne âmenû aleykum enfusekum, lâ yadurrukum men dalle izehtedeytum ilâllâhi merciukum cemîân fe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Ey âmenû olanlar! Nefsleriniz, üzerinizedir (nefsinizin sorumluluğu üzerinize borçtur). Siz hidayette iseniz, dalâletteki bir kimse size bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allâh'adır. O zaman yapmış olduğunuz şeyleri size haber verecek.

Eger kişi DALALET ten kurtulamazsa kesin cehennemliktir.

KAMER – 47-48 : İnnel mucrimîne fî dalâlin ve suur(suurin). Yevme yushabûne fîn nâri alâ vucûhihim, zûkû messe sekar(sekare).
Muhakkak ki mücrimler (suçlular), dalâlet ve çılgınlık içindedir. O gün yüz üstü (sürünerek) ateşe sürüklenirler. “Sekarın (alevli ateşin) dokunuşunu tadın!” (denir).

YASİN – 62-63 : Ve lekad edalle minkum cibillen kesîrâ(kesîran), e fe lem tekûnû ta’kılûn(ta’kılûne). Hâzihî cehennemulletî kuntum tûadûn(tûadûne).


Ve andolsun ki sizden birçoklarını dalâlette bıraktı. Hâlâ akıl etmez misiniz? Size vaadedilmiş olan cehennem (işte) budur.


Yüklə 0,79 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   56




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin