Dünya ve ahiret saadeti İÇİn allah’a ulaşmayi dilemek şarttir


ALLAH’IN MUTLULUK DAVETİ,MUTLULUK RECETESİ VE MUTLULUK GARANTİSİ



Yüklə 0,79 Mb.
səhifə3/56
tarix07.01.2022
ölçüsü0,79 Mb.
#90832
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   56
ALLAH’IN MUTLULUK DAVETİ,MUTLULUK RECETESİ VE MUTLULUK GARANTİSİ;

Allah’utela serbest iradeli kıldığı insanları ve cinleri dünya hayatında da ahiret hayatında da mutlu kılmak ister.Onlara Adem as’dan itibaren gönderdiği peygamberler vasıtasıyla onların mutluluk davetiyelerini,mutluluk recetelerini ve mutluluk garantilerini içeren kitapları göndermiş.Ama şeytan onları ya ortadan kaldırmış ya tahrif etmiş.Fakat Şeytan,kur’annın tahrif edilmeyeceğine dair Allah’ın garantisi olduğunu bildiği için(hicr/9) de onun yerine EMANİYYE adı verilen elyazması kitapları(bakara/78,79-nisa/119,120) devreye koyarak insanların dünya ve ahiret mutluluğunu engellemiş.

Nedir bu mutluluk davetiyesi ?

YÛNUS-62,63,64:E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).Ellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).Lehumul buşrâ fîl hayâtid dunyâ ve fîl âhıreh(âhıreti), lâ tebdîle li kelimâtillâh(kelimâtillâhi), zâlike huvel fevzul azîm(azîmu).

Muhakkak ki Allah'ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun olmazlar, öyle değil mi? Onlar, âmenûdurlar (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı dileyenlerdir) ve takva sahibi olmuşlardır.Onlara, dünya hayatında ve ahirette müjdeler (mutluluklar) vardır. Allah'ın sözü değişmez. İşte O, fevz-ül azîmdir.



ZUMER/10:Kul yâ ıbâdıllezîne âmenûttekû rabbekum, lillezîne ahsenû fî hâzihid dunyâ haseneh(hasenetun), ve ardullâhi vâsiah(vâsiatun) innemâ yuveffas sâbirûne ecrehum bi gayri hisâb(hisâbin).

De ki: "Ey âmenû olan kullar, Rabbinize karşı takva sahibi olun! Bu dünyada ahsen olanlar için bir güzellik vardır. Ve Allah'ın arzı geniştir. Ama sabredenlere ecirleri hesapsız ödenir."

Bu davetiyeleri bize tebliğ eden (Peygamber’ler,Kavim Resulleri,Mürşid’ler ve onlara tabi olan Mü’minler) vasıtsıyla.

AL-İ İMRAN/193,194: Rabbenâ innenâ semi’nâ munâdiyen yunâdî lil îmâni en âminû bi rabbikum fe âmennâ, rabbenâ fagfir lenâ zunûbenâ ve keffir annâ seyyiâtinâ ve teveffenâ meal ebrâr(ebrâri). Rabbenâ ve âtinâ mâ vaadtenâ alâ rusulike ve lâ tuhzinâ yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), inneke lâ tuhliful mîâd(mîâde).

Rabbimiz! Muhakkak ki biz, “Rabbiniz'e âmenû olun” diye îmâna davet eden davetçiyi işittik, böylece îmân ettik (davetçiye tâbî olarak âmenû olduk) Rabbimiz artık bizim günahlarımızı mağfiret et, seyyiatlarımızı ört ve bizi ebrar olan (Allah'a ulaşan ve veli olan cennetlik) kullarınla beraber vefat ettir.


Rabbimiz! Resullerin vasıtasıyla bize vaad ettiğin şeyleri bize ver ve kıyamet günü bizi rezil ve perişan etme. Muhakkak ki sen vaadinden dönmezsin.

FUSSİLET/30:İnnellezîne kâlû rabbunâllâhu summestekâmû tetenezzelu aleyhimul melâiketu ellâ tehâfû ve lâ tahzenû ve ebşirû bil cennetilletî kuntum tûadûn(tûadûne).


Muhakkak ki: “Rabbimiz Allah'tır.” deyip, sonra (da) istikamet üzere olanlara (Allah'a yönelip dîni ikame edenlere) melekler inerler: “Korkmayın ve mahzun olmayın. Ve vaadolunduğunuz cennetle sevinin!” (derler).

AHKÂF/13:İnnellezîne kâlû rabbunallâhu summestekâmû fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).


Muhakkak ki onlar “Rabbimiz Allah'tır.” dediler. Sonra onlar (Allah'a) istikamet üzere oldular. Artık onlara korku yoktur. Ve onlar mahzun olmazlar.

Rabbimiz Allah deyip Allah’a istikametlenmek,yani hedefe yönelmek.Hedef ne? –ALLAH Allah’a ulaşmak için bir gayretin sahibi olmak.Bu sadece kalben “ALLAH’A ULAŞMAYI DİLEMEK”Allah bu dileği hemen işitir ve bilir gereğinide yapar kendine mutlaka ulaştırır.

ANKEBUT/5:Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).
Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.

Sonra Allah onlara recetelerini verir.

YUNUS/57,58:Yâ eyyuhen nâsu kad câetkum mev'ızatun min rabbikum ve şifâun limâ fîs sudûri ve huden ve rahmetun lil mu'minîn(mu'minîne). Kul bi fadlillâhi ve bi rahmetihî fe bi zâlike felyefrehû, hûve hayrun mimmâ yecmeûn(yecmeûne).
Ey insanlar! Size, Rabbinizden öğüt (vaaz) ve göğsünüzde olana (nefsinizin kalbindeki hastalıklara) şifa ve mü'minlere hidayet ve rahmet gelmiştir. De ki: “Allah'ın fazlı ve O'nun rahmeti ile artık ferahlasınlar (sevinsinler). O, onların topladıkları şeylerden (dünya mallarından) daha hayırlıdır.”

Neymiş receteler? “göğüslerimizdeki nefs afetlerinin tezkiyesi terbiyesi için FAZIL ve RAHMET” Allah’a ulaşmayı dileyenler (ileride detaylarıyla anlatılacaktır)Allah’ın tayin ettiği doktorlar (mürşidler) vasıtasıyla o recetelerin uygulanması neticesinde nefs’imizdeki afetler yok olacak ve şeytanla alakamız kesilerek hep ALLAH’LA BERABER olacağız.

NUR/21:Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker(munkeri) ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu, vallâhu semî’un alîm(alîmun).
Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbî olmayın! Ve kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o taktirde (şeytanın adımlarına uyduğu taktirde) muhakkak ki o (şeytan), fuhşu (her çeşit kötülüğü) ve münkeri (inkârı ve Allah'ın yasak ettiklerini) emreder. Ve eğer Allah'ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı (nefsinizin kalbine yerleşmeseydi), içinizden hiçbiri ebediyyen nefsini tezkiye edemezdi. Lâkin Allah, dilediğinin nefsini tezkiye eder. Ve Allah, Sem'î'dir (en iyi işitendir) Alîm'dir (en iyi bilendir).

Allah’uteala,Adem as’mı yeryüzüne indirirken onun ve zürriyetinin mutluluğunun temelinde HİDAYETİN (Allah’a ulaşmanın) olduğunu açıklamıştır.Ve kişi hidayete adım attığı anda aynı zamanda TAKVA sahibi de olur (Muhammed/16,17) dolayısıyla da takva sahibi olanlar hem dünya hem ahret saadetine de ulaşırlar.



KAF/31:Ve uzlifetil cennetu lil muttekîne gayre baîdin.
Ve cennet, takva sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı.

TAHA/123:Kâlehbitâ minhâ cemîan ba’dukum li ba’dın aduvv(aduvvun), fe immâ ye’tiyennekum minnî huden fe menittebea hudâye fe lâ yadıllu ve lâ yeşkâ.


(Allahû Tealâ şöyle) dedi: “İkiniz oradan (aşağı) inin! Hepiniz (şeytan ve siz), birbirinize düşman olarak. Bundan sonra Benden size mutlaka hidayet gelecek. O zaman kim hidayetime tâbî olursa artık o, dalâlette kalmaz ve şâkî olmaz.”

BAKARA/38:Kulnâhbitû minhâ cemîa(cemîan), fe immâ ye’tiyennekum minnî hudenfe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).


Biz dedik ki: “Hepiniz oradan (aşağıya) inin. Benden size mutlaka hidayet gelecektir. O zaman kim hidayetime tâbî olursa, artık onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.”

2.ALLAH’A ULAŞMANIN FARZ OLDUĞU VE DAVET EDENLER

a-ALLAH’IN DAVETİ;

YUNUS - 25 : Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm(mustekîmin).


Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.

BAKARA - 186 : Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne).


Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).

RAD - 14 : Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin).


Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir.

ŞURA - 47 : İstecîbû li rabbikum min kabli en ye’tiye yevmun lâ meredde lehu minallâh(minallâhi), mâ lekum min melcein yevme izin ve mâ lekum min nekîr(nekîrin).


Rabbinize icabet edin (Allah'a ulaşmayı dileyin), Allah tarafından geri döndürülmeyecek olan günün gelmesinden önce. İzin günü, sizin için bir sığınak yoktur. Ve sizin için bir inkâr yoktur (yaptıklarınızı inkâr edemezsiniz).

ZUMER - 54 : Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).


Ve Rabbinize (Allah'a) yönelin (ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah'a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.

ENFAL - 24 : Yâ eyyuhellezîne âmenûstecîbû lillâhi ve lir resûli izâ deâkum limâ yuhyîkûm, va'lemû ennallâhe yehûlu beynel mer'i ve kalbihî ve ennehû ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).


Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), Allah ve Resûl'ü sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman (davete) icabet edin! Ve Allah'ın kişi ile kalbi arasına girdiğini ve muhakkak sizin O'na haşrolunacağınızı bilin! (Hepinizin ruhu Allah'ta toplanacak ve Allah, ruhlarınıza meab olacak.)

ZUHRUF – 61-62 : Ve innehu le ilmun lis sâati, fe lâ temterunne bihâ vettebiûni, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun). Ve lâ yasuddennekumuş şeytân(şeytânu), innehu lekum aduvvun mubîn(mubînun).


Ve muhakkak ki o, gerçekten o saat (kıyâmetin zamanı) için bir ilimdir (bilgidir). Öyleyse ondan sakın şüphe etmeyin! Ve Bana (Allah'a) tâbî olun! İşte bu, Sıratı Mustakîm'dir.
Ve şeytan sakın sizi, (Sıratı Mustakîm'den) men etmesin. Muhakkak ki o, sizin için apaçık düşmandır.


Yüklə 0,79 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   56




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin