Dünya ve ahiret saadeti İÇİn allah’a ulaşmayi dilemek şarttir



Yüklə 0,79 Mb.
səhifə24/56
tarix07.01.2022
ölçüsü0,79 Mb.
#90832
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   56
YUNUS - 45 : Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah'a mülâki olmayı (Allah'a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimse(ler) olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah'a ulaştıramadılar).

O zaman HİDAYET farz onun için Allah’a ulaşmayı dilemeliyiz ama ŞEYTAN buna hep engel olacaktır.Allah’utela da bizim hidayete erebilmemiz için etrafımızda olayların-imtihanların-oluşmasını ya takdir edecek yada oluşmasına müsaade ederek kendisine yönelmemizi ona sarılmamızı ona ulaşmayı dilememizi murad eder.

Biz bu imtihanlar karşısında iki şekilde tavır sergileriz.

1-Bizim başımıza gelen olayların boşuna olmadığını bizim için bir imtihan olduğunu hayır olduğunu düşünerek şükredebiliriz.

2-Nefs’imizdeki afetler nedeniyle akıldanesi şeytan olduğu için isyan ederek hayrı örteriz(küfredebiliriz)

ANKEBUT – 2-3-4 : E hasiben nâsu en yutrekû en yekûlû âmennâ ve hum lâ yuftenûn(yuftenûne). Ve lekad fetennellezîne min kablihim fe le

ya’lemennellâhullezîne sadakû ve le ya’lemenel kâzibîn(kâzibîne). Em hasibellezîne ya’melûnes seyyiâti en yesbikûnâ, sâe mâ yahkumûn(yahkumûne).
İnsanlar, "amenna (îmân ettik)" demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar? Ve andolsun ki onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah sadıkları da (doğru söyleyenleri de) tekzip edenleri de (yalancıları da) mutlaka bilir.

Ve andolsun ki onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah sadıkları da (doğru söyleyenleri de) tekzip edenleri de (yalancıları da) mutlaka bilir. Yoksa seyyiat işleyenler (kötülük yapanlar), Bizim imtihanımızı geçeceklerini mi sandılar? Hüküm verdikleri şey ne kötü!


Bu imtihanlar neticesinde,Allah’a mülaki(ulaşma)olmayı dileyebiliyorsak Allah muhakkak kendine ulaştıracağını(hidayete erdireceğini) garanti ediyor.
ANKEBUT - 5 : Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).
Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.

BAKARA – 155-156-157 : Ve le nebluvennekum bi şey’in minel havfi vel cûi ve naksın minel emvâli vel enfusi ves semerât(semerâti), ve beşşiris sâbirîn(sâbirîne).

Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne).
Ulâike aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul

muhtedûn(muhtedûne).


Ve sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da maldan, candan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele. Onlar ki; kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O'na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O'na döneceğiz (ulaşacağız).” dediler. Onlar (dünya hayatında Allah'a mutlaka döneceklerinden emin olanlar var ya), Rab'lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir. İşte onlar, hidayette olanlardır.
Bu imtihanlar neticesinde küfredersek (Bizim için bir kurtuluş vesilesi,bir hayır olan imtihanlara isyan,onları o hayrı örtersek-Küfretmek örtmek demektir-) dalalette kalırız,Allah bizimle ilgilenmez.Eger şükredersek(Bizim için hayır olduğunu idrak ederek razı olursak),zümer suresinin 7.ayeti kerimesi gereği bizden razı olacağı için bizi “Allah’a davet eden bir teslim yoluna ulaştırarak” o daveti işitip icabet etmemizi yani Allah’a ulaşmayı dilememizi sağlar.(maide/16)Ve hidayete ereriz.
ZUMER - 7 : İn tekfurû fe innallâhe ganiyyun ankum, ve lâ yerdâ li ıbâdihil kufr(kufra), ve in teşkurû yerdahu lekum, ve lâ teziru vâziretun vizra uhrâ, summe ilâ rabbikum merciukum fe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne), innehû alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).
Eğer inkâr ederseniz, muhakkak ki Allah, sizden Gani'dir (size ihtiyacı yoktur). Ve O, kulları konusunda küfre razı olmaz. Ve eğer şükrederseniz sizden razı olur. (Hiç)bir günahkâr, diğerinin (başkasının) günahını yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. Böylece size yapmış olduklarınızı haber verecek. Muhakkak ki O, sinelerde olanı bilendir.

MAİDE - 16 : Yehdî bihillâhu menittebea rıdvânehu subules selâmi ve yuhricuhum minez zulumâti ilen nûri bi iznihî ve yehdîhim ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).


Allah (c.c.), rızasına tâbî olan kişiyi onunla (Resûlü ile) teslim yollarına hidayet eder. Kendi izniyle onları karanlıktan aydınlığa (zulmetten nura) çıkarıp Sırât-ı Mustakîm'e hidâyet eder (ulaştırır).
İşte bu teslim yollarında,ya devrin imamı(nebi resul veya veli resul) ya bir kavim resulü veya onlara tabi olan bir mürşid veya vekillerinin konferansı,radyo,tv konuşması veya sohbeti vardır.Onlar “Allah’a dönüp (yönelip-Allah’a ulaşmayı dileyip) teslim olmaya davet ederler.”orada DAVETİN Allahtan gelen sözler olduğunu, Allah’a ulaşmanın var olduğunu farz olduğunu ve kendisinin de ulaşması gerektiğini işitip idrak(ilim sahibi olması) etmesi için” Allah onun kalbine ihbatı koyar.(hac/54)
HAC - 54 : Ve li ya’lemellezîne ûtul ılme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).
Ve kendilerine ilim verilenlerin, onun (irşad makamının, Velî Resûl'ün, Nebî Resûl'ün) söylediklerinin Rabbinden bir hak olduğunu bilmeleri, O'na îmân etmeleri, onların kalplerinin O'nu (Allah'ı) idrak etmesi (kalplerinden ekinnetin alınıp yerine ihbat sistemi konarak kalplerin mutmain olması) içindir. Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka Sıratı Mustakîm'e hidayet edendir.
Böylece Allah’a ulaşmayı dileyen kişiyi verdiği sözü gereği (rad/27,şura/13) kendine hidayet etmeyi murad eder.Ve Allah kimi kendine hidayet etmeyi murad etmişse onun göğsünü islam’a acacaktır.(enam/125) göğsünü islam’a actığı kişiyi de rabbinden bir nur üzere kılar(zümer/22) yani maide/16 da bahsedilen “zulmetten nura çıkarır”ve sıratımustakime (Allah’a ulaşan-Allah’a hidayet olan) hidayet eder.

Rad/27,Şura/13 ün mealleri yukarıda gecmişti.


EN'AM - 125 : Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).
Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah'a) teslime (İslâm'a) açar. Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü'min olmayanların üzerine pislik (azap, darlık, güçlük) verir.

ZUMER - 22 : E fe men şerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih(rabbihi), fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin).


Allah kimin göğsünü İslâm için (Allah'a teslim için) yarmışsa artık o, Rabbinden bir nur üzere olur, değil mi? Allah'ın zikrinden kalpleri kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlet içindedirler.
Allah’ın Allah’a davet edenlerin görevleri sadece tebliğdir,bizim görevimiz de bu davete icabettir.(Allah’a ulaşmayı dilemektir) HİDAYETE ERDİRMEK Allah’a aittir.

LEYL/12 : İnne aleynâ lel hudâ.


Muhakkak ki hidayete erdirmek mutlaka Bize aittir.

Allah hidayete erdirme işini her devirde var olan devrin imamlarıyla gercekleştirir.Bu imamlar,peygamberler döneminde peygamberlerdir.

ENBİYA – 72-73 : Ve vehebnâ lehu ishâk(ishâka), ve ya’kûbe nâfileh(nâfileten), ve kullen cealnâ sâlihîn(sâlihîne). Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâh(zekâti), ve kânû lenâ âbidîn(âbidîne).
Ve ona, İshak (A.S)'ı ve nafileten (ilâveten) Yâkub (A.S)'ı vehbî (armağan) olarak verdik. Ve hepsini salihler kıldık. Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah'a ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular.

Peygamberlerin olmadığı dönemlerde de kavim resulleri arasından sectiği bir resuldür.

SECDE - 24 : Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk'ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.

Bu imamlar her devirde vardır.

A'RAF - 159 : Ve min kavmi mûsâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn(ya’dilûne).
Ve Musa (A.S)'ın kavminden bir ümmet vardır. Hakk'a hidayet ederler (hidayete ulaştırırlar). Ve onunla (hak ile) adaletle hükmederler.

A'RAF - 181 : Ve mimmen halâknâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn(ya’dilûne).


Ve yarattıklarımızdan bir ümmet vardır ki, Hakk'a (Allah'a) ulaştırırlar ve onunla adaletle hükmederler.

RAD - 7 : Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihî), innemâ ente munzirun ve li kulli kavmin hâd(hâdin).


Ve kâfirler derler ki: “O'nun üzerine Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?” Sen, sadece bir uyarıcısın ve bütün kavimler için hidayetçi vardır (zamanın her parçasında ve bütün kavimlerde).

Kavim resulleri,Mürşidler ve onlara tabi olan mü’minler ise hidayet’e ulaşmanın bir vesiledir.

MAİDE - 35 : Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah'a karşı takvâ sahibi olun ve O'na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O'nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.

MU'MİN - 38 : Ve kâlellezî âmene yâ kavmittebiûni ehdikum sebîler reşâd(reşâdi).


Ve âmenû olan adam şöyle dedi: "Bana tâbî olun ki sizi irşad yoluna ulaştırayım."

Her devirde ki peygamberlerin,resullerin,mürşidlerin ve mü’minlerin daveti ALLAH’A ULAŞMA yani HİDAYETTİR.

Peygamberlerin ve veli resullerin daveti;

TEVBE – 32-33 : Yurîdûne en yutfîû nûrallâhi bi efvâhihim ve ye'ballâhu illâ en yutimme nûrehu ve lev kerihel kâfirûn(kâfirûne). Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûn(muşrikûne).


(Onlar) ağızları ile Allah'ın nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler kerih görseler bile nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemez. Resûl'ünü müşrikler kerih görseler de, hidayetle ve hak dîn ile (bu dîni) bütün dînler üzerine izhar etmesi (hak dîn olduğunu ispat etmesi) için gönderen odur.

NEML - 92 : Ve en etluvel kur’ân(kur’âne), fe menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe kul innemâ ene minel munzirîn(munzirîne).


Ve "Kur'ân'ı okumakla (emrolundum). Kim hidayete ererse, o taktirde sadece kendi nefsi için hidayete erer. Ve kim dalâlette kaldıysa, o zaman Ben sadece inzar edenlerdenim (uyaranlardanım)." de.

NAHL - 36 : Ve le kad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(dalâletu), fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).


Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah'a ulaşmayı dileyerek) Allah'a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını, (Resûlün daveti üzerine Allah'a ulaşmayı dileyenleri) Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün)

Mürşid lerin daveti;

FUSSİLET - 33 : Ve men ahsenu kavlen mimmen deâ ilâllâhi ve amile sâlihan ve kâle innenî minel muslimîn(muslimîne).
Allah'a davet eden ve salih amel (nefs tasfiyesi) yapan ve: “Muhakkak ki ben teslim olanlardanım.” diyenden daha güzel sözlü kim vardır?

Mü’min’lerin daveti;

40 / MU'MİN - 14 : Fed’ûllâhe muhlisîne lehud dîne ve lev kerihel kâfirûn(kâfirûne).
Öyleyse dîni, O'na halis kılarak Allah'a davet edin. Kâfirler kerih görse de.
Kişi Allah’ın davetcilerinin davetine icabet etiğinde (Allah’a ulaşmayı dilediğinde-münib olduğunda) Allah’ın da onu kendine hidayet edeceğini ve gögsünü teslime acıp bir nur üzerine kılacağını yukarıda beyan etmiştik.İşte bu nur ile Allah ona ilk mutluluğu tattırır takva sahibi olduğu için günahları örtülür(enfal/29) daha sonra da mağfiret edilecektir.Ve o kişi aynı zamanda Ahasen’e (en güzele) ulaşacaktır.(rad/18)


Yüklə 0,79 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   56




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin