Dünya ve ahiret saadeti İÇİn allah’a ulaşmayi dilemek şarttir



Yüklə 0,79 Mb.
səhifə6/11
tarix06.09.2018
ölçüsü0,79 Mb.
#78593
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

11.TAKVA
Takva; vav, kaf,ye harflaerinden oluşan vikaye kökünden gelmedir.

Takva; Lügat anlamı olarak,Sakınmak,cekinmek,korunmak demektir.

Diyanet işleri başkanlığı İslami ilimler ansiklopedisi. Terim olarak ta “Allah korkusundan dolayı günah işlemekten ve şüpheli şeylerden şiddetle kacınmaktır.Allah’ın emirlerini tutup haramlarından kacınmaktır.

Türkiye gazetesi dini terimler sözlüğü;Allah tan korkmak,haramlardan sakınmak.

Allah’uteala bu konuda ne buyuruyor?

1-Allah’ın ikramina mazhar olmaktır.

HUCURAT - 13 : Yâ eyyuhen nâsu innâ halaknâkum min zekerin ve unsâ ve cealnâkum şuûben ve kabâile li teârefû, inne ekremekum indallâhi etkâkum, innallâhe alîmun habîr(habîrun).
Ey insanlar! Muhakkak ki Biz, sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Ve sizi milletler ve kabileler kıldık ki, birbirinizi (soyunuzu, babalarınızı) tanıyasınız. Muhakkak ki Allah'ın indinde en çok kerim olanınız (ikram olunanınız, en şerefli olanınız), (ırk ya da soy olarak değil) en çok takva sahibi olanınızdır. Muhakkak ki Allah, en iyi bilen ve haberdar olandır.


a) Dünya hayatındaki ikramlar;

Takva sahibi olduğumuzda hak ile batılı ayıracak anlayış verir (Furkanlar) o güne kadar işlediğimiz günahları örter.Daha sonrada (mürşidimize tabi olduğumuzda) sevaba cevirecektir.

ENFAL - 29 : Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ey âmenû olanlar, Allah'a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.


TALÂK - 5 : Zâlike emrullâhi enzelehû ileykum, ve men yettekıllâhe yukeffir anhu seyyiâtihî ve yu’zım lehû ecrâ(ecren).
İşte bu, Allah'ın size indirdiği emridir. Ve kim Allah'a karşı takva sahibi olursa, onun günahlarını örter. Ve onun ecrini azamî artırır.


b) Ahiretteki ikramlar;

MERYEM - 85 : Yevme nahşurul muttekîne iler rahmâni vefdâ(vefden).
O gün muttakileri (takva sahiplerini), Rahmân'ın huzurunda izzet ve ikramla haşredeceğiz (toplayacağız).


2-Allah’ın koruması altına girmektir.

NAHL - 81 : Vallâhu ceale lekum mimmâ halaka zılâlen ve ceale lekum minel cibâli eknânen ve ceale lekum serâbîle tekîkumul harra ve serâbîle tekîkum be’sekum, kezâlike yutimmu ni’metehu aleykum leallekum tuslimûn(tuslimûne).
Ve Allah, yarattığı şeylerden sizin için gölgelikler kıldı. Ve sizin için dağlardan (yağmurdan, rüzgârdan) barınılacak yerler ve sıcaktan koruyan giysiler (gömlekler) ve sizi şiddetli (darbelerden) koruyan gömlekler (zırhlar) kıldı. Sizin üzerinizdeki ni'metini işte böyle tamamlıyor. Umulur ki; böylece teslim olursunuz.


AL-İ İMRAN - 120 : İn temseskum hasenetun tesû’hum, ve in tusibkum seyyietun yefrahû bihâ ve in tasbirû ve tettekû lâ yadurrukum keyduhum şey’a(şey’en), innallâhe bi mâ ya’melûne muhît(muhîtun).
Şayet size bir hasenat (güzellik) dokunursa onları hüzünlendirir. Ve şayet size bir seyyiat (kötülük) isabet ederse, onunla ferahlanırlar (ona sevinirler). Ve eğer siz sabrederseniz ve takva sahibi olursanız, onların hileleri size hiçbir şeyle zarar veremez. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını (ilmi ile) kuşatandır (bilendir).


RAD - 34 : Lehum azâbun fîl hayâtid dunyâ ve le azâbul âhıreti eşakk(eşakku), ve mâ lehum minallâhi min vâk(vâkın).
Onlar için dünya hayatında bir azap vardır ve ahiretin azabı daha da meşakkatlidir. Ve onların Allah'tan (Allah'ın azabından) koruyan bir koruyucusu yoktur.


MERYEM/71,72 : Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen).Summe nuneccîllezînettekav ve nezeruz zâlimîne fîhâ cisiyyâ(cisiyyen).
Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdürSonra takva sahiplerini kurtaracağız. Ve zalimleri, diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.

KAF – 31-32 : Ve uzlifetil cennetu lil muttekîne gayre baîdin. Hâzâ mâ tûadûne li kulli evvâbin hafîz(hafîzin).

Ve cennet, takva sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı. İşte size vaadolunan şey budur (cennettir). Bütün evvab (ruhu Allah'a ulaşarak sığınmış), ve hafîz olanlar (başlarının üzerine devrin imamının ruhu ulaşmış olanlar) için.

NEML - 53 : Ve enceynellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).
Ve âmenû olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) ve (bu sebeple) takva sahibi olanları kurtardık.

3-Rahmet vesilesidir.

EN'AM - 155 : Ve hâzâ kitâbun enzelnâhu mubârekun fettebiûhu vettekû leallekum turhamûn(turhamûne).
Ve indirdiğimiz bu kitap mübarektir. Öyleyse O'na tâbî olun. Ve takva sahibi olun. Böylece siz rahmet olunursunuz (rahmete ulaşırsınız).


A'RAF - 63 : E ve acibtum en câekum zikrun min rabbikum alâ raculin minkum li yunzirekum ve li tettekû ve leallekum turhamûn(turhamûne).
Sizi uyarması ve takva sahibi olmanız için, içinizden bir adama, Rabbinizden bir zikrin gelmesine mi şaşırdınız? Ve böylece rahmet olunursunuz.


HADİD - 28 : Yâ eyyuhellezîne âmenût tekûllâhe ve âminû bi resûlihî yû’tikum kifleyni min rahmetihî ve yec’al lekum nûren temşûne bihî ve yagfir lekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).
Ey âmenû olanlar (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler), Allah'a karşı takva sahibi olun. Ve O'nun Resûl'üne îmân edin ki, size rahmetinden iki kat versin. Ve sizin için, onunla beraber yürüyeceğiniz nur kılsın (versin). Ve sizi mağfiret etsin (günahlarınızı sevaba çevirsin). Ve Allah; Gafûr'dur, Rahîm'dir.


HUCURAT - 10 : İnnemel mû’minûne ihvetun fe aslihû beyne ehaveykum vettekûllâhe leallekum turhamûn(turhamûne).
Mü'minler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Ve Allah'a karşı takva sahibi olun. Umulur ki, böylece siz rahmet olunursunuz.


4-Dünya nimetlerine güzelliklerine mazhar olmaktır.

A'RAF - 96 : Ve lev enne ehlel kurâ âmenû vettekav le fetahnâ aleyhim berekâtin mines semâi vel ardı ve lâkin kezzebû fe ehaznâhum bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
O ülkenin halkı eğer âmenû olsalardı ve takva sahibi olsalardı elbette onlara semadan ve yerden bereketler (bolluk) açardık. Fakat onlar yalanladılar. Böylece kazandıklarından dolayı onları aldık (cezalandırdık).


ZUMER - 10 : Kul yâ ıbâdıllezîne âmenûttekû rabbekum, lillezîne ahsenû fî hâzihid dunyâ haseneh(hasenetun), ve ardullâhi vâsiah(vâsiatun) innemâ yuveffas sâbirûne ecrehum bi gayri hisâb(hisâbin).
De ki: "Ey âmenû olan kullar, Rabbinize karşı takva sahibi olun! Bu dünyada ahsen olanlar için bir güzellik vardır. Ve Allah'ın arzı geniştir. Ama sabredenlere ecirleri hesapsız ödenir."


5-İşlerin kolaylaşma vesilesidir.

TALÂK - 4 : Vellâî yeisne minel mahîdı min nisâikum inirtebtum fe iddetuhunne selâsetu eşhurin vellâî lem yahıdn(yahıdne), ve ulâtul ahmâli eceluhunne en yada’ne hamlehunn(hamlehunne), ve men yettekıllâhe yec’al lehu min emrihî yusrâ(yusren).
Ve eğer hayzdan (adetten) kesilmiş olan kadınlarınızdan şüphe ederseniz, o taktirde onların iddeti (müddeti) 3 aydır ve henüz hayz (adet) olmamış kadınların da (iddeti 3 ay). Yüklü olan (hamile) kadınların müddetleri ise yüklerini bırakıncaya (doğum yapana) kadardır. Ve kim Allah'a karşı takva sahibi olursa, (Allah) işinde ona kolaylık sağlar.


LEYL – 5-6-7 : Fe emmâ men a’tâ vettekâ. Ve saddeka bil husnâ. Fe senuyessiruhu lil yusrâ
Fakat kim verdi (infâk etti) ve takva sahibi oldu ise. Ve Hüsna'yı (Allah'ın Zat'ını görmeyi) tasdik etti ise. O zaman Biz ona, (Allah'ın Zat'ını kolayca görmesi) için kolaylık sağlayacağı


6-Allah’ın velisi olmaktır.

CASİYE - 19 : İnnehum len yugnû anke minallâhi şey’â(şey’en), ve innez zâlimîne ba’duhum evliyâu ba’d(ba’din), vallâhu veliyyul muttekîn(muttekîne).
Muhakkak ki onlar, Allah'tan bir şey (emir) konusunda asla sana fayda veremezler. Muhakkak ki zalimler birbirinin dostudurlar. Ve Allah, takva sahiplerinin dostudur.


YUNUS – 62-63 : E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). Ellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).
Muhakkak ki Allah'ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun da olmazlar, öyle değil mi? Onlar, âmenûdurlar (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı dileyenlerdir) ve takva sahibi olmuşlardır.

BAKARA - 194 : Eş şehrul harâmu biş şehril harâmi vel hurumâtu kısâs(kısâsun), fe meni’tedâ aleykum fa’tedû aleyhi bi misli ma’tedâ aleykum, vettekûllâhe va’lemû ennellâhe meal muttekîn(muttekîne).
Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler (yasaklar) karşılıklıdır. O halde kim size saldırırsa o zaman onun size saldırdığı kadar siz de ona saldırın. Allah'a karşı takva sahibi olun ve Allah'ın takva sahipleriyle beraber olduğunu bilin


NAHL - 128 : İnnallâhe meallezînettekav vellezîne hum muhsinûn(muhsinûne).
Muhakkak ki Allah, takva sahipleri ile beraberdir. Ve onlar, Muhsinlerdir.


7-Hak mü’min liğin temel sebebidir.

ENFAL/1-2-3-4 : Yes’elûneke anil enfâl(enfâli), kulil enfâlu lillâhi ver resûl(resûli), fettekullâhe ve aslihû zâte beynikum ve etîûllâhe ve resûlehû in kuntum mu’minîn(mu’minîne). İnnemel mu'minûnellezîne izâ zukirallâhu vecilet kulûbuhum ve izâ tuliyet aleyhim âyâtuhu zâdethum îmânen ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne). Ellezîne yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne). Ulâike humul mu’minûne hakkâ(hakkan), lehum derecâtun inde rabbihim ve magfiretun ve rızkun kerîm(kerîmun).
Sana ganimetlerden sorarlar: “Ganimetler, Allah'ın ve Resûl'ündür.” de. Artık Allah'a karşı takva sahibi olun ve aranızdaki durumu (sahip olduğunuz hali) ıslâh edin (düzeltin)! Eğer mü'minlerseniz, Allah'a ve O'nun Resûl'üne itaat edin. Gerçek mü'minler onlardır ki; Allah zikredildiği zaman kalpleri titrer (cezbelenir). Ve onlara Allah'ın âyetleri okunduğu zaman onların îmânlarını arttırır ve Rab'lerine tevekkül ederler. Onlar namazlarını ikame ederler (kılarlar) ve rızık olarak verdiğimiz şeylerden infâk ederler. İşte onlar gerçek mü'minlerdir. Onların Rab'lerinin yanında dereceleri vardır. Ve onlar için mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi) vardır ve kerim bir rızık vardır.


YUSUF - 57 : Ve le ecrul âhıreti hayrun lillezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).
Ve mutlaka âmenû olan (yaşarken Allah'a ulaşmayı dileyen) kimseler için ahiretin (ruhu hayatta iken Allah'a ulaştırmanın) ecri (mükâfatı) daha hayırlıdır. Ve onlar takva sahibi olmuşlardır.


FUSSİLET - 18 : Ve necceynellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).
Ve âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) kurtardık. Ve (böylece) onlar, takva sahibi olmuşlardı.


NEML - 53 : Ve enceynellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).
Ve âmenû olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) ve (bu sebeple) takva sahibi olanları kurtardık.

Allah’ın ayetleri ile de tarifler böyle ama ülkemizdeki kur’an meallerinin tamamına yakını nerde “takva” kelimesi gecmişse “ALLAHTAN KORKMAK” olarak anlam verilmiş.Eger bu anlam doğru olsa o zaman ŞEYTAN da takva sahibi olur cennetlik olurdu.çünkü şeytan,”ben Allahtan korkarım” diyor.

ENFAL - 48 : Ve iz zeyyene lehumuş şeytânu a'mâlehum ve kâle lâ gâlibe lekumul yevme minen nâsi ve innî cârun lekum, fe lemmâ terâetil fietâni nekesa alâ akıbeyhi ve kâle innî berîun minkum innî erâ mâ lâ terevne innî ehâfullâh(ehâfullâhe), vallâhu şedîdul ıkâb(ıkâbi).
Ve şeytan, onlara amellerini süslemişti. Ve şöyle dedi: “Bugün insanlardan size gâlip olacak yoktur. Ve muhakkak ki ben, size müttefikim (yardımcıyım).” Fakat iki toplum, (birbirini) görünce iki topuğu üzerinde arkasına dönüp kaçtı ve “Ben, sizden uzağım. Gerçekten ben, sizin görmediğiniz şeyleri görüyorum. Muhakkak ki ben, Allah'tan korkarım.” dedi. Ve Allah, ikabı (azabı) şiddetli olandır.


HAŞR - 16 : Ke meseliş şeytâni iz kâle lil insânikfur, fe lemmâ kefere kâle innî berîun minke innî ehâfullâhe rabbel âlemîn(âlemîne).
(Münafıkların size vaadleri), şeytanın (vaadlerinin) durumu gibidir. İnsana: “İnkâr et (kâfir ol).” demişti. Fakat, inkâr ettiği zaman: “Muhakkak ki ben senden uzağım, elbette ben, âlemlerin Rabbi Allah'tan korkarım.” dedi.


Demekki takva,Allahtan korkmak değilmiş.

Diyanet işleri başkanlıgının yayınladığı İslami ilimler ansiklopedisinin bir başka yerinde daha uygun bir tarif var.

TAKVA;”Gercek anlamda takva sahibi olabilmek her şeyden önce peygamber(sav)efendimizin”benim sahabem gökteki yıldızlar gibidir.”dediği sahabesini örnek almak ve saglam bir inancla islamın icablarını yerine getirmektir.

Bu tarif gercekten bu gün uygulamaya konmamasına rağmen enazından bu bilgiye sahiptirler hamdolsun o zaman sahabe ne yapmış o na bakalım inşallah.

Takva sahibi olmak,rum suresinin 31.ayetikerimesine göre münib olmak (Allah’a ulaşmayı dilemek) gerektiğine göre sahabe bunu yapmışmı?

-Evet.zümer/17 de acıklanmış

ZUMER - 17 : Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi).
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!


Kur’an agöre MÜNİB,ENAB olan nereye ulaşır?

Zümer/17 ye göre Allah’a kul olur şeytan devreden çıkar

Rad/27,şura/13 e göre Allah onu hidayete erdirir.

Rum/31 e göre takva sahibi olur.

Kişinin sadece “ben Allah’a ulaşmayı diledim münib oldum ben takva sahibi oldum”diyebilirmi?

-hayır çünkü kişi, kendi kendine takva sahibi olamaz veya dil ile bunu gercekleştirse bile gecerli olmaz hatta yukarıda bahsedildiği gibi insanlar kendi kendilerine ne kadar haramdan kacsalar ne kadar Allah’ın emirlerini getirdiklerini zannetseler bile TAKVA SAHİBİ OLAMAZLAR neden? Çünkü,”Allah’ın emirlerini yerine getirmeye calışmak, yasaklarından kacmaya calışmak (Allah’a ulaşmayı dilemek hariç) o kişiyi TAKVA SAHİBİ kılmaz ancak TAKVA SAHİBİ olurlarsa emir ve yasaklara riayet edebilirler. Onlar Allah’ın emirlerini dinleseler KUR’ANI HAYATLARINA GECİRİRLERDİ onlar Allah’ın dini yerine ŞEYTANIN DİNİNİ YAŞAYABİLİRLER. Yukarıda Allah’ın tarifi acık takvanın yedi özelliğinden bahsediyor.İnsanlar ne diyor “takva Allah tan korkmaktır”Allah takvanın tarifini yapmış özellikleri belli yetmez, kişinin takva sahibi olmasına da Allah karar veriyor insanın kendisi değil.Muhammed suresinin 16.ve 17.ayetlerine baktığımızda peygamber (sav)efendimizin sohbetine iştirak edenlerden bir grubun hevalarına tabi olduğunu digerlerinin ilim sahibi olduklarını Allah’a ulaşmayı diledikleri için Allah’ın onları hidayete erdireceğini daha sonra da arttıracağını ve onlara TAKVALARINI vereceğini buyuruyor.O zaman hidayete adım atmadan Allah takva sahibi kılmıyor kimseyi.Hidayetin de takvanın da temelinde ALLAH’A ULAŞMAYI DİLEMEK VAR (münib olmak enab olmak)

MUHAMMED – 16-17 : Ve minhum men yestemiu ileyke, hattâ izâ harecû min indike kâlû lillezîne ûtûl ilme mâzâ kâle ânifâ(ânifen), ulâikellezîne tabaallâhu alâ kulûbihim vettebeû ehvâehum. Vellezînehtedev zâdehum huden ve âtâhum takvâhum.
Ve seni dinleyenlerden bir kısmı, senin yanından çıktıkları zaman, kendilerine ilim verilenlere: “Biraz önce (O) ne dedi?” dediler. İşte onlar, Allah'ın, kalplerini mühürledikleri kişilerdir ve onlar hevalarına tâbî olanlardır. Ve onlar ki hidayete ermişlerdir, (Allah) onların hidayetini artırdı ve onlara takvalarını verdi.


Peki kişi TAKVA SAHİBİ olup olamadığını(Yani gerçekte Allah’a ulaşmayı dileyebildiğini) anlayabilirmi ?

Evet.Aşağıdaki dört özellik kendisinde oluştuğunda.

1-O kişi o ana kadar tadmadığı bir mutluluğu tadmaya başlar.

2-O kişiye,İbadetler kolaylaştırılır,sevdirilir ve zevk aldırılır.

3-Kalbine Mürşid sevgisi konulur ve o kişi Mürşidini “Hacet namazı kılarak”Allah’tan öğrenir.



4-O andan itibaren sadece “Allah sohbetlerinden” hoşlanır başka şeylere kulak asmaz.

İşte yukarıda sahabenin hayatındaki tatbikatı takvadır denmişti.Evet sahabe zümer/17 de Allah’a ulaşmayı diledi 1.takvaya ulaştı,biz de Allah’a ulaşmayı dileyeceğiz bizde 1.takvanın sahibi olacağız

Kainatın enbüyük MÜRŞİDİNE (Peygamber sav.e) tabi oldular ( A’raf/157) 2.takvanın sahibi odular.

A'RAF - 157 : Ellezîne yettebiûner resûlen nebiyyel ummiyyellezî yecidûnehu mektûben indehum fît tevrâti vel incîli ye’muruhum bil ma’rûfi ve yenhâhum anil munkeri ve yuhıllu lehumut tayyibâti ve yuharrimu aleyhimul habâise ve yedau anhum ısrahum vel aglâlelletî kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn nûrellezî unzile meahu ulâike humul muflihûn(muflihûne).
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları ümmî, nebî, resûle tâbî olurlar. Onlara ma'ruf ile (irfanla) emreder, onları münkerden nehyeder ve onlara tayyib olanları (temiz ve güzel olan şeyleri), helâl kılar. Habis olanları (kötü ve pis şeyleri), onlara haram kılar. Ve onların, ağırlıklarını (günahlarını sevaba çevirip, günahlarının ağırlığını) kaldırır. Ve üzerlerindeki zincirleri, (ruhu vücuda bağlayan bağ ve fetih kapısının üzerindeki 7 baklalı altın zincir) kaldırır. Artık onlar, O'na îmân ettiler ve O'na saygı gösterdiler ve O'na yardım ettiler ve O'nunla beraber indirilen Nur'a (Kur'ân-ı Kerim'e) tâbî oldular. İşte onlar, onlar felâha (kurtuluşa, cennet mutluluğuna ve dünya mutluluğuna) erenlerdir.


MAİDE - 35 : Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah'a karşı takvâ sahibi olun ve O'na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O'nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.


Onlar peyg.efendimizin verdiği receteleri hayetlarına tabik ettiler nefs lerini tezkiye edince ruh ları Allah’a ulaştı hepsi hidayete erdiler.Ve 3.takvanın sahibi oldular.

A'RAF - 158 : Kul yâ eyyuhen nâsu innî resûlullâhi ileykum cemîanillezî lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), lâ ilâhe illâ huve yuhyî ve yumît(yumîtu), fe âminû billâhi ve resûlihin nebiyyil ummiyyillezî yu’minu billâhi ve kelimâtihî vettebiûhu leallekum tehtedûn(tehtedûne).
De ki: “Ey insanlar! Muhakkak ki; ben, sizin hepinize (gönderilen) Allah'ın resûlüyüm. O ki; semaların ve arzın mülkü, O'nundur. O'ndan başka ilâh yoktur. O, hayat verir (yaşatır) ve öldürür. Öyleyse Allah'a ve O'nun ümmî, nebî, resûlüne îmân edin ki; O, Allah'a ve O'nun kelimelerine (sözlerine) inanır (îmân eder). Ve O'na tâbî olun ki; böylece siz, hidayete eresiniz.”

Sonra hepsi fizik vücutlarını da Allah’a teslim ettiler Muhsinlerden olup 4.takvanın sahibi oldular.

AL-İ İMRAN - 20 : Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi).
Bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa o zaman onlara de ki: "Ben ve bana tâbi olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allah'a teslim ettik. O kitab verilenlere ve ümmîlere: "Siz de vechinizi (fizik vücudunuzu) (Allah'a) teslim ettiniz mi?" de. Eğer teslim ettilerse, o taktirde, hidayete ermişlerdir. Ve eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen sadece tebliğdir. Ve Allah, kullarını en iyi görendir.


AL-İ İMRAN – 133-134 : Ve sâriû ilâ magfiretin min rabbikum ve cennetin arduhâs semâvâtu vel ardu, uiddet lil muttekîn(muttekîne). Ellezîne yunfikûne fîs serrâi ved darrâi vel kâzımînel gayza vel âfîne anin nâs(nâsi), vallâhu yuhibbul muhsinîn(muhsinîne).
Ve, Rabbinizden olan mağfirete ve genişliği yerler ve gökler kadar olan, muttekîler için hazırlanmış olan cennete koşun! Onlar (muttekiler), bollukta ve darlıkta (Allah için) infak ederler (verirler) ve onlar öfkelerini yutanlardır (tutanlardır) ve insanları affedenlerdir. Ve Allah, muhsinleri sever.


Hepsi daimi zikre ulaştı ve ULULELBAB oldular ve nefs lerini de Allah’a teslim ettiler.5.takvanın sahibi oldular.

AL-İ İMRAN – 190-191 : İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb(ulîl elbâbı). Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı).
Muhakkak ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde, ulûl elbab için elbette ayetler (deliller) vardır. Onlar (ulûl elbab, lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri), ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima ) Allah'ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): "Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna ) yaratmadın. Sen Subhan'sın, artık bizi ateşin azabından koru.

BAKARA - 136 : Kûlû âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ve mâ ûtiyen nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne).

Deyin ki: “Biz Allah'a, bize indirilenlere, İbrâhîm'e İsmail'e, İshak'a, Yâkub ve torunlarına indirilenlere, Musa ve İsa'ya verilenlere ve (diğer) nebîlere, Rab'leri (tarafı)ndan verilenlere (sahife, kitap ve vahiylere) îmân ettik. Onların arasında hiçbir ayırım yapmayız (fark gözetmeyiz). zaten biz, O'na teslim olanlarız.”

Hepsi muhlislerden oldular irşada ulaştılar ve 6.takvanın sahibi oldular.

BAKARA - 179 : Ve lekum fîl kısâsı hayâtun yâ ulîl elbâbi leallekum tettekûn(tettekûne).
Ey ulûl'elbab! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur böylece ki siz, takva sahibi olursunuz.


HUCURAT - 7 : Va’lemû enne fîkum resûlallâh(resûlallâhi), lev yutîukum fî kesîrin minel emri le anittum ve lâkinnallâhe habbebe ileykumul îmâne ve zeyyenehu fî kulûbikum, ve kerrehe ileykumul kufre vel fusûka vel isyân(isyâne), ulâike humur râşidûn(râşidûne).
Ve aranızda Allah'ın Resûlü olduğunu biliniz. Eğer işlerin çoğunda size itaat etseydi, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size îmânı sevdirdi ve onu kalplerinizde müzeyyen kıldı. Küfrü, fıskı ve isyanı size kerih gösterdi. İşte onlar, onlar irşad olanlardır.


BAKARA - 139 : Kul e tuhâccûnenâ fîllâhi ve huve rabbunâ ve rabbukum, ve lenâ â’mâlunâ ve lekum a’mâlukum ve nahnu lehu muhlisûn(muhlisûne).
De ki: “Allah hakkında bizimle mücâdele mi ediyorsunuz? O, bizim de Rabbimizdir sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size aittir. Ve biz, onun için ihlâs sahibi (muhlis) (kul)larız.”


Hepsi iradelerini Allah’a teslim ettiler ve 7.takvanın sahibi oldular.

AL-İ İMRAN - 102 : Yâ eyyuhellezîne âmenûttekullâhe hakka tukâtihî ve lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn(muslimûne).
Ey âmenû olanlar, Allah'a karşı “O'nun hak takvası” ile (bi hakkın takva, en üst derece takva ile) takva sahibi olun! Ve sakın siz, (Allah'a) teslim olmadan ölmeyin!


İşte takvanın gerceği bu bize örnek olan sahabenin de hayatı bu şekilde olduğuna göre ayetlerde bunu gösteriyorsa bundan başka tarifler sadece ZAN dan ibaret olmuyormu ? her konu da olduğu gibi Allah’ın dini Allah’ın kitabında dır EMANİYYEDE değil/elyazması kitaplar) Bazıları”peki ya bu kadar alim gelmiş gecmiş bunların hepsi bunu söylüyor bunlar bilmiyorlar da siz mi biliyorsunuz? Evet dogru söylüyorlar ama gercek Allah’ın kitabı bunun aksini isbat eden bir babayiğit çıksın da bakalım doğru ise o na tabi olalım.

Peki takva sahibi olmazsak ne olur.?

1.Allah’a kul olamaz şeytan’a kul olarak kalır.

Zümer/17( yukarıda meali var)

BAKARA - 21 : Yâ eyyuhen nâsu’budû rabbekumullezî halakakum vellezîne min kablikum leallekum tettekûn(tettekûne).
Ey insanlar! Rabbinize kul olun ki O, sizi ve sizden öncekileri yarattı. Umulur ki böylece siz, takva sahibi olursunuz.


MU'MİNUN - 32 : Fe erselnâ fîhim resûlen minhum eni’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruh(gayruhu), e fe lâ tettekûn(tettekûne).
Böylece Biz, onlara, onların içinde, onlardan resûl gönderdik, Allah'a kul olsunlar, diye. Sizin, O'ndan başka İlâhınız yoktur. Hâlâ takva sahibi olmayacak mısınız (Allah'a ulaşmayı dilemeyecek misiniz)?


2.Cennet ehli olamaz cehennemlik olarak kalır.

BAKARA - 206 : Ve izâ kîle lehuttekıllâhe ehazethul izzetu bil ismi fe hasbuhu cehennem(cehennemu), ve le bi’sel mihâd(mihâdu).
Ve ona: “Allah'a karşı takva sahibi ol.” denildiği zaman izzet (nefsin gururu) onu günahla tutar (mani olup onu günaha sokar). Artık ona cehennem yeter ve elbette (o) kötü bir döşektir.


Kaf/31 yukarıda meali var.

Meryem/72 yukarıda meali var.

3. Hak mü’min olamaz (kurtuluşa eren mü’min olamaz)

Enfal/1,2,3,4, yukarıda meali var.

Yusuf/57,Fussilat/18. yukarıda meali var

NEML - 53 : Ve enceynellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).
Ve âmenû olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) ve (bu sebeple) takva sahibi olanları kurtardık.


4.Allah’ın velisi olamaz,Şeytanın velisi olur.

ENFAL - 34 : Ve mâ lehum ellâ yuazzibehumullâhu ve hum yasuddûne anil mescidil harâmi ve mâ kânû evliyâehu, in evliyâuhû illel muttekûne ve lâkinne ekserehum lâ ya'lemûn(ya'lemûne).
Ve onlar, Mecsid-i Haram'dan men ediyorlarken (engel oluyorlarken) ve onlar, O'nun (Allah'ın) dostları değilken; Allah, niçin onlara azap etmesin? O'nun dostları ancak takva sahibi olanlardır. Ve fakat, onların çoğu bilmezler.


5.Şirktedir.

RUM - 31 : Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.


6.Dalalettedir.

ZUMER - 57 : Ev tekûle lev ennallâhe hedânî le kuntu minel muttekîn(muttekîne).
Veya: "Muhakkak ki eğer Allah beni hidayete erdirseydi, ben mutlaka takva sahiplerinden olurdum." diyenlerden (olmayın).


7.Küfürdedir.

BAKARA - 212 : Zuyyine lillezîne keferûl hayâtud dunyâ ve yesharûne minellezîne âmenû, vellezînettekav fevkahum yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), vallâhu yerzuku men yeşâu bi gayrihisâb(hisâbin).
İnkâr edenlere, dünya hayatı müzeyyen kılındı (süslü gösterildi) ve onlar, âmenû olanların bir kısmı ile alay ediyorlar (fakir olanları küçümsüyorlar). (Oysa) takva sahibi olanlar, kıyâmet günü onların üstündedir. Ve Allah, dilediği kimseyi hesapsız rızıklandırır.


RAD - 35 : Meselul cennetilletî vuidel muttekûn(muttekûne), tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), ukuluhâ dâimun ve zilluhâ, tilke ukbellezînettekav ve ukbel kâfirînen nâr(nâru).
Muttakilere vaadolunan cennet, altından nehirler akan ve onun meyvesi ve gölgesi daimî olan (bahçe) gibidir. İşte bu, takva sahiplerinin sonudur. Kâfirlerin sonu ise ateştir.


Demekki Allah’ın davetcilerinin onları uyarmak için yaptıkları sohbetlerde,radyo,tv ve konferanslardaki konuşmalarında “ALLAH’A DAVETLERİ (Allah’a ulaşma davetleri) neticesinde” kim sabah akşam Allah’ın zatını isteyerek dua ederse Allah onların kalblerinden geceni işitir ve bilir onu kendine hidayet etmeyi dileyerek onu takva sahibi kılar.

ANKEBUT - 5 : Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).
Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.


EN'AM – 51-52 : Ve enzir bihillezîne yehâfûne en yuhşerû ilâ rabbihimleyse lehum min dûnihî veliyyun ve lâ şefîun leallehum yettekûn(yettekûne). Ve lâ tatrudillezîne yed’ûne rabbehum bil gadâti vel aşiyyi yurîdûne vecheh(vechehu), mâ aleyke min hısâbihim min şey’in ve mâ min hısâbike aleyhim min şey’in fe tatrudehum fe tekûne minez zâlimîn(zâlimîne).
Ve Rab'lerine haşrolunmaktan korkan kimseleri, onunla uyar. Onların, O'ndan (Allah'tan) başka bir dostu ve şefaat edeni yoktur. Böylece onlar takva sahibi olurlar. Ve sabah akşam, Rab'lerinin Zat'ını dileyerek dua edenleri kovma.Onların hesabından senin üzerine, senin hesabından onların üzerine bir şey yoktur. Artık onları kovarsan, o zaman sen zalimlerden olursun.


A'RAF - 63 : E ve acibtum en câekum zikrun min rabbikum alâ raculin minkum li yunzirekum ve li tettekû ve leallekum turhamûn(turhamûne).
Sizi uyarması ve takva sahibi olmanız için, içinizden bir adama, Rabbinizden bir zikrin gelmesine mi şaşırdınız? Ve böylece rahmet olunursunuz.


MU'MİNUN - 32 : Fe erselnâ fîhim resûlen minhum eni’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruh(gayruhu), e fe lâ tettekûn(tettekûne).
Böylece Biz, onlara, onların içinde, onlardan resûl gönderdik, Allah'a kul olsunlar, diye. Sizin, O'ndan başka İlâhınız yoktur. Hâlâ takva sahibi olmayacak mısınız (Allah'a ulaşmayı dilemeyecek misiniz)?


Kişi takva sahibi olduktan sonra nefs tezkiyesine(nefs in ıslahına-terbiyesine)başlayabilir.(ahzap/70,71)ondan önce nefs inin afetleri hükümferma olduğu müddetce Allah’ın emirlerini yerine getirmede yasaklarından kacınmada bir gücü olmaz kendini zorlasada bunun birini yapsa öbüründe yenilecektir.Onun için önce takva sahibi olacak nefs ine karşı iradesi (takva sahibi olduğu için)Allah tarafından güclendirilecekki gereğini yapabilsin.Bu gerceklerden haberi olmayanlar hep işin tersinden yapılacağını zanneder hem kendilerini hem de başkalarını oyalayarak cehenneme doğru yol alırlar dünya hayatında da mutlu olamazlar.(hac/11)

AHZAB – 70-71 : Yâ eyyuhellezîne âmenûttekullâhe ve kûlû kavlen sedîdâ(sedîden). Yuslıh lekum a’mâlekum ve yagfir lekum zunûbekum, ve men yutıillâhe ve resûlehu fe kad fâze fevzen azîmâ(azîmen).
Ey âmenû olanlar, Allah'a karşı takva sahibi olun ve sedîd (doğru) söz söyleyin! (Böylece) sizin için amellerinizi ıslâh etsin (salih amele çevirsin). Günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve kim, Allah'a ve O'nun Resûl'üne itaat ederse, o taktirde fevzül azîm (en büyük mükâfat) ile kurtulmuş olur.

HAC - 11 : Ve minen nâsi men ya’budullâhe alâ harf(harfın), fe in asâbehu hayrunıtmeenne bih(bihî), ve in asâbethu fitnetuninkalebe alâ vechihî, hasired dunyâ vel âhıreh(âhırete), zâlike huvel husrânul mubîn(mubînu).
İnsanlardan (öyle) kimseler vardır ki, Allah'a az (gönülsüz) ibadet eder. Ona bir hayır isabet etse onunla tatmin olur. Ve bir fitne isabet etse yüz geri döner. (Onlar), dünyada ve ahirette hüsrandadır. İşte o, apaçık hüsrandır.

Nefs’in TEZKİYESİ (ıslah olması) takva sahibi olmakla mümkünse,Takva’nın tarifini yapanlar da “Allah’ın emirlerini yerine getirmek,yasaklarından kaçmak” olarak yapmışsa ki öyledir.Acaba bunları yaparakmı takva sahibi olacağız yoksa önce TAKVA SAHİBİ olup ondan sonra ALLAH’IN EMİRLERİNİ YERİNE GETİRMEYİ YASAKLARINDAN KACMAYI mı başarabileceğiz ?

Tabiî ki önce Allah’a ulaşmayı dileyerek TAKVA SAHİBİ olup nefsimizin ıslahı ile.Çünkü başlangıcta “nefs kötülüğü şiddetle emreder (Yusuf/53) dolayısıyla da emirleri yerine getirmede yasaklarından kacınmada başarılı olmamız mümkün değildir.

YUSUF - 53 : Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun).
Ve ben, nefsimi ibra edemem (temize çıkaramam). Çünkü nefs, mutlaka sui olanı (şerri, kötülüğü) emreder. Rabbimin Rahîm esmasıyla tecelli ettiği (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, mağfiret edendir (günahları sevaba çevirendir). Rahîm'dir (rahmet nurunu gönderen ve merhamet edendir).

***


Yüklə 0,79 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin