Düşünsel alanda, anayasalarda ve uluslararası sözleşmelerde


İnsan haklarının uluslararası düzeyde korunması, devletlerin tek taraflı olarak ihlal edemeyecekleri uluslararası standartların saptanmasına bağlıdır



Yüklə 23,56 Kb.
səhifə5/5
tarix07.01.2022
ölçüsü23,56 Kb.
#78219
1   2   3   4   5
İnsan haklarının uluslararası düzeyde korunması, devletlerin tek taraflı olarak ihlal edemeyecekleri uluslararası standartların saptanmasına bağlıdır. Avrupa insan hakları standardının sağlanmasında en önemli belge, BM İnsan Hakları Bildirisi esas alınarak düzenlenen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme) ve ek protokollerdir.“İnsan Hakları Evrensel Bildirisi” insanların en doğal haklarını korumak amacına yöneliktir.Bu bildiri, bütün bireylere eşit ve başkasına devredilmez haklar tanınmasını gerçekleştirmek için kabul ve ilân edilmiştir.

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Atatürk’ün ülküsüne, O’nun çizdiği yola ışık tutan bir bildiridir. Atatürk, “Hak kutsaldır, hakkın korunmasına çalışmak da ödevlerin en kutsalıdır. Hak ve adaletin bulunmadığı bir yerde HÜRRİYET VE DEMOKRASİ vardır denemez.” der. Türk milleti, hak ve hürriyete tarih boyunca büyük önem vermiştir.Buna örnek olarak da Osmanlı İmparatorluğunun fethettiği ülkelerde yaşayan halklara, dinlerini ve yaşam biçimlerini sürdürmede gösterdiği hoşgörü ve saygı gösterilebilir.

Toplum düzenlerinde ve siyasal rejimlerde her şeyin, insan hakları ve özgürlükler dikkate alınarak şekillendirilmesi, demokrasi kavramlarının güçlenmesinde, daha ileriye daha iyiye gidebilmesinde gerekli olan temel noktadır. Özgürlük kavramının nasıl sınırları varsa ve bu kavram bir başkasının özgürlüğünü kısıtlamak için kullanılamazsa, hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasının da sınırı vardır.Bunlar, sınırlandırmanın, “hakkın özüne dokunmaması” ve “demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmaması”dır.Hakların tümü üzerinde geçerli olacak şekilde sınırlama öngören düzenlemeler, başka deyişle sınırlandırılamayan haklar kategorisini tanımayan düzenlemeler, hem demokratik teoriye aykırıdır hem de İnsan Hakları Hukuku belgeleriyle pozitif hukuk haline gelen evrensel standartlarla çelişmektedir.Anayasanın 13. Maddesi “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” demektedir.Buna karşın Anayasa`mızda bu haklara ilişkin sınırlandırmanın sınırı ve demokratik toplum düzeni dikkate alınmaksızın ,ölçüsüz yapılan sınırlandırmalar ve buna bağlı Yasalar hak ihlallerinin önüne geçilmesine, bireyin haklarını özgürce kullanmasına engel olmuştur

İnsan hakları bekleyerek kazanılacak haklar değildir. Siyasal güçler bazen insan hakları konusunda, karşılarında sessiz halk kitlelerini gördüklerinde, insanların haklarını vermeme yolunu seçebilirler. İşte bu noktada toplumsal hak mücadelesi sonucu haklar elde edilebilir. Yönetenlerin yönetilenleri düşünmediği ve her alanda toplumun haklarını kısıtlamaya yöneldiği, üstelik bunu yaparken toplumun yararını tamamen bir kenara ittiği ortamlarda ne insan haklarından ne de demokrasiden söz edilebilir.



Birey diyalektik bakımdan doğaya, bilgiye bugüne kadar hiç bu kadar hakim olmamıştı.Bu özleme, bilimde ve teknolojide atılan dev adımlara karşın, insanlık pragmatik açıdan aynı ilerleyişi haklarının muhafazası, değişimi ve gelişiminde gösteremedi.Günümüz Dünyası ve Türkiye`si artık hakların istenmeden,mücadele edilmeden verildiği bir dönemde değildir.İnsanlar hoşgörü,hümanizm,eşitlik ve özgürlük anlayışları doğrultusunda mücadele edip,haklarına sahip çıkmalı,kazanımlarını korumalıdır.01/05/2014

Av. Mehmet Cem KENĞER
Yüklə 23,56 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin